
Çit
"Şiddet hem uygulayanı, hem maruz kalanı, hem de üzerinde çalışanı mahvediyor!" diyor ya gazeteci Leyla Pervizat. Doğruymuş! Ben de mahvoldum. Bu kitapta kaleme aldığım gerçek bir vakayı romanlaştırabilmek için yıllarca kendi etimle beslendiğim de doğru maalesef... Çok ağladım, çıkar yol bulabilmek için çok debelendim. Şu "namus" dedikleri şey nasıl bir şeymiş ki biri gelip çaldığında işin suçlusu namusu çalan değil de, namusu yitiren oluyor? Olayın kahramanlarını yazabilmek için her birinin ruhuna girmek gerekiyormuş gerçekliği olduğu haliyle aktarabilmek için... Yazarının tecavüze uğraması gerekiyormuş, üşümesi, yaralanması, morga kaldırılması, kaçması, karanlıkta kalması ve katiliyle evlenmesi... Kitap bittiğinde eğer sizin de kalbiniz sızlıyorsa, içinizden bir ses akıl hastalıklarının ...

Ben Kendimi Hiç Böyle Görmemiştim Senden Önce
"Coşku..." İşte tam anlamıyla buydu yaşanan... İçindeki fırtınayı başka türlü anlatamazdı kadın. Deli dalgaların sahile çarpıp gitmesi gibi... Coşku da tıpkı böyle vuruyordu yüreğine, her vuruşta ufak parçalara bölüyordu yüreğini ve birazını da giderken götürüyordu. Ama geriye kalan o yürek öylesine yaşam doluydu ki kopup gidenleri fark etmiyordu bile. Alışmıştı bu eksilmelere. Ölümün olduğu hayatta mucize yerleştiren ruhuma "Bir yolculuğa daha çıkalım" diyorsun. Yolculuk, yol, yolcu... Mecburi gidişler bunlar, engel olamazsın. "Benimle ilgili değil" dedi kadın yeniden, binlerce kez dediği gibi, kaderdi bu. Ama kabul edilebilir mi kolayca? Bir masaldır hayat; büyülü, şerbetli, zehirli tesadüflerle dolu... Tek yapman gereken ken

Kemik Çayı
"Gelmedin Ali Haydar. Kaç gün oldu görüşmeyeli, sarılmayalı, bakışmayalı, koklaşmayalı, titreşmeyeli. Aramadın, sormadın. Bak, bana neler ettik el ele verdik de. Önce söz kestik, ciğerime... Sonra kına yaktık, kalbime... İşte şimdi de nikâhımı kıydık, hayallerime... Annem renksiz. Teyzem muradına nail olmuşluğun sarhoşluğunda kasım kasım kasılıyor, sonunda oğlunu everdi. Osman mı? Bilmem. Hoş o da neler olduğunun farkında değil zavallı. Baş göz edildik nihayet. Hep birlikte, maaile, konu komşu, dost akraba, el ele verip Elif ’i katlettik!" Kum Gibi adlı romanıyla tanınan yazar Hatice Dökmen’in cesur ve yalın üslubuyla kaleme aldığı Kemik Çayı insan hikâyeleriyle dolu gerçekçi ve sarsıcı bir kitap... Daha çok kadının örselenmişliğine, sinmişliğine, sıkışmışlığına, tökezleyişine, örülen duva...

Doğu Masalları
Mezopotamya’dan başlayıp Hindistan’a dek uzanan; kuşların kanatlarında, süvarilerin sırtında diyar diyar gezen, kolektif bilinçdışının efsunlu bir eseri olan bu masallar, sade "Doğu"nun değil tüm dünyanın görkemli bir anlatısı. Doğu Masalları, zengin, karmaşık ve büyülü bir kültürel yapıyı binlerce yıl boyunca korumayı başarmış bir coğrafyada doğdu. Budizm, Hinduizm, İslam ve Zerdüştlük’ten; insanlığın en derin korkuları ile rengarenk arzularından ilhamını alan bu masallar, farklı inanç ve kültürlerin bin yıllar içinde nasıl iç içe geçtiğini ve ortaya özgün bir yaşayış çıkardığını gösteren eşsiz bir külliyat. Kimi zaman kahramanın yolculuğunun izinde, kimi zaman bu döngünün dışına taşan; kimi zaman erdemin peşinde, kimi zaman korkunun gölgesinde; kimi zaman kralların/kraliçelerin, kimi zam...

Çerçöp
Hem ‘çerçöp’ün hem de ‘çer’in çeşitli anlamları var sözlüklerde. Hem o anlamlara uygun bir kitap bu hem de ‘çer’e benim yakıştırdığım ya da öyle sandığım ‘yol’a. Öyleyse çerçi de yolcu oluyor. Ama eli boş gitmeyen yolcu. Haydar Ergülen Haydar Ergülen, Çerçöp’te okuru bir daktilonun, kâğıdın ya da artık bir çocukluk anısı olarak zihinlerimizde yer etmiş duvar halılarının dünyasına bir yolculuğa çıkarıyor. Mahalleye gelen ilk telefon, ilk Avrupa yolculuğu, ikinci olmaya ve uykuya övgü... Eskişehir’de geçen çocukluğuna, kimi zaman 80’lerdeki ODTÜ yıllarına ve günümüzün karantina deneyimlerine kadar tüm yazılar Ergülen’in şair diliyle birleşince bir oturuşta okumak isteyeceğiniz bir kitap çıkıyor ortaya.

Beyaz Karanlık
Senin veya evladının başına gelmez zannetme! Ağızlarından salyalar akan sırtlanlar gibi dolanıyorlar etrafımızda! Gözlerini bu gerçeğe asla kapatma! Aramızda kol geziyorlar bu işin ticaretini yapanlar. Tüm gayretleri, o ilk dozu vererek bizleri başlangıçtaki "o his" ile tanıştırmak... Gerisi zaten geliyor. Bağımlının parayı bulmak için her şeyi yapacağını da biliyorlar. Onların kazançları para, bizim kaybettiğimiz ise hayatlar. Sevgiyle büyütülen bir kızdı Deniz. Güzeldi, eğitimliydi ve ailesinin gözbebeğiydi. Çok iyi bir ailesi vardı. Sadece kapıldı. Önce duygusal zaaflarına sonra da maddeye yenildi. O güzel aile, birbirini seven insanlar bir hiç uğruna dağılıp yok oldular. Tıpkı o hiç uğruna dağılıp yok olan yüz binlercesi gibi... Peki, bu gidişata son verecek olan kim? Hep sırtlanlar mı...

Merhum Nasıl Bilirdi?
Doğan Ekinci öldü. Herkes gibi sakince gömülüp bu dünyadan ayrılmayı beklerdi ama hiç de öyle olmadı. Şimdi bir cenaze töreninde gördüğü yüzlerin kendisini son yolculuğuna uğurlamak için orada olduğunu biliyor ve geçmişin anıları bir bir zihnine doluyor. Yıllarca garsonluk yaptığı kafenin müdavimleri, bazıları "dostu" da olan mahalle sakinleri onun son anlarına yaraları, neşeleri, hayal kırıklıkları ve umutlarıyla konuk olurken anlattıkları okuru da hayata ve ölüme dair derin bir muhasebeye davet ediyor.

Ben Bir Dahiyim Ama Henüz İlk Senaryomu Yazmadım
Hepimizin hayranlıkla izlediği, adını sinema tarihine yazdırmış o filmlerin senaryoları nasıl yazıldı? Ödüllü senaristlerin doğru yaptığı neydi? Ya da gelin şöyle soralım; iyi senaryo yazmanın bir formülü var mı? Aslına bakarsanız evet bir "formül" var. Bu sihirli bir formül değil; çok çalışmayı, çok okumayı, çok izlemeyi, senaryonun yapısını en iyi şekilde çözmeyi gerektiriyor. İster kendi senaryonuzu yazmak için yola çıkmış olun, ister kendi halinde bir sinema âşığı, bu kitaptaki her detay size heyecan verici kapılar aralayacak. Turgut Yasalar, Ben Bir Dâhiyim Ama Henüz İlk Filmimi Çekmedim kitabıyla yönetmen koltuğundan sesleniyordu, bu kez de senarist kimliğiyle her seviyeden sinemaseverin keyifle okuyacağı bir kitapla karşımızda.

Baskın
Ben sizlere, nasıl attığımızı, nasıl hoplayıp zıpladığımızı, ne kadar kahraman olduğumuzu da anlatabilirdim bu kitabımda. Ama yanıltmış olurdum sizi. Dağdaki mücadele ya da dağdaki kahramanlıklar, adına çatışma denilen kısa bir zaman aralığına sıkışmış şeyler değildir çünkü. Askerin kahramanlıkları, mücadelenin fedakârlıklarına gizlenmiştir. Ve bu fedakârlıklar sadece çatışma aralıklarında değil, dağın bütün anlarındadır. Ne kadar güçlü, ne kadar dayanıklı, ne kadar atletik olduğumuzla da süsleyebilirdim sayfaları bir güzel. Ama bu değildir dağlarda yaşam. Güneydoğu’nun bir adımlık anlarında bile, yüz binlerce fedakârlık üretilir. Ve tüm anlattıklarım, anlatmadıklarımın yanında bir yudum bile değildir. Mücadele etmeyen, mücadele edenin halini bilmek zorundadır ama. En azından, bilmek istey...

Usta William
"Ne kadar aydınlatıcı bir kitap! Leinwand keskin zekâsı, özenli araştırması ve bilgili kararlılığıyla saygın yazarlarımızın Shakespeare’i nasıl ısrarla incelediklerini, kendi yazdıklarını nasıl şekillendirdiklerini irdeliyor. Usta William bize Shakespeare’le, yedi edebi ustayla ve kendimizle ilgili çok şey öğretiyor." -EDWARD HIRSCH, A Poet’s Glossary’nin yazarı Usta William, yedi ünlü yazarın (Virginia Woolf, John Keats, Charles Olson, John Berryman, Allen Ginsberg, Samuel Taylor Coleridge ve Ted Hughes) Shakespeare’in eserlerini okurken onunla nasıl boğuştuklarının araştırmasını yapıyor. Olağanüstü entelektüel ve duygusal karşılaşmaları gözler önüne seren kitap, yazarların derkenarlarını, mektuplarını, günlüklerini ve okurken aldıkları notları bir araya getiriyor. Zengin arşivsel bulgula...

Hiçbir Şey İmkansız Değildir İmkansızlığın İçinde Bile Bir İmkan Vardır - Audrey Hepburn
"Eğer güzel gözlerin olmasını istiyorsan, insanlara iyilikle bak. Eğer saçların güzel olsun istiyorsan, bırak çocuklar ellerini geçirsin saçlarından. İnce bir bedense isteğin, ekmeğini açlarla bölüş. Ve güzel dudaklara sahip olmak için, sadece güzel sözler söyle." Güzelliği ve zarafetiyle bir dönem Hollywood tarihine imzasını atan dünya sinemasının gelmiş geçmiş en güzel yüzlerinden biri kabul edilen Audrey Hepburn, Oscar ödüllü bir aktris değildi sadece. Abartıdan uzak şık giyimiyle, duruşuyla, bakışıyla, tavırlarıyla, kısa saçları, kalın kaşları ve ahu gözlü makyajıyla ama en önemlisi sıcacık gülümsemesi ve samimiyetiyle moda dünyasında da bir ikondu. Audrey Look imajının yaratıcısıydı... İnkâr edilemeyecek en değerli güzelliğin zarafet olduğunun farkındaydı. Yokluk içinde geçen çocukluğ...

Mezopotamya ve Mısır Paganizmi
Televizyondan ve sosyal medyadan sürekli paylaştığımız gibi, dünya siyasetini anlamak için, diğer disiplinlerin yanı sıra ezoterizmi, paganizmi ve dinler tarihini çok iyi bilmek gerekmektedir. Mezopotamya ve Mısır paganizmini anlamak, hem insanlığın ilk zamanlarından gelen kadim dilini ve bilgeliğini öğrenmek hem de siyaseti yöneten sapkın inançlıların bunlardan nasıl etkilendiğini bilmek için önemlidir. Bu kitapta konu hakkında akademik araştırma yapanlardan amatör araştırmacılara kadar herkese faydalı olmasını umduğumuz birçok önemli bilgiyi bulacaksınız. Sıradan mitoloji kitaplarının dışında, paganizm bağlamında, Mezopotamya ve Mısır inançlarını tanımak, ritüellerini öğrenmek ve günümüze etkisini görmek için mutlaka okuyun diyoruz.

Ters Kanatlı Şahin
Türkiye-Ortadoğu-Avrupa coğrafyasında, gerçek olaylar üzerine kurulu bir casusluk romanı... İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudiler, Ermeniler, milliyetçiler, komünistler, şeriatçılar ne yaptı? Yanlış bildiğimiz, doğrusuna inanamayacağımız entrikalar, cinayetler... Kimilerini çok yakından tanıdığımız insanlara dair gizli dosyalar... Her köşesinde karışık adamların cirit attığı, adım başı suikast girişiminde bulunulan, savaşın korkutucu soluğunu ensesinde hisseden Türkiye... Diplomat, sığınmacı, aydın, bilimadamı, casus, işadamı ve politikacılarla ustaca dans eden casusluk örgütü: TERS KANATLI ŞAHİN

Patron
"Pembe bir zarf yanlış bir kişinin eline geçip maksimum kaç kişinin hayatını zincirleme olarak bir Kusturica filmi kadar saçma, eğlenceli ve adrenalin dolu hale getirebilir?" sorusunun kahkaha dolu cevabı. Bu kitapta hayatınızı zehreden patronların en sefil hallerini bulacak, hakkıyla gülecek, serotonin fazlasını kötü günleriniz için yastık altında saklayacaksınız. Tam bir yanlışlıklar komedisi... Hayatımızdaki tüm patronlara adanmıştır.

Ölüm Dağları Bekler
"Dağdan bir ağdır Cudi. İnsana göz eder, el eder, naz eder, gel gel eder. Çağırır. Çekiverir içine. Ve orada insanın, asıl kendisini yenmesini ister. Kimi zaman aydınlık, kimi zaman koyu bir karanlıktır Cudi. Kendine özgü gizemli bir cazibedir. Aydınlığında da, karanlığında da, uzak ufuklara koşmamızı ister. Hafife alınmak istemez Cudi. Kendini hafife alanı, bir rüzgârıyla uçurmuşluğu çoktur. Ağırdır, ağır olunsun ister. Bir yok olmuşluğu anlatır Cudi. Daha doğrusu, yoklukta varlığı bulmuşluğu. Vezirliği de, rezilliği de bilmek ister. Bekler Cudi. Karanlığı, geleceği ve kıyameti. Ardından mahşeri. Kendini ve düşmanını yenenlere dağ gibi şahitlik yapmak ister. İki kapısı vardır Cudi’nin. Birisi benliğinle çıkmayı, diğeri ruhunla inmeyi anlatır. Bu dağ, zamanın layıkıyla arşınlanmasını ister...

Sergüzeşt-i Kalyopi
İlk Türkçe macera romanı, ilk kez Latin harfli Türkçede! Bu kitapçık daha önce duyulmamış olaylar ve aklı hayrete düşüren manzaralar ile dolu olup sıralı on bir fasikülden oluşmakta ve ertelenmeksizin her hafta birer fasikülü basılıp yayımlanmaktadır. -T. Abdi, 1873 1873 Sergüzeşt-i Kalyopi (Kalyopi’nin Macerası) ilk yerli roman olarak kabul edilen Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’tan iki yıl önce, ilk macera romanı olarak kabul edilen Hasan Mellah’tan ise bir yıl önce basılmış bir macera romanı olma özelliği taşıyor. Bir Rum kızı olan Kalyopi’nin 1400’ler İstanbul’unda başlayan ve ülkelere, denizlere, adalara yayılan macerası sadeleştirilmiş ve orijinal metnin tenkitli basımıyla bir arada bu kitapta.

5.tim
"Dipçiği koltuk altıma sıkıştırdım. Tetiği azıcık ezdim. Böylece üç, belki de dört adım attım. İşte o an gördüm teröristi! En uçta yürüyordu. Kamburunu çıkarmıştı. Beş, bilemedin altı metre ötemdeydi. Ben ona bakarken, o da bana bakıyordu. Dünya sanki yok olmuş gibiydi. Sadece o, ben ve birbirimize okuduğumuz meydan vardı. İşte o koskoca ‘an’da birbirimize baktık. Gecenin o son deminde, o alacakaranlığın içinde, gözlerindeki ‘ak’ı görüyorum. Orada, o an, o çiğ beyazlıkta; nefretini, kinini, vahşiliğini ve bana duyduğu iğrentiyi hissediyorum. O sıra başka bir görüntü daha var. Kıpkızıl bir şerare, alacakaranlığı apansız yırtıyor. Elindeki ‘Kaleş’in namlusundan fışkıran namlu alevi, sıçramalar yapıyor. Her sıçramaya, bir patlamanın neden olduğunu çok iyi biliyorum. Kızıllığın çıktığı namlu b...

Türk Komandoları
"Anlarla, durumla, mekânla, içgüdülerle, dürtülerle, tehlikelerle ve benlikle yarışılır burada. Ve karşıda olanın çok önemi yoktur aslında. Hedefe girme anı gelip çatmışsa eğer, bütün kökler kopartılıp atılmıştır zaten. Ve o an, hedefe yürümek üzere ayağını yerden kesebildiğin andır. Göz gözü tanımaz o zaman. Varlığının tohumuna para saymış olsan bile tanımazsın benliğini. Zaman, mekân, dünya, ifrit, benlik saygı duruşuna geçiverir. Mehmetçiğin yakarış anıdır bu. Askerin her şeye karşı olan ve aslında sadece bir tek şeye karşı yaptığı haykırışı, ‘Allah!’ deyişi... ‘Ya Allah!’ Gürüldeyerek, gümbürdeyerek hedefin içine akan askerler. Mehmetçik... Türklerin, Türk’üm diyenlerin, Türk inançlıların kutsal anı... Şerefin, namusun, imanın bedenleştiği, bayraklaştığı an... Burası Kuzey Irak’ta gele...

Sana Gelirken Ben
Sana Gelirken Ben, tutkulu bir gezginin hayallerinin peşinden gitme hikayesi. Gerçekle kurgunun, hayal ve gerçeklerin birbirine karıştığı bu kitap sizi hayalini dahi kuramayacağınız bir maceraya çıkaracak. Vahşi doğa fotoğrafçısı Nazan Aşkalli ile birlikte bir balina peşinde dünyanın dibine doğru bir yolculuğa hazırlanın!

Ghost World
1998 - Ignatz Ödülü Ghost World (Hayalet Dünya) kültürel anlamda bir dönüm noktası. Kendi jenerasyonunu aşmış, yıllar sonra da hala okunmaya devam eden bir kitap. İlk kez 1990’larda çığır açan Eightball’un sayfaları arasında yayımlanmaya başlayan Ghost World, Enid ve Becky adında birlikte büyümekte olan ama gitgide farklılaşan iki genç kızın hikayesini anlatıyor. Daniel Clowes, jenerasyonunun en saygın çizerlerinden biri ve Ghost World onun başyapıtı. Crumb belgeselinin yönetmeni Terry Zwigoff tarafından filme uyarlanan senaryosu, En İyi Özgün Senaryo dalında Oscar’a aday gösterildi. Her çizgi roman okurunun koleksiyonunda bulundurması gereken bir eser!

Yürek İşçisi
Türk şiirinin ağır işçisi Ahmed Arif’in hasretinden eskittiği prangalarla, aylar süren işkencelerle, cezaevleriyle, karşılıksız aşklarla, hasretle, mücadeleyle ama en çok da şiirle ve sanatla dopdolu geçen hayatının en nahif, en gerçek ve en duygulu haliyle kaleme alındığı bu kitap, hem bir dönemin hem de büyük bir şairin aklıyla yüreğinin romanıdır. "Bir şair Ahmed Arif Toplar dağların rüzgârlarını Dağıtır çocuklara erken Uzun ve tek bir ağıt gibidir onun şiiri Daha deniz görmemiş çocuklara adanmıştır Kurdun kuşun arasında yaban çiçekleri arasında söylenmiştir Bir hançer kabzasına işlenmiştir..." – Cemal Süreya

Yalnızca Burjuvazi İçin Parlayacaksa Güneşi De Söndürürüz - Lev Troçki
Troçki hem siyasal ve askeri bakımdan hem de entelektüel ve kişisel serüveni açısından kuşkusuz çağımızın en ilginç, renkli ve önemli portrelerinden biridir. Yaşamı epik bir roman kahramanını gölgede bırakacak ölçüde gerilimli ve ritmi yüksektir. Rusya’da doğan Lev Troçki, geçen yüzyılda dünya sosyalist hareketinin liderlerinden ve teorisyenlerinden biri oldu. Dahası, devrimci bir eylemci olarak mücadelenin ön saflarındaydı. Rusya’da 1917’de gerçekleşen ve 20. yüzyılı sarsan Ekim Devrimi’nin de liderleri arasında yer aldı. Devrimden sonra kurulan ilk Sovyet Hükümeti’nin Dışişleri Halk Komiserliği görevini üstlendi. Ardından, Çar ordularıyla dört yıl süren büyük içsavaş sırasında Kızıl Ordu’nun başkomutanlığını yaptı. Savaşta vuruldu, yaralandı ama kazandı. Ancak, devrimciler arasındaki iç ...

Fatima
"Sularının dibinde Afganlı cesedi bulunmayan bir deniz var mıdır?" * Akdeniz’in ortasında batmak üzere olan bir botta ölüm kalım savaşı veren mültecilerin hayatını kurtaran aktivist kaptan Carola Rackete’nin gösterdiği kahramanlık mücadelesinden esinlenerek kaleme alınan Fatima sadece bir dönemin politik hakikatlerine tanıklık eden bir roman değil, aynı zamanda Afgan mültecilerin özgürce ve insanca yaşamak uğruna çıktıkları tehlikeli yolculukların görünmeyen insanüstü direnişini de cesurca gözler önüne seren bir yapıt... Fatima ve Reza’nın Afganistan’daki onursuz yaşamlarından kaçmak için katlandıkları akıl almaz zorlukları ve tam da kurtulduklarını sandıklarında karşılarına dikilen bambaşka aşılmaz sorunları tüm çıplaklığıyla okurken, gerçek kurtuluşun aslında ne kadar ulaşılmaz olduğunu ...

Yeraltı Kütüphanesi
Rock müzik 90’ların altkültürünü, müzik yayıncılığını, dergilerini, fanzinlerini ve edebiyatını nasıl şekillendirdi? Türkiye’nin ilk fanzini bir üniversitenin çay partisinden mi çıktı? "Esrar İçiyor O Herif" diye Bob Marley yazısını yayımlamayan dergi ve o dergiye kızdığı için yayın tarihini öne çeken diğer dergi hangisi? Orhan Gencebay’la Sex Pistols’ı aynı dergide buluşturmak isterken darbeyle indirilen editör kim? Ahmet Kaya, Bulutsuzluk Özlemi’ni neden övdü? Barış Manço ve Cem Karaca kitaplarındaki Fethullah Gülen detayının anlamı ne? Solcular rockçıları, 68 Kuşağı Beat Kuşağı’nı neden sevmedi? 90’lar gençliği Beat Edebiyatı’nda ne buldu? Bukowski, Fante, Ginsberg, Brautigan’ın Türkçedeki yayım serüveni nasıl seyretti? 90’ların intihar eden yazarları ve "yeraltı edebiyatı" konusu. Doğa...