
Bir Dilek Tut
HANDE: ----- Marks gibi konuşabilen ya da yazabilen tek bir erkek olsaydı dünyada… Boşa konuşan milyarlarca erkeğin varlığını affedebilirdi. Öteki kadınlar gibi hatta daha da bir can atarak evde beklerdi onu. Nerede isterse beklerdi. Otel odası, terminal, havaalanı... Marks kesinlikle bir tren garında buluşmak isterdi. O da daha dün aldığı Chanel çantasını kaptığı gibi giderdi oraya. NİLÜFER: --- --Hâkim beyler, aramayanlar sormayanlar için de bir adalet mekanizması işletmeliydi. Bu adamlar da cezalandırılmalıydı. Beklemek olmalıydı cezaları. Aramayanları bekleyen kadınlarınkinin on katı zorlu bir bekleme süreci olmalıydı. "Müebbet bekleme cezasıyla cezalandırmaya karar verdim dünyanın tüm bekletenlerini..." CEMİLE: -----Bana bayan demeyecek erkeklerin yaşadığı bir yer olsa dünyada! Yeralt...

Ölüm-dirim
Ruh ve beden, kendi döngüsel karşılıklarında yüz yüze geldi. Ve bu yüz yüzelikte birbirlerinin anlayışlarına dirilip, yenidenleşti. O anlayışlar ki; "ölüm ve dirim" bağıllığında varlığa belirip, ruh ve beden arasında sonsuz yokluklarına salındı. Şimdi insan, kafa kemikleriyle ördüğü bu düşünsel kodeste, ustaca gizliyordu o yalnızlıklar değerini! Aklın mahkûmiyetine tutunmuş olan dirayeti, "ölüm ve dirim" arasındaki kasılışlarına ancak ruhun direnciyle kenetlenebildi. Vücutsal değerlilik halini alan zihinsel teslimiyet, ölümü bu diyalektikte yaşamsal akıbet olarak belirledi. Fakat, biriktiren iç olarak boşalan dış, ölümü yaşamlar suretinde gizledi. Sizler için yaşam sorunsalı, ölümler zeminine örülmüş bir duvardı artık. Bir uyarı olarak: "Acıya sahip olanlar, güçlü nefesleriyle yıkıp geçti!...

İştar'ın Kızları: Silahların Gölgesinde Bir Kadın Hareketi
Türkiye, Kürt meselesinde tarihi bir kavşakta. Bir yanda iktidarın Öcalan ile İmralı’da gizlice yürüttüğü pazarlıklar, öte yanda toplumda son derece derin bir ayrışma hali...Bu tehlikeli gerginlik ana akım medyaya pek yansımıyor. Oysa alttan alta fokurdayan bir toplum var.Gazeteci Serdar Akinan, İştar’ın Kızları’nda bu ayrışmaya inat “öteki”ni anlatmaya soyunuyor. Akinan, 2011 yılında üç gün Kandil’de kaldı. Buradaki kadın hareketi üzerine yoğunlaştı ve mikrofonunu “dağa çıkan kadınlar”a uzattı. O günden bu yana o röportajlar demlendi.Bugün gelinen son derece tehlikeli noktada Türkiye kamuoyunun belki de en çok ihtiyaç duyduğu şey ötekini anlamak. Ötekini anlamak için önce kulak vermek gerekiyor.Gencecik bir kız evini, okulunu, hayatını bırakıp neden dağa çıkar?Eline neden silah alır?Hedef...

Ekşimiş Yazılar
"yazarın bu ilk eseri elime geçtiğinde ilk başta pek okumak istemedim. önümde dağ gibi birikmiş okunacak yüzlerce kitap duruyordu. bir gün bir pipo içimi molasında göz atmaya başladığımda şaşkınlığımı gizleyemedim. o nasıl lirik bir anlatım, o ne eşsiz bir ifade yeteneği, harikulade betimlemeler filan... yazarın yazılarını, ekşisözlük adlı fenomen haline gelen web sitesinde yazdığını öğrenince şaşkınlığım bir kat daha arttı. sanıyorum sanal yazarlar önümüzdeki yıllarda tuğla gibi kitaplar yazan kişilerin fersah fersah önüne geçecek." ordinaryüs prof. kuala lumpır "sen şimdi bunu makara kukara bi kitap zannediyorsun ya, etme! bak ki kitabın son bölümünde ne damardan aşk hikayeleri var..." tuğla yazarı edip en hatip

Aklın Yolu Da Bir Değildir...
Bir şey ya öyledir ya da değildir. Gökyüzü ya mavidir ya da mavi değildir. Hem mavi hem de mavi değil olamaz. Doğru düşünme sanatı, iki bin yıldır Hazreti’den soruluyor ama sahici dünya Aristo’nun tanımladığı gibi değil! Bir kere, hiçbir şey sabit değil. Her şey, her an değişiyor. İkincisi, dünya siyah-beyaz değil, gri. Kırçıl. Kesin olan hiçbir şey yok. Dünyanın atmosferini molekül molekül tanımlayabilseniz bile, atmosferi yeryüzünden ayıran kesin çizgiyi bulamıyorsunuz. Şimdi... "Mantık" denilen bilimin bir "Batılı"sı, bir de "Doğulu"su olduğunu öğrenseniz, üstüne üstlük Batı mantığında ısrar eden bilim adamlarının yanlış yaptıklarını öğrenseniz, siz ne yapardınız? Alev Alatlı, "Ben bayıldım!" diyor. Çünkü, sahici dünyada "mantıklı düşünce" diye bir şey varsa, "o" mantık en iyi ihtimalle...

Başörtülü Kadınlar Anlattı: Türbanlı Erkekler
Muhafazakâr erkekler nasıl bir değişim geçiriyor?Muhafazakâr erkeklerin örtünen kadınlara karşı önyargıları neler? Başörtülü kadınlar, muhafazakâr erkeklerin evlilikte ilk tercihleri olmaktan çıktı mı?Muhafazakâr erkek başörtülü kadını neden sosyal bir yük olarak görmeye başladı?Muhafazakâr erkekler iş hayatında hangi kadınlara itibar ediyor; başını örtenlere mi, başı açıklara mı?Muhafazakâr medya nasıl bir başörtülü kadın istiyor?Genç muhafazakârlar, önceki kuşaktan nerede ve nasıl ayrılıyor?Gazeteci Selin Ongun’un kadınların örtünme meselesinin hiç tartışılmayan bir boyutuna işaret eden bu soruları, ilk kez muhafazakâr kadınlar tarafından toplu olarak ele alınıyor. Bu kitapta, muhafazakâr erkekler üzerine bugüne kadar yapılmış en içten, en içeriden muhasebeye tanık olacaksınız.

Seni İçimden Terk Ediyorum
siz hiç başkasını öldürerek intihar ettiniz mi? hemen yarın birini sevin; çok sevin. onu canınızın öbür tarafı yapın. mesela, sevdiğiniz geceye ağladığında karanlık üstünüze yapışacak olsun ıslak ıslak. iki kişilik doyun acıktığınızda... ve bir zaman sonra içinizdeki "o", size acı vermeye başlasın ve ne zaman onu içinizden söküp atmak için bir hamle yapsanız, kendinizi parçalıyormuş gibi olun. daha sonra yenilin ve canınızın öbür yarısı olan bu varlığı, içinizde öldürmeye karar verin. şunu da sakın unutmayın, onu öldürmek kendinizi de öldürmeniz demektir. insanın kendisini öldürmesine intihar diyorlar. ama siz bunu, o’nu öldürmek adına yapın ve "seni intihar ettim" diye haykırın... o zaman hem katil, hem ceset, hem de şair olur, "seni içimden terk ediyorum" adlı bir kitap yazarsınız.

Arkadaşlar #ev Halim
Sosyal medyada en çok paylaştığımız sözler, “aşk-sevgi-şefkat” üzerine olanlarken, en çok paylaşamadığımız erkekler neden “evi-arabası” olanlar?Doğallık üzerine seminer bile düzenleyebilecek erkekler “çakma sarışın-şişme dudak” görünce neden gözlerini alamazlar?Her gün gözümüzün içine kadar sokulan fit vücutlar, belden geriye doğru özellikle şişirilmiş popolar, fenomen olmaya hak kazanmış, türlü türlü filtrelerden geçmiş yüzler varken, kadının özgüveni ne kadar yüksek, erkeğin sadakati ne kadar güvenilir olabilir ki?Bu sanal ortamda en doğru yakarış “Kalk kız soğanları doğra!” diyen anneye aittir belki de kim bilir?...Elinizde tuttuğunuz bu roman, en sosyal çağda asosyal kalan, dünya küçüldükçe içindeki yalnızlığı çığ gibi büyüten insana dair yazılmıştır.Dillere pelesenk olmuş “farkındalık...

Mutluluk Reçetesi
Gülümsemeyi sevdiğim dünyama hoş geldiniz.38 yaşında İzmir’de sevgiyle yaşam yoluma devam etmekteyim. Amacım mutluluk, huzur, sevgi…Kendimin önemini anlamaya başladığım o günden beri aldığım tüm bilgilerle mutluluk yoluma devam ediyorum. Bu kitap da sizlerle buluşmamın yeni bir başlangıcı.Mutluluk Reçetesi sizlere de gülümsemeyi sevdirecek, kendinizi, yaşamınızı, nefesinizi, kısaca yaşam yolunuza sahip çıkmayı öğretecek. Hazırsanız reçeteniz sizi bekliyor.

Sosyal Medya Aşkları
Sosyal Medya Aşkları-Erkan Uslu Sosyal Medya Aşkları - Erkan Uslu Facebook, Twitter, Instagram, Foursquare, Pinterest… 5 farklı site, 5 farklı kadın, 5 farklı sevişme… Belki de sadece tek bir kadın. Sonuçta bir kadının içinde keşfedilmeyi ve sevilmeyi bekleyen birçok farklı kadın yok mu? Aşk bitti denilen bu çağda bence gerçek aşk çağı yeni başlıyor. İnternet hepimizi birbirimize çok yaklaştırdı, hepimiz birbirimizin parmaklarının ucundayız. Sadece bu yeniçağa ayak uydurmamız gerekiyor. Sevmeyi, aşık olmayı ve sevişmeyi yeniden öğrenmemiz gerekiyor. Bu kitap bunlardan bahsediyor.

Geriye Kalan: Bir Chris Cornell Retrospektifi
“Kaybetmek hiç bu kadar azametli olmamıştı...”Dünyanın bir yerinde kendine kapanmakla lanetlenmiş, yalnız ve fırtınalı bir liman şehri varmış. Dünyanın geri kalanına bağıran çocuklarına da, kendi lanetini bulaştırırmış; Seattle Laneti...Taş gibi lanet, son olarak Grunge'ın en delifişek sesini alıp götürdü.ChrisCornellve onun güneşindeki kara delik, karıştığı ruhlarımızda kaldı.Berk Kuruçay,ChrisCornellve eşrafı müzisyenlerin o liman kentinden çıkıp dünyanın üstüne nasıl yürüdüklerini yazdı; Heavy Metal'in zincirleri arasından geçip, Glam Metal'in süsünü temizleyereķ, kareli banliyö gömleklerinin isyanını anlattı.Grunge diyor ki; kaybetmek hiç bu kadar azametli olmamıştı.

Amigdala
Günah keçimi bulmuştum: Amigdala... İnsan olduğum için aşık olmuştum ve bu kaçınılmazdı... Acı çekmemek için ölmek vazgeçmekti, yaşamak için acı çekmeye razı olmak ise katlanmak...Belki de her şey böyleyken, hâlâ sevgi varken aramızda bitirmeliydik. Belki o zaman taze ve yıpranmamış olarak; sandık içlerinde, kitap aralarında saklayabilirdik aşkı, sonra kullanmak üzere... Naftalinlenebilir miydi aşk? Zaten hep iki yüzü yok muydu gerçeğin? İnsanlar koydukları normlarla kendilerini sınırlarken, anahtarı zaten kendilerinde olan hapishanelerinden kaçarak, işlemiyorlar mıydı en büyük suçları?Ne kadar hüzün ve imkansızlık varsa, aşk o kadar aşktı. İçine konulan acının dozundaydı sır. Beynin bir oyunuydu ama yine de insana özel duyguydu aşk... Kazanmalıydı...

Yatılı Okuldaki Hazine
Yatılı okul hayatının dostluk ve dayanışmayla yoğrulmuş samimi ortamında bir araya gelen üç arkadaş, inanılmaz bir maceraya yelken açıyor...Kütüphanede buldukları dev kitabın içinden, çözüm bekleyen tuhaf bir şifre çıkar. Ardından gizli haritayı bulmak için amansız bir çaba başlar. Öfkesiyle kök söktüren nöbetçi öğretmene yakalanmamak için yapılan zekice plan sayesinde takibe devam ederler ama işler her zaman planladıkları gibi gitmez.Hepsi ve daha fazlası bu kitapta...İnanmazsanız okuyun.Şaşıracaksınız. Hem de çok...

Din ve Devrim
Din(ler) tarihi, pek çok yeniliğe ancak pek az devrime tanık olmuştur. Atonizm bunun belki tek istisnasıdır; devrimini kitlelere dayanmadan ve ona rağmen yapmaya çalışıyor; yeniliyor. Bununla birlikte binyıllar sürecek bir hesaplaşmanın başlama vuruşunu da yapmış oluyor.Yenilen Atonizm, varlığını "exodus"la koruyabileceğini düşünüyor, çıkıyor. Fakat çıkarken dayanmaya çalıştığı Yahudilik, onu ancak bir ölü kabuğa dönüştürerek taşıyabiliyor.Sigmund Freud, Hıristiyanlığı bu ölü kabuğa karşı Amon rahiplerinin ikinci kalkışması sayıyor. Bu durumda Rönesans ve Aydınlanmayı Amon rahiplerinin inancına karşı Atonist bir yeni kalkışma saymakta sakınca bulunmuyor.Din ve Devrim, tek tanrılı dinler tarihini işte bu hesaplaşma çerçevesinde yeniden kurmaya çalışıyor.

Bütün Aşklardan Öte
Mektup Bir zarf aldım düz beyaz bir zarf Üstüne ne adres yazdım ne bir işaret ne de bir harf İçine yüreğimi koydum Dışına sadece pul Madem ki içinde yüreğim durur Ve madem ki hayattasın hala O zarf gelir seni bulur Mutlaka Bu satırları okuyor olduğunuza göre sizi bulan bir mektubu tutmaktasınız. Eğer içinde yürek olan bir mektubu bir yüreği gördüğünde tanıyabilecek iki göz algılayabiliyorsa ve o yüreğe dokunma cesareti olan bir el uzanıyorsa raflara; evet size yazılmış bir mektubunuz var. Biraz mahzun, biraz muzip bulacaksınız beni ama kelimelere teslim olmuş biri olarak nereye akacağımı ben de bilemezdim ki... -Kerem-

Bir Kadın Masal İster
Kader aşkı sona erdirmeye karar verdiğinde...Bir Kadın Masal İster.Türk edebiyatının kural tanımaz, serseri yazarı Cem Şancı son romanı Bir Kadın Masal İster’de yönetmen Biray Dalkıran’ın yaşanmış bir olaya dayanan öyküsünden yola çıkıyor ve müzikle yoğrulmuş bu öyküyü masalsı bir sürükleyicilikle kelimelere döküyor.Not: Kitap için yazılan ve Rahşan İzmirli’nin seslendirdiği Yağmur Yağmur ‘un Biray Dalkıran tarafından çekilen video klibi tüm müzik kanallarında gösterime girecektir.

Bir Çapulcunun Hatıra Defteri
Eski çapulcular Osmanlı ordusunun önemli parçasıydı ve onlara “Deliler“ denirdi. 20-25 yaşlarındaki gençlerden oluşan bu savaşçılar, ordunun en ön safında çarpışırlar, adeta deli cesareti ile düşmanın üstüne atılırlardı. Her zaman ordudan önce düşman hatlarına yakın yerlerde bağımsız keşif ve akın görevleri yapar, düşmanı yıpratırlardı. Görüntüleri korku salsın diye ön dişleri çekilir, kafaları kazıtılırdı. Vücutları hayvan postuyla kaplıydı ve zırh taşımazlardı. Sırtlarına kanat takan çapulcuların bayraklarında “Kaderde ne varsa o gelir başa!“ yazılıydı. Yeni çapulcular halkın yüzde ellisidir. Amca baba yarısı olduğu gibi (bkz. Nuri Alço) yeni çapulcular da halk yarısıdır. AVM’lerden gıcık kapan bu çapulcular üç beş ağaç için meydanlara çıkar, en ön saflarda polislerle çatışır, adeta deli...

Felsefe Kulübü Bilgelikle Yaşama Sanatı
"İnsan her gün bir parça müzik dinlemeli, iyi bir şiir okumalı, güzel bir tablo görmeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemeli" der Goethe. Zarif ve zeki bir beyin için, midemizi besler gibi, beynimizi de güzel ve görkemli fikirlerle beslemeliyiz. Her gün birkaç felsefi fragman okumak, insanın beynini spor salonuna götürmesine benzer. Mantık kaliteniz yükselir, bağımsız düşünme kapasiteniz artar, entelektüel estetik duygunuz gelişir. Her güne büyük düşünürlerden birkaç sözle başlamak, gündelik hayatın rutini içinde kaybettiğimiz anlamı ve derinliği görmemizi sağlar. Milyonlarca üyesi olan Felsefe Kulübü’nün kurucusu olan Özgür, seçtiği sözlerle beyninizi özgürleştiriyor. Bu sözler, yayınlandıkları sitede aldıkları oya göre seçilmiş, reytingin çemberinden geçmiş düşünceler. Her sabah b...

Aygır Fatma
Bir Halk MuharririOsman Cemal halk muharriridir (yazarıdır). Yani bir muharrire verilebilecek en güzel, en temiz, en değerli sıfatlardan birini halk ona vermiştir. Halk ona "halk muharriri" demiştir.Halk sözü geniş bir insan kalabalığını ifade eder. Halk sözü kendi damı altına fukara ve orta köylülüğü, esnafı, zanaatkârı, işçiyi ve münevverliğin bir tabakasını toplar."Osman Cemal bu kalabalıktan asıl hangisinin muharriridir?" diye sorulursa verilecek cevap şudur:-Osman Cemal bilhassa esnaf, zanaatkâr zümrelerinin yazıcısıdır. Fakat aynı zamanda şehir "lumpen"lerinin fotoğrafçısı da olabilmiştir.Yazıcı, romancı, hikâyeci, mizahçı geçinen bir çok "üstat"ların Osman Cemal’den öğrenecekleri bir çok şeyler vardır. Eğer onlar eserlerinin niçin okunmadığını merak ediyorlarsa "okutabilme"nin sırrı...

Aşkım Başımdan Aşkın
Hangi kışın karını Haziran’a sakladın? Hangi beyazlıkla yüreğini akladın? Ben veremezken seninle yaşananların hesabını kendime, sen kendini kendi gözünde nasıl bağışladın? Zamanın sihirli silgisini hangi elinle yokladın? Sahi hep parmaklarımın arasındaydı parmakların... Hangi vakit becerdin de iki ayrı yüzü, iki yüzlülüğü avuçladın?Kanırta kanırta öğrettim yüreğime sensizliği, dönmek için boş adımlar atarken, ben bu kez kendimdeydim...İmzamı Bıraktım Teninde’ adlı ilk kitabının ardından ikinci Kitabı ’Aşkım Başımdan Aşkın’ın çoğu bölumünü hak vererek okudum.Spiker ve diksiyon uzmanı kariyerinin yanına yazarlığı da başarıyla ekleyen Funda Bilgili, yeni kitabı ’Aşkım Başımdan Aşkın’da zihnimde uzun süre yer alacak bir sürü cümle bıraktı... Sanıyorum ülkenin farklı yerinde farklı hayatlar yaş...

Aşk Eşittir Para
Zaman paradır, Aşk ise zaman... Ancak kitaptaki bilgiler sadece bununla sınırlı değil. İş sahiplerine veya yeni bir işyeri açmak isteyen girişimcilere, kredi kullanarak ev sahibi olmaya çalışanlara, yatırım araçları ve özellikle sermaye piyasaları konusunda bilgi sahibi olmak isteyen herkese yol gösteriyor. Gayrimenkul yatırımında kâr etmenin yolları, iyi bir markanın seçimi, borsalarla ilgili son eğilimlerin neler olduğu ve KOBİ’ler hakkında bilmek istediğiniz her şey yalın bir anlatımla sunuluyor. Kitabı okudukça, para kazanmak için yaptığımız işe sevgimizi de katmamız gerektiğini daha iyi anlıyoruz. Çünkü para kazanmak, mekanik ve duygusuz bir uğraş değildir. Harcına sevgi katılmadan yapılan hiçbir iş insanı yeteri kadar mutlu edemediği gibi uzun vadede başarı da sağlayamaz. Hayatın bir...