
Devrim Erbil'de Öz'ün Ritmi T/öz
"Kavramın zihinde, nesnesinin ise zihnin dışında yer alması, kavramlar ile imledikleri arasında tam bir örtüşme olmasını önler. Yaşamı zihnimize düşürmeye yönelik her girişim, çaresiz yenik bir tasarıdır. Varoluş gereği yaşamı tam olarak kavrayamayız. Kavranılamayanı dile getiremeyiz; fakat resmedebilir miyiz? Erbil’in resimleri, bu soruyu olumlu yanıtlar. Ressam, yaşamın kavrayamadığımız öz’ünde, kendisini duyularımızdan gizleyen bir görünmeyenin var olduğu kanısındadır: ritim. Günlük yaşamda kendisini gözlere kapatan öz’ün ritmi, Erbil’in resmiyle birlikte görsel bir dile tercüme edilir. Görüngüler dünyasında görüntüsü olmayan ritim, Erbil’in aşkın betimlemesinde görüntü haline gelir ve izleyicilerin ortak aklı bunu tanır. İzleyici, kendisinde var olduğunu bilmediği yepyeni bir alana açı...

Siyah Odadan Hikayeler
Sürekli güncellenen ve hızlanan ortak yaşayışın dayattığı koşturmacada gözümüzden kaçanlar, değerlerimizden eksilenler, aslında ruhumuzun, perdelerini açmayı unutmadığımız müstakil odalarında birikiyor. Giderek azalan göz teması, donan ses tonları, kaybedilen mana, bizi çekildiğimiz o iç köşelerde buluyor. Alper Saldıran, ikinci kitabında bu kez siyah odaya giriyor. Burada da konuşan mobilyalar, ağaçlar, kedi ruhlu kadınlar, ustadan çırağa aktarılan tecrübeler arasında dolaşıp, hayata kaleminin gözünden, bizimle birlikte yeniden bakıyor.

Daima Şık
- Şıklığı ve Zarafetiyle Gazi Mustafa Kemal - Liderler, hem giyim kuşamları hem de hal ve davranışlarıyla, sözcüsü oldukları toplumun dış ilişkilerdeki temsilcisi, iç ilişkilerdeki rol modelleridirler. Giyimde ince bir zevk, duruşta göz ardı edilemez zarafet, düşünce ve eylemleri de bütünler, destekler, parlatır. Savaş koşullarında bile askerlerine derli toplu ve temiz giyimi emreden Gazi Mustafa Kemal, hedeflediği çağdaş Türkiye’yi önce kendi sırtında taşıyor; fraklardan golf pantolonlara, silindir şapkalardan saatlere kadar giyim kuşamındaki ayrıntılarla büyük atılımlara imzasını atıyordu. Batı’yı taklit etmiyor, ondan esinleniyor, bu yeni modaya kişisel dokunuşlarını da katarak özgün tarzını yaratıyordu. Derimod’un kurucusu, işadamı Hasan Yelmen ve Prof. Dr. Emre Kongar, Gazi’yle zaman ...

Bütün Şiirleri
Barış Pirhasan’ın 1985-2012 yılları arasında yazdığı tüm şiirleri bu kitapta toplandı. Durmadan koşan, durduğunda bile giden ve en huzurlu anında bile kıpırtılı şiirler bunlar. Hâlin, hareketin, oluşun zarif tariflerini vermiyor; gelişigüzel, alışılmış, sığ ve süslü ne varsa, onun röntgenini çekiyor. Şair bir yandan kendini de dikizliyor. Aşk ve kedi, Amerika ve hastanedeki melekler, kırmızı tarihten sallanan beyaz mendiller, coşkulu bir ritimle birbirine karışıyor… – Aşkla Kedi Arasındaki Yedi Benzerlik (2012) – Babam Benden Hiçbir Şey Anlamıyor (1995) – Tarih Kötüdür / İmzasız El Yazıları (1985)

Oyun Kuruculuktan Oyun Bozuculuğa
"Bu kitapta kendi ülkemiz de dâhil olmak üzere dünyada ne kadar çok yalancı siyasetçi olduğunu ve bu yalancıların tasarrufları yüzünden insanların ne kadar çok çektiklerini dış politika perspektifinden anlatmaya çalıştım." Emekli Büyükelçi Murat Özçelik, ABD ve Ortadoğu ülkeleriyle görüşmelerinin, yürüttükleri ortak çalışmaların tecrübesiyle, hem ülkemizde hem de dünyada politik manipülasyonların, kavramsal derinliği alınarak içi boş sloganlar haline getirilen değerlerle insanları ayrıştırma politikalarının benzerliğine örnekler veriyor. Kitap, 21. yüzyıl dış politikasının ana parametreleri sunarken; kaçınılması ve yapılması gerekenlere değiniyor, "umutlu" tabloyu nedenleriyle birlikte çiziyor.

Süslü Hatıralar Sahnesi - Ruberu
– Zaman ötesi rüyalarda gezenlerin kitabı – Bir ruha sıkışmış iki cisim, bir paranın iki yüzü gibidir; yazıyla tura, hayalle gerçek. Biri olmadan, diğeri de olamaz. Biri kaybolursa, diğerini de kaybedersin. Erre, aynı rüyayı gören iki kardeşin adıdır ve Nevırmor, hayat denilen, zamandan uzun bir rüyanın hem kahramanı hem de tanığıdır. İsmail Güzelsoy, kardeşliğin dokunulmaz ve mahrem güzelliğindeki yaraları açıyor. Kırgınlıklar, feragatler ve ihanetler arasında asla soğumayan ama hiddetten şefkate sürekli yer değiştiren sevginin gücüyle neşelendirip hüzünlendiriyor.

Kurşunların Sesiyle Ölen İsimsiz Bebek
Okumak mı, Anlamak mı? Şiirleri ilk kez okuduğumda formdan daha çok içeriği takıldı kafama. "Ne çok ölüm var içinde" dedim kendi kendime. Ölüm tüm anlatıların başrolüydü sanki... Ama okumaya devam ettikçe "ölüm" imgesinin aslında yaşamayı ve yaşatmayı arzulayan bir ruhun çığlığı olduğunu anladım. Yaşamın verdiği en büyük ders ölümdür derler. Şiirlerin sanki "Ders alın!" dercesine gerçekleri yüzümüze vurduğunu gördüm. Yaşamanın, hakkıyla, layıkıyla, insanca yaşamanın avucunda kor ateş taşımak kadar zor olduğu bir coğrafya ve kültürde ölümün kendisini esir alamayacağını haykıran bir hassas ruh duydum. İlk kez ölümle, acılarla, travmalarla yaşamayı ve yaşamın adı olan aşkı bu denli canlı anlatan vefalı bir ses duydum. Aleni olmayan, ortaya dökülmeyen, iki kişi arasında vefalı bir içses... Oku...

Bana Vesvese Verme
"Vesvese" bir hüsnükuruntu değildir. Sinsi bir tuzaktır. Derin ve sarsıcı bir psikolojik aldatmadır. Sadece düşünsel olduğu halde, olumsuz fiziksel deneyimlerin oluşmasında etkin bir güçtür. İnsanın kendi eliyle, yoktan var edip canlandırdığı ve düşünmeye devam ederek beslediği tehlikeli bir canavardır. İslam ilminde de "şeytanın salık verdiği düşünce" olarak çıkar karşımıza. Buradaki anahtar kelime "düşünce"dir elbette... Vesveseyle ve yaratacağı olumsuz sonuçlarla başa çıkabilmenin sadece bir yolu vardır bu yüzden. Düşünceyi yönetmek... Peki ama nasıl? Tarihçi ve araştırmacı yazar Erol Çalı’nın kaleme aldığı Bana Vesvese Verme düşünceyi yönetmek, gerçek olmayan düşüncelerin var ettiği gerçekçi sorunlardan uzak durmak, sağlıklı ve huzurlu bir yaşam inşa etmek için bilmek ve uygulamak gere...

Bu Şehirde Kimse Yok Mu?
Eskiden başarılı bir sporcuydu Willy... Şimdilerdeyse köşesine çekilmiş bir temizlik görevlisi... Ölümcül bir hastalıkla mücadele etmekte olan Lübnanlı bir göçmenle tanışır çalıştığı yerde... Günden güne ölüme bir adım daha yaklaşan Wisman’ın her şeye rağmen yaşama sımsıkı ve sevgiyle tutunmayı başarabiliyor olması, etrafındaki herkesi, hayatı ve ölümü yeniden sorgulamaya iter. Willy ve Wisman arasındaki arkadaşlık, insanın anlam arayışına yepyeni bir pencere açacaktır. Azerbaycan’da iki yıl boyunca çok satanlar listesinde yer bulan Bu Şehirde Kimse Yok mu? umuda, hayata ve anlama dair nahif ama güçlü bir hikâye...