Yanmış Orman Kokusu
Menderes Samancılar, oynadığı her sinema filminde derin izler bırakan; oynadığı karakterlere can veren emekçi bir aktör. Karakterleri dokunuşuyla canlandırdığı gibi kelimelere de dokunuşuyla hayat veren; oyunculuğu, kalemi ve mütevazi kişiliğiyle baştan başa bir şair... Dicle, Fırat ve Seyhan’ın çağıltısı; Mezopotamya ve Çukurova’nın nal izleri var şiirlerinde.
Ben Senden Geliyorum
Sen uğruna yüreğine saltanatlar kur. O başka aşklara iltica etsin... Bu da aşkın puşt hali olarak işlensin tarihe!..
Aşka Layla
“Biz seninle...aynı Tanrı’nın yazdığı iki ayrı gerçeğiz.Tıpkı verilen bir hediye gibi...Ya ben sahipleneceğim seniya da sen...Tanrı ise...bize sunduğu hediyeyigeriye almaz sevgilim…Öyle değil mi?”Aşk, bir kaderin önüne geçebilir mi?Birlikte sonsuzluğu göze alanlarhiç birbirinden ayrılabilir mi?İnsanın alnına yazılanı, kalbi silipkendi yazgısını yeniden yazabilir mi?Ozanın da dediği gibi,“Aşıklar ölmez...”öyle değil mi?
Bukre
Güzellik, bakmayı bilen gözdedir sevgilim. Artık kendime layık olanı seçebiliyorum sayende. Bir insanın gözlerine bakıp, kalbini görebiliyorum her seferinde. Eskisi gibi değilim. Neden mi senden çok daha öndeyim? Herkesin dünyası kendi gördüğü kadardır sevgilim. Sen önüne bakarken, ben uzakları ezberledim. Sen olup bitenlerle ilgilenirken, ben olmayanın izindeydim. Çivi çiviyi sökermiş, yalnızlığı kanatan hüzünlü şarkılar, yalnızlığa iyi gelirmiş. İşte ben bu şekilde hayata karşı direndim. Keşke bana akıl vereceğine, aklımı alacak kadar beni sevseydin. Ben, bir çocukluk edip büyüdüm işte! Sen büyümüşsün ama doğmamışsın bile. Ben, senin doğrundum sevgili. Ötekiler gelip geçerdi. Sen doğru olanı değil, geçerli olanı seçtin. Terk etmek kazanan olmaya yeter zannettin. Bana, bir veba busesi bır...
Yaralı
Artık hatırlanmaya değecek kadar bile kalmadın. Seni unutmak hakkım! Unutkan biri değilimdir ama sen bende hatırlanacak hiçbir şey bırakmadın. Benim unutulmuşum olmak bile güzeldir, bil. Aşk mı? Aramızda kaldı; içimizde değil… Yanlış aşkta doğru aranmaz. Ama yine de oku istiyorum. Cümlelerimde gizlenmiş duygudan ne anladığını benim nasıl yazdığım değil, senin nasıl okuduğun belirler. "Kör müydü gözlerin, nasıl göremedin" diye sordular senden sonra. Kör değildim. Ve hayatımda en çok iki kere parlamıştı gözlerim. Birincisi seni ilk gördüğüm, ikincisi giderken ardından baktığım gün. İlkinde aşkın ışığından, ikincisinde gözyaşlarımdan… O iki anın arasındaysa hep kapalıydı gözlerim. Aşkına inandığımdan. Kör değildim, sadece güvenmiştim! Not: Bugün seni düşünmeden yaşayabilmeyi başardığım ilk gü...
Simru
Nereden çıktın yine karşıma? Tamamlayamadığın hangi vicdansızlığın için döndün? Geçmişim olamamıştın, şimdi geleceğimde olmak için mi geldin? Artık benim için sen bir "fark etmez"sin. Fırtınada kaybolmuş bir yelkenli için rüzgârın nereden estiği önemli değildir. Geçti artık o günler… Mezarıma çiçekle gelmen, beni öldürmüş olman gerçeğini değiştirmiyor. Sessiz çığlıkları vardır kırılan kalbimizin ve onları yalnızca Allah duyar. Senin duymadığın ve hiçbir zaman duyamayacaklarından bahsediyorum. Umarım beni anlıyorsundur. Keşke biraz düşünebilseydin. Düşünmediğin için şimdi kalbin acıyor biliyor musun? Beynin düşünemediği her şeyin cezasını kalp çeker. Düşünmek beyni acıtmaz ama düşünmemek kalbi yorar. Şu hayatın bize en büyük darbesi beklediklerimizin hiçbir zaman gelmemesi, gelenlerin ise b...
Bambaşka
Kalır gibi gidişlerini izledim önce, sonra gider gibi kalışlarını… Ve anladım ki ne sen gidebiliyorsun ne ben kalabiliyorum. Öyle bir hayat yaşıyoruz ki şimdi; ağlamak gülmenin mahkumu, gülmek ağlamanın gardiyanı gibi sanki… Ve anladım ki ne seninle ağlayabiliyorum, ne de sensiz gülebiliyorum. Belki de sen aşka aşıktın, ben üstüme alındım bilmiyorum. Bir gün gerçekten seni terk edebilecek miyim onu da bilmiyorum. Üzerine sinen benin kokusunu duymadan yaşayabilecek misin?.. Çünkü, senden geriye sadece sen kalana dek terk edilmiş olmuyorsun. İnsan yaşadığı anın değerini yaşadıklarından ötürü değil, neler yaşayacağını bilmediğinden ötürü bilmez. Seni çok seviyorum; bir gün seni terk etme gücümü kendimde bulup bulamayacağımı bilmeye bilmeye... Anlıyor musun? Gel "biz" olalım demek kolay… Benim...
Başka
Yavaşça ayağa kalktı. Gidiyordu işte. Ardı yapacaktı beni. Sildim göz yaşımı kalktım ayağa. Her soruyu anlama çeviren gözleriyle sustu. Bana acıyarak bakıyordu. Noktası çalınmış cümle sonum durdu öylece. "Sana birbirinden güzel yalnızlıklar biriktirdim." der gibiydi. Dudakları kıpırdadı, inler gibi, "çok çocuk kaldın aşka, kendi gölgesine basmaktan korkan..." diyebildi sadece. İşte gidiyordu. Bir daha hiç dönmeyecekti. Bir daha hiç olmayacaktı. Sadece bir "gitme" çıkabildi dudaklarımdan. Yüzüme baktı ve "artık sözlerin merheme yara olmaya başlamışsa, içimdeki seni sus, içindeki beni duy." dedi ve sırtındaki ceketimi bankın üzerine bırakarak yürümeye başladı. Son sözleri bunlar olmamalıydı! Arkasından "beni hiç almadığın hayatından böyle ucuz kovamazsın!" diye bağırdım. Geriye döndü ve "dav...
Susacak Var
En kolay olandır gitmek! Gitmek hiçbir şeyi bitirmez. Aksine durur da yaşar gibi her şey. Gidene değil, kalana yoldaş anlar vardır, ayrıntıları vardır aşkın en gerisinde. Gittiğimi çok sonra anlayacaksın. Şimdi uğurluyorsan, sende kalan yanlarıma güvendiğin içindir!... Düş’tüm, dedim elinin tersinde. ‘Hayır’ dedi, kesince. ‘Düş olsan, fark etmezdim seni’ ‘Sevgim sana güç veriyor mu?’ diye sordum. Başını çevirdi, yüzünde kalmamış takatle. ‘Hayır’ dedi, inatla! ‘Öyle olsa, yıkılmazdım her seni seviyorum deyişinde’ ‘Özledin mi beni?’ dedim. Sustu! Nefesini en derinden aldı ve ‘Özlenmez mi?’ dedi! ‘Git!’ dedim. !Git! ‘Sen kaldıkça genişliyor bu dünya ve kayboluyorum uçsuz bucaksızlığında!’ ‘Ha
Tin
ALTIN KİTABIN SIRLARI kitabının yazarı Nevşah Karamehmet’ten üzerinde çok konuşulacak sarsıcı bir roman... Dünle bugünün, sevgiyle sevgisizliğin, kurtuluşla yenilginin, kazanmakla kaybetmenin, insanlıkla insanlık dışının iç içe geçtiği yaşamsal şifrelerle dolu TİN, çoktan yaşanmış bitmiş bir dünya hikâyesinin tekrarlanıp duran sanrısından uyandırıyor okuru. "Tin, Töz, Nefs" üçlemesinin ilki olan bu kitap, aşkla, bağımlılıkla, ahlakla, değersizlikle ve çürümüşlükle sınanan birbirinden renkli kadın ve erkek kahramanların emsalsiz deneyimlerini ustalıkla kurgulanmış bir olaylar zinciri içerisinde anlatıyor. *** Muhafazakâr bir ailenin mazbut kızı olarak yetişen Fatma sevdiği adamla evlendiğinde onu lüks, konfor, günah ve ihtirasla dolu yeni bir hayat bekliyordur. Uğruna eski hayatını ve ailes...
Yalnızca Yalnızım
Evet belki çok yalnızım. Evet belki çok yaralandım. Evet belki kendi kabuğuma çekildim. Evet belki artık insanlara güvenmek istemiyorum. Evet belki dışardan bakıldığında, umursamaz biriyim. Evet hakkımda ne düşünürseniz düşünün ilgilenmiyorum. Ben sadece tek bir cevap bekliyorum, siz değer verdiklerim ben ağlarken neredeydiniz? Bazen bittiğine değil, verdiğin değeri hak etmediğine şahit olduğun için ağlarsın. Bazen gittiğine değil, yarınların hayalini onsuz kuramazken, onun bir başkasına 'hiçbir şey yaşanmamış' gibi dokunacak kadar ucuz olduğuna ağlarsın. Bazen yarım kaldığına değil, doğru sandığının koca bir yanlıştan ibaret olduğuna ağlarsın.
Kahraman Tazeoğlu Bütün Şiirleri
Kahraman Tazeoğlu’nun şiirlerinin yer aldığı Seni İçimden Terk Ediyorum, Beni Susarken Bölme ve Ölü Bir Kentin Morg Alfabesi adlı üç kitabı Kahraman Tazeoğlu Bütün Şiirleri adlı tek kitapta toplanmıştır. Ayrıca yazarın roman, hikâye ve deneme türünde üretmiş olduğu eserlerin içinde yer alan irili ufaklı tüm şiirler, "Ordan Burdan" başlığı altında, titiz bir çalışmayla bu kitaba aktarılmıştır. Yukarıda sözü geçen üç şiir kitabı 2015 yılı itibariyle artık yayımlanmayacaktır. Kahraman Tazeoğlu Bütün Şiirleri, siz değerli okurlara arşiv niteliğinde, kalın kapaklı ve ciltli olarak sunulmuştur. Destek Yayınları
Töz
Ölümlü insanoğlu, ölümsüzlüğüne uyanacaktır bir gün... Unutulmayana ve unutanın zihnindeki kaçışa... Geçmeyene ve geçen her şeyin ardında bıraktığı kasıtlı izlere... Sonsuza ve sonsuzun içindeki hakikate... Gidene, geri dönmeyene ve dönenlerin kalbindeki pişmanlığa... Olmakla olmamak arasındaki dengeye... Yokluğun varlığı inkar edemeyişine... Yarının yazgısını inşa eden şimdiye... Sana, bana, bize ve her şeye... Aklın içinde, Tin’in gizeminde ve Töz’ün üzerindeki iradeye... Nefse, nefese ve sese... Bitimsiz bir nefs sınavı içinde deneyimlenen bir nefeslik yaşamın amacı ölüme varmak olabilir mi hiç? Sence bu kutsal yolculuk, sadece son nefesi vermeye hazırlanmak için mi gerçekleştiriliyor? Hayır! Çünkü insan ölmek için değil, tanrısallaşmak için tekâmül eder. Tanrısallaşmak, tekâmülün amacı...
Valide Sultan
Kırım'dan Osmanlı topraklarına gelip Sultan Selim'in karısı olan Ayşe Hafsa, 54 yıllık ömründe iki imparatoru ruhunda taşıdı… Kocası Yavuz Sultan Selim ve Osmanlıya 46 yıl hükmeden oğlu Kanuni Sultan Süleyman… Otoriter, sert yapılı ve kendisine ilgisiz kocası ile şefkatli ve saygılı oğlu şehzade Süleyman arasında sürekli denge kurmaya çalışırken, sarayın "Birinci Kadını" olma rüyası, Yavuz Sultan Selim'in ölümünden sonra gerçekleşti. Valide unvanını aldıktan sonra haremdeki anaçlığı, yardımseverliği ve güzelliği ile damga vuran Ayşe Hafsa, her şey yolunda giderken karşısında kaya gibi sert bir rakip buldu… Oğlunu hiçbir kadına kaptırmamak adına cariyeler üzerinden oynadığı oyunlara dahil ettiği ve kendi elleriyle yarattığı bu güç, zamanla tehlikeli bir silaha dönüşecekti. Cariye olarak gel...
Nasıl Evde Kaldım?
"Kadın kısmının en büyük sıkıntısı kendisine her türlü iletişim yöntemiylen sürekli pompalanan yakalanması ve yaşanması zor sanal bir gerçeklik değil mi zaten? O vakit bir türlü nihayete ermeyen aşk hayatım, içinde yaşadığım gerçeklik yüzünden sürekli tavana vurdurduğum beklentiler sebebiyle mi mağdurları oynuyo? Neden kimse bize bi dur motorun soğusun demiyo? O filmlerde hepimizin gözüne gözüne soktukları beyaz atlı prens nerde hani? Kendini karıya kıza mı verdi? Alkole kumara mı verdi? Kötü yola mı düştü? Yoksa bi bana mı garezi?"