Hareketin Felsefesi
"BANA BİR ÇOCUK KIVILCIM OLARAK GELDİ, ONU BESLEDİM ATEŞ OLDU. ATEŞİ BESLEDİM ALEVE DÖNÜŞTÜ. ALEVİ BESLEDİM KÜKREDİ." – MIKE TYSON’IN ANTRENÖRÜ CUS D’AMATO Dünya Halter Şampiyonu Naim Süleymanoğlu’nun üniversitede halter dersinden kaldığını, Muhammed Ali’nin boksa, çalınan bisikleti yüzünden tanıştığı bir polis memuru sayesinde başladığını, çetelerin yetiştirdiği bir suç makinesi olan Mike Tyson’ın boksa başlamadan önce sabıka kaydının sayfalarca uzunlukta olduğunu biliyor muydunuz? Boksör, Milli Takım Antrenörü ve Uluslararası Antrenör Furkan Derbazlar, sporun çocuklar ve gençler üzerinde yarattığı mucizevi değişimleri, insan ve toplum üzerindeki muazzam gücünü, karakter gelişimi üzerindeki etkisini ve dünyaya bakış açısında yarattığı geniş açıyı, bu kitabında örneklerle açıklıyor. Boksu ...
Fenerbahçe
"Futbol, sadece futbol değildir." Hele insanları tribünlere çıkaran ve milyonları seyirci haline getiren bir araç hiç değildir. Futbol paylaşımdır. Oynayanlarla izleyenlerin aynı amaçta buluşması için, varlık ile yokluğun böylesine eşitlendiğini başka bir yerde göremeyiz. "Skor’un" çok daha ötesine giden, toplumsal nitelik ve sorumluluk bilinci geliştiren, barışa yönelmiş en etkili "uzun pas". Bunun için önce kurum olmak gerek. Bunun için yüzyılı aşkın yaşamak gerek. Bunun için hücreyi soyunma odası gibi görmek gerek. Eğer koşullar gerektiriyorsa formayı çıkarıp kefeni giymek ve başkaları yaşasın diye Arif bey ve diğerleri gibi şehit olmak gerek. Sahada ve sperde "savaşan Fenerbahçe"yi yazmak nice başkanın yöneticinin ve futbolcunun nasıl sehpadan döndüğünü nasıl hapishaneye düştüğünü hatt...
Şike Şike Futbol
Şike, hep konuşulan ama hiç ispatlanmayan bir vakıa. Rüşvetin olduğu gibi şikenin de belgesi olmuyor genellikle. Belgesi olmadığından varlığı hissediliyor ama ispatlanamıyor. Hâlbuki şike "endüstriyel futbolun" doğal bir uzantısı. Spora kâr hırsı karıştı mı, sportmenliğin yerini şikenin alması da kaçınılmaz.Parayla, rüşvetle, tehditle veya hatırla spor müsabakalarının sonucunu belirleme demek şike. Böylece sahadaki yarışın yerini ceplerdeki yarış almış oluyor. Buna karşın yaratılan illüzyon müthiş; seyirci yarışın sahada, kas kuvvetine dayanarak yapıldığını sanıyor. Buna karşın "sahada kazanmanın yetmeyeceği", "masada da kazanmak gerektiği" de genel bir kanı. Bu çelişki, "kazanmak için her yol mübah" zihniyetinin de yaygınlığının bir kanıtı...Son yıllarda söylentiler o kadar yaygınlaştı ki...
Bana Fenerbahçe'yi Anlat
Türkiye’nin ilk spor kulüplerinden olan Fenerbahçe’nin 80’li yıllardan itibaren maruz kaldığı yaftalama, saldırı ve çökertme operasyonları, köklü camianın duruşu ve tesadüfi zaferlerle bertaraf edilse de, aceleyle alınmış yanlış kararlar, iletişimde tembellik, yönetimdeki baştan savma gidişat, tüm bunları kader olmaktan çıkarıyor.Okuyacağınız satırlar, Fenerbahçe’ye yönelik nefretin, hıyanetin ve ikiyüzlülüğün nedenlerini açıklarken, kulübü de elini taşın altına koymaya, yönetime çekidüzen vermeye, değişip yenilenmeye davet ediyor.Gazeteci-yazar Ahmet Ercanlar, Rıdvan Dilmen’den Alex de Souza’ya birçok Fenerbahçe efsanesinin bizzat kendisine anlattığı anılara yer vererek özel bir çalışmaya imza atıyor.
Kramponlu Filozoflar
Yeşil sahaların efsane futbolcularından bilgece sözler, muzip laflar ve benzersiz önermeler...
Kadın Egzersiz ve Spor
Emekli sualtı taarruz komandosu ve judocu, aynı zamanda sualtı, paraşüt, jimnastik, halter, yüzme şampiyonu olan ve sualtında 24 saatte 34 bin 800 metreden fazla yüzerek Guinness dünya rekoru kıran Türk rekortmen Namık Ekin’den kadınlar için özel olarak hazırlanmış eşsiz bir egzersiz kitabı... Kadının bedenini sağlık, estetik ve performans açısından doğru ve faydalı bir egzersize hazırlayan bu kitap içerdiği teknik bilgilerle de değerli bir referans kaynağı... *** "Biz doktorlar hastalıkları tedavi etmek için uğraşırız. Oysa şimdi hastalıklardan korunmak için harika bir kitap var elinizde. Egzersiz uzmanı, genetik antrenör, on binlerce talebe yetiştirmiş, benim de hocam olmuş Sayın Namık Ekin’in kaleme aldığı bu kitap özellikle kadınların çok işine yarayacak." Prof. Dr.
Ali
– Gazeteci Ahmet Ercanlar’dan bir Ali Koç ve Fenerbahçe Kitabı – Sıcak, samimi, vefakâr ve dürüst bir adam, zenginliğiyle değil, insanlığı ve kişiliğiyle çevresinde yıkılmaz bir duvar oluşturdu. Bazılarından ummadığı darbeler de yese, "Ali" asla vazgeçmeyecek. Bu kitabı okuyunca siz de nasıl başardığını anlayacaksınız. Atatürkçü, vatansever, ülkesine çok bağlı bir adamın Fenerbahçe Başkanlığına kadar yükselme hikâyesi bu. Çocukluğunda hayalini kurduğu Fenerbahçe Başkanlığına gözyaşları içinde ulaşmasının hikâyesi… Gıpta ile bakılan bir ailenin mahalle ruhlu, dost canlısı küçük kardeşi Ali Koç’un bir iletişim stratejisi yoktu. En iyi bildiği şeyi yapıyordu; ailesinden gördüğünü… Kalpleri fethetmenin de yolu buydu.
Takımdan Ayrı Düz Yazılar
Takımdan Ayrı Düz Yazılar, tamamen gerçek olaylardan yola çıkan hikâyeler; röportajlı futbol adamı portrelemeleri ve futbol üzerine akıl yürütmelerden oluşuyor. Bütün yazıların ortak noktası futbolu biraz daha sevmeniz ama daha da önemlisi anlamanız umuduyla yazılmış olmaları. Kapitalizmin ve fanatizmin pençesindeki değil; felsefesi, keyfi, eğlencesi ve güzellikleri olan futboldur tabii burada bahsedilen. Fena halde hayata benzeyen bir futbol, dolayısıyla manipüle edilmemiş, hormon katılmamış yüzde yüz doğal futbol. Bu kitapta idealize edilen amacın salt kazanmak olmadığı, hatta kazanmanın hoş bir bonus’tan öteye gitmediği bir oyundur. Elbette "kazanma" kavramının her şeyin üstünde bir mertebeye yüceltildiği; başarı, cazibe, karizmayla eşanlamlılaştırıldığı bir dünyada bizimkisi hayal. Ols...
İstanbul United
Yıllardır ayrı saflardaki taraftar gruplarının, bir gün omuz omuza direneceklerini kime söylerseniz söyleyin gülerdi. Ama bu kitapta anlatılan her şey yaşandı ve bir yerlerde yaşanmaya devam ediyor… Tüm Ultraslara, tüm direnenlere, formanın üstündeki tere, yemyeşil çim kokusuna, yağan yağmurda omuzda hissedilen ellere, atılan her golden sonra sarıldığımız renktaşa, çekilen üçlülere, kanayan ses tellerine, kuruyan dudaklara, son dakika kaçan gollere, dilde biten tüylere, arma aşkına, tüm güzel insanlara ve endüstriyel futbola karşı sıkılan tüm yumruklara…