
Ali
– Gazeteci Ahmet Ercanlar’dan bir Ali Koç ve Fenerbahçe Kitabı – Sıcak, samimi, vefakâr ve dürüst bir adam, zenginliğiyle değil, insanlığı ve kişiliğiyle çevresinde yıkılmaz bir duvar oluşturdu. Bazılarından ummadığı darbeler de yese, "Ali" asla vazgeçmeyecek. Bu kitabı okuyunca siz de nasıl başardığını anlayacaksınız. Atatürkçü, vatansever, ülkesine çok bağlı bir adamın Fenerbahçe Başkanlığına kadar yükselme hikâyesi bu. Çocukluğunda hayalini kurduğu Fenerbahçe Başkanlığına gözyaşları içinde ulaşmasının hikâyesi… Gıpta ile bakılan bir ailenin mahalle ruhlu, dost canlısı küçük kardeşi Ali Koç’un bir iletişim stratejisi yoktu. En iyi bildiği şeyi yapıyordu; ailesinden gördüğünü… Kalpleri fethetmenin de yolu buydu.

Başka Bir Gökyüzüne İnanmak
Sevgilim... Gözlerin hangi şehrin sabahına açılırsa açılsın her sabah aynı kişiye uyanabilmektir aşk... Ben her sabah solumdaki o ağrıyla sadece sana uyanıyorum. Bu daha ne kadar sürecek hiçbir fikrim yok. Ama bir süre sonra sıradan bir pazar sabahına, aklımda başka bir telaşla uyanacağıma inanıyorum. Sen de inan buna. Bir zamanlar iliklerine kadar seni seven birinin, bir gün hatıralarında bile yer tutmayacağına inan. Seninle mutsuz yaşamaya bile razı olan birinin sensiz çok daha mutlu yaşlanacağına inan... Ve bir gün olur da denk olursa acılarımız; yani en az benim kadar yaralanırsa gururun, incinirse duyguların beni hatırla... İşte o zaman gerçek sevginin birinin varlığıyla mutlu olmak değil, yokluğuyla mutsuz yaşamaya alışmak olduğunu anlayacaksın. Ben sana hak ettiğinden fazlasını verd...

Ortam
En telmaşa adam: Ortam, Penguen ve Uykusuz dergilerinin usta çizeri Sönmez Karakurt’un yarattığı efsane bir karakter. Bunalımlar ve çaresizlikler dünyasının efendisi, görkemli bir kaybeden, ibretlik bir anti kahraman. Her sayfası muhteşem tespitlerle ve detaylarla dolu maceraları bu seride bir araya geliyor.

Eski Sevgili
Karikatürist Erhan Tatlıdilli’nin yazdığı, ünlü çizgi romancı M.K. Perker’in çizdiği Penguen dergisinde yayınlanmış; ilişkiler, aşk ve ayrılık üzerine ilginç ve eğlenceli detaylarla dolu duygusal bir öykü. … Kader yaşadığımız çoğu anı görünmez kılar, çünkü kader sadece ‘karar anlarında’ biçimlenir. Ortak zamanlama, ortak karardır kader. Ya ‘Gel! dersiniz ya da ‘Git!’… ‘Gel’ güzel kelime ama; söylemek zorsa ve artık geleceğiniz yoksa, iki ayrı gelecek vardır… Korkunun olduğu yerde gerçek yoktur, inanç yoktur, özgürlük yoktur. Yaşayacağınız hasreti ve acıyı göze alabildiğiniz kadar tutsaklıktan kurtulabilirsiniz. Ancak bu özgürlük bizi mutlu etme ‘tehlikesi’ taşır. Büyük mutlulukların sonu da basit bir neticeden fazlasıdır. Bir ruhun başka bir ruhu kucaklamak için bahanesi kalmadığındaysa ay...

Akilah Azra Kohen Seti (3 Kitap Takım Kutulu)
Hayat yola çıkan herkesi varması gereken yere götürür.Her birimiz var olan her duyguyu hissedip var olan her deneyimi anlayıncaya kadar buradayız.Ya Bir olup BİZ olacağız ya da zıtlıkların algısında, yargılamanın tuzaklarında yok olacağız.Acı bilginin bedene inmesidir.Bilgiyi bedene indirmeli olman gereken şeye dönüşmelisin.Ve hayat şükürler olsun ki hepimizden daha akıllıdır.

Yeraltı Kütüphanesi
Rock müzik 90’ların altkültürünü, müzik yayıncılığını, dergilerini, fanzinlerini ve edebiyatını nasıl şekillendirdi? Türkiye’nin ilk fanzini bir üniversitenin çay partisinden mi çıktı? "Esrar İçiyor O Herif" diye Bob Marley yazısını yayımlamayan dergi ve o dergiye kızdığı için yayın tarihini öne çeken diğer dergi hangisi? Orhan Gencebay’la Sex Pistols’ı aynı dergide buluşturmak isterken darbeyle indirilen editör kim? Ahmet Kaya, Bulutsuzluk Özlemi’ni neden övdü? Barış Manço ve Cem Karaca kitaplarındaki Fethullah Gülen detayının anlamı ne? Solcular rockçıları, 68 Kuşağı Beat Kuşağı’nı neden sevmedi? 90’lar gençliği Beat Edebiyatı’nda ne buldu? Bukowski, Fante, Ginsberg, Brautigan’ın Türkçedeki yayım serüveni nasıl seyretti? 90’ların intihar eden yazarları ve "yeraltı edebiyatı" konusu. Doğa...

Rağmen 3
Edebi bir ayrılık var mı? Şarkı dinler gibi, sona yaklaştığını anladığın bir ayrılık mevcut mu? Hazırlık yapmak, seni avutacak arkadaşlarını önceden haberdar etmek, evi yeniden düzenlemek, gidilecek konserleri birkaç hafta öncesinden planlamak, kendini bir fırtınaya ya da güneşli bir yaz gününe, ayrılığa göre değişir, hazırlamak mümkün mü? Anne olunca annesinden ayrılamayanların, hayatta hiç kimse için vazgeçilmez olamayanların, şerefli ikinciliklere sevinen bir takımı tutanların, psikoloğa gitmek için para biriktirenlerin, ayrılma bozukluğu hastalığından muzdarip olup kimseden ayrılamayanların, parçalanmış ailelerin nadir kahramanlarının, her sabah çalışan anneler gezegenine giderken oğlundan ayrılanların, "az daha sabredip" başını alıp gidenlerin hikâyeleri... Burada. Rağmen’in bu sayısı...

Merdivende Üç Şair
Tarih 2 Temmuz 1993. Saat 15.00 sıralarında Sivas’ta Madımak Oteli’nde gazeteci yazar Battal Pehlivan, fotoğraf makinesinin deklanşörüne dokundu. Uğur Kaynar’ın eli çenesinde; Metin Altıok’un elinde saplı bir süpürge, Behçet Aysan’ın elinde ince bir çubuk, önünde yangın tüpü... Üç insan. Üç şair. Üç aydın kişi... Sivas’taki saldırıyla yaşamını yitiren 33 aydının hatırası hiçbir zaman unutulmadı. Merdivende üç şairin o son fotoğrafıysa o günün acı bir simgesine dönüştü. Bu kitapta Orhan Tüleylioğlu, üç şairin dostlarının, kızları Zeynep Altıok, Eren Aysan, Elif Kaynar Yavuz ve Ezgican Kaynar’ın tanıklıklarını, hatıralarını, onlar için yazdıkları satırları bir araya getiriyor. Ölümlerinin ardından geçen on yıllara rağmen üç şairin hatıralarının canlılığı ve bıraktıkları izleri gözleriniz dol...

Sen Her Şeye Değersin
Başarılı bir yazar ile sonradan engelli olan paralimpik okçunun olağanüstü aşk hikâyesi... Bu romanda aşkın hiçbir engel tanımadığını görecek, yazarın hayal gücünden çok etkileneceksiniz... "Ersincim, sade bir teşekkürden daha fazlasını hak ediyorsun. Azmin, başarın ve en önemlisi engel kelimesini zihinlerimizden sildiğin için ayrıca teşekkür ederim. Seni seneler önce bir arkadaşım vasıtasıyla tanıdım ve iyi ki diyorum. Seni sen yapan, özel kılan mücadelen, sabrın ve hayata olan bakış açın hepimize bir örnek. Senin için özel olan bu güzel eserinde bana da yer verdiğin için sonsuz teşekkür ederim. Seni tanımak gerçekten çok özel ve başarılarının devamını diliyorum. Her zaman en yakın takipçin ve arkadaşın olarak yanı başında yer alacağım. Seni çok seviyorum..." Fatma Ecevit, Gram Games Fina...

Merveler ve İnsanlar
Hayasızca partileyen Merveler, orada olmayan bestekâr Tuluğ Bey, ıssız bir koyda unutulmuş düşler, yakamozdaki kız, bir türlü akla gelmeyen o rast şarkı, maymunun rüyası, yel değirmenleri, Simurg, sanal yalnızlıklar, inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Bu kitap olmasa asla bir araya gelmeyecek, sınıflandırılmaktan hoşlanmayan, incelikle işlenmiş, sayfada 6 kare hızla akan çizgili hikayeler.

Sanki Sen Aynı Ben
Cem Güventürk’ün eserlerini, sevdiğim bir şairin şiirleri gibi alıyorum elime. Şiir ve karikatür sanatçılarının sınır çizgisinde, semiolojik şiirde yürütüyor cambazlığını. Denge çubuğunun bir ucu ironi, öbür ucu lirizm… Düşmüyor asla, her kitabında bir düşe düşürüyor. Kendine özgü bir yol çizdi, üslubunu olgunlaştırmayı genç yaşında başardı. Cem Güventürk karikatürde dolaşan şiir ajanı!" Sunay Akın

Yut Beni
Yut Beni, sis, ölümcül hastalık, halüsinasyon, apofeni, böcek orduları, sırlar, sarsılmaz inanç ve hayatın anlamını çözmek üzerine bir aşk hikâyesi. Nate Powell, bu en önemli eserinde ergenliğin en karanlık köşelerini keşfetmeye çalışıyor; bunu da klişe, melodramatik ergen isyanlarıyla değil, ufak delirmelerle, ilaçların sağladığı şüpheli rahatlamalar ve aile bağlarının karmaşasıyla anlatıyor. Hikâye çözüldükçe, iki üvey kardeş, ruhsal sorunlara, dağılan ailelerine, hayvan telepatisine, yanlış aşklara ve bir gün her şeyin anlam kazanacağına dair zayıf umutlarına birlikte göğüs geriyorlar. Özellikle hızlı anlatılmış, özenle çizilmiş ve gölgelerle bezenmiş Yut Beni, Nate Powell için bir kilometre taşı ve aynı zamanda okuyucuları son sayfalarda ele geçirecek kentli bir hayalet hikâyesi. Rahat...

Rağmen
İlk firar, ilk korku, ilk öpüşme, ilk kayıp, ilk gözaltı, ilk açılım, yetmiş yaşında yaptırılan ilk dövme, hacizden sonra eve alınan ilk eşya, ilk suç ortaklığı, ilk itiraf... Sadece kadın yazarlar ve çizerler olarak Rağmen kitap dizisinin "İlkler" sayısı için bir araya geldik. Son derece renkli ve karanlık, hepimizin başına gelecek kadar sıradan ve enteresan bu hikâyeleri okurken patlayan havai fişekler sırasında hiçbir canlıya zarar gelmemiştir. Sinem Sal Bu kitabın telif geliri, tüm yazar ve çizerler tarafından Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na bağışlanmıştır.

Bunu Biz İstedik İstanbul
Zeytinburnu’na uzaylılar teşrif ettiğinde, birdenbire cinnet geçiren insanlar birbirini parçalıyor, beklenmedik bir kar fırtınası şehri etkisi altına alıyor, insanlar ansızın ortadan kayboluyordu. Uzaydan gelen Haluk’a gönlünü kaptıran dünyalı Merve, kayıp eşyaları bulma gücüne sahip yalnızlar yalnızı Aybüke Hanım, dünya yanarken didişmeye devam eden iki genç Sarp ve Emir, karamsarlığı bahtsızlığıyla başa baş giden Yener, neredeyse hayat orucu tutan çizer Sadi, onun pervasız dostu Leyla ve hepsinin başına geleni bilen müzisyen Derya Deniz… J. Hakan Dedeoğlu ilk romanıyla sizleri, galaktik mevzularla mücadele ederken son derece yerli, süper güçlerine rağmen sıradan, karanlık yanlarına karşın muzip karakterlerin dünyasına davet ediyor. Sinem Sal

Son Yolculuk
İki şey vardır ki muhakkak değiştirir insanı... Biri aşk, diğeri ağır bir hastalık... İkisinden birisi başına gelince artık o eski sen olamazsın bir daha: Kaderin yeniden yazılır çünkü... Genç kuşağın parlayan kalemlerinden Berker Okan’ın Son Yolculuk adlı bu uzun hikâyesi, insanın kontrol edemediği acı deneyimler karşısında ister istemez nasıl değişmek ve başkalaşmak zorunda kaldığını gerçekçi ve şeffaf bir vizyonla irdeliyor. "Planlanan ameliyat uzadı önce, sonra biraz daha uzadı. Sonra daha ne kadar uzadı bilmiyorum. Mekân ile zamanın bağlantısı kesildi. Bunu ancak ameliyathanenin önünde birini bekleyenler bilir. Beklemek insanın kimliğine eklenir bir yerden sonra ve dünyan ameliyathanenin önü oluverir. Bu yüzden yeni dünyan, gerçek dünyanın dönüş hızından bağımsız döner ve zaman, saatt...

Uykusuzlar
Bu kitabı okuduktan sonra rüyalarınıza bir daha eskisi gibi bakamayacaksınız. Gülşah Elikbank bakışını, gönlünü gerçeğin görünmez yanlarını da içinde taşıyan fantezinin, uçsuz bucaksız, bereketli topraklarına çevirmiş yetenekli bir yazar. Bizde pek gelişememiş olan fantastik edebiyatın göz dolduran, hızla parlayan yıldızlarından. Elikbank, yeni romanı Uykusuzlar’da rüyalara eğiliyor. Gerçek ya da düşsel roman kahramanlarını aşkları, çelişkileri, açmazları, olağan ya da olağandışı rüyaları, rüyasızlıkları ve insanlığı tehdit eden sorunlara çare arama çabaları temelinde anlatıyor. Romanın özeti ve sorduğu evrensel değerdeki soru ise şu: Hepimiz aynı rüyayı görebilsek, dünya daha güzel bir yer olabilir mi? -İnci

Kalbime İyi Geliyor
Eğer biri sana iyi gelmediyse bil ki sen de ona iyi gelmedin. Onun arazlarıyla seninkinin çakışması ne kadar da doğal... İnsan, kendinden başka kimse için tadilata giremez bu hayatta. Gerisi Allah kerim... İşte bu yüzden bilmeyi değil, bilmemeyi sevdim ben. İnsan için, olma yolunda çabalamak sahici ve zinde bir meşgale. Her kim olursa olsun, "Leyla’ya kavuştum!" demek hangi Mecnun’un haddine, Mecnun’a kavuşmak hangi Leyla’nın? Sürekli değişen ve gelişen olmak istemek, bunu gerçekleştirebilmek ne tılsımlı bir şey... Sır arıyor ya insan dünyada, buyur sana çözülesi bir sır. Aşkı anlatanları gördüğünde mucizevi olanın anlatıcı olduğunu sanma sakın, AŞK bizzat mucizenin kendisidir zaten. Hoş konuşan insanları dinlemek güzeldir ama hepsi o kadar... Efsaneleştirilen insanların, aslında efsaneler...

Nokta
"Hayal, kaderin henüz yeşermemiş tohumudur. Hiç kimsenin onu sizden çalmasına izin vermeyin." Bazen, nokta koymak gerekir... Hayatındaki bir insana, bir aşka ya da bir düzene. Sen de illa ki bir nokta koymuşsundur günün birinde, seni üzene. Belki çok üzülsen de, bitirmişsindir o cümleyi. O cümledeki sevgiyi ya da kişiyi. Hatta içlerinden kimileri sana kibirlenmiştir bile "Senden büyüğüm, senden güçlüyüm, senden iyiyim" vs. vs. diye. Aldırma onlara ve asla unutma, hiçbiri senin koyacağın nokta kadar güçlü değildir asla. Unutma, nokta da küçüktür ama cümleyi bitirir. Biten şeyler için de kendini üzmekten vazgeç ve üzülme artık, neden bitti diye. Onlarla yolculuğunuz buraya kadarmış. Artık gülümse... Ve asla aklından çıkarma: Nokta koy

Osman Balcıgil (3 Kitap Takım)
Setin içinde yer alan kitaplar:Ela Gözlü Pars Celileİpek SabahlıkYeşil Mürekkep

Kırmızı Odadan Hikayeler
Kırmızı antika şamdan konuşmaya başlarsa ne olur? Sevginin en saf halini hayal etmek nasıl hissettirir? Bir ezgiyle aşkı bulmak sizi nasıl bir yolculuğa çıkarır? Bir detayı izlemek aşkı karşımıza çıkarır mı? Bağlar, hiç bitmesin istenilen heyecanlar, rutinler, hayaller, yaşanmamış tatlı bir anıya dönüşenler... Aşka dair en başından beri bize ait olduğunu düşündüğümüz pek çok şeyi, aşkın türlü hallerini alegorik anlatımıyla farklı formlarda yeniden kurarak anlatan Alper Saldıran, bu kez kırmızı odadan sesleniyor ve bizleri kendi iç odalarında aşkın peşinde bir yolculuğa çıkarıyor.

Vakitsiz Kaybedenler
Ya zihnimiz bize kullanmayalım diye verildiyse! Ruh uçar, zihin çalışır, beden sürünür. Kuş ruhtur, karınca zihin, solucan beden... Ya sen? Toprağın altında sürünen solucan mısın, yerde gezinen karınca mı, yoksa havada uçan bir kuş mu? Belki de ayakta uyuyan bir insansın, ya da her şeyi Yaratan’sın. Uyan artık! Ve kim olduğunu hatırla... Albert Karako, Kuledibi’nde başlayan hayat yolculuğunu Alper Karaköy olarak devam ettirmek zorunda kaldığında geçmişini sorgulayacak ve bir gün başına gelen bir olay yüzünden tüm yaşamı değişerek vakitsiz kaybedenlerden olacaktı.

Beat Kuşağı
Beat Kuşağı, Beat hareketinin kendisi kadar enerjik çizgilerle tekrar hayata dönüyor. Çizgi roman efsanesi Harvey Pekar’ın anlattığı ve sıkça birlikte çalıştığı Ed Piskor’un çizdiği bu kitabın içinde feminist çizgi romancı Trina Robbins ve MAD dergisinden Peter Kuper gibi daha birçok önemli isim yer alıyor. Beat Kuşağı, bizi ana akım Amerikan konformistliği ve muhafazakarlığı ile yüzleşen bir döneme doğru vahşi bir yolculuğa çıkarıyor. Bu kuşak, köksüzlükleri, agresif bağımlılıkları, sarsıcı yaratıcılıkları ve deneysellikleriyle tanınıyor. 40’ların sonu 50’lerin başında, New York ve San Francisco çevresinde takılan birkaç arkadaşın etrafında başlayan bir akım, edebi bir patlamanın temellerini attı. Amfetamin yüklü Kerouac, Ginsberg ve Burroughs’un tuhaflıklarından, Jay DeFeo’nun dağınık st...