
Çerkes Aşkı
Çerkes Soykırımı ile Metafizik İç İçe...Halit Kakınç, okuru yoğun, akıcı ve sağlam bir tarih ve sosyoloji bilgisiyle buluşturuyor. Daha da çarpıcı olanı, yapının içinde Metafiziğe, Parapsikoloji’ye ve UFO’lara -hatta Arkeo-Astronomiye de yer veriyor olması Tüm bu konuların tek bir kitaba sığdırıldığını pek görmedim. Batıda birkaç örneği olsa da, bizde neredeyse hiç yazılmadı.Bu dünyadaki yaşamında da Kakınç, gerçekten Çerkes bir kıza aşık ve evli. Kitaptaki öyküde Blena ile Zeynep’in buluştuğu yerler o kadar belirgin ki... Böylece Blena/Ceylan ile Elbruz’un öyküsü daha bir anlam kazanıyor.Kadim dostum Halit’in yaratıcılığının daha birçok esere imza atacağından hiç kuşkum yok. Ayrıca eminim ki; tarihin, siyasetin, sosyolojinin, etimolojinin, metafiziğin, New Age’in ve aşkın harmanlandığı ye...

Candı Yüceldi Şarabiydi
Can Yücel; hınzırdır, muziptir, içlidir, ‘ser’hoştur, ‘ser’şairdir. En az şiirleri kadar, yaşadıkları da söyledikleri de şarabîdir. Can Yücel en ümitsiz koşullarda bile, üzümden şarap, şaraptan şiir yapmayı bilen, zekâyı ve şiiri bir şarap gibi kadehlere doldurup sunma inceliği gösteren derin bir insan sevgisidir. Can Yücel şiirini bilmeyenlerin bile, en az bir anekdotundan haberdar olduğu, toplumda Neyzen Tevfik gibi, Şair Eşref gibi bir yeri olan, cid’TİY’e aldığı hayatı bir rivayet gibi anlatılan bir söz ve ses tiyatrosudur. Can Yücel derin hüznünü, müthiş alaycılığı ve şiirinin ayrılmaz öğesi argoyla dengeleyen, hatta gizleyen, devrimci bir romantik, "menfi bir TİP"tir. Can Yücel yazdıklarında, en ağdalı ifadelerden, en acılı ağıtlara; en sert sokak ağızlarından en yoğun sevda ve sevgi...

Elveda İzmir
"1900'lerin başında,Batı emperyalizmin öncülerinin gözünü diktiği doğunun en önemli liman kenti İzmir'de, Bornova'nın (Burnova-Bournabat) ilk belediye reislerinden Rüştü Bey'in yakışıklı tiyatrocu oğlu Nail ve İngiliz kökenli varlıklı bir Levanten aileye mensup Meri arasında yaşanan büyük gizli aşk..."Göğsünü açtığı her sevdalısıhaline ağlarken,sessizce gülen.efeler gibi dövüşürkençılgıncasına seven.hatıraları koynunda saklıkadim şehir.kıymetini bileni,sinesine.bilmeyeni,yakamozlu körfezine gömenüzümü gibi kadını güzel şehir.güller sokağındakokudan sarhoş, volta atanınaklına gelir mi gülün dikeni?cefası gibi sefası güzel şehir.

Oyun
Dünya bir dolu zavallı, zayıf insanla doluydu! Evet, Semra son zamanlarda, özellikle Talat'la ilişkisinin sonucunda, buna hükmetmişti. İnsanları iyi ya da kötü diye ayırmak yerine, zayıf ve güçlü diye ayırmak gerekiyordu. Doğru olanı, ilkeli olanı seçmek yerine kolaya kaçıyordu çoğu insan, özellikle erkekler... Çünkü bencildiler ve toplum bu bencilliklerini törpülemek yerine, cesaret veriyordu onlara. Daha bencil, daha vahşi, daha hayvani olabilmeleri için..."Herkes kendisinden, çevresinden, tanıdıklarından bir parça bulacak bu romanda... Tattığı, tecrübe ettiği, bildiği bir oyunu hatırlayacak... 1980'li yıllardan bu yana alıştığımız-alıştırıldığımız oyunların izdüşümlerini, kişiler ve hayatlar üzerine etkilerini; 1990'lı yıllarla birlikte ivmesi hızla artan o dönüşümün gençliğe, bilhassa ...

İmza: Karın
Sen buraya geldikten sonra ‘Japonya’da ruhun yaşamaya devam etsin’ diye bir sakura ağacı dikmişler; şimdi bir gör, dev gibi bir ağaç olmuş... Seni burada kolay bulabileyim diye vasiyet etmiştim; ‘beni o sakuranın dibine gömün’ diye... -Lale Manço Ahıskalı-"Kadının giydiği en güzel giysi, erkeğinin kollarıdır’’ demişler. Ben o kolları çok özlüyorum. "Burnunun direği sızlamak" diye bir söz var ya, çok doğruymuş. Benim sızlıyor, hem de özlemden. Aydınlıklar içinde yat, mekanın cennet olsun kocam... Seni seviyorum ve hep seveceğim. -Aylin Köksal- Sabahları öpmeden kapı dışarı çıkmazdı, akşam da kapıdan içeri girer girmez bir hafta görmemiş gibi sarılırdı. Çok sevecendi, çok... Onu özlüyorum. -Cemre Birand- Meğerse kansermişsin. O süreçteki azmine, kabullenişine inanamamıştım. Süreç işlerken gö...

Herkesleşme
“Zeyneb’le o akşam güzel bir parkta oturduk ve âşık olduk. Güzel bir parkta oturmak ve âşık olmak harika bir şeymiş. Küçük kesekâğıdından çıkardığım pişmiş kestanelerin kabuğundan kolayca ayrılan kısımlarını ona veriyor, tüylü zarını soyamadığım kırıntılarını ise kendi ağzıma atıyordum. İsimlerimizi henüz bilmiyorduk. Sorma gereksinimi de duymamıştık herhalde. Nasıl olsa öğrenecektik. Ve ben ilk başta bunu Zeynep olarak algılayacaktım. ‘Yalnız sonu b ile’ diye uyardığındaysa önümüzdeki senelerde ona ‘Zeynebim’ derken adını bozmayacak olmaktan büyük sevinç duyacaktım.”

99 Yazı
"Her aşk bir orospu yaratıyor."Tansu Çiller’le Mesut Yılmaz’ın her an romantik bir ilişki yaşayabileceği umuduyla büyümüş bir nesil olarak, siyaseten sıfırdık. Özal dönemi çocuklarıydık. Özelleştirmeleri, sınır kapılarının açılmasını, memleketi Rus kızlarının işgal edişini, koalisyonları, devalüasyonları, doların anamızı ağlatmasını, ekonomik krizleri, savaşları izlemiştik yıllarca. Bir boktan anlamıyorduk. Ama bıkkındık. Yine de bir umut vardı. Yıllar sonra ilk kez bir sol parti iktidarda, Ecevit başbakandı. O umuda istinaden, Yılmaz Erdoğan şiir okuyor, İclal Aydın “Hayat güzeldir...” diyordu. Ama hayat bok gibiydi. Hep beraber daha aydınlık, daha özgür bir topluma doğru dörtnala koştuğumuzu sanırken, hayatımızın son güzel yılını geçiriyorduk. Milenyum kapıdaydı. Kim bilir? Belki iki bin...

Aşkın Psikopat Hali
Teslim ol!Çırpınma, batıyorsun! Kaçma, yakalanıyorsun!Düşünme, çözemiyorsun!Üzme, üzülüyorsun!Hesap yapma, sonuca varamıyorsun!Karar verme, sözünde duramıyorsun!Vazgeçme, gidemiyorsun!Kızma, yine yumuşuyorsun!Gitme, geri dönüyorsun!Hırçınlaşma, kırdığında kırılıyorsun!Duvar örme, balyozu duvarına kendin indiriyorsun!Saklanma, ayrı kalamıyorsun!Kalıba sokma, şekil veremiyorsun!Yok sayma, kalbini başka yöne çeviremiyorsun!Soğuk durma, ısınamıyorsun!Tende arama, ruhta buluyorsun!Aza indirgeme, çoğaltıyorsun!Aysun Bal, Aşkın Psikopat Hali'nde hem kendi deneyimlerinden hem bir psikolog olarak mesleki deneyimlerinden yola çıkarak hayatın en can yakan noktalarını acısını alarak, dünyaya gülümseterek anlatıyor.

Aşk Uykusu
"Aşk Doktoru"ndan gerçek hayattan uyarlanmış arsıcı bir aşk ve intikam romanı!Kadın İntikamı Ateş Yutmak Gibidir, Siz İntikam Almak İçin Nelerden Vazgeçebilirsiniz?“Aşk dediğin yalansız olmalıydı… Gün gibi açık, dürüst ve onurlu yaşanmalıydı. Bunu bana sen öğretmiştin. ‘Kalbinde benim kadar sevdiğin biri olursa, o kalp artık bana ait değildir’ demiştin…Ben senden fazla hiç kimseyi sevmedim. Bütün kâinat şahidim olsun ki, sensiz doğacak bir güneşi bile kabullenmedim. Seni sevip sana âşık olmayacaksam eğer, dünyaya yeniden gelmeyi de istemem…Peki ya senin kalbin hâlâ bana ait mi sevgilim? Benim kadar sevdiğin başka biri var mı aramızda?”Şüphe bir kez içine girdi mi insanın, temizlenene kadar korkunç bir mücadele başlar. Hele şüphelenen bir kadınsa bu mücadele bir süre sonra savaşa dönüşür. V...

Küçümseme
“Nasıl olduğunu ben bilemeyeceğim, sen bileceksin...Tek bildiğim bir erkek gibi davranmadığın, bir erkek gibi olmadığın.”Kuşkularla, kıskançlıkla, saplantılarla bunalan Molteni, karısının onu artık sevmemesinin hatta küçümsemesinin nedenini sorgulamaya başlar. Ancak beklenmedik bir anda tanık olduğu olay evliliğini, işini ve giderek bütün hayatını tamamıyla değiştirecektir.Çağdaş İtalyan edebiyatının en büyük romanlarından biri olan “Küçümseme”, kuşkusuz Alberto Moravia’nın en çok tartışılan eserlerindendir. 1963 yılında ünlü Fransız yönetmen Jean-Luc Godard tarafından çekilen ve ülkemizde “Nefret” adıyla gösterime giren, başrolleri paylaşan Brigitte Bardot ile Michel Piccoli’nin ölümsüzleştiği filmi ile gişe rekorları kıran “Küçümseme”, savaş sonrası Avrupa’sının yeni değerleri ile buna u...

Bana Kadar Yolun Var
Düşe kalka öğreniyorum sensizliği, önce anılarından arınacağım, sonra nefesime sinen hayaletinden... Nasılsa temizleniyorum yavaş yavaş, yokluğunda geceme sinen kâbuslardan... Çok bir beklentim de yok zaten, tebessüm edebilsem yeter sanki... Hem çok güzel mazeretlerim var benim, hayal kırıklıklarımın üstüne serdiğim... Her şeyi geride bırakma çabam bu kendimi kandırışım... Sanırım beceremiyorum ben bu işi, yok mu elini uzatıp bu dipsiz kuyudan beni çekip çıkaracak birisi...İçimde bastırdığım koskoca bir çığlık yardım istiyor: “Beynime kürtaj talep ediyorum, alın şu piçi aklımdan!” Pardon bayım, siz bu aşktan gittiniz diye iflas tabelası mı asacaktık yüreğimize?Aslında yoktun, olduğunu düşünmek hoşuma gidiyordu sadece...An geliyor insanlar kıbleyi şaşırıyor, ben yanlış kişiye âşık olmuşum ç...

100 Soruda Oğuz Atay
Küçük burjuva hayatını eleştirdi, ama solun açmazlarını da. Büyüyemeyen toplumu eleştirdi; ama ona sırtını dönen aydını da. Kemal Tahir’i de sevdi, James Joyce’u ve Nabokov’u da. İkinci baskısını bile göremediği az sayıdaki yayımlanmış eseri ve tamamlayamadığı romanlarıyla Oğuz Atay, toplumcu ve yerli/gelenekçi yazarların yel değirmenlerine karşı bireyi, kişiliğinin röntgenini çekercesine özgün, cesur ve yenilikçi anlatımıyla merkeze alan Don Kişot’umuzdu. Selçuk Orhan, Oğuz Atay’ın kişisel, edebi ve sosyal varlığını, kimi sıkça sorulan, kimiyse akla gelmesi zor sorulara yanıtlar vererek çözümlüyor. Bir zamanlar neden anlaşılmadığını, reddedildiğini, yalnızlaştığını da, 80’lerde nasıl aniden yükseldiğini, yayıldığını ve gıyabında takdire, tebrike kavuştuğunu da, doyurucu, keyifli bir dille...

Hanfendi Bi Bakar Mısınız?
Hayatıma giren insanlar mı yanlıştı, yoksa zamanlar mı hiç bilemedim. Fakat âşık olmaktan, sevmekten hiç vazgeçmedim. Talihsizdim, hayatımdaki kadın için odun olmaktan bir adım öteye geçemedim. Çözeceğim ulan bu kadınların olayını dedim. Araştırdım, gözlemledim, sayfalara döktüm. İnsanlık için kadın erkek ilişkilerini inceledim. Sonra anladım ki: Kadın erkek ilişkilerinde mizah var!!! Ben zaten garıma çiçek alıyom. – Kahveci Hüseyin Neyse sen meşgulsün galiba :S – Ecem Kanka arkadaşını da bana ayarlasana. – Sülük Hüseyin Kadının ruhundan da anlarım domatesten de. – Manav Recep Uff bu geri zekâlı da bana mı yazıyor ne? – Busesu Herif gibi boyu bosu devrilsin inşallah. – Hayriye Teyze Whatsapp’tan mı konuşsak acaba? – Berkecan Bizim öküz ne anlar kadın ruhundan? – Nermin Abla İşte yazdım bur...