Selçuk Eracun
Bir Pera Masalı- Selçuk
Eracun, Fatma Berber,Sümeyra Gümrah Teltik
Selçuk Eracun:
1968 yılında dünyaya
gelen Selçuk Eracun, 1871’den beriİstanbul’da yaşamakta olan Eracun ailesinin
dördüncü kuşağıdır.Ayasofya Müzesi’ni Koruma ve Turizm Derneği’nde yediyıl
çalışan Selçuk Eracun aynı zamanda Ayasofya ve Kariye
Müzesi’nde “zamanda
yapı” üzerine çeşitli araştırmalar yaptı.Bizans resim sanatı ve Ortodoks
ikonaları üzerine de araştırmalaryapan Selçuk Eracun, bu alanda çalışmalarına
halen devametmektedir. Ayasofya Müzesi’nde çalıştığı dönemde, ülkemizegelen
birçok yerli ve yabancı misafirle birlikte devlet konuğustatüsündeki protokole
de rehberlik hizmeti verdiği gibi KariyeMüzesi’ni sekiz dilde anlatan tanıtım
kitabının da yazarıdır.
Dolmabahçe Sarayı ve
Efes örenyeriyle ilgili kitapları da basılanSelçuk Eracun’un Sultanahmet
Gazetesi isimli bölgesel gazetedeçeşitli kültürel haber ve makaleleri
bulunmaktadır. Ayrıca“Ayasofya’nın Derinliklerinde” belgeselinin sanat
yönetmenliğini
yapmıştır. Bu çalışma
Dan Brown’un Cehennem romanına daesin kaynağı olmuştur. 2010-2011 yılları
arasında, Kültür ve TurizmBakanlığı profesyonel turist rehberi olmaya hak
kazananSelçuk Eracun, İstanbul Rehberler Odası üyesi olup, 17. dönemTureb
delegesidir.
Fatma Berber:
“Bu şehir arkandan
gelir/ ömrünü nasıl tükettiysen tümyeryüzünü de öyle tükettin” diyor Kavafis.
Pera, benim içinyüzyıllık masalları anlatan bir sırdaştı. Sanki köşe başından
şapkalarıyla Madam
Katya el sallıyor, Mısır Apartmanı’ndayorgun vücuduyla Akif ’in silueti görünüyor,
Pera Palas’taMata Hari’nin casusluk hayalleri ya da Agatha
Christie’ningözyaşları Haliç’in sularına karışıyor. Bilinen isimlerin ötesinde
Pera’da dolaşırken
acaba yüz yıl önce burada kim yaşamıştı,hangi çocuk velespit için ağlamıştı ya
da hangi gençkız sevgilisiyle buluşmuştu Elhamra Sineması’nda diye
düşünürüm.İlerde Çiçek Pasajı’nda kaçışan kızlar ve yangında külolan Naum
Tiyatrosu’nun çığlıkları gelir kulağıma. Pera, senbenim için tüm
adlandırmaların ötesinde ontolojik âcizliğimenefessin. Bir şehre nasıl âşık
olunurun en güzel cevabısın.
Yaşanmışlıkların,
anıların, biriktirdiklerin ötesinde zamanınöylece alıp geçtiği bir hatıralar
arşivi değilsin. Şimdi kollarımıaçtım gözlerimi kapadım Cadde-i Kebir’de
Abdülaziz’in Gondol’unudinliyorum, siz de duyuyor musunuz?”
Sümeyra Gümrah Teltik:
Tarih, bir ezber
zinciri değildi benim için. Bazen unuttuklarımız,akılda kalanlarla kendi
hatıralarımızla şekillenen biranımsama biçimiydi. İstanbul’un simgesi olan
Peraise yüzyıllıkhikâyeleriyle beni şekillendiren, ardından kendi hikâyelerimi
yaşadığımoyun alanı gibiydi. Çocukken bu şehirden uzakta, hayranlıkve özlemle
tüm kalemlerim, kalemliklerim İstanbul siluetleriyledoluydu ki yıllar sonra bu
siluet çalıştığım mekânlara veönemlisi ruhuma sindi. İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz
pek çoksanat etkinliklerinde İstanbul ve Pera festivallerin
kahramanıydı.Konserleri dinlerken mekânın duvarlarına, tavanına bakar
müziğionlara sinmiş yaşanmışlıklarla yoğurur ve ruhumda gezdirirdim.
Peralımonoklu
beylerin Rebul’den aldığı lavanta kokusugelir burnuma. Ağa Camii’nde bir şehrin
işgalini görürüm. GalataKulesi’ndeki Vedat’ın intiharına içlenir, Markiz’de
Ayten’in çığlıklarınıduyarım. Cadde-i Kebir’de yürürken yüz yıl öncesininyaşamı
belirir zihnimde. Tüm değişimlere inat.