
Siyah Odadan Hikayeler
Sürekli güncellenen ve hızlanan ortak yaşayışın dayattığı koşturmacada gözümüzden kaçanlar, değerlerimizden eksilenler, aslında ruhumuzun, perdelerini açmayı unutmadığımız müstakil odalarında birikiyor. Giderek azalan göz teması, donan ses tonları, kaybedilen mana, bizi çekildiğimiz o iç köşelerde buluyor. Alper Saldıran, ikinci kitabında bu kez siyah odaya giriyor. Burada da konuşan mobilyalar, ağaçlar, kedi ruhlu kadınlar, ustadan çırağa aktarılan tecrübeler arasında dolaşıp, hayata kaleminin gözünden, bizimle birlikte yeniden bakıyor.

Anka’nın Dönüşü
Anka Kuşu dokundu ve her şey değişti...Carmen, her zaman sıkıcı bir hayatı olduğundan şikâyet eden genç bir kızken, bir anda kendini başa çıkamayacağı bir karmaşanın içinde bulur. Yeni tanıştığı ve kendisinin zümrüt olduğunu söyleyen Ron adında bir delikanlıyla, Dünyalıların varlığından habersiz olduğu Crictus adlı bir gezegene gidip, daha önce hiç görmediği ve kendisini öldürmek için yanıp tutuşan kardeşi Enka ile sonu gelmeyecek bir taht mücadelesine girmek zorunda kalır. Bu sırada tahtta oturan ruh avcısından kurtulmalı ve yerini bildiği tek zümrüdü ele geçirmelidir. Carmen’ın hayatı artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır, çünkü o Anka’nın ta kendisidir.

Doludizgin Bir Denizci Jack London
Gerçeği saklıyorsanız; ya da herkesin içinde tüm açıklığıyla ortaya koyamıyorsanız, gerçeğin ne olduğunu bilmiyorsunuz demektir.Gerçekle yüzyüze gelmek isterim. Biri çıkıp da bana gerçeğin ne olduğunu anlatsa...Jack London-Jack London’un fırtınalı hayatını, Irving Stone’un usta kaleminden soluk soluğa okuyacaksınız.“Doludizgin Bir Denizci Jack London“ Irving Stone’un kaleme aldığı ünlü sanatçıların biyografileri arasında en başarılısı.Jack London’un iniş çıkışlarla dolu, bir macera romanı tadındaki hayatı ve yazı serüveni, Irving Stone’un kaleminde adeta bir şölene dönüşüyor.Kimse Jack London’u bu kadar iyi kaleme alamadı...

Ayaküstü Sevişmeler
"Yalan yaşar, yanlış ölür bu ülkenin çocukları. Bu söze inandığım günden bu güne çok savaş gördüm. Çok aşık gördüm. Sevişmelerin bini bir para zamanlara erdim. Tanrının dünyadan el etek çektiğini söyleyen ihtiyar öleli çok zaman oldu. Geriye dönüp baktığımda, iyi çocuklar görüyorum yollara düşen... Sevdikleri ve inandıkları için derilerini hırpalayan, gözleri alev alev çocuklar. Her neyse; iyi olan, sevindirici olan her ne varsa motorumun sesiyle birlikte geride kalıyor... Elif’i, sırtıma bir haç gibi yüklediğim cesedini nereye bırakacağım şimdi?" Musahhih, motorunu son kez çalıştırdığında bunları düşünmüştü. Yaşlıların, inancı istismar edilen kızların, ülkesizlerin, babasız çocukların, dünyayı değiştireceğine inanan insanların olduğu bir dünyayı okuyacaksınız Ayaküstü Sevişmeler’de. Tıpkı...

Mihr
Arada yaşam, hiç gidemeyeceğini bilerek hep gitmektir...Eylem Tok’tan günlerce etkisinde kalacağınız sarsıcı bir roman. Şiddet, kin, umut, umutsuzluk, aşk, arzu, tatminsizlik, çaresizlik ve yeniden umut... Duyguların okuyucuya aracısız geçtiği "sahici bir dışavurum".Eylem Tok’un romanı Mihr edebiyatımıza yepyeni bir soluk getirecek, bıçak gibi keskin, yakıcı bir metin. Yakın çevresindeki iki erkeğin örselediği bir "erken" kadının öyküsünü anlatan roman, "namus" üzerine kurgulanmış kusursuz bir öç planı aynı zamanda...Mihr’de kadınlığın coğrafyasına, bedenin sınırlarına cesur bir yolculuğa çıkarıyor okurları Eylem Tok. Âdem ve Havvadan bu yana iki cinsi ayıran ve birleştiren aşkı da, arzuyu da daha önce hiç denenmemiş bir kurguda anlatıyor.Mihr, cinsel istismarın travmalarını tüm şiddetiyle...

Limoni Ölüm
Bir cinayet...Bir cinayet daha...Acılı iki aile...Başarılı bir haberci...Özgür Kardeşler Cemaati hocası bir kadın...Sevimli ve karısına âşık bir adam...Medya sektöründe kariyer basamaklarını hırsla çıkarken dibe vuran genç bir kadın...Kim, neden işliyor bu cinayetleri?İlk romanı ‘Çok Şekerli Ölüm’le büyük beğeni toplayan Ayşe Erbulak, serinin ikinci kitabı ‘Limonî Ölüm’le bir kez daha polisiye seven okurlarıyla buluşuyor.‘Limonî Ölüm’ün sayfalarında yol alırken; bir yandan zekice işlenmiş cinayetleri çözmek için serinin ilginç ve renkli hafiyeleri Zeynep ve Meral’i merakla takip edecek, bir yandan çoğumuzun yabancısı olduğu dini cemaatler ve misyonerler dünyasının kapısını aralayacak, bir yandan da aşk ve ihanet üstüne aklınıza takılan sorulara cevap arayacaksınız.Su gibi akan anlatımı, he...

Konstantiniye’nin Gülü
Fatih Sultan Mehmet, Leonardo Da Vinci, Kristof Kolomb İstanbul’un henüz Konstantiniye olduğu dönemde, kıtaların keşişliği bu şehirde bazı olaylar yaşandı. Bağnazlık ve kendinden olmayana düşmanlığın hüküm sürdüğü Avrupa karanlığın pençesindeyken, Fatih Sultan Mehmet’in açtığı ufuk, dünyanın yeni süper gücünü hazırlıyordu. İşte tam bu dönemde, dünyanın geleceğine ışık verecek bir grup insanın yolu da Konstantiniye’de kesişti: Grand Turco Fatih Sultan Mehmet, Leonardo Da Vinci, Gentile Bellini, Kristof Kolomb bunlar arasındaydı. Bir de dile getirmeye bile ürktüğü bir sırrı taşıyan Vedat. Harem gerçeği, Saray içi rekabet, Museviler’in Osmanlı’ya gelişi, Cem Sultan vakası ve nihayetinde tarihe geçen ‘Büyük İstanbul Depremi’... Bir de aşk... Hepsi bu kitapta... Öyle sürükleyici ki, okumaya baş...

İtirafçı
Çığlık Taşlıdağ, altı yıl sonra bir eylem planıyla ülkesine döndüğünde kişisel geçmişiyle ve ait olduğu kültürle ilgili bir iç hesaplaşmaya girecektir. Bir yanda Örgüt’ün katı değerlerinin, diğer yanda Devlet’in ona vaat ettiği yeni bir geleceğin arasında sıkışan Çığlık Taşlıdağ, insanın belki de bütün değerlerini alt üst eden "aşk"la karşılaştığında varoluşunun anlamını bir kez daha sorgulayacaktır. Hollanda’nın Lahey kentinden başlayıp Taksim’de tutulan bir otel odasında şekillenen ve oradan İtalya’nın küçük bir kasabası olan Fabriano’da çözümlenen olaylar dizisi, okuru, sürprizlerle dolu bir sona sürüklüyor.Ustalıkla ve matematiksel bir kesinlikle kurgulanmış bu siyasi polisiyede, yalnızca Türkiye’nin içinde bulunduğu atmosferi değil, uluslar arası bir üçgende insan olmanın bütün zaafla...

Harem
17. Yüzyıl ‘Osmanlı Sarayı’nda cinsel gücü elinden alınmış bir haremağası, ölümü beklerken çıldıran bir şehzade, kardeş katli, iktidar mücadelesi, entrika, aşk, şiddet ve cinsellik...

Yeşil Bölge
Çavuş Roy Miller Verilen Emirlerin Tümünü Eksiksiz Yerine Getirmişti...“Yeşil Bölge“, Irak’taki Amerikan işgal kuvvetlerinin Bağdat’taki üssü.Bu üs, dev palmiyeler arasında, muhteşem villalarla ve ışıltılı yüzme havuzlarıyla adeta cehennemin içinde bir vaha... İntihar saldırısı endişesiyle garsonlarının bile başka ülkelerden getirtildiği, çoğu Iraklının ise girmesinin kesinlikle yasak olduğu sahte cennetin diğer adı. Belki de korkunun!.. Az ötede; çığlıklar, katliamlar, açlık ve ırza geçmeler sürerken, ’Yeşil Bölge’de Amerika’nın tatlı hayatı devam ediyor. Sanki bu kan deryasına inat, vurdulu kırdılı filmlerin gösterildiği sinemalarda patlamış mısır yeniyor, kadınlar seksi pantolonlarıyla diskoda dans ediyor.Yeşil Bölge sakinleri, domuz etinden yiyeceklerle dolu açık büfede hangi yemeği se...

Sen ve Ben
"Eğer kalabalıktaysan ama yalnızsan, herkese çok yakınsan ama bir o kadar da uzak, gülümsüyorsan içinde derin buruk bir boşluk varken. Yapacak çok şeyin varsa fakat hepsini yapacak kadar vaktin olmadığını düşündüğünden herşeyi yarım bırakıyorsan... Ben de senin gibiyim, belki de seninle duruyorum, yanında ya da yanında hissedeceğin bir yerde. Şimdi sana beni anlatacağım ya da bendeki seni. Şimdi ben buradayım. İki elinin arasında tuttuğun kitapta degil, kafandayım, orada yarattığında... O her nasılsa ve ne yapıyorsa ben oradayım. Bu bir tesadüf değil, anlayacaksın. Benden alabileceklerini, sonrasında aldıklarını sadece sen bileceksin. Bu bir başlangıç... Yüreğinin sesini duyuyorum, arayışını biliyorum. Bedenimi, ruhumu sonuna kadar açtım. Ruhum benim liderim. Yaşamın hesap defterini kapatı...

Tek Başına
“Tuncay, uzun yıllar önce Saarbrücken Müzik Yüksek Okulu’nda benim sınıfımda yetişti. O günden beri solistlik kariyerindeki başarısı ve son zamanlarda yetkin meslektaşlarıyla birlikte oda müziği alanında da başarılı kariyerini sürdürüyor olması beni çok mutlu ediyor... Onun gibi yetenekli ve vefalı bir dosta sahip olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum."Joshua Epstein"Tuncay Yılmaz gerçek bir müzisyen ve değerli bir kemancı. Bu yeteneği ve özellikleriyle kabul görmeyi fazlasıyla hak ediyor."İdil Biret"Kendi kuşağında özel bir yerde olduğuna inanıyorum"Suna Kan“Olağanüstü bir müzikaliteye sahip. Çok duygusal. Henüz yirmi yaşındayken Hindemith ve Bartok’un o 'çetin ceviz' konçertolarını bir dünya müzikçisi gibi çalmıştı. Ankara’da konservatuvarı bitirdikten sonra Almanya’da önce eğitim...

Şeytanla Çorba İçenin Kaşığı Uzun Olur
Dünyanın en somut ama en akılda kalan bilmecelerinden birini William Shakespeare, Kral Lear tragedyasında Lear’ın ağzından Edmund’a söyler:“İliklere kadar işleyen bu azgın fırtınayı sen bir şey sanıyorsun. Sana göre belki de öyledir. Ama asıl büyük illetin bulunduğu yerde küçüğü pek hissedilmez. Bir ayı ile karşılaşsan kaçarsın tabii, ama yolun gürleyen denize çıkıyorsa, döner ayıyla kapışırsın.”Bir yazar, entelektüel, düşünür, bilim ve sanat insanı için yukarıdaki alıntı her zaman geçerlidir. Onların yolu hep “derya köpük” denize açılır ve bir mağarada koşmaktadırlar. Eğer kendilerini bir ayı kovalıyorsa, uçuruma atlamaz döner ayıyla boğuşurlar.Bu kitap, ayıyla boğuşmayı göze alan insanları anlatıyor...

Artakalan - Ardakalan
Yürüdüm dünyayı… Yürümekle bitmedi dünyam…“Herkesin yolu kendine varır; arama başka yerde!...” diyor Hayyam. Evet!... Herkesin yolu kendine varır; aksine inanmaksa zaaftır.Duygu, Türkân, Fitnet, Nokta, Hasan ve daha niceleri yürüdüler dünyayı!... Yürümekle bitmedi dünyaları; çoğaldı, çoğaldı, çoğaldı… Dolu dolu iç yolculukları vardı. Öyle ki, bu yolculuklar başkalarının dünyalarını sardı. Sarıp sarmalanan hayat, yeni nesillere çağlayarak vardı. Karadenizin, kılcal damarlarının birleşip delice nehirlere dönüştüğü bir coğrafyası vardı. Bu ailenin hikâyeleri de incecik damarlarda saklıydı. Ta ki gün ışığı vazgeçilmez yakıcılığı ile kendini hatırlatana kadar. Lakin, Karadenizde acılar hep içe akar, hep içten içe çağlardı. Kimse bilmedi acılarını, vatan uğruna vazgeçtiklerini ve yine bu vatana ...

Bu Da Geçer Ya Hu
Hayat nedir, ölüm nedir; kader nedir, güç nedir, iktidar nedir; zulüm nedir, adalet nedir; hak nedir, hakkaniyet nedir; edep nedir, adap nedir, güzel nedir, çirkin nedir, iyi nedir, kötü nedir; akıl nedir, izan nedir, cehalet nedir; bilgi nedir, ilim irfan nedir, kime lazımdır kime değil? Fakirlik nedir, zenginlik ne? Hangisi yanılsamadır, hangisi gerçek? Hakikat nedir, nerededir?..Antik Yunan’dan, eski Çin’den 20. Yüzyıl dünyasına, adları asırları aşıp gelmiş düşünürlerin, şairlerin; Konfüçyüs’ün, Laozi’nin, Molla Câmî’nin, Şîrazlı Şeyh Sadi’nin, Ferîdüddin Attâr’ın, her biri derslerle dolu hikâyelerinin içinde insanoğlunun nesiller boyu sora sora geldiği bu sorulara verilmiş cevaplar var kitapta; hükmedenlerle hükmedilenlere / yönetenlerle yönetilenlere, ibretleriyle birlikte nasihatler....

Şirin Pembe Bulut
Karikatürist Yavuz Öztürk’ün, askerlik problemi olan Şirin Pembe Bulut, Sözcü okuyan Unicorn, Bay Ertesi Gün Hapı gibi efsane karakterleri bir arada. Karanlık sokaklar, mezhep-etnisite klişeleri ve tabular üzerine Regular Show, Adult Swim, Rick and Morty tadında yeni kuşak bir mizah ve çizgi kitabı.(Kitapçılar ve ebeveynler için mühim bir not: çocuklar için uygun değildir:)

Çevrimiçi
M.K. Perker’in Hürriyet gazetesine çizdiği karikatürlerden harika bir derleme; günümüz ilişkileri, akıllı telefonlar, yapay zeka, sosyal medya…

Taksim Bahçesi
"Unutmaya şartlandırıldığımız her şeyi yüz yıllık bir zaman tünelinde bir ileri bir geri gezintiye çıkartıyor Murat Arda ikinci kitabında. Bu topraklarda inadına yeşeren yaşam formlarına düşman, gönlümüze perde olan türlü türlü melaneti sayfalarında filtreleyip bizlere muzırlık ve haytalığın evrenselliğini/zaman tanımazlığını sunuyor. Postu deldirmeme konusunda ortalama iş çıkartan, kafadarlık müessesesine yüksek aidiyet duygusuyla bağlı tuhaf isimli adamların kaderini tekrardan ağır ağır tayin ediyor bunca yıl sonra. Bir bakıyorsun, o koca koca adamların arasına bir kozmos mensubunu iliştiriveriyor, araya tencereden bozma karatavuklar serpiştiriyor hani şu eski Meydan’ın orada gezinen tavukları– sonra hoş geldin Berlin Kongresi’nin faydaları/zararları, kaçan kaçtı azınlıkları... Cıva gibi...

Megafondan Gelen Fısıltılar
Trajikomik bir hikaye. İki mutsuz insan. Yeni bir arkadaşlık.Miriam akıl sağlığı bozuk annesi yüzünden zor bir çocukluk yaşamış ve o öldüğünden beri, tam üç yıldır evden çıkmamış. Üstüne üstlük sesini duyan da yok, çünkü fısıltıyla konuşuyor.Ralph on altı yaşında ikiz oğlanların babası ve aslında çok da tanımadığı Sadie’nin kocası.Sadie kendisi hakkında blog yazıp tweet atmaktan hayatını yaşayamayacak kadar ve kocasıyla çocukları dışında ortak noktaları olmadığını fark edemeyecek kadar meşgul.Bir gün Ralph bir dolabı açınca hayatında ilk defa gözlerini açmasına sebep olan bir şeyi keşfediyor ve evden kaçıyor.Evine yakın bir ormanda Miriam’la tanışınca yeni bir serüven başlıyor.Önce işlerinizi bitirin, sonra okumaya başlayın.Rachel Elliott’ın 2016 Baileys Kadın Yazar Ödülleri’ne aday olan b...

Ayasofya Da Gece Buluşması
O gece Ayasofya'dan sesler geliyordu... "Fatih Sultan Mehmet'le karşılaştığım ilk an ölecek gibiydim. Bal rengiydi gözleri... Ama en büyük hüznüm Eyüp Sultan Hazretleri'nin dışarıda öldürüleceğini bile bile çıkışını seyretmekti. Seslendim ama duymadı..." "Bizans İmparatoru I. Justinianus, eserini bir de benden dinle!"