Karanlıktan Yağan Kar
"Bir yazarın, yazdığı edebiyat eseri üzerine, örneğin romanı, kısa öyküsü, şiiri üzerine konuşması, o eseri yıpratmaktan başka bir işe yaramaz. Bir yazar, felsefe, sosyal bilim, doğabilimi gibi alanlarda yazdığı kuramsal eserler üzerine konuşabilir, o eserde anlatılmak istenen şeyi özetleyip, açıklayıp, gerekçelendirebilir. Kuramsallık zaten bunu gerektiren bir şeydir. Öte yanda, bu eserde söz konusu olduğu gibi, bir edebiyat eseri felsefi düşünceleri içerse bile, bu eser üzerine konuşmak anlamsızdır. Bu konuda söylenebilecek tek şey vardır, o da 20. yüzyılın en önemli filozoflarından biri olan Ludwig Wittgenstein’ın söylediği bir sözdür: Üzerine konuşulamayan şey konusunda susmak gerekir." Örsan K. Öymen Prof. Dr. Örsan K. Öymen, Lisans ve Doktora derecelerini Orta Doğu Teknik Üniversites...
Soraya
Aşk bütün savaşlardan güçlüdür çünkü daha yıkıcıdır… Henüz yirmi yaşındaki güzeller güzeli Soraya, şehirleri öfke ve kan kokan Suriye'deki acımasız savaştan kaçıp kendisine yepyeni bir gelecek yazmak umuduyla sığınmıştı Türkiye'ye… Kaderinin kalemi başkalarının elinde olan Soraya, kendisinden otuz yaş büyük evli bir adamla evlenmeye razı olduğunda onu savaştan çok daha ölümcül bir gelecek bekliyordu aslında: AŞK… Savaş, kamp, esaret ve kumalık… Aşkın barınamayacağı bu sıkıntılı hayat çıkmazlarında kendi mucizesini yaşayan Soraya'nın nefes kesen duygu dolu hikâyesini gazeteci-yazar Meltem Yılmaz kaleme aldı. Suriye'deki içsavaştan kaçıp hayatta kalma mücadelesini Türkiye'de sürdürmeye çalışan sığınmacıların dramını tarafsızca ve tüm çıplaklığıyla anlatan Meltem Yılmaz, gerçek bir hayat hikâ...
İntikam
Ölümü hak etmeyen masum ve temiz insanların ruhları, şüphesiz ki bir gün aynı kaderi yaşayan masum insanların bedeninde can bulacaktır. İlahi adaletin çarkları işte o vakit dönmeye başlayacaktır. Tabiattaki hiçbir varlığın gücü o çarkı durdurmaya yetmeyecektir. Çünkü kader, görünmez bir el tarafından yeniden yazılacaktır. Ve iyilerin intikamı, kötülerin günahından daha acımasız olacaktır. Bedel yoksa hak yerini bulmaz.
Sıkı Düşmanlar
Orta Doğu’da anlaşmazlıklar neden çözülemiyor? ABD ile Arap ülkeleri arasında nasıl bir ilişki var? Bu iki farklı dünya arasındaki diplomatik ilişkiler, petrolün keşfinden önce de karmaşıktı. Orta Doğu Tarihi profesörü Jean-Pierre Filiu, bizler için 230 yıllık bir öyküyü yeniden canlandırıyor; usta çizer David B. ise olağanüstü çizimleriyle karmaşık bir tarihi anlamamızı olabildiğince kolaylaştırıyor. Sıkı Düşmanlar, 1803’te Libyalı "barbarlar"a karşı açılan savaştan Bush ve Obama’nın Irak’ta yaşadığı hüsrana; büyük hikâyeden küçük anekdotlara kadar konuyu her noktasıyla ele alıyor ve tüm dünyanın ana gündemi olmaya devam eden ABD-Orta Doğu ilişkisinin kalbine inmemizi sağlıyor.
Büyük Hesaplaşma
Tarihin dayanılmaz acılara ve büyük bir ihanete tanıklık ettiği, dostlukların paramparça, yaşamların darmadağın olduğu yılları anlatan bir yakın tarih romanı Büyük Hesaplaşma... Deniz Lisesi’nde okudukları günlerden beri birbirine kardeşçe bağlı üç askerin yolları, 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişimi süreciyle hayli düşündürücü ve sarsıcı şekilde ayrılır. Vatan hainliği suçlamasıyla büyük bir kumpasın kurbanı olarak Hasdal Cezaevi’nde yatan bir avuç asker, beklenmedik bir kaynaktan istihbaratını aldıkları darbe girişimini önlemek için cezaevinden firar etmeye kalkışır. Böylece İstanbul’dan başlayıp Doğu Akdeniz’de Suriye, Kıbrıs ve İsrail’e uzanan bir hesaplaşma sürecinin fitili de ateşlenmiş olur. Bu süreçte ortaya çıkan bazı sırlar, yakın dostların, ayrılmaz arkadaşların ve mutlu ai...
Dokunan Kitap
"Neden yazmalı" ve "nasıl yazmalı" sorusuyla açılıyor Dokunan Kitap. Süreyyya Evren’in yıllar içinde üstüne yazdığı, düşündüğü, konuştuğu kitapları, filmleri, dizileri, sanatçıları, dergileri katediyor. Ece Ayhan, Oğuz Atay, Franz Kafka, E.L. James, Lars von Trier duraklarına uğruyor. Gündeliğin içine Hilal Cebeci’nin Twitter personası da giriyor Gangnam Style ile Ai Weiwei’nin ortaklaştığı noktalar ve Playboy’un dününe bugününe dair geniş bir okuma da. Süreyyya Evren, Aranan Kitap, Buluntu Kitap ve Kırılgan Kitap’tan sonra bu kez de Dokunan Kitap’taki yazılarıyla başta edebiyat olmak üzere sanattan ve gündelikten geriye kalanı her zamanki özgün bakışıyla, siyasi ve felsefi bir yaklaşımla yazısına konu ediyor.
Seni Sana Geri Verecegim
"Kendine, sana zarar verenlerden uzaklaşacak kadar saygı duy." Ne korkularımızı ne de çözümleyemediklerimizi dile getirebiliriz... Taklit mi ediyoruz yoksa yaşıyor muyuz onu da bilemeyiz... Kimdir aynada bize bakan, inancımız nedir, her şey miyiz hiçbir şey mi bir türlü çözemeyiz... Boşanmak mı, terk etmek mi, ayrılmak mı zor gelir bize cevabını veremeyiz... Hayat yanılarak, yanlış yaparak öğrendiğin bir yoldu. Belki tenin teni konuşmadan anlayabileceği ilişkilereydi hasretin. Gittin. Seksi bulmak kolaylaştıkça, aşkı bulmak zorlaşıyordu. Pes ettin. Belki saygı ve sevgiyeydi özlemin. Vazgeçtin. Affedemedin. Hayat işte. Üstesinden gelemedin. Her ölüm birer ayrılıktı. Sen önce ölümü anlamayı es geçtin. Halbuki ölmeyi öğrenirsen, yaşamayı öğrenirdin. Fark edemedin. Fark edemezsen özgür değilsi...
Ava - Hava
Nereden geldİğİnİ, nereye gİttİğİnİ bİlmeyen İnsanların arasında kİm olduğunun hİçbİr önemİ yok. Kapıların önünde ya da ardında, kİmsenİn senİ tanımadığı bİr zamanda İstedİğİn kİşİ olabİlİrsİn. İnandırıcı gelmez ama bu. Sen, kendİne İnanmak İçİn bİr neden ararken özel bİr anı beklersİn. Her şeyİn yerlİ yerİne tam zamanında oturduğu o mükemmel anı... Bu tek an uğruna sonsuza dek yürüyebİlİrsİn yolunda. Oysakİ İnanmak seçmektİr. Çünkü son kapının anahtarı o seçİmİn teklİğİne olan İnançta gİzlİdİr. "İnsanoğlu, insan olmadan önce havadan, sudan ve topraktan yapılma üç kapıdan geçmelidir. Bu eşiklerden geçebilen insan ilk ve son gerçek sınavı olan Altın Kapı’nın önüne gelecektir. Ve bu kapıdan sadece inancı bölünemeyenler geçecektir." A.
Yalnız Hatta Yapayalnız
Sevilmemişlerin ve çok üzülmüşlerin tedirginliği vardı onda. "Ah be Sait..." dedi Mina Urgan. "Kendini yalnızlığa mahkûm etmişsin sen. Sevdiğin kadınlar bile seni daha fazla yalnızlaştırmak için hayatındalar. Paylaşmak için değil, savaşmak için seviyorsun onları. Kendinden alamadığın intikamı, onlar alsın istiyorsun. Bu sevmek değil ki..." İçi de, dışı da yaralıydı Sait’in. Havanın değdiği her yeri zonk zonk atıyordu. Ayağa kalkmayacağını düşündü bir an. Fena halde başı dönüyordu. "Haklısın..." dedi. "Sevmekten anladığım şey bambaşka..." Yalnız hatta yapayalnız büyük hikâyeci Sait Faik Abasıyanık’ın sıkıyönetim mahkemeleriyle, sivil polislerle, ucuz Rum kızlarıyla, büyük aşklarla, derin yalnızlıklarla, meyhane masalarıyla, kıraathanelerle, arka sokaklarla, denizle, martılarla, balıkçılarla...
Dünyanın Kitapları
Dünyaca ünlü Mona Lisa tablosu nasıl çalındı? Susan Sontag'ın katiyen karşı olduğu dört şey neydi? Gandhi, İngiliz egemenliğini sonlandırmayı nasıl başardı? Picasso'nun Nazilere resmiyle verdiği cevap neydi? Sinoplu Diyojen'in çilesi neden bugün de devam ediyor? Orhan Veli daha uzun yaşasaydı romanlarını da okur muyduk? Ömer Hayyam’ı neden hâlâ çok seviyoruz? Dünyanın Kitapları, farklı zamanlardan ve coğrafyalardan onlarca yazarı, sanatçıyı ve filozofu bilinmeyen yönleriyle bir araya getiriyor. Orhan Tüleylioğlu, unutulmaz izler bırakmış bu isimleri ol
Kanadalılaştıramadıklarımızdan Mısınız?
Yeniden başlamak, tutunmaya çalışmak, eski olana veda edebilmek, beklenmedik taraflarıyla geleceği kucaklamak, kaç yaşında olursak olalım ve nereden gelirsek gelelim çok zor. Ayşe Acar, bu kitapta, 40 yaşından sonra, bekar bir anne olarak, iki çocuk ve bir köpekle Kanada’ya yerleşme sürecinde yaşadığı zorlukları, düştüğü gülünç durumları kendine özgü esprili diliyle anlatırken, konuyla ilgili en çok merak edilen "Okul nasıl bulunur?", "İş nasıl kurulur?", "Eşyalar nasıl taşınır?" şeklindeki soruları da cevaplandırıyor. Bu yolculukta, zihinsel sınırların aşılmasına, insanın doğru bildiklerinin zamanla değişmesine, içindeki gücü yeniden keşfetmesine eğlenceli bir şekilde tanık oluyoruz.
Ne Oralı Ne Buralı
Çeşitli sebeplerle Amerika’ya göçmüş ve yaşamını orada sürdüren kadınların hikâyeleri, hiç bu kadar içten anlatılmamıştı.Uzun yıllardan beri ABD’de yaşayan Işıl Öz, 35 kadınla bir araya gelerek onların deneyimini bazen gözleriniz dolarak bazen gülümseyerek okuyacağınız bir kitapla Türkiye’deki okurla buluşturuyor. Birincil ağızdan dinlediğimiz acı tatlı hikâyeler bir ABD panoraması çizerken, okyanusun diğer tarafına göç etmek isteyen gençlere de bir rehber olma niteliği taşıyor.Ne Oralı Ne Buralı, ABD’de bir göçmen olarak yaşamanın tüm ayrıntılarını bulabileceğiniz ufuk açıcı bir araştırma kitabı. Kitapta hikâyelerini okuyacağınız kadınlar, bugünün ABD’sine dair son derece içeriden bilgilerini ve uzun yıllara yayılan deneyimlerini paylaşırken Türkiye’nin güncel politik durumuna dair hisler...
Ortam 3
En telmaşa adam: Ortam, Penguen ve Uykusuz dergilerinin usta çizeri Sönmez Karakurt’un yarattığı efsane bir karakter. Bunalımlar ve çaresizlikler dünyasının efendisi, görkemli bir kaybeden, ibretlik bir anti kahraman. Her sayfası muhteşem tespitlerle ve detaylarla dolu maceraları bu seride bir araya geliyor.
Hadimi
Bir berat bestesiydi. Titreten, terleten, bürdesini çıkartıp attıran sual... Yılların ilmi birikim ve tecrübesine yaslanarak icazetname vermiş olduğu talebelerini, anlık bir hafıza taramasından geçirdi. Zihnindeki ilk isim belliydi aslında... Hıristiyan bir müsteşrikin karşısına çıkacak olan İslam âlimi aynı zamanda Hıristiyanlığı da çok iyi bilen; kıvrak, kuşatıcı bir zekâya sahip olmalıydı... Sultan III. Ahmet’in gözlerinin ta derinlerine baktı... "Evet sultanım!" dedi. "Üç buçuk talebem vardı ki gözbebeğim oldular. ‘Buçuk’ dediğim talebem ilmine ilim ekleyerek büyük bir âlim olma yolundadır." III. Ahmet’in gözleri bir berika gibi parıldadı. "Kimdir bu âlim Kazabadi?" dedi. "Ebu Said El Hadimi... ‘Hadimli Mehmet Efendi’ diye anılır. Konya’nın Hadim kazasındandır." "Kazabadi! Kazabadi! Ko...
Hüznün Kısa Tarihi
Kalbim Ege’de Kaldı, Dert Faslı, Hoş Geldin Hüzün, Rakkas, Davet, Son Sardunyalar, Yarası Saklım, Aşkları da Vururlar, Avare... Sezen Aksu’yla birlikte imza attığı şarkı sözleriyle hafızamızda ve kalbimizde derin bir izi var Yelda Karataş’ın. "Yelda Karataş, yıllardır ince bir sızının şiirini yazıyor. Keder, isyan, kırgınlık, öfke... Bu şiir hayattan kopamamanın şiiri. Tüm ölümlere rağmen. Duygularıyla yaşayanlar bu sözleri mutlaka bilmeli. Ağır bedeller ödemeden sahici bir edebiyat yapılmaz ki zaten." -Mario Levi
Güle Güle Kötü Kız
"Ölülerin de yarım kalmış işleri olabilir..." On altı yaşındaki Echo Stone, karanlık bir odada soğuk terler içinde uyanır. Nerede olduğu ya da oraya nasıl geldiği hakkında hiçbir fikre sahip değildir. Fakat çok geçmeden, sorunlu çocuklarla dolu bir yetimhane olan Aradaki Ev’de olduğunu öğrenir. Oysa o bir yetim değildir ve ailesi hayattadır... Echo, bunu herkese açıklasa da onu kimse dinlemez. Korku ve gerilim dolu bu yolculuk sizi bir girdaba sokarken tüyleriniz ürperecek.
Kalbime İyi Geliyor
Eğer biri sana iyi gelmediyse bil ki sen de ona iyi gelmedin. Onun arazlarıyla seninkinin çakışması ne kadar da doğal... İnsan, kendinden başka kimse için tadilata giremez bu hayatta. Gerisi Allah kerim... İşte bu yüzden bilmeyi değil, bilmemeyi sevdim ben. İnsan için, olma yolunda çabalamak sahici ve zinde bir meşgale. Her kim olursa olsun, "Leyla’ya kavuştum!" demek hangi Mecnun’un haddine, Mecnun’a kavuşmak hangi Leyla’nın? Sürekli değişen ve gelişen olmak istemek, bunu gerçekleştirebilmek ne tılsımlı bir şey... Sır arıyor ya insan dünyada, buyur sana çözülesi bir sır. Aşkı anlatanları gördüğünde mucizevi olanın anlatıcı olduğunu sanma sakın, AŞK bizzat mucizenin kendisidir zaten. Hoş konuşan insanları dinlemek güzeldir ama hepsi o kadar... Efsaneleştirilen insanların, aslında efsaneler...
Kız Babası ve Kedi
Küçük bir kızın gözünden olağanüstü bir yaz tatili macerası... Altı yaşındaki Elfin’in harika bir hayal dünyası vardır. Yaşadığı gerçekler ile hayallerini birbirine bağlayarak kendi dünyasını her gün yeniden kurmaktadır. Anaokulunu bitiren Elfin bundan sonra abla olması gerektiğini bilmektedir, bu yüzden peri kızı olmayı geride bırakmalıdır. Hayatın zorlu aşamalarından birini gerçekleştirmek için küçük dünyasındaki herkese meydan okumak ve bir zafer kazanmak zorunda hissetmektedir. Yaz tatiline çıkarlarken bulduğu yavru kedi ile baş döndürücü bir maceraya atılır. • • • Bin bir çeşit çiçek var. Farkının nedeni tohumda saklı, açılması ise çevresel koşullara bağlı. Çocuklarımız da böyle. Erol Hızarcı bu romanında altı yaşındaki bir kızın hayal dünyasını çok güzel dile getiriyor. Doğuştan fark...
Boksör
– Soykırımdan kurtulan Hertzko Haft’ın gerçek hikâyesi – "Başıma gelen onca şeyden sonra, boks eldivenleri takmış bir adam ne yapabilir ki bana?" – Hertzko Haft Polonya, 1941. On altı yaşındaki Hertzko, Nazilerin en büyük toplama kampı olan Auschwitz’e gönderilir. SS subaylarını eğlendirmek için diğer mahkûmlarla savaşmaya zorlanan Haft, olağanüstü bir hayatta kalma kararlılığı gösterir. Savaşın ardından Polonya’dan ABD’ye göç eder ve ringlerde dövüşmeye başlar. Usta çizgi romancı Reinhard Kleist’ın insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden birini betimlediği bu çizgi romanı, aynı zamanda güçlü bir aşkın hikâyesi.
Seyrüsefer
Ayşe Kulin – Buket Uzuner – Deniz Bayramoğlu – Doğan Hızlan – Ertürk Akşun – Gülşah Elikbank – Mahir Ünsal Eriş – Mario Levi – Metin Akpınar – Müfit Can Saçıntı – Murat Menteş – Nazlı Eray – Nermin Bezmen – Osman Balcıgil – Selim İleri – Sunay Akın – Uğur Batı – Yalın Alpay – Yekta Kopan *** On dokuz yazar, resmin şairi Devrim Erbil’in tablolarının karşısında durdu. Durmadan üreten ve yaşayan bir efsaneye dönüşen sanatçının meşhur eserlerini kaleme aldılar. Şiirlerle, öykülerle, denemelerle, duyguların sadece uyandırıldığını değil, özgün bir desen sayesinde baştan yaratılabildiğini gösterdiler. Kimi bir hikâyede yüzmeye başladı, kiminin hikâyesinin yolu geometrik bir kaostan geçti. Devrim Erbil’in sanatına, edebiyat dünyasından imzalar eklendi ve türler arası bu kolektif eser ortaya çıktı.
Ali
– Gazeteci Ahmet Ercanlar’dan bir Ali Koç ve Fenerbahçe Kitabı – Sıcak, samimi, vefakâr ve dürüst bir adam, zenginliğiyle değil, insanlığı ve kişiliğiyle çevresinde yıkılmaz bir duvar oluşturdu. Bazılarından ummadığı darbeler de yese, "Ali" asla vazgeçmeyecek. Bu kitabı okuyunca siz de nasıl başardığını anlayacaksınız. Atatürkçü, vatansever, ülkesine çok bağlı bir adamın Fenerbahçe Başkanlığına kadar yükselme hikâyesi bu. Çocukluğunda hayalini kurduğu Fenerbahçe Başkanlığına gözyaşları içinde ulaşmasının hikâyesi… Gıpta ile bakılan bir ailenin mahalle ruhlu, dost canlısı küçük kardeşi Ali Koç’un bir iletişim stratejisi yoktu. En iyi bildiği şeyi yapıyordu; ailesinden gördüğünü… Kalpleri fethetmenin de yolu buydu.
Nokta
"Hayal, kaderin henüz yeşermemiş tohumudur. Hiç kimsenin onu sizden çalmasına izin vermeyin." Bazen, nokta koymak gerekir... Hayatındaki bir insana, bir aşka ya da bir düzene. Sen de illa ki bir nokta koymuşsundur günün birinde, seni üzene. Belki çok üzülsen de, bitirmişsindir o cümleyi. O cümledeki sevgiyi ya da kişiyi. Hatta içlerinden kimileri sana kibirlenmiştir bile "Senden büyüğüm, senden güçlüyüm, senden iyiyim" vs. vs. diye. Aldırma onlara ve asla unutma, hiçbiri senin koyacağın nokta kadar güçlü değildir asla. Unutma, nokta da küçüktür ama cümleyi bitirir. Biten şeyler için de kendini üzmekten vazgeç ve üzülme artık, neden bitti diye. Onlarla yolculuğunuz buraya kadarmış. Artık gülümse... Ve asla aklından çıkarma: Nokta koy
Düzdünya
"Sabırlı ol, bu dünya büyük ve geniş." Düzdünya, geometrik şekillerle kaplanmış ikiboyutlu bir dünyada geçer. Erkekler çokgen, kadınlar ise basit çizgi segmentleridir. Anlatıcı ise Kare adında bir karedir. Bir yılbaşı günü Kare, rüyasında tek boyutlu Çizgidünya Krallığı’nı ziyaret eder. Oradakilere ikiboyutlu olan Düzdünya’nın doğasını anlatmaya çalışır. Kare’nin kendi dünyasını anlatma çabası Kral’ın ve halkının şiddetine maruz kalmasına neden olur, tam öldürülecekken Kare uykudan uyanır. Sonra kendi dünyasında Küre ile karşılaşır. Küre, Kare’yi Uzamdünya’ya götürür. Kare, üçboyutlu Uzamdünya’da gölge ve derinliği öğrenir. Düzdünya, boyutlar, geometrik şekiller, uzay, boşluk gibi kavramlar üzerinden tutuculuk, sınıf ayrımları ve farklılıklara dair yaptığı eleştirilerle sıra dışı bir hiciv...
Sanki Sen Aynı Ben
Cem Güventürk’ün eserlerini, sevdiğim bir şairin şiirleri gibi alıyorum elime. Şiir ve karikatür sanatçılarının sınır çizgisinde, semiolojik şiirde yürütüyor cambazlığını. Denge çubuğunun bir ucu ironi, öbür ucu lirizm… Düşmüyor asla, her kitabında bir düşe düşürüyor. Kendine özgü bir yol çizdi, üslubunu olgunlaştırmayı genç yaşında başardı. Cem Güventürk karikatürde dolaşan şiir ajanı!" Sunay Akın