Piyasadan Büyük Alacağımız Var
"Mühim olan kimsenin görmediği zamanlarda doğru olanı yapmaktır." -J.C. Watts-"Kimse yoksa yere düşen dondurmanı parmağınla sıyır ye."-Mesut Süre-Pansiyonda ortak mutfak gerginliği... Ailecek mutfaktakeyifle yemek yerken, siyah deniz şortlu zayıf bacaklıadamın gelip dolaptan bira alması.-İlker Gümüşoluk-Hâlâ açıp açıp izlerim Dört Nikâh Bir Cenaze filmini...İzledikçe inanamam. Mustafa Sarıgül nasıl olamaz o filmde... Nasıl?-Kemal Ayça-
Panaya Kapulu Meryem Ana Evinin Sırrı
Bu kitap, Türkiye için çok önemlidir. Okuyacaklarınızın ardında ciddi beklentiler, umutlar ve uzun vadeli amaçlar bulunmaktadır. Meryem Ana Evi ve mezarına ilişkin cevapsız sorular, mezarda olduğu varsayılan İncil üzerine binlerce yıldır tartışmalar sürmektedir. Zira bu kayıp İncil kimin eline geçerse, Hıristiyanlık dünyası kadar İslam dünyası açısından da çok farklı sonuçlar doğuracaktır. Çünkü günümüzün küresel gücünü yönlendiren Neo-Con Evangelist Bush ve çevresi, teolojik adıyla Aziz Evangelist Yuhanna’nın ‘Apocalyps’i yani kıyameti anlatan vahiy’ine büyük önem vermektedir. Vatikan’ın Aziz Pavlus ve Protestanların Evangelist Aziz Yuhanna üzerinden sürdürdükleri amansız mücadele Panaya Kapulu Meryem Ana Evinin bilinmezlerinde kilitlenip kalıyor. Panaya Kapulu’nun gizemi günümüzde gidere...
Okuryazar.tv
Okuryazar.tv, internet ortamında yayımlanmaya başladığında ‘Türkiye’nin kültür ve düşünce gündemini kitaplar üzerinden izlemeyi ve tartışmayı hedefleyen bir söyleşi platformu’ olarak kendini tanımlamıştı. ‘Kitapların prizmasından yansıyan tüm renklere açık olmak, ustadan çırağa, hocadan öğrenciye, uzmandan meraklıya kurulu tüm köprülerde konaklamak istiyoruz’ demiştik. Elinizdeki kitap, okuryazar.tv internet sitesinin birinci yılında, bir yıl boyunca dikkat çekmeye çalıştığımız kitaplardan 100 tanesini içeriyor. 100 yazarla, kitapları hakkında yapılmış 100 söyleşinin bir araya geldiği bu seçki, okuryazar.tv’nin birinci yaş kutlaması... Umarız ki okuryazar.tv internet sitesi, bundan sonra da kitapların, iyi edebiyatın, özgür düşüncenin ses bulduğu bir platform olmaya devam eder, bu renkli, ...
Kırmızı Günler
Bozkurt Nuhoğlu, 68’in ruhun en iyi yansıtan öğrenci liderlerinin başında geliyor...27 Mayıs darbesinin altyapısını hazırlayan 28-29 Nisan Olaylarının içinde yer alan genç bir eylemci...Deniz Gezmiş gibi “heyecanlı ve fevri“ bir kitle önderini bile kontrol etmeyi başarabilen bir ağabey...Deniz Gezmiş’i gerilla savaşından vazgeçirebilmek için Odtü ormanlarında 10 saat dil döken bir demokrat...1970’li yıllarda yüzlerce devrimci mahkumu savunan bir avukat...Ve halen devam eden bir mücadele ruhu...Kırmızı Günler’i, bu kez Bozkurt Nuhoğlu’ndan dinleyin...
Kaybedilmiş Zamanlar Ülkesinden
Bugüne kadar devletin ve siyasetin hep zirvelerinde oldum. Geriye dönüp baktığımda, yapabildiklerimle yapmak istediklerim arasında inanılmaz bir fark olduğunu görüyorum. Örneğin; kendimi adadığım Sağlık Reformları’nı ilk defa 1995’de parlâmentoya göndermiştik.Yıl 2006... Tamamı halâ yasalaşmadı.Bu sadece sağlıkta değil, tüm hizmet alanlarında böyle oldu ne yazık ki.Bu ülkenin insanları, ödedikleri maddi manevi fedakârlıklarının karşılığını hiçbir zaman alamadılar. Hak aramak yerine, "çare" diye kadercilik ve fırsatçılık girdabına kapıldılar onlar da.Sonuç: Günde bir dolarla geçinmeye çalışan milyonlarca fakir insan.Ben yazılarımı size işte buradan, "Kaybedilmiş Zamanlar Ülkesinden" yazdım.Daha çok zaman kaybetmeyelim diye...
Kadınlar ve Türkler Hakkında Bildiğin Her Şey Yanlış
Türklerin, anadolu’ya ilk geldikleri dokuzuncu yüzyıldan beri başlarına gelen her olay komplodur.Türkler sadelikten hoşlanmazlar, hayatı zorlaştırmaya çalışırlar… ilk defa gidilen bir lokantada sipariş edilen yemek büyük olasılıkla adında “karışık” kelimesi geçen yemektir.Türkler pratiktir. iki dakikada savaşa ve aşka hazırdırlar. ölüm türklerin hayatında her yerdedir.Kadının erkekte aradığı cesaret, kuvvet ve kararlılıktır. kadını etkilemek isteyen erkeğin entelektüel görünmesi saçmadır. kadınlar üstün zeka ve dahilikten hiç etkilenmezler. sokak köpeğine benzeyen bir erkek, kadın için daha çekicidir. kadın içgüdüseldir ve seçiminde tamamen içgüdüsel davranır.Rüşdü paşa, hakikat diye bildiklerimizin aslında şaka olduğunu ispatlıyor…Alışılageldik düşünceyi altüst ediyor…Türkçede yazılmış en...
Filozoflardan Seksi Şeyler
Elinde keser sapı ile sap gibi ortada kalmak istemiyorsan, sevişmenin altın kurallarını bileceksin! -Zeus-"Erkeklerin sevişebilme süresi, ortalama bir buçuk dakikadır." -Afrodit- "Yıllanmış şarap nasıl damakta lezzet, ruhta şehvet uyandırırsa; yıllanmış sevgili de yatakta şerbet, dudakta lezzet, ruhta ebediyettir." -Ömer Hayyam- "Erkekler, biz kadınlara bahşedilmiş hediyelerdir." -Cleopatra-"Bir kadına gidiyorsan, yanına kamçını almayı unutma." -Nietzsche- "Cinsel eğilimlerin temeli hazdır." -Freud- "Sevişmeyi uzun tutmak ve uzun tutabilmesi için erkeği eğitmek görevi olan benim gibi biri, en az dört saat sevişebilir." -Sayuri- "Allah’ım kamçımı benden önce öldürme!" Neyzen Yasaklar ilgi çekicidir. Onları ihlal etmekse karanlık bir zevk verir. Ürperti dolu, adrenalin seviyesi yüksek bir ze...
Fenerbahçe
"Futbol, sadece futbol değildir." Hele insanları tribünlere çıkaran ve milyonları seyirci haline getiren bir araç hiç değildir. Futbol paylaşımdır. Oynayanlarla izleyenlerin aynı amaçta buluşması için, varlık ile yokluğun böylesine eşitlendiğini başka bir yerde göremeyiz. "Skor’un" çok daha ötesine giden, toplumsal nitelik ve sorumluluk bilinci geliştiren, barışa yönelmiş en etkili "uzun pas". Bunun için önce kurum olmak gerek. Bunun için yüzyılı aşkın yaşamak gerek. Bunun için hücreyi soyunma odası gibi görmek gerek. Eğer koşullar gerektiriyorsa formayı çıkarıp kefeni giymek ve başkaları yaşasın diye Arif bey ve diğerleri gibi şehit olmak gerek. Sahada ve sperde "savaşan Fenerbahçe"yi yazmak nice başkanın yöneticinin ve futbolcunun nasıl sehpadan döndüğünü nasıl hapishaneye düştüğünü hatt...
Enerjiye Açılan Karanlık Kapılar
Eğer çok kısa süre sonra elektrik kesintilerinin başlamayacağından eminseniz bu kitabı okumayın. Bindiğiniz araba yakıtının tükenmeyeceğinden eminseniz bu kitabı okumayın. Asya’daki petrol zengini kardeşlerimiz ile bir gün ekonomik bir güç birliği oluşturabileceğimize inanıyorsanız bu kitabı okumayın. Boru hatları üzerindeki fiber-optik sistemler ile ülkenizin yerden dinlenemeyeceğinden eminseniz bu kitabı okumayın. Ülkemizin 1738 deresini daha tahrip etmeden dere tipi hidroelektrik santrallarının kurulabileceğine inanıyorsanız bu kitabı okumayın. Elinizdeki tek taş yüzüklerin, kolyelerin, küpelerin taşlarının gerçek elmas olduğuna inanıyor ve verdiğiniz para karşılığı olduğunu düşünüyorsanız bu kitabı okumayın. Türkiye’deki altın madenlerinin tesadüfen çalıştırılamadığına inanıyorsanız bu...
Yalnız Değilsin
"Hakikate ulaşmak isteyen, öfkesinden ölmeyi göze almalı..." Yürekleriyle yazan, konuşan, eleştiren ve bilincimizi aydınlatan dört kadın bir araya geliyor. İsimler, farklı görüş ve düşüncelere sahipler ama belki de onları bir araya getiren ortak payda, Türkiye sevdaları, samimiyetleri ve inançları... Alev Alatlı: Olayları sükûnetle karşılıyor. Tek tahammül edemediği, körü körüne inançlar ve karanlık... Düşünülmeyeni düşünüyor ve felsefesi ile kendimizi "sorgulamaya" davet ediyor. Ayşe Kulin: 25 sene kitabını yayınlatacak yayınevi bulamadı. İnancını hiç yitirmedi ve bugün Türkiye’nin en çok okunan ve sevilen kadın yazarlarından biri oldu. Nurşen Mazıcı: Renkli kişiliği, bilgi birikimi, olaylara bakış açısı, analizleri ve direkt söylemleri kimine göre "aykırı". Oysa o, aykırı değil, gerçekçi...
Veryansın
Bu insanların başında kubbe yok. Allah ile aralarına birileri girmiş. Bir duvar çekmiş, onları labirentlere almışlar. Tabiatın ırzına geçilirken, nükleer bombalar dünyamıza tehdit oluştururken, nerede bilim adamları, aydınlar? Eskiden belediyelerde kadrolu fareler vardı. Rögarlar sıkıştığında bu kemirici fareleri kanalların içini kemire kemire açsınlar diye atarlardı oraya. Rögar fareleriydi bunlar. Şimdi aydınlarımız, AKP hükümetinin başına bir sıkıntı geldiği zaman köşelerden rögarlara atılan fareler gibiler... AKP’nin, inşaat şirketlerinin, altın şirketlerinin, nükleercilerin önünü açmak üzere görev üstlenip Amerika’nın, iktidarın rögar fareleri oluyorlar... Bu rögar farelerinin şöyle dönüp de göğe, şu sonsuz semaya bir baktıkları yok. Bu topraklarda istediğimiz, altına gireceğimiz küçü...
Türkiye’de Ruhlar ve Ruhçular
Bu kitap, çoğumuzun merak ettiği ancak merakını dışa vurursa bilimsel olmadığı önyargısı ile karşılaşacağı kaygısını taşıdığı bir konuda. Üstelik yaşadığımız ülkede olanları ele alıyor. Ata Nirun, Türk Ruhçuluğu’nun anatomisini bir belgesel tadında sunuyor. Politikacıların, sanatçıların, bilim adamlarının ve özellikle de sosyetenin “Ruh“larla olan ilişkileri ise okuyanları hayrete düşürüyor.Ancak önemli olan kimin neye inandığı ya da neyi inanç olarak seçtiği değil. Kim ne düşünüyor, düşüncesinin peşinden nasıl koşuyor, aslolan bu.Aslında konu evrensel. Tıkandığı nokta da evrensel! Sonuç; Türk Ruhçuluğu kaçırılan bir fırsat. En azından uzaklaşan kimlikler yönünden... Yazar, Ruhçuluğun başarısızlığının, insan ruhunun susadığı manevi doyumu bir türlü gideremediği için özellikle ülkemizde rad...
Türkiye’de Ölmeden Önce Açmanız Gereken Gizemli 78 Kapı
"Bu kitapta, dünyaca ünlü mitlerin ve inançların bizdeki koordinatlarını okuyacak ve şaşıracaksınız. " Gizem tur sizi bekliyor. Eğer gerçekten yaşamınızın en azından bir bölümünü Indiana Jones gibi yaşamak istiyorsanız ve şu veya bu şekilde dünyanın bir yerlerini gezebilme fırsatını elde edebilirseniz, görmenizin şart olduğu yerler vardır: Mısır’da Giza Piramitleri, İngiltere’de Stonehenge, Paskalya Adası, bir İnka antik kenti olan Macchu Picchu gibi bilinen ünlü ve kutsal gizem merkezleri gibi... Ama böylesine popüler örneklerin karşısında onlardan hiç aşağı kalmayan bir de Türkiye gizemleri vardır ki, saymakla bitirilemez. Ve çok kişi de bu gizemleri bilmez... Bu kitapta, belki de Bodrum gibi birçok kez gittiğiniz yerlerde neleri atladığınızı, fark etmediğinizi görecek ve öğreneceksiniz;...
Tuvalet Dili ve Edebiyatı
Araştırmacı-Yazar Clou Zett, Türkiye’ye geldi, araştırdı ve tuvalet kültürümüz üzerine muhteşem bir kitap yazdı...Şöyle diyor Zett; "Uzun yıllar Türkiye’de yaşadım ve genel-özel her türlü tuvalete girip çıktım. Türkiye’deki tuvaletlerin temizlik sicili pek parlak olmamasına karşın, Türklerin tuvaleti ve temizliği bütün dünyaya öğrettikleri noktasında kesin ve şaşırtıcı bir yargıları var. Biz şu millete öğrettik bu millete kurs verdik diye övünmelerine karşın, bir türlü kendilerinin öğrenememeleri manidardır." Clou Zett bu çalışmasında Türkiye’de yazılı olmayan genel tuvalet kurallarından tuvalet mimarisine, tuvalet kültüründen tuvalet dili ve edebiyatına, taharet musluğundan tuvalet terliklerine, tuvaleti fayansla kaplamanın nedenlerinden tuvalet kağıdının icadına pek geniş bir alanda kısa...
Tarladan Şanghay’a
Herkes gibi fakirdi. Hafta sonu inşaatlarda harçlığını çıkaran öğrenciler arasındaydı. Türkiye’nin en iyi üniversitesine gitti. Boğaziçi’ne... O orada öğrenciyken ben de gazetede çalışmaya başlamıştım. Arkadaşlığımız İstanbul’da dostluğa dönüştü. Ve bugünlere geldik.-Mustafa Ünal-Kenardan merkeze seyahat yorar, yıpratır, hayatın tadını kaçırır. En azından ekşitir. Ali Rıza dostumda böyle olmamış. Evet, elinizdeki kitap bir isyan öyküsüdür ama topluma değil kadere... O yüzden çatışmacı değil ve fakat imanlı... Ağlatan değil, "Ben de yapabilirim!" umudunu aşılayan bir isyandır. Ezcümle bu kitap Ali Rıza Koç’a benzer... Ama içinde hepimizden bir parça vardır.-Enis Berberoğlu-Ali Rıza, içindeki girişkenlik ruhunu Boğaziçi Üniversitesi’nin atmosferinde çok başarılı bir girişimcilik ruhuna çevir...
Şike Şike Futbol
Şike, hep konuşulan ama hiç ispatlanmayan bir vakıa. Rüşvetin olduğu gibi şikenin de belgesi olmuyor genellikle. Belgesi olmadığından varlığı hissediliyor ama ispatlanamıyor. Hâlbuki şike "endüstriyel futbolun" doğal bir uzantısı. Spora kâr hırsı karıştı mı, sportmenliğin yerini şikenin alması da kaçınılmaz.Parayla, rüşvetle, tehditle veya hatırla spor müsabakalarının sonucunu belirleme demek şike. Böylece sahadaki yarışın yerini ceplerdeki yarış almış oluyor. Buna karşın yaratılan illüzyon müthiş; seyirci yarışın sahada, kas kuvvetine dayanarak yapıldığını sanıyor. Buna karşın "sahada kazanmanın yetmeyeceği", "masada da kazanmak gerektiği" de genel bir kanı. Bu çelişki, "kazanmak için her yol mübah" zihniyetinin de yaygınlığının bir kanıtı...Son yıllarda söylentiler o kadar yaygınlaştı ki...
Sosyal İslam
Şunu unutmayın ki; yakınlık bağları (aile, yakın çevre, komşular, arkadaş çevresi, mahalle) çözüldükçe pusuda bekleyen bankaların eline düşeceksiniz. Her Cuma imam minberden şu ayeti okuyup öyle iniyor: "Allah adaleti, ihsanı ve yakın çevrenizi (zi’l-gurba) gözetmeyi/vermeyi emrediyor." (Nahl; 90) Fakat dinleyen kim, anlayan nerede? İnsanların artık kendi anne, baba, akraba, kardeş ve arkadaşına bile parasını veremeyip güven içinde bankalara götürüp yatırmasının, hangi çözülme, yalnızlaşma ve arkasından gelen korku (havf) ve kaygı (huzn)’dan beslendiği sanırım anlaşılıyor. Bu, toplumdaki yakınlık bağlarının (zi’l-gurba) yani "sosyal"in çöküşüdür. Burada ortaya konan İslam’ın "sosyal" içeriğinin ne anlama geldiğini tekrar düşünün. Düşünmekle kalmayın güncelleştirin. İşte bu kitap, yalnızlaş...
Salı’nın Sırrı
İstanbul’da sessiz bir 3 Mart gününde günlerce konuşulacak bir olay yaşanıyordu. 17 yaşındaki lise öğrencisi Münevver Karabulut, erkek arkadaşı Cem G. tarafından bıçaklanarak öldürülmüş, kafası testereyle kesilerek gitar kutusuna, vucudu ise bavula konulup çöp konteynırına atılmıştı. Son dönemin en çok konuşulan olaylardan biri olan "Münevver Karabulut" cinayetindeki bir çok iddia bu kitapta gün ışığına çıkıyor. Saklandığı yeri tespit edilemeyen Cem G. 197 gün sonra avukatı tarafından polise teslim edildiği noktada bulunan şüpheli 2 kişi kimdi ve ne anlama geliyordu? Cem G. ile Münevver arasındaki cinayetin sır perdesi neydi? Münevver, günler önce öldürüleceği "Salı" gününü nasıl hissetmişti. Vahşetin şifrelerine kadar uzanan ikili arasındaki diyaloglarda müthiş ayrıntılar gizli. Cinayetin...
Hayat Oyunla Başlar (0-3 Yaş)
Oyun yaşamın provasıdır...Oyun nedir?Oyun, bir çocuğun motor, zihinsel ve dil gelişiminin yanı sıra psiko-sosyal ve ruhsal gelişimini de destekleyen en önemli araçtır. Özellikle erken çocukluk döneminde çok değerlidir. Tabii ki oyunu ve oyunun en önemli aracı olan oyuncakların sağlıklı tüketimini ve geliştiriciliğini önemsemek gerekir.Her çocuk öğretici oyunları ve kavramları, hayatın içinde her koşulda öğrenebilir. Okulda da öğretmenleri aracılığıyla edinebilir. Çocuklarımızın hayatında oyunun geliştiriciliğini önemserken, oyun sırasında alınan keyfi arka plana atmak, anne baba ve çocuk arasındaki ilişkinin önüne geçerek yalnızca öğreticiliğin önemsendiği bir zorunluluk haline gelir.Oyunun, kendi içinde mükemmel bir dizaynı olduğunu, heyecan ve keyif olduğu sürece oyunun doğal bir öğretic...
Doğumun Ruhu
Doğumuna sahip çık sevgili anne!Unuttuğun potansiyelini hatırla, çünkü milyonlarca yıllık genetik kodlarında doğumu nasıl yapacağın zaten mevcut. Sen daha doğarken doğurmayı biliyordun aslında...Şimdi sahip olduğun hamilelik, doğum ve annelik güdüsünü yeniden hatırlama zamanı...Her kadın doğumla birlikte kadınlığına anneliği de ekler. Bu kitap sizin doğum yolculuğunuza, bebeğinizin doğduğu bu yeni dünyaya kolay geçiş yapmasına yardımcı olmayı amaçlıyor. Hamilelik, doğum ve sonrasında bebeğinizle beraber deneyimleyeceğiniz emzirme, uyku, duyu gelişimi konularına da farkındalıkla geçmenizin yollarını sunuyor.Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik Bölümü mezunu olan Ayşe Öner, kırk yılı aşkındır doğum hemşiresi... Hayatını annelere ve anne adaylarına adamış bir beyaz melek. Doğumun ve bebek bakman...
Akilus
“İnsan, aklın sınırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye ulaşamaz.”– EinsteinBu kitapta okuyucuyu fazla yormadan, aklın sınırlarını da zorlayacak ve geliştirecek şekilde 149 soru bulunmaktadır. Bu sorular çeşitli etkinliklerle ve önemli bilgilerle de takviye edilmiştir. Sorular farklı zekâ ve mizaç türlerine göre çeşitlendirilmiştir.Sorular analiz, sentez, parça-bütün ilişkisi, problem çözme, karar verme, dikkat ve odaklanma, kavram becerileri, üçboyutlu tasarım gibi düşünme gücünü geliştirici niteliktedir.Unutulmamalıdır ki, düşüncenin gücü zekânın gücüdür.
Saklı Sözlük
“Halk diline kulak vermek” diyor Nurullah Ataç.Yazı dilimizin kuruluş aşamasında bu yapılmadı, bu nedenle geçmişte bir dil mezarlığı bırakıldı.Kaşgarlı Mahmut’tan başlayarak, R. H. Karay, M. Ş. Esendal, R. N. Güntekin, O. C. Kaygılı, Halikarnas Balıkçısı, Orhan Kemal, Fakir Baykurt, Yaşar Kemal, Mehmet Seyda, Rıfat Ilgaz gibi halk diline kulak veren yazarları kısmen de olsa tarayarak elde ettiğimiz; ihmal edilmiş, edebiyatta, yazılı kaynaklarda şöyle bir görünüp kaybolmuş ya da kaybolmak üzere olan sözcükleri, ayrıca halk dilinin “yerel” diye dışlanmış söz varlığını bulacaksınız bu sözlükte.Saklı Sözlük, yüzyılların ihmali, ilgisizliği, bilinçsizliği yüzünden dil dışı bırakılmış bir dilin sözlüğüdür.
Uykunun Sihirli Gücü ve Tehlikeli Ninni Elektrosmog
Uyku hijyeni ve uykusuzlar için doğal terapi yöntemleriElektromanyetik alanlardan korunma yollarıProf. Dr. Hüseyin Nazlıkul “uyku” ve “elektrosmog” hakkında bize çok önemli uyarılarda bulunuyor. “Uyku sorunu yaşayan mutsuz çoğunluk koyunları saymanın, ılık süt içmenin veya yatakta doğru pozisyonu bulmanın işe yaramadığını bilir” diyen Nazlıkul, bir yandan uykusuzların hangi tehlikelere açık olduğunu anlatıyor, bir yandan da uyku bozukluğunu alt etmenin doğal reçetelerini veriyor.“Uykusuzluk”, stres ve depresyonun kol kola dolaştığı bu teknoloji çağında ne yazık ki tek tehlike değil. Prof. Dr. Nazlıkul, cep telefonları, yüksek gerilim hatları ve baz istasyonları tarafından yayılan gözle görünmeyen elektromanyetik “sis” yani elektrosmog tarafından nasıl kuşatıldığımıza da dikkat çekiyor.Aslı...
Başbakandan Korkan Kedi
“Deli” diye akıl hastanesine yatırılmış düzen karşıtı, şirin, tonton bir emekli öğretmen… Sürekli, kendi gençliğinden “Gezi” gençliğine kadar geçen o uzun süreçte yaşadıklarını anımsıyor. Böylece de, dönemin kadın erkek ilişkilerini, aşklarını, cinsel yaşamını, değişen toplumsal yapıyı, belleklerden silinmeyen olayları ve ülke gerçeklerini, okuru sık sık güldüren bir biçimde sergiliyor.Tanınmış Tiyatro ve Mizah yazarı Kandemir Konduk siyasi mizahın sesinin kısıldığı, komedinin şaklabanlık sanıldığı bir dönemde güldürse de, gülüp geçilmeyecek çok çarpıcı bir kitapla karşımızda.