Devlet ve Kimlik
Doğulu Devlet modelini, Batılı Cumhuriyet modeli ile deyim yerindeyse "Evlendirip" mutlu bir yuva (vatan) kurabilmek çok ama çok zor bir deneydir. Günümüz Türkiye’si işte bu zor evliliği yaklaşık doksan yıldır sürdürmüş ve sürdürmektedir. Kendi alanında ilk ve tek örnek evlilik olan bu oluşum, her yönüyle incelenmesi gereken bir fenomendir. Türkiye’de yaşayan bizler ise, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle vb. işte bu zor evliliği sürdürmeye gayret etmiş olan Doğulu Baba Devlet ile Batılı Anne Cumhuriyet’in çocuklarıyız. Onların arasında yaşanan gerilimlerden etkilenip, aralarındaki uyumdan da hoşnut olmuşuzdur. Her türlü engele ve aksiliğe rağmen onlar bu evliliği sürdürebilmeyi bugüne kadar başardılar, şimdi sıra bizlerde. Doğulu Baba ile Batılı Anne’nin çocuğu olmak bizlerde bir "Kimlik" b...
Devlet Terörü ve Ajan Provokatörler
- MI5’in IRA İçindeki Ajan Provokatörü - ‘Çakal Carlos’ Şehir Efsaneleri - Abdullah Yusuf Azzam’ın Radikal Pan-İslâmizmi - "Acta Est Fabula"; Pentagon - CIA ve Radikal - Müslümanlar - Pentagon ve 11 Eylûl - CIA’dan Savaş Ağalarına 200 Bin Dolar Rüşvet - ABD Savaşı ve Boru Hattı Politikaları... - "ABD, Ladin’i Teslim Almadı" - Bir CIA Laboratuvarı Filipinler - Afrika’nın "Çatışma Elmasları" ve WDC - Gladio Kurucularından Cossiga’nın Ajan Provokatörler İtirafı - Maoculuktan Neo-Naziliğe Horst Mahler’in Gizemli Yolculuğu - Operasyon Gladio: Terörizmle Savaş İçin Ana Kalıp - Usame Bin Ladin ile Aliya İzetbegovic İlişkisi - Gizli Servislerin Romancıları ve Parapsikoloji Başka bir yerde okuyamayacağınız daha bir çok bilgi ve olayı bu kitapta okuyacaksınız...
Bir Avuç Hayat Tozu Bir Tutam Devlet Gölgesi
1970’lerden günümüze, ülkenin en çalkantılı zamanlarını, şimdi bu kitabı elinde tutan, yaşı elliyi geçmiş insanlarla birlikte yaşadık. Bu yıllar; çatışmalarla, kıyımlarla; büyük grevler, bir askeri darbe, birkaç muhtıra, terör; ekonomik yokluklar, enflasyon, banker iflasları, banka batıkları, siyasal krizler ve yolsuzluklarla dolu sancılı zamanları içine aldı. Uçlardan uçlara savrulduk; yetmiş sente muhtaç da olduk, renkli televizyonlarımız, boğaz köprülerimiz, otoyollarımız da oldu. Onlarca seçimde onlarca hükümeti kurup devirdik. Siz bu hengâmenin orta yerindeki memurların, şeflerin, müdürlerin, genel müdürlerin, müsteşarların, milletvekillerinin, bakanların, başbakanların, cumhurbaşkanlarının hepsine birden devlet diyordunuz, oysa insandılar; bilgileri kadar ihtirasları, üstünlükleri ka...
Asimetrik Vakalarda Kıble Tayini
Muhafazakâr saray, muhalifi olan her politik kesimi kolonize etmek istiyor. Bugün PKK bahanesiyle Kürtler, yarın Aleviler ve başkaları. İlk kolonize edilen ise İslamcılık oldu. İslamcılık, devlet aygıtının laboratuarında muhafazakârlaştırıldı ve başkalaştırıldı. İslamcılar, eleştirel ve bağımsız akılla iktidarı, toplumu, politikaları değerlendirmeleri gerekirken taraftar tribününün holiganları haline geldiler. Taraftarlıktaki taşkınlıkları, yabancılaşmanın doz aşımındandır.Türkiye’deki değişimin anlamını ve istikametini değerlendirmek isteyenlerin karşısına ‘yeni Türkiye’ ile ‘eski Türkiye’nin kadrolarında becayiş (yer değiştirme) yaşandığı gerçeğinden başkası çıkmayacaktır. Bu değişimin felsefi, ideolojik, sahici, kalıcı ve yapısal bir temeli yoktur. Muhafazakâr iktidar herhangi bir iktid...
Abdestli Kapitalizm
Abdestli Kapitalizm bir şirk dinidir. Çünkü şirk, kelime anlamı itibari ile ‘bir mala iki kişinin sahip olması demektir.’ Dolayısı ile Allah’ın, yani halkın malını gasp edenler, Kuran’ın diline göre şirk ehlidir. Abdestli Kapitalizm, Allah ve Peygamber’e yalan isnad etmek sureti ile oluşturulan emperyalist bir ideolojidir. Bağlı olduğu odakların genel çıkarlarını koruma adına, dinin içeriğini tersyüz etme mücadelesi veren, sosyo-ekonomik bir hegemonyadır. Abdestli Kapitalistler, mutlak dindarlık iddiası ile faaliyet yürütürler. Ancak bilinmelidir ki, Abdestli Kapitalizmin mimarı bizzat ‘Haçlı Emperyalizmidir.’ Kuran verilerine bakıldığında, içerik ve pratiği açısından ‘Şirk dini’ saflarında yer alan ‘Abdestli Kapitalizm’, dinin toplumcu yüzünü katlederek, dini bir pusu kurma aracı haline g...
Cumhuriyetin Sonbaharı
Denilebilir ki, yakın tarihte belki de hiçbir kitap, elinizdeki yapıt kadar yaşam tarafından doğrulanmamıştır.Çünkü bu kitapta, Cumhuriyet tarihinin en önemli siyasal ve toplumsal kırılma noktalarından biri tarihsel, siyasal, ideolojik ve felsefi arka planıyla birlikte inceleniyor. Yazar, Ergenekon operasyonunun, Türkiye’de Cumhuriyet’in yıkılması ve dinci-faşizan bir rejimin kurulmasını amaçlayan örtülü bir darbe süreci olduğunu ortaya koyuyor. Belgelere, yetkin analizlere ve şaşırtıcı gözlemlere dayalı olan kitap, aynı zamanda bilgilendirici bir tarih çalışması niteliğine de sahip.Kitap, Cumhuriyet’in nasıl tasfiye edildiğini gözler önüne seriyor. Sol’un Ergenekon operasyonlarına ilişkin tutumunun da sorgulandığı yapıtta, Merdan Yanardağ, Abdullah Öcalan’ın bu dava karşısındaki şaşırtıcı...
Küresel İhanetin İçyüzü ve Arap Baharı
Emperyalistler, devrimleri ve devrimcileri düşman sayarlar. Bu nedenle emperyalistler her ülkede karşıdevrimcilerle işbirliği halinde isyanlar çıkartıp ülke düzenlerini kendi çıkarlarına uyumlu hale getirmeye çalışırlar. Cumhuriyet devrimlerine başkaldıranları emperyalistler destekliyorlardı. Günümüzde de ‘Turuncu Devrimler’ ve ‘Arap Baharı’nın arkasında ‘Küresel Çete’nin parmağı var... İslam coğrafyasına ve dinine yönelik tarihin yaşadığı en büyük ‘karşıdevrim operasyonu’, ABD’nin çıkarına uygun olabilir. Ancak bazı bahanelerin ardına sığınarak bu ‘küresel hıyanete’ ortak olup, Atatürk Cumhuriyeti’ne saldırmak İslam’la bağdaşmaz... Ama işbirlikçiler bir yana, hâlâ ABD’nin Irak işgaline katkı vermediğimizden yakınan NATO’cu eski genelkurmay başkanları var. Sonuç ortada: Demokrat Parti (DP)...
Kaybedilmiş Zamanlar Ülkesinden
Bugüne kadar devletin ve siyasetin hep zirvelerinde oldum. Geriye dönüp baktığımda, yapabildiklerimle yapmak istediklerim arasında inanılmaz bir fark olduğunu görüyorum. Örneğin; kendimi adadığım Sağlık Reformları’nı ilk defa 1995’de parlâmentoya göndermiştik.Yıl 2006... Tamamı halâ yasalaşmadı.Bu sadece sağlıkta değil, tüm hizmet alanlarında böyle oldu ne yazık ki.Bu ülkenin insanları, ödedikleri maddi manevi fedakârlıklarının karşılığını hiçbir zaman alamadılar. Hak aramak yerine, "çare" diye kadercilik ve fırsatçılık girdabına kapıldılar onlar da.Sonuç: Günde bir dolarla geçinmeye çalışan milyonlarca fakir insan.Ben yazılarımı size işte buradan, "Kaybedilmiş Zamanlar Ülkesinden" yazdım.Daha çok zaman kaybetmeyelim diye...
Hitler’in Altınları
Elinizdeki kitap, son derece ilginç ve ibretlik bir tarihsel olayın öyküsünü anlatıyor.İşgal edilen yerlerdeki bankaları soyup, buralardaki varlıklara el koyan, ancak bununla da yetinmeyip, savaş boyunca toplama kamplarında kitlesel ölümlere yolladığı Yahudi, Roman, solcu ya da “aryan olmayan“ kişilerin dirisini ve ölüsünü altın diş kaplamalarına dek soyan Nazi yetkilileri, bu insanlık utancının baş sorumlularıdır. Ancak bu rezil soygunun aktörleri yalnız onlar değildir...Savaş ertesinde kurulan Üçlü Komisyon, sorumlu tuttuğu devletlerden, oluşturdukları bir “altın havuzu“na gerekli katkıyı yapmalarını istemiştir. Nazi soygunundan pay aldığını öne sürdüğü devletler arasında Türkiye de yer almıştır. Türkiye, önce 1945-47 arasında, daha sonra da yeniden 1953’te kendisine yöneltilen bu suçlam...
Gerçek Dünya Sanal Politika
Demokrasilerde iktidarlar her istediğini yapamaz. Evrensel hukuk kuralları, insan hakları ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmeler, demokrasinin temel ilkeleri ve Cumhuriyet’in temel nitelikleri, iktidarların ve meclislerin sınırlarını belirler. Bunları ve kuvvetler ayrımı ilkesini yok sayan bir rejimin adı demokrasi değil diktatörlüktür. Siyasetçiler seçimlerden önce halka çok şey vaat ediyorlar ama sonra bunları unutuyorlar. Bakınız, 2006 yılında kaybettiğimiz örnek siyaset adamı Aydın Güven Gürkan yalan ve kandırmacılık üzerine kurulan "sanal siyaset" konusunda neler söylüyor: "Tıpta ‘Hipokrat Yemini’ neyse; politikada da ‘güvenirlik ilkesi’ o... Yalan söylemek, sahtecilik yapmak, gerçeği saklamak, olayları çarpıtmak, gelişmiş demokrasilerde en bağışlanmaz ‘meslek defosu’ sayılı...
Dünün Belgeleri Yarının Tarihi
Aytunç Altındal, yıllar öncesinden bizleri uyardı.Özellikle de Ermeni meselesinde Çarlık Rusyası ile Almanya, Fransa ve İngiltere’nin, Osmanlı’ya karşı bir plan hazırladıklarını ve bunun için 1904 yılında gizli bir anlaşma imzaladıklarını “Belgeleri“yle ortaya koydu.Vakıflar sorununa 33 yıl önce işaret etti, sorun bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başını ağrıtan en önemli Avrupa Birliği zorlamalarından biri haline geldi.“Ermeni şantajı“ dedi, çıktı. “Kürt sorunu değil, PKK terörü“ dedi, binlerce şehit verdik. “Güneydoğu’ya İspanya Modeli“ dedi, şu anda gündemde. Daha neler, neler...Altındal “Erken Uyarı“ yaptı, “İşaret Fişekleri“ attı.Ancak; Uyarılar tarih oldu. Yazılanlar ise gerçek....
Vicdanlı Kapitalizm Yoktur
Türkiye sınırsız finanslaşmanın, ölçüsüz yabancılaşmanın, kontrolsüz sermaye hareketlerinin serbestçe at koşturduğu açık ve denetimsiz bir ekonomik yapıya mahkum mudur?Piyasalar gizli bir el vasıtasıyla kendi kendine dengeye gelip, yolunu bulabilir mi? Karları özel sektöre zararları ise kamuya yıkmak serbest piyasa ekonomisiyle bağdaşır mı?Üretim yerine tüketim, tasarruf yerine borçlanma ve imalat yerine ithalat sürdürülebilir mi?Türkiye kırk katır mı, kırk satır mı ikilemi ile bizzat IMF ve yabancı kuruluşlar eliyle 2001 yılında göz göre göre önce devalüasyona sonra da tarihin en kötü ve ağır ekonomik bunalıma sürüklendi.Türkiye ve Türk milleti üzerinde bu ekonomi politikalarıyla eş zamanlı yürütülen asimetrik psikolojik harekât şiddetini arttırarak sürdürüyor.Cumhuriyetin kurucu değerler...
Veryansın
Bu insanların başında kubbe yok. Allah ile aralarına birileri girmiş. Bir duvar çekmiş, onları labirentlere almışlar. Tabiatın ırzına geçilirken, nükleer bombalar dünyamıza tehdit oluştururken, nerede bilim adamları, aydınlar? Eskiden belediyelerde kadrolu fareler vardı. Rögarlar sıkıştığında bu kemirici fareleri kanalların içini kemire kemire açsınlar diye atarlardı oraya. Rögar fareleriydi bunlar. Şimdi aydınlarımız, AKP hükümetinin başına bir sıkıntı geldiği zaman köşelerden rögarlara atılan fareler gibiler... AKP’nin, inşaat şirketlerinin, altın şirketlerinin, nükleercilerin önünü açmak üzere görev üstlenip Amerika’nın, iktidarın rögar fareleri oluyorlar... Bu rögar farelerinin şöyle dönüp de göğe, şu sonsuz semaya bir baktıkları yok. Bu topraklarda istediğimiz, altına gireceğimiz küçü...
Ucube
Cumhuriyet, Diyanet İşleri aracılığıyla bir devlet dini oluşturmaya girişmişti. Olmadı, yönetmek için devlette dinin dozunu arttırmak bir ihtiyaç oldu. Türkiye Cumhuriyeti, şimdi, hızla bir din devletine dönüşmektedir. "Din-İmam Düzeni" işte bu ihtiyaçtan kaynaklanmakta. "Devrimci Cumhuriyet"in "ölü ele geçirilmesi"nin tarihi budur; Cumhuriyet dini kullanmak istiyordu ve din cumhuriyeti kullanmıştır. Marx, Hıristiyan reformatör Martin Luther için "Bütün papazları laik yapmak istiyordu ama sonunda bütün laikleri papaz yaptı" diyor. Cumhuriyet de bütün imamları laik yapmak için yola çıkmıştı, sonunda bütün laikleri imam yapmıştır. Ucube, "çok acayip, şaşılacak kadar çirkin olan şey" demek. Mehmet Aksoy’un Kars’taki "insanlık heykeli" ve Karacaahmet’teki Cemevi’nden biliyoruz, "ucube" denilmi...
Türkiye’de Örtülü Savaş
Dar-ı Harpçilik Cihat mı? Cinayet mi?Türkiye’de oldukça uzun zamandan beri “Takiyeci örtülü savaş, dar-ı harpçi şeriat cihadı“ yapılmaktadır.Bu örtülü savaşı yapanlar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kafir yani gavur devleti olarak görüyorlar.O devleti kabul eden Müslüman Türk Milletini’ de kafir sayıyorlar.Her biri yorum olan şeriat hükümlerine göre gavur saydıkları devlete ve millete karşı dar-ı harpçi bir savaş yürütüyorlar.Bunlar, düşman gördükleri devletin ve milletin mallarını hile ve yolsuzlukla çalmayı helal, hatta sevap sayıyorlar.Çünkü o malları “Savaş ganimeti“ olarak görüyorlar.Takiyeci örtülü savaşçılar aynı zamanda işbirlikçidirler.
Yeni Muhafazakarlar Neo-conlar
George W. Bush’un, bazı siyaset bilimciler tarafından "darbe" olarak da nitelendirilen bir seçimle (20 Ocak 2001) ABD başkanlığına getirilmesi, aynı zamanda yeni muhafazakârların da Hıristiyan köktencilerle ittifak halinde ilk kez ve doğrudan iktidara ulaşmalarını sağlıyordu. Ancak, yeni muhafazakârların Amerikan elitinin üzerindeki etkinliği Bush yönetimiyle sınırlı tutulamayacak bir çapa ve tarihsel derinliğe sahipti. Kökleri 1960’lı yıllara kadar gidiyordu. Türkiye’de de Recep Tayyip Erdoğan "darbe" olarak nitelendirilen bir seçimle başbakan oldu. Böylece ılımlı İslam denilen bir siyasal İslamcı hareket Türkiye’de ilk kez doğrudan iktidara ulaşıyordu. Tıpkı ABD’de olduğu gibi onların da kökleri 1960’lı yıllara kadar gidiyordu. İşte bu bağlantılar nedeniyle AKP’nin ortaya attığı "muhafaz...