Öğrenilmiş Çaresizlik
“SİSLİ BİR HAVADA İLERLEMEK KARANLIKTA İLERLEMEKTEN DAHA TEHLİKELİDİR, ÇÜNKÜ SİS BELİRSİZLİK İÇERİR...” – JOSEPH CONRAD Hayatın anlamı nedir, insanlar aslında neyi arar? Öğrenilmiş çaresizlik nedir, ne gibi ruhsal hastalıklara yol açar, nasıl korunabiliriz? Beyin ve zihin farklı iki yapı mı? Beyin esnekliği aslında nedir? Hastalıkların nöroplastisitesi ya da kendilerine özgü bir beyin tasarımı veya mimarisi var mı? Anksiyete ve depresyon gibi ruhsal sorunlarda ilaçla tedavi ne zaman gerekir? Depresyon ve mutsuzluk arasında nasıl bir ilişki var? Mutlu olmak depresyonu önler mi? Mutluluğun bir formülü var mı? Mutluluk eşiği nedir, mutlu olmayı nasıl etkiler? Konfor alanı bir öğrenilmiş çaresizlik modeli midir? Konfor alanından nasıl çıkılır? Umut, inanç ve plasebo etkisi arasında nasıl bir n...
Şimdi Canavarlar Zamanı
Samir Amin “Eşitlik olmadan özgürlük vahşettir!” der. Sınırsız özgürlük vaadiyle yola çıkan neoliberalizm, öylesine büyük eşitsizlikler yarattı ki sonunda vahşet kaçınılmaz oldu. Sırada çok daha büyük bir vahşet var: Yeni dünya savaşı... Neoliberalizmin ortaya çıkardığı olguların enine boyuna incelendiği bu kitap pek çok soruyu ortaya attığı gibi cevaplarının da peşinden gidiyor. Ütopyadan, distopyaya nasıl geçildi? Demokrasi kavramı nasıl tabulaştırıldı? Sivil toplum kuruluşları aracılığıyla örgütlenmeye nasıl ket vuruldu, birçok ülkede renkli devrimlerin yolu nasıl açıldı? Bireyin özgürleşmesi, herkesin hakikatinin kendine olduğu fikri ve içeriğin değersizleşmesi olarak postmodernizm, yeni bir ortaçağ mı yarattı? Ulusal devletin ortadan kalkmasıyla birlikte baş gösteren yeni mafya düzeni...
Zihinsel Engelli ve Otizmli Bireylere Olumlu Davranışsal Destek
BİZDEN FARKLI OLANI TANIMAK CESARET İSTER! Bu kitap zihinsel/gelişimsel yetersizlikte zorlayıcı davranışlar ile otistik bireyler hakkında erişilebilir, gerçekçi, pratik bilgiler veren eşsiz bir rehber! Aynı zamanda, zorlayıcı davranışın anlamı, bunları ele alış şeklimiz ve verdiğimiz karşılıklar üzerine daha büyük soruları gündeme getiren sıra dışı bir kaynak! Tony Osgood bizleri, gelişimsel yetersizlik veya otizm tanısı konmuş kişilerle gerçekten tanışmaya teşvik ediyor. Bu girişimlerimizde özgünlük ve samimiyetin önemini vurguluyor. Sunduğu tavsiyeler, “olumlu davranış desteği” olarak adlandırılan uygulama kılavuzuna dayalı pratik bilgiler içeriyor. Onların hikâyeleri bizimle ilgili değil; bizler onların hikâyesinde küçük karakterleriz sadece.
Mutsuzluğun Savunması
Mutsuzluk kaçınılmazdır ama hayat her zaman bundan daha fazlasıdır. Günlük mutluluk üzerine şimdiye dek yapılmış en uzun bilimsel çalışma. Mutluluğu ölçmek imkânsızdır... Bu cümle size tanıdık gelebilir ancak Kopenhag’daki Mutluluk Araştırma Enstitüsü’nde yaklaşık 20 yıldır yapılan bilimsel bir çalışma mutluluğa dair inançlarınızı altüst edecek. Veri analisti Alejandro Cencerrado, 18 yaşından itibaren kendi mutluluğunu ölçmeye başladı ve 0’dan 10’a kadar puanlayıp kaydederek gelişmiş istatistiksel cihazlarla analiz etti. Cencerrado, bu zaman diliminde finansal krizlere girip çıktı, üç farklı ülkede yaşadı, Nokia’dan akıllı telefona geçti, Corona virüs salgınına şahitlik etti, evlendi ve hamilelik testinde pozitifi gördü... Peki tüm bunlar olurken mutluluğu nasıl bir seyirde ilerledi? Mutsu...
Sanatın Erkeksiz Tarihi
Bu kitap sanat tarihinin lineer anlatısına bir çelme takmayı istiyor. Frida’yı adıyla, Picasso’yu ise soyadıyla tanımlıyor oluşumuzun sempati örtülü bir ayrımcılık olduğunu kabul etmeli, en çok bildiğimiz sanatçıların hemen tümünün erkek olmasını fark etmeli, "Yahu kadın sanatçıların adını neden öğrenemedik?" diye isyan etmeliyiz. Linda Nochlin "Neden Büyük Kadın Sanatçı Yok?" makalesini niye yazmış biliyor musunuz? Yok mu gerçekten? Kitabın sayfalarını çevirin bakalım. Sanat tarihi yazılırken kadınlar bir yanlışlık sonucu ya da yeterince iyi olmadıkları için dışarıda bırakılmadı. Sanat tarihi, başından itibaren sistematik olarak kadınları, dahası erkek olmayanları dışarıda bıraktı. Elinizdeki bu kitap, bazı sanatçıları sanat tarihi içinde hak ettikleri yere geri koyma çabasının bir ürünüd...
Uçurum Kenarındaki Salıncaklar
BU KİTAP, TABU DENİLEREK SESLERİ BOĞULMAYA ÇALIŞILAN YÜZ BİNLERCE AİLE İÇİ CİNSEL İSTİSMAR MAĞDURU YETİŞKİNİN SESİNİ DUYURMAK VE ÇOCUKLARIN CİNSEL İSTİSMARA MARUZ KALMASINI ÖNLEMEK İÇİN, BU ALANDA BİR UZMANIN DA KATKISIYLA, MAĞDURLAR TARAFINDAN HAZIRLANMIŞ İLK KİTAPTIR. "Durdurabileceğimi düşünmediğim için çözüm olarak istismarı yaşadığım gecenin sabahı kalkıp, anneme şunu diyordum: Anne ben on beş yaşındayım. Şimdi intihar etsem Allah beni affeder, cehenneme göndermez belki." "Sahra Çölü’ne giderken istasyonda şunu dedim: Ya kabul et ya da kendini bir trenin altına at! Gebersem burada, cesedimi gömerler kimsesizler mezarlığına. Ya kabullen yaşama bir kıyısından tutun ya da at şimdi şu an kendini trenin altına." "Çocukluk ve gençlik yıllarımda uyuyamadığım geceler uçurum kenarında bir salı...
Rızası Yok-bir Kereden Çok Şey Olur!
"KOŞUYOR ALTI YAŞINDA BİR OĞLAN UÇURTMASI GEÇİYOR AĞAÇLARDAN..." – NÂZIM HİKMET Bu kitap, cinsel istismar mağduru, görmezden, duymazdan gelinen, "Bir kereden bir şey olmaz!" "Küçüğün rızası varmış!" gibi savunmalarla vakaları geçiştirilen, toplu tecavüze uğrayan, cemaat evlerinde kafası kesilen ve yurtlarda diri diri yanan, altı yaşında evlendirilen çocuklar için yazıldı. Bu çocuklar, mağdur edildikten sonra, buharlaşıp yok olmuyorlar. Büyüyor ve topluma karışıyorlar. Mağdurun hikâyesi o gün, o saatte, o korkunç hadiseden sonra son bulmuyor, aksine tam olarak orada başlıyor. Devasa travmaların üzerlerinde bıraktığı etkileri anlayamadan, kimseye anlatamadan, hayata karışıyor, çocuk olmayı hiç deneyimlemeden, kendilerini güvende hissetmeden yanı başımızda yaşamaya çalışıyorlar. O çocuklar bü...
Ölüm Yaşamın Mührü
Yaşamla aramızdaki perdeyi aralayan ve onun manasına ulaşmamızı sağlayan şey ölümdür. Çünkü bizden hayatı, "kendini sürekli yenileyen bir buluş halinde" yaşamamızı ister. Ölüm yaşamın ilahi mührüdür; onun varlığı, dünya üzerinde geçirdiğimiz süreyi daha kıymetli kılar. Hayatı yaşama halimize, keşfe dayalı bir lezzet katar. Dikkatimizi yaşama yönlendiren bir dosttur ölüm. Yaşamla ilgili ilham veren mutlak ve kuşatıcı bir bilinç halidir. "Ölüm eşlikçiliği" hakkında ne biliyorsunuz? Hayatının son günlerini yaşayanların yanında olan, gönüllü insanlar… Peki hayat hakkında ne biliyorsunuz? Berna Köker Poljak tarafından kaleme alınan bu kitapta; iç içe geçmiş olan yaşam ve ölüm kavramlarını yeniden keşfedecek, gerçek yaşam öykülerini okuyacak ve belki de hayatın hakkını vererek nasıl yaşanacağını...
Utanç
"Bir kadın olarak kentim yok. Bir kadın olarak kentim tüm dünya..." – Virginia Woolf Utancın kucağında kaybolan, susmak zorunda kalan hatta bırakılan tüm insanlar ve yaşamlar için... Bir ümit ışığı ve bir çıkar yol için... Anlamanın ve anlatmanın gücüne inanmak ve inandırmak için... Tüm kalbimle ve yetmeye çabalayan sözcüklerimle...
Ebeveynlerimize Neden Borçlu Değiliz
"ÇOCUKLAR BİR AİLENİN BARINDIRDIĞI ZENGİNLİĞİ, ANCAK EBEVEYNLERİNE KARŞI BORÇLULUK HİSSETMEDİKLERİNDE KEŞFEDEBİLİRLER." Ailemize neler borçluyuz? Onları ne sıklıkla aramalı ve ziyaret etmeliyiz? Yoksa bizler ihmalkâr bir oğul veya işe yaramaz bir kız evlat mıyız? Annelerimizin ve babalarımızın hoşuna gitmeyen özgür alanlar oluşturduğumuzda, kendimizi sert bir şekilde yargılamalı mıyız? Peki ya iyi çocuk kimdir? Anne babasının her türlü sorumluluğunu üstlenen mi yoksa kendi özgür macerasına atılıp bir yandan da ailesini sevgiyle gözeten mi? Filozof Barbara Bleisch, bu kitapla varoluşsal ve karmaşık aile ilişkilerini cesurca ele alıyor. Çocukları ebeveynlerine bağlayan tüm unsurları açıkça ortaya koyarak, herkesi ilgilendiren ama pek az kişinin sormaya cesaret ettiği soruları soruyor ve aile...
Kadın Kahramanın Yolculuğu
GÜNÜMÜZÜN KADIN KAHRAMANI SEZGİ KILICINI KULLANARAK KENDİSİNİ GEÇMİŞİNE HAPSEDEN EGO BAĞLARINI KESMELİ VE RUHUNUN HAKİKİ AMACINI BULMALIDIR. Kadın yaşamı erkeğinkinden farklı bir mitolojiye sahiptir. Erkek egemen kültürde bir kadın ya başarılıdır, ya bağımlıdır, ya da kontrol altındaki bir dişidir. Bir kadın, başarıyı, tatmini ya da mutluluğu erkek kahramanın yolculuğu üzerinden ölçtüğünde kim olduğunu inkâr eder. Kadınların erkek kahramanın yolculuğunu benimsemelerinin sebebiyse Tanrıça imajlarının üstünün örtülü olmasıdır. Bugünse toplumu ve dünyayı değiştirmek için yeni mitler ve kadın kahramanlar yaratmalı, kadim anaerkil dünyayı yeniden anımsamalıyız. Terapist Maureen Murdock, Kadın Kahramanın Yolculuğu kitabıyla dişil iyileşme sürecinin 10 adımlı haritasını çiziyor. Murdock, kendi de...
Punk Düşün
Her gün, yeniden doğmak için mükemmel bir gün... Ama hiçbir gün, hayatta kalma mücadelesi vermek için uygun değil... Dünyada hiçbir şey yolunda gitmediği halde, her şey yolunda gibi davranır bazen insan. "Bundan daha kötü ne olabilir ki?" diye düşünür. Dikkat edin! Her şeyin en kötüsüne razı olduğunuz gün, çok kıymetlidir. Çünkü artık yükseliş zamanı gelmiş demektir. Artık ya hep ya hiç vardır! Cesaretin, gözü pekliğin, gözü karalığın ve eylemin tam da sırasıdır. Her şeyin en kötüsüne maruz kaldığınız o sihirli an, ilham verici yeni gelişmelere gebedir ve sayesinde her türlü durumla başa çıkmaya yetecek kadar gelişir yaratıcılığınız. Risk alma becerinizin zirvesindesinizdir artık... Yepyeni bir düşünüş ve eylem süreci başlar bundan sonra. İş ki bu yeni süreci iyi yönetin. Delilikte sınır t...
Mülteci
"Arkadaşlarımdan ve komşulardan topladığım iki büyük bavul dolusu kıyafet, bağış için topladığım bir miktar para ile İstanbul’dan Çeşme’ye, oradan da bir feribotla Sakız Adası’na geçtim. Amacım sadece orada olmak ve elimden gelen desteği verebilmekti, bu yolculuğun beni kimlere ulaştıracağını, hangi köprüleri kuracağını bilmeden..." Bu tarihten sonra Sakız Adası’nda mültecilere yardım eli uzatan bir sivil toplum örgütünde gönüllü olarak çalışmaya başladı Rakel Sezer. Tüm bu süreçte tanık oldukları, televizyonlarda ve gazetelerde gördüklerimize hiç benzemiyordu... Rakel Sezer, birçoğu hayatını tehlikeye atarak Yunanistan adalarına, Avrupa’nın kapısına sığınmış mültecileri birer sayı olmaktan çıkarıyor. Hiç olmadığı kadar içeriden ve son derece canlı hikâyeler bunlar. Kendinizi yazarın hayat...
Gökler Konuşuyor - Hakikat Portalı 1
Her "BİR"imiz, Sonsuz Olasılıklar İçeren Kozmos Kuantum Enerji Alanının Sonsuz Okyanusunda Kendi Realitelerimizin YARATICILARI Olan "BİLİNÇ"leriz... İçinde Bulunduğunuz Bu 3. Boyut Sanal Simülasyon Oyununda Kullandığınız Avatarlarınızın/Bedenlerinizin DNA’larındaki Sarmallarda Kodlanmış Olan Sınırsız Potansiyelinizin Kilidini Açmanın ARTIK ZAMANI GELDİ! Sana Tüm Öğretilenleri, Duyduklarını, Bildiklerini ve Doğru Olarak Kabul Ettiklerini &n
Sahtekarlık Çağında Eğlence
SAHİP OLMA ARZUSUNDAN DENEYİMLEME ARZUSUNA EĞLENCE Sahtekârlık çağı insanı için artık tek bir düşünceden söz edebiliriz: Eğleniyorum o halde varım! Çünkü bugün artık eğlenmek bir ihtiyaçtan da öte bir görevdir. Sahtekârlık çağında, iş eğlenceli olmayı amaçlar, din eğlenceli olmayı amaçlar, hatta savaş bile eğlenceli olmayı amaçlar. Bugün eğlence kültürel gelişmelere yanıt olarak gelişen ve genellikle hedonizm kadar maneviyat tarafından da motive edilen bir dizi yeni grup ritüelidir. Eğlenceye gıpta ile bakılır ve eğlenenler seküler kurtarılmışlardır. Farklı olmak için verilen sonsuz mücadelede eğlence züppeliği, özellikle statü ve para sahibi olmayanlar için yeni ve önemli bir stratejidir. Sosyal medyanın temel işlevlerinden biri de insanları sürekli eğleniyormuş gibi göstermek, -mış gibi ...
Yaşam Bir Seyahattir
Para harcayarak sizi zengin yapacak tek şey seyahat etmektir. Seyahat, sadece keyif getirmiyor. Ufkunuzu genişletiyor, sizi zenginleştiriyor. Aynı zamanda kişisel dönüşümünüzü de tetikliyor. Mehmet Öğütçü, diplomat, işadamı, yazar, stratejist ve seyyah olmayı aynı anda başarmış nadir bir şahsiyet. 130 ülkeyi gezdikten, kimilerinde yaşayıp çalıştıktan sonra hayata ve insanlara ilişkin kendi bakış açısı değişmiş. Gözlem, deneyim ve tavsiyelerini okuyucuları ile cömertçe paylaşıyor bu kitabında. Neler mi anlatıyor? İşte anlattığı çarpıcı hikâyelerden sadece birkaçı: • Kızalım mı Fransızlara, Yoksa Kıskanalım mı? • Altın Üçgeni’nde Seks Ekonomisi • Kudüs ve Yahudilerin Gücü • Bizim Turancı Macarlar • Balıklıova’daki Norveçli Denizciler • Özbekistan: Orta Asya Medeniyetinin Kalbi • İtalya’nın N...
50 Maddede Yeni Dünya Düzeni
Yeni Normal ne olacak? Avrupa Birliği dağılacak mı? Geleceğin meslekleri neler olacak? Dinin etkisi azalacak mı? Eğitim nasıl şekillenecek? İnsanoğlu Mars’ta koloni kurabilir mi? Gelecekte bebekler tasarlanabilecek mi? 21. yüzyıl kadınların yüzyılı mı olacak? Yeni eğilimler ve gelecekte de hiç değişmeyecek şeyler neler? 21. yüzyıla dair sorular, bu soruların cevaplarından doğacak muhtemel sorular; geleceğe dair tahminler, mevcut tahminler üzerinden olası değerlendirmeler ve cevap ararken merak edilecek daha çok şey. Gazeteci-yazar Doğan Satmış, olanlara ve olacaklara dair yaptığı değerlendirmelerle daha önce hiç dikkatimizi çekmeyen konuları gündemimize taşırken zihnimizi meşgul eden konulara da farklı bir noktadan bakmamızı sağlayacak.
Bir Kültür Virüsü
Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve hayatımızı bir anda distopyaya dönüştüren Covid-19, yeryüzündeki ne ilk ne de son salgın. Ancak yine de insanoğlu virüsle nasıl baş edeceğini, virüs bittikten sonra nasıl bir hayatın kendisini beklediğini çözümlemekte başarılı değil. İşte Erdem Dağdemir, tüm dünyayı etkisi altına alan ve hayatlarımızı bir anda dijital ekranlara sığdıran Covid-19 virüsünün bugününü ve geleceğini tartışıyor bu kitapta. İnsan beyninin adaptif bir organ olduğunu savunan Dağdemir, Covid-19 virüsünün hayatımıza girmesiyle beynimizin ne gibi değişikliklerle mücadele ettiğini, duygusal ve zihinsel olarak nelerle karşı karşıya olduğumuzu ve bunun Endüstri 4.0 ile bağlamını cesur bir şekilde ortaya koyuyor. Pandeminin hızlandırdığı dijitalleşme hayatlarımıza ve bize neler kazand...
Salgının Gölgesinde Güç, Kaos ve Gelecek
Covid-19 salgınının neye mal olacağını ya da neler kazandırıp neleri sonlandıracağını sadece "sağlık", "sosyal yaşam" ve "cari ekonomi" açısından değerlendirmek eksik olur. Olanların ve olacak olanların siyasi, askeri, ekonomik, demografik, bilimsel, teknolojik, coğrafi, psiko-sosyal, kültürel, inanç ve moral değerler/güçler üzerinden de değerlendirilmesi gerekir. Hatta jeopolitik, jeostratejik, teopolitik, teolojik, küresel güç mücadeleleri, vekâlet savaşları, göç, terör ve istihbarat disiplinleri açısından da çok boyutlu irdelenmesi gereken bir tehditle karşı karşıya dünya... Covid-19 salgını, ortaya koyduğu etkiyle çoğunlukla sessiz, derinden ve etkili ama bazen de çok ses getirerek insanlık ve geleceği üzerinde korkunç bir etki üretecektir. Bu uzun soluklu mücadelede: • Güç çöküşleri v...
Aykırı Beyinler Acayip İlişkiler
Her şeyin daha fazlasını istemek ya da her şeyin daha büyüğüne sahip olmak arzusu bir yaşam amacına dönüştüğünde sadece tüketmeye odaklı bir reflekse neden olur ki bu da günün sonunda yıkıma, doyumsuzluğa ve mutsuzluğa yol açar. İlişkileri de tüketir, düşünceleri ve hisleri de... Oysa hayat basitleştiğinde kolaylaşır... Eldekinin kıymetini biliyor olmak çok değerli... Yeni kuşak ile "kıdemli" kuşak arasındaki uçurum özellikle bu açıdan giderek genişliyor. Akıllı toplumlar, yaratıcı, "aykırı" beyinleri ve kadınları el üstünde tutuyor, çünkü geleceği onlar şekillendiriyor. Diplomat, işadamı, yazar Mehmet Öğütçü, Aykırı Beyinler, Acayip İlişkiler’de kafamızı meşgul eden onlarca soruya yanıt arıyor, kişisel deneyimleri ışığında telkinlerde bulunuyor.
Kaygı Psikolojisini Yönetebilmek
Tanımsız duygular; karşılaştığımız olaylar veya durumlarda ne tür tepkiler vermemiz gerektiğini bilmediğimiz süreçlerdir. O nedenle esasında korktuğumuz virüs değil; onun bizde bıraktığı duygudurum bozukluğu, kaygı, korku ve endişe halidir. Negatif durumun pozitif yönde kontrol altında tutuluyor olması, süreci doğru yönetmemizi sağlar. "İyi hissetmek, kendimize ve sevdiklerimize olan borcumuzdur" gerçeğini hatırlayarak biçimlendirip sahip olacağımız geleceğimize doğru emin adımlarla ilerlerken Kaygı Psikolojisini Yönetebilmek adlı bu kitap, endişeye ve korkuya karşı izlenmesi gereken yolda rehberiniz olacaktır. Her daim sağlıkla kalmanız dileğimizle...
Şampiyon Geni
Boynunda asılı kramponları, bileklerine kadar inmiş tozluklarıyla kan ter içinde antrenmandan evine dönen küçük bir çocuk düşünün... Tek hayali sırtında taşıdığı formada ismi yazan futbolcu gibi olabilmek. Düşlediği yere ulaşmak için çıktığı uzun seyahatte sahip olduğu genler, onun yolunu mu açacak yoksa yoluna taşlar mı döşeyecek? • "Şampiyon" kimdir? Doğuştan şanslı olan mı, çok çalışan mı? • "Şampiyon geni" gerçekten var mı? • Neden bazı sporcular daha lider ruhludur, bazılarıysa kuralları sürekli ihlal eder? • Neden bazı futbolcular hep kırmızı kart görür? Oyun dışı kalmak onların genlerinde mi yazılıdır? • Gene yönelik beslenme ve psikolojik destek nasıl sağlanır? • Kişiye özel doğru antrenman metodu nasıl bulunur? • Bağımlılıklardan kurtulmak için doğru egzersiz var mıdır? • "Gen dop...
Son İnsan
Havada içimize çekmeye korktuğumuz bir koku var sanki. Ne kadar engel olmaya çalışırsak çalışalım dört bir tarafımızı sarmış yoğun bir etkinin altındayız. Her yeni gün bir önceki günden farksız... Her sabah sıcak yatağımızdan kalkıp, teknolojinin getirdiği nimetlerden faydalanmak yerine, o teknolojinin yarattığı hızın köleleri "sıradan insanlar" olarak yollara düşüyoruz. Kendimizi anlatamıyor, derin bir yalnızlık ve mutsuzluk duygusu içine hapsoluyoruz. Peki neden? Halbuki en iyi bildiğimiz sorulardan cevaplamaya başlamıştık biz hayatı. O üç yanlış bir doğrumuzu götürmeseydi her şey çok başka olur muydu bizim için? İnsanın, kendini kutsal saydığı alanlardan çekildiği gri bir dönemdeyiz. Dijitalleşmenin içinde barındırdığı yas çağrısı da bu yüzden var. Küreselleşme tecrübesi, dijitalleşmeni...