Tarih boyunca devirleri değiştirenler hep hayır diyebilenler olmuştur. Baskıya boyun eğmeyenler, zulme karşı çıkanlar, şiddete direnenler her dönemde vardı, var olmaya da devam ediyorlar. Geçmişten bugüne kadar toplumsal olayların, devrimlerin ya da dönüşümlerin hepsinin temellerinde bu düzenin böyle gitmeyeceğini düşünen ve bu doğrultuda çalışan insanlar olduğunu görürüz.

Karakarga Yayınları’ndan çıkan Laura Scandiffio’nun yazdığı Benim Yolum kitabında hayır deme cesaretini gösterebilmiş yedi insanın ilham verici öyküleri yer alıyor. Çevirisini Emre Yavuz’un yaptığı kitaptaki hikâyelerin ilki: Nazi Almanyası’nda hükümet karşıtı el ilanları dağıtan iki kardeş Sophie ve Hans Scholl. Otobüste koltuğunu vermeyi reddederek siyahlara yönelik ayrımcılığa karşı mücadeleyi başlatan Rosa Parks, Güney Afrika parlamentosunun ırkçılıkla mücadele eden üyesi, en siyah beyaz olarak tanınan Helen Suzman, Burma’da askeri rejime karşı çıktığı için 6 yıl boyunca ev hapsinde tutulan insan hakları savunucusu Ang San Su Çi kitaptaki diğer isimler.

El Salvador’da topraksız köylüleri savunan ve yoksulların babası olarak anılan başpiskopos Oscar Romero, yaşamını hastalara ve yoksullara yardıma adayan Rahibe Teresa, nükleer silahlanmaya karşı mücadele eden SSCB’li nükleer fizikçi Andrey Saharov da Benim Yolum’da yer alıyor.

Cesaret mi, vicdanın sesi mi?

Hiç kimse bir şey yapmıyorken adım atmak çok zordur. Örneğin, ülkenizin kötü bir yönetimle idare edildiğini düşünüyorsunuz ve vatandaşların çoğunun da böyle düşündüğüne neredeyse eminsiniz diyelim… İlk adımı atabilir miydiniz? Gözlerinizin önünde ırkçılık yapılıyor, güçsüzlere işkence ediliyor olsa ne yapardınız? Tek başınıza kalsanız bile dünyanın tehlikeye sürüklediğini gördüğünüz bir olaya tepki verebilir miydiniz?

Benim Yolum kitabında yer alan insanlar için bu soruların yanıtı çok açıktı, adaletsizliğe, zulme, baskılara karşı çıktılar, tek başlarına kalsalar bile. Hatta hayatlarını riske atmayı göze alarak… Bunu bazıları tek başına yaptı, bazıları ise Nazi Almanyası’ndaki “Beyaz Gül” adlı direniş hücresinde ya da 2011 yılında Mısır halkının direnişinde olduğu gibi, kalabalıklardan güç aldılar.

Haksızlığa karşı çıkmak, adaletsizliği eleştirmek için elimizde daha fazla olanağın bulunduğu bir dönemdeyiz. Günümüzde tepki gösterebileceğimiz alanlardan ilki olarak internet akla geliyor. Ülkemizden bir örnek verecek olursak internet üzerinden yapılan itirazların sokakta karşılık bulduğu, ülke tarihindeki önemli kırılma noktalarından biri olan Gezi’yi aklımıza getirebiliriz. Tamamen barışçıl, sivil itaatsizliğe dayalı ve haklı bir eylem çizgisi…

Yine internet üzerinden örgütlenen gençler Mısır’daki büyük halk hareketini başlatmışlardı. Dünyanın pek çok farklı yerinde insanlar hayır demenin farklı bir yolunu bulmuşlardır. Bazen toplumsal gösterilerle, bazen duvarlara yazılmış birkaç kelimeyle, bazense yalnızca ulaşılabilen herkesle konuşmakla ya da mahkemelerde haksız yasalara meydan okumak şeklinde adaletsizliğe hayır denmiştir.

Barışçıl ve ses getiren eylemler

Benim Yolum kitabında anlatılan kişiler içinden bir örnek verirsek, Rosa Parks siyahlar ve beyazlar arasındaki ayrımcılığa karşı çıkmak için otobüste oturduğu koltuğu bir beyaza vermeyerek pasif direniş stratejisini kullanır. Yanlış olduğunu düşündüğü bir yasaya şiddete başvurmaksızın meydan okur ve davranışı bu sayede tüm dünyada duyulur.

Kitapta hikâyeleri anlatılan kişilerden bazıları dünyaca tanındı, bazılarının ise isimleri bilinmese de yaptıkları işler başkalarına umut oldu. Bunlardan biri olan Helen Suzman, Güney Afrika parlamentosunda ırkçılık karşıtı eylemleriyle bir ilk olmuştur. En siyah beyaz olarak tanınan Helen Suzman ırkçılık karşıtı yoldaşları Nelson Mandela ve Desmond Tutu kadar meşhur olmamıştır ama on yıllar boyunca tek başına mücadelesine devam etmiştir.

Kitapta anlatılan olaylar tamamen gerçek, yazar yalnızca mücadele eden bu kişilerin çabalarını vurgulamak amacıyla bazı diyalogları dramatize ettiğini söylüyor. Oldukça kolay anlaşılan ve akıcı bir dile sahip olan kitapta anlatılan konularla ilgili özel bilgiler içeren dosya bölümleri de bulunuyor. Bu bölümlerde yaşanan sürecin öncesine, bazen de bu süreçte etkili olan diğer etmenlere yer veriliyor. Özel dosyalar sayesinde anlatılan konu daha geniş bir perspektif kazanıyor ve burada vurgulanan olaylar üzerinde düşünülecek farklı noktaları da ortaya koyuyor.

Seyirci kalmaya son vermek

Kitapta anlatılan kişilerin ortak özelliklerinden biri şiddete karşı olmaları, diğeri ise direniş lideri olarak ortaya çıkmamalarıdır. Hikâyelerine tanık olduğumuz bu kişilerin çoğu normal yaşantılarında mevcut duruma seyirci kalıyorlar, hatta bazen onaylıyorlardı. Fakat hepsinin yaşamında bir dönüm noktası oldu ve içlerinden bir ses artık bu seyirci kalışı sürdüremeyeceklerini söyledi. Bu sese kulak verdiklerinde ise gidecekleri yolu artık biliyorlardı.

Tutucu bir din adamı olan El Salvador’un başpiskoposu Oscar Romero, yoksul insanların hükümet tarafından ezilmesine seyirci kalıyordu. Ancak bir gün köylülerin haklarını savunan bir rahibin öldürülmesiyle her şey değişti. Artık Oscar Romero yaşamını yoksul insanları korumaya adayacaktı, bu kez başına gelebilecek tehlikeleri göz ardı ederek…

Rusya’da ilk termonükleer bombanın yaratılmasında rol alan nükleer fizikçi Andrey Saharov, yarattıkları bu bombanın zararları üzerine düşünüp ne kadar korkunç sonuçlara yol açabileceğini anladıktan sonra nükleer silah karşıtı eylemlere girişti ve dünya barışı için mücadele etmeye başladı. Çoğu bilinçlerinde yaşanan bir dönüşüm sonucu bu yola girseler de bazıları şans eseri kendilerini bu hareketlerin içinde buldular. Ang San Su Çi örneğinde olduğu gibi… Annesini ölmeden önce görmek için Burma’ya giden Ang San Su Çi, orada yaşadıkları sonrasında bir demokrasi savaşçısı haline geldi ve savaşına hâlâ devam ediyor.

Haksızlıklara karşı çıkan bir kişi bile büyük bir fark yaratabilir. Cesaret pek çok başka insana ilham kaynağı olabilir. Tüm dünyayı sardığını gördüğümüz bu karanlıklar içinde bir ışık yakmaya çalışan tek bir kişi kitlelerin yolunu aydınlatabilir. Yalnızca cesaret ve mücadele ile başarılabilir bu…

Kitapta anlatılan yedi örnek insan, hem yaşadıkları dönemde hem de günümüzde insanları etkilemeye ve hayır demenin pek çok yolu olduğunu hatırlatmaya devam ediyorlar.

Barışçıl ve sevgi dolu bir sesle…