‘Bu seri felsefenin derin sularına dalmak isteyenler için bir yol haritası’
Destek Yayınları’nın şu anda ellinci kitaba ulaşan Felsefe Serisi hakkında sorularımızı serinin Yayın Koordinatörü, editör ve yazar Özlem Küskü yanıtladı.
Destek Yayınları’nın şu anda ellinci kitaba ulaşan Felsefe Serisi hakkında sorularımızı serinin Yayın Koordinatörü, editör ve yazar Özlem Küskü yanıtladı.
Son zamanlarda gittiğiniz her kitapçıda bu serinin kitaplarıyla karşılaşmanız kaçınılmaz! Destek Yayınları’nın Epiktetos ile başlayan ve şu anda ellinci kitaba ulaşan Felsefe Serisi hakkında sorularımızı serinin Yayın Koordinatörü, editör ve yazar Özlem Küskü yanıtladı.
Felsefe serisini başlatmamızda ilham olan ekol Stoacılar oldu. Henüz ortada pandemi yoktu, Psikiyatr Kenan Eren’le birlikte başka bir proje üzerinde çalışıyor ve neredeyse tüm gün süren çalışmalarımızda sıklıkla Epiktetos’un söylevlerini anıyorduk. Stoacıların söylevlerinin bir psikoterapi türü olan Bilişsel Davranış Terapi’ye ilham verdiğini öğrenmiştik. Meşhur Stoa duası “Tanrım, bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmek için kuvvet, değiştirebileceğim şeyler için cesaret ve bu ikisini birbirinden ayırmak için akıl ver” sözü hepimiz için ne kadar da lazım olan bir düsturdu…
Bunun üzerine Yayınevimiz Grup Başkanı Yelda Cumalıoğlu, Epiktetos kitabı ile seri kitapların ilk tohumunu attı. Aslı Perker bizim için ilk kitabı derledi, gün yüzüne çıkmamış ayrıntılarla örülü bir Epiktetos kitabı hazırladı. Kitap oldukça kısa bir süre zarfında çok satanlar listelerine girdi. Devamında diğer stoacı filozoflar Marcus Aurelius ve Seneca kitapları geldi. Zaman içinde çeşitli dönemlerden ve coğrafyalardan filozoflar eklendi. Epiktetos kısa bir süre içinde çok satanlar listelerine girince ve devamında gelen kitaplar da benzer ilgiyi yakalayınca bizim açımızdan da uzun soluklu bir seriye dönüştü. Çok değerli isimlerden, felsefecilerden, felsefeyi hayatının merkezine koymuş yazarlardan çok değerli kitaplar geldi.
İçeriğin yoğun ve uzunluk olarak da kısa, çabuk okunan tarzda olmasını tercih ettik. Niyetimiz felsefe gibi zor okunan bir türü her okurun seveceği bir forma sokmaktı. Tasarımda da içerikte de farklılaşmaya çalıştık. Bugün itibariyle Epiktetos 66, Farabi ise 90. baskıyı yaptı. Sanıyoruz ki kapaklarıyla, dizgisiyle ve konuları ele alış biçimiyle gayet sevildi ki bugün hala çok satanlar listelerinde serinin kitaplarını görebiliyoruz. Yazarlar ve ekip olarak çok emek verildiği için başarılı olacağını az çok tahmin edebiliyorduk ancak elbette bunda okurun katkısı büyük, bundan dolayı çok mutluyuz.
Felsefe doğası itibariyle zor anlaşılır bir alan, en başta bir okur olarak kişisel deneyimim bu. Her filozof ele aldığı felsefik alanı (bilgi felsefesi, estetik, ontoloji, metafizik, siyaseti bilim ve daha pek çok felsefi alan sayılabilir) kavramlarla yeni bir bakış açısı içinde ele alır, kendi akıl yürütmesini yaparken kendinden önceki filozofları ve kavramları da inceler yani tarihsel olarak araştırır, eleştirir ya da eklemeler yapar. Haliyle herhangi bir filozofu okurken karşılaştırmalı ya da aynı alan içinde çalışan diğer filozoflara da başvurarak bir okuma yapmaya mecbur kalırız. Bu değerli bir meşguliyet bana kalırsa ancak bu işi iyice anlayacağım dersek bunun için ömürden ve dünyevi pek çok şeyden fedakârlık etmek gerektiği de ortada, yani sıkı bir çalışma gerekiyor.
Bu zorluk haliyle okurda, bizlerde bir direnç oluşturuyor, bu da felsefeyi -okur düzeyinde- sıkı idmanlı ve disiplinli kişilerce okunan ve çalışılan bir alan haline getiriyor. Bizler hem bu direnci kırmak hem de okurları ilgisini çekeceği alanları ve filozofları keşfetmeye yöneltecek rahat okunur, özet niteliği taşıyan kitaplar hazırlamaya çalıştık. Bu elbette kaçınılmaz olarak bazı kitapların kolay hazmedilebileceği anlamına gelmiyor. Ancak yine de hem akla hem de ruha gerekli esini taşıyan kitaplar olduğu kesin. Okurların daha derin okuma yapmasını kolaylaştıracak ve soru sormaya yönlendirecek kılavuz kitaplar diyebiliriz.
Felsefe yani philosophia (phileo (sevgi) – sophia (bilgelik)) bilgelik sevgisi demektir. Bilgiyi ve hakikati arama işidir. Amacı hap bilgi sunmak değildir. Ele alınan filozoflar alanları gereği üzerine düşünmeyi, sorgulamayı ve belki de kendi kaynak kitaplarını okumayı da beraberinde getiriyor. Örneğin serinin son kitaplarından Pythagoras’ı okuduktan sonra kitabı ezberledim bitirdim diye kapatmanız kitabına ruhuna ihanet olur.
Benzer tavrı Stoacılar için de söyleyebiliriz. Kim Nietzsche’yle tanıştıktan sonra onu tekrar tekrar okumamıştır ki? Ya da Kinik filozof Diyojen’in ilham veren özgür ruhu sık sık hatırlanmayı hak etmez mi? Düşüncelerini “Coğrafya kaderdir” başlığı altında özetleyebileceğimiz 14. yüzyılda yaşamış İbn Haldun’un anlattıklarıyla bugün yaşadığımız coğrafyadaki ortaklıkları görmek ve sorgulamak hangimizi sarsmaz? Düşünce dünyasının ilk kadın filozoflarından Hypatia’nın ölümü göze alan cesur tavrı bizi düşündürmez mi? Geometri bilmeyen birine sorduğu sorularla geometri problemi çözdüren Sokrates tarzıyla zihnimizde bir ışık yakmaz mı?
Tüm filozoflar bilgiye ek olarak bir anlayış ve eylem tarzının ifadesidir, insanı düşünmeye, sorgulamaya iterler, çoğu zaman da bunu insanları tahrik ederek yaparlar. Putları, dogmaları alaşağı ederler. Bazıları ben neyim, bu dünyada ne yapıyorum, dünya nasıl bir yerdir sorularının peşine düşer, bazıları da ele aldığı konuları bambaşka bir perspektifte anlatır. Belli bir düzeyde bilgi verse de ağırlıklı olarak, ki felsefenin amacı da budur, insanları düşünmeye ve bir etkinliğe yönlendirirler. Özetle filozofların sesini bu yüzyıla taşıyan serinin amacı daha derinde budur. Salt bilginin değil, eylemin ve hareketin haplaşmış hali. İnsan olarak kanıksayıp normalleştirdiğimiz her şeyi gözden geçirmemize yarayan yeni gözler…
Okurlardan çok olumlu geri dönüşler aldık. Neredeyse tüm seriyi okuyan çok sayıda okurumuz oldu. Seri genişledikçe hemen herkes merak ettiği filozofu okuma fırsatı buldu. Gerek sosyal medya gerekse de kulaktan kulağa yayılarak geniş bir etkiye kavuşmuş olduk. Sadece kitap okurlarından değil alanda çalışan akademisyen ve hocaların da övgü ve paylaşımlarını görmek bizi çok mutlu etti.
Serinin amaçlarından biri okura felsefeyi sevdirmekse diğer amacı da bugünün insanına felsefenin iyileştirici etkisini tanıtmaktı. Stoacılarla başlamamızın nedeni de biraz buydu, önerilen fikirler bugünün sıkışmış dünyasında kendine bir çıkış kapısı arayan insanlık için hiç de yabana atılacak cinsten değildi. Freud bir konuşmasında narsisim çağının Galileo’nun dünyanın aslında güneşin etrafında döndüğünü keşfetmesiyle başladığını söyler. Kendi merkezini başka bir gezegene kaptıran insanlık olarak sanırım bu buhranı atlatamadık. Felsefe biraz da bu işe yarıyor, dünyanın bizimle başlayıp bizimle bitmediğini, kaos içinde sürdürülen bir hayatın benzerinin binlerce yıl önce de var olduğunu, yaşantıların ve sıkıntıların sürekli tekrarlandığını görmek ve hatırlamak rahatlatıcı. Serinin her bir kitabı biraz da bu çabayla seçiliyor.
Yakın zamanda yayımlanan kitaplar Yeşim Demir’den Zerdüşt, Reha Kuldaşlı’dan Empedokles, Ahmet Taha Alper’den Boetius, Devrim Horlu’dan Elealı Zenon ve Aslı Perker’den Şintoizm.
Seri tüm hızıyla devam ediyor, yakında gelecek filozoflardan bazıları da Spinoza, Herakleitos, Plotinus, Sartre, Kıbrıslı Zenon olacak.