
Filmlerle Geçtim Sokağınızdan
Nebil Özgentürk’ten Yeşilçam’ın unutulan "unutulmazları" için bir saygı duruşu Aliye Rona’dan Münir Özkul’a, Kemal Sunal’dan Erol Taş’a, Metin Akpınar’dan Arzu Okay’a Yeşilçam’ın unutulmaz isimleri daha önce hiç duymadığınız hikâyeleriyle bu kitapta bir araya geliyor. Onlar beyazperdenin kötü kadınları ve kötü adamları, iyilik timsalleri, saf ve temiz karakterleri ya da binbir fırıldak çevirenleri... Bugün hâlâ filmleriyle binlerce kişiyi televizyon karşısına çeken isimler özel hayatlarını Nebil Özgentürk’e açıyor ve okuru zamanda bir yolculuğa davet ediyor.

Karşı Penceredeki Kadın
Terk edildiler! "Arzulanan" değil "katlanılan" olduklarını kabullenmeleri zaman aldı. Her şey yolunda olmasa da "sevgi" var sanıyorlardı. Ve sevgi her şeyin üstesinden gelir... Böyle biliyorlardı. Ezberleri bozuldu. Acılarıyla baş edemediler. Bocaladılar. Değersizlik hissi yaşamdan tat alamaz hale getirdi onları, kendilerine olan güvenleri tükendi. Yanlışlar yaptılar. Yardım istediler. Ve bir gün: Karşı Penceredeki Kadın felsefesi ile tanıştılar. *** "Bu kitap bir kadının, bir erkek uğruna başladığı yolculukta içindeki gerçek ve sağlam kadını bulmasının öyküsü... Bir erkek için değil, kendisi için bir ilişkide kalmayı öğrendiği... Kendisiyle ilişki kurunca dünyanın nasıl da farklılaştığını anlatan, sadece bir romandan öte sağlam bir kız arkadaş elinizde tuttuğunuz... B
![Devrim Erbil İle Seyrüsefer [art Book]](https://static.destekdukkan.com/files/urun_urunler/img/e8/500x725x2/devrim-erbil-ile-seyrusefer-art-book-kapak.jpg)
Devrim Erbil İle Seyrüsefer [art Book]
SEYRÜSEFER: "Gökkuşağına Sahipti Ruhu" Yirmi yazar, resmin şairi Devrim Erbil’in tablolarının karşısında durdu. Durmadan üreten ve yaşayan bir efsaneye dönüşen sanatçının meşhur eserlerini kaleme aldılar. Şiirlerle, öykülerle, denemelerle, duyguların sadece uyandırıldığını değil, özgün bir desen sayesinde baştan yaratılabildiğini gösterdiler. Kimi bir hikâyede yüzmeye başladı, kiminin hikâyesinin yolu geometrik bir kaostan geçti. Devrim Erbil’in sanatına, edebiyat dünyasından imzalar eklendi ve türler arası bu kolektif eser ortaya çıktı.

Dünyanın Kitapları
Dünyaca ünlü Mona Lisa tablosu nasıl çalındı? Susan Sontag'ın katiyen karşı olduğu dört şey neydi? Gandhi, İngiliz egemenliğini sonlandırmayı nasıl başardı? Picasso'nun Nazilere resmiyle verdiği cevap neydi? Sinoplu Diyojen'in çilesi neden bugün de devam ediyor? Orhan Veli daha uzun yaşasaydı romanlarını da okur muyduk? Ömer Hayyam’ı neden hâlâ çok seviyoruz? Dünyanın Kitapları, farklı zamanlardan ve coğrafyalardan onlarca yazarı, sanatçıyı ve filozofu bilinmeyen yönleriyle bir araya getiriyor. Orhan Tüleylioğlu, unutulmaz izler bırakmış bu isimleri ol

Düzdünya
"Sabırlı ol, bu dünya büyük ve geniş." Düzdünya, geometrik şekillerle kaplanmış ikiboyutlu bir dünyada geçer. Erkekler çokgen, kadınlar ise basit çizgi segmentleridir. Anlatıcı ise Kare adında bir karedir. Bir yılbaşı günü Kare, rüyasında tek boyutlu Çizgidünya Krallığı’nı ziyaret eder. Oradakilere ikiboyutlu olan Düzdünya’nın doğasını anlatmaya çalışır. Kare’nin kendi dünyasını anlatma çabası Kral’ın ve halkının şiddetine maruz kalmasına neden olur, tam öldürülecekken Kare uykudan uyanır. Sonra kendi dünyasında Küre ile karşılaşır. Küre, Kare’yi Uzamdünya’ya götürür. Kare, üçboyutlu Uzamdünya’da gölge ve derinliği öğrenir. Düzdünya, boyutlar, geometrik şekiller, uzay, boşluk gibi kavramlar üzerinden tutuculuk, sınıf ayrımları ve farklılıklara dair yaptığı eleştirilerle sıra dışı bir hiciv...

Bambaşka
Kalır gibi gidişlerini izledim önce, sonra gider gibi kalışlarını… Ve anladım ki ne sen gidebiliyorsun ne ben kalabiliyorum. Öyle bir hayat yaşıyoruz ki şimdi; ağlamak gülmenin mahkumu, gülmek ağlamanın gardiyanı gibi sanki… Ve anladım ki ne seninle ağlayabiliyorum, ne de sensiz gülebiliyorum. Belki de sen aşka aşıktın, ben üstüme alındım bilmiyorum. Bir gün gerçekten seni terk edebilecek miyim onu da bilmiyorum. Üzerine sinen benin kokusunu duymadan yaşayabilecek misin?.. Çünkü, senden geriye sadece sen kalana dek terk edilmiş olmuyorsun. İnsan yaşadığı anın değerini yaşadıklarından ötürü değil, neler yaşayacağını bilmediğinden ötürü bilmez. Seni çok seviyorum; bir gün seni terk etme gücümü kendimde bulup bulamayacağımı bilmeye bilmeye... Anlıyor musun? Gel "biz" olalım demek kolay… Benim...

Niyet Defteri
SÖZ BÜYÜDÜR Sözler, seçimleri ifade eder, seçimlerse kadere dönüşür. Kaderse bir çemberdir. İçine hapsolduğun bir çember... Ne var ki sözlerle inşa ettiğin çemberi yine sözle kırabilmen mümkün... Nasıl mı? Yeni sözlerle, yeni bir gelecek tasarlayarak... İşte bu kitap, bir geleceği tasarlama kitabı... Hem de sözlerle. Çünkü sözler tılsımlıdır. Eski seni, yeni sözlerinle dönüştürmeye başlayacaksın. Geçmişini bırakmaya hazır mısın? Eski sen ile vedalaşabilecek misin? Yeni seni ne kadar seveceksin? Tasarladığın gelecek ile hayalindeki gelecek aynı mı? Hadi aç sayfaları... Bu kitap geleceğinin pusulası...

Bir Hatıra-i Pejmürde
Kadın bir yazar tarafından yazılan ve hadiselere kadın tarafından bakan ilk günlük-roman örneği. Latin harflerle ve sadeleştirilmiş hâliyle ilk kez Türkçede. Yazarı kadın, baş karakteri kadın, meselesi kadın... Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, II. Meşrutiyet’in oluşturduğu atmosferde ilk kez çocuk yaşta evlilik, esirlik, annelik ve dönemin sosyal statüleri gibi kavramlara değinen; baş role genç bir kadını koyan ve tüm bu konuları iç burkan bir anlatıyla okuyucuyla buluşturan özel bir eser. Edebiyat tarihimizin unutulmuş ismi Salime Servet Seyfi’nin kaleminden çıkan, döneminin çok ötesinde bir roman. Bir Hatıra-i Pejmürde, karakterlerin ruh hallerini betimlemedeki sadeliği ve vuruculuğuyla göz dolduran, kayıp bir yazarın kaleminden çıkmış gizli bir hazine.

Maç
Amatör bir boksör olan Jack London’ın kaleminden aşka ve boksa dair küçük ama etkileyici bir roman! İşçiliğinin yanı sıra akşamları paralı dövüşlere çıkan, tüm kasabanın sevgilisi genç Joe ve küçük yaşta anne-babasız kalmış, güzelliği ve içine kapanıklığıyla herkesin hem merak ettiği hem de hayranlıkla baktığı Genevieve’nin ilk görüşte başlayan aşkının arasına sadece bir "maç" girebilmektedir. Joe, sevdiği kadın için bundan vazgeçmeye ve son bir maça çıkmaya karar verir... Döneminin sınıfsal ve ahlaki yapısını bir resim gibi yansıtan bu roman, Olaylar Boksörün Pazı Sarmasını Yemesiyle Başladı kitabıyla bilinen Giray Kemer’in çevirisi ve keyifli önsözüyle Karakarga Yayınları’nda.

Edebiyatta Pati İzleri
Bir kediyle uyumamış ya da bir köpekle dostluk kurmamış yazar yoktur neredeyse! Bu kitap çağdaş edebiyatımızın yaşayan kıymetli on yazarının hayvanlarla olan ilişkisini okurla buluşturuyor. Faruk Duman, İnci Aral, Haydar Ergülen, Buket Uzuner, Doğu Yücel, Sevin Okyay, Neslihan Önderoğlu, Haldun Çubukçu ve Murat Batmankaya mektuptan öyküye, denemeden anlatıya uzanan metinlerle hayvanlarla dostluklarını büyük bir içtenlikle paylaşıyor. Kitabın ikinci bölümünde ise, Neyzen Tevfik’in bir yerlere gitmeyen Mernuş’undan Nâzım’ın köpeği Şeytan’a, Nurullah Ataç’ın kedi dostluğundan, Tevfik Fikret’in Zerrişte’sine, Bilge Karasu’nun filozof kedilerinden, Fikret Otyam’ın çalınan keçisi Nimetçik’e kadar uzanan yelpazede yazarların hayvanlarla ilişkilerinden doğan ilginç olayları, anekdotları ve izdüşüm...

Türk Komandoları
"Anlarla, durumla, mekânla, içgüdülerle, dürtülerle, tehlikelerle ve benlikle yarışılır burada. Ve karşıda olanın çok önemi yoktur aslında. Hedefe girme anı gelip çatmışsa eğer, bütün kökler kopartılıp atılmıştır zaten. Ve o an, hedefe yürümek üzere ayağını yerden kesebildiğin andır. Göz gözü tanımaz o zaman. Varlığının tohumuna para saymış olsan bile tanımazsın benliğini. Zaman, mekân, dünya, ifrit, benlik saygı duruşuna geçiverir. Mehmetçiğin yakarış anıdır bu. Askerin her şeye karşı olan ve aslında sadece bir tek şeye karşı yaptığı haykırışı, ‘Allah!’ deyişi... ‘Ya Allah!’ Gürüldeyerek, gümbürdeyerek hedefin içine akan askerler. Mehmetçik... Türklerin, Türk’üm diyenlerin, Türk inançlıların kutsal anı... Şerefin, namusun, imanın bedenleştiği, bayraklaştığı an... Burası Kuzey Irak’ta gele...

Karanlıkta Yürüyen Yabancı
Kimi insan rahatlıkla ahkâm keserken yapılmamalı dediği şeyi gizlice kendisi yapar. Kendisine dürüst değildir, sanır ki onu "Gören" olmaz. Sana gözlerini "Veren" seni "Görmez" mi sanırsın? Kendi hata ve günahıyla saklambaç oynayıp başkasınınkiyle yakar top oynayanlardan sakın kendini! Bir sabah uyanıp insanların suratlarına baktığında, karşındaki kişinin yüzünde, onların içinde gizli duran cimrilik, kibir, kıskançlık, hırsızlık gibi olumsuz karakter özelliklerinin belli bir renkle ortaya çıktığını görebilseydin, bu hayatında neyi değiştirirdi bir düşün. Aynaya koşup baktığında kendi suratında veya bedeninde hiçbir renkli leke olmadığını gördüğünde bu ne anlama gelirdi? Sen gerçekten tertemiz misin yoksa kendine en uzak kişi yine sen misin? Kendi hayatının filminde yönetmen olacaksan kimler...

Sen Gittin Ya Ben Çok Güzelleştim
Sadece hayatta değil, ayakta da kalarak, mutlu olarak, kahkaha atarak yeneriz düşmanlarımızı. En büyük intikam, intikamı bile düşünmemektir. En büyük intikam, bizsizliktir. En büyük intikam, senin aynada gördüğünü onun artık görememesidir... Nilgün Bodur Bir sene kadar önce eşyalarımı toplayıp sessiz sedasız giderken biliyordum terk ettiğimin terk edenim olduğunu. Gürültü çıkarmadığım, ağlamadığım, kapıları çarpmadığım, eşyaları kırmadığım için hissediyordum bu gidişin dönüşü olmadığını. Bazı gitmeler, beceriksizce teşebbüs edilmiş intihar gibidir. Not bırakırsın, anlatırsın, ağlarsın... Geride kalanları acıtmaya çalışırsın. Hâlâ bir umudun olduğunu gösterir bu haber veriş, kendini özetleyiş. İşte böyle ölemezsin. Bağın varsa gidemezsin. Ben not bırakmadım giderken, çıt çıkarmadım. Çıkarac...

Amak-ı Hayal
İnsanlar "mutluluk" kelimesini, bütün hüzünlerini bir defada anlatabilmek için icat etmişlerdir... Dünya hayatına dalıp gitmiş olan Raci, onu tatmin etmeyen sahte eğlenceler ve yaşam mücadelesi içinde akıp giden hayatını sorgulamaya başladığında, yepyeni bir deneyimin de kapılarını aralamıştır. Yolunun üzerindeki mezarlığın içinden geçmeye kalkıştığı gün karşısına çıkan Aynalı Baba adlı bir meczup, Raci’nin hayatını artık geri dönülemez şekilde değiştirecektir. Hayalin derinliklerinde keşfedeceği hakikatler, Raci’yi Manisa Tımarhanesi’ne kadar sürüklerken, her durakta başka kılıkta, başka isimde ve başka ülkelerde yaşantısını sürdüren insanlar olarak sonu belirsiz bir serüven yaşamaya devam edecektir... Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi’nin, zengin hayal gücü, cesur kalemi ve yeniliklere ...

Bahçe
Hayatı savunmak adına durmadan ölüme bakmak; iyiliği savunmak adına durmadan kötülüğü tartmak zamanla insanın ruhunu köreltebilir. Uzun süre karanlıkta kaldıktan sonra güneşe çıktığında gözleri kamaşan adamın körleşmesi gibi. Eğilmiş gündeme bakıyoruz. Sırtımız ağrıyor, birbirimize diyebileceklerimizi çoktan tükettik. En tehlikelisi, dünyayla ilişkimiz tahammül sanatına dönüştü. Aydınlığı da paylaşabilmeliyiz. Bu dünyayı yaşanılası kılan insanların serüvenlerine dahil olabilmeliyiz. Kısır gündemlerin arasında kuruyup kalmamak için. Bahçe’de sizinle o insanları paylaşacağım. Yıldırım Türker

İnsan İnsana
YAŞAMAK, HALEN DİK DURABİLECEK HAFİFLİKTE OLANLARIN İŞİDİR. Hayatımızda karşılaştığımız hiçbir olay kaynağını dışarıdan almaz. İçimizde karşılık gelen yanlarımız olduğu için yolumuzda görünür olurlar. Her birini bizim bir parçamız kabul edip bütünümüzün o parçaların toplamından farklı olduğunu görmek, ancak içeriden dışarıya doğru bir geçiş sürecine teslim olmakla mümkün olabilir. Elinizdeki kitap da işte bu teslimiyetin sonunda bulunacak o değerli hazineye kavuşma umuduyla yazılmıştır. İNSAN İNSANA, okuyucunun zihninde bir kapı aralamak amacıyla, satırların ardında gizlenen "Ben kimim?" sorusunun etrafında şekillenmiş, avangard beş ayrı hikâyenin bir araya getirdiği bir bütündür. Ölümle başlayıp, doğumla biten bir yolculuğa var mısınız? Fakat yolun sonuna vardığınızda bulduğunuz şeyin yok...

Yıldızın Değerini Belirleyen Gece Değil Kendisidir
"Babam gitti, bir daha geri gelmemek üzere" dedi Madeleine, yüzünü tekrar bana dönerek konuşmasını sürdürdü: "O andan sonra, kendimi gecesi olmayan bir dünyada yıldız gibi hissediyordum. Ama annem bir gün beni karşısına alıp, ‘Sevgili yavrum, yıldızın değerini belirleyen şey, gece değildir, kendisidir. Hiçbir zaman gece olmasa da o her zaman parlar, değerini bilen onu gündüz de görür’ dedi. ‘Ya kimse göremezse, o zaman çok üzülürüm. Oysa ben ışığımı sonsuza dek yaymayı isterdim’ dedim." Annesinin cevabını söylerken, gözleri hiç sönmeyecek bir umutla parlıyordu: "Üzülme, sen parlak bir yıldızsın, insanlar göremiyorsa bu senin parlak olmadığın anlamına gelmez." Her insan içinde bir kuyu taşır. Kimisi bir kâşif ruhuyla kuyunun içinde ne olduğunu arar durur yaşamı boyunca. Tüm arayışlar, kusur...

Ali
– Gazeteci Ahmet Ercanlar’dan bir Ali Koç ve Fenerbahçe Kitabı – Sıcak, samimi, vefakâr ve dürüst bir adam, zenginliğiyle değil, insanlığı ve kişiliğiyle çevresinde yıkılmaz bir duvar oluşturdu. Bazılarından ummadığı darbeler de yese, "Ali" asla vazgeçmeyecek. Bu kitabı okuyunca siz de nasıl başardığını anlayacaksınız. Atatürkçü, vatansever, ülkesine çok bağlı bir adamın Fenerbahçe Başkanlığına kadar yükselme hikâyesi bu. Çocukluğunda hayalini kurduğu Fenerbahçe Başkanlığına gözyaşları içinde ulaşmasının hikâyesi… Gıpta ile bakılan bir ailenin mahalle ruhlu, dost canlısı küçük kardeşi Ali Koç’un bir iletişim stratejisi yoktu. En iyi bildiği şeyi yapıyordu; ailesinden gördüğünü… Kalpleri fethetmenin de yolu buydu.

Başka Bir Gökyüzüne İnanmak
Sevgilim... Gözlerin hangi şehrin sabahına açılırsa açılsın her sabah aynı kişiye uyanabilmektir aşk... Ben her sabah solumdaki o ağrıyla sadece sana uyanıyorum. Bu daha ne kadar sürecek hiçbir fikrim yok. Ama bir süre sonra sıradan bir pazar sabahına, aklımda başka bir telaşla uyanacağıma inanıyorum. Sen de inan buna. Bir zamanlar iliklerine kadar seni seven birinin, bir gün hatıralarında bile yer tutmayacağına inan. Seninle mutsuz yaşamaya bile razı olan birinin sensiz çok daha mutlu yaşlanacağına inan... Ve bir gün olur da denk olursa acılarımız; yani en az benim kadar yaralanırsa gururun, incinirse duyguların beni hatırla... İşte o zaman gerçek sevginin birinin varlığıyla mutlu olmak değil, yokluğuyla mutsuz yaşamaya alışmak olduğunu anlayacaksın. Ben sana hak ettiğinden fazlasını verd...

Ortam
En telmaşa adam: Ortam, Penguen ve Uykusuz dergilerinin usta çizeri Sönmez Karakurt’un yarattığı efsane bir karakter. Bunalımlar ve çaresizlikler dünyasının efendisi, görkemli bir kaybeden, ibretlik bir anti kahraman. Her sayfası muhteşem tespitlerle ve detaylarla dolu maceraları bu seride bir araya geliyor.