Ona Ne Oldu?
Tehlikelerle, kuşkularla ve sırlarla dolu, tekinsiz bir aşk hikâyesi... Amerikan ulusal kitap ödüllerinden "National Book Award" finalisti, "Washington Devlet Kitap Ödülü" ve "PNBA En İyi Kitap Ödülü" sahibi yazar Deb Caletti’nin her sayfasında okuru yeni bir tahmine sürüklediği gerilim yüklü romanı Ona Ne Oldu bir kurgu şaheseri olarak dünyada referans gösteriliyor. Isabelle Austen, annesinin ölümünden sonra mirasını devralmak için Pasifik’te doğup büyüdüğü küçük adaya geri döner. Ancak bu dönüş aynı zamanda sevmesi hayli zor bir kadın olan annesinin duygusal mirasına da geri dönmesidir. Yeni boşanan Isabelle, burada kendini oldukça boşlukta hissederken adaya esrarengiz bir adam gelir: Henry North... Isabelle’in hayatı böylece ebediyen değişir. Bu ateşli ve gergin ilişki birtakım tehlikel...
Sen Gittin Ya Ben Çok Güzelleştim
Sadece hayatta değil, ayakta da kalarak, mutlu olarak, kahkaha atarak yeneriz düşmanlarımızı. En büyük intikam, intikamı bile düşünmemektir. En büyük intikam, bizsizliktir. En büyük intikam, senin aynada gördüğünü onun artık görememesidir... Nilgün Bodur Bir sene kadar önce eşyalarımı toplayıp sessiz sedasız giderken biliyordum terk ettiğimin terk edenim olduğunu. Gürültü çıkarmadığım, ağlamadığım, kapıları çarpmadığım, eşyaları kırmadığım için hissediyordum bu gidişin dönüşü olmadığını. Bazı gitmeler, beceriksizce teşebbüs edilmiş intihar gibidir. Not bırakırsın, anlatırsın, ağlarsın... Geride kalanları acıtmaya çalışırsın. Hâlâ bir umudun olduğunu gösterir bu haber veriş, kendini özetleyiş. İşte böyle ölemezsin. Bağın varsa gidemezsin. Ben not bırakmadım giderken, çıt çıkarmadım. Çıkarac...
Karaova
Cehalete ve zulme karşı onurlu bir direniş... Keman çalıp berberlik yaparak hayatını kazanan Kerimoğlu Ali’nin, uğradığı bir iftira yüzünden dağa çıkması, ağalık sistemi altında ezilen köylüyü hak aramak yolunda harekete geçirir. Düzenden yana şikâyeti olanlar birer birer katılırlar Kerimoğlu’na. Ezilenin yanında duran Kerimoğlu Ali, bir zaman sonra adaletin temsilcisine dönüşür. Garibanı ezenin düşmanıdır artık o... Namı günden güne yayılan bir efedir. Mücadelesi sırasında üst üste yaşadığı acı kayıplar, Kerimoğlu Ali’yi derin bir içsel sorgulamaya da sürükler. Birkaç kez hapse bile girip çıktığı halde içindeki mahkeme sonlanmak nedir bilmez. Sonunda kendini bile isteye Fizan’a bile sürdürür. Amacı, kendi itibarını yerle bir ederek peşinden sürüklenip gelen halkı kendinden uzaklaştırmaktı...
Pereira İddia Ediyor
İyimser bir varoluşçu çizgiroman 1938 yılının Temmuz’unda, Salazar diktatörlüğünün hüküm sürdüğü Portekiz’in Lizbon şehri... Sıcaktan kavrulan bir şehirde, yaşlıca bir gazeteci olan Pereira, oldukça muhafazakar bir gazete olan Lisboa’nın kültür-sanat sayfalarında 30 yıldır her gün yazmaktadır. Durgun yaşamına, bir gün hiç beklenmedik şekilde Francesco Monteiro Rossi adında bir adam girer. Pereira onu stajyer yazar olarak işe alır. Ancak genç yazar, Pereira’nın kendisinden yazmasını istediği isimler yerine, faşist rejimin düşmanı Lorca ve Mayakovski gibi yazarlardan bahseder. Pereira, bu tehlikeli iş arkadaşını kovmak yerine korur. Totaliter rejime ve sansüre karşı direnişin sembol eserlerinden biri olan Pereira İddia Ediyor, diktatörlük baskısıyla yaşayan bir adamın bilinçlenme yolculuğunu...
Any Empire
Nate Powell’ın Eisner ödüllü Yut Beni kitabının devamında gelen bu çizgiroman, savaşı, şiddeti ve bu kavramların ABD’nin orta kesimi üzerindeki etkilerini inceliyor. Küçük bir kasabada büyüyen bir grup çocuk, yetişkinliklerinde tekrar bir araya geliyor ve karanlık geçmişleri, gelecek kaygılarıyla çarpışıyor. Any Empire, bir güney kasabasında yaşayan ve şiddet fantezileri üzerinden kaplumbağa yok etme timi kuran üç çocuğun peşinden gidiyor. Yıllar sonra bu üç çocuk, yetişkin bireyler olarak bir araya geldiklerinde, güç, aidiyet ve ihanet kavramlarını sorguluyor.
Devrim Erbil İle Seyrüsefer [art Book]
SEYRÜSEFER: "Gökkuşağına Sahipti Ruhu" Yirmi yazar, resmin şairi Devrim Erbil’in tablolarının karşısında durdu. Durmadan üreten ve yaşayan bir efsaneye dönüşen sanatçının meşhur eserlerini kaleme aldılar. Şiirlerle, öykülerle, denemelerle, duyguların sadece uyandırıldığını değil, özgün bir desen sayesinde baştan yaratılabildiğini gösterdiler. Kimi bir hikâyede yüzmeye başladı, kiminin hikâyesinin yolu geometrik bir kaostan geçti. Devrim Erbil’in sanatına, edebiyat dünyasından imzalar eklendi ve türler arası bu kolektif eser ortaya çıktı.
Bütün Mümkünlerin Kıyısında
İlk romanı Soraya ile Berlin Film Festivali Kitaplığı’na seçilen Meltem Yılmaz’dan yine unutulmayacak bir eser... Bütün Mümkünlerin Kıyısında, mümkünsüzlüklerle çevrili hayatların ayakta kalma mücadelesini, kısa öykülerle iç içe geçmiş röportajlar aracılığıyla okuyucuyla buluşturuyor. Turgut Uyar’ın “Tütünler Islak” kitabının girişindeki bu anlamlı sözden ilhamla hayata geçen bu kitapta okuyacağınız yaşam öykülerinin hepsi gerçek, hepsi hayatın tam kalbinde. Toplam 13 öykü-röportajdan oluşan eserde, içinizdeki “öteki” ile yüzleşecek, birbirinden ilginç ve sarsıcı deneyimlerin hayata tutunma çabalarına eşlik edeceksiniz. Her birinin öyküsünde, kendi mücadelenizle yüzleşeceksiniz.Soraya ve İris adlı iki romanıyla Polonya ve Bulgaristan’da da sayısız okura ulaşan genç yazar Meltem Yılmaz’ın b...
Rağmen
İlk firar, ilk korku, ilk öpüşme, ilk kayıp, ilk gözaltı, ilk açılım, yetmiş yaşında yaptırılan ilk dövme, hacizden sonra eve alınan ilk eşya, ilk suç ortaklığı, ilk itiraf... Sadece kadın yazarlar ve çizerler olarak Rağmen kitap dizisinin "İlkler" sayısı için bir araya geldik. Son derece renkli ve karanlık, hepimizin başına gelecek kadar sıradan ve enteresan bu hikâyeleri okurken patlayan havai fişekler sırasında hiçbir canlıya zarar gelmemiştir. Sinem Sal Bu kitabın telif geliri, tüm yazar ve çizerler tarafından Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na bağışlanmıştır.
Maç
Amatör bir boksör olan Jack London’ın kaleminden aşka ve boksa dair küçük ama etkileyici bir roman! İşçiliğinin yanı sıra akşamları paralı dövüşlere çıkan, tüm kasabanın sevgilisi genç Joe ve küçük yaşta anne-babasız kalmış, güzelliği ve içine kapanıklığıyla herkesin hem merak ettiği hem de hayranlıkla baktığı Genevieve’nin ilk görüşte başlayan aşkının arasına sadece bir "maç" girebilmektedir. Joe, sevdiği kadın için bundan vazgeçmeye ve son bir maça çıkmaya karar verir... Döneminin sınıfsal ve ahlaki yapısını bir resim gibi yansıtan bu roman, Olaylar Boksörün Pazı Sarmasını Yemesiyle Başladı kitabıyla bilinen Giray Kemer’in çevirisi ve keyifli önsözüyle Karakarga Yayınları’nda.
Edebiyatta Pati İzleri
Bir kediyle uyumamış ya da bir köpekle dostluk kurmamış yazar yoktur neredeyse! Bu kitap çağdaş edebiyatımızın yaşayan kıymetli on yazarının hayvanlarla olan ilişkisini okurla buluşturuyor. Faruk Duman, İnci Aral, Haydar Ergülen, Buket Uzuner, Doğu Yücel, Sevin Okyay, Neslihan Önderoğlu, Haldun Çubukçu ve Murat Batmankaya mektuptan öyküye, denemeden anlatıya uzanan metinlerle hayvanlarla dostluklarını büyük bir içtenlikle paylaşıyor. Kitabın ikinci bölümünde ise, Neyzen Tevfik’in bir yerlere gitmeyen Mernuş’undan Nâzım’ın köpeği Şeytan’a, Nurullah Ataç’ın kedi dostluğundan, Tevfik Fikret’in Zerrişte’sine, Bilge Karasu’nun filozof kedilerinden, Fikret Otyam’ın çalınan keçisi Nimetçik’e kadar uzanan yelpazede yazarların hayvanlarla ilişkilerinden doğan ilginç olayları, anekdotları ve izdüşüm...
Balkondan Düşen L
"Yaşantı" kelimesini bulan şairi bilir misiniz? Peki, Yavuz Zırhlısı’nın büyük şair Nâzım Hikmet’in hayatındaki yerini? Hangi ünlü şair, komşu bahçelere dalıp erik çalardı? Düdüklü tencerede şiir kaynatanlar, karnında güneşi taşıyan ressamlar, boksör şairler ve çok daha fazlası tarihin tozlu sayfalarından kopup Balkondan Düşen L’de bir araya geliyor. Nâzım Hikmet’ten Orhan Veli’ye, Can Yücel’den Edip Cansever’e, Prévert’den ve Cézanne’a, Ahmet Zeki Kocamemi’den Bedri Rahmi Eyüboğlu’na, Flaubert’ten Van Gogh’a bir anılar ağı örüyor Fatin Hazinedar. Bu anılarda, ilginç rastlantı ve olaylarda, iz bırakmış sanatçılar birbirine öyle beklenmedik bir şekilde değiyor, öyle anlarda birbirlerinin kaderini değiştiriyor ki şaşkınlığınızı gizleyemiyorsunuz. Elinizdeki kitabı okuduktan sonra edebiyat ta...
Uyusak Geçer Mi?
Her birinin hayatı kırgınlıklarla, yaralarla ve karmaşayla dolu üç çarpıcı karakter... Kader, Can ve Hayat... Farklı hayal kırıklıklarıyla çok zaman düşe kalka devam ettikleri yaşam yolculuğu, ortak bir paydada buluşturacaktır onları. Umut, hepsi için yeşerebilirdi bir gün... Ama nasıl? Seda Eroğlu’nun kaleme aldığı içsel dinamikleri hayli güçlü bu roman, çocukluğa özlemin, umudun, aşkın ve gerçek uyanışın bir destanı... "Tam her şey unutulmaya, tozlu raflara kaldırılmaya yüz tutmuşken, ansızın esen bir rüzgâr çocukluğundan bir parçanı kurumuş yapraklar gibi uçurup pencere kenarına kondurduğunda anlıyorsun ki, içinde bir yerlerde saklanan o küçük çocuk hiç büyümemiş, geç
Karboğaz Zaferi
Mondros Mütarekesi sonrası Mersin’i işgal eden Fransızların Toros tünellerini tutmak için Pozantı’da görevlendirdiği 412. Tabur’u esir alan 44 kahramanın yazdığı Karboğazı Zaferi, vatanseverliğin, fedakârlığın, aşkın ve savaşın destanıdır. 1. Dünya Savaşı’nda "Avrupa’nın Çanakkale’si" olarak adlandırılan 300 bin Fransız ve Alman askerine mezar olan Verdün savunmasında Almanlara karşı büyük başarılar kazanan 412. Tabur’un komutanı Binbaşı Pierre Mesnil’i yalnız bırakmayan eşi Edrige’nin hemşire olarak bölgede görev yapması ve Türklere esir düşmesi sırasında yaşananlar, aşkın ve görev bilincinin zirvesi gibidir. Edrige Mesnil ve diğer esirlere misafir gibi davranan Kuvayı Milliye’nin bu yaklaşımı, Türklerin insani değerlere verdiği önemin bir nişanesi olarak pırıl pırıl parlıyor. Fransızları...
Dank
Sinem Sal’dan arınma ve aydınlanma öyküleri. Dank, sonsuz bir karanlığın ve kaosun içinde çakılmış bir kıvılcım gibi. Süper olmayan süper kahramanlar, tekkesini terk eden dervişler, bir yıldız tohumunun peşinde ellerini kana bulayanlar, sarı bir tablo için yokuş yukarı koşmasını öğrenenler, tüm şehri etkisi altına alan hissizlik hastalığıyla savaşanlar, yastıklarının altına mayın döşeyen aileler, gizli teşkilatlar, patlayan silahlar, patlamayan silahlar, cenaze evleri, mezarlıklar, yiv, set, dank! ... İşte buradayız. Yani Dünya’da. Kalbimizi, parçalanana kadar harcadık. Bütün duygularımızı sömürdük. İşte buradayız. Dünya’da. Egomuzu, bizi yutana kadar besledik. İşte buradayız... Dünya’da. Yumruklarımızı sıktık, yumruklarımızı geçirdik. Beğenmediğimiz bütün işlerden istifa ettik. İşte burad...
Pyongyang - Kuzey Koreye Bir Yolculuk
"Pyongyang, son 20 yılın en değerli grafik romanlarından biri." Vulture "Joe Sacco’nun Filistin’ini, Marjane Satrapi’nin İran devrimi sonrasını anlatan Persepolis’i takip etmişti. Şimdi de Guy Delisle’in Kuzey Kore’de geçirdiği günleri anlatan çizgi romanı aynı geleneği sürdürüyor." The Guardian "Guy Delisle, çizgi roman dünyasında sıra dışı bir yıldız." Star Tribune "Pyongyang, bir korku paranoyasından ziyade neşeli bir seyahatname." The Hollywood Reporter
Bunu Biz İstedik İstanbul
Zeytinburnu’na uzaylılar teşrif ettiğinde, birdenbire cinnet geçiren insanlar birbirini parçalıyor, beklenmedik bir kar fırtınası şehri etkisi altına alıyor, insanlar ansızın ortadan kayboluyordu. Uzaydan gelen Haluk’a gönlünü kaptıran dünyalı Merve, kayıp eşyaları bulma gücüne sahip yalnızlar yalnızı Aybüke Hanım, dünya yanarken didişmeye devam eden iki genç Sarp ve Emir, karamsarlığı bahtsızlığıyla başa baş giden Yener, neredeyse hayat orucu tutan çizer Sadi, onun pervasız dostu Leyla ve hepsinin başına geleni bilen müzisyen Derya Deniz… J. Hakan Dedeoğlu ilk romanıyla sizleri, galaktik mevzularla mücadele ederken son derece yerli, süper güçlerine rağmen sıradan, karanlık yanlarına karşın muzip karakterlerin dünyasına davet ediyor. Sinem Sal
Beyaz Atlı Prens Cem Sultan
Cem Sultan bir efsane, yalnız ülkesinde değil, Avrupa’da da... Biz Cem diyoruz, onlar Zizim. Güzel, yakışıklı, akıllı, çalışkan, savaşçı, bir bilim ve sanat âşığı... Sarıya çalan kızıl saçları, mavi gözleri, uzun boyu ile dillere destan olmuş bir şehzade... Aynı zamanda büyük bir şair ve sultanlar sultanı Fatih Sultan Mehmet’in oğlu. Halkın ısrarla söylediği şekliyle bir sultan olduğu düşünülebilir ama onun sultanlığı yalnızca 17 gün sürmüş. Ya ömrü! Acılar içinde yoğrulan bir delikanlı, Batı’nın elinde, özellikle de Tapınak/Malta Şövalyeleri ve Papalık’ın –aralarında Borgia’lar da var– elinde oyuncak olmuş bir Osmanlı prensi. Yalnızlığı o boyutlara ulaşmış ki düşmanlarını sevmiş, onlardan ayrılırken ağlamış. Taht oyunları olmasaydı çok mutlu bir insan olabilirdi, seven ve sevilen... O Avr...
Büyük Korku
Suç ve adaletsizlik... Amerikalı yazar Andrew Case’in polisiye romanlarında ustalıkla sorguladığı, okuru duygusal ve düşünsel açıdan etkili bir şekilde sarstığı iki temel kavram... Büyük Korku yazarın bu bağlamda en çok konuşulan, hakkında en fazla eleştiri yazılan kitabı... Piş işlere bulaşan bir polisle onun peşine düşen başka bir polisin tekinsiz bir ortaklığa sürüklenen ilişkilerinin anlatıldığı Büyük Korku sürükleyici kurgusunun yanı sıra, sürprizli akışı ve düşünmeye sevk ettiği derinlikli adalet sorgulamasıyla soluksuz okunacak bir roman... Silahlı bir adamı vuran Dedektif Mulino, vurduğu adamın da polis olduğundan habersizdir. Özgürlüğünü ve rozetini kaybetmemek için lehine delil göstermesi gerekiyordur ancak kurbanının elindeki silah kayıplara karıştığından kendini savunduğu açıkl...
Bırak Sokaklar Anlatsın Bizi
Bu kitap İstanbul’un öteki yüzünü, hepimizin içinde yuvarlandığı keşmekeşi, bozulan siluetimizi, kaybolan değerlerimizi, her biri bir roman olamasa da iyi bir romana konu olabilecek hikâyelerle sokağın karakterlerini anlatıyor. İstanbul... Vedat Türkali için kirli yüzlü çocuklar ve karanlık sokaklar, Nâzım için hasretle ulaşılmak istenen limandır. İstanbul... Andersen’in masalına gözyaşı sokabilen, Yaşar Kemal’i Galata Köprüsü’nün altında kartonların üzerinde yatıran, en namlı kabadayıları dişleri arasında çiğneyen, imparatorlukların hatırasını sırtında taşırken bir de müteahhitlerin yükünü ensesiyle kaldıran şehir... Bu şehir elbette ki herkese her şeyi yapabilir.
Rağmen 2: Baba
Yangında çocuğunu kaybeden bir baba, ne yapsa bir türlü görünmeyen kız çocuğu, eşini "yabancılar"la aldatan bir adam, üç oda bir salonda kendine yer edinemeyen çocuklar, ölen babalar, kalan kızlar, babasını çok seven kızlar, babasından nefret eden kızlar, babasından kaçıp sevgilisinde onu bulan kadınlar, bir gün mutlu olmayı bekleyen aileler ve mutsuz babalar… Sadece kadın yazar ve çizerlerden oluşan Rağmen, ikinci sayısında öykülerle, şiirlerle, inceleme yazılarıyla ve şarkılarla "Baba" temasını işledi. Bu sayının telif geliri, tüm yazar ve çizerler tarafından Bakırköy Kapalı Kadın Cezaevi’ndeki Adalet Anaokulu’nda okuyan 0-6 yaş arasındaki çocukların eğitimine bağışlanacaktır. Bu kitabın telif geliri, tüm yazar ve çizerler tarafından Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’na bağışlanmıştır.
Son Yolculuk
İki şey vardır ki muhakkak değiştirir insanı... Biri aşk, diğeri ağır bir hastalık... İkisinden birisi başına gelince artık o eski sen olamazsın bir daha: Kaderin yeniden yazılır çünkü... Genç kuşağın parlayan kalemlerinden Berker Okan’ın Son Yolculuk adlı bu uzun hikâyesi, insanın kontrol edemediği acı deneyimler karşısında ister istemez nasıl değişmek ve başkalaşmak zorunda kaldığını gerçekçi ve şeffaf bir vizyonla irdeliyor. "Planlanan ameliyat uzadı önce, sonra biraz daha uzadı. Sonra daha ne kadar uzadı bilmiyorum. Mekân ile zamanın bağlantısı kesildi. Bunu ancak ameliyathanenin önünde birini bekleyenler bilir. Beklemek insanın kimliğine eklenir bir yerden sonra ve dünyan ameliyathanenin önü oluverir. Bu yüzden yeni dünyan, gerçek dünyanın dönüş hızından bağımsız döner ve zaman, saatt...
Tatavla Hikayeleri
Tatavla Hikâyeleri, Kanunî döneminde tersane işçilerinin yerleştiği, 18. yüzyılda padişah fermanı ile Rumlardan başka bir milletin ikamet etmesi yasaklanan, 1929’daki büyük yangında kül olmaktan kurtulan Tatavla’ya götürüyor. Oğlunun ruhunu İstanbul boğazında arayan Taki, emekli ip cambazı Muhteşem Feridun ve semti yangınlardan koruyan mezarlık bekçisi Arman... İllüstrasyon ve graffiti sanatçısı Furkan ‘Nuka’ Birgün, uzun yıllar yaşadığı semti anlatırken masalsı bir gerçeklikle onu yeni baştan kuruyor. Tatavla Hikâyeleri, yarattığı özgün karakterleriyle ve anlatısıyla yeni kuşak çizgi roman tarihimiz için yeni bir dönüm noktası.
Uykusuzlar
Bu kitabı okuduktan sonra rüyalarınıza bir daha eskisi gibi bakamayacaksınız. Gülşah Elikbank bakışını, gönlünü gerçeğin görünmez yanlarını da içinde taşıyan fantezinin, uçsuz bucaksız, bereketli topraklarına çevirmiş yetenekli bir yazar. Bizde pek gelişememiş olan fantastik edebiyatın göz dolduran, hızla parlayan yıldızlarından. Elikbank, yeni romanı Uykusuzlar’da rüyalara eğiliyor. Gerçek ya da düşsel roman kahramanlarını aşkları, çelişkileri, açmazları, olağan ya da olağandışı rüyaları, rüyasızlıkları ve insanlığı tehdit eden sorunlara çare arama çabaları temelinde anlatıyor. Romanın özeti ve sorduğu evrensel değerdeki soru ise şu: Hepimiz aynı rüyayı görebilsek, dünya daha güzel bir yer olabilir mi? -İnci