
Savaş Pilotu
"Savaş macera değildir, hastalıktır. Tıpkı tifüs gibi." Dünyanın en çok satan ve okunan kitaplarından biri olan Küçük Prens’in yazarı Antoine de Saint-Exupéry’den savaşın anlamsızlığı, yıkıcılığı ve bedeli üzerine etkileyici ve gerçekçi bir roman... Kendisi de savaş pilotu olan ve hayatını bir uçuşta kaybeden ünlü Fransız yazar Antoine de Saint-Exupéry, II. Dünya Savaşı’nda Almanlarla çarpışmaya devam eden bir avuç Fransız pilotun hikâyesini kendinden de çok izler katarak anlattığı bu kitabında cesareti, korkuyu, ölümü, hayatı, umudu ve umutsuzluğu sorguluyor. Yaşamın yüceliğine ve sevmenin gücüne kıymetli anlamlar katıyor. Exupéry’nin bu otobiyografik eseri, savaşın insanlık tarihinde açtığı yaraları içeriden bir gözle en gerçekçi haliyle aktarmaktadır.

Babam İçin
"Babam bana hayatımın en güzel hediyesini verdi, bana inandı." Sıra dışı yetiştirme tarzıyla, oğlunu antrenör gibi hayata hazırlayan bir baba ile babasının hayalini gerçekleştirmek için hiçbir mücadeleden kaçınmayan İzzet Pinto’nun hikâyesini okurken kimi zaman duygulanacak, kimi zaman hayrete düşeceksiniz. Hatta zaman zaman onun adına yorulup pes etmesini bile isteyeceksiniz. Onun Bangkok’taki işportacılık günlerinden, Türk dizilerini dünyaya açarak sektörde yılın adamı seçilmesine kadar uzanan inişli çıkışlı öyküsünde büyüleyici bir azmin ne mucizeler yaratabildiğine tanıklık edeceksiniz. "İflah olmaz seri girişimci, çalışkan, iyimser, cesur, pes etmeyen İzzet’in ilham veren nefes kesici hikâyesi! Şans kapısını çalsın diye her imkânı gören, değerlendiren, hiç yılmayan ve en önemlisi aile...

Kendi Masalımın Kahramanıyım
"Gücümün kaynağı başarılarım değil, her düştüğümde tekrar ayağa kalkabileceğime olan mutlak inancımdır." Çocukluğundan beri türlü kronik hastalıklarla mücadele eden ve hayatı hastane odalarının penceresinden yakalamaya çalışan bir kadının güç, cesaret ve umut dolu yaşamı... TOÇEV’in kurucusu Ebru Uygun’dan pes etmemeye, şartlar ne olursa olsun üretmenin önemine ve karabulutların üstümüzde dolandığı zamanlarda elimizi tutacak bir ailenin bize katacağı güce dair farkındalık yaratacak ruh ve zekâ dolu bir kitap. *** "Hastane odaları beni iyileştirdi, o odalar beni büyüttü ve bu hiç de kolay bir süreç olmadı. Dahası bu odalar hiç bitmedi, bitecek gibi de değil..."

Maria Puder Olmak
"Hiçbir kadın, ihtirashalindeki bir erkek kadar âciz ve gülünç olamaz." Sabahattin Ali’nin kült eseri Kürk Mantolu Madonna romanının baş kahramanıdır Maria Puder. Hayat kadar canlı, gerçek ve güçlü... Almanya’ya çalışmak için giden Raif’in karşısına çıktıktan sonra bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi yaşanmasını mümkün kılmayan Maria Puder... Yanlış zamanda doğmuş kuvvetli bir kişilik. Acınmak ya da kendisine merhamet edilmesi ona göre çok büyük bir zayıflık... Acılı geçmişini kendine bahane ederek hayatının kalitesinden katiyen çalmayan Maria Puder, tek sözüyle dünyaları önüne serebilecek erkeklerle çevrili bir yaşam sürmesine rağmen her zaman kendi ayaklarının üzerinde durmayı tercih ediyor. Başkasına minnet duymak, ağır bir borç, ağır bir yük onun açısından. Üstelik hiçbir şeyin daha azın...

Mehmet'in Babası Nâzım
Mehmet’in Babası Nâzım, bir ilk kitap. Hem Nâzım Hikmet’in hayatını her yaştan kişinin okuyabileceği hem de oğlu Mehmet’le aynı sayfalarda buluştuğu bir ilk kitap. Gündüz Vassaf’ın şiirsel dili ve M.K. Perker’in çizimlerinin buluştuğu bu kitapla sizleri baba Nâzım ve oğul Memo’nun çocukluklarıyla tanışıp anne Münevver’i de yanımıza alıp her yaştan okuyucuyu birleştirecek ortak bir okumaya davet ediyoruz. Bu kitaptaki şiirler ve çizimlerle Nâzım’ın hayatına bir yolculuğa çıkacak, oğlu ressam Mehmet’in hikâyesini ilk kez okuyacak, Mehmet’in babası Nâzım’la tanışacaksınız. Nâzım Hikmet, "Yazdıklarım 30-40 dilde basılır Türkiyem’de yasak" Dediğinden beri. Ne mutlu Türkçeye! Bugün şiirleri Hepimizin dilinde. Oğlu Memo? Ressam oldu büyüyünce, Yolculuklara çıktı Renklerin hayallerin derinliğinde.

Cinai Absürtler
Burada ciddi bir cinai hikâye yazıyoruz. Cinayet ciddi bir eylemdir. Ölmek kadar zordur öldürmek ve belki daha da zor. Öyle kazara olmuş cinayetlerden söz etmiyorum, onda "pardon" dersin geçer, bir kazadır sonuçta. Bir pardonla biter iş, biraz mahcubiyettir bedeli. Kaza sonucu işlenen cinayet osuruktan tayyaredir. Lakin taammüden öyle mi? Taammüden. Kelimenin kendisi ağır zaten, cezası da öyle; eskiden idamdı, şimdi kaldırıldı adam asmaca. Müebbet hapis, hayatın kodeste geçecek düşünsene. Göze almışın bu bir, gözü karalık gerek. İkincisi zekâ gerek bunun için, iyi bir tasarım, iyi bir strateji, plan program, zamanlama gerek. Zor iş anlayacağınız. Sıradan cinayetler gündelik hayatın tekdüzeliğinde yok olup giderken, Fatoş Beykal’ın kaleminde absürt ve kara komik bir karaktere bürünüyor. Her...

Yabancıların En Yakınıydın Sen - Nilgün Marmara
"Anımsamadığım tüm sözcükler anımsayabildiğim tek bir sözcüktü: Yara!" Eğer bu kitabı okurken baştan sona keder içinde bir Nilgün Marmara bulacağınızı düşünüyorsanız baştan uyaralım; yok. Çünkü onun derdi kederle değildi. O, kendini buraya ait hissetmiyordu sadece... Ece Ayhan’ın da dediği gibi dünyayla yaralıydı. Dünyayla derdi vardı. Ondan bahsederken edebiyata, şiire bakışına, eserlerine, yazdıklarına bakmamak, o yarayı bütün buralarda aramayıp sadece filmin sonundaki intiharına bakmak, "Doğdu ve öldü!" demekle aynıdır. Nilgün Marmara sadece doğup ölmedi. Yaşadı da. İyi bir şair ya da bir yazar olmak değildi derdi. Bu yüzden şiirlerini kimseye göstermedi. Sadece yazar, şair değil; eş, evlat, anne, kız kardeşti... Bu hayata dair hiçbir unvanı, hiçbir aidiyeti almak istemiyordu üzerine. Ş...

Kahraman, Şehit ve Hain
Osmanlı’nın son dönemi, dev bir ülkenin çöküşü ve bitişi... Aynı yıllarda tarih sahnesinde göze batmaya başlayan beş delikanlı... Vatanını seven, kahramanlığa aç beş genç adam... Zühtü; zorluklara aldırmadan Harbiye’ye girmiş. Yakışıklı, gözü pek ve vatanı uğruna ölmeye hazır. Rahmi; yiğit, çekici ve savaşçı bir erkek... Korku nedir bilmiyor. Ethem (Çerkez); doğuştan savaşçı... Tek tutkusu ordulara komuta ederek adını tarihe yazdırmak. Halil (Kut-ül Amare kahramanı Halil Paşa); nevi şahsına münhasır biri... Doğuştan kahraman. Mustafa Kemal; savaşın harlı ateşinin içinde cumhuriyet düşü kuran bir asker. Araştırmacı-gazeteci Tuna Serim’in kaleme aldığı Kahramanlar, Şehitler ve Hainler adlı bu roman, savaşın çapraz ateşinde mücadele veren beş adamın dönüşen kaderlerini Osmanlı’dan Cumhuriyet’...

Tepedelenli Ali Paşa İsyanı
"YANYA ASLANI'NIN KANLI TARİHİ!" Tepedelenli Ali Paşa bir Osmanlı paşasıydı. Arnavutların o dönemdeki en büyük şehri sayılan Yanya’nın tek hâkimi... Seksen yıla yakın süren ömrü boyunca annesi ve çocukları da dahil binlerce insanın kanını döktü. Şeytana pabucunu ters giydiren bir adam olarak bilindi her zaman. Sonunda artık herkes onun ölmesini ister hale geldi ama Tepedelenli Ali Paşa’yı öldürmek kolay bir iş değil. Padişah II. Mahmut bile "Taş taş üstünde kalmaz!" dedi. Macar yazar Maurus Jokai’nin kaleme aldığı bu yarı masalsı roman, sadece Tepedelenli Ali Paşa’nın hikâyesi değil, aynı zamanda reform yapma çabasıyla sancılar yaşayan Osmanlı’nın yıkılış döneminin de hikâyesidir.

Soykırıma Uğrayan Apaçilerin Son Kahramanı Gerenimo
İntikam ateşiyle dolu bir Apaçi’nin öyküsü... Apaçi Kızılderililerinin gerçek yaşamlarını onların büyük şeflerinin ağzından dinleyeceksiniz bu kez! Geronimo! O Kızılderili bir lider. Bir savaşçı... Beyazlara karşı mücadele veren kahraman son Kızılderili... Apaçiler arasında en saygı duyulan kişi... 1858 yılında bir gün eve döndüğünde, eşi, annesi ve üç çocuğunu İspanyollar tarafından öldürülmüş buldu. O günden sonra her beyaza düşman kesildi. İçinde günden güne büyüyen intikam ateşiyle pek çok beyaz insanı öldürmeye çalıştı. İntikam ateşiyle yanıp tutuşan bir şamandı o... İyi bir şifacıydı. Büyücüydü. Bu onu ruhsal ve entelektüel bir lider yapıyordu. 1870’te San Carlos’a yerleştirilen Geronimo, buradan kaçmayı başardıysa da tutuklanıp geri gönderildi. Dört kez daha kaçmayı başarıp tutuklan...

Dokumacı
"Ve Kula. Çölde bir erkek at ve sanırım ben ona aşığım. Ama o bunu bilmeyecek. Bir insanın bir hayvana böyle aşkı, ne bu çölde ne de başka bir yerinde dünyanın kabul görmeyecek sanki. Böyle hissediyor içim. Birbirinden bu kadar farklı iki şeyin aşk sayesinde yan yana olabileceğine gülecekler. Utanıyorum da bu yüzden, yanlış ya da yasak gibi düşüncelerim. Bunu da hissediyor içim. Ama Kula, bunu da bilmeyecek." Kula, çizgileri olmayan zebralar, kuyu çocuk, şarap ustası, dokumacı ve bu çölün kurtları... Buraya nasıl geldi bilmiyor. Geçmişiyle ilgili hiçbir şey yok aklında. Adı bile. Gördüğü rüyalarla kafası gittikçe karışan bu kız, bunların belki de hatıraları olabileceğini düşünüyor. Gerçeğin ne olduğunu böylece anlayabilir belki. Ama sonra soruyor kendine, hatırlamak, o gerçek mi? Ezgi Altı...

Önemsiz Gün ve Haftalar
Akıp giden su gibi güzeldi işte geçip giden zaman da. Akması, geçmesiydi önemli olan ve bizim de onlarla akmamız, geçmemiz, esmemiz, uçmamız, yüzmemiz, yürümemiz, koşmamız, durmamız, bakmamız, susmamız ve yazmamız... Sonra günlerimiz vardı, olup olacağı yedi gündü, iki avcumuza sığardı, "hayırlı cumalar" kadar "mavi cumartesiler", "uykulu pazarlar", "güneşli pazartesiler", "sakin salılar", "iyimser çarşambalar", "uğurlu perşembeler" de demek iyiydi. Haydar Ergülen, Önemsiz Günler ve Haftalar’da zamanı peşi sıra akan aynılıklar bütünü olmaktan kurtarıyor, her bir haftaya "önemsiz" bir anlam atfediyor ve bize o hep özlediğimiz geçmişin tatlı-ekşi atmosferini yeniden canlandırabileceğimiz bir ruh atlası sunuyor.

Bir Hatıra-i Pejmürde
Kadın bir yazar tarafından yazılan ve hadiselere kadın tarafından bakan ilk günlük-roman örneği. Latin harflerle ve sadeleştirilmiş hâliyle ilk kez Türkçede. Yazarı kadın, baş karakteri kadın, meselesi kadın... Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, II. Meşrutiyet’in oluşturduğu atmosferde ilk kez çocuk yaşta evlilik, esirlik, annelik ve dönemin sosyal statüleri gibi kavramlara değinen; baş role genç bir kadını koyan ve tüm bu konuları iç burkan bir anlatıyla okuyucuyla buluşturan özel bir eser. Edebiyat tarihimizin unutulmuş ismi Salime Servet Seyfi’nin kaleminden çıkan, döneminin çok ötesinde bir roman. Bir Hatıra-i Pejmürde, karakterlerin ruh hallerini betimlemedeki sadeliği ve vuruculuğuyla göz dolduran, kayıp bir yazarın kaleminden çıkmış gizli bir hazine.

Rağmen 4 - İstanbul'a Söz
Mutfaktan seslenenlerin, bir şans daha verenlerin, apartman boşluğunda bir araya gelenlerin, içinden konuşanların, geceleri evine hızlı adımlarla dönenlerin, evine dönerken arkasını kollayanların, evinde güvende hissetmeyenlerin, ses çıkaramayanların, ses çıkaranların, duyulmayanların, bangır bangır bağıranların, aynı apartman boşluğunun pencerelerinde sesine karşılık bulanların, sadece özgür yaşamak isteyenlerin, sadece yaşamak isteyenlerin, ölenlerin ve kalanların, hepsine rağmen asla yalnız yürümeyenlerin hikâyeleri… Bir kişi daha eksilmeyeceğiz. İstanbul’a söz! Bu kitabın telif geliri, tüm yazar ve çizerler tarafından Pembe Hayat LGBTİ+ Dayanışma Derneği’ne bağışlanmıştır.

Her Şeye Rağmen
"Üstesinden geldiğimiz zorluklar kadar insanız aslında... Ama en önemlisi ne kadar işe yarıyorsak o kadar varız şu hayatta." – Barış Murat Yağcı Çelikten bir irade için nasıl antrenman yapmak gerekir? Özgüven dışarıdan mı alınır, olduğu kadarıyla mı yaşanır? Güçlü fırtınalara rağmen yıkılmayan bir motivasyon mümkün müdür? Sessizlik hayattaki güçlü silahlardan biri sayılabilir mi? Çetin rakiplerle dolu bir adada aç ve yalnız kalmak insana ne kazandırır ne kaybettirir? 2020 yılının en çok konuşulan "Survivor" yarışmacısı Barı

Afrika Masalları
Dünyaya bilgelik nasıl yayıldı? ‘Timsah gözyaşları’ deyiminin kaynağı nedir? Uçurtmalar neden kargalardan uzakta uçar? Ölüm nereden gelmiştir? Afrika Masalları, hayvanlardan bir şeyler öğrenmek isteyen ve Afrika kültürüne ilgi duyan herkes için eşsiz bir derleme. Güney, Doğu ve Batı Afrika olmak üzere üç bölümden oluşan kitap; bencillik, yalan ve bilgelik üzerine bugün de geçerliliğini yitirmemiş dersleri masalın büyüsüyle aktarıyor. Bu masallarda okuyacağınız maceralar, size bambaşka bir Afrika’nın kapılarını açacak.

El Ele - Manus İn Mano
Hakikat Görünmeyen, Bilinemeyendir. "Olacağın gibi oldun mu?" Şayet olmadıysan, şimdiye kadar bir başkasının hayatını yaşadın demektir. Hayat oyununda her şey anlamsız da olabilir, yüklediğin kadar da anlamlı. İş oyuncuda biter... Bir keşiş... Bir şifacı... Bir yargıç... Bir uşak... Bir adamla iki kadın... Kader ile karar arasında gidip gelen adam gerçek aşkı bulduğunda tadını çıkaracak mı? Hayatına giren o özel kadın onu ya adam edecek ya da darmaduman... Tutunacak bir insan kalmadığında, Bir’inin zaten seni tutmakta olduğunu hissettiğinde her tür zorluğu yenmek elbette mümkündür. El ele birlikte aşılamayacak engel yoktur.

Bizim Zamanımız
"İçimdeki yangını söndüremezsem, kötü genlerime karşı gelemeyeceğimi hissediyorum. Babamın bastırılmış öfke dolu genlerine, annemin telaşlı genlerine, anneannemin hırslı genlerine, babaannemin işgüzar genlerine karşı gelemeyeceğim. Sanki hepsi birden olacağım. Aliye Rona gözlerim, Aliye Rona bakışlarım ve Aliye Rona sesim olacak. Yönetmen ‘Kes!’ dese kesmeyeceğim. Hem niye keseyim ki? Rolüm gereği çok sevilecekken terk edilmeme göz yuman yönetmeni mi dinleyeceğim? Daha neler…" Sinem Sal, Bizim Zamanımız’da, hüzünden ve neşeden beslenerek, sizi doksanlı yılların sıradan bir mahallesinde geçen sıradan olmayan bir maceraya davet ediyor. Bizim Zamanımız, doğduğu sokaktan çıkamayanların, sadece gülerek acıyla baş edebilenlerin, milenyuma girmeyi dört gözle bekleyenlerin, şarkılardan ve büyülerd...

Çözün İpleri Sabahın Sahibine Gidiyoruz.
BU LUNAPARKTA HER ŞEY GERÇEK! * Elinizde tuttuğunuz bu kitapta, size oyunbozan Korona sebebiyle yarım bırakılan ya da bıraktırılan her şeyi cesaretle anlattım. Tahmin ettiğiniz gibi... Sizin de yaşadığınız gibi... Bir gün bir oyunbozanla tanıştım ve bütün hayatım değişti. * Avukat ve sanatçı menajeri Burcu Mutlugil’den içinizi ısıtacak, zaman zaman şaşırtacak kulis, sahne, turne, sokak, seçim, şehir ve biraz da dönme dolap hikâyeleri... * "En ferah, en anlaşılır ve sıcak şekilde aktarıyor yazılarını, gözlemlerini. Hem hukuk-adalet sosu var denemelerinde hem de edebiyat bahçesinde dolaşıyor satır aralarında... Eline yüreğine sağlık Burcu Mutlugil." – Nebil Özgentürk * "Biriktirdikleri arasından özenle seçtiklerini bizimle paylaşıyor Burcu. Güzel görüyor diye de güzel anlatıyor. Bize anlatır...

Kötü Bir Gün
"İnsanlar, en çirkin gerçeği bilmenin bile güzel olduğunu anlamak istemezler... Hayat; kendisini alt edenindir..." – Nietzsche Biri psikolog, diğeri apartman görevlisi iki adam bir dairenin içinde sıkışıp kalırlar ve birlikte geçirecekleri üç saat boyunca hayatlarının en karanlık ve en garip gerçekleriyle yüzleşirler. Oyuncu ve yazar Gürgen Öz’ün kaleme aldığı bu çok katmanlı Kafkaesk novella, insan psikolojisinin karanlık dehlizlerine inme cesareti gösteren nefes kesici bir kurgu... Baba oğul ilişkisi, geçmişin sırları, sınıf çatışması, otorite ve güç savaşları, yalanlar, gerçekler, yüzleşilemeyenler ve içsel özgürlük arayışının gölgesinde oynanan, üstelik gerilim dozu giderek artan&nbs

Kod Adı Pegasus
1920 yılında Ankara’daki bir bağ evinde, Atatürk’ün de katıldığı gizli bir toplantı gerçekleşti. Bu toplantının etkileri, 2000’li yıllarda bile görülüyor olacaktı. 1939 yılına, Avusturya’nın haritada yeri bile belli olmayan küçük bir köyüne kadar uzanıyordu olaylar zinciri. Nazilere ait gizemli bir cihazın gömülü olduğu köyle birlikte Hitler’in anneannesinin mezarı da Nazi subayları tarafından tümüyle yok edilecekti. II. Dünya Savaşı’nın seyri Almanya aleyhinde değişince, o küçük köydeki gömülü cihaz dört Gestapo ajanı tarafından Tarsus’a kaçırılacaktı. 2012 yılında Tarsus’ta bir polisin öldürülmesiyle medyanın gündemine düşen "hazineci cinayeti" yıllar önce cereyan eden bu tarihi olaylara dayanıyor. Tarsus’taki gecekondu mahallesinde yer alan evlerden biri, büyük bir sırrı saklıyor aynı z...

Bilmek Değil Sadece Hayal Etmek İnsanı Mutlu Kılar - Stefan Zweig
"Her şeyin bittiğini sandığınız anda kader birini yollar." – Stefan Zweig Stefan Zweig, eserlerinde neden kazananı değil de, yenilenin yazgısını kaleme alıyordu? Sanatının kökleri nereye dayanıyor? Yazmaya yeni başlayanlara tavsiyesi nedir? Hayalinde nasıl bir Avrupa vardı? Erasmus’u neden ustası olarak kabul ediyordu? Yaptığı iki evlilik hayatını nasıl etkiledi? Onu kendi yaşamına son vermeye iten sebepler nelerdi? Hitler faşizminin gölgesinde yaşayan ve üreten bir yazar olarak Stefan Zweig’ın yaşamına bakmak, onun sadece sanatına bakmak demek değildir. Onun hikâyesi, aynı zamanda Avrupa’nın da hikâyesidir. Bu kitap, hayal kuran ve hayali uğruna mücadele veren, ancak ne yazık ki hayalinin gerçekleşmesinde sabırsızlık eden bir yazarın yolculuğudur. Hayali gerçekleştiğinde artık yaşamıyor o...

Sözlerim Eksik Kalır Beni Kalbimden Dinle
UNUTMA! SURETTE KÜÇÜK BİR ÂDEM OLSAN DA HAKİKATTE EN BÜYÜK ÂLEM SENSİN... Seveceksin azizim! Bağrına basa basa, saklamadan, gizlemeden, utanmadan, karşılık gözetmeden, sarılarak seveceksin! Anne, baba, eş, evlat, arkadaş büyük küçük hepsini seveceksin. Yaradan’ın hatırına yaratılmış olan her ne varsa, cimrilik etmeden, bir çocuk yüreği ile insanca seveceksin. Ama evvela kendini seveceksin. "Bir kitap okudum hayatım değişti!" der misin bilmem okuduktan sonra. Gel biz dertleşelim, dizimizdeki yaranın acısını nasıl azaltırız onu konuşalım, hiç olmadı birbirimize merhem olalım. Sen türkü dinle, ben arabeskten yana olayım. Bazen seyyah olalım ama Mardin’de de bir duralım, dünyaya