
Süslü Hatıralar Sahnesi - Ruberu
– Zaman ötesi rüyalarda gezenlerin kitabı – Bir ruha sıkışmış iki cisim, bir paranın iki yüzü gibidir; yazıyla tura, hayalle gerçek. Biri olmadan, diğeri de olamaz. Biri kaybolursa, diğerini de kaybedersin. Erre, aynı rüyayı gören iki kardeşin adıdır ve Nevırmor, hayat denilen, zamandan uzun bir rüyanın hem kahramanı hem de tanığıdır. İsmail Güzelsoy, kardeşliğin dokunulmaz ve mahrem güzelliğindeki yaraları açıyor. Kırgınlıklar, feragatler ve ihanetler arasında asla soğumayan ama hiddetten şefkate sürekli yer değiştiren sevginin gücüyle neşelendirip hüzünlendiriyor.

Umberto Arte İle Sanat
Vincent van Gogh, Leonardo da Vinci, Raffaello Sanzio, Vladimir Tatlin, Pieter Bruegel, Hans Holbein, Louis Gallait, Andrew Wyeth ve daha kimler kimler... Her biri resim sanatının ustaları, görsel sanatlarda birer dâhi... Resim sanatıyla ilgilenen de, ilgilenmeyen de gördüğü an muhakkak tanır onların eserlerini. Ancak bu eserlerin bir de bilinmeyen yönleri vardır ki ayrıca bir kitap konusudur. Umberto Arte ile Sanat eşsiz eserlerin ve dâhi yaratıcılarının bilinmeyenleriyle dolu, gerçek bir "sanat okuyuculuğu" rehberi. Yolu daha önce hiçbir sanat eseriyle kesişmemiş olanların bile keyifle ve kolaylıkla içine dahil olabileceği, son derece lezzetli ve tatmin edici bir sanat sohbeti vaat ediyor bu kitap... @UmbertoArte

Dijital Tapınak
Amerika On dakika boyunca ses çıkarmadan konuşan botları dinlediler. Dünya dillerine kesinlikle benzemiyordu. "Biz sadece İngilizce yazılım yüklemiştik" diye söylendi Albert. Durumu büyük patrona bildirmek zorundaydılar. Facebook’un patronu Mark Elliot Zuckerberg’in dünya dilleri konusunda uzman on kişiyle birlikte aşağıya inmesi uzun sürmedi. Tuhaf bir dilde konuşan botlara verdi dikkatini. Yanında getirdiği uzmanlar da konuşulan dili anlayabilmek adına sessizce dinlemeye başladılar. Yarım saat sonra sabrı tükenen Mark’ın sesi duyuldu: "Bana bu saçmalığın ne olduğunu açıklayacak biri var mı aranızda?" Kısa süren bir sessizliğin ardından uzmanlardan biri yanıt verdi: "Bu dünya dışı bir dil." "Anlamadım?" "Dünya dışı bir dil geliştirmişler Mark." İstanbul Şehrin bitmeyen uğultusu arasında y...

Kurşunların Sesiyle Ölen İsimsiz Bebek
Okumak mı, Anlamak mı? Şiirleri ilk kez okuduğumda formdan daha çok içeriği takıldı kafama. "Ne çok ölüm var içinde" dedim kendi kendime. Ölüm tüm anlatıların başrolüydü sanki... Ama okumaya devam ettikçe "ölüm" imgesinin aslında yaşamayı ve yaşatmayı arzulayan bir ruhun çığlığı olduğunu anladım. Yaşamın verdiği en büyük ders ölümdür derler. Şiirlerin sanki "Ders alın!" dercesine gerçekleri yüzümüze vurduğunu gördüm. Yaşamanın, hakkıyla, layıkıyla, insanca yaşamanın avucunda kor ateş taşımak kadar zor olduğu bir coğrafya ve kültürde ölümün kendisini esir alamayacağını haykıran bir hassas ruh duydum. İlk kez ölümle, acılarla, travmalarla yaşamayı ve yaşamın adı olan aşkı bu denli canlı anlatan vefalı bir ses duydum. Aleni olmayan, ortaya dökülmeyen, iki kişi arasında vefalı bir içses... Oku...

Bana Vesvese Verme
"Vesvese" bir hüsnükuruntu değildir. Sinsi bir tuzaktır. Derin ve sarsıcı bir psikolojik aldatmadır. Sadece düşünsel olduğu halde, olumsuz fiziksel deneyimlerin oluşmasında etkin bir güçtür. İnsanın kendi eliyle, yoktan var edip canlandırdığı ve düşünmeye devam ederek beslediği tehlikeli bir canavardır. İslam ilminde de "şeytanın salık verdiği düşünce" olarak çıkar karşımıza. Buradaki anahtar kelime "düşünce"dir elbette... Vesveseyle ve yaratacağı olumsuz sonuçlarla başa çıkabilmenin sadece bir yolu vardır bu yüzden. Düşünceyi yönetmek... Peki ama nasıl? Tarihçi ve araştırmacı yazar Erol Çalı’nın kaleme aldığı Bana Vesvese Verme düşünceyi yönetmek, gerçek olmayan düşüncelerin var ettiği gerçekçi sorunlardan uzak durmak, sağlıklı ve huzurlu bir yaşam inşa etmek için bilmek ve uygulamak gere...

Bu Şehirde Kimse Yok Mu?
Eskiden başarılı bir sporcuydu Willy... Şimdilerdeyse köşesine çekilmiş bir temizlik görevlisi... Ölümcül bir hastalıkla mücadele etmekte olan Lübnanlı bir göçmenle tanışır çalıştığı yerde... Günden güne ölüme bir adım daha yaklaşan Wisman’ın her şeye rağmen yaşama sımsıkı ve sevgiyle tutunmayı başarabiliyor olması, etrafındaki herkesi, hayatı ve ölümü yeniden sorgulamaya iter. Willy ve Wisman arasındaki arkadaşlık, insanın anlam arayışına yepyeni bir pencere açacaktır. Azerbaycan’da iki yıl boyunca çok satanlar listesinde yer bulan Bu Şehirde Kimse Yok mu? umuda, hayata ve anlama dair nahif ama güçlü bir hikâye...