
Valide Sultan
Kırım'dan Osmanlı topraklarına gelip Sultan Selim'in karısı olan Ayşe Hafsa, 54 yıllık ömründe iki imparatoru ruhunda taşıdı… Kocası Yavuz Sultan Selim ve Osmanlıya 46 yıl hükmeden oğlu Kanuni Sultan Süleyman… Otoriter, sert yapılı ve kendisine ilgisiz kocası ile şefkatli ve saygılı oğlu şehzade Süleyman arasında sürekli denge kurmaya çalışırken, sarayın "Birinci Kadını" olma rüyası, Yavuz Sultan Selim'in ölümünden sonra gerçekleşti. Valide unvanını aldıktan sonra haremdeki anaçlığı, yardımseverliği ve güzelliği ile damga vuran Ayşe Hafsa, her şey yolunda giderken karşısında kaya gibi sert bir rakip buldu… Oğlunu hiçbir kadına kaptırmamak adına cariyeler üzerinden oynadığı oyunlara dahil ettiği ve kendi elleriyle yarattığı bu güç, zamanla tehlikeli bir silaha dönüşecekti. Cariye olarak gel...

Yaralı
Artık hatırlanmaya değecek kadar bile kalmadın. Seni unutmak hakkım! Unutkan biri değilimdir ama sen bende hatırlanacak hiçbir şey bırakmadın. Benim unutulmuşum olmak bile güzeldir, bil. Aşk mı? Aramızda kaldı; içimizde değil… Yanlış aşkta doğru aranmaz. Ama yine de oku istiyorum. Cümlelerimde gizlenmiş duygudan ne anladığını benim nasıl yazdığım değil, senin nasıl okuduğun belirler. "Kör müydü gözlerin, nasıl göremedin" diye sordular senden sonra. Kör değildim. Ve hayatımda en çok iki kere parlamıştı gözlerim. Birincisi seni ilk gördüğüm, ikincisi giderken ardından baktığım gün. İlkinde aşkın ışığından, ikincisinde gözyaşlarımdan… O iki anın arasındaysa hep kapalıydı gözlerim. Aşkına inandığımdan. Kör değildim, sadece güvenmiştim! Not: Bugün seni düşünmeden yaşayabilmeyi başardığım ilk gü...

Susacak Var
En kolay olandır gitmek! Gitmek hiçbir şeyi bitirmez. Aksine durur da yaşar gibi her şey. Gidene değil, kalana yoldaş anlar vardır, ayrıntıları vardır aşkın en gerisinde. Gittiğimi çok sonra anlayacaksın. Şimdi uğurluyorsan, sende kalan yanlarıma güvendiğin içindir!... Düş’tüm, dedim elinin tersinde. ‘Hayır’ dedi, kesince. ‘Düş olsan, fark etmezdim seni’ ‘Sevgim sana güç veriyor mu?’ diye sordum. Başını çevirdi, yüzünde kalmamış takatle. ‘Hayır’ dedi, inatla! ‘Öyle olsa, yıkılmazdım her seni seviyorum deyişinde’ ‘Özledin mi beni?’ dedim. Sustu! Nefesini en derinden aldı ve ‘Özlenmez mi?’ dedi! ‘Git!’ dedim. !Git! ‘Sen kaldıkça genişliyor bu dünya ve kayboluyorum uçsuz bucaksızlığında!’ ‘Ha

Kahraman Tazeoğlu Bütün Şiirleri
Kahraman Tazeoğlu’nun şiirlerinin yer aldığı Seni İçimden Terk Ediyorum, Beni Susarken Bölme ve Ölü Bir Kentin Morg Alfabesi adlı üç kitabı Kahraman Tazeoğlu Bütün Şiirleri adlı tek kitapta toplanmıştır. Ayrıca yazarın roman, hikâye ve deneme türünde üretmiş olduğu eserlerin içinde yer alan irili ufaklı tüm şiirler, "Ordan Burdan" başlığı altında, titiz bir çalışmayla bu kitaba aktarılmıştır. Yukarıda sözü geçen üç şiir kitabı 2015 yılı itibariyle artık yayımlanmayacaktır. Kahraman Tazeoğlu Bütün Şiirleri, siz değerli okurlara arşiv niteliğinde, kalın kapaklı ve ciltli olarak sunulmuştur. Destek Yayınları

Göç - Güneş Çavması - 1
Bazen tam da batarken doğuyor Güneş...Gece daha parlak günler doğurmak için çöküyor...Uzaklarda değil, kendimizde sona eriyor göçümüz...“Güneş Çavması” okurlarını nevi şahsına münhasır “âlem” insanların arasına atıyor, farklıyı, uyumsuzu da görelim, belki de sevelim, önümüze çıkan bir sonraki “deli”ye gülümseyelim diye... Ama her mahallenin, her ailenin olmazsa olmazlarını da unutmuyor; onsuz düğün olmayan “kamber”ini, kendini memleket meseleleriyle ilgili baş muhatap gören amcasını, yaralamadan dedikodu yapmayı bilen teyzesini, “yavrusu”nun hep en iyisine layık olduğuna yürekten inanan annesini...Handan’ın Ankara’da bir mola verip Foça’da tekrar başlayan yolculuğu dostlarla büyüyor, aşklarla kavruluyor, acıları da mutluluklar kadar sıkı kucaklıyor...“Güneş Çavması” bir oyun, okura neşeyle...

Simru
Nereden çıktın yine karşıma? Tamamlayamadığın hangi vicdansızlığın için döndün? Geçmişim olamamıştın, şimdi geleceğimde olmak için mi geldin? Artık benim için sen bir "fark etmez"sin. Fırtınada kaybolmuş bir yelkenli için rüzgârın nereden estiği önemli değildir. Geçti artık o günler… Mezarıma çiçekle gelmen, beni öldürmüş olman gerçeğini değiştirmiyor. Sessiz çığlıkları vardır kırılan kalbimizin ve onları yalnızca Allah duyar. Senin duymadığın ve hiçbir zaman duyamayacaklarından bahsediyorum. Umarım beni anlıyorsundur. Keşke biraz düşünebilseydin. Düşünmediğin için şimdi kalbin acıyor biliyor musun? Beynin düşünemediği her şeyin cezasını kalp çeker. Düşünmek beyni acıtmaz ama düşünmemek kalbi yorar. Şu hayatın bize en büyük darbesi beklediklerimizin hiçbir zaman gelmemesi, gelenlerin ise b...

Bir Nefes İstanbul
Bu kez seninle İstanbul’u ve İstanbul’daki seni, beni yaşıyoruz. Yolculuğumuzun tanıkları var bu defa. İstanbullular ve İstanbul’da yaşayanlar... Zengini, yoksulu, Kürt’ü, Alevi’si, muhafazakârı, marjinali, Ermeni’si, Rum’u, Musevi’si... Onlarca renk, onlarca doku... Bu satırlar, bazılarının ütopya dediğinin küçük bir yansımasının, umudunun romanını yaratıyor. Bir arada yaşayabilmenin hikâyesini... İstanbul’un sokaklarına karışırken senin, benim, yaşamlarımızın, aşklarımızın, içimizde kalanların, hayallerimizin, korkularımızın, umutlarımızın, yalnızlığımızın, hayat koşuşturmamızın, yeni binyılın insanlarının gelgitlerinin arasında dolaşıyoruz. İstanbul, Türkiye, Dünya, "sen"sin, "ben"im, "biz"iz... İnandığım tek gerçek bu. İstanbul öyle bir şehir ki; hiçbir kitap seni bu şehir kadar besley...

Ters Kanatlı Şahin
Türkiye-Ortadoğu-Avrupa coğrafyasında, gerçek olaylar üzerine kurulu bir casusluk romanı... İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudiler, Ermeniler, milliyetçiler, komünistler, şeriatçılar ne yaptı? Yanlış bildiğimiz, doğrusuna inanamayacağımız entrikalar, cinayetler... Kimilerini çok yakından tanıdığımız insanlara dair gizli dosyalar... Her köşesinde karışık adamların cirit attığı, adım başı suikast girişiminde bulunulan, savaşın korkutucu soluğunu ensesinde hisseden Türkiye... Diplomat, sığınmacı, aydın, bilimadamı, casus, işadamı ve politikacılarla ustaca dans eden casusluk örgütü: TERS KANATLI ŞAHİN

Bukre
Güzellik, bakmayı bilen gözdedir sevgilim. Artık kendime layık olanı seçebiliyorum sayende. Bir insanın gözlerine bakıp, kalbini görebiliyorum her seferinde. Eskisi gibi değilim. Neden mi senden çok daha öndeyim? Herkesin dünyası kendi gördüğü kadardır sevgilim. Sen önüne bakarken, ben uzakları ezberledim. Sen olup bitenlerle ilgilenirken, ben olmayanın izindeydim. Çivi çiviyi sökermiş, yalnızlığı kanatan hüzünlü şarkılar, yalnızlığa iyi gelirmiş. İşte ben bu şekilde hayata karşı direndim. Keşke bana akıl vereceğine, aklımı alacak kadar beni sevseydin. Ben, bir çocukluk edip büyüdüm işte! Sen büyümüşsün ama doğmamışsın bile. Ben, senin doğrundum sevgili. Ötekiler gelip geçerdi. Sen doğru olanı değil, geçerli olanı seçtin. Terk etmek kazanan olmaya yeter zannettin. Bana, bir veba busesi bır...

İstanbul’da Kedi
Kedi asil, kedi asi.Yabanda ya da evde vakarını kimseye bırakmayan efendimiz dinozorları yendi ve emekleme çağındaki insanlığın kutsalı, şeytanı, çocuğu, biblosu oldu. Krallardan gayrısına yasaktı bir zaman, şimdi bazı sokaklarda bira içmesi yasak.Gündüz Vassaf, Kedi’nin evrensel tarihine gidiyor; bütün bir dinler, diller tarihini sokak sokak dolaşıp Kedi’yi İstanbul’a getiriyor. Kedi burada hem bir şahsiyet başlı başına hem de bir alegori. Camilerden çıkıp gazlarla boğuluyor.Ondan insanca davranmasını beklediğimize göre, nankör biz miyiz? Kedi’nin şiirsel romanına göre, biraz öyle.

Başka Bir Leonardo
Bu romanı yazmak bayağı cesaret ister!...Ve Ülker Uzun Polat, bu cesareti göstermiş. Üstelik bu zorlu işin başarıyla da üstesinden gelmiş.Neden cesaret? Neden zorlu iş? Çünkü; Leonardo da Vinci sıradan bir isim değil... Gelmiş geçmiş bütün zamanların en büyük sanatçısı... Öncü bilim adamı... Matematikçi... Fizikçi... Mimar... Mühendis... Müzisyen... Anatomist... Mucit... Düşünür... Dalgıç kıyafetlerinin ilk kâşifi... Bir daha ikincisi gelmeyen ve belki de hiç gelmeyecek bir deha. Belki yıllar sonra Freud gibi bir başka deha, en doğru biçimde tanımlayacaktır Leonardo’yu: "O, bütün diğerleri kopkoyu bir zifiri karanlıkta uyuklarken, vaktinden çok zaman önce karanlığın göbeğinde gözlerini açarak uyanan bir insana benzer!"Leonardo da Vinci’nin en çok sevdiği öğrencisi Francesco Melzi, şöyle de...

Heybeliada Cinayetleri
Heybeliada sokaklarında siyah cüppeli, eli bıçaklı bir katil dolaşmaktadır. Katil, kurbanlarını boğazlayarak öldürmek için mehtaplı geceleri seçer.Adayı ve tarihini iyi bilen seri katil, öldürdüğü kurbanlarının üzerinde birtakım şifreli mesajlar bırakır. Bu mesajlar aynı zamanda bir sonraki cinayet hakkında bazı ipuçları vermektedir.Sıra dışı cinayetler işleyen katil, cinayet mahallinde her türlü iz bırakır; bir tek iz hariç: kendi izi.Öyle ki; Tanrı bile cinayetlerin işlendiği geceler sanki tatile çıkmaktadır.Kaç kişi ölecek? Bunu yalnızca katilin kendisi biliyor.Heybeliada Sanatoryumu’ndan Heybeliada Ruhban Okulu’na kadar uzanan bu cinayetler zincirini çözmek için, dedektif Çetin Akın ve yakın arkadaşı gazeteci Ahmet Kerim devreye girer. İkili, kendilerini yine oldukça çetrefilli bir ola...

Bana Masal Anlat
"Masallar çocukları uyutmak büyükleri uyandırmak için anlatılır." İşte bu yüzden bu kitap, kendi kültürlerinin muhteşem zenginliğiyle tanışabilmeleri için, hem çocuklara, hem de büyüklere yazıldı...