
Bozdoğan
General Nuri Killigil... O, cihan imparatorluğunun son nefesinde üç kıtada Türk bayrağını dalgalandırmak için mücadele eden bir Osmanlı subayı... Gence Çölü’nü geçerek Bakü kapılarına dayanan ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluşunda büyük hizmetleri olan bir komutan. İkinci Dünya Savaşı sırasında Kafkaslardaki Türk halklarını korumak ve yeni Türk cumhuriyetlerinin kurulmasına imkân yaratmak için Hitler yönetimiyle görüşen sivil bir Türk... Cumhuriyet’in ilanından sonra kurduğu çinicilik ve silah fabrikalarıyla Türkiye sanayisinde çığır açan, memleketin silah ihraç edebilir potansiyele ulaşmasına öncülük eden bir endüstriyel silah tasarımcısı... Ne var ki ölümü acıyla, ihanetle, karanlıklarla, sırlarla ve entrikalarla dolu... Hain bir sabotajla fabrikası havaya uçurulduğu gün, o da içeride...

Dün Gelir Gün Bittiğinde
Ne çok şey öğretir hayat. En çok da direnmeyi. Sonra kimseye çok da güvenmemeyi. Öyle her sıfatı herkese hemen vermemen gerektiğini. Kalabalığın güzelliğini... Yalnızlığın gücünü... Kendi gücünü keşfetmenin en büyük mutluluk olduğunu. Ama en çok da herkese "hiç kimse" olarak bakabilmeyi. Bazı mevsimlerde güneş var diye aldanmayıp, yanına bir şey almanın gerekliliğini. Yani ihtimalleri. Hayatta her şeyin mümkünlüğünü. Hikâyede Derviş’in dediği gibi: "Bu da geçer yahu!" diyebilmeyi...

Steve Jobs
"Farklı olun, farklı düşünün. Sıradan işler yapmaktansa aykırı işler ortaya koymak size farklılığı getirecektir." – Steve Jobs Öngörüleriyle teknoloji dünyasını şekillendiren Steve Jobs, "başarısızlığa uğradığında vazgeçmeyip yeniden başlamanın" da sembolü oldu. Apple’ın kurucusu, iPhone ve iPad’in yaratıcısı Steve Jobs’un sıradışı yaşam öyküsünü okurken, onu başarıya götüren azmine ve kararlılığına hayran kalacaksınız.

Ölümden Sonra Aşk
Umut, babadan kalan ağır miras; eğip bükmeden, kırıp dökmeden taşınacak. Gazi, Yenibosna, Berlin, Cohen, Sırrı Süreyya, Berkin… Tarihin kaldırımından yola fırlamış ne kadar romantik, delikanlı çocuk varsa, onların aşkına umut taşınacak. Ölümden Sonra Aşk, acısıyla ve güzelliğiyle yayılmacı. Barış Pirhasan terk ediyor, özlüyor, unuttukça hatırlıyor, korkuyor, bıkıyor, kavuşuyor ve insanı şiir yazmaya özendiren bir mana trafiğine çıkarıyor.

Tek Kadın Latife
Bir eylül sabahı, şafak vaktiyle beraber, Türk hilali, üzgün İzmir’e neşe getirdi. O gün, büyük kurtarıcı ile esaretine nihayet verdiği Türk kızı karşı karşıya oturdular. Sonra büyük misafiri ve onun kıymetli arkadaşlarına izaz ve ikram etmek, onlara temiz ve medeni bir hayat yaşatmak, yorgunluklarını dinlendirmek için çarpan mini mini kalp, birden bütün varlığını kuvvetli bir ateşin sardığını hissetti. Seviyor ve seviliyordu... Fakat, vazifesini; vatanına, kadınlığa, kendi şerefine medyun olduğu vazifelerini ihmal etmiyordu dünkü zafer kızı… Bu suretle dünyanın, tarihin en büyük ismini taşımaya muvaffak oldu.

Ayak İzlerim
Hayat uzun ve çetrefilli bir yol… Birçoğunuz bu şartların kurbanı olduğu bilinciyle uyurgezer olarak yürüyor… Artık dönüşüm zamanı geldi de geçiyor. Bu yolun çıkmazları ve çukurlarında kaybolmak yerine, daha önce bunların her türünü deneyimlemiş bir farkındalık yolcusunun ayak izlerinin rehberliğinde yola çıkarak, kendi özgün patikanızı oluşturmanın güvenli sularında yüzebilirsiniz. Bu kitap, yaşamın sırlarını çözmek ve kendinize yeni farkındalıklar katmak için çıktığınız cesaret isteyen farkındalık yolculuğunuzdaki her adımınızda yolunuza ışık tutmak için yazıldı… Gerçeğinizin farkına vararak hayatınızın kurbanı değil efendisi olmaya, olmazlarınızı olurlara çevirmeye, başkalarının eskilerini soyunup kendi yenilerinizi giyinmeye, sevginin kucağında daha yüksek titreşimli bir hayata uyanmay...

Şehrin Sancısı
"İNSANLAR YALAN SÖYLEMEYİ SEVER. ÇÜNKÜ BEŞ PARA ETMEZ HAYATLARINDA DOĞRU DÜRÜST YAPABİLDİKLERİ TEK ŞEY BUDUR." Kendini dahi bulamayacak kadar kalabalık, kafasının içindeki seslere sağır kalacak kadar da gürültülüydü şehir. Çokça hayal kırıklığı, kavga ve tehlike doluydu. Çocukluğundan beri huysuz, uyumsuz ve yalnızdı. Ne sistemle barışabildi, ne geçmişi bağışladı, ne hayatın anlamsızlığına değer katabildi, ne de kendini sevebildi. Basit ve hayli sıradan bir insan olarak hayata devam edebilmek kolay değildi artık. Şehir sıradan olanı öğütüp kusuyordu dışarı. Pencerede bir çiçekle, mahalleden iki arkadaşla, maaşı düzgün bir işle, sıcacık bir çorbayla, ocağı tüten bir haneyle, sıradan ve görünmez olmak için daha fazla çabalamak gerekiyordu. Yanlış Giden Bir Şeyler Var, Coğrafya Kaderdir, Var ...

Süslü Hatıralar Sahnesi - Ruberu
– Zaman ötesi rüyalarda gezenlerin kitabı – Bir ruha sıkışmış iki cisim, bir paranın iki yüzü gibidir; yazıyla tura, hayalle gerçek. Biri olmadan, diğeri de olamaz. Biri kaybolursa, diğerini de kaybedersin. Erre, aynı rüyayı gören iki kardeşin adıdır ve Nevırmor, hayat denilen, zamandan uzun bir rüyanın hem kahramanı hem de tanığıdır. İsmail Güzelsoy, kardeşliğin dokunulmaz ve mahrem güzelliğindeki yaraları açıyor. Kırgınlıklar, feragatler ve ihanetler arasında asla soğumayan ama hiddetten şefkate sürekli yer değiştiren sevginin gücüyle neşelendirip hüzünlendiriyor.