Duayen
Büyük bir müzik dehası, zarif bir beyefendi! Sanatçı bir ailede doğdu, genç yaşlarında ilk bestesini yaptı. Aralarında Türkiye’nin süperstarı Ajda Pekkan’ın da olduğu birçok ünlü ismi sahneye ilk çıkaran o oldu. Eartha Kitt gibi dünyaca ünlü sanatçılara yol gösterdi. Kurucusu olduğu Çatı Kulübü, genç müzisyenler için bir okul, cemiyet hayatı için de popüler bir eğlence mekânıydı. Ülkemizi Hollywood’da tanıttı. Yabancı müzisyenler için iyi bir ev sahibiydi, yurtdışında da Türkiye’nin müzik elçisiydi. Türk olmakla gurur duysa da evrensel kültürü her zaman kucakladı. Kendisi gibi müzik aşkıyla yaşayan evlatlar yetiştirdi. Doksan yedi yıllık ömrüne pek çok başarı öyküsü sığdırdı. Zevk sahibi bir insan, hümanist ve sevgi dolu bir baba, Atatürkçü bir Türk vatandaşı, hayattan keyif almasını bilen...
Altın Bulmadan Zengin Olunmaz
Gerçek hazine emektir! Her başarının temelinde çalışma ve özveri vardır. Azimli olanlar, çağın gerekliliklerini takip edenler bunun karşılığını er geç maddi ve manevi olarak alırlar. Kolay pes edenler ya da sabırsız olanlar ise başarılı insanları gördüklerinde bunun ilahi bir el, kaynağı belirsiz bir destekle gerçekleştiğine inanır. Küçük şehirlerde, kasabalarda bu inanç efsaneleşip yayılır. Bu kitap Doğan Ailesi’nin Çanakkale’nin Biga ilçesinde, verdikleri emek yok sayılarak, altın buldukları iddiasıyla başlayan başarı yolculuğunu anlatıyor. Babasının önderliğinde, kardeşleriyle Doğtaş Mobilya’yı kurup geliştiren Davut Doğan, girişimcilik öyküsünü, altın değerindeki prensiplerine de yer vererek okurlarına sunuyor. “Altın bulmadan zengin olunmaz!” diyenlere, 35 metrekarelik bir dükkânda ba...
Kadriye Olgar ile Hayatın Şifreleri
MUTLULUK BİR KARAR İŞİDİR. Bir gün dünya bana dedi ki: “Sensiz de dönmeye devam edebilirim.” Sonra anladım ki bensiz dönmeye devam eden dünyadan başka bir dünyaya yerleşmeliyim. Burada yeniden dünyaya gelmeliyim. Yeni bir şeyler üretmeliyim mesela... Eski dünyama veda ettim ama yeni dünyamda da hâlâ insanlara faydalı olabileceğimi göstermeliyim. Buna da önce kendim inanmalıyım. Şimdiye kadar kendim için, ailem için ve işim için yaşadım. Bundan sonra toplum için de yaşamalı ve üretmeliyim. Çünkü ben sahip olduğum her şeyi topluma borçluyum. *** Milyonların sevdiği ve takip ettiği Kadriye Olgar, Hayatın Şifreleri kitabında yaşama sevincini asla kaybetmeden, hayatın yokuşlarını nasıl tırmandığını, sert virajlarını nasıl döndüğünü ve uçurumlarını nasıl aştığını tüm samimiyetiyle anlatıyor.
Postmodern Cadılar
Yoksa gerçek aşkın cesur yürekli prensleri o güzel atlarına atlayıp gittiler mi? Güçlü kadınları iyi tanıdığınızdan emin misiniz? Güçlü kadınlar ağlamaz, incinmez, etkilenmez, sarsılmaz sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Güçlü kadınlar ağlarlar ama geri adım atmazlar, incinirler ama saldırmazlar, etkilenirler ama teslim olmazlar, sarsılırlar ama yıkılmazlar. Onların dik duruşlarının ardında ne çok gözyaşı, hayal kırıklığı ve yenilgi vardır bilemezsiniz. Güçlü kadınlar içlerine ağlarlar, öyle bir vazgeçerler ki gittikleri bile duyulmaz. Güçlü kadınlar gürültüsüzdür. Bağıra çağıra gitmezler, yıkıp dökmezler, parmak uçlarında hafif adımlarla çıkıp giderler, buhar olup uçarlar, aramakla bulunmazlar bir daha. Onlar gerçek aşkın kahramanları, samimi insanların yoldaşı olmaya razıdırlar sadece. İdare e...
Söylenmemiş Son Söz
YALNIZLIK, AYNI ZAMANDA ÖZGÜRLÜĞÜN DE OLDUĞU YERDİR. BAŞKA BİR DEYİŞLE, ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİDİR. Dişilik ve onun yakıcı enerjisi; güzelliği, gücü, ışığı... Ve bu güçle kendi cenaze törenlerinde söz alarak, tutkuyla ve tarihin onları marjinalleştirmesine duydukları öfkeyle, suçlama niteliği taşıyan bir veda konuşması yapan kadınlar... Concita De Gregorio’nun Dora Maar gibi çocukken ya da Amelia Rosselli gibi ergenken yüz yüze geldiği veya büyüdüğünde tanımadan tanıştığı ve daha sonra eserlerinde aradığı kadınlar: Carol Rama, Nise da Silveira, Vivian Maier, Silvina Ocampo, Maria Lai, Lisetta Carmi ve daha birçokları. Hepsi böyle tanınmış değiller, hatta çoğu zaman çıkmaz sokaklarda kaldılar, yasaklandılar, dışlandılar, geride bırakıldılar. Zamana, geleneklere, topluma göre önde oldukları için, ...
Romantik Hareket Engellenemez
Romantik hareket niçin engellenemez? Dünyanın en büyük eylemidir de ondan! Bütün dünya büyük savaşlar içinde kırılsa, insanlar açlık, sefalet ve yokluk içinde kalsa da her zaman bir kadın ve bir erkek bir araya geldiğinde romantik hareket başlar. Aşk eğer dengeye oturduysan sana koşulsuz sevgiyi öğretmiştir. Koşulsuz, sınırsız sevgi, kendine giden yolu en kuvvetli aydınlatandır. Tüm hatalarınla, tüm kusurlarınla ne kadar güzel olduğunu fark edersin ve kendini koşulsuz sevmeye başlarsın. Kendiyle barışan hayatla barışır, aynı koşulsuz sevgiyi çevresine duymaya başlar. Ve gerçeğe ulaşır. Mecnun Leyla’sını ararken Mevla’sını bulur.
İşportadan Kırmızı Halıya
Sıra dışı yetiştirme tarzıyla, oğlunu antrenör gibi hayata hazırlayan bir baba ile babasının hayallerini gerçekleştirmek için hiçbir mücadeleden kaçınmayan İzzet Pinto’nun hikâyesini okurken kimi zaman duygulanacak, kimi zaman hayrete düşeceksiniz. Hatta zaman zaman onun adına yorulup pes etmesini bile isteyeceksiniz. Onun Bangkok’taki işportacılık günlerinden, Türk dizilerini dünyaya açarak sektörde yılın adamı seçilmesine kadar uzanan inişli çıkışlı öyküsünde büyüleyici bir azmin ne mucizeler yaratabildiğine tanıklık edeceksiniz.
O Dediğin Masallarda Olur Canım
“HİÇBİR KALP ZORLA ELDE EDİLMEZ.” --MOLIÉRE İnsanlık neredeyse varoluşundan beridir kendine benzer soruları soruyor: İlk adımı kim atmalı? Neyi çekici buluyoruz? Nasıl flört edilir? Sonsuz aşk mümkün mü? Nereden sevgili bulurum? Kaçan neden kovalanır? Günümüzün soruları daha çok şöyle: DM’den nasıl yürünür? İlk mesaj ne olmalı? Para ne kadar önemli? “Görüldü” yememek için ne yapmalı? İlk buluşmada ne yapmalı? Konuşacak konu nasıl bulurum? İşin garibi bilimsel metotlarda aradığımız yanıtlar mitolojinin zaten içinde... Sorular değişse de binlerce yıldır herkes ilişkide başarı peşinde... Taktikler, eski sevgililer, friendzone, manipülasyon ve daha neler neler... Bu kitapta aradığın tüm cevapları ve mitolojik yansımalarını bulacaksın. Keyifli okumalar. “Bu kadar okudum, bu kadar öykü ya da des...
İçindeki Dağı Aş
Bu kitap, zirveden manzarayı izleyen bir adamın öyküsü değil, zirveyi aklına ve kalbine inançla yerleştirmiş bir kişinin yolculuk hikâyesidir. Hayat, önümüze engeller çıkaran, pek çok defa kayboluşlar yaşatarak yoran, arayışların ve acının hiç bitmediği kötü kurgulanmış bir oyun değil, bilakis, engelleri aştıkça haz veren, terlettikçe güçlendiren, öğreten bir yol. Ona söverek, kaderci ve karamsar bir dünya kurarak, ondan vazgeçerek nefes almaya devam etmek, kendimize yapabileceğimiz en büyük kötülük. Yaşamın varmak değil, gitmek, ilerlemek, kendi yolunda yürümek, düşünce kalkmak cesareti olduğunu biliyoruz artık. O halde sıra toparlanıp ayağa kalkmakta... Yüzünüzü neye döndüğünüz önemli, neyi seçtiğiniz, kendinize neyi ilke edindiğiniz... Şüphesiz ki "amaç" sadece kazanmak değil, kazandığı...
Ustalıkla Pişer Hayat
Çırağı Olmadığın İşin Ustası Olamazsın "Bedri Usta’yım ben... Adım Bedri ama herkes bana Bedri Usta der. Kebabın yanındaki közlenmiş biber gibi seviyorum Bedri’nin yanında duran ustalık sıfatını... Ama ustalığım sadece kebabı değil hayatı pişirmekte de olsun istedim. Her ateşin üstüne et atanın usta olamaması gibi iyi kötü bir ömür yaşayan da ustası olamıyor hayatın. Sıfırdan bir hayat yaratmış, zaman zaman hayatını sıfırlamış biriyim ben. Başka hiçbir şeyde bu kadar iddialı değilimdir ama kebap işi benden sorulur ve mangala atılan şey etten ibaret değildir. Hayatı da ustalıkla pişirmek gerekir..." Mardin’in Midyat ilçesinde yokluk içinde başlayıp oradan Adana’ya, sonrasında taşı toprağı altın şehir İstanbul’a uzanan bir hikâye onunki... Yedi yaşındayken gurbete çıkan, ayakkabılarını yastı...
Yanlışlıktan Değil Yalnızlıktan
"Acaba çok yanlış yaptığım için mi yalnız kaldım, yoksa yalnız kaldığım için mi yanlış yaptım?" Yanlış olan, başkasını sevmek değildir. Bir başkasını sevmek dünyanın en güzel, en tamamlayıcı hissidir. Yanlış olan, yanlış olanı sevmektir. Sevilenin yanlış olduğunu da, sevmeden kimse bilemeyecektir... Sevilenin kendisi bile... Her nerede iyi bir kalp ve doğru bir niyetle, umutla ve hayalle adım atıyorsanız ve sonunda acı çekiyorsanız, anlayın ki yanlış değil, sadece yalnızsınız. Nilgün Bodur’un üçüncü kitabı YANLIŞLIKTAN DEĞİL YALNIZLIKTAN kendi hayatından izlerle dolu. Okuması eğlenceli ve duygulu bir anlatı... Bu kitabı farklı kılan bir diğer özellik ise kendi yaşanmışlıklarına dürüstçe, cesaretle ve samimiyetle neşter vurabiliyor olması. En kıymetli yanıysa kimseyi yarı yolda bırakmaması....
Ben Celile Nazım Hikmet İn Annesi
Ela Gözlü Pars Celile adlı romanıyla yüz binden fazla okurun beğenisini ve ilgisini kazanan yazar Osman Balcıgil’den gençler için eşsiz bir tarihi roman... Dünyaca ünlü şairimiz Nâzım Hikmet ile cezaevi günleri ve sürgünleri boyunca büyük desteğini gördüğü ressam annesi Celile’nin yaşamöyküsünü anlatan Ben Celile Nâzım Hikmet’in Annesi yalın dili ve sürükleyici kurgusuyla gençler için kaleme alındı. Nâzım Hikmet, 1902 yılında dünyaya geldiğinde Celile Hanım henüz 22 yaşındaydı. İlerleyen zamanlarda cezaevinde açlık grevine giden oğlunu kurtarmak için Celile Hanım’ın sokaklarda başlattığı imza kampanyasıyla yarattığı yankı, uzun yıllar zihinlerden silinmedi. Her sayfası duygu, tarih, azim, ilham, yetenek, inanç ve bilinç dolu Ben Celile Nâzım Hikmet’in Annesi elinizden bırakmak istemeyeceği...
Herşeyin Bittiği Yerden
Yapımcı ve Organizatör Sami Dündar, 16 Ağustos 1999’da “Gölcük Donanma Komutanlığı Devir Teslim Töreni” organizasyonunu tamamladıktan sonra, konakladığı Orduevi, gece 03.02 sırasında fay hattının içine gömülünce “27 saat göçük altında kalarak can çekişti”!Göçükten çıkarıldığında ise “öldü sanılıp ceset torbasına konuldu”. Kaldırıldığı hastanede gömülme sırası beklerken tesadüfen yaşadığı anlaşılınca, ailesi ve dostlarının yardımıyla İstanbul’a getirildi.Uzun süren yoğun bakım döneminde bile direnmekten vazgeçmedi ve “iki kez daha ölümü yendi”.Sami Dündar “yaşama hakkı”nı kullanmakta kararlıydı. Amansız acılar içindeydi. Böbrekleri iflas etmiş, belden aşağısı neredeyse kullanılamaz durumdaydı. Ölüm kaçınılmaz görünüyordu. Hayatta kalması çok az bir ihtimal de olsa artık yürüyemeyecekti... H...
Çi
Hayat, insanın kendi potansiyeline ulaşabilmesi için dikkatle, incelikle, muhteşem bir zekâyla dizayn edilmiştir. Yapman gerekeni yapamıyorsan, olamıyorsan, doğamıyorsan hayat çok acıtır, anlaman için hırpalar, yorar. Seni sen yapabilmek için ne gerekirse yapmaya hazırdır.Asla rahat bırakılmazsın.Öylesine, anlamsız varolmazsın.Mutluluğa saklanamazsın.Öyleyse acına sahip çıkmalısın!Çünkü acı, bilginin bedene inmesidir.Bilgiyi bedene indirmeli, olman gereken şeye dönüşmelisin.Bu kitap ‘kendine gelmek’ için burada olduğunun farkına varabilenlere yazıldı. Fi ile çıkılan yolculuğun tek durağıdır Çi. Sadece farkındalığa giden, değiştiren, mutlaka geliştiren bir yoldur bu ama sunduğu seks, macera, intikam, ihtiras sizi aldatmasın, zordur.Hayatı değil sistemi yaşadığımızı fark edenler, harakete ge...
İmza: Karın
Sen buraya geldikten sonra ‘Japonya’da ruhun yaşamaya devam etsin’ diye bir sakura ağacı dikmişler; şimdi bir gör, dev gibi bir ağaç olmuş... Seni burada kolay bulabileyim diye vasiyet etmiştim; ‘beni o sakuranın dibine gömün’ diye... -Lale Manço Ahıskalı-"Kadının giydiği en güzel giysi, erkeğinin kollarıdır’’ demişler. Ben o kolları çok özlüyorum. "Burnunun direği sızlamak" diye bir söz var ya, çok doğruymuş. Benim sızlıyor, hem de özlemden. Aydınlıklar içinde yat, mekanın cennet olsun kocam... Seni seviyorum ve hep seveceğim. -Aylin Köksal- Sabahları öpmeden kapı dışarı çıkmazdı, akşam da kapıdan içeri girer girmez bir hafta görmemiş gibi sarılırdı. Çok sevecendi, çok... Onu özlüyorum. -Cemre Birand- Meğerse kansermişsin. O süreçteki azmine, kabullenişine inanamamıştım. Süreç işlerken gö...
Son İstanbullu
Elektrik süpürgesi çıkmamıştı henüz, analar saçlarını süpürge yapıyorlardı evlatlarına. Kazak ve çorap örüyorlardı onlar için. Kilitli hatıra defterlerinde saklıyorlardı en mahrem anılarını. Sırdaş hesapların değil, "Emekli Maaşına Mahsuben" yapılan alışverişlerin çetelesinin tutulduğu bakkal defterlerinin devriydi. "Gitti de Gelmeyiverdi" şarkısı çaldığında Hamiyet’in sesinden, işlemeli bir mendile düşüverirdi gözyaşları. Ağlamak da gülmek kadar doğaldı. Elleri kınalıydı kadınların ama tırnakları ojesiz... Sanki biraz pembeydi bakışları. Yoksullardı evet ama yine de sokaklarımızı sevgi ışıltıları ile aydınlatır, kandillerin titreşen pırıltısında bir umut ışığı gibi süzülürlerdi.Ve taş plaklar bir kenara atılmıştı ansızın, ‘kırık ve ezik’tiler yenildikleri için kaset ve CD’lere.İstanbul’da...
Seksen Yıl 1934 - 2014 (kesitler)
Ayhan Çilingiroğlu, cumhuriyet tarihimizin medar-ı iftiharları arasında özel bir örnektir. Kendisi Türkiye'nin ilk Sanayi ve Ticaret Bakanı’dır. Hiçbir siyasi partiye üye olmadığı halde bu göreve atanmış, 1971'de ona bağlı iktisadi devlet teşekküllerinden biri bile zarar etmemiştir. Görev süresinde ve sonrasında da hiçbir siyasi partiye üye olmamıştır.İTÜ'de Turgut Özakman, Hüsamettin Cindoruk, Recai Kutan gibi kişilerle birlikte okumuştur. Turgut Özal, Süleyman Demirel, iktisat dalında ilk Nobel ödülünü alan Prof. Tinbergen gibi kişilerle birlikte çalışmıştır. Cahit Arf gibi bilim adamları, Abdi İpekçi gibi gazeteciler, Seyfi Demirsoy, Halil Tunç gibi sendika liderleri yakın dostları arasındadır.Meslek hayatına 1953'te Devlet Demir Yolları’nda başlamıştır. Devlet Planlama Teşkilatı'nın ku...
İstanbul Terapisi
“İstanbul Terapisi” ile İstanbul’un vicdanlı ve terapik bir kent olduğunu keşfedeceksiniz…• Bir yanda iç daraltan gürültülü ve telaşlı İstanbul, diğer tarafta yüreğimize seslenen, yatıştırıcı İstanbul.• İstanbul’u tanımak, Bizans’tan Osmanlı’ya farklı İstanbullularla tanışmak, kentin 7 tepesini tanımak için 7 günlük bir gezinti.• İstanbul kaderleri ve vicdanlarıyla boğuşan insanların acılarını dindirebilecek mi?• İstanbul Terapisi yorulan vicdanı sarabilir mi?Hem tarihi, hem kendimizi tanımak için…..
Bu Havalarda Dönme Bana
İlk göz ağrısı ayrıdır elbette.İlk acı kıymetlidir.Tanırsın, alışırsın, öğrenirsin.Asıl son göz ağrın başkadır.Bildiğin bir şeyi defalarca yaşıyor olmak yorar.Mutlu da eder aslında.Hâlâ bu kadar üzülüyor olduğuna sevinirsin."Hâlâ sevebiliyormuşum meğer" dersin.Yeri başkadır.Büyürsün, unutmazsın.İlk göz ağrını anarken gülümsersin de son göz ağrına gülümserken gözlerin dolar.
Bana Kadar Yolun Var
Düşe kalka öğreniyorum sensizliği, önce anılarından arınacağım, sonra nefesime sinen hayaletinden... Nasılsa temizleniyorum yavaş yavaş, yokluğunda geceme sinen kâbuslardan... Çok bir beklentim de yok zaten, tebessüm edebilsem yeter sanki... Hem çok güzel mazeretlerim var benim, hayal kırıklıklarımın üstüne serdiğim... Her şeyi geride bırakma çabam bu kendimi kandırışım... Sanırım beceremiyorum ben bu işi, yok mu elini uzatıp bu dipsiz kuyudan beni çekip çıkaracak birisi...İçimde bastırdığım koskoca bir çığlık yardım istiyor: “Beynime kürtaj talep ediyorum, alın şu piçi aklımdan!” Pardon bayım, siz bu aşktan gittiniz diye iflas tabelası mı asacaktık yüreğimize?Aslında yoktun, olduğunu düşünmek hoşuma gidiyordu sadece...An geliyor insanlar kıbleyi şaşırıyor, ben yanlış kişiye âşık olmuşum ç...
Cam Kenarı
Gidecek hiç kimsesi olmayan insanlar, sessizce içlerinden giderler...Cam kenarında unutulur bazı hayatlar. Ne zaman yağmur yağsa, cama çarpar durur, en acı hatıralar...İki şehir arasındaki mesafe ne kadar uzaktır? Ya da iki kalp arası iki dudak ile kaç dakikada birbirine ulaşır?Ne yüreğime ne de dudaklarıma laf dinletebiliyorum işte! Biri içerisinde seni yaşatırken bir diğeri ismini sayıklıyor...Seni düşlüyorumSeni özlüyorumKahrolası bir zaman işte! Ne yaparsam yapayım, gelmiyorsun...“Olur da bir gün geri gelmeye karar verirsen, avuçlarıma umudu, omuzlarıma ise sensizliği bıraktığın yerdeyim...”- Mesud Topal"Hayatı anlamak aşkı anlamaktır. Mesud Topal bu kitap da aşkı öyle güzel anlatıyor ki, her cümlesi bir nefes gibi hayata sıkıca sarılmanızı sağlıyor..."- Ertürk Akşun
Tanrım Beni Başkan Yarat
"Hepimizin gündelik hayatta eleştirdiği, değişmesini istediği pek çok şey var. Ancak bunları istemek kendi başına değişimi getirmez, sorumluluk almak ve çözümün parçası olmak gerekir. Benim siyasete girme motivasyonum işte bu noktada başladı." Siyasete giriş niteliğindeki bu kitapta Yavuz Saltık, tecrübeleriyle sınanmış bilgilerini oldukça yalın ve uygulanabilir biçimde okura sunuyor. Daha iyisini yapma motivasyonuyla siyasete atıldığını dile getiren Saltık, başlangıç yapmak isteyenler için hem rehberlik yapıyor hem de bu süreçte karşılaşılabilecek durumlar için pratik çözümler sunuyor. "Tabii ki siyasetle ilgilenen herkes başlangıçta bu nitelikte donanımlara sahip olamayabilir; ancak hedefin sürekli olarak yüksek tutulması önemli. Hem kendini hem de yaşadığı toplumu olduğu noktadan bir ad...
Babam İçin
"Babam bana hayatımın en güzel hediyesini verdi, bana inandı." Sıra dışı yetiştirme tarzıyla, oğlunu antrenör gibi hayata hazırlayan bir baba ile babasının hayalini gerçekleştirmek için hiçbir mücadeleden kaçınmayan İzzet Pinto’nun hikâyesini okurken kimi zaman duygulanacak, kimi zaman hayrete düşeceksiniz. Hatta zaman zaman onun adına yorulup pes etmesini bile isteyeceksiniz. Onun Bangkok’taki işportacılık günlerinden, Türk dizilerini dünyaya açarak sektörde yılın adamı seçilmesine kadar uzanan inişli çıkışlı öyküsünde büyüleyici bir azmin ne mucizeler yaratabildiğine tanıklık edeceksiniz. "İflah olmaz seri girişimci, çalışkan, iyimser, cesur, pes etmeyen İzzet’in ilham veren nefes kesici hikâyesi! Şans kapısını çalsın diye her imkânı gören, değerlendiren, hiç yılmayan ve en önemlisi aile...