
Bakire Ölen Bir Anne - Anna Freud
"Hareketlerimize hükmeden şey, keşif ruhunun verdiği neşe ve canlılıktı." Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’un altı çocuğunun arasından tahtını devredeceği tek vârisi olarak gördüğü kişiydi Anna Freud, öyle de oldu. Anna Freud, babasından devraldığı tacın hakkını sonuna kadar verdi. Hayatını babası Freud’a ve onun öğretilerine adadı. Psikanalizi ölümsüzleştirmeye adeta ant içmiş bu genç kadın Çocuk Psikanalizi ve Benlik Psikolojisi ekollerini geliştirdi, psikanalitik ilkelerin çocuk terapisine uygulanmasına öncülük etti. Hiç evlenmedi ama hem çok sevdi hem de çok sevildi. Hayat arkadaşı Dorothy ile beraber kurucusu olduğu okullar ve enstitüler sayesinde sayısız çocuğa ev verdi, onları korudu, her birine annelik yaptı. Psikanaliz dünyasındaki paha biçilemez katkılarına rağmen hep gölgede ...

Aşağı Bakarsanız Asla Gökkuşağı Bulamazsınız - Charlie Chaplin
"Benim geçmişteki ve halen sürmekte olan en müthiş günahım; geçerli görüşlere uymayan bir kişi olmaktır." – Charlie Chaplin Siyah beyaz ve sessiz filmlerin unutulmaz kahramanı, komedyen, oyuncu, yazar, bestekâr, senarist ve film yönetmenidir Charlie Chaplin... Sinema dünyasında kendine özgü bir üslup yaratarak, komediyle hüznü, neşeyle dramı ustaca harmanlarken, yaşadığı dönemin sosyal ve ekonomik durumunu, haksızlıkları ve savaşı eleştirmekten de çekinmedi. Yarattığı "Şarlo" karakteri, toplumun kanıksanmış düzenine başkaldıran, güçsüzün ve yoksulun yanında yer alan aykırı bir figür olarak tarihteki yerini aldı. Sınıf ayrımcılığına, dönemin ekonomik zorluklarına, adaletsizliklerine, siyasi düzenine ve diktatörlere karşı koyacak kadar büyük bir haykırışı tek kelime dahi etmeden sessizce ifa...

Güzel Şeyler Zaman Alır
Hayat, sevdiği insanı yaralarmış en çok... Sevdiğinin canını yakar, acıtır, kanatırmış... En çok kime güveniyorsa, onda bir yaranın izi kalırmış muhakkak. Unutma ki acı çok kıymetlidir bu yüzden. Ehlileştirir insanı... Uyandırır, büyütür, olgunlaştırır... İster ki hakkını verebilesin aldığın nefesin. İster ki koşsun artık şu ayakların. İster ki tuttuğunu koparsın o ellerin. İster ki insanca sevebilsin o kalbin... Haklısın... Bazen yolunda gitmez hiçbir şey. Bir yanın cehennem, diğer yanın uçurum görünür sana. Adım atmak cesaret, kalmaksa fedakârlık ister. Tam da uyanmak zamanıdır işte şimdi. Aç gözlerini. Hayat senden yanadır çünkü... Acıyla uyarmıştır seni, kendine koş, ulaş diye. Senden, yeni bir sen yaratmanın vaktid

Kemik Çayı
"Gelmedin Ali Haydar. Kaç gün oldu görüşmeyeli, sarılmayalı, bakışmayalı, koklaşmayalı, titreşmeyeli. Aramadın, sormadın. Bak, bana neler ettik el ele verdik de. Önce söz kestik, ciğerime... Sonra kına yaktık, kalbime... İşte şimdi de nikâhımı kıydık, hayallerime... Annem renksiz. Teyzem muradına nail olmuşluğun sarhoşluğunda kasım kasım kasılıyor, sonunda oğlunu everdi. Osman mı? Bilmem. Hoş o da neler olduğunun farkında değil zavallı. Baş göz edildik nihayet. Hep birlikte, maaile, konu komşu, dost akraba, el ele verip Elif ’i katlettik!" Kum Gibi adlı romanıyla tanınan yazar Hatice Dökmen’in cesur ve yalın üslubuyla kaleme aldığı Kemik Çayı insan hikâyeleriyle dolu gerçekçi ve sarsıcı bir kitap... Daha çok kadının örselenmişliğine, sinmişliğine, sıkışmışlığına, tökezleyişine, örülen duva...

Merhum Nasıl Bilirdi?
Doğan Ekinci öldü. Herkes gibi sakince gömülüp bu dünyadan ayrılmayı beklerdi ama hiç de öyle olmadı. Şimdi bir cenaze töreninde gördüğü yüzlerin kendisini son yolculuğuna uğurlamak için orada olduğunu biliyor ve geçmişin anıları bir bir zihnine doluyor. Yıllarca garsonluk yaptığı kafenin müdavimleri, bazıları "dostu" da olan mahalle sakinleri onun son anlarına yaraları, neşeleri, hayal kırıklıkları ve umutlarıyla konuk olurken anlattıkları okuru da hayata ve ölüme dair derin bir muhasebeye davet ediyor.

Hiçbir Şey İmkansız Değildir İmkansızlığın İçinde Bile Bir İmkan Vardır - Audrey Hepburn
"Eğer güzel gözlerin olmasını istiyorsan, insanlara iyilikle bak. Eğer saçların güzel olsun istiyorsan, bırak çocuklar ellerini geçirsin saçlarından. İnce bir bedense isteğin, ekmeğini açlarla bölüş. Ve güzel dudaklara sahip olmak için, sadece güzel sözler söyle." Güzelliği ve zarafetiyle bir dönem Hollywood tarihine imzasını atan dünya sinemasının gelmiş geçmiş en güzel yüzlerinden biri kabul edilen Audrey Hepburn, Oscar ödüllü bir aktris değildi sadece. Abartıdan uzak şık giyimiyle, duruşuyla, bakışıyla, tavırlarıyla, kısa saçları, kalın kaşları ve ahu gözlü makyajıyla ama en önemlisi sıcacık gülümsemesi ve samimiyetiyle moda dünyasında da bir ikondu. Audrey Look imajının yaratıcısıydı... İnkâr edilemeyecek en değerli güzelliğin zarafet olduğunun farkındaydı. Yokluk içinde geçen çocukluğ...

Yalnızca Burjuvazi İçin Parlayacaksa Güneşi De Söndürürüz - Lev Troçki
Troçki hem siyasal ve askeri bakımdan hem de entelektüel ve kişisel serüveni açısından kuşkusuz çağımızın en ilginç, renkli ve önemli portrelerinden biridir. Yaşamı epik bir roman kahramanını gölgede bırakacak ölçüde gerilimli ve ritmi yüksektir. Rusya’da doğan Lev Troçki, geçen yüzyılda dünya sosyalist hareketinin liderlerinden ve teorisyenlerinden biri oldu. Dahası, devrimci bir eylemci olarak mücadelenin ön saflarındaydı. Rusya’da 1917’de gerçekleşen ve 20. yüzyılı sarsan Ekim Devrimi’nin de liderleri arasında yer aldı. Devrimden sonra kurulan ilk Sovyet Hükümeti’nin Dışişleri Halk Komiserliği görevini üstlendi. Ardından, Çar ordularıyla dört yıl süren büyük içsavaş sırasında Kızıl Ordu’nun başkomutanlığını yaptı. Savaşta vuruldu, yaralandı ama kazandı. Ancak, devrimciler arasındaki iç ...

Balkondan Düşen L
"Yaşantı" kelimesini bulan şairi bilir misiniz? Peki, Yavuz Zırhlısı’nın büyük şair Nâzım Hikmet’in hayatındaki yerini? Hangi ünlü şair, komşu bahçelere dalıp erik çalardı? Düdüklü tencerede şiir kaynatanlar, karnında güneşi taşıyan ressamlar, boksör şairler ve çok daha fazlası tarihin tozlu sayfalarından kopup Balkondan Düşen L’de bir araya geliyor. Nâzım Hikmet’ten Orhan Veli’ye, Can Yücel’den Edip Cansever’e, Prévert’den ve Cézanne’a, Ahmet Zeki Kocamemi’den Bedri Rahmi Eyüboğlu’na, Flaubert’ten Van Gogh’a bir anılar ağı örüyor Fatin Hazinedar. Bu anılarda, ilginç rastlantı ve olaylarda, iz bırakmış sanatçılar birbirine öyle beklenmedik bir şekilde değiyor, öyle anlarda birbirlerinin kaderini değiştiriyor ki şaşkınlığınızı gizleyemiyorsunuz. Elinizdeki kitabı okuduktan sonra edebiyat ta...

Hüznün Kısa Tarihi
Kalbim Ege’de Kaldı, Dert Faslı, Hoş Geldin Hüzün, Rakkas, Davet, Son Sardunyalar, Yarası Saklım, Aşkları da Vururlar, Avare... Sezen Aksu’yla birlikte imza attığı şarkı sözleriyle hafızamızda ve kalbimizde derin bir izi var Yelda Karataş’ın. "Yelda Karataş, yıllardır ince bir sızının şiirini yazıyor. Keder, isyan, kırgınlık, öfke... Bu şiir hayattan kopamamanın şiiri. Tüm ölümlere rağmen. Duygularıyla yaşayanlar bu sözleri mutlaka bilmeli. Ağır bedeller ödemeden sahici bir edebiyat yapılmaz ki zaten." -Mario Levi

Delirmiş Evrenin Ortasında
HERKESİN VE HER ŞEYİN ÇILDIRDIĞI BU ÇAĞDA, KENDİNE UĞRUNA DELİRMEYE DEĞER BİRİNİ BULMUŞTUSONUNDA. Çağdaş edebiyatın sevilen yazarlarından Gülşah Elikbank, yeni çağın yeni normal insanlarının tuhaf hikâyesiyle çıkıyor bu sefer okurun karşısına. Herkesin delirdiği bir dünyada aklı başında kalmak da bir nevi delilik sayılmaz mı? Hayattan ve insanlardan ümidini kesmişken aralanan yeni bir kapı ve o kapıdan içeri giren başka bir delilik... Gülşah Elikbank, çağın ruhuna ithaf ettiği bu novellada karanlığın içinden aydınlığa, aydınlığın içinden zifiri karanlığa bakıyor ve bizi de renklerin arada kalmışlığı içinde farklı bir yolculuğa davet ediyor. Sahiden deliliğin bir rengi olabilir mi? Bu soruya yanıtı kahramanımız Meryem veriyor. O bu soruyu yanıtlarken tüm dünya ayağının altından çekiliyor oy...

Kehanetteki Çocuk
Yaşlı kayın ağacının köklerinden baloncuklar yükselmeye başladığında hepsinin hikâyesi değişti. Suzan, doğmadan önce Cehennem’de buldu kendini. Annesinin masallarıyla büyüdü ama hiç ummadığı bir anda masal zannettiği her şey, gerçeğe dönüşmeye başladı. Bilinmez bir hastalık iki dünyaya da bulaştığında Suzan ait olduğu yere, Ortoköy’e döndü. Burada onu bekleyen tehlikelerle ve bulmayı umduğu kayıplarıyla yüzleşmeye ne kadar hazır olduğundan emin değildi. Yıllardır beklenen On Bir Kehaneti sonunda gerçekleşecek miydi? Suzan’ın heyecan verici, büyülü macerası başlıyor!

Kötü Bir Gün
"İnsanlar, en çirkin gerçeği bilmenin bile güzel olduğunu anlamak istemezler... Hayat; kendisini alt edenindir..." – Nietzsche Biri psikolog, diğeri apartman görevlisi iki adam bir dairenin içinde sıkışıp kalırlar ve birlikte geçirecekleri üç saat boyunca hayatlarının en karanlık ve en garip gerçekleriyle yüzleşirler. Oyuncu ve yazar Gürgen Öz’ün kaleme aldığı bu çok katmanlı Kafkaesk novella, insan psikolojisinin karanlık dehlizlerine inme cesareti gösteren nefes kesici bir kurgu... Baba oğul ilişkisi, geçmişin sırları, sınıf çatışması, otorite ve güç savaşları, yalanlar, gerçekler, yüzleşilemeyenler ve içsel özgürlük arayışının gölgesinde oynanan, üstelik gerilim dozu giderek artan&nbs

Gerçeği Söylemek
Gerçeğe karşı neden bu kadar tutkululardı? Vazgeçilmez olan neydi? Vazgeçenler bizlere hangi mesajı bıraktı? Hayalleri için ne yaptılar? Nelerden korktular, neye tutundular? Onları farklı kılan neydi? Farklı olmak neler getirdi? Orhan Tüleylioğlu, farklı alanlarda tanınmış isimlerin hayat hikâyelerinden kesitler sunduğu kitabında gerçeği söylemenin tek bir yolunun olmadığını, gerçek üzerine ısrarcı olmanın ise dünyanın hemen her yerinde ortak bir kader yaşattığını anlatıyor. Gerçeği Söylemek, kimi zaman sırf merakları için, kimi zaman yüksek idealleri uğruna, kimi zaman ise sadece daha mutlu olabilmek için harekete geçenlerin ve değişim yaratanların yol haritasını çıkarıyor.

Bütün Mümkünlerin Kıyısında
İlk romanı Soraya ile Berlin Film Festivali Kitaplığı’na seçilen Meltem Yılmaz’dan yine unutulmayacak bir eser... Bütün Mümkünlerin Kıyısında, mümkünsüzlüklerle çevrili hayatların ayakta kalma mücadelesini, kısa öykülerle iç içe geçmiş röportajlar aracılığıyla okuyucuyla buluşturuyor. Turgut Uyar’ın “Tütünler Islak” kitabının girişindeki bu anlamlı sözden ilhamla hayata geçen bu kitapta okuyacağınız yaşam öykülerinin hepsi gerçek, hepsi hayatın tam kalbinde. Toplam 13 öykü-röportajdan oluşan eserde, içinizdeki “öteki” ile yüzleşecek, birbirinden ilginç ve sarsıcı deneyimlerin hayata tutunma çabalarına eşlik edeceksiniz. Her birinin öyküsünde, kendi mücadelenizle yüzleşeceksiniz.Soraya ve İris adlı iki romanıyla Polonya ve Bulgaristan’da da sayısız okura ulaşan genç yazar Meltem Yılmaz’ın b...

Kanadalılaştıramadıklarımızdan Mısınız?
Yeniden başlamak, tutunmaya çalışmak, eski olana veda edebilmek, beklenmedik taraflarıyla geleceği kucaklamak, kaç yaşında olursak olalım ve nereden gelirsek gelelim çok zor. Ayşe Acar, bu kitapta, 40 yaşından sonra, bekar bir anne olarak, iki çocuk ve bir köpekle Kanada’ya yerleşme sürecinde yaşadığı zorlukları, düştüğü gülünç durumları kendine özgü esprili diliyle anlatırken, konuyla ilgili en çok merak edilen "Okul nasıl bulunur?", "İş nasıl kurulur?", "Eşyalar nasıl taşınır?" şeklindeki soruları da cevaplandırıyor. Bu yolculukta, zihinsel sınırların aşılmasına, insanın doğru bildiklerinin zamanla değişmesine, içindeki gücü yeniden keşfetmesine eğlenceli bir şekilde tanık oluyoruz.

Savaş Pilotu
"Savaş macera değildir, hastalıktır. Tıpkı tifüs gibi." Dünyanın en çok satan ve okunan kitaplarından biri olan Küçük Prens’in yazarı Antoine de Saint-Exupéry’den savaşın anlamsızlığı, yıkıcılığı ve bedeli üzerine etkileyici ve gerçekçi bir roman... Kendisi de savaş pilotu olan ve hayatını bir uçuşta kaybeden ünlü Fransız yazar Antoine de Saint-Exupéry, II. Dünya Savaşı’nda Almanlarla çarpışmaya devam eden bir avuç Fransız pilotun hikâyesini kendinden de çok izler katarak anlattığı bu kitabında cesareti, korkuyu, ölümü, hayatı, umudu ve umutsuzluğu sorguluyor. Yaşamın yüceliğine ve sevmenin gücüne kıymetli anlamlar katıyor. Exupéry’nin bu otobiyografik eseri, savaşın insanlık tarihinde açtığı yaraları içeriden bir gözle en gerçekçi haliyle aktarmaktadır.

Yabancıların En Yakınıydın Sen - Nilgün Marmara
"Anımsamadığım tüm sözcükler anımsayabildiğim tek bir sözcüktü: Yara!" Eğer bu kitabı okurken baştan sona keder içinde bir Nilgün Marmara bulacağınızı düşünüyorsanız baştan uyaralım; yok. Çünkü onun derdi kederle değildi. O, kendini buraya ait hissetmiyordu sadece... Ece Ayhan’ın da dediği gibi dünyayla yaralıydı. Dünyayla derdi vardı. Ondan bahsederken edebiyata, şiire bakışına, eserlerine, yazdıklarına bakmamak, o yarayı bütün buralarda aramayıp sadece filmin sonundaki intiharına bakmak, "Doğdu ve öldü!" demekle aynıdır. Nilgün Marmara sadece doğup ölmedi. Yaşadı da. İyi bir şair ya da bir yazar olmak değildi derdi. Bu yüzden şiirlerini kimseye göstermedi. Sadece yazar, şair değil; eş, evlat, anne, kız kardeşti... Bu hayata dair hiçbir unvanı, hiçbir aidiyeti almak istemiyordu üzerine. Ş...

Çerçöp
Hem ‘çerçöp’ün hem de ‘çer’in çeşitli anlamları var sözlüklerde. Hem o anlamlara uygun bir kitap bu hem de ‘çer’e benim yakıştırdığım ya da öyle sandığım ‘yol’a. Öyleyse çerçi de yolcu oluyor. Ama eli boş gitmeyen yolcu. Haydar Ergülen Haydar Ergülen, Çerçöp’te okuru bir daktilonun, kâğıdın ya da artık bir çocukluk anısı olarak zihinlerimizde yer etmiş duvar halılarının dünyasına bir yolculuğa çıkarıyor. Mahalleye gelen ilk telefon, ilk Avrupa yolculuğu, ikinci olmaya ve uykuya övgü... Eskişehir’de geçen çocukluğuna, kimi zaman 80’lerdeki ODTÜ yıllarına ve günümüzün karantina deneyimlerine kadar tüm yazılar Ergülen’in şair diliyle birleşince bir oturuşta okumak isteyeceğiniz bir kitap çıkıyor ortaya.

Sana Gelirken Ben
Sana Gelirken Ben, tutkulu bir gezginin hayallerinin peşinden gitme hikayesi. Gerçekle kurgunun, hayal ve gerçeklerin birbirine karıştığı bu kitap sizi hayalini dahi kuramayacağınız bir maceraya çıkaracak. Vahşi doğa fotoğrafçısı Nazan Aşkalli ile birlikte bir balina peşinde dünyanın dibine doğru bir yolculuğa hazırlanın!

Filmlerle Geçtim Sokağınızdan
Nebil Özgentürk’ten Yeşilçam’ın unutulan "unutulmazları" için bir saygı duruşu Aliye Rona’dan Münir Özkul’a, Kemal Sunal’dan Erol Taş’a, Metin Akpınar’dan Arzu Okay’a Yeşilçam’ın unutulmaz isimleri daha önce hiç duymadığınız hikâyeleriyle bu kitapta bir araya geliyor. Onlar beyazperdenin kötü kadınları ve kötü adamları, iyilik timsalleri, saf ve temiz karakterleri ya da binbir fırıldak çevirenleri... Bugün hâlâ filmleriyle binlerce kişiyi televizyon karşısına çeken isimler özel hayatlarını Nebil Özgentürk’e açıyor ve okuru zamanda bir yolculuğa davet ediyor.

Karşı Penceredeki Kadın
Terk edildiler! "Arzulanan" değil "katlanılan" olduklarını kabullenmeleri zaman aldı. Her şey yolunda olmasa da "sevgi" var sanıyorlardı. Ve sevgi her şeyin üstesinden gelir... Böyle biliyorlardı. Ezberleri bozuldu. Acılarıyla baş edemediler. Bocaladılar. Değersizlik hissi yaşamdan tat alamaz hale getirdi onları, kendilerine olan güvenleri tükendi. Yanlışlar yaptılar. Yardım istediler. Ve bir gün: Karşı Penceredeki Kadın felsefesi ile tanıştılar. *** "Bu kitap bir kadının, bir erkek uğruna başladığı yolculukta içindeki gerçek ve sağlam kadını bulmasının öyküsü... Bir erkek için değil, kendisi için bir ilişkide kalmayı öğrendiği... Kendisiyle ilişki kurunca dünyanın nasıl da farklılaştığını anlatan, sadece bir romandan öte sağlam bir kız arkadaş elinizde tuttuğunuz... B
![Devrim Erbil İle Seyrüsefer [art Book]](https://static.destekdukkan.com/files/urun_urunler/img/e8/500x725x2/devrim-erbil-ile-seyrusefer-art-book-kapak.jpg)
Devrim Erbil İle Seyrüsefer [art Book]
SEYRÜSEFER: "Gökkuşağına Sahipti Ruhu" Yirmi yazar, resmin şairi Devrim Erbil’in tablolarının karşısında durdu. Durmadan üreten ve yaşayan bir efsaneye dönüşen sanatçının meşhur eserlerini kaleme aldılar. Şiirlerle, öykülerle, denemelerle, duyguların sadece uyandırıldığını değil, özgün bir desen sayesinde baştan yaratılabildiğini gösterdiler. Kimi bir hikâyede yüzmeye başladı, kiminin hikâyesinin yolu geometrik bir kaostan geçti. Devrim Erbil’in sanatına, edebiyat dünyasından imzalar eklendi ve türler arası bu kolektif eser ortaya çıktı.

Dünyanın Kitapları
Dünyaca ünlü Mona Lisa tablosu nasıl çalındı? Susan Sontag'ın katiyen karşı olduğu dört şey neydi? Gandhi, İngiliz egemenliğini sonlandırmayı nasıl başardı? Picasso'nun Nazilere resmiyle verdiği cevap neydi? Sinoplu Diyojen'in çilesi neden bugün de devam ediyor? Orhan Veli daha uzun yaşasaydı romanlarını da okur muyduk? Ömer Hayyam’ı neden hâlâ çok seviyoruz? Dünyanın Kitapları, farklı zamanlardan ve coğrafyalardan onlarca yazarı, sanatçıyı ve filozofu bilinmeyen yönleriyle bir araya getiriyor. Orhan Tüleylioğlu, unutulmaz izler bırakmış bu isimleri ol

Düzdünya
"Sabırlı ol, bu dünya büyük ve geniş." Düzdünya, geometrik şekillerle kaplanmış ikiboyutlu bir dünyada geçer. Erkekler çokgen, kadınlar ise basit çizgi segmentleridir. Anlatıcı ise Kare adında bir karedir. Bir yılbaşı günü Kare, rüyasında tek boyutlu Çizgidünya Krallığı’nı ziyaret eder. Oradakilere ikiboyutlu olan Düzdünya’nın doğasını anlatmaya çalışır. Kare’nin kendi dünyasını anlatma çabası Kral’ın ve halkının şiddetine maruz kalmasına neden olur, tam öldürülecekken Kare uykudan uyanır. Sonra kendi dünyasında Küre ile karşılaşır. Küre, Kare’yi Uzamdünya’ya götürür. Kare, üçboyutlu Uzamdünya’da gölge ve derinliği öğrenir. Düzdünya, boyutlar, geometrik şekiller, uzay, boşluk gibi kavramlar üzerinden tutuculuk, sınıf ayrımları ve farklılıklara dair yaptığı eleştirilerle sıra dışı bir hiciv...