Tek Başına
“Tuncay, uzun yıllar önce Saarbrücken Müzik Yüksek Okulu’nda benim sınıfımda yetişti. O günden beri solistlik kariyerindeki başarısı ve son zamanlarda yetkin meslektaşlarıyla birlikte oda müziği alanında da başarılı kariyerini sürdürüyor olması beni çok mutlu ediyor... Onun gibi yetenekli ve vefalı bir dosta sahip olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum."Joshua Epstein"Tuncay Yılmaz gerçek bir müzisyen ve değerli bir kemancı. Bu yeteneği ve özellikleriyle kabul görmeyi fazlasıyla hak ediyor."İdil Biret"Kendi kuşağında özel bir yerde olduğuna inanıyorum"Suna Kan“Olağanüstü bir müzikaliteye sahip. Çok duygusal. Henüz yirmi yaşındayken Hindemith ve Bartok’un o 'çetin ceviz' konçertolarını bir dünya müzikçisi gibi çalmıştı. Ankara’da konservatuvarı bitirdikten sonra Almanya’da önce eğitim...
Savaş Ana
1915... ÇanakkaleTarihin en acımasız savaşlarından birine tanıklık etmeye ve vahşetin orta yerinde en “insani” duygularla tanışmaya hazır olun! Bir tarafta Antepli Memet, diğer tarafta Avustralyalı Henry.İkisi de yirmili yaşlarında, ikisi de gözü kara savaşçıydı. Memet, sevdalısının belalı babasından kaçarken Osmanlı zabitlerine teslim oldu, asker edilip cepheye gönderildi. Henry de, ülkesini “barbarlardan” korumak için cepheye gönüllü yazıldı. Bu iki askerin yolu savaşın ilk günü kesişecekti… Memet ve Henry gibi bütün savaşçılar artık gerçeği öğrenmişti: Ölümsüz olan tek düşman vardır, o da savaş denen illettir!“Gezi ruhunun tarihteki derinlikleri!”
İki Veda Bir Aşk
Önce bir melodi çarpar kulaklarına. Daha bir tek sözünü bile duymadan takılır kalırsın şarkıya. “Beni anlatıyor” dersin, şarkı değil acı çarpmıştır aslında kulaklarına. Soğuk yanığıdır, yalnızlığın nefesinden sana üflenen. İlk kelimesinde başlar sancın. “Sen” der, senin ağzından. Kendine ait her şeyini yüklediğin, ona doğru giden ilk kelimeyle başlar şarkın.Sadece bir şarkı yaklaştırır bazen iki ayrı ruhu birbirine. Gözlerde yanan alev olur şarkıyla çağrılan her duygu ve bazen hiç tanımadığın başka bir gözde aynı alevi gördüğünde başlar sevdan...Öykü ve Kemal’in aşk ile ölüm arasındaki ince çizgide seyreden tutku dolu, sıra dışı yolculuğunda bazen kaybolacak bazen de aslınızı bulacaksınız...
Aşka Deva
Sana aşığım sanıyordum.Aşk diye bir şey yokmuş meğer!Ben içimde sevgi büyütmüşüm. Sen de o sırada karşıma çıkmışsın, seni çok sevmişim. Sana bağlanmışım. Sense sevgimi alıp benimle birlikte harcamışsın.Geri ver desem veremezsin. Harcadığın sevgim kadar sevemezsin.“Aşka Deva” en mutlu aşkın bile içinde barındırdığı, aslında tutkuyla bağlı olduğumuzu hiçbir zaman kendimize itiraf edemediğimiz o keşif duygunun romanı: Hüznün...
Bizim Küçük Sırrımız
Kalbi hızla ve aşkla çarpmış birinin, artık yorulmuş ve vazgeçmiş kalbinin yeniden çarpmaya başlamasının hikâyesini anlatacağım size. Öyle umutsuz, öyle vazgeçmiş, öyle körelmiş biri ki o, üstelik maziden gelen, tertemiz kalmış, hani anneannelerimizin evindeki kokular gibi. O yüzden dedim ki bu hikâyede Naftalin olsun onun adı. Bize aslında çocukken hiç sevmediğimiz ama büyüdüğümüz zaman kokusunu duyduğumuzda bütün çocukluğumuzu hatırlatan o koku gibi gelsin. Eğer derinden koklamak için eğilip uzunca solursanız içinizi yakar, gözlerinizi yaşartır. Hem kızarsınız bir taraftan hem de burnunuzun ucunda sonradan kalanı koklarsınız ara sıra. Kendinizi iyi hissettirir çünkü. Babaannemizin bembeyaz çarşafları gibidir onun derinden gelen kokusu...
Arkadaşlar #ev Halim
Sosyal medyada en çok paylaştığımız sözler, “aşk-sevgi-şefkat” üzerine olanlarken, en çok paylaşamadığımız erkekler neden “evi-arabası” olanlar?Doğallık üzerine seminer bile düzenleyebilecek erkekler “çakma sarışın-şişme dudak” görünce neden gözlerini alamazlar?Her gün gözümüzün içine kadar sokulan fit vücutlar, belden geriye doğru özellikle şişirilmiş popolar, fenomen olmaya hak kazanmış, türlü türlü filtrelerden geçmiş yüzler varken, kadının özgüveni ne kadar yüksek, erkeğin sadakati ne kadar güvenilir olabilir ki?Bu sanal ortamda en doğru yakarış “Kalk kız soğanları doğra!” diyen anneye aittir belki de kim bilir?...Elinizde tuttuğunuz bu roman, en sosyal çağda asosyal kalan, dünya küçüldükçe içindeki yalnızlığı çığ gibi büyüten insana dair yazılmıştır.Dillere pelesenk olmuş “farkındalık...
Sıcak Ayaz
Ben sana ölümün kıyısında yaşama tutunmuş bir hayattan geliyorum.Son bahar yağmurunda sensiz ıslanacaksam, kahvemin yanında kahvesini yudumlayan sen olmayacaksan,kabustan korkarak uyandığımda sana sarılmayacaksam, beraber hayal kurup birlikte yaşamayacaksam beni sevdiğini söylemenin ne anlamı var ki? Madem bunları seninle yapamayacağım, daha fazla varlığına alıştırmadan git. Hiç olmazsa acıların tat versin bana. Nasıl olsa ben sevmekten vazgeçmeyeceğim. Bir gün olur da bunları benimle yaşamak istersen, ölüme terk ettiğin yerdeyim.
Erkek Dublajı
Zincirleme tesadüflerin bileşkesidir ömür. Hepimiz farkında olmadan başkalarının hayatını evlat edinmiş, başkalarının acılarını yaşıyor olabiliriz. Hepimiz kendi hikayelerimizin içinde başka insanların hikayelerini saklıyor da olabiliriz. Bazen bir film karesi, bazen bir kitapta geçen tek bir cümle ya da etrafımızdaki insanlardan herhangi birinin ağzından çıkan bir söz özetleyebilir bütün yaşamımızı. Sanki o an bizim hayatımızı seslendiriyordur o film, o kitap ya da o kişi.Dünya birbirinin kopyası kaderler üzerine kurulu bir düzene göre işlemektedir. Bizler benzer mutluluklara dahil oluruz, benzer acılara maruz kalırız. Kadınlar ya da erkekler... Cesaretin ve acının cinsiyeti yoktur. Adem ve Havva'dan bu yana, erkekler; bazen kadınların söylemeye cesaret edemediklerini söylerler açıkça, ye...
M4Y4 - Nesil
Tam da bu topraklarda bilimkurgudan umut kesmeye başlamışken ortaya çıkıveren bir hazinedir Yüksel Yılmaz... Kitaplarını okurken kendinizi yüksek bütçeli bir Hollywood filminin sahnelerinde bulursunuz ve patlamış mısır için bile filmin ara vermesini istemezsiniz. Yılmaz, saplantılı denebilecek detaycı dehasıyla, sadece çok boyutlu karakterler yaratmakla kalmıyor; kurgunun yanında bolca bilim sunuyor. Fanteziler aleminde gezerken usta bir satıcı gibi bilimsel gerçeklerle sardığı hayali size tam da istediği fiyata satmayı başarıyor: Sadık okuyucu...M4Y4’te bilimkurgu ve aksiyon soslu bir komplo teorisiyle okuyucusunun zihninde yer eden yazar, M4Y4 Nesil ile hem açık bıraktığı sorulara yanıt veriyor hem de öyküyü bir adım ileriye taşıyarak komployu evrenselleştiriyor. Kitap bittiğinde, “Acaba...
Sevmek Zor Sevmesen Olmaz
Bazı aşklar ayrılık gerektirir...Hiçbir teselli avutmuyor artık beni.Sen yoksun, ben yokum.Delicesine ağır bir karanlık var artık...Senden geriye kalanlarla yaşıyorum hayatı. Biraz kırgınım, biraz yorgun. Sensizlik yüreğimi haddinden fazla yordu. Oysa ben başıma gelen her türlü olumsuzluğu hayra yorardım.Nereden bilecektim, gidişinden sonra bu kadar güçsüz düşeceğimi?...Gözlerinden düştüm.Yüreğinden düştüm...Düşlerinden düştüm, en çok da bu koydu bana...
Roza
Hayat gailesinin Şanlıurfa’dan Hatay’a göç ettirdiği bir aile...Yanlarında götürdükleri birkaç parça eşyadan başka ihmal etmedikleri elbette ki ölüm töreleri...Ailenin büyük kızının aşiretinin onaylamadığı bir adama âşık olup onunla uzaklara kaçarak bir yuva kuruşu ve...Ölüm fermanını kendi elleriyle imzalayışı...Kurduğumuz ya da bize dayatılan o minicik varoluşumuzu korumak adına ülkemizin de dünyanın da gerçekleriyle yüzleşmekten kaçınıyor, burnumuzun dibinde gerçekleşen facialarla bile kendimizin yara alıp almadığı ölçeğinde ilgileniyor, eğer ortada ders alınması gereken bir durum varsa başkalarının alması gerektiğine inanıyor, kaçıyor, korkuyor, saklanıyoruz... Hamit İzol bu yüreksiz zümreye dahil değil elbette. O, ağzı kapatılan, üzerine kilit vurulan, aşağılanan, şiddete maruz kalan,...
Dokunulmamış Kadınlar
“Dudağının kenarından gönül teline, kirpiğinin ucundan aklının inceliğine...”Elinde topuklu beyaz ayakkabıları, çıplak kınalı ayaklarıyla çıkageldi gece yarısı. Masaldaki cadı kazanına düşmüş gibi perişan, kabus ülkesinden kaçmış gibi ürkek ve korkak. Ve nefes nefese kucağıma atıldı: “Beni kurtarın!”Aynı saatlerde İsviçre Alplerinde kurulan Çok Yönlü Araştırmalar Merkezi - Hastalık Tanı Departmanında, bilgisayarlı tomografiye bakmakta olan bilim kadını avurtlarını kemiriyordu. Nihayet hastalığın tanısını koymuştu ama yüzleşmekte zorlanıyordu. Çünkü sorunu bilmek, çözmek anlamına gelmezdi. Ve başka bir zaman diliminde, henüz kavuşmasız olduğundan habersiz iki aşık, elleri birbirine kenetli o kutsal yeminlerini ediyorlardı: “Arz ve arşın huzurunda, kuzey ve güney şahidim olsun ki doğu ve bat...
Tetiği Sen Çek
Gülüşlerim, kuşlar gibi özgürdü,Hayattan ilk darbeyi yiyene kadar.Sonrasında o çıktı karşıma…Bana elini uzattı, kör kuyulardan çıkardı,Gökyüzündeki yıldızlardan saçlarıma taç yaptı.Ama hiçbir şey göründüğü gibi değilmiş.En kuytu köşede, hayattaki en değerli varlığıma hançer sapladı, Bilseydi ki o hançer aslında benim yüreğime girmişti…Karanlıklardan korkar oldum,Sabahları güneş doğacak mı diye bekledim.Gündüzlerim, intikam yeminimle karardı,Gökyüzündeki ay, öfkemle parladı,Efkârla tüttürdüğüm sigaramın dumanında,Kahpeliklerini, zalimliklerini görür oldum...Bu ömür, nasıl bir yol çizecek bana?Hangi sokak, hangi cadde, götürecek beni ona?Kum saatinde akıp giden taneleri sayar oldum,Onunla hesaplaşmak için…Ve o
Bu Havalarda Dönme Bana
İlk göz ağrısı ayrıdır elbette.İlk acı kıymetlidir.Tanırsın, alışırsın, öğrenirsin.Asıl son göz ağrın başkadır.Bildiğin bir şeyi defalarca yaşıyor olmak yorar.Mutlu da eder aslında.Hâlâ bu kadar üzülüyor olduğuna sevinirsin."Hâlâ sevebiliyormuşum meğer" dersin.Yeri başkadır.Büyürsün, unutmazsın.İlk göz ağrını anarken gülümsersin de son göz ağrına gülümserken gözlerin dolar.
Bana Kadar Yolun Var
Düşe kalka öğreniyorum sensizliği, önce anılarından arınacağım, sonra nefesime sinen hayaletinden... Nasılsa temizleniyorum yavaş yavaş, yokluğunda geceme sinen kâbuslardan... Çok bir beklentim de yok zaten, tebessüm edebilsem yeter sanki... Hem çok güzel mazeretlerim var benim, hayal kırıklıklarımın üstüne serdiğim... Her şeyi geride bırakma çabam bu kendimi kandırışım... Sanırım beceremiyorum ben bu işi, yok mu elini uzatıp bu dipsiz kuyudan beni çekip çıkaracak birisi...İçimde bastırdığım koskoca bir çığlık yardım istiyor: “Beynime kürtaj talep ediyorum, alın şu piçi aklımdan!” Pardon bayım, siz bu aşktan gittiniz diye iflas tabelası mı asacaktık yüreğimize?Aslında yoktun, olduğunu düşünmek hoşuma gidiyordu sadece...An geliyor insanlar kıbleyi şaşırıyor, ben yanlış kişiye âşık olmuşum ç...
Günaydın Gece
Birbirimizi ne zaman anlarız biliyor musun? Aynı hüznü sen de yaşadığında, senin de gecelerin acılarla çok uzun geçtiğinde, sözlerinin senin için yazıldığına inandığın duygusal bir şarkıya takılıp kaldığında, göğüs kafesine koca bir ağrı çöktüğünde, mutluluğun senin için gerçekleşmesi imkansızlaşan bir hayal olduğunu düşündüğünde… Etrafındaki onca kalabalığa rağmen, elini tutabilecek birinin olmadığı gerçeğiyle yüzleştiğinde… Birbirimizi en çok nasıl anlarız biliyor musun? Senin için çektiğim acıyı, bir başkası için çektiğinde…“Yanımda olmamandan daha kötü bir şey de var, O da, benim gibi yalnız olmayıp, başkasıyla olman…” diyor Mehmet Ali. Birinci kitabı Yalnızca Yalnızım'la büyük okur kitlesine ulaşan genç yazarımız, şimdi de yeni kitabıyla edebiyat dünyasına daha sağlam adımlarla giriyo...
Denizin Hikayesi
İz bırakmadan kaybolabileceğim tek yer deniz. Beni her seferinde aldığı yere bırakan hayatı da peşimden sürükleyip masmavi olmak istiyorum. Doğmamış sayılamayacak kadar kibirliyim. Hiç olamayacak kadar var, var olamayacak kadar kırgınım. İçimde bir yerlerde ikinci bir beden var. Onun sürekli yanılmasından, âşık olup dağılmasından çok sıkıldım. Yorgunum…Hatalarını benim kadar seven birini görmek umuduyla ufuk çizgisine bakıyorum. Bir gün mutlaka bir fırtınanın ortasında kavuşacağız. Ama önce bir ayna lazım bana. Karanlık gecelerde sularına ay düşmüş deniz kadar parlak ve dürüst bir ayna. Kendimle tanışmalıyım, kendimle buluşmalıyım…Yalnız yürümek, sokakta sadece kendi ayak sesini duymak, sofrada yalnız olmak, yalnız uyumak, bir çocuğu yalnız büyütmek… Her kadından bir parça aşk, çokça kırgı...
Ya Da Biz Masal Olsak
Dünyanın en şanslı kadını; hayatında, tıpkı hayran olduğu babasına benzeyen bir adam olan kadındır. Ve dünyanın en şanslı bir diğer kadını; olmayan babasının yerine koyabileceği kadar güvendiği ve sevildiği bir adama sahip olan kadındır.Ben ikinci şanslı gruptandım.Ve bir gün evlenirsem; kızının saçlarını okşarken ona kendi uydurduğu masalları anlatabileceğine emin olduğum bir adamla evlenmeye kararlıydım.Çünkü masalsız ve babasız büyümek çok zor...
Beyinden Rahme Türkiye
Tanrı’nın bir canlı yaratma mucizesini bahşederek tanrısal kıldığı kadınım.Doğumundan ölümüne kadar ellerimle bedenlerine, sözlerimle yüreklerine dokunduğum kadınım.Tapılması gerekirken tartaklanmanın reva görüldüğü kadınım.Mutfaktan, ahırdan, tarladan, gece koyundan çıkmayan ve oğlanı bulana kadar peş peşe doğurmak zorunda bırakılan kadınım.Oku ve uyan!Bu kitapta seni yazdım.Dövülen, taciz edilen, öldürülen seni yazdım.Henüz memeleri kabarmamış kızlarımın gerdeğe itilişini, doğacak olanları, yeni doğanları, çocukları, genç kızları, anneleri ve babaları yazdım.Çocuk yaşta tecavüze uğrayanı, sapkını, arsızı, kendi kanından bir kıza başka gözle bakabilen babayı, ağabeyi, amcayı, dayıyı yazdım.En büyük servetin olan sağlığını emanet ettiğin sağlık sektöründe dönen akıl almaz kumpasları, akla ...
Tadilat Günleri
Satmayan kitaplar yazıyor, izlenmeyen filmler izliyor, dinlenmeyen şarkılar dinliyorum ve değmeyen kadınlar seviyorum. Bu da benim kumarbaz doyumum...
Topkapı Şifresi
Ben Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu. Altı asır dört bir cihana hükmetmiş Osmanlı Hânedanı’nın bir ferdi ve Türkiye’de doğan ilk şehzadeyim.Kitap, sürgüne gitmiş ve yıllarca vatanına hiç gelememiş bir ailenin günümüzde yaşayan şehzadesinin başına gelenleri anlatır. Babannesi Devlet Hatun tarafından İstanbul’a gönderilen Şehzade, ecdadı Fatih Sultan Muhammed Han'ın bıraktığı şifreyi bulmakla görevlendirilmiştir. Yazar, kendi gibi özel bir esere imza atmıştır. Kıymetli dostum ve ülkemizin en iyi yazarlarından biri olan Sn. Nazan Şara Şatana Hanımefendi’yi, tarihten esinlenerek kurguladığı bu romanından dolayı tebrik ediyorum.- Şehzade Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu