Tendeki İsyan
Dövme sanatçısı Nimet Arıkan, mahkûm kadınların cezaevlerinde yaptırdıkları dövmeleri inceledi. Kadınların sağlıksız koşullarda, tehlikeli yöntemlerle, hem teknik hem de estetik açıdan acemice görüntü veren bu dövmeleri neden yaptırdıklarını araştırdı. Bunu da cezaeevinin zorlu koşullarında bir mahkûm olarak asıl sahada, "içerideyken" yaptı. Kimsenin taşımak istemeyeceği kadar kötü ve kalıcı izlerin altından, kadının unutamadığı ve unutturmak istemediği gerçek hikayeler bütününe ulaştı. Cezaevinde geçirdiği süre boyunca mahkûm kadınlarla yürüttüğü çalışmayı yıllar sonra kitaplaştırdı.İlk çağlardan beri insan, bedenini muhtelif nedenlerle süsledi. Kalıcı bir emare olarak dövme, muhtelif inanışlara göre bu bedeni kimi zaman kötülükten korudu, kimi zaman kötülüğe sundu. Hem bir güzelleme hem ...
Bir Uyumsuz Bulut
"İlginç, şaşırtıcı düşünce alanları. İçerikte de söyleyişte de, çok genç bir şair için beklenmedik bir olgunluk düzeyi."- Ataol Behramoğlu"Tuna Kiremitçi iyi bir şarkı yazarı. Güzel ve etkili melodiler, şiirli sözler buluyor, yazıyor ve bunu daha çok genç olduğu ilk dönemlerinden beri yapıyor."- Yavuz Hakan Tok"Tuna Kiremitçi, genç yaşında büyük bir şiir eğitimi ve terbiyesi almış bir şair kimliğiyle duruyor karşımızda. Mısranın haysiyetini de şiirin haysiyeti gibi koruyor."- Haydar Ergülen“Tuna Kiremitçi, yıllar önce Varlık dergisinden içeri girdiğinde bu aydınlık yüzlü çocuğun inceliği, konuşma üslubu, bilgisi dikkatimi çekmişti. Şiirlerini okuduğumda yanılmadığımı anladım ve üç şiirine yer verdim. 1994 yılında Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödüllerinde şiir dalında ödülü aldığında seçici kuru...
Muhammed Ali
Sadece bir boksör değil, gelmiş geçmiş en ilham verici ikonlardan biri olan Muhammed Ali’yi dönemin tanıklıklarıyla anlatan bir grafik roman. Dünya boks şampiyonlarından Floyd Patterson, "Ben sadece bir boksördüm, o ise tarih" diye anlatıyordu onu. Vietnam Savaşı’na gitmeyi reddeden bir vicdani retçi, tarih yazan bir barış elçisi, Malcolm X ve Martin Luther King ile birlikte siyahi direnişin sembolü olmuş bir savaşçıydı Muhammed Ali. Muhammed Ali çizgi romanı, bir siyah, bir şampiyon, bir müslüman, bir militan ve bir efsanenin öyküsünü güçlü ve zayıf yönleriyle birlikte özgün bir dille anlatıyor.
Genç Milyarder - Mark Zuckerberg
Önce ondan nefret ettik. Arkadaşlarını sırtından vuran, işverenlerini yarı yolda bırakan, sadece ve sadece kendisini düşünen, bütün parasına rağmen bir kız arkadaş edinemeyecek kadar mesafeli bir adam gördük. Sonra şaşırdık. Çünkü o sevgisiz adam evlendi, çocuk sahibi oldu ve 2015 yılında karısıyla beraber Facebook hisselerinin yüzde 99’unu eğitim ve sağlığa destek için kurdukları vakfa bağışladı. Peki gerçekten kimdir Mark Zuckerberg? Başarısının anahtarı nedir? Bu kitap bugüne kadar onu en detaylı ve en gerçek şekilde mercek altına alan tek kitaptır. Editörü George Beahm ise bize daha önce Steve Jobs’ı kendi sözlerinden anlatmış ve haftalarca "New York Times Çok Satanlar" listesinde kalmıştı. Time dergisi en son 1927 yılında bu kadar genç bir adamı "Yılın Kişisi" seçmişti. Sizi Zuckerber...
Babayani-zamansız Yazılar
Tevazu sahibi, görmüş geçirmiş, derviş insanlara eski dilde "Babayani" derlermiş. Nebil Özgentürk de bu kitapta, çok sevdiği "babayani"leri anlatıyor. Ayrıca ilk defa bu kitapta kendi öyküsüne, ilk gençlik yıllarından ilginç anekdotlara, dikkate değer aile öykülerine, şaşırtıcı tanıklıklarına ve yaşarken ayakta kalmaya dair ipuçlarına yer veriyor. ___ "Nebil Özgentürk, Türkiye’nin ‘masumiyet çağı’nın belgeselcisidir. O, ‘kültür tarihimize kayıt düşen adam’ olarak anılmayı çoktan hak etti." Zülfü Livaneli "Nebil Özgentürk, bir arkeoloğun birikimi ve titizliğiyle, kalemiyle kazıyor insan öykülerini. Bir ressam olsaydı, bitti diye atılan boya tüplerinde kalan renklerle yapardı resimlerini. Bir heykeltıraş olsaydı, önünde model olarak duran insanın heykelini yapmak yerine, taşın içindeki insan...
Büyük Prens
Dünya Edebiyatı’nın şimdiye kadar yazılmış en nadide karakterlerinden Küçük Prens, yaşlandıktan sonra yeniden dünyaya dönüyor. Aynı yolculuk tekrar başlıyor. Hem de daha zorlu ve sıra dışı bir şekilde. Büyük Prens, absürt, esprili, karamsar ve felsefi yaklaşımıyla günümüzdeki toplumsal ve insani değişime ayna tutuyor. Hayaller hüsranlara, keşifler kayıtsızlığa, aydınlık karanlığa dönüşüyor. Büyüyen gezegeninde sorularına devam ediyor: Ne kadar değişebiliriz? Çocukluğumuzdaki naifliği nasıl koruyabiliriz? Değişmeyen tek şey nedir? şapkanın içinden ne çıkacak? Küçük Prens’in büyüdükçe değişen bakış açısını ele alan bu kitap, kendimize soracağımız sorularla dolu…
10 Dan Geriye Say
Bir kaza sahnesi... Ters dönmüş ve yanmak üzere olan bir otomobilin içindesiniz. Güçlükle gözünüzü açıp dikiz aynasına bakıyorsunuz. Gördüğünüz yüz size ait değil. Bu yüz daha önce hiç görmediğiniz bir kadının yüzü... Ne yapardınız? Kim olduğunuzu ve neden ölmek zorunda olduğunuzu çözebilmek için sadece 10 dakikanız olacak. Bir timsah avcısı, sürgünde bir şehzade, Tokyo’da bir metro görevlisi, batan gemideki bir pehlivan... Ancak böylesi zaman ötesi bir kurguda buluşabilirdi. Bu meraklı ruhun hikayesini okurken soluğunuzu tutacak ve siz de bu dünyaya geliş amacınızı sorgulayacaksınız. Kemerlerinizi bağlayın çünkü baş döndürücü temposuyla 10’dan geriye sayım başladı.
Çevrimiçi Yalnızlık
Son görülme "dün" İyiyim merak etme, sadece özlüyorum ara sıra. Olur da gelmek istersin ama çekinirsin falan. Aklında bulunsun çekinmeye hiç gerek yok. Ben aynı benim. Araman yeterli. Sonuçta teknoloji gelişti. Böyle bir devirde nasıl birbirimizden habersiz kalabiliriz ki? Az önce Whatsapp profil resmine baktım. Çok güzeldin. Bir de son görülmende "dün" yazıyordu. Telaşlandım, başına bir şey mi geldi acaba? Tam yazacakken çevrimiçi oldun bir an bütün paniğim geçti. Sonra "Seni özledim" yazmak geldi içimden ama yazamadım. Aklında bulunsun. Özlersen bir ipucu vermen yeter. Gerisini ben hallederim. Belki bir gün beni özler ve eksilirsin. Sakın çekinme, slm, mrb, nbr yaz gerisi bende!
Kan İftirası
“Yaklaşık bin iki yüz elli yıl önce, İslamiyet doğuya, Şam kentine bayrağını dikti. Bu uzun yüzyıllar boyunca, Yahudiler böyle aptalca bir iftirayla karşılaşmadılar. Fakat ne zaman ki Hıristiyanlar bu ülkede etkilerini hissettirmeye başladılar, işte o zaman Batı’nın önyargıları Doğu’da uyanmaya başladı! Ne kadar üzücü bir durum ve onun acı yansıması.”– Adolphe Crémieux, 7 Nisan 1840“İsrail halkından ya da aralarında yaşayan yabancılardan kim eti yenen bir hayvan veya kuş avlarsa, kanını akıtıp toprakla örtecektir. Çünkü canlılara yaşam veren kandır. Bundan dolayı İsrail halkına, ‘Hiçbir etin kanını yemeyeceksiniz’ dedim. Çünkü her canlıya yaşam veren kandır. Onu yiyen halkın arasından atılacaktır.”– Eski Ahit, Levililer, 17:13, 14
Çevrimiçi
M.K. Perker’in Hürriyet gazetesine çizdiği karikatürlerden harika bir derleme; günümüz ilişkileri, akıllı telefonlar, yapay zeka, sosyal medya…
Kayıp Osmanlılar
"... Ritim sertleşti, eller çırpılarak merfalara hız kattı. Başının üstündeki tepside yüzük bütün bu gürültünün arasında kendine özgü bir tıngırtıyla dönüp dururken Fatima tüy gibi hafif, ince vücudu ve müthiş kıvraklığıyla Yemenli kadınların meşhur dansını yapmaya koyuldu. Vurmalı çalgılara derinden bir tarab sesi karışınca kadınlar hep bir ağızdan tempo tutmaya başladılar: ‘Kıs kıs kıs kıs...’ Fatima hızlandıkça hızlanıyor, dalında olgunlaşmış lakin henüz tadına bakılmamış göğüsleri, ince beli ve sıkı kalçaları ayrı ayrı yönlere kıvranırken, kız ayak parmaklarının ucunda ince bileklerini çevire çevire dönüyordu. O, ayrıkotu gibi iğreti bırakılan Fatima gitmiş, yerine herkesi gölgede bırakan ihtişamlı bir kadın gelmişti. Derler ki, Arap dünyasında göbek dansının en inceliklisi, en zarifi ...
Karanlıkta Bolero
"Yolda etrafında yürüyenlere baktı ve gördükleri yüzünden içi burkuldu. Hiçbir zaman onlar gibi hissetmemiş, onlar gibi gülmemiş, onlar gibi sevmemişti..." Hayatında kaybettiği coşkuyu ararken, içindeki keşfedilmemiş alanlara BOLERO’nun melodik sarmallarına tutunarak ulaşan bir psikoloğun karanlık çığlığının hikâyesi. "Benim içimde kalan tek bir duygu var, o da haz... Haz almadığım zamanlarda ise sadece nefes alıyorum..." Karanlıklar onu karşı konulmaz bir şekilde çağırıyordu. Bu karmaşada suç, günah, ahlak kavramları anlamını yitirmişti. Artık bütünüyle vahşi doğasıyla yüzleşmeye hazırdı... Peki ya sen, içindeki karanlıklarla yüzleşmeye hazır mısın?
Taksim Bahçesi
"Unutmaya şartlandırıldığımız her şeyi yüz yıllık bir zaman tünelinde bir ileri bir geri gezintiye çıkartıyor Murat Arda ikinci kitabında. Bu topraklarda inadına yeşeren yaşam formlarına düşman, gönlümüze perde olan türlü türlü melaneti sayfalarında filtreleyip bizlere muzırlık ve haytalığın evrenselliğini/zaman tanımazlığını sunuyor. Postu deldirmeme konusunda ortalama iş çıkartan, kafadarlık müessesesine yüksek aidiyet duygusuyla bağlı tuhaf isimli adamların kaderini tekrardan ağır ağır tayin ediyor bunca yıl sonra. Bir bakıyorsun, o koca koca adamların arasına bir kozmos mensubunu iliştiriveriyor, araya tencereden bozma karatavuklar serpiştiriyor hani şu eski Meydan’ın orada gezinen tavukları– sonra hoş geldin Berlin Kongresi’nin faydaları/zararları, kaçan kaçtı azınlıkları... Cıva gibi...
Kedo İstanbul A Bir Masal
Mösyö Kedo, İstanbul’da yaşayan yaşlı bir kedi. Çizmeli Kedi masalından kopup 1930’ların Pera’sında yeni bir hayat kuruyor. La Fontaine’in, Grimm Kardeşler’in, Ezop’un masallarında biçilen rollerden sıyrılmak istiyor ve önüne çıkan masal bekçileriyle hesaplaşıyor. Kendi öyküsünün peşinden koşarken, okuru masalların dünyasında ve eski İstanbul sokaklarında gezintiye çıkarıyor. Şekip Davaz’ın 1991 yılında çizip tozlu raflarda sakladığı Kedo, çizgi roman tarihi içinde keşfedilmemiş edebi bir hazine.
Güçsüz Düşmezsen Hayat Güzeldir
20. Yüzyılın En İyi 100 Çizgi Romanından Biri -Comics Journal- Ignatz Çizgi Roman Ödülleri - En İyi Çizgi Roman Albümü Seth, modern yaşamın sevinçlerini kabul etmeyi reddeden; geçmiş bir zamana özlem duyan, zamanın ötesinde bir çizer. Bu kitapta bizi kendi dünyasına; çizgi ve hikayesiyle zamanda yolculuğa çıkarıyor. Çizgileriyle birlikte açılan portaldan içeri giriyor ve şehri, kuşları, ağaçları, binaları hissediyoruz. Seth, herhangi bir sahnedeki en önemli görüntünün ne olması gerektiğini çok iyi biliyor ve bunu iç görüsüyle çok iyi birleştiriyor. 1940’lardan beri unutulmuş bir New Yorker karikatüristinin izini sürdüğü bu yolculukta, bizi de öz-keşif yolculuğuna çıkarıyor. Bu keşifle, iyi bir hayatın basit yaşanması gerektiğini çok güzel bir dille anlatıyor.
İstanbul'dan Gelen Telefon
"Oksijenle yapılabilecek en güzel şey şarkı söylemektir." Tom Waits İstanbul’dan Gelen Telefon, "Whisky Voices" serisinin üçüncü halkası. Leonard Cohen ile başlayıp Bob Dylan ile devam eden seri, Tom Waits’in şarkı hikayeleriyle devam ediyor.
Evsiz
Herkesin alıp başını gitmek istediği bugünlerde soruyoruz:Sürekli yolda olmak nasıl bir his? Kimler bu göçebeler? Neden rahat hayatlarını bırakıp yollara düştüler? Gezmek için parayı nereden buluyorlar? Ve en önemlisi onlar için hayatın anlamı ne?Bu kitapta yıllardır yeri yurdu ya da bir işi olmadan gezen göçebeler bütün bu sorulara cevap veriyorlar. Onlar modern çağ kâşifleri, hiçbir bağları olmayan avareler.Onlar için özgürlük ve kendi hayatlarını yaşayabilmek her şeyden daha önemli. Onlar Büyük İskender’in, Jean-Jacques Rousseau’nun ve George Orwell’in ayak izlerini takip ediyor, hayata tıpkı onlar gibi bakıyorlar.Basit ve güzel bir hayat mümkün. İşte EVSİZ’in kahramanları çağlar öncesinden kalan bu sadeliğe yeniden nasıl kavuştuklarını anlatıyorlar. Bu kitabı okurken siz de ev, ulus, ö...