
Mihr
Arada yaşam, hiç gidemeyeceğini bilerek hep gitmektir...Eylem Tok’tan günlerce etkisinde kalacağınız sarsıcı bir roman. Şiddet, kin, umut, umutsuzluk, aşk, arzu, tatminsizlik, çaresizlik ve yeniden umut... Duyguların okuyucuya aracısız geçtiği "sahici bir dışavurum".Eylem Tok’un romanı Mihr edebiyatımıza yepyeni bir soluk getirecek, bıçak gibi keskin, yakıcı bir metin. Yakın çevresindeki iki erkeğin örselediği bir "erken" kadının öyküsünü anlatan roman, "namus" üzerine kurgulanmış kusursuz bir öç planı aynı zamanda...Mihr’de kadınlığın coğrafyasına, bedenin sınırlarına cesur bir yolculuğa çıkarıyor okurları Eylem Tok. Âdem ve Havvadan bu yana iki cinsi ayıran ve birleştiren aşkı da, arzuyu da daha önce hiç denenmemiş bir kurguda anlatıyor.Mihr, cinsel istismarın travmalarını tüm şiddetiyle...

Şeytanla Çorba İçenin Kaşığı Uzun Olur
Dünyanın en somut ama en akılda kalan bilmecelerinden birini William Shakespeare, Kral Lear tragedyasında Lear’ın ağzından Edmund’a söyler:“İliklere kadar işleyen bu azgın fırtınayı sen bir şey sanıyorsun. Sana göre belki de öyledir. Ama asıl büyük illetin bulunduğu yerde küçüğü pek hissedilmez. Bir ayı ile karşılaşsan kaçarsın tabii, ama yolun gürleyen denize çıkıyorsa, döner ayıyla kapışırsın.”Bir yazar, entelektüel, düşünür, bilim ve sanat insanı için yukarıdaki alıntı her zaman geçerlidir. Onların yolu hep “derya köpük” denize açılır ve bir mağarada koşmaktadırlar. Eğer kendilerini bir ayı kovalıyorsa, uçuruma atlamaz döner ayıyla boğuşurlar.Bu kitap, ayıyla boğuşmayı göze alan insanları anlatıyor...

Artakalan - Ardakalan
Yürüdüm dünyayı… Yürümekle bitmedi dünyam…“Herkesin yolu kendine varır; arama başka yerde!...” diyor Hayyam. Evet!... Herkesin yolu kendine varır; aksine inanmaksa zaaftır.Duygu, Türkân, Fitnet, Nokta, Hasan ve daha niceleri yürüdüler dünyayı!... Yürümekle bitmedi dünyaları; çoğaldı, çoğaldı, çoğaldı… Dolu dolu iç yolculukları vardı. Öyle ki, bu yolculuklar başkalarının dünyalarını sardı. Sarıp sarmalanan hayat, yeni nesillere çağlayarak vardı. Karadenizin, kılcal damarlarının birleşip delice nehirlere dönüştüğü bir coğrafyası vardı. Bu ailenin hikâyeleri de incecik damarlarda saklıydı. Ta ki gün ışığı vazgeçilmez yakıcılığı ile kendini hatırlatana kadar. Lakin, Karadenizde acılar hep içe akar, hep içten içe çağlardı. Kimse bilmedi acılarını, vatan uğruna vazgeçtiklerini ve yine bu vatana ...

Taksim Bahçesi
"Unutmaya şartlandırıldığımız her şeyi yüz yıllık bir zaman tünelinde bir ileri bir geri gezintiye çıkartıyor Murat Arda ikinci kitabında. Bu topraklarda inadına yeşeren yaşam formlarına düşman, gönlümüze perde olan türlü türlü melaneti sayfalarında filtreleyip bizlere muzırlık ve haytalığın evrenselliğini/zaman tanımazlığını sunuyor. Postu deldirmeme konusunda ortalama iş çıkartan, kafadarlık müessesesine yüksek aidiyet duygusuyla bağlı tuhaf isimli adamların kaderini tekrardan ağır ağır tayin ediyor bunca yıl sonra. Bir bakıyorsun, o koca koca adamların arasına bir kozmos mensubunu iliştiriveriyor, araya tencereden bozma karatavuklar serpiştiriyor hani şu eski Meydan’ın orada gezinen tavukları– sonra hoş geldin Berlin Kongresi’nin faydaları/zararları, kaçan kaçtı azınlıkları... Cıva gibi...

Megafondan Gelen Fısıltılar
Trajikomik bir hikaye. İki mutsuz insan. Yeni bir arkadaşlık.Miriam akıl sağlığı bozuk annesi yüzünden zor bir çocukluk yaşamış ve o öldüğünden beri, tam üç yıldır evden çıkmamış. Üstüne üstlük sesini duyan da yok, çünkü fısıltıyla konuşuyor.Ralph on altı yaşında ikiz oğlanların babası ve aslında çok da tanımadığı Sadie’nin kocası.Sadie kendisi hakkında blog yazıp tweet atmaktan hayatını yaşayamayacak kadar ve kocasıyla çocukları dışında ortak noktaları olmadığını fark edemeyecek kadar meşgul.Bir gün Ralph bir dolabı açınca hayatında ilk defa gözlerini açmasına sebep olan bir şeyi keşfediyor ve evden kaçıyor.Evine yakın bir ormanda Miriam’la tanışınca yeni bir serüven başlıyor.Önce işlerinizi bitirin, sonra okumaya başlayın.Rachel Elliott’ın 2016 Baileys Kadın Yazar Ödülleri’ne aday olan b...

Tin
ALTIN KİTABIN SIRLARI kitabının yazarı Nevşah Karamehmet’ten üzerinde çok konuşulacak sarsıcı bir roman... Dünle bugünün, sevgiyle sevgisizliğin, kurtuluşla yenilginin, kazanmakla kaybetmenin, insanlıkla insanlık dışının iç içe geçtiği yaşamsal şifrelerle dolu TİN, çoktan yaşanmış bitmiş bir dünya hikâyesinin tekrarlanıp duran sanrısından uyandırıyor okuru. "Tin, Töz, Nefs" üçlemesinin ilki olan bu kitap, aşkla, bağımlılıkla, ahlakla, değersizlikle ve çürümüşlükle sınanan birbirinden renkli kadın ve erkek kahramanların emsalsiz deneyimlerini ustalıkla kurgulanmış bir olaylar zinciri içerisinde anlatıyor. *** Muhafazakâr bir ailenin mazbut kızı olarak yetişen Fatma sevdiği adamla evlendiğinde onu lüks, konfor, günah ve ihtirasla dolu yeni bir hayat bekliyordur. Uğruna eski hayatını ve ailes...

Koza Oteli
Gizem, Koza Oteli'ne geldiğinde tek bir amacı vardır, bir kitap yazmak ve öğrendiklerini aktarmak. O artık kendi cehenneminden çıkmayı ve hayallerini gerçekleştirerek, mucizeler yaratmayı öğrenmiştir. Ancak, yalnız kalmak için geldiği bu küçük Ege kasabasındaki otelde işler umduğu gibi gitmez. Kader, Umut, Duygu ve niceleri... Sırlar, hayaller ve aşklar. Gizem kendini sıra dışı hayat hikâyelerinin içinde bulurken, öte yandan tüm bildiklerine meydan okuyan sefil ve meczup bir "hayalet" ile karşılaşır. Acaba bu hayaleti hayata döndürebilecek midir? Koza Oteli'nin tüm sakinlerinin hayatı değişirken, Gizem aynı kişi olarak kalabilecek midir?

Agorada Bir Delikanlı
"Saçlarımı koklarken ne mırıldanıyorsun öyle?" dedi kadın. "Eskiler gülü koklarken, kelimeyi şahadet getirirlermiş" dedi adam. Başrollerde... Bir kadın, iki erkek... Ve aşk. Siz kaderinizi yaşadığınızı zannederken, hayatınızın yarısının birinin kontrolü altında olduğunu düşünün. İpler başkasının elinde... Ve kukla da, sizsiniz! Ekmek aldığınız bakkalın, aslında bakkal olmadığını... Hamile eşinizi teslim ettiğiniz doktorun, sandığınız doktor olmadığını... Çocuğunuzun öğretmeninin, gerçekte o olmadığını... Ve belki de en önemlisi, "kardeşim" dediğiniz dostunuzun, aslında kim olduğunu hiç bilmediğinizi düşünün... Ürktünüz mü? Ensenizde bilinmeyen soğuk bir nefes mi hissettiniz? Peki, size bir soru:

Anka’nın Dönüşü
Anka Kuşu dokundu ve her şey değişti...Carmen, her zaman sıkıcı bir hayatı olduğundan şikâyet eden genç bir kızken, bir anda kendini başa çıkamayacağı bir karmaşanın içinde bulur. Yeni tanıştığı ve kendisinin zümrüt olduğunu söyleyen Ron adında bir delikanlıyla, Dünyalıların varlığından habersiz olduğu Crictus adlı bir gezegene gidip, daha önce hiç görmediği ve kendisini öldürmek için yanıp tutuşan kardeşi Enka ile sonu gelmeyecek bir taht mücadelesine girmek zorunda kalır. Bu sırada tahtta oturan ruh avcısından kurtulmalı ve yerini bildiği tek zümrüdü ele geçirmelidir. Carmen’ın hayatı artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır, çünkü o Anka’nın ta kendisidir.

Çi
Hayat, insanın kendi potansiyeline ulaşabilmesi için dikkatle, incelikle, muhteşem bir zekâyla dizayn edilmiştir. Yapman gerekeni yapamıyorsan, olamıyorsan, doğamıyorsan hayat çok acıtır, anlaman için hırpalar, yorar. Seni sen yapabilmek için ne gerekirse yapmaya hazırdır.Asla rahat bırakılmazsın.Öylesine, anlamsız varolmazsın.Mutluluğa saklanamazsın.Öyleyse acına sahip çıkmalısın!Çünkü acı, bilginin bedene inmesidir.Bilgiyi bedene indirmeli, olman gereken şeye dönüşmelisin.Bu kitap ‘kendine gelmek’ için burada olduğunun farkına varabilenlere yazıldı. Fi ile çıkılan yolculuğun tek durağıdır Çi. Sadece farkındalığa giden, değiştiren, mutlaka geliştiren bir yoldur bu ama sunduğu seks, macera, intikam, ihtiras sizi aldatmasın, zordur.Hayatı değil sistemi yaşadığımızı fark edenler, harakete ge...

Peri Masalı
Hazine aşka cesaret edebilen büyük yüreklerin içindedir. Tükenmeden bitmek zorunda kalan tüm aşklara...Metropol hayatının içinde kaybolmayı reddederek Afrika’nın masalsı güzelliğine kaçan ve burada sonsuz bir içsel yolculuğa yelken açan Peri Taran’ın kendi gerçeğini ararken hayatının en büyük sürpriziyle dolu deneyimini yaşamasının öyküsü Peri Masalı.Hayattaki kestirme yolların aslında çıkmaz sokaklar olduğunu bilmeden yanıltıcı bir aynanın önünde akıp giden yaşamların, saklı benliğimizle buluşma cesareti gösterdiğimizde nasıl değişip dönüşebildiğini anlatan bir “hakikat” hikayesi...İlk romanını yazarken Pınar Aylin, geçtiğimiz ve yaşadığımız yüzyılın en önemli edebi tartışmasına son noktayı koymuş: Ne söylediğin mi nasıl söylediğin mi belirsizliğine. Bu iki sarkaçlı saati tek bir potada e...

Neşter ve Madalya
Neşter ve Madalya, spor tarihimizde bugüne kadar aşılamamış iki büyük başarının, 1948 Londra ve 1960 Roma Olimpiyatları’nın romanıdır. Celal Atikler, Yaşar Doğular, Nasuh Akarlar, Mersinli Ahmetler bir zamanlar birer kahraman gibiydiler ülkemizde. Hala yaşayan bir kuşak; büyük kentlerin işlek sokaklarını, caddelerini; gazinoların, panayır yerlerinin, fuarların, köy kahvelerinin, köy odalarının duvarlarını süsleyen şampiyonların ay yıldızlı mayoyla çekilmiş fotoğraflarını iyi anımsayacaklardır; parça parça, çizgi çizgi, nakış gibi işlenmiş düzgün vücutlarında bir ulusun gücünü görürdük. Biz bugün kendi efsanelerimizi unutsak da, onların güçleri Batı’da da “Türk gibi kuvvetli”, “Kara saçlı kuvvet ilahları” gibi sözlerle yankı buldu; Hollywood yıldızlarının, kralların, prenslerin, prensesleri...

Topkapı Şifresi
Ben Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu. Altı asır dört bir cihana hükmetmiş Osmanlı Hânedanı’nın bir ferdi ve Türkiye’de doğan ilk şehzadeyim.Kitap, sürgüne gitmiş ve yıllarca vatanına hiç gelememiş bir ailenin günümüzde yaşayan şehzadesinin başına gelenleri anlatır. Babannesi Devlet Hatun tarafından İstanbul’a gönderilen Şehzade, ecdadı Fatih Sultan Muhammed Han'ın bıraktığı şifreyi bulmakla görevlendirilmiştir. Yazar, kendi gibi özel bir esere imza atmıştır. Kıymetli dostum ve ülkemizin en iyi yazarlarından biri olan Sn. Nazan Şara Şatana Hanımefendi’yi, tarihten esinlenerek kurguladığı bu romanından dolayı tebrik ediyorum.- Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu