
Yaşam Terapisi
Aradığını bulduğun yerdesin. O, diğerlerinde gördüğü iyiliğin, kötülüğün, güzelliğin, çirkinliğin, korkunun, sevginin, zenginliğin, fakirliğin bastırdığı bilincinin derinlerinden gelen kendi yansıması olduğunu anlamıştı. O, tüm yansımalarını sahiplenerek, kendisinin bu dünyada en iyi versiyonunu oluşturacağına dair söz vermişti. O, kendi bilincini dünyaya yansıttığını anlayıp, karanlık dünyasını aydınlatmayı seçmişti. O, giderek içinde daha da büyüyen yalnızlık hissinden ve dinmek bilmeyen sessiz çığlıklarından özgürleşmişti. O, bundan sonraki yaşamını, her şeyde Yaradan’ın aşkını hissederek, tutkuyla ve tereddüt etmeden istediği gibi yaşamaya adamıştı. O, kendisindeki kötülüğü, diğerindeki iyiliği kabul ederek içindeki savaşı durdurabileceğini anlamıştı. O, ışığına ve gölgesine sahip çıka...

Har ve Kül
Kalbimi alçıya aldırmak istiyorum bugünlerde... Sahi alçı tutar mı kalp kırığını? Kemik bile aynı yerden tekrar kırılmazken nasıl olur da bir kalp aynı yerden defalarca kırılabilir anlamıyorum... Ama olsun... Sevdada yanıp har olmak da var, sönüp kül olmak da... Ama bazı yaraları gizleyebilecek kadar büyük bir sargı yok ne yazık ki ve bazı acıların dinmesine yetecek kadar da uzun bir ömür... Yani kaderinde iyileşmek yoksa bir yaranın, kan revan içinde kalsan da onu taşımak zorundasın. İşte sen kaderinde iyileşmek olmayan en derin yaramsın. Ve ne yaparsam yapayım seni gizleyemiyorum...

Her Şey Hakikati Görmekle Başlar
Evrenin ilahi düzeniyle birlikte, doğadaki her canlı kendi tekâmül sürecinde yaratıcısına doğru muhteşem bir uyum içerisinde ilerler. Bu canlılar içerisinde bir tek insanoğlu, sistemi kontrol edebilme arzusuyla, tekâmül süreçlerinin dışına çıkmaya başladı. Farkında olmadan, sınırlı dünya ömrümüzde Allah hakikatinden uzaklaşıp korkularımızla dünyalıklara tutunmaya başladık. Hak ile batıl birbirine karışırken, zihinlerimiz de karışmaya başladı! Dikkatimiz nerede dağıldı? Yıllardır nerelerde oyalandık? Ruhlarımızı yaratıcımıza ulaştırmaya çalışırken, şeytanın hileleriyle ne zaman yoldan çıktık? Zihin sürekli bir illüzyon içerisinde, çocukken ekilenler, büyürken edindiğimiz tecrübeler, subliminal mesajlarla bilinçaltımıza sokulmaya çalışılan yönlendirme teknikleri. Başkalarının zihnindeki tele...

Senden Sonra
En son ne zaman bir kadını sevdin? Ama öyle öptün, sarıldın, uyudun falan değil; en son ne zaman bir kadını gerçekten sevdin? Kaybetmekten korkarak, yanındayken bile özleyerek, deli gibi kıskanarak, koruyup kollayarak... Delikanlı adam korkmaz diye bir şey yok. Korkacaksın! Sevdiğin kadını kaybetmekten korkacaksın, kıskanacaksın da… Sokakta elinden tutacaksın, tanıdığın herkesle onu tanıştıracaksın. "İşte benim hayatım bu!" der gibi tanıştıracaksın. Güzel bir kadın sevmek istiyorsan onu gülümseteceksin. Çünkü dünyanın en güzel kadını mutlu bir kadındır, onu mutlu edeceksin… Bu yüzden kirpiklerini sev bir kadının… Avuç içlerini… Makyajsız yüzünü… Uyku sersemliğini… Saçlarını kesen bir kadının çektiği acıyı anlayabilecek kadar sev bir kadını. Ve asla bir kadının saçlarını kesmesine sebep olm...

Bana Allah Yeter
Seni terk eden insanlar olacaktır, bırak hepsi terk etsin, insan dünyadan uzaklaştıkça Rabb'ine yakınlaşır. O'nun dostluğu ile yeniden doğar... Bir insan yüreğini üşütüyorsa üzülme, Allah oraya rahmetini bırakır sıcacık eder. Sen yeter ki kapını açık tut!... Sen gözyaşını bir elinle silerken melekler sırtını sıvazlar ve der ki; üzülme Hak teala senin hakkını ahretinde kendi verecek... O halde de ki; Bana Allah Yeter

Yeşil Mürekkep
Sabahattin Ali, Bulgaristan'a kaçmasını sağlayacak kişinin istihbarat ajanı olduğunun farkına varamadı. Kendisini, adı ölüm olan o dipsiz kuyuya bıraktı. "Kuyucaklı Yusuf", "İçimizdeki Şeytan", "Kürk Mantolu Madonna", bir dolu öykü ve çoğu şarkı olacak şiirler yazamayacaktı artık. Devlet eliyle öldürülecek, "Ankara" isimli yeni romanı da yarım kalacaktı. Başkentte devletin acımasız çarklarının nasıl döndüğünü, siyasilerin ve bürokratların kirli ellerinin nerelere uzanabildiğini yazacaktı mümkün olsa. Yazamadı. Başına indirilen bir odun parçasıyla, kanlar içinde yığıldı yere. Yeşil mürekkepli dolmakalemi düştü cebinden. Çantasından, yeni romanının sayfaları savruldu etrafa. Yazıları yetim kalmıştı. Biricik kızı Filiz de öyle. Gözleri bir daha açılmamak üzere kapanırken, cüzdanında güzel Ali...

Rabbin İçin Sabret
Sabır dostların makamıdır… Allah sıkıntı verdiyse mümine bilsin ki derecesi yükselsin diye Ve artık sadece Allah için sabretmek düşer geriye… Kalbini çevirdiğin zaman asırlar öncesine İçini sımsıkı saracak bir ayet düşecek gönlüne: "Rabb’in için Sabret"…

Allah De Ötesini Bırak-2
Allah niyetine göre verir... Allah bütün hazinelerinin anahtarını eline verdi. Dilediğin zaman kapılarını dua anahtarı ile açarsın. Dilediğin zaman semanın kapılarını açar, ölü toprağa hayat veren yağmurları indirirsin. Fakat istediğin şeyin hemen yerine gelmemesinden endişe edip umutsuzluğa düşme. Allah sorundan önce çözümü hazırlar. Bazen hayat hayallerini alır elinden… Demek ki Allah sesini duymak istedi. Kalbini ve elini açarsın hemen ve sığınırsın seni yoktan var eden Hâlik’e. İşte bu buluşma ne güzel bir buluşmadır… Kalbin gerçek aşkına kavuştuğu andır. O’nun vermesi senin niyetine göredir. Biten bir şey için üzülme, kader sana daha iyisini hazırlamıştır; sadece zihnin geçmişe takılı bırakmak ister seni. Artık her şeyin farkındasın. Şükret ve yoluna aşk ile devam et…

Bilginin Efendisi
İbn Arabi, Tapınak Şövalyeleri, Cizvit Papazları….. Sır Hep Sır Olarak Kalmalı Tapınak Şövalyeleri hiçbir sırlarını "gizli kütüphane" kadar derinde saklamadılar. Çünkü içinde İbn Arabî'nin kayıp el yazmaları da bulunan ve Nostradamus gibi pek çok bilim adamının yetişmesini sağlayan bu kütüphaneden daha değerli bir şeyleri yoktu. Kadavra kadar itaatkâr Cizvit rahipleri, Büyük Âlim'in Şövalye Whitfeld'e emanet ettiği sırra ulaşabilecek mi? Bir çift tılsımlı gömlekle korunan "gizli kütüphane"nin son efendisi kim olacak? Bilginin Efendisi'ni okurken, "bilim" ve "mistisizm" kavramlarına farklı bir gözle bakmaya başlayacaksınız. Şam'dan Northumbria'ya, Üsküdar'dan Cambridge'e uzanan bu soluk kesici serüveni okuduktan sonra "doğu" ve "batı" sizin için eskisinden farklı anlamlar ifade edecek.

Evrenin İlahi Dili
Hayatımda yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Yıllardır çabalıyordum. Bir türlü hayalini kurduğum yere bırak gelmeyi, yanına bile yaklaşamamıştım. Kontrol etmeye çalıştığım her şey, kontrolümden çıkmıştı.Herkese saçımı süpürge etmiştim, kimse kıymetimi bilmemişti. Hep de beni bulur, hep de benim başıma gelirdi... Arızalanmaktan yorulmuştum... Toplumun benden istediği "iyi insan" karakterini elimden gelenin en iyisiyle uygulamaya çalışmama rağmen , kuma batmış araba gibiydim.Gaza bastıkça gömülüyordum ve kendimi çıkmazda hissediyordum. Ne zaman ki fark ettim korktuğum her şey başıma geliyor, işte o zaman benim için uyanış başlamıştı... Bütüne Işık Olsun

Ters Kanatlı Şahin (güncellenmiş)
Türkiye-Ortadoğu-Avrupa coğrafyasında, gerçek olaylar üzerine kurulu bir casusluk romanı... İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudiler, Ermeniler, milliyetçiler, komünistler, şeriatçılar ne yaptı? Yanlış bildiğimiz, doğrusuna inanamayacağımız entrikalar, cinayetler... Kimilerini çok yakından tanıdığımız insanlara dair gizli dosyalar... Her köşesinde karışık adamların cirit attığı, adım başı suikast girişiminde bulunulan, savaşın korkutucu soluğunu ensesinde hisseden Türkiye... Diplomat, sığınmacı, aydın, bilimadamı, casus, işadamı ve politikacılarla ustaca dans eden casusluk örgütü: TERS KANATLI ŞAHİN

Emine Hanım'ın Romanı
Değersizleştirilen hayatların savunucusu, çağımızın önemli çizerlerinden Aslı Alpar, Emine Hanım’ın hayatını çizgilerle anlatıyor. 1922 doğumlu, İstanbullu, zengin bir ailenin kızı Emine Hanım. Ahlak bekçisi babası tarafından okul ile ilişiği kesilen, ardından evden devam eden eğitim hakkı da elinden alınan, sevdiceği ile bir hayat kurmasına izin verilmeyen, yaşadığı dönemde kıymetli sayılan "subay karısı" unvanının gölgesine tenezzül etmeyen, "ayıp" kabul edilen ruhsal sorunlarını yapayalnız göğüsleyen, her yaşında biraz daha içine kapanan, kaybolan, izleri silinen Emine Hanım’ın hayatını anlatan bu kitap, tıpkı bir aile albümü gibi kalabalık bir günde olmasa da yalnız hissettiğiniz her anda raftan indirip almaya, okumaya ve görmeye değer bir hikâye sunuyor.

Yuval Noah Harari - Tarih, İnsanın Tanrı Oluşuyla Sona Erecek
Harari, Yeni Dünya’yı nasıl görüyor? Onu bu kadar popüler kılan ne? Geleneksel bir tarihçi mi yoksa veri analisti mi? Meslektaşları tarafından hangi eleştirileri aldı, neyle suçlandı, eleştirilere neden cevap vermiyor? "Salgınlar", "dedikodunun gerekliliği", "yenilmeyen liderler", "yeni din ihtiyacı", "geleceğin eğitim sistemi" gibi pek çok meseleye onun bakış açısıyla bakarak cevap bulabilir miyiz? 21. Yüzyılın En Tartışılan Tarihçisi Onun penceresinden onu gözlemleyerek Harari’nin zaman makinesiyle geçmişten geleceğe kısa bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz?

Hayat Çözülecek Bir Problem Değil, Yaşanacak Bir Hakikattir - Søren Kierkegaard
"İnsan yalnız başkaları için değil, kendisi için de bir gizemdir." Søren Kierkegaard, bireyi merkeze alan, keder, melankoli, korku, kaygı gibi duyguları bireyin varoluş durumuna yerleştiren, yaşamı bütünüyle ironik kavrayan bir felsefe ortaya koyar. Bu felsefe, aynı zamanda onun yaşamöyküsüne de içkindir. Babasından miras bir melankoli ve bir lanetlenmişlik psikolojisi, bu lanetlenmişlik psikolojisinin gölgesinde geçmiş ve Büyük Deprem’le sarsılmış bir çocukluk ve ilk gençlik ile son büyük kırılma olarak Regine Olsen’le evlilik meselesi; Kierkegaardian düşüncenin temel önerilerini açığa çıkartmıştır. Onun spekülatif felsefesi, yalnızca kendisinden sonraki felsefeye tesir etmekle kalmamış, psikolojiden edebiyata, resimden sinemaya kadar pek çok disiplin için de esin verici olmuştur. Öyle ki...

Gecenin Kıyısından Gelen Suratsız ve Yaşlı Kuzgun - Edgar Allan Poe
"Hayal kuranlar, sadece geceleri düş görenlerin gözden kaçırdığı pek çok şeyi fark eder." Edgar Allan Poe yalnızca şiir, korku, polisiye, gotik, bilimkurgu gibi türleri değil bütün bir edebiyat mirasını etkiledi. Karanlık, tedirgin ve tekinsiz ruhlarımız bugün bile onun kelimeleriyle sarsılmaya devam ediyor. Çağlar, dönemler içinde algılar, sanatsal ve edebi zevkler değişti; hakikat bin kez bükülüp başka bir hakikate evrildi ama Poe, kendi zamanını da kendinden sonraki zamanları da aşarak edebiyat tarihinin en yüksek zirvelerindeki yerini korumayı sürdürdü. Poe’nun değerini ortaya çıkaran, insanların onu sonradan anlaması değildi; zamanın ruhu ve edebiyat tanrısı onun adını tarihe ve belleklere kazıdı. Kendisi de hikâyelerindeki tuhaf öngörüleri gibiydi: Vaktinden önce gönderilmişti.

Eyvallah - 1 - Seyyah
Merhaba, ben Seyyah. Herkesin bir derdi vardır. Bazıları geçer, bazıları geçmez. Bazıları anlatılır, bazıları anlatılmaz. Bazen anlatmak istersin ama dinleyecek birini bulamazsın. Bilirsin, muhabbettir ihtiyacın ama iki lafın belini kıracak bir dost bile yoktur yanında. İşte bu kitap bulamadığın dosta ulaşmak ve onunla dertleşmek için yazıldı. Meselenin sevmek değil, güzel sevebilmek olduğunu bilenler için yazıldı. Biraz yağmurun, biraz da hüznün düştüğü gecelerde bu kitabı okurken şunu hissedeceksiniz: "Hâlâ dertleşebilecek birileri varmış bir yerlerde."

Eyvallah - 2 - Birlik Dükkanı
Merhaba, ben Seyyah. Bazen bulacağını düşündüğü için değil başka bir seçeneği olmadığı için arar insan. Herkesin bir gün çıkmak istediği ama cesaret edemediği bir yolculuğun başından yazıyorum bunları. Hepinizin içine atıp anlatmaktan sakındığı şeyleri yazdığım bir yolculuğa davet ediyorum sizi. Ve gidiyorum iyi insanların yaşadığına inandığım yerlere. Gitmekle geçecek mi bilmiyorum ama sanki geçecekmiş gibi gidiyorum işte. Satırlarımın arasında bıraktığım boşluklarda göreceksiniz kendinizi. Ve okudukça kendiniz sanacaksınız beni. Sanki ben değil de, siz gidiyormuşsunuz gibi hissedeceksiniz. Kim bilir, belki de gelmesini beklediğiniz aşk, bu satırlarda bekliyordur sizi.

Hayvanların Duygusal Dünyası
Sahip olduğumuz duygular bize atalarımızdan armağandır. Hayvanlar da benzer duygulara sahiptir. Peki tüm hayvanlar aynı şeyleri mi hissederler? Araştırmalar gösteriyor ki fareler sadece empatik kemirgenler değil, aynı zamanda eğlenceyi seven canlılardır. Bir fil kalın derisinin altında hassas bir kalp taşır. Zevk düşkünü iguanalar, mizah duygusu olan atlar, âşık balinalar, travma sonrası stres bozukluğu yaşayan filler, yas tutan susamurları, acı çekmekte olan eşekler, kızgın babunlar, duygusal balıklara dair hikâyeler okumaya hazır mısınız? Otuz yılı aşkın bir süredir hayvanların tutkularını ve hayvani erdemlerini inceleyen ödüllü bilimadamı Biyoloji Profesörü Marc Bekoff’un, çeşitli türlerin sosyal iletişimini incelediği bu önemli kitap, hayvanların zengin bir duygusal dünyası olduğunun i...

Görülmemiş Mektuplar
"Yıllar içinde uzaktakilere, gideceğim yerlerdeki kendime, bırakılanlara, bırakılamayanlara çok mektup yazdım. Çok mektup kaybettim. Çok mektup bekledim. Sahaflardan çok mektup topladım. O mektuplarda yazılanlara çok ağladım. Çok mektup yırttım, çok mektubu buruşturup attığım çöplerden topladım. Çok yabancıyla mektup sayesinde tanıştım. Çok sevgiliden mektupla ayrıldım ama mektuptan hiç ayrılmadım. Mektup yasaksızlıktı. Mektup yalansızlıktı. Mektup vazgeçmeyişti. Mektup iki uzak noktayı bağlayan yakınlıktı. Yaşadığımızın deliliydi, mektup." Hazal Yılmaz, Görülmemiş Mektuplar’da, 748 yıl ile basın cezasında dünya rekoruna sahip babasıyla 10.5 yıl boyunca tanışmasının aracı olan mektuplarla başlayan çocukluk yıllarından, hayatının son dört yılını geçirdiği bir metropole, Londra’ya bizi yolcu...

Diğerleri
Gece tıkırtıları, uykuları kaçanlar, endişeden ya da heyecandan uyuyamayanlar, çatı katlarında bir işler çeviren ihtiyarlar, iyi kalpli kasabalı gençler, eski mahalleliler, hevesli mektepli kızlar ve devrimci hayaller… Diğerleri, 70’ler Türkiye’sinde, İstanbul’da kendi halinde bir mahallede, eski bir konakta hayatın bir araya getirdiği Sacide ve Cahide’nin, Hayganuş ve Artin Bey’in, Kamuran’ın ve bu hikâyeye tam orta yerinden dahil olan "diğerleri"nin hem ağlatan hem kahkahalar attıran bir romanı.

Stratejinin Yazılı Kaynakları
İnsanlığa ekonomik, kültürel, bilimsel alanlarda katkıda bulunmuş tüm tarihi kişileri övgüyle anmak, her insan için bir görevdir. Öte yandan belirli bir küme insan yararına diğer insanlara acılar çektiren, yıkımlarına neden olan kişileri benimsemek ya etnik ayrımcılığa ya da dinsel bağnazlığa girer. Ancak ne yazık ki tarihin akışını da çok kere ikinci türden insanların içinde bulunduğu kümeler değiştirir. Tüm diğer uluslarda olduğu gibi Türkler, Farslar, Araplar arasında da her iki türden insanlar bulunmuş, yalnızca kendi ülkelerinde değil, tüm dünyada etkili olmuşlardır. Yanlış bilinen bazı gerçeklerden biri, Türklerin, Müslüman olduktan sonra yerleşik yaşama geçtiği savıdır. Bu doğru değildir, Türkler önce yerleşik yaşama geçmeye, sonra İslamiyet’i benimsemeye başlamıştır. Yine okul kita...

Hepimiz Aynı Sürüdeyiz
Kapitalizm vahşileşerek hiperkapitalizme dönüşürken, önce markalar insanların onaylanması, statü kazanması ve kabul görmesi için tüketilmesi gereken metalar haline dönüştürüldü. Sonrasında yaşanan teknolojik gelişmeler, siber alanlar, sosyal medya platformları, başkaları tarafından sürekli beslenen sürdürülebilir kaygılar ve dayatılan görünür olma zorunluluğu insanların kendilerini de birer metaya dönüştürmesine neden oldu. Sosyal medyada kendini olmak istediği gibi yeniden yaratan insan, giderek kendi gerçekliğine yabancılaştı. Bu kitap biricik ve özel olduğunu düşünürken birbirinin kopyası haline gelen, özgünlüğünü yitiren insanın, sistem tarafından sömürülürken kendine yabancılaşmasının hikâyesini tarihsel verilerin de ışığı altında anlatıyor.

Zekanın Verdiği Mutluluğu Ancak Zeka Sahibi Ruhlar Yaşayabilir - Proklus
"Her şey, her şeyin içindedir." Erken yaşta Atina’da Platon’un pelerinini almaya layık gösterilen Proklus, Yeni Platonculuğun iki kolundan birini temsil eder. İlk kolda Plotinos matematikte, ikinci kolda Proklus mantıkta varlık gösterirler. Proklus, Platon’un aşkın ideaları ile Aristoteles’in tözlerini iç içe geçirmeyi hedeflemiştir. İslam felsefesini derinden etkileyen bu filozof, Platon Akademisi’nin başına geçmiş ve kısa süreliğine Konstantinopolis’in belediye başkanlığı görevinde de bulunmuştur. Varlık, zihin, nedenler öğretisi, ruh, bilginin doğası, zaman, sonsuzluk ve daha pek çok kavramı sorgulayarak kurduğu sistemle modern çağın meşhur filozofu Hegel’in bile ilgisini çekmeyi başarmıştır. Elinizde tuttuğunuz bu kitap Proklus’un çok yönlü bir monografisidir.

İstanbul'un Latin Çağı
İstanbul’un belki de en karanlık zamanı... Bütün İstanbul tarihinin içinde sadece 57 yıl sürmesine rağmen Bizans’ı fazlasıyla etkilemiş ve çöküşüne neden olmuş bir süreç... Ateş, kan ve kin dolu bir dönem. İstanbul’un Latinler tarafından istilası ve kurulan Latin Krallığı... Sayısız İstanbul tarihi kitabı içinde hep ihmal edilmiş, üzerinde çok az çalışılmış bir konu. Bu dönemde Bizans halkı sürgün edilmiş, İstanbul soyulmuş, yakılmış, yıkılmış ve tahrip edilmiş... Latin kralları taç giymiş, Ayasofya bir Katolik katedrali olmuş, Tapınak Şövalyeleri İstanbul sokaklarında dolaşmış. İstanbul’un Latin dönemiyle ilgili yaşanan kaynak eksikliğini kapatmak için uzun süredir sürdürdüğümüz araştırmalarımızı bir araya getirdiğimiz bu kitapta bütün dönem kaynaklarını titizlikle orijinal dillerinde ve ...