
Beynimizdeki Gizli Düşman: Stres
MUTLU YAŞAM, STRES YÖNETİMİYLE BAŞLAR. “Herkesin hayatı stresli” diyerek stresle dolu bir yaşamı normalleştirdiğinizde, yaşadığınız sorunları beslemeye devam edersiniz. Normalleştirdiğiniz stres, sizi günün birinde anormal sorunlarla mücadele etmek zorunda bırakabilir. Stres, beyninizdeki gizli düşmanınızdır ve onu yönetmeyi öğrenmediğiniz sürece hayatınızı stresin olumsuz etkileri yönetmeye başlar. Kişilik özellikleriniz bile yaşadığınız stresi besler, size güven verdiğini düşündüğünüz bazı günlük rutinleriniz, en büyük stres kaynaklarınızdan birine dönüşebilir. Çarpık düşüncelerle, mükemmeliyetçilik saplantısıyla ve erteleme alışkanlıklarınızla hayatınızda bir stres girdabı yaratıyor olabilirsiniz. Cinsel yaşamınız zevkten ziyade size bir görev gibi gelebilir. Bütün bunların farkına varm...

İşgalci Anneler
BİZİM İKİ ANNEMİZ VARDIR. BÜYÜRKEN GÖRDÜĞÜMÜZ ANNE VE ONUN İÇİNDE GÖREMEDİĞİMİZ SAKLI OLAN GÖLGE ANNE. Cennet annelerin ayakları altındaysa eğer, yakınlarda bir yerde cehennem de var demektir. Annelik, her zaman sevgi dolu bir kucak, sonsuz bir huzur ve güven kaynağı değildir. Betül Demirkıran Dündar, İşgalci Anneler adlı bu kitabında, anneliğin karanlık yüzüne cesaretle ışık tutuyor. Kutsal anne modelinin altındaki karmaşık duygusal yapıları, arketiplerle ve mitlerle zenginleştirilmiş bir anlatımla aktaran yazar, anneleri tarafından işgal edilmiş bireylerin, sınırlarını yeniden keşfetmelerinin ve kendi yaşamlarına sahip çıkmalarının nasıl mümkün olacağını etraflıca inceleyerek çözüm yolları sunuyor. Zorba anne, mükemmeliyetçi anne, mağdur anne, fedakâr anne profilleriyle yüzleşmeye hazırs...

Dışdünyamıza Bakış
BUGÜN ARTIK SADECE BİREYSEL İNSANIN PSİKOLOJİSİNİ DEĞİL BÜYÜK GRUPLARIN BİRBİRLERİYLE NASIL İLİŞKİ KURDUĞUNU DA İNCELEMEMİZ GEREKİYOR. Değişim, 21. yüzyılda benzeri görülmemiş bir hız ve ölçekte gerçekleşmeye devam ediyor. Yapay zekâ, iletişim ve seyahat teknolojilerindeki inanılmaz ilerlemelerle birlikte savaşlar, çatışmalar ve yeni gerilimlerin eşiğinde yaşamaya devam ediyoruz. Peki psikanalitik açıdan dünyadaki büyük grupların motivasyonları bize neler anlatıyor? Bireysel psikolojinin yankılarını barındırsa da büyük grupları anlamak için beyin ve bir çift göz yeterli mi? “Öteki”nin saldırısı altında olan milyonlarca insanın yolculuğu sosyal, kültürel, politik ve ideolojik açıdan nasıl süreçlere evriliyor? Etnik çatışmalar, ulusal kimlikler, toplumsal travma gibi konularda sayısız makale...

Anlamlı Bir Hayat
Dünya, dikkatinizi dağıtıyor. Farkında mısınız? Hızla akıp giden hayatlarımız, derin düşüncelere dalmamıza pek izin vermiyor. Daha fazlasına ulaşma çabamızda, çoğumuz çok daha azıyla yetiniyoruz. Huzur bizden kaçıyor, hayal kırıklığı bizi buluyor ve tatminsizlik ruhlarımızı sarıyor. 2013 yılında yazar Jon Giganti’nin hayatı neredeyse altüst oluyordu. İşi tehlikedeydi, evliliği ise daha da kötü durumdaydı. Aynaya baktığında karşısında gördüğü kişiden hoşlanmıyordu. İki çocuk babası olarak, bir şeylerin değişmesi gerektiğini biliyordu. Şans eseri, ikinci bir fırsat elde etti. Daha çok çalışmak çözüm değildi. Daha fazla odaklanmak bu kez işe yaramayacaktı. Jon, köklü bir değişikliğe ihtiyaç duyuyordu. Dikkatini vermeye başladı ve bunu yaptığında, çözüm yavaş ama kararlı bir şekilde ortaya çık...

Sözün Sivri Ucu
Sözün Sivri Ucu, dünyanın çelişkilerini ve insanın karanlık yanlarını cesurca sorgulayan öykülerden oluşuyor. Bu kitabın yazarları, eleştirel düşüncenin derinliklerine inerek hayatın gerçeklerine ayna olmayı amaçlıyor. Uğur Batı Yeni bir görme biçimidir sözün sivri ucundan gelenler. Rahatsız eder. İfade edilememiş duygular saklandıkları yerlerden çıkarlar. Vaktiyle tanıdık olan her şey yabancılaşmaya başlar. Belki de iç benliğimize en yaklaştığımız zaman budur. Hakan Akdoğan “Kalem kılıçtan keskindir” sözü, kaba kuvvetin karşısındaki aklı anlatmanın ötesinde bir anlam taşır. Sözler; bir ucu kesen, öbür ucu da iyileştiren neşter gibi. Bu kitabın öyküleri de bana sorarsanız dilimizin en keskin konusuna odaklı. Hasan Gümen Sözün Sivri Ucu, yazarlarının ortak hikâyeleriyle kelimelerle örülmüş ...

Ya Diğer Yoldan Gitseydim?
Seçme ikilemi en ağır yük. Bir iyi ile bir kötü arasından seçmek değil zor olan. İki iyi arasından daha iyi olanı seçmek de. Asıl ikilem, iki kötü arasından daha az kötü olanı seçmektir. Bu ihtimali yazmak da can yakıcıdır. – Hakan Akdoğan Hayatın dönüm noktalarında verdiğimiz kararlar, bizi bambaşka yollara sürükler. Dünyadaki her öykü, alınmayan yolları ve seçilmeyen hayatları bize sunarak okuyucuyu düşünmeye ve sorgulamaya davet eder. Aynen bu kitapta olduğu gibi. – Uğur Batı Dünyanın en eski ve daimi hikâyesidir zamandaki alternatif kırılımlar üzerine hayal kurmak. Yol ayrımındaki sayısız saçaklar üzerine yazılan hikâyeler, bize verdiği kadar size de ilham verecek. – Hasan Gümen Bu kitaptaki her hikâye okuyucuya yaşanmışlıkların ve kaçırılmış fırsatların iç içe geçtiği derin bir düşünc...

Âşık
Ancak bir âşık her şeyi hatırlayabilir, tam da tüm dünyayı unuttuğu yerde… Adım Maria. Bu günlüğü senin için yazıyorum. Senin izini sürenlere yol göstersin diye... Çünkü herkes senden bahsediyor ama seni bulmak için insan önce kendisini bulmalı… Belki bir gün bir başka ben, bu günlüğü bir yerlerde bulursa, seni ararken saptığım yolları, her yolun aslında yine sen olduğunu ve bu yolda başıma gelenlerin de sana dair izler taşıdığını hatırlaması için yazıyorum… Yol beni çekip aldı. Dante gibi gözlerimi Cehennem’de açtım. Kat etmem gereken uzun bir yol vardı. Önce Araf ’a sonra da yeniden doğumun anahtarlarını barındıran Cennet’e varacaktım. Âdem’in Havva’sına kavuşması öyle kolay olmadı.

Sefalet Çağı
SADECE ÖNLEM ALANLAR HAYATTA KALABİLECEK! Yeni bir çağa girmek üzereyiz! Bu, Sefalet Çağı olacak. Son yüzyılın getirdiği bütün zenginlikleri toplumlar yavaş yavaş terk ediyor. Türkiye ve dünya ekonomisinde taşlar yeniden diziliyor. Her şeyin daha kıt, daha az ulaşılabilir olduğu bu yeni dönemde sadece ayrıcalıklı bir kesim zenginliğini artırırken geniş kitleler sefalete sürükleniyor. Bunu, servetin belirli bir zümreye aktarılışından da anlıyoruz. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz de bu değişimden payını alıyor. Hatta bazı konularda öndeyiz! Birey olarak yapabileceklerimiz sınırlı da olsa mevcut. Bu kitap bir döneme tanıklık etmenin yanı sıra geniş kitleler için uyarı niteliğindedir. Yeni bir çağ geliyor! Farkında mısınız?

Yıldız Sarayının İçki Defteri
“OL MAHİLER Kİ DERYA İÇREDÜR DERYAYI BİLMEZLER.” – HAYALÎ Alkollü içeceklerin yapımı ve tüketilmesinin tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Alkollü içeceklerin pek çok hükümdarın sofrasında ve işret meclisi denilen eğlence toplantılarında önemli bir yere sahip olduğu kaynaklarda görülmektedir. Alkollü içecekler arasında şüphesiz ki en çok tercih edilen, şarap olmuştur. Şarap, Türk-İslam devletlerinin saraylarında epey ilgi görmüştür. Gazneli Devleti’nden başlayarak Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine kadar Türk saraylarında içkinin yerini ve önemini kaynaklarla anlatan bu kitapta, Sultan Abdülhamid’in içki içip içmediği konusundaki tartışmalara, Yıldız Sarayı’na sipariş edilen içkilerin kayıt defterine ve defterin yeni harflere çevrilmiş tam metnine de yer verilmiştir. Osmanlı Arşivi Yıl...

Şamanın Özgürlüğe Giden Yolu
KOŞULSUZ SEVGİYLE GELEN ÖZGÜRLÜK! İnsanlık bir kriz yaşıyor! Savaş, yoksulluk, çevresel felaketler gezegeni bir yıkım noktasına getirdi. Çoğumuz derinlerde korku içindeyiz, hatta kırgınlık, öfke ve nefretle doluyuz. Toltek şamanları antik çağlardan beri bunların kökeninin, zihnimizde ve onların deyimiyle “acı çekme bağımlılığımızda” bulunabileceğini, ayrıca bu bağımlılıktan kurtulmak veya nihai bedeli ödemek arasında bir seçim yapmamız gerekeceğini anlatıyorlar. Toltek şamanı Don Jose Ruiz’e göre artık zamanı geldi ve bu ancak içinizde mümkün. Şamanın Özgürlüğe Giden Yolu’nda Ruiz size kişisel özgürlüğünüzü kendinize ve başkalarına yönelik koşulsuz sevgiyle bulmayı, ona sahip çıkmayı ve bunu yaparken acı çekme bağımlılığını kırmayı öğretecek. Böylece dünyada ihtiyaç duyulan değişimi gerçek...

Gizli Miras İstanbul
“Dünya tek bir devlet olsaydı, başkenti İstanbul olurdu.” – Napoléon Bonaparte Gelenekler bir anda ortaya çıkmaz ve bir anda ortadan kaybolmazlar. Sadece zamanın ruhuna bağlı olarak kabuk değiştirirler. Kulaktan kulağa, kuşaktan kuşağa aktarılanlarla medeniyetler büyür, bugüne ulaşır. Bugüne kadar rehber olarak ziyaret ettiğim tüm mekânlar, benim veya bu satırları okuyan senin gibi insanlar tarafından inşa edildi. Sonrasında ise bu yapılar, onları inşa edenleri dönüştürdü. Derdim, ufak detaylardan bir bağlam yaratarak devasa yapıların manalarını somutlaştırmak ve o yapıların nasıl olup da insanlığın mirası olduğunu aktarmak. Kentin geçmişinde bir yerde, bin yıl yaşamışçasına öyküler anlatan meddahlar gibi, İstanbul’u İstanbul yapanları; bakılmayan dehlizlerden, çıkılmayan kulelerden, beşik...

Sihirli Şeker Dükkanı
YENİAY VE DOLUNAYDA KAPALIYIZ. Tapınağın arkasında bir anda ortaya çıkan Alacakaranlık Çarşısı, bu dünya ile öteki dünya arasındaki boşlukta var olan gizemli bir mekândır. Burası, insanların dertleri ve kaygıları nedeniyle varlıkları dengesizleştiğinde onları içine çeker. Çarşının içinde, insanları karşılayan tek yer ise “Sihirli Şeker Dükkânı”dır. Dükkânın sahibi olan Kogetsu, tuhaf güçlere sahip şekerler satar ve her şekerin ardında yatan anlamı keşfetmelerini sağlar. Bu şekerleri satın alan müşterilerin hayatları yavaş yavaş değişir. Bu öyküler, okuyanlara acı ve tatlı bir yolculuk sunarken, insan ruhunun derinliklerinde saklı kalan duyguları okşuyor. Gönlünüze dokunacak bu hikayelerde, kendinizden bir parça bulacak ve Kogetsu’nun dünyasına adım atarken gerçek ile hayalin iç içe geçtiği...

Tabi ki Senden Hoşlanıyorum
“Kimseye anlatmadığım bir hikâye anlatmak istiyorum. Bu, sadece seninle benim bildiğimiz bir hikâye olacak.” Aniden kaybolan çocuk… Artık incinmek istemeyen kız… Derinleşen şüpheler ve sonunda ortaya çıkan sırlar. Titiz bir kurgu, tüyler ürpertici bir sürpriz. Nefesini kesen ve içine çeken tehlikeli bir hikâye. “Yıllarca zihnimin derinliklerinde yer alan kurgunun hikâyeleştirilmiş hali.” Lee Kkoch-Nim

Duayen
Büyük bir müzik dehası, zarif bir beyefendi! Sanatçı bir ailede doğdu, genç yaşlarında ilk bestesini yaptı. Aralarında Türkiye’nin süperstarı Ajda Pekkan’ın da olduğu birçok ünlü ismi sahneye ilk çıkaran o oldu. Eartha Kitt gibi dünyaca ünlü sanatçılara yol gösterdi. Kurucusu olduğu Çatı Kulübü, genç müzisyenler için bir okul, cemiyet hayatı için de popüler bir eğlence mekânıydı. Ülkemizi Hollywood’da tanıttı. Yabancı müzisyenler için iyi bir ev sahibiydi, yurtdışında da Türkiye’nin müzik elçisiydi. Türk olmakla gurur duysa da evrensel kültürü her zaman kucakladı. Kendisi gibi müzik aşkıyla yaşayan evlatlar yetiştirdi. Doksan yedi yıllık ömrüne pek çok başarı öyküsü sığdırdı. Zevk sahibi bir insan, hümanist ve sevgi dolu bir baba, Atatürkçü bir Türk vatandaşı, hayattan keyif almasını bilen...

İlişkilerde Denge Oyunu
“İLİŞKİ, İKİ KİŞİNİN DE KAZANMASI GEREKEN BİR DENGE OYUNUDUR.” ◆ Her karşılaşma, her çatışma ve her mutluluk anı, bizi daha derin bir bağ kurmaya davet eder mi? ◆ Peki, ilişkilerimizde gerçekten ne kadar sağlıklıyız? ◆ Suçlama ve eleştirilerin gölgesinde, sevgi ve saygı dengesini nasıl koruyabiliriz? ◆ İlişkilerde kendimizi nasıl ifade edeceğiz, çatışmaları nasıl yöneteceğiz ve daha anlamlı bağlar nasıl kuracağız? İlişkiler, hayatımızın en derin köşelerinde yer edinmiş karmaşık, bir o kadar da büyüleyici bir oyundur. Bu oyunda kazananlar, her zaman dengenin ve sağlıklı iletişimin peşinde olanlardır. Klinik Psikolog Tuna Tüner, kaleme aldığı bu kitapta, gönül ilişkilerimizin derinliklerine inerek iç dünyamızı keşfetmemizi ve ilişkilerimizdeki temel sorunları anlamamızı sağlarken, klinik tec...

Uyanış ve Tuzakları
Gerçek uyanış, başkalarının öğretilerinde değil, kendi hakikatinizde saklıdır; İçsel seyahatlerin yolları her zaman aydınlık ve güvenli değildir. Kimi zaman ışığın ardında karanlık gölgeler saklanır; ruhu besleyecek sözler, sahte rehberlerin dilinde azılı tuzaklara dönüşür. Yirmi yıllık bir gazeteci olarak kaleme aldığım bu kitap, gerçek ışığı arayanların karşılaştığı sınavları ve ruhani dünyayı kendi çıkarları uğruna sömürenlerin maskelerini düşürüyor. “Gerçek uyanışın” ne olduğunu açıklıyor. Spiritüel manipülasyonlara karşı yürekle aklın birlikte eşlik edeceği bir yol haritası sunuyorum size. İçsel ışığınızı bulmak için çıktığınız bir spiritüel yolculukta, kime güveneceğinizi nasıl anlayacaksınız, sahte rehberlerin cazibesine kapılmadan, hakikatin izini nasıl süreceksiniz? Spiritüel cami...

Kafamın İçi Kıyamet
ÇEVRENİZDEKİ İNSANLAR YENİ ŞARKILAR KEŞFEDİYORKEN, SİZ BİR ŞARKIYA TAKILI KALIYORSANIZ, KAYBETMİŞSİNİZDİR. Ben aslında iyi biriyim! Neden sürekli düşüncelere kapıldığımı bilmiyorum. Düşünmekten yorulduğumu biliyorum sadece. Beni yüzüstü bırakan insanları dahi kırmamak için, kelimelerimi seçerek konuşmak zorunda olduğumdan kızıyorum kendime. Doğru, insan giderken geride bırakamıyor geçmişini. Kırmamak için sustuğum, üzmemek için elimden geleni yaptığım, kavga etmemek için uzaklaştığım ve hak etmediği halde değer verdiğim o insanların bana bıraktığı tek şey kafamın içindeki düşünce kıyameti. Onur Kankaya, kendi yaşadığı deneyimleri, kafasında oluşan sorunları ve soruları bambaşka bir bakış açısıyla bizlere sunuyor. Belki de bu sorular hepimizin en derinimizdeki kendimize sorduğu sorulardır.....

Postmodern Cadılar
Yoksa gerçek aşkın cesur yürekli prensleri o güzel atlarına atlayıp gittiler mi? Güçlü kadınları iyi tanıdığınızdan emin misiniz? Güçlü kadınlar ağlamaz, incinmez, etkilenmez, sarsılmaz sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Güçlü kadınlar ağlarlar ama geri adım atmazlar, incinirler ama saldırmazlar, etkilenirler ama teslim olmazlar, sarsılırlar ama yıkılmazlar. Onların dik duruşlarının ardında ne çok gözyaşı, hayal kırıklığı ve yenilgi vardır bilemezsiniz. Güçlü kadınlar içlerine ağlarlar, öyle bir vazgeçerler ki gittikleri bile duyulmaz. Güçlü kadınlar gürültüsüzdür. Bağıra çağıra gitmezler, yıkıp dökmezler, parmak uçlarında hafif adımlarla çıkıp giderler, buhar olup uçarlar, aramakla bulunmazlar bir daha. Onlar gerçek aşkın kahramanları, samimi insanların yoldaşı olmaya razıdırlar sadece. İdare e...

Ne Günah İşlediysek Yarı Yarıya
“AŞKI YENİDEN İCAT ETMELİ BESBELLİ...” – ARTHUR RIMBAUD Aşk, aklın hükümsüzleştiği bir deneyim. Unutmayın ki insan irrasyonel bir varlıktır. Romantiktir, duygularıyla hareket eder. İnsan doğduğunda hayata aklıyla/zekâsıyla/rasyonelliğiyle değil, içgüdüleriyle katılır. İnsanın en eski dili, duyguları, arzuları ve itkileridir. Aklı sonradan icat etmiştir. Rasyonelliği, sonradan edinmiştir. Aşk, insanın akıldan/zekâdan/rasyonellikten çok önce tanıdığı bir duygu, bir deneyim, bir ihtiyaç, bir arzu, bir itki... Bu yüzden sevilmeye duyulan ihtiyaç, çoğu zaman yemeden, içmeden, paradan, unvanlardan, şöhretten çok daha elzemdir. Filozoflar, sanatkârlar, yazarlar, bilimadamları, âlimler, mucitler, dehalar, kâşifler... Onlar bile aşk karşısında en sıradan insandan daha güçlü ve bilge değillerdir. Aş...

Hayallerin Efendisi - Tolkien
‘’Zafer, yürekte başlar.’’ Bir hayal dünyasının en gerçek tanrısıdır Tolkien... Kurguladığı dünyalara gerçekliği inkâr edilemez bir tarih, bir coğrafya, bir dil ve doku yaratıp atfetmesiyle fantastik edebiyatın tahtına oturmayı başarmıştır. Tolkien’in dünyası yuvarlak değil düzdür ve tam merkezinde Orta Dünya vardır. Orta Dünya’nın her kavminin kendine özgü bir dili ve bir tarihi bulunur. Tam da bu güçlü niteliği sayesinde onun eserleri hayal dünyasında bir gerçeklik kazanır. Peki Tolkien eserlerinde ne anlatır, yarattığı dünyalar neyi sembolize eder, konuşulmayan dilleri nasıl tasarlayabiliyor, fantazya onun için bir kurgu mudur yoksa gerçekliğin sorgusu mudur, koyu bir Katolik ve dindar olmasının yazarlık kariyerine etkisi nedir, neden içinde büyük acılar taşıyarak yalnız yaşamayı tercih...

Hiçlik
“EN KORKUNÇ CANAVARLAR RUHLARIMIZDA GİZLENENLERDİR!” --EDGAR ALLAN POE Sevgili Okur, Bu kitap size yeni yanıtlar ve yeni bir yaşam vermek için yazılmadı. Yaşamı değiştiren, sorular ve o sorulara yüklediğimiz duygulardır. Ve birçoğumuz o duygularla yol alırız. Kahramanımız bir katile dönüşmek zorunda değildi. Cevapsız kalan yüzlerce soru onu önce yalnızlığa, terk edilmişliğe, güvensizliğe götürdü, sonra da korku, endişe ve öfke dolu yıkıcı bir tabiata dönüştürdü. Yaşama tutunabilmek için çıkış yolunu en yakınlarından gördüğü paganizm ve etkisinde çok kaldığı Enneagram’da buldu. Ve bunları kendisine göre doğru bulduğu yöntemlerle kullandı. Bir üstinsan olabilmek için eksik, yanlış ve baş edemediği duygu ve davranışlarını başkalarında gördüğünde onları öldürüp kendisinde de o duyguların ölece...

Öteki ve Ben
“Ben” doğuştan belli olan bir öz çerçevesinde, kendi doğası neyse, ona sadık kalarak gelişecek bir varlık değildir. O bir özden çok, bir potansiyeller manzumesidir ve olasılıklardan hangisinin ne zaman baskın çıkacağı dışsal şartlara göre sürekli değişir. “Ben” bir uzlaşımcıdır. “Öteki” ile her daim pazarlık halindedir ve bu pazarlık yaşamın her günü yeniden başlar. Dinmez bir ilişki içerisinde “ben” “öteki”leri, “öteki”ler “ben”i etkiler. Fakat “öteki”lerden ve “ben”den oluşan toplumda “ben” tek, “ötekiler” sayısızdır. Bu asimetrik ilişkide “ben”in “öteki”ler ve kendisi üzerindeki etkisi geride kalır. O, doğuşundan itibaren “öteki”nin gözetiminde, denetiminde ve danışmanlığında serpilir. Her gün yeniden inşa edilen bir kurgu olan “ben”, büyük oranda “öteki” tarafından belirlenir. Rimbaud’...

HAARP
“İsteseydim Manhattan’ı yerle bir edebilirdim!” – Nikola Tesla HAARP, ABD tarafından iyonosferin özelliklerini ve davranışlarını araştırmak üzere Alaska’da sürdürülen bir projedir ve mucidi ise gizemli bilimadamı Nikola Tesla’dır. HAARP projesi ABD tarafından ortaya konulan projeler arasında en tartışmalılarından biridir. Çünkü iklim kontrol, yapay deprem ve zihin kontrol silahı olarak kullanılabileceğine dair önemli iddialar ortaya atılmıştır. Türkiye’deki 17 Ağustos Gölcük ve 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinden Japonya’daki tsunamiye varana dek HAARP’ın izlerinin olup olmadığı tartışılmıştır. Derin Dünya Devleti’nin gizemli örgütü İlluminati acaba HAARP’ı kullanarak yapay deprem ve tsunamiler oluşturmak suretiyle nüfusları azaltmayı hedefliyor olabilir miydi? ABD’nin eski dışişleri baka...

Aptalların Bilgeliği
“ANCAK KENDİNİ BULDUĞUNDA BİLGİYE SAHİP OLABİLİRSİN. O ZAMANA KADAR SADECE FİKİRLERİN OLABİLİR.” Dar bakışlı kişilerin bilgelik zannettiği şeyleri sufiler genellikle ahmakça bulurlar, zaman zaman da tezat olarak kendilerini “aptallar” olarak adlandırırlar. İdris Şah’ın APTALLARIN BİLGELİĞİ’nde sözünü ettiği “aptallar” sufilerdir, çünkü onların bilgelikleri derinlere nüfuz eder, bu da sufileri bilgiyi yalnızca kitaplardan öğrenenler için erişilmez kılar. Hakikatin bilgeliğine dair hikâyelerle dolu olan APTALLARIN BİLGELİĞİ, içgörü kazanma ve aydınlanma yoluna düşenler için bir anahtar niteliği taşıyor. UNESCO Yılın En İyi Kitabı Ödülü olmak üzere iki altın madalya ve daha pek çok ödüle layık görülen bu kitap, tasavvuf öğretisinde kullanılan, deneyimsel felsefe ve eylem eğitimini gösteren, ö...