
Mukadderat
Oyuncu-yazar-yönetmen Erkan Kolçakköstendil’den sinematografik öyküler. "Bütün olan bitenleri, olmakta olanları ve gelecekte olacakları değiştirebilir misiniz?" İnsan, bütün hayat tecrübesine ve yaşam arzusuna rağmen bir şeye asla meydan okuyamaz: Ölüm. Ve insan, dilimlere ayırarak ölçtüğü anları toplayıp da Vakit denen mefhumun çemberinde dolandığından, yaşamak, başımızdan geçenlerin yükünü sisli bir ormana doğru taşımaya benzer. Vakit’in gelip gelmediğine, dolup dolmadığına karar verebilecek tek şey, tüm tecrübelerimize ve sınırsız ihtimallere rağmen, Mukadderat’tır. Bazen tazecik çiçekleri koparacak, bazen yaşlı ayaklara dolanacaktır. Ama hep, tam vaktinde olacaktır.

Aslanlı Yol
Sunay Akın’dan Cumhuriyet tarihimizin "ilk" aydınlarının hikâyeleri Taksim Meydanı’nın simgesi Cumhuriyet Anıtı’nın yapımı içinRoma’ya gönderilen 21 yaşında bir genç kadın Sabiha Ziya, kültür ve sanatıngelişimi için yaptıklarıyla bir döneme adını altın harflerle yazdırmış HasanAli Yücel’in "bir çocuk olarak" portresi, karikatürist Altan Erbulak’ın henüzçocukken Mustafa Kemal’le karşılaşma anları, Atatürk’ün kütüphanecisi NuriUlusu’nun çocukluğunda kendine çizdiği yol, Türkiye’nin ilk kadın tiyatrocusu AfifeJale, savaş sırasında insanlara umut veren Çalıkuşu ve çok daha fazlası SunayAkın’ın etkileyici anlatımıyla Aslanlı Yol’da kendine yer buluyor. İşgale, adaletsizliğe, haksızlığa karşı bağımsızlığı, kardeşliğive barışı savunan; aydınlanma tarihimizin cesur ve güzel yüreklerini, ustahikâye...

Karanlık Oda
Kürtlük-Türklük, Alevilik-Sünnilik, Zenginlik-Fakirlik, Doğuculuk-Batıcılık, Dindarlık-Laiklik… Büyükada’daki bir evin karanlık odasında, soluk kırmızı ışığın altında, 61 yaşındaki gazeteci Osman Balcıgil ve ondan yedi yıl önce doğan 25 yaşındaki delikanlı Deniz Gezmiş, memleketin siyah beyaz klişelerine bakıyorlar. İşçiler, köylüler, öğrenciler, ekmek, toprak ve özgürlük… Osman Balcıgil, "bir ceza olarak idamdan" bahsettiği kitaplardan bağımsız bir ağabey, sembollüğünden haberdar olsa da bihaber kardeşi Deniz. Darağacına doğru yürüyen gencecik, pırıl pırıl insanlar ve onlar gittikten sonra olanlar küvetlere dolduruluyor; ama bu sohbet, dokunulmaz, mahrem, samimi bir iç döküş olarak satırlara düşüyor.