Öğrenilmiş Çaresizlik
“SİSLİ BİR HAVADA İLERLEMEK KARANLIKTA İLERLEMEKTEN DAHA TEHLİKELİDİR, ÇÜNKÜ SİS BELİRSİZLİK İÇERİR...” – JOSEPH CONRAD Hayatın anlamı nedir, insanlar aslında neyi arar? Öğrenilmiş çaresizlik nedir, ne gibi ruhsal hastalıklara yol açar, nasıl korunabiliriz? Beyin ve zihin farklı iki yapı mı? Beyin esnekliği aslında nedir? Hastalıkların nöroplastisitesi ya da kendilerine özgü bir beyin tasarımı veya mimarisi var mı? Anksiyete ve depresyon gibi ruhsal sorunlarda ilaçla tedavi ne zaman gerekir? Depresyon ve mutsuzluk arasında nasıl bir ilişki var? Mutlu olmak depresyonu önler mi? Mutluluğun bir formülü var mı? Mutluluk eşiği nedir, mutlu olmayı nasıl etkiler? Konfor alanı bir öğrenilmiş çaresizlik modeli midir? Konfor alanından nasıl çıkılır? Umut, inanç ve plasebo etkisi arasında nasıl bir n...
Şimdi Canavarlar Zamanı
Samir Amin “Eşitlik olmadan özgürlük vahşettir!” der. Sınırsız özgürlük vaadiyle yola çıkan neoliberalizm, öylesine büyük eşitsizlikler yarattı ki sonunda vahşet kaçınılmaz oldu. Sırada çok daha büyük bir vahşet var: Yeni dünya savaşı... Neoliberalizmin ortaya çıkardığı olguların enine boyuna incelendiği bu kitap pek çok soruyu ortaya attığı gibi cevaplarının da peşinden gidiyor. Ütopyadan, distopyaya nasıl geçildi? Demokrasi kavramı nasıl tabulaştırıldı? Sivil toplum kuruluşları aracılığıyla örgütlenmeye nasıl ket vuruldu, birçok ülkede renkli devrimlerin yolu nasıl açıldı? Bireyin özgürleşmesi, herkesin hakikatinin kendine olduğu fikri ve içeriğin değersizleşmesi olarak postmodernizm, yeni bir ortaçağ mı yarattı? Ulusal devletin ortadan kalkmasıyla birlikte baş gösteren yeni mafya düzeni...
Zihinsel Engelli ve Otizmli Bireylere Olumlu Davranışsal Destek
BİZDEN FARKLI OLANI TANIMAK CESARET İSTER! Bu kitap zihinsel/gelişimsel yetersizlikte zorlayıcı davranışlar ile otistik bireyler hakkında erişilebilir, gerçekçi, pratik bilgiler veren eşsiz bir rehber! Aynı zamanda, zorlayıcı davranışın anlamı, bunları ele alış şeklimiz ve verdiğimiz karşılıklar üzerine daha büyük soruları gündeme getiren sıra dışı bir kaynak! Tony Osgood bizleri, gelişimsel yetersizlik veya otizm tanısı konmuş kişilerle gerçekten tanışmaya teşvik ediyor. Bu girişimlerimizde özgünlük ve samimiyetin önemini vurguluyor. Sunduğu tavsiyeler, “olumlu davranış desteği” olarak adlandırılan uygulama kılavuzuna dayalı pratik bilgiler içeriyor. Onların hikâyeleri bizimle ilgili değil; bizler onların hikâyesinde küçük karakterleriz sadece.
Mutsuzluğun Savunması
Mutsuzluk kaçınılmazdır ama hayat her zaman bundan daha fazlasıdır. Günlük mutluluk üzerine şimdiye dek yapılmış en uzun bilimsel çalışma. Mutluluğu ölçmek imkânsızdır... Bu cümle size tanıdık gelebilir ancak Kopenhag’daki Mutluluk Araştırma Enstitüsü’nde yaklaşık 20 yıldır yapılan bilimsel bir çalışma mutluluğa dair inançlarınızı altüst edecek. Veri analisti Alejandro Cencerrado, 18 yaşından itibaren kendi mutluluğunu ölçmeye başladı ve 0’dan 10’a kadar puanlayıp kaydederek gelişmiş istatistiksel cihazlarla analiz etti. Cencerrado, bu zaman diliminde finansal krizlere girip çıktı, üç farklı ülkede yaşadı, Nokia’dan akıllı telefona geçti, Corona virüs salgınına şahitlik etti, evlendi ve hamilelik testinde pozitifi gördü... Peki tüm bunlar olurken mutluluğu nasıl bir seyirde ilerledi? Mutsu...
Sanatın Erkeksiz Tarihi
Bu kitap sanat tarihinin lineer anlatısına bir çelme takmayı istiyor. Frida’yı adıyla, Picasso’yu ise soyadıyla tanımlıyor oluşumuzun sempati örtülü bir ayrımcılık olduğunu kabul etmeli, en çok bildiğimiz sanatçıların hemen tümünün erkek olmasını fark etmeli, "Yahu kadın sanatçıların adını neden öğrenemedik?" diye isyan etmeliyiz. Linda Nochlin "Neden Büyük Kadın Sanatçı Yok?" makalesini niye yazmış biliyor musunuz? Yok mu gerçekten? Kitabın sayfalarını çevirin bakalım. Sanat tarihi yazılırken kadınlar bir yanlışlık sonucu ya da yeterince iyi olmadıkları için dışarıda bırakılmadı. Sanat tarihi, başından itibaren sistematik olarak kadınları, dahası erkek olmayanları dışarıda bıraktı. Elinizdeki bu kitap, bazı sanatçıları sanat tarihi içinde hak ettikleri yere geri koyma çabasının bir ürünüd...
Uçurum Kenarındaki Salıncaklar
BU KİTAP, TABU DENİLEREK SESLERİ BOĞULMAYA ÇALIŞILAN YÜZ BİNLERCE AİLE İÇİ CİNSEL İSTİSMAR MAĞDURU YETİŞKİNİN SESİNİ DUYURMAK VE ÇOCUKLARIN CİNSEL İSTİSMARA MARUZ KALMASINI ÖNLEMEK İÇİN, BU ALANDA BİR UZMANIN DA KATKISIYLA, MAĞDURLAR TARAFINDAN HAZIRLANMIŞ İLK KİTAPTIR. "Durdurabileceğimi düşünmediğim için çözüm olarak istismarı yaşadığım gecenin sabahı kalkıp, anneme şunu diyordum: Anne ben on beş yaşındayım. Şimdi intihar etsem Allah beni affeder, cehenneme göndermez belki." "Sahra Çölü’ne giderken istasyonda şunu dedim: Ya kabul et ya da kendini bir trenin altına at! Gebersem burada, cesedimi gömerler kimsesizler mezarlığına. Ya kabullen yaşama bir kıyısından tutun ya da at şimdi şu an kendini trenin altına." "Çocukluk ve gençlik yıllarımda uyuyamadığım geceler uçurum kenarında bir salı...
Rızası Yok-bir Kereden Çok Şey Olur!
"KOŞUYOR ALTI YAŞINDA BİR OĞLAN UÇURTMASI GEÇİYOR AĞAÇLARDAN..." – NÂZIM HİKMET Bu kitap, cinsel istismar mağduru, görmezden, duymazdan gelinen, "Bir kereden bir şey olmaz!" "Küçüğün rızası varmış!" gibi savunmalarla vakaları geçiştirilen, toplu tecavüze uğrayan, cemaat evlerinde kafası kesilen ve yurtlarda diri diri yanan, altı yaşında evlendirilen çocuklar için yazıldı. Bu çocuklar, mağdur edildikten sonra, buharlaşıp yok olmuyorlar. Büyüyor ve topluma karışıyorlar. Mağdurun hikâyesi o gün, o saatte, o korkunç hadiseden sonra son bulmuyor, aksine tam olarak orada başlıyor. Devasa travmaların üzerlerinde bıraktığı etkileri anlayamadan, kimseye anlatamadan, hayata karışıyor, çocuk olmayı hiç deneyimlemeden, kendilerini güvende hissetmeden yanı başımızda yaşamaya çalışıyorlar. O çocuklar bü...
Ölüm Yaşamın Mührü
Yaşamla aramızdaki perdeyi aralayan ve onun manasına ulaşmamızı sağlayan şey ölümdür. Çünkü bizden hayatı, "kendini sürekli yenileyen bir buluş halinde" yaşamamızı ister. Ölüm yaşamın ilahi mührüdür; onun varlığı, dünya üzerinde geçirdiğimiz süreyi daha kıymetli kılar. Hayatı yaşama halimize, keşfe dayalı bir lezzet katar. Dikkatimizi yaşama yönlendiren bir dosttur ölüm. Yaşamla ilgili ilham veren mutlak ve kuşatıcı bir bilinç halidir. "Ölüm eşlikçiliği" hakkında ne biliyorsunuz? Hayatının son günlerini yaşayanların yanında olan, gönüllü insanlar… Peki hayat hakkında ne biliyorsunuz? Berna Köker Poljak tarafından kaleme alınan bu kitapta; iç içe geçmiş olan yaşam ve ölüm kavramlarını yeniden keşfedecek, gerçek yaşam öykülerini okuyacak ve belki de hayatın hakkını vererek nasıl yaşanacağını...
Utanç
"Bir kadın olarak kentim yok. Bir kadın olarak kentim tüm dünya..." – Virginia Woolf Utancın kucağında kaybolan, susmak zorunda kalan hatta bırakılan tüm insanlar ve yaşamlar için... Bir ümit ışığı ve bir çıkar yol için... Anlamanın ve anlatmanın gücüne inanmak ve inandırmak için... Tüm kalbimle ve yetmeye çabalayan sözcüklerimle...
Ebeveynlerimize Neden Borçlu Değiliz
"ÇOCUKLAR BİR AİLENİN BARINDIRDIĞI ZENGİNLİĞİ, ANCAK EBEVEYNLERİNE KARŞI BORÇLULUK HİSSETMEDİKLERİNDE KEŞFEDEBİLİRLER." Ailemize neler borçluyuz? Onları ne sıklıkla aramalı ve ziyaret etmeliyiz? Yoksa bizler ihmalkâr bir oğul veya işe yaramaz bir kız evlat mıyız? Annelerimizin ve babalarımızın hoşuna gitmeyen özgür alanlar oluşturduğumuzda, kendimizi sert bir şekilde yargılamalı mıyız? Peki ya iyi çocuk kimdir? Anne babasının her türlü sorumluluğunu üstlenen mi yoksa kendi özgür macerasına atılıp bir yandan da ailesini sevgiyle gözeten mi? Filozof Barbara Bleisch, bu kitapla varoluşsal ve karmaşık aile ilişkilerini cesurca ele alıyor. Çocukları ebeveynlerine bağlayan tüm unsurları açıkça ortaya koyarak, herkesi ilgilendiren ama pek az kişinin sormaya cesaret ettiği soruları soruyor ve aile...
Kadın Kahramanın Yolculuğu
GÜNÜMÜZÜN KADIN KAHRAMANI SEZGİ KILICINI KULLANARAK KENDİSİNİ GEÇMİŞİNE HAPSEDEN EGO BAĞLARINI KESMELİ VE RUHUNUN HAKİKİ AMACINI BULMALIDIR. Kadın yaşamı erkeğinkinden farklı bir mitolojiye sahiptir. Erkek egemen kültürde bir kadın ya başarılıdır, ya bağımlıdır, ya da kontrol altındaki bir dişidir. Bir kadın, başarıyı, tatmini ya da mutluluğu erkek kahramanın yolculuğu üzerinden ölçtüğünde kim olduğunu inkâr eder. Kadınların erkek kahramanın yolculuğunu benimsemelerinin sebebiyse Tanrıça imajlarının üstünün örtülü olmasıdır. Bugünse toplumu ve dünyayı değiştirmek için yeni mitler ve kadın kahramanlar yaratmalı, kadim anaerkil dünyayı yeniden anımsamalıyız. Terapist Maureen Murdock, Kadın Kahramanın Yolculuğu kitabıyla dişil iyileşme sürecinin 10 adımlı haritasını çiziyor. Murdock, kendi de...
Size Hiç Söylenmemiş Ama Bilmeniz Gereken Her Şey
Parçalar büyüleyici olabilir... Peki ya büyük resim yıkıcıysa, parçaların büyüsü ne kadar önemli olabilir ki? Hiçbir şey bilmekle ya da bilmemekle ilgili değil aslında, hakikati algılayıp algılayamamakla ilgili... Akıl sağlığı ya da delilik, "algıyla" tanımlanır, gerçekle değil... İnsanlık tarihi "deli" ya da "tehlikeli" olarak damgalanmış ancak ölümlerinden sonra yaşadıkları zamanın çok ilerisinde olduğu fark edilmiş dehalarla dolu... Delilik de, akıl sağlığı da sabit değildir. Bilgi geliştikçe hepsi değişir. Bir mağara adamına Ay’a gitmenin mümkün olduğunu söylediğinizde, size "deli" der. Modern insana Ay’a gitmenin mümkün olmadığını söylediğinizde yine "deli" damgasını yersiniz. İşte insanların en zayıf özelliği, geçmiş ve gelecek arasındaki bu inanılmaz bilişsel uyumsuzluktur. İnsanlar...
Punk Düşün
Her gün, yeniden doğmak için mükemmel bir gün... Ama hiçbir gün, hayatta kalma mücadelesi vermek için uygun değil... Dünyada hiçbir şey yolunda gitmediği halde, her şey yolunda gibi davranır bazen insan. "Bundan daha kötü ne olabilir ki?" diye düşünür. Dikkat edin! Her şeyin en kötüsüne razı olduğunuz gün, çok kıymetlidir. Çünkü artık yükseliş zamanı gelmiş demektir. Artık ya hep ya hiç vardır! Cesaretin, gözü pekliğin, gözü karalığın ve eylemin tam da sırasıdır. Her şeyin en kötüsüne maruz kaldığınız o sihirli an, ilham verici yeni gelişmelere gebedir ve sayesinde her türlü durumla başa çıkmaya yetecek kadar gelişir yaratıcılığınız. Risk alma becerinizin zirvesindesinizdir artık... Yepyeni bir düşünüş ve eylem süreci başlar bundan sonra. İş ki bu yeni süreci iyi yönetin. Delilikte sınır t...
Mülteci
"Arkadaşlarımdan ve komşulardan topladığım iki büyük bavul dolusu kıyafet, bağış için topladığım bir miktar para ile İstanbul’dan Çeşme’ye, oradan da bir feribotla Sakız Adası’na geçtim. Amacım sadece orada olmak ve elimden gelen desteği verebilmekti, bu yolculuğun beni kimlere ulaştıracağını, hangi köprüleri kuracağını bilmeden..." Bu tarihten sonra Sakız Adası’nda mültecilere yardım eli uzatan bir sivil toplum örgütünde gönüllü olarak çalışmaya başladı Rakel Sezer. Tüm bu süreçte tanık oldukları, televizyonlarda ve gazetelerde gördüklerimize hiç benzemiyordu... Rakel Sezer, birçoğu hayatını tehlikeye atarak Yunanistan adalarına, Avrupa’nın kapısına sığınmış mültecileri birer sayı olmaktan çıkarıyor. Hiç olmadığı kadar içeriden ve son derece canlı hikâyeler bunlar. Kendinizi yazarın hayat...
Gökler Konuşuyor - Hakikat Portalı 1
Her "BİR"imiz, Sonsuz Olasılıklar İçeren Kozmos Kuantum Enerji Alanının Sonsuz Okyanusunda Kendi Realitelerimizin YARATICILARI Olan "BİLİNÇ"leriz... İçinde Bulunduğunuz Bu 3. Boyut Sanal Simülasyon Oyununda Kullandığınız Avatarlarınızın/Bedenlerinizin DNA’larındaki Sarmallarda Kodlanmış Olan Sınırsız Potansiyelinizin Kilidini Açmanın ARTIK ZAMANI GELDİ! Sana Tüm Öğretilenleri, Duyduklarını, Bildiklerini ve Doğru Olarak Kabul Ettiklerini &n
Sahtekarlık Çağında Eğlence
SAHİP OLMA ARZUSUNDAN DENEYİMLEME ARZUSUNA EĞLENCE Sahtekârlık çağı insanı için artık tek bir düşünceden söz edebiliriz: Eğleniyorum o halde varım! Çünkü bugün artık eğlenmek bir ihtiyaçtan da öte bir görevdir. Sahtekârlık çağında, iş eğlenceli olmayı amaçlar, din eğlenceli olmayı amaçlar, hatta savaş bile eğlenceli olmayı amaçlar. Bugün eğlence kültürel gelişmelere yanıt olarak gelişen ve genellikle hedonizm kadar maneviyat tarafından da motive edilen bir dizi yeni grup ritüelidir. Eğlenceye gıpta ile bakılır ve eğlenenler seküler kurtarılmışlardır. Farklı olmak için verilen sonsuz mücadelede eğlence züppeliği, özellikle statü ve para sahibi olmayanlar için yeni ve önemli bir stratejidir. Sosyal medyanın temel işlevlerinden biri de insanları sürekli eğleniyormuş gibi göstermek, -mış gibi ...
Yaşam Bir Seyahattir
Para harcayarak sizi zengin yapacak tek şey seyahat etmektir. Seyahat, sadece keyif getirmiyor. Ufkunuzu genişletiyor, sizi zenginleştiriyor. Aynı zamanda kişisel dönüşümünüzü de tetikliyor. Mehmet Öğütçü, diplomat, işadamı, yazar, stratejist ve seyyah olmayı aynı anda başarmış nadir bir şahsiyet. 130 ülkeyi gezdikten, kimilerinde yaşayıp çalıştıktan sonra hayata ve insanlara ilişkin kendi bakış açısı değişmiş. Gözlem, deneyim ve tavsiyelerini okuyucuları ile cömertçe paylaşıyor bu kitabında. Neler mi anlatıyor? İşte anlattığı çarpıcı hikâyelerden sadece birkaçı: • Kızalım mı Fransızlara, Yoksa Kıskanalım mı? • Altın Üçgeni’nde Seks Ekonomisi • Kudüs ve Yahudilerin Gücü • Bizim Turancı Macarlar • Balıklıova’daki Norveçli Denizciler • Özbekistan: Orta Asya Medeniyetinin Kalbi • İtalya’nın N...
Bebeğin İsmi
“Çocuklarınıza güzel isimler verin. Zira o isimler, onların hem dünyada hem de ahirette isimleri olacaktır.”- Hz. Muhammed (SAV)Evrende her şeyin bir ismi vardır. Her isim de bir enerji taşır! Hali ile bu kâinatı anlamaya, bilmeye ve sevmeye sefere çıkmış olan insan da kendine özel isim ile isimlendirilir ve öyle devam eder hayatına. Dünyaya gelecek bir bebek için herkesin ilk düşündüğü şey adı ne olacak sorusudur. Düşündünüz mü hiç, bir bebeğin ismi neden bu kadar önemlidir? Bunu bilinçle mi yoksa içgüdüsel mi yaparız? Ta derinlerimizde bir yer o ilahi bilgiyi bilir ve ismin Kader olduğunu ve güzel kader için güzel isim taşımanın önemini bize haykırır. Haliyle dünyaya gelecek bebeğimize en güzel ismi bulma arayışına gireriz.Bu kitabın konusu bebekler ve onların isimleridir. Bir isim nasıl...
Bir Çapulcunun Hatıra Defteri
Eski çapulcular Osmanlı ordusunun önemli parçasıydı ve onlara “Deliler“ denirdi. 20-25 yaşlarındaki gençlerden oluşan bu savaşçılar, ordunun en ön safında çarpışırlar, adeta deli cesareti ile düşmanın üstüne atılırlardı. Her zaman ordudan önce düşman hatlarına yakın yerlerde bağımsız keşif ve akın görevleri yapar, düşmanı yıpratırlardı. Görüntüleri korku salsın diye ön dişleri çekilir, kafaları kazıtılırdı. Vücutları hayvan postuyla kaplıydı ve zırh taşımazlardı. Sırtlarına kanat takan çapulcuların bayraklarında “Kaderde ne varsa o gelir başa!“ yazılıydı. Yeni çapulcular halkın yüzde ellisidir. Amca baba yarısı olduğu gibi (bkz. Nuri Alço) yeni çapulcular da halk yarısıdır. AVM’lerden gıcık kapan bu çapulcular üç beş ağaç için meydanlara çıkar, en ön saflarda polislerle çatışır, adeta deli...
Aşkın Kanununu Yazsam Yeniden
Sevginin değil, ilginin fazlasının öldürücü olduğunu,Kendine güven duygusunun sizi ne denli cazip kıldığını,Sadeliğin her zaman daha dikkat çekici ve cazip olduğunu,Ten uyumu olmayan çiftlerin %80’inin mutsuz olduğunu ve ayrılmak istediğini,Telefon numarasını alıp veren ve ilk aramayı kimin yapması gerektiğini,Hesap ödemenin inceliklerini,Kayınvalideyle yaşamanın her yiğidin harcı olmadığını,Evlilikte yaş farkının korkunç fedakârlık istediğini,Birçok erkeğin tutumlu kadınları ideal eş olarak gördüğünü,Sevgililer arasındaki en hararetli tartışmaların "eski sevgili" gerçeğinin ortaya çıkmasıyla başladığını,Aldatılmak şüphesinin insana hayatı nasıl zehir ettiğini,Aşkımızın cep telefonunu gizlice karıştırmanın o aşkın köküne nasıl da kibrit suyu döktüğünü,Erkeklerin %67’sinin dizi müdavimi kad...
Aşkımın Beden Dili
Kadınla, erkeğin beden dili nedir? Aşık olunca bedendeki değişimler nelerdir? Karşı cinsin size aşık olduğunu nasıl anlarsınız? Bir erkeği ve kadını etkilemenin yolları nelerdir? Herkesin aldatılma korkusu vardır. Aldatıldığınızı hangi beden dili hareketleriyle anlarsınız? Yalan sözlerde değil bedende gizlidir. Karşınızdakinin size yalan söylediğini nasıl anlarsınız? Aşkım Kapışmak yıllardır sizlere televizyon ekranlarından, seminerlerden ilişkiler ve iletişime dair ipuçları verdi ve analizler yaptı. Şimdi de kadınlarla ve erkeklerle ilgili tüm duruş, davranış ve iletişim detaylarını Aşkımın Beden Dili kitabında topladı. Bu kitabı başucunuzdan ayıramayacaksınız.
Sadakatsiz Kadınlar
Bu kitap bir psikiyatristin, uzun yıllar sonucu biriktirdiği deneyimler ve çözümlemelerden oluşmaktadır. Bu kitaptaki kadınların öykülerini hayretler içerisinde okuyacaksınız. Bu kadınlar cinselliği aşırı ve kontrolsüz yaşıyorlardı. İçlerinden gelen isteği bir türlü kontrol edemiyorlardı. Adeta frensiz bir araba gibiydiler. Yeni erkekler, yeni ortamlar, yeni şeyler denemek... Sürekli olarak haz peşindeydiler. Cinsel fantezilerde sınırları yoktu, doyumu en uç noktalarda arıyorlardı. Aynı günde ya da aynı anda kaç erkek olduğu fark etmiyordu. Yeter ki istesinler, onları şehvetlerini yaşama konusunda hiçbir şey durduramıyordu. Ne yazık ki, tek erkeğe bağlı kalamıyorlardı. Hayatlarına giren tüm sevgililerini ve kocalarını defalarca aldatmışlardı. Başlarına gelen birçok belaya rağmen, şehvet do...
İnsanı, Dünyayı ve Terörizmi Anlamak
Belki sizlerle aynı taraftaydı kurbanlarınız...İçten içe sizi seviyor, haklı buluyor, belki de destekliyorlardı...Artık kim bilebilir ki...Bunu onlara hiç soramayacak, öğrenemeyecek ve paylaşamayacak olmanız ne kadar yazık ve ne kadar acı...Her yok edişinizde kendinizden bir parçayı da yok etmek ve bunun farkında bile olmamak...Güçsüzlüğünüzü gizleyebilme adına güç kullanmak...Aklın gücünü şiddetin gücüne kurban etmenin ilkelliğini üstünlük ve erdem sanmanın tarifsiz budalalığı içinde, yok edişe ve yok oluşa doğru Amok koşusuna kalkmak...Ve o yok oluşun yeniden doğuşa uzanacağı yanılgısını, kan kırmızı ama çürümüş yapraklarla örülmüş bir zafer tacı gibi başınızda taşımak... Özgür iradenizle seçtiğinizi sandığınız yolun aslında sizi bu seçime zorlayanların kurgusu olduğunu, yazdığınızı sand...
Eyvah Boşanıyorum!
Boşanmalı mıyım, boşanmamalı mıyım? Çocuklarınız varsa ve boşanma bir seçenek olmuşsa önce kendimizi ve evliliğimizi mi, yoksa onları mı düşünmeliyiz? Sadece çocuklar için bir evliliği sürdürmek ya da sürdürmemek ne kadar doğru? Ya yeniden evlenmek? Umut mu? Kâbusa dönüşebilir mi? Günümüzde neredeyse iki evlilikten birinin boşanmayla sonuçlandığı, boşanan bireylerin yeniden evlendiği ve bu nedenle de çocukların artık biyolojik aileleri kadar daha farklı aile yapılanmalarında yaşamalarından yola çıkan psikolog Ani Eryorulmaz klinik deneyimlerini, boşanma ve boşanma sonrası yeni bir yaşama geçişin psikolojisini bu kitapta anlatıyor. Boşanmadan sonra mutlu ilişki, mutlu evlilik var mı? Niye yeniden evlenmek istiyoruz? Eski evlilikte yaşananlar, bu evlilikte de yaşanabilir mi? Çocukluk yaralar...