
Yalnızlık Sek İçilir
Küskün değilim sana, kızgınlığım da geçti, ama kırgınlığım geçer mi bilmiyorum.Biz yalancı baharlara inanıp açan iki çiçeğiz, papatya mevsimine aldanıp, fallara kanmışız o kadar. Ne kadar kuru ayaz varsa hepsine dayanmış, hafif bir sonbahar rüzgârıyla solmuşuz.Şimdi faydası olmayan teselliler aldım yüreğime, bir adım sonra nereye gideceğim, onu bile bilmiyorum.Bildiğim tek şey, kelimelere dökemediğim duyguların efendisi olduğun.“Aşkı tanıdım, yaşadım ve yanıldım... Sen de oradaydın”

Allah'ın Piyonları
"Işığım yok benim ve pencerem, duvarlarımı yıktım, özgür bir ölüye dönmeden"Bir piyon devleti uğruna neleri feda eder? Peki ya bir gazeteci, özel haber için neleri göze alır? Eylem Tok, toplumsal gerçekçi yeni romanıyla karşımızda. İnsanın hissettiği acıları okura aracısız aktarmadaki ustalığıyla tanınan Tok bu kez kalemiyle, unutulmuş semtlerin üstü çizilmiş gençlerini konuşturuyor. Hırpalanmış, hor görülmüş, kökünden koparılmış insanların “yırtmak” için neler yapabileceğini gözler önüne seriyor. Gündemin sürekli değiştiği ve dudak uçuklatan türden haberleri dahi kanıksar hale gelen Türkiye, yine benzeri ancak filmlerde gerçekleşebilecek bir kurguyla koltuklarına kilitlenecek. Yoksunluğun ve değersizliğin kol gezdiği İstanbul’un “en tehlikeli” mahallesi... Suç, şiddet ve uyuşturucu girdab...

Rematonia
"İşin aslı ve kısacası; bu güne kadar duymuş olduğunuz bütün efsaneler, mitler, inandığınız ve inanmadığınız bütün dinler, hepsi aynı şeyi anlatıyorlar. Sadece anlatanların algıladığı biçimiyle, birbirinden farklı ifadelerle. Bana güvenin! Var olduğunuzdan beri aranızdayım. Hatta bazılarınız bir tanrı olduğumu bile düşünüyorlar!" Bu güne kadar var olmuş bütün efsaneleri, içinde yaşadığımız dünyaya çağıran bir serinin ilk kitabı elinizdeki. Sayısız etkileyici karakter ve keskin dönüşleri ile, ilk sayfasında aldığınız nefesi son sayfasında bırakacağınız ve henüz Rematonia Evrenine attığınız bu ilk adımda, kendinizi hayal gücünüzün sınırlarında hissedeceğiniz bir kurgu.Gerçek ile Yalanın Savaşına Davetlisiniz!‘Türkiye’den bir Dan Brown çıkıyor.... Elinizden bırakmanızın imkanı yok.’

Piyasadan Büyük Alacağımız Var
"Mühim olan kimsenin görmediği zamanlarda doğru olanı yapmaktır." -J.C. Watts-"Kimse yoksa yere düşen dondurmanı parmağınla sıyır ye."-Mesut Süre-Pansiyonda ortak mutfak gerginliği... Ailecek mutfaktakeyifle yemek yerken, siyah deniz şortlu zayıf bacaklıadamın gelip dolaptan bira alması.-İlker Gümüşoluk-Hâlâ açıp açıp izlerim Dört Nikâh Bir Cenaze filmini...İzledikçe inanamam. Mustafa Sarıgül nasıl olamaz o filmde... Nasıl?-Kemal Ayça-

Ölü Bir Kentin Morg Alfabesi
yağmurlarla inseydin içime içim senden yanaydı yüzümdeki işgaller senden karaydı seni sevmek en gizli ağlama biçimimdi sana yazacaklarım sil sil bitmezdi ve ben sende hiçbir şeydim sen bende her şeyken yazdan kalma bir kış ölüsüyüz ikimiz zaman alnımızda bilenen kör bıçak şimdi ve bilir misin ayrılmak vazgeçmek gibidir doğru değildir ama gereklidir çünkü hayat olduğu gibidir olması gerektiği gibi değil

Oyun
Dünya bir dolu zavallı, zayıf insanla doluydu! Evet, Semra son zamanlarda, özellikle Talat'la ilişkisinin sonucunda, buna hükmetmişti. İnsanları iyi ya da kötü diye ayırmak yerine, zayıf ve güçlü diye ayırmak gerekiyordu. Doğru olanı, ilkeli olanı seçmek yerine kolaya kaçıyordu çoğu insan, özellikle erkekler... Çünkü bencildiler ve toplum bu bencilliklerini törpülemek yerine, cesaret veriyordu onlara. Daha bencil, daha vahşi, daha hayvani olabilmeleri için..."Herkes kendisinden, çevresinden, tanıdıklarından bir parça bulacak bu romanda... Tattığı, tecrübe ettiği, bildiği bir oyunu hatırlayacak... 1980'li yıllardan bu yana alıştığımız-alıştırıldığımız oyunların izdüşümlerini, kişiler ve hayatlar üzerine etkilerini; 1990'lı yıllarla birlikte ivmesi hızla artan o dönüşümün gençliğe, bilhassa ...

Nüveyre
Yüz Yılın Masalı’Nüveyre’Bir Çerkez Beyinin kızıydı o. Bir deli rüzgar, bir özgür kuştu. Kah göklere yükseldi, kah yerlere vurdu kolu kanadı kırılarak...Sevdiğine kavuşamadı. Kendisinden kırk yaş büyük bir nazırla evlendi, saray protokolünde ikinci kadın oldu. Sonra kader onu yıkık bir odun kulübesine kadar savurup attı.Acıların en büyüklerini yaşadı. Ve yavrularının bir bir elinden kayıp gitmelerini izledi çaresizce...Zamana ayak uydurmaya çalıştı yılmayarak. Şaşırdı, korktu, üşüdü... En zorlu acıları, büyük zenginlikleri benimsediği kolaylıkla kabullendi itirazsız...19.yy.’ın son çocuklarındandı o. Kaybolan bir neslin son çocuklarından...’Yüz Yılın Masalı’ Nüveyre Menemencioğlu’nun gerçek yaşamöyküsüdür.

Nazım Hikmet’in Aşkları
Nazım Hikmet’in yaşamında kadınların büyük ve önemli yerinin tanığı, çocukluk ve gençlik arkadaşı Vala Nurettin, şu saptamayı yapıyor:“Aslında, Nazım monogamdı. Birini severse -iyice severse- ona sadık kalmak isterdi. Sevemediği sıralarda da, sevilecek birini daldan dala arardı. Bunu bilinçle mi, içgüdüsüyle mi, can sıkıntısıyla mı yapardı? Daha ziyade kadınların ayartma çabasına kurban gittiğini, tanıdığım kadınların sözlü ve yazılı itiraflarından öğrenmiş bulunuyorum.““Nazım Hikmet’in Aşkları“, ünlü şairin “Gövdesindeki kurt“ Nüzhet Hanım, “Kalbinin kızıl saçlı bacısı“ Piraye Hanım, “Dayı kızı“ Münevver, “Saçları saman sarısı kirpikleri mavi “ Vera’yla fırtınalı evliliklerinin dökümünü veriyor.Bir de ayrıca Dr. Lena, Semiha Berksoy, Dr. Galina ve diğer kadınlarla birlikteliklerini, önces...

Nazım Hikmet Şiirinde Gizli Tarih
Nâzım Hikmet’in ünlü destanı "Memleketimden İnsan Manzaraları"ndaki mahkumlar Halil, Süleyman, Fuat ve Melahat gerçek hayatta kimlere tekabül ediyordu? Ya manzum/roman "Benerci Kendini Niçin Öldürdü?"deki Benerci, Somadeva, Roy Dranat’ta kimler soyutlanmıştı? Peki anı/roman "Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim"deki Hasan, Kerim ve İsmail gerçek hayatta kimlere dönüşüyordu? 1938 sonbaharında Sultanahmet Cezaevi’nde yatarken başlayıp bitiremediği "Orası" romanındaki sekiz Komünist; "Saatçi Çırağı Kerim", "Ressam Halim", "Tornacı Aziz", "Mimar Ali", "Nuri" ve "Selami" gerçekte kimlerdi? Nâzım Hikmet’in şiiri bir insan okyanusu gibidir. Emin Karaca bir çeşit arkeolojik kazı yaparak, bu okyanusta yer alan insanların kimliklerini soruşturuyor. Türkiye’nin devlet terörü altında bastırılan ve unutturulm...

Mustafa Kemal’in Gizli Teşkilatı
"Mustafa Kemal o kararlı önderliğiyle Anadolu’nun göbeğinde Türk’ün Kurtuluş’unu hazırlayan bağımsızlık ateşini yaktı. Bütün yurtseverlerin, namuslu aydınların gözü Ankara’da Mustafa Kemal’dedir. Sonradan bütün mazlum milletlere önderlik edecek olan Mustafa Kemal Paşa’nın bir avuç ülkücü arkadaşıyla insan üstü çalıştığı günlerdeyiz..."İşgal altındaki İstanbul’da milli mücadele ateşi nasıl yakıldı?Hayati derecede önemli olan istihbarat ağı nasıl kuruldu?Anadolu’ya bilgiler, belgeler nasıl aktarıldı?Subaylar ve mühimmatlar nasıl kaçırıldı?Milli Mücadelenin ateşten günlerinde kurulan ilk istihbarat örgütümüzün hikayesini kurucusu Ekrem Baydar anlatıyor.Kurtuluş muzicesini, bir kez de Atatürk’ün istihbaratçısının gözünden okuyun...

Melek Yapıcı
Geçmişi tarafından rehin alınan Doktor Victor Hoppe, yirmi yıl uzak kaldığı köyüne geri döner. Dar görüşlü köylüler, onun dönüşüne şüpheyle bakarlar. Köylüler, Doktor’un yanında getirdiği üçüzleri gördüklerinde, çocukları özürlü zannederler, Üçüzlerin, altı aylıkken üç dil konuşabilmeleri ise köylülerin, Doktor Hoppe’ya karşı şüphelerini daha da arttırır, Ancak her şey bununla bitmez. Kendisine ölümsüzlük kazandıracak bir karar alan Doktor Hoppe’da çözülemeyen bir gizem vardır.Bu kitap, din ve bilim, gerçek ve hayal, güç ve güçsüzlük, anlam ve anlamsızlık hakkında bir hikâye, Herkesin gerçeği arayacağı ama sonunda kendi gerçeğini bulup inanacağı bir roman...Unutmayın:“Bazen imkânsız görünen şey, sadece zordur,“

Mavi Ev
Kapılar vardır kapanan... içten dışa, dıştan içe... içimizden dışımızdakilere kapattıklarımız ve dışımızdakilerin içe doğru yani bize kapattıkları. Ve bazen bir kapı aralığında unutuluyor adına aşk denebilecek bütün bakışmalar.

Limoni Ölüm
Bir cinayet...Bir cinayet daha...Acılı iki aile...Başarılı bir haberci...Özgür Kardeşler Cemaati hocası bir kadın...Sevimli ve karısına âşık bir adam...Medya sektöründe kariyer basamaklarını hırsla çıkarken dibe vuran genç bir kadın...Kim, neden işliyor bu cinayetleri?İlk romanı ‘Çok Şekerli Ölüm’le büyük beğeni toplayan Ayşe Erbulak, serinin ikinci kitabı ‘Limonî Ölüm’le bir kez daha polisiye seven okurlarıyla buluşuyor.‘Limonî Ölüm’ün sayfalarında yol alırken; bir yandan zekice işlenmiş cinayetleri çözmek için serinin ilginç ve renkli hafiyeleri Zeynep ve Meral’i merakla takip edecek, bir yandan çoğumuzun yabancısı olduğu dini cemaatler ve misyonerler dünyasının kapısını aralayacak, bir yandan da aşk ve ihanet üstüne aklınıza takılan sorulara cevap arayacaksınız.Su gibi akan anlatımı, he...

Körler Düşerken
Bir gün bir şehirden kalkarsın, bir başka şehre doğru yola koyulursun. Terk ettiğin şehri tanımamışsındır daha, sokaklarında adamakıllı yürümemişsindir. Geride bıraktığın şehir, nüfus kağıdındaki bir kayıt bilgisinden ibaretse, o şehri terk etmiş bile sayılmazsın.Sonra neden geldiğini bilmediğin bir başka şehir kucaklar seni, sarar, sarmalar. Bütün sokaklarında yürürsün, bütün duraklarında beklersin, bütün martılarıyla selamlaşırsın... Fakat bu kez de o şehir terk eder seni, fark edersin ki nüfus kağıdında kaydı bile yoktur bu terk edişin."Yanıyorum ateşimi körükle, boğuluyorum beni derin denizlere at" diyor göçürtülmüş bir Ege türküsü. Kaybedilmiş şehirlerin hüznüdür bu; yanarken, harlı yanmak istersin; sığ sularda boğulurken derin denizlerde kaybolmak istersin. Bilirsin ki, derinlerde bi...

Kozmik Şakacı
Dikkat Dikkat!!! Kozmik Şakacı Sizi Her An Ziyarete Gelebilir... Öylesine olaylar vardır ki, mantık ve akıl çizgisinde anlamlandırmak mümkün değildir. Sanki yaşamın bilinen katı gerçeklerinin ötesinde bizlerle alay eden bir güç bulunmaktadır. Biz buna kozmik şakacı diyoruz. Şakacı, tatlı dilli bir baştan çıkarıcıdır; aylaklığı ve başıboşluğu sever. Öncelerde yeterince zeki değildir, hissizdir, eğlenceyi sever ve yaratıcılığı yoktur. Sanki Kozmos’un büyüleyici dolandırıcısı veya dayanılmaz çapkınıdır. Eski Yunanlılara göre, ışık parmaklı müjdeci ve büyücü Hermes, Mısırlılara göre iyi şans ve gülme Tanrısı Bes, Maorilere göre ilk insan ve seksüel zevkin fallik simgesi Tiki Şakacı’yı simgeler. Kozmik Şakacı kimi zaman kendini tavla oynarken rakibinizin 6 kere üst üste altı altı atması şeklind...

Konstantiniye’nin Gülü
Fatih Sultan Mehmet, Leonardo Da Vinci, Kristof Kolomb İstanbul’un henüz Konstantiniye olduğu dönemde, kıtaların keşişliği bu şehirde bazı olaylar yaşandı. Bağnazlık ve kendinden olmayana düşmanlığın hüküm sürdüğü Avrupa karanlığın pençesindeyken, Fatih Sultan Mehmet’in açtığı ufuk, dünyanın yeni süper gücünü hazırlıyordu. İşte tam bu dönemde, dünyanın geleceğine ışık verecek bir grup insanın yolu da Konstantiniye’de kesişti: Grand Turco Fatih Sultan Mehmet, Leonardo Da Vinci, Gentile Bellini, Kristof Kolomb bunlar arasındaydı. Bir de dile getirmeye bile ürktüğü bir sırrı taşıyan Vedat. Harem gerçeği, Saray içi rekabet, Museviler’in Osmanlı’ya gelişi, Cem Sultan vakası ve nihayetinde tarihe geçen ‘Büyük İstanbul Depremi’... Bir de aşk... Hepsi bu kitapta... Öyle sürükleyici ki, okumaya baş...

Komşunuz Mehmet
Beni tanıyorsunuz. Hani şu karşıki apartmanda oturan, 33 yaşında, reklamcı olduğunu mahallenin bakkalı Yavuz’dan öğrendiğiniz, arabasını en münasebetsiz yerlere park eden çocuk. Bazı geceler neden hiç evimde ışık olmadığını, bazen de sabah kadar neden sönmediğini merak ediyorsunuz. Nerden biliyorsun derseniz, biliyorum çünkü sizde öyle meraklı bir tip var. Zaten benim amacım, az da olsa sizin merakınızı gidermek. Yoksa ne diye zahmet edip bu kitabı yazmakla uğraşayım?1977 yılında, lüzumsuz sıcak bir Haziran gecesinde doğdu. Ailenin ikinci erkek çocuğu olduğundan mıdır bilinmez, çocukluğu boyunca pek şımartıldı. Gezdi, oynadı, yabancı öğretim aldı derken kadınlara aşık olunabileceğini keşfetti. Gayet safsalakça aşık olduğu kadınlardan hayatının ilk tecrübelerini öğrendi. Belli bir süre hayt...

Kimi Terk Ettiysem Unutamadı
Aşk, sigara gibiydi... Ama erkeğinin içtiği sigarayı, hiçbir zaman dudaklarında hissedemedi yazık ki! Sadece dumanıyla yetinmiş, izmaritler basılmasına izin vermişti tüm vücuduna. Pasif içtiği aşkla verem olmuştu sonunda, fazladan bir izmarit daha basılacak yer kalmadığında. Güzeller güzeli Damla Öylesine özverili, öylesine almadan vermeyi erdem bilip, öylesine karşılıksız sevmişti ki, hep daha fazlasını istemişlerdi. Nasılsa hiç gitmeyeceğini düşünmüşlerdi. Ama sonunda her kadın, "kendinde kalmak" için gitmez miydi? Ve Mehmet Son ukdesiydi, yaban aşkların tırnak izleriyle eskiyip yenileyemediği bedeni. Biliyordu, bir gün dualarındaki kadının, el ayasıyla sevip aşındıracağını, zamanla kapatacağını vücudundaki tüm yaban çiziklerini. Birinin kimsesi yoktu, diğeri kalabalıktı. İkisi de çok ya...

Kızlar Aşık Olmaz
Kızlar Aşık Olmaz, aşkın varlığından izler ararken kaybolmuş üç duygu gezgini gencin paranoyalarını anlatıyor. Şüphe dalgalarıyla boğuşan bu gençler, hayatta kalmak için çevrelerindeki mutlu ilişkileri bozmak üzere planlar yapıyorlar. Kadınlara karşı güvensizlikleri ise gün ve gün büyüyor, internet üzerinde bir fenomen haline gelen "kadınlarda orospuluk switchi doğuştan on geliyor" gibi yargılarla zaman zaman aşkı aramaktan vazgeçiyorlar. Peki bu gençler sevdikleri kadınlarla birlikte olma cesaretini gösterebilecekler mi? Edebiyatımızın serseri yazarı Cem Şancı’nın bir çok eleştirmen tarafından kullandığı argo dil nedeniyle oldukça eleştiri aldığı, internet sitelerinde de çokça tartışıldığı bu romanı okurken hiç durmayan heyecanlı temposuyla eğlenecek hatta belki de roman kahramanlarının h...

Kızıl Güneş
"Her neyin çok fazlasına sahip olursan, sonunda ondan mahrum kalırsın." dedi mırıldanarak. "Benim sonsuzluğa yakın anılarım, binlerce hayatım, yaşayan bütün insanların toplamından daha fazla acım ve sevincim var." "Yani anlayacağın, yaşlı çocuk: bunların hepsini kaybettim ben artık. Geri kazanmak içinse tek yapmam gereken, bütün varlığımı yok etmek!" Anti-kahraman tanımı bu kitapla yeniden yazılıyor. Rematonia Evreninin tarafsız Avcısı, Lilith ve Iasus’un belalısı, ırkının ilk ve tek temsilcisi Dhampire ile Rematonia devam ediyor! "Zaman ve mekanın sınırlarında bir hikaye." -Hürriyet- "Efsanelerin yeni efendisi." -Sabah- "Aşkın tehlikeli yüzleriyle örülü, sürpriz üstüne sürpriz yaşatan bir kurgu..." -Kahraman Tazeoğlu-

Keşke
-Evli olmadığını söyle." Bu kadar hızlı! Beğendiğini bile anlayamamışken neredeyse teklifle gelmesi, oyunsuz, dürüst, net olması... İyice karışmıştım! İçimden bağıra bağıra ağlamak geldi; ‘‘Evliyim, mutsuzum, kocam beni aldatıyor, üzüyor, benimle sevişmiyor, birde sana aşık oldum, onu seninle aldatmak, ondan boşanmak, seninle evlenmek istiyorum’’ demek istedim, yapamazdım ki! "-Evliyim." dedim. Kısa ve açıklamasız, sıradan, içimden gelmeden, istemeyerek. Hangi kadın evlendiği, üstelik çocuk sahibi olduğu adamdan kolay boşanır ki? Üç aşağı beş yukarı, hepimiz aynı değerlerle büyümedik mi? Ya evliyken aşk? Aman! Sakın! Tövbe! Hayatta olmaz derken, ya sizi de buluverirse aşk? O zaman ne yapacaksınız? Beni buldu! Ve ben maalesef "Keşke" dedim. Siz sakın demeyin...