
Kendine Yabancılaşan İnsan
Herkes kendi yarattığı hapishanenin anahtarı elinde yaşar. Kalabalıkların içinde yalnız, kendi hayatına yabancı, olan biten her şeyden huzursuz bir insan için zamanla her şeyi unutmaya başlamak, belki de bir lütuftu aslında...Gittikçe hafızasını kaybeden yaşlı bir adamla, aralarındaki derin yalnızlığı aşk sanan genç bir kızın içine düştüğü bir yolculuk, toplumun dayattığı düşünce ve inanç biçimleri yüzünden kocaman bir yalnızlığa ve yabancılaşmaya dönüşür giderek.Bir Narsisin Gölgesinde On İki Ay adlı çok satan kitabın yazarı Dr. Fikret Yıldırım, bu kez yaşadığı aileye, topluma ve kültüre yabancılaşan yeni asrın insanını alıyor romanının merkezine."İnsanın bir özü var mıdır?" sorusunun yerini, "İnsanın bir özü var mıydı?" sorusu alıyor artık...

Kötü Bir Gün
"İnsanlar,en çirkin gerçeği bilmenin bile güzel olduğunu anlamak istemezler... Hayat;kendisini alt edenindir..." – Nietzsche Biri psikolog,diğeri apartman görevlisi iki adam bir dairenin içinde sıkışıp kalırlarve birlikte geçirecekleri üç saat boyunca hayatlarının en karanlıkve en garip gerçekleriyle yüzleşirler.Oyuncu ve yazar Gürgen Öz’ün kaleme aldığıbu çok katmanlı Kafkaesk novella,insan psikolojisinin karanlık dehlizlerine inme cesareti gösteren nefes kesicibir kurgu...Baba oğul ilişkisi, geçmişin sırları,sınıf çatışması, otorite ve güç savaşları, yalanlar, gerçekler, yüzleşilemeyenler ve içsel özgürlük arayışının gölgesinde oynanan, üstelik gerilim dozu giderek artan bir körebe oyunu...Kötü bir gün geçirdiğini düşünenler,bu kitabı mutlaka okumalılar. Çünkü çok daha kötü günler de var...

Bir Tabu Meselesi
"Yazarlar için tabular, her zaman üzerine gidilmesi gereken konular olmuştur. Toplumun sessiz kabulü illa ki doğruyu yansıtmaz. İşte o zaman bir yazara düşen görev, vicdanın sesi olmaktır. Bu kitap da yazarlık okulu katılımcılarımızın çıkardıkları ortak bir ses olarak ayrı bir öneme sahip." – Gülşah Elikbank "Bu hikâyelerde umudun ve aşkla yazmanın izleri var. Yeni sorular sordurtma heyecanı da... Görmek ve duymak gerekiyor." – Mario Levi "Tabular, bize düşünmememiz salık verilen mor inekler gibi... İstemsizce meşgul ediyorlar zihnimizi. Üzerlerine düşünüp bir şeyler yazdığımızda ise onları adeta tasnif edip paketleyerek raflarına koymuşuz misali terk ediyorlar gündemimizi. Affetmek, başkasından çok kendimize yaptığımız bir iyilik... İyileşme sürecimizin bir aşaması. Bu iki temanın harmanl...

Yalnızlığın Kitabı
Yalnızlık için "çağın hastalığı" diyorlar. Peki öyle mi gerçekten? Yoksa yalnızlık, Aristo’nun "politik bir hayvan" diye nitelediği kafası karışık ve her daim meşgul insanın en kadim dostu, en arkadaş canlısı arkadaşı mı? Tenhasını yitiren kentlerde kuytu bulamadığımızdan mı kendimizi yalnız hissediyoruz bu yüzyılda? Afili yalnızlıklardan sefil yalnızlıklara doğru ilerleyen eski ve büyük bir destan, yalnızlığın tarihi. Mitosun tanrılarından mitolojik kahramanlara, anti-kahramanlardan varoluşçuluğun sıradan ve sıkıcı, iç bunaltıcı karakterlerine uzanıyor. Hatta mekandan, metruktan, evden ve avludan yüzümüze yansıyan bir oluş halini alıyor. Yazardan, editörden ve okuyucudan geçiyor. Neticede farklı kulvarlardan 12 isim bir araya geliyor, insanın yatay ve dikey düzlemde yalnızlığını düşünüyor...

O Sırada 2
Keşke bir buldozerim olsaydı. Buldozerim olsaydı sabahları işime buldozerimle giderdim. Yol üstünde oturan iş arkadaşlarımı da buldozerin kepçesine toplardım. Onlar kepçede kahvaltılarını ederken, ben onlara buldozerin teybinden müzik açardım, güne güzel başlardık, ekip ruhumuz pekişirdi, birlik duygumuz kuvvetlenirdi. İşe varınca da işyerini yıkardım buldozerimle. Un ufak ederdim duvarlarını, kirişlerini yamulturdum, pencerelerinin üzerinde demirden paletlerimle dolaşıp camlarını tuzla buz ederdim.

Şarap Koyusu
Tanrıların içeceği, yüce kralların sofralarının eksilmez iksiri. Şarap... Mitolojiden edebiyata, ziyafet sofralarından günlük sofralara uzanan kadim bir yolcu. Anadolu topraklarının şarapla 7 bin yıldır süren dansı, günümüzde Ege’nin, Trakya’nın ve Anadolu’nun butik şarap üreticilerinin, büyük içki gruplarının özverili çalışmalarında can buluyor. Şarap, varoluşu itibarıyla sanatla, müzikle, gastronomiyle girift bir yaşam sürerken, şarapseverler de bu eşsiz varoluşa tanıklık etmenin keyfini sürüyorlar. Zeynep Çolakoğlu, kimya yüksek mühendisi ve şarap tadımcısı kimliği ile edebiyatçı kimliğini birleştiriyor; şarabın Dionysos’la literatüre giren serüvenini, üretimine dair incelikleri, şarabın kendine has jargonu ve lügatiyle anlatıyor ve bu anlatıyı küçük bir şarap sözlüğü ile taçlandırıyor....

Öngörülemeyenler
Gerçekler korkulardan daha büyük olmalıdır.Oyunu bozun.Öngörülemez olun. Bu kitapta artık adı olmayan yitik bir ülkenin çarpıtılmış gerçeklerle yönetilen topraklarında büyüyen bir çocuğun hikâyesini okuyacaksınız. Hiç bitmeyen bir döngünün, sürekli kendisini tamamlayan bir çemberin içinde tutsak olduğunu fark eden bir çocuk... Bir çocuğu kurtarmak için mısır tarlalarında başlayan sıkı bir koşu bu. Akan Abdula, 80’lerin totaliter Yugoslavya’sında soğuk ve zorba bir apartman blokunda başlayan çocukluğunun, Noel Baba’nın kucağından atılmasıyla sonsuza dek dönüşen hayatının zorlu ve lirik öyküsünü anlatıyor. Rejimin coğrafyadan da sert olduğu o yıllarda yaşananlarla şimdi sözde özgürlükler vaat eden yeni çağa girerken başımıza gelecekler arasındaki korkunç benzerliği gözler önüne seriyor. Gerç...

Hayatın Senin Elinde
İnsanın çevreye verdiği zarar, yeni ve şaşırtıcı hastalıklar, birbiri ardına gelen salgınlar ve daha pek çok sağlık sorunu olarak geri dönüyor. İşin daha da kötü yanı, bütün bunlar olurken bile ısrarla ve hâlâ sağlığının değerini bilmeyenler çok... Sağlık, ciddi bir meseledir. Ömürlerimiz uzuyor belki ama eskisine göre daha sık ve çok hastalanıyoruz artık. Bu kötü gidişata dur demenin vakti sizce de gelmedi mi? Bilin ki sağlık alanında da yeni bir dünya düzeni var bundan böyle. Bu yeni düzenin kuralları da sonuçları da şimdiden belli: Ruhunu bedenden koparanlar, aşırı hırslanarak ve hızlanarak huzuru ıskalayanlar, modern tıbbı geleneksel tıptan ayrı sananlar bundan böyle, eskisinden daha çok zorlanacaklar. Bu kitap bütüncül bir şifa yolculuğu için güçlü bir kaynak olarak hazırlandı. Dünyan...

Gerçekten İstiyor Musun?
RüzgÂrın yönünü değiştiremezsin ama yelkenini hedefine doğru çevirebilirsin... XSENTIUS Bir işin olsun istiyorsun.Bir eşin olsun istiyorsun.Çocuğun olsun istiyorsun.Evin, araban olsun istiyorsun.Dileklerin gerçek olsun istiyorsun.Tabii ki mutlu olmak istiyorsun.Peki, bütün bu isteklerinin gerçekleşmesi için neler yapıyorsun?Mutsuzluğunu, yoğunluğunu, çaresizliğini ve yalnızlığını bahane ederek bir köşede oturuyor, her birinin sana kendiliğinden gelmesini mi bekliyorsun?Gerçekleşmeyen isteklerin yüzünden kendini daha mutsuz ve daha ümitsiz mi hissediyorsun?Oysa isteklerin öyle büyük ve gerçekleşmesi zor şeyler değil üstelik... Madem öyle neden olmuyor diyorsun değil mi?Çünkü mühim olan ne istediğin değil, onu gerçekten isteyip istemediğin...Hayallerine, hayatında ne kadar yer açtığın ve bu ...

Yedi Özgürlükçüyle Kübizm
GERÇEK ZATEN VARDIR, YALANI İCAT ETMEK GEREKİR. - GEORGES BRAQUE Fotoğraf makineleri, ses kayıt cihazları, telefonlar, otomobiller, uçaklar ve bilumum icatlar peyda oldu, mertlik bozuldu.Ressamların olanı olduğu gibi resmetmelerinin hiçbir anlamı kalmadı. Fotoğraf makinelerini aşmaları gerekiyordu artık.Böylece ne oldu?Müjdeler olsun kübizm doğdu!Hareketin başını çeken Pablo Picasso, geleceğin fotoğrafçılığı ve videografisi arasında kalan ressamlara eğer hayatta kalmak istiyorlarsa resmin yeniden icat edilmesi gerektiğini söyledi.Artık yeni bir bakış açısı lazımdı hayatta kalmak için.Yedi özgürlükçü sanatçı, bu yolda devrim niteliğinde bir bakış açısı icat etti. Ömrünün ne kadar uzun ya da kısa olduğu mühim değildi. Mühim olan icat edebilme cesareti ve özgürlüğüydü.Hayatta kalmak için yeni...

Irmina
BİR MODERN TARİH HİKÂYESİ 1930’ların ortasında, Irmina adlı genç ve hırslı bir Alman, Londra’ya yerleşir. Bir kokteylde, Oxford’a giren ilk siyahi öğrenci olan ve tıpkı Irmina gibi kendi bağımsız varlığını yaşamaya çalışan Howard Green ile tanışır. Ancak ilişkileri, Irmina’nın Hitler Almanyasına dönmek zorunda kalması yüzünden beklenmedik bir şekilde sonlanır. Savaş çıkıp Howard’la iletişimi tamamen kopunca, Irmina aradığı refaha kavuşmak için hayallerinden vazgeçmekten başka çaresinin kalmadığını anlar. Barbara Yelin, ödüllü çizgiromanı Irmina’da gerçek bir hikâyeye dayanarak olaylara geniş açıdan bakabilmeyi başarıyor. Eşsiz bir sanat eseri olan bu eser, savaş zamanı Almanyasının baskıcı atmosferini mükemmel bir şekilde yansıtıyor ve şu can alıcı sorunun izinden gidiyor: Hayaller kuran, ...

On İki Öfkeli Sanatçıyla Dadaizm
''Temiz fikirleriniz olsun istiyorsanız, onları gömlekleriniz kadar sık değiştirin.'' - Francis Picabia Hayal kırıklığı içinde on iki öfkeli sanatçı... On iki Dadaist! Yaşadıkları dünyaya, savaşa, topluma, yokluğa, sanata ve çaresizliğe tepkililer. Tanık oldukları hatta kendilerinin de katılmak zorunda kaldıkları dünya savaşlarının sadece mal ve can kaybına yol açmadığını, geride kalanlar üzerinde de büyük ekonomik ve ruhsal yıkımlara neden olduğunu görüp yaşayan on iki anarşist... Savaş mağduru bu asi çocuklar, yaşananlardan dolayı kırgındılar, üzgündüler. Yeteneklerini büyük bir öfkeyle sergilemek için bir araya gelmeye karar verdiler sonunda. Otoriteye karşı duracaklar, herhangi bir lidere ya da ideolojiye ihtiyaç duymadan burjuvazinin kirli sanatına meydan okuyarak o kirli sanatı yerle...

Bırak Olsun
Hayatın karmaşası ve yoğunluğu içinde sürüklenirken, çoğu zaman bazı şeyleri oluruna bırakmak zorunda kalmışsınızdır mutlaka. Ama içdünyanızda olup bitenleri en son ne zaman oluruna bıraktınız? İnsanın içdünyası her zaman kontrol etmek ve güvende olmak ister. Onu oluruna bırakmak çok da kolay değildir. Dışarıdaki kaos ne yazık ki endişeleri, korkuları, stresi, öfkeyi ve acıyı besliyor. Böylece insan zihni bu olumsuz duyguların tetiklemesiyle, negatif yönde çalışarak negatif sonuçlar üretmeye başlıyor. Oysa Doğu felsefesinin de işaret ettiği gibi: "İnsan iki zihinle bir hedefe ulaşamaz..." İşte tam da bu yüzden içdünyanızda olup bitenleri oluruna bırakmanın zamanı. Koşullanmış zihnin etkisinden çıkarak, kalbinize zaman ve mekân ötesinden gelen güç ve bilgelikle yeni bir yaşam başlatmaya haz...

Herakleitos ve Sokrates
Antikçağ Yunan felsefesinin iki büyük düşünürü Herakleitos ve Sokrates gökyüzünde birer yıldız gibi parlamış, içinde yaşadıkları toplumlara düşünce ve eylemleriyle ışık saçmış, felsefi düşünceleriyle tüm dünyada derin ve silinmez izler bırakmışlardır. Herakleitos ve Sokrates’in yaşamlarına yön veren ve onları tüm yaşamları boyunca etkileyen öğe her insanın içinde gizli olarak bulunan tanrısal ses, uyarıcı ses Daimon’dur. Tanrı’yla olan gizli bağı temsil eden Daimon, Herakleitos için ruhsal alın yazısı, Sokrates içinse çocukluğundan beri kendisini uyaran, kötü bir şey yapmasına mâni olan tanrısal bir içsestir. Her ikisinin de ilham kaynakları bilge kâhinelerdir: Sibylla ve Diotima. Sibylla, Herakleitos’un ruhunun derinliklerine inmesini sağlayan, evrenin ve yeryüzünün sırlarını açığa çıkarm...

Ver Lefter'e Yaz Deftere - Lefter Küçükandonyadis
"On beş gün önce gol attığımda omuzlardaydım.En kötüsü ne biliyor musunuz? Harçlık verdiğim çocuklar da evime saldırdılar." Lefter Küçükandonyadis, Türk futbol tarihine adını altın harflerle yazdırmış yıldız bir oyuncu... Üstelik sadece futboluyla değil, Türkiye’nin üzerine karanlık bir bulut gibi çöken 6-7 Eylül olayları sırasında takındığı onurlu duruşuyla da tarih boyunca hatırlanacaktır. Gayrimüslimlerin dükkânları yağmalanıp evlerine saldırılırken bile bir an dahi düşünmeyecektir Türkiye’yi terk etmeyi. Yıllar sonra sorulduğunda, o gün söylemediği gibi yine söylemeyecektir kendisine ve ailesine saldıranların isimlerini... Bu kitapta sadece bir futbol kariyeri yok... Kendini Türk hisseden bir gayrimüslimin yaşadığı topraklardaki huzur ve barış için verdiği mücadeleyi de okuyacaksınız.

Bizim Zamanımız
"İçimdeki yangını söndüremezsem, kötü genlerime karşı gelemeyeceğimi hissediyorum. Babamın bastırılmış öfke dolu genlerine, annemin telaşlı genlerine, anneannemin hırslı genlerine, babaannemin işgüzar genlerine karşı gelemeyeceğim. Sanki hepsi birden olacağım. Aliye Rona gözlerim, Aliye Rona bakışlarım ve Aliye Rona sesim olacak. Yönetmen ‘Kes!’ dese kesmeyeceğim. Hem niye keseyim ki? Rolüm gereği çok sevilecekken terk edilmeme göz yuman yönetmeni mi dinleyeceğim? Daha neler…" Sinem Sal, Bizim Zamanımız’da, hüzünden ve neşeden beslenerek, sizi doksanlı yılların sıradan bir mahallesinde geçen sıradan olmayan bir maceraya davet ediyor. Bizim Zamanımız, doğduğu sokaktan çıkamayanların, sadece gülerek acıyla baş edebilenlerin, milenyuma girmeyi dört gözle bekleyenlerin, şarkılardan ve büyülerd...

Bakire Ölen Bir Anne - Anna Freud
"Hareketlerimize hükmeden şey, keşif ruhunun verdiği neşe ve canlılıktı."Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’un altı çocuğunun arasından tahtını devredeceği tek vârisi olarak gördüğü kişiydi Anna Freud, öyle de oldu.Anna Freud, babasından devraldığı tacın hakkını sonuna kadar verdi. Hayatını babası Freud’a ve onun öğretilerine adadı. Psikanalizi ölümsüzleştirmeye adeta ant içmiş bu genç kadın Çocuk Psikanalizi ve Benlik Psikolojisi ekollerini geliştirdi, psikanalitik ilkelerin çocuk terapisine uygulanmasına öncülük etti.Hiç evlenmedi ama hem çok sevdi hem de çok sevildi. Hayat arkadaşı Dorothy ile beraber kurucusu olduğu okullar ve enstitüler sayesinde sayısız çocuğa ev verdi, onları korudu, her birine annelik yaptı.Psikanaliz dünyasındaki paha biçilemez katkılarına rağmen hep gölgede kalm...

Roma İmparatoru Gibi Düşünmek
En ünlü savunucusunun öyküsüyleStoacılığın yaşam değiştiren ilkeleri"İyi bir insanın ne olması gerektiği konusunda tartışmak içindaha fazla zaman harcamayın; sadece onlardan biri olun."Roma İmparatoru Marcus Aurelius, antik dünyanın son ünlü Stoacı filozofudur. Kişisel günlüğü olan Meditasyonlar/Kendime Düşünceler’i tüm zamanların en sevilen ve en çok okunan kişisel gelişim ve spiritüel klasiklerindendir.Psikoterapist Donald Robertson, Roma İmparatoru Gibi Düşünmek adlı bu kitabında bugünün dünyasının insanını aydınlatmak için, Stoacılığın felsefesi ve psikolojisinin derin bilgeliğini Marcus Aurelius’un hayatından eşsiz hikâyelerle anlatıyor. Hadrian’ın sarayındaki genç bir soyluyu, zamanının en iyi filozoflarının kanatları altında gücünün zirvesinde bir Roma imparatoru olarak yükselişine ...

Sultanla Son Dans
VATANSIZ OLMAK İNSANI YARALAR! HER ZAMAN BİR YERİN EKSİK KALIR, KENDİNİ HİÇBİR YERE AİT HİSSEDEMEZSİN. İkinci Dünya Savaşı tüm şiddetiyle devam ederken, New York’taki kardeşinin yanına giden üniversite öğrencisi Sofia Moretti, orada ilk görüşte aşkının tutsağı haline geleceği bir delikanlıyla tanışır. Hayatından bir daha çıkaramayacağı bu delikanlı sürgüne yollanmış Osmanlı şehzadesi Cem’den başkası değildir. Savaşçı ruhlu ve yakışıklı Osmanlı şehzadesi Cem ile İtalyan mafya liderinin dünyalar güzeli kızı Sofia imkânsız bir aşkın içinde bulurlar kendilerini. New York’tan Kuzey Afrika’ya, Paris’ten İstanbul’a uzanan bu aşk hikâyesinde çözmeleri gereken iki büyük sorunları vardır: Mafyanın acımasız kuralları ve Cem’in kayıp bir şehzade olarak verdiği kimlik savaşı...

What Is Man
"What is Man" consist of series of dialogues between an elderly with a strong sense of humour and a young impatient man. Throughout the book, the author compares humans to machines. He argues that man has no impulse other than the pursuit of pleasure and the avoidance of pain. The book is a great starter for those who are seeking to understand why many of us have lost the meaning of life. This work questions how our personal values and the environment surrounding us shape our identity. Although written in 1906, today the dialogues still shed light on how people can take actions with their own free will.