
İlk Acı
Yatmadan Önce Yüz Fırça Darbesi adlı çok satan kitabın yazarı Melissa P’den "annelik" olgusu üzerine derinlikli, çok katmanlı ve sarsıcı bir roman... Kitabı 30 dilde 41 ülkede basılan, hatta bazı ülkelerde dağıtımı bile yasaklanan İtalyan yazar Melissa P, İlk Acı’yla birbirine hiç benzemeyen iki farklı kadının hikâyesini, güçlü ve ortak bir paydada, sağlam bir duygu örüntüsüyle birleştiriyor. Annelik! Uzun yıllardır annesiyle görüşmeyen, ancak kısa süre sonra anne olmaya hazırlanan Rosa, kendi annesinde deneyimlediği soğuk ve tutarsız annelik figüründen uzak olmanın katiyeti içinde, karnında taşıdığı bebeği sevgiyle beklerken; gelişmemiş vücudu, tamamlanmamış karakteriyle Agata da doğurmaktan pek emin olamadığı bir bebeği hayata getirmeye hazırlanıyordu. Rosa ve Agata’nın

50 Maddede Yeni Dünya Düzeni
Yeni Normal ne olacak? Avrupa Birliği dağılacak mı? Geleceğin meslekleri neler olacak? Dinin etkisi azalacak mı? Eğitim nasıl şekillenecek? İnsanoğlu Mars’ta koloni kurabilir mi? Gelecekte bebekler tasarlanabilecek mi? 21. yüzyıl kadınların yüzyılı mı olacak? Yeni eğilimler ve gelecekte de hiç değişmeyecek şeyler neler? 21. yüzyıla dair sorular, bu soruların cevaplarından doğacak muhtemel sorular; geleceğe dair tahminler, mevcut tahminler üzerinden olası değerlendirmeler ve cevap ararken merak edilecek daha çok şey. Gazeteci-yazar Doğan Satmış, olanlara ve olacaklara dair yaptığı değerlendirmelerle daha önce hiç dikkatimizi çekmeyen konuları gündemimize taşırken zihnimizi meşgul eden konulara da farklı bir noktadan bakmamızı sağlayacak.

Bazı Tipler
Mizah dergilerindeki Replikler ve Osman Gazi ve Mahdumları adlı köşeleriyle adından söz ettiren Emirhan Perker, bu defa ince tespitler kitabıyla karşımızda. Tatil beldesi sakinleri, mahalle bakkalı, üçüncü nesil kahveci, nargile kafe müdavimi, 90’lar popçusu, instagram fenomeni, TV yorumcuları, home ofis çalışanları, plaza çalışanları, Çağan Irmak ve Nuri Bilge Ceylan karakterleri... Bazı Tipler, gündelik hayatın içindeki gözden kaçan küçük detayları keyifli bir üslupla didikliyor.

Punk Düşün
Her gün, yeniden doğmak için mükemmel bir gün... Ama hiçbir gün, hayatta kalma mücadelesi vermek için uygun değil... Dünyada hiçbir şey yolunda gitmediği halde, her şey yolunda gibi davranır bazen insan. "Bundan daha kötü ne olabilir ki?" diye düşünür. Dikkat edin! Her şeyin en kötüsüne razı olduğunuz gün, çok kıymetlidir. Çünkü artık yükseliş zamanı gelmiş demektir. Artık ya hep ya hiç vardır! Cesaretin, gözü pekliğin, gözü karalığın ve eylemin tam da sırasıdır. Her şeyin en kötüsüne maruz kaldığınız o sihirli an, ilham verici yeni gelişmelere gebedir ve sayesinde her türlü durumla başa çıkmaya yetecek kadar gelişir yaratıcılığınız. Risk alma becerinizin zirvesindesinizdir artık... Yepyeni bir düşünüş ve eylem süreci başlar bundan sonra. İş ki bu yeni süreci iyi yönetin. Delilikte sınır t...

Uyusak Geçer Mi?
Her birinin hayatı kırgınlıklarla, yaralarla ve karmaşayla dolu üç çarpıcı karakter... Kader, Can ve Hayat... Farklı hayal kırıklıklarıyla çok zaman düşe kalka devam ettikleri yaşam yolculuğu, ortak bir paydada buluşturacaktır onları. Umut, hepsi için yeşerebilirdi bir gün... Ama nasıl? Seda Eroğlu’nun kaleme aldığı içsel dinamikleri hayli güçlü bu roman, çocukluğa özlemin, umudun, aşkın ve gerçek uyanışın bir destanı... "Tam her şey unutulmaya, tozlu raflara kaldırılmaya yüz tutmuşken, ansızın esen bir rüzgâr çocukluğundan bir parçanı kurumuş yapraklar gibi uçurup pencere kenarına kondurduğunda anlıyorsun ki, içinde bir yerlerde saklanan o küçük çocuk hiç büyümemiş, geç

Bozdoğan
General Nuri Killigil... O, cihan imparatorluğunun son nefesinde üç kıtada Türk bayrağını dalgalandırmak için mücadele eden bir Osmanlı subayı... Gence Çölü’nü geçerek Bakü kapılarına dayanan ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluşunda büyük hizmetleri olan bir komutan. İkinci Dünya Savaşı sırasında Kafkaslardaki Türk halklarını korumak ve yeni Türk cumhuriyetlerinin kurulmasına imkân yaratmak için Hitler yönetimiyle görüşen sivil bir Türk... Cumhuriyet’in ilanından sonra kurduğu çinicilik ve silah fabrikalarıyla Türkiye sanayisinde çığır açan, memleketin silah ihraç edebilir potansiyele ulaşmasına öncülük eden bir endüstriyel silah tasarımcısı... Ne var ki ölümü acıyla, ihanetle, karanlıklarla, sırlarla ve entrikalarla dolu... Hain bir sabotajla fabrikası havaya uçurulduğu gün, o da içeride...

İkinci Vatan
1967 yılında hiç paraları yokken Amerika’nın kapısını çalan Tansu ve Özer Uçuran Çiller, nasıl oldu da ABD’de dolar milyoneri oldular? Tansu Çiller, Türkiye Cumhuriyeti başbakanı olduğunda aslında Amerikan vatandaşı mıydı? ABD pasaportu taşıyor muydu? Daha da önemlisi, hayatının sonuna kadar Amerika’nın çıkarlarını dünyanın dört bir yanında koruyacağına dair elini kalbinin üzerine koyup yemin etmiş miydi? İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek’in ileri sürdüğü gibi, CIA’den maaş alan bir ajan mıydı? Gazeteci yazar Turan Yavuz’un kaleme aldığı bu kitap, bir dönemin Türkiye siyaset sahnesine damgasını vurmuş olan Tansu Çiller’in siyasi arenada yaptıkları ve yapmadıklarından çok, Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkisinin hikâyesidir.

Dün Gelir Gün Bittiğinde
Ne çok şey öğretir hayat. En çok da direnmeyi. Sonra kimseye çok da güvenmemeyi. Öyle her sıfatı herkese hemen vermemen gerektiğini. Kalabalığın güzelliğini... Yalnızlığın gücünü... Kendi gücünü keşfetmenin en büyük mutluluk olduğunu. Ama en çok da herkese "hiç kimse" olarak bakabilmeyi. Bazı mevsimlerde güneş var diye aldanmayıp, yanına bir şey almanın gerekliliğini. Yani ihtimalleri. Hayatta her şeyin mümkünlüğünü. Hikâyede Derviş’in dediği gibi: "Bu da geçer yahu!" diyebilmeyi...

Ölümden Sonra Aşk
Umut, babadan kalan ağır miras; eğip bükmeden, kırıp dökmeden taşınacak. Gazi, Yenibosna, Berlin, Cohen, Sırrı Süreyya, Berkin… Tarihin kaldırımından yola fırlamış ne kadar romantik, delikanlı çocuk varsa, onların aşkına umut taşınacak. Ölümden Sonra Aşk, acısıyla ve güzelliğiyle yayılmacı. Barış Pirhasan terk ediyor, özlüyor, unuttukça hatırlıyor, korkuyor, bıkıyor, kavuşuyor ve insanı şiir yazmaya özendiren bir mana trafiğine çıkarıyor.

Ayak İzlerim
Hayat uzun ve çetrefilli bir yol… Birçoğunuz bu şartların kurbanı olduğu bilinciyle uyurgezer olarak yürüyor… Artık dönüşüm zamanı geldi de geçiyor. Bu yolun çıkmazları ve çukurlarında kaybolmak yerine, daha önce bunların her türünü deneyimlemiş bir farkındalık yolcusunun ayak izlerinin rehberliğinde yola çıkarak, kendi özgün patikanızı oluşturmanın güvenli sularında yüzebilirsiniz. Bu kitap, yaşamın sırlarını çözmek ve kendinize yeni farkındalıklar katmak için çıktığınız cesaret isteyen farkındalık yolculuğunuzdaki her adımınızda yolunuza ışık tutmak için yazıldı… Gerçeğinizin farkına vararak hayatınızın kurbanı değil efendisi olmaya, olmazlarınızı olurlara çevirmeye, başkalarının eskilerini soyunup kendi yenilerinizi giyinmeye, sevginin kucağında daha yüksek titreşimli bir hayata uyanmay...

Süslü Hatıralar Sahnesi - Ruberu
– Zaman ötesi rüyalarda gezenlerin kitabı – Bir ruha sıkışmış iki cisim, bir paranın iki yüzü gibidir; yazıyla tura, hayalle gerçek. Biri olmadan, diğeri de olamaz. Biri kaybolursa, diğerini de kaybedersin. Erre, aynı rüyayı gören iki kardeşin adıdır ve Nevırmor, hayat denilen, zamandan uzun bir rüyanın hem kahramanı hem de tanığıdır. İsmail Güzelsoy, kardeşliğin dokunulmaz ve mahrem güzelliğindeki yaraları açıyor. Kırgınlıklar, feragatler ve ihanetler arasında asla soğumayan ama hiddetten şefkate sürekli yer değiştiren sevginin gücüyle neşelendirip hüzünlendiriyor.