Kızılderili Masalları
Büyük Ayı takımyıldızının gözleri dolduracak kadar sevimli, çocuksu hikâyesini dinlemiş miydiniz? Toprağın, gökyüzünün, suyun ve fırtınanın ruhuyla konuşan Kızılderili, doğaya karşı yaşam mücadelesi vermiyor, doğanın bir parçası olarak, halkadaki yerini minnetle, hürmetle, neşeyle alıyordu. Avlanmadan ekip biçmeye, beslenmeden süslenmeye, tartışmaktan dans etmeye kadar en sıradan edimleri bile ayinleştirerek hayatı kutlayan Kızılderili’nin hikâyeleri de işte öyle yaşamcıl, neşeli, ritmik ve çocuksu.
Kore Masalları
Falcılar, âlimler, iblisler, huzursuz ruhlar, şekil değiştiren marifetli büyücüler, dansçı kızlar, dilekler, gizemler, tesadüfler, bahşedilenler, ödenmesi gereken bedeller… Her zaman mutlu sonla bitmeyen hatta mutlak sonlara pek yer vermeyen Kore masallarıyla kendinizi sonsuz bir döngünün içinde bulacak, yapılan her hareketin, söylenen her sözün evrenle olan büyülü temasının bilgece işlenişine şahit olacaksınız. Konfüçyüslük, Taoizm ve Budizm’in öğretileriyle şekillenmiş ortak bir bilincin ürünü olan bu halk masalları anlatının öğreticiliğinin göstergesi olmaya devam ediyor.
İrlanda Masalları
Periler olmasa İrlanda köylüleri şiire ve öykülere bu kadar düşkün olur muydu? Denizi ve karayı sevmeyi efsanelerinden öğrenmemiş olsalar, Donagal’ın köylü kızları ülkenin başka yerlerinde çalışırken eğilip de denizi öperler miydi? İrlanda masallarının temelinde, topluluklar halinde ya da yalnız yaşayan kara ve su perileri var. Eski zamanlarda olduğu kadar olmasa da, bu perilerin varlığına olan inanç hâlâ yok olmuş değil. Nobel Edebiyat Ödüllü İrlandalı şair W. B. Yeats, bu masalları hikâye anlatıcılarından dinleyip derleyerek aktarıyor ve İrlanda’nın meşhur perileri hakkında ayrıntılı bilgi veriyor.
Alman Masalları
Hayat ve ölüm, cennete ve cehenneme götüren seçimler, huzursuz ruhlar; kanaat, kabul ve umutla huzura eren yaşamlar, büyülü ritüeller... Alman masalları denince akla ilk gelen Grimm Masalları’nın dışında, az bilinen, Pagan ve Hristiyanlık ögeleriyle harmanlanmış bu masallarla eski Avrupa’nın ortasına yeni bir yolculuk başlıyor.
Viking Masalları
Sakin, sessiz ve soğuk kış aylarında İzlanda insanlarının ellerinde hep bir uğraş olurdu. Bu uğraşlar sayesinde düşünür, konuşur, çocuklarına savaşçı atalarının masallarını anlatırlardı. Buz denizinin üstünde ve kuzey ışıklarının altında… Buz ülke, yeşil ülke, üzüm ülkesi… İzlanda’da, Norveç’te, o toprakları yuva haline getiren kahraman Vikingler, hâlâ minnetle ve hayranlıkla anılıyor. Bir zamanlar ozanların arp çalarak anlattığı, okuryazarlığın artmasıyla parşömen yüzü görmüş masallar, Valhalla’ya kavuşmak için görkemli yaralar almaya çalışan o kahramanlardan bahsediyor. Burada da Viking gemileri, Norveç’ten Batı denizinin ötesine doğru buz dağlarının arasından geçerek yüzüyor. Thor aşkına!
Bağdat’ın Sirenleri
2006 Yılında Avrupa’da Basılan En İyi Kitap“Oyun başladı, yazgı yazıldı. Babam sırtüstü düştü, yoksul fanilası yüzüne kapanmıştı; zayıf karnı, ölü balık karnı gibi griydi... Ailenin onuru yerlerde sürünürken, görmemem gereken şeyi, onurlu, saygıdeğer bir oğlun, eski bir Bedevi’nin asla görmemesi gereken şeyi gördüm. O gevşemiş, pörsümüş, alçaltıcı şeyi gördüm; yasak, tabu alanı: Babamın penisi... Söylenecek söz kalmadı artık! Gerisi hiçlik, sonsuz bir boşluk, bitmeyen bir düşüş, yokluk...“Eserleri 14 dile çevrilen ve 25 ayrı ülkede yayınlanan Yasmina Khadra, usanmadan insanlığın zaferi için çağdaş militan tarihi araştırıyor. Kabil Kırlangıçları ve Saldırı’dan sonra Bağdat’ın Sirenleri, yazarın, Doğu ile Batı arasındaki sağır diyaloguna kutsadığı üç perdelik oyunun son bölümü.“...Komşunun Ç...
Melek Yapıcı
Geçmişi tarafından rehin alınan Doktor Victor Hoppe, yirmi yıl uzak kaldığı köyüne geri döner. Dar görüşlü köylüler, onun dönüşüne şüpheyle bakarlar. Köylüler, Doktor’un yanında getirdiği üçüzleri gördüklerinde, çocukları özürlü zannederler, Üçüzlerin, altı aylıkken üç dil konuşabilmeleri ise köylülerin, Doktor Hoppe’ya karşı şüphelerini daha da arttırır, Ancak her şey bununla bitmez. Kendisine ölümsüzlük kazandıracak bir karar alan Doktor Hoppe’da çözülemeyen bir gizem vardır.Bu kitap, din ve bilim, gerçek ve hayal, güç ve güçsüzlük, anlam ve anlamsızlık hakkında bir hikâye, Herkesin gerçeği arayacağı ama sonunda kendi gerçeğini bulup inanacağı bir roman...Unutmayın:“Bazen imkânsız görünen şey, sadece zordur,“
Saldırı
Tel Aviv’in insan kaynayan restoranlarından birinde, bir kadın, hamile elbisesinin altına gizlediği bombayı patlatır. Arap asıllı İsrailli Doktor Emin, gün boyunca bu korkunç saldırının sayısız kurbanını ameliyat eder. Gecenin bir yerinde, onu acilen hastaneye çağırarak, saldırıda paramparça olan bir cesedin karısına ait olup olmadığını teşhis etmesini isterler. Emin, acı gerçekle yüz yüze gelir. Karşısındaki beden, karısına aittir. Daha da acısı, onlarca insanın ölümüne neden olan ve intihar saldırısını gerçekleştiren, 15 senelik karısıdır. "Posta kutumda mektuplar vardı. Faturalar arasında küçük bir zarf dikkatimi çekti. Okumaya başladım: ‘Mutluluk paylaşamadıkça neye yarar Emin, aşkım? Senin sevinçlerinin olmadığı yerde benim sevinçlerim sönüyordu. Sen çocuklarımız olsun istiyordun, ben...