
Takımdan Ayrı Düz Yazılar
Takımdan Ayrı Düz Yazılar, tamamen gerçek olaylardan yola çıkan hikâyeler; röportajlı futbol adamı portrelemeleri ve futbol üzerine akıl yürütmelerden oluşuyor. Bütün yazıların ortak noktası futbolu biraz daha sevmeniz ama daha da önemlisi anlamanız umuduyla yazılmış olmaları. Kapitalizmin ve fanatizmin pençesindeki değil; felsefesi, keyfi, eğlencesi ve güzellikleri olan futboldur tabii burada bahsedilen. Fena halde hayata benzeyen bir futbol, dolayısıyla manipüle edilmemiş, hormon katılmamış yüzde yüz doğal futbol. Bu kitapta idealize edilen amacın salt kazanmak olmadığı, hatta kazanmanın hoş bir bonus’tan öteye gitmediği bir oyundur. Elbette "kazanma" kavramının her şeyin üstünde bir mertebeye yüceltildiği; başarı, cazibe, karizmayla eşanlamlılaştırıldığı bir dünyada bizimkisi hayal. Ols...

Sana Hep Benden Söz Edecekler
Her yara nasıl iz bırakıyorsa vücudumuzda, her aşk da böyle iz bırakıyor her birimizin kalbinde. Kimisi öyle derin açıyor ki o yarayı, kapanması yılları alıyor. Kimiyse dokunup çekiliyor sadece merak ettiği için. Biz o izleri saklamaya çalışırken başkası buluyor orayı. Tam burası diyor, işte tam buradan acıtmışlar senin canını. Sen ne kadar kapatmaya çalışsan da görüyorlar orayı. Boş verin görsünler, görsünler ki anlasınlar. İşte bizi biz yapan bu yaralar.

Ayasofya Da Gece Buluşması
O gece Ayasofya'dan sesler geliyordu... "Fatih Sultan Mehmet'le karşılaştığım ilk an ölecek gibiydim. Bal rengiydi gözleri... Ama en büyük hüznüm Eyüp Sultan Hazretleri'nin dışarıda öldürüleceğini bile bile çıkışını seyretmekti. Seslendim ama duymadı..." "Bizans İmparatoru I. Justinianus, eserini bir de benden dinle!"

Vazgeçtim
İnsan Sebepsiz Yere Terk Eder mi Sevdiğini? Aklı ve mantığı ele geçiren, aynı zamanda akla ve mantığa sığmayan bir duygunun içindeyim. Geriye bakarak gitmeye çalışıyorum. Kırık bir umut taşıyorum. Aklım sende kala kala senden gidiyorum. İnsan yarısında terk ettiği filmin sonunu merak eder mi? Ediyorum. Tüm yelkenlerim yırtılmış ama ben hâlâ rüzgârdan medet umuyorum…

Aşkla Kal
İnsan olmaktan yorulur bazen insan. Hayat yorar, aşk yorar, yalnızlık yorar, kalabalık yorar, gelen yorar, giden yorar... Sana sunulan hiçbir şeye alışma bu yüzden. Terk edenler yorar... Daha az güvenmeye, daha az sevmeye ve daha az inanmaya tecrübe diyorlar. Ama bu tecrübe değil, tecrübeyi doğru kullanamamaktır. Daha az güvenmek, güven sorunu yaratır. Gerektiği kadar güvenmelisin. Daha az sevmek yalnızlığı getirir. Hak ettiği kadar sevmelisin. Daha az inanmak inancını zedeler. Neye ne kadar inanman gerek, onu bilmelisin. İnsanlar terk edilerek terk etmeyi, aldanarak aldatmayı öğreniyorlar. Oysa terk edilen sadakati, aldatılan dürüstlüğü öğrenmelidir. Hayatın getirdiği sevinç ve mutlulukları nasıl kabul ediyorsak, onun sunacağı kederleri de aynı olgunlukla kabul etmeliyiz. Bu dünya bir imt...

Söz
Altını çize çize okuduğunuz kitaplar vardır. Çok sayfalı kalın kitaplardır bazen bunlar. Günler, haftalar, hatta aylar sürer okuyup bitirmek. Bitirdiğinizde belki size hiçbir şey vermez o kitaplar ve harcadığınız zamana üzülürsünüz… Ama bir bakarsınız ki aklınıza bir çivi gibi mıhlanan altını çizdiğiniz o cümleler hayatınızı değiştirmiş, koca bir romandan kalan altı çizili üç-beş satır size hayatın anlamını öğretmiştir. Kahraman Tazeoğlu, bu kitabında, yukarıda bahsettiğim altı çizili satırları hayatınızı değiştirecek o cümlelelere dönüştürerek, sayfalar dolusu kitaba gerek bırakmadan okumanın rahatlığını sunuyor. Tazeoğlu, bu kitabında yalnızca yayınlanmış eserlerinden değil, yeni yazmış olduğu aforizmalarından da faydalanıyor. Her biri birer 'Özlü söz' olan bu cümleler, kiminizin not def...

Meğer Annem Haklıymış
–– Seni doğuracağıma taş doğursaydım! – Senin çocukların da aynısını sana yapsın inşallah! – Hep babanın tarafını tut sen. – Benim günahım neydi de… – Bana anne deme! – Kanser ettiniz beni. – Kızdım mı adım kızdı oluyor! – Öleyim de kurtulun benden! – Gün yüzü göstermediniz bana. – Kime çektin sen bilmem ki? – Seni alan üç gün sonra geri getirir. – Yaptığın banaysa, öğrendiğin sana. – Sen dururken ben mi gideyim ekmek almaya?! – Seni dokuz ay karnımda taşıdım ben! – Sana da iyilik yaramıyor. – Doğru, ben kimim ki zaten?! Bu ve benzeri serzenişlere maruz kalmış… Kola almak için para istediğinde ne kolası karpuz var dolapta cevabını duymuş… Hava kararmadan evde olması gereken… Bereketi kaçıyor diye; misafire hazırlanan sıcak köftelerin, böreğin yanından kovulmuş… Aynısından evde var veyahut ...

Bayan Hiçbiri
Artık '80'lerde yaşamıyoruz. Kırmızı ruj sürüp, evi derleyip toplayıp, çocuğunu temiz pak giydirdiğinde "4 çekerli kadın" olduğun günler geride kaldı. Neslimiz lanetlendi… Çocuk yap; ama kilo alma. Kariyer sahibi ol; ama çocuğunun bakımını aksatma. Hem bebeğine hem kocana hem de kendine vakit ayır. Gece arkadaşlarınla dışarı çık; ama sabah yedide kalkıp yavrunun kahvaltısını hazırla. Etraf bekâr kadın kaynıyor, aman gözünü dört aç, kocanı kaptırma! Hatta öyle ki bu devirde bir anneye yapılan en büyük iltifat: "Seni gören anne olduğuna asla inanmaz."21. yüzyıl kadınının "anne gibi anne" olması sessiz sedasız bir sözleşmeyle yasaklanmış da haberimiz yok. Merhaba ben Ela. Kim miyim? A) Şefkatli bir anne B) Ateşli bir sevgili C) Kariyer sahibi bir iş kadını D) Hepsi E) Hiçbiri Cevap veriyorum:...

Kadın Tamircisi
Siyasetimiz erotik, tarihimiz pornografiktir, ablalar abiler.Âşık olmak ayıp, üremek şereftir!Bu, Vatanperver Zürriyet Efendi'nin soyunun özelliğiydi Oğullar taşakları üç torbalı ve iki yumurtalı doğuyor, içlerinden yalnızca birinde üçüncü yumurta bitiyor, biter bitmez beyne zürriyet sinyalleri yolluyor, ilk sinyalde adamı esir edip, ele geçiriyordu. Asabi Efendi her hafta karısının üstüne yeni kuma getirmeye başladı İrade yerine üçüncü yumurta kodluydu genlerin seçtiği kişide ve tek bir davranış sinyali gönderiyordu merkeze: Hücum!Kadın Tamircisi, seks ve iktidar penceresinden bakarak, erkek egemen toplum hayatı ve siyasetiyle alay ediyor. Burnumuzun dibindeki gerçekliği kıvrak bir mizahla apaçık ortaya sererek ezber bozuyor!