
Yalnız Değilsin
"Hakikate ulaşmak isteyen, öfkesinden ölmeyi göze almalı..." Yürekleriyle yazan, konuşan, eleştiren ve bilincimizi aydınlatan dört kadın bir araya geliyor. İsimler, farklı görüş ve düşüncelere sahipler ama belki de onları bir araya getiren ortak payda, Türkiye sevdaları, samimiyetleri ve inançları... Alev Alatlı: Olayları sükûnetle karşılıyor. Tek tahammül edemediği, körü körüne inançlar ve karanlık... Düşünülmeyeni düşünüyor ve felsefesi ile kendimizi "sorgulamaya" davet ediyor. Ayşe Kulin: 25 sene kitabını yayınlatacak yayınevi bulamadı. İnancını hiç yitirmedi ve bugün Türkiye’nin en çok okunan ve sevilen kadın yazarlarından biri oldu. Nurşen Mazıcı: Renkli kişiliği, bilgi birikimi, olaylara bakış açısı, analizleri ve direkt söylemleri kimine göre "aykırı". Oysa o, aykırı değil, gerçekçi...

Piyasadan Büyük Alacağımız Var
"Mühim olan kimsenin görmediği zamanlarda doğru olanı yapmaktır." -J.C. Watts-"Kimse yoksa yere düşen dondurmanı parmağınla sıyır ye."-Mesut Süre-Pansiyonda ortak mutfak gerginliği... Ailecek mutfaktakeyifle yemek yerken, siyah deniz şortlu zayıf bacaklıadamın gelip dolaptan bira alması.-İlker Gümüşoluk-Hâlâ açıp açıp izlerim Dört Nikâh Bir Cenaze filmini...İzledikçe inanamam. Mustafa Sarıgül nasıl olamaz o filmde... Nasıl?-Kemal Ayça-

Tuvalet Dili ve Edebiyatı
Araştırmacı-Yazar Clou Zett, Türkiye’ye geldi, araştırdı ve tuvalet kültürümüz üzerine muhteşem bir kitap yazdı...Şöyle diyor Zett; "Uzun yıllar Türkiye’de yaşadım ve genel-özel her türlü tuvalete girip çıktım. Türkiye’deki tuvaletlerin temizlik sicili pek parlak olmamasına karşın, Türklerin tuvaleti ve temizliği bütün dünyaya öğrettikleri noktasında kesin ve şaşırtıcı bir yargıları var. Biz şu millete öğrettik bu millete kurs verdik diye övünmelerine karşın, bir türlü kendilerinin öğrenememeleri manidardır." Clou Zett bu çalışmasında Türkiye’de yazılı olmayan genel tuvalet kurallarından tuvalet mimarisine, tuvalet kültüründen tuvalet dili ve edebiyatına, taharet musluğundan tuvalet terliklerine, tuvaleti fayansla kaplamanın nedenlerinden tuvalet kağıdının icadına pek geniş bir alanda kısa...

Aykırı Beyinler Acayip İlişkiler
Her şeyin daha fazlasını istemek ya da her şeyin daha büyüğüne sahip olmak arzusu bir yaşam amacına dönüştüğünde sadece tüketmeye odaklı bir reflekse neden olur ki bu da günün sonunda yıkıma, doyumsuzluğa ve mutsuzluğa yol açar. İlişkileri de tüketir, düşünceleri ve hisleri de... Oysa hayat basitleştiğinde kolaylaşır... Eldekinin kıymetini biliyor olmak çok değerli... Yeni kuşak ile "kıdemli" kuşak arasındaki uçurum özellikle bu açıdan giderek genişliyor. Akıllı toplumlar, yaratıcı, "aykırı" beyinleri ve kadınları el üstünde tutuyor, çünkü geleceği onlar şekillendiriyor. Diplomat, işadamı, yazar Mehmet Öğütçü, Aykırı Beyinler, Acayip İlişkiler’de kafamızı meşgul eden onlarca soruya yanıt arıyor, kişisel deneyimleri ışığında telkinlerde bulunuyor.

Eyvah Anne Oluyorum
– Çizgilerle Gebelik Günlüğü – Hani o "Ben asla evlenmem!" "Çocuk mu? Hayatta yapmam!" diyenler vardır ya, her yerde karşılaşmışsınızdır, işte onlardan biriydim. İlişki yürütmek zaten zordu, bir de evlenip istediğin zaman çekip gidemeyeceğin bir yola girmenin ne anlamı vardı? Ya da çocuk yapıp tüm özgürlüğünü geri dönülmez bir kapının ardında bırakmak delilik olmalıydı. Sonra evlendim, evet evet üstüne bir de çocuk yaptım! Hamilelik sürecim, 2015 yazı ile 2016 baharı arasındaydı. Türkiye’nin pek çok ilinde bombalar patlıyor, hepimiz delirmenin sınırında yaşıyorduk. Bu kadar kaosun ve şiddetin arasında içimde bir bebek büyütmek nasıl bir duyguydu, onlar da var satırlarda, doğumdan sonra nasıl içe döndüğüm, bebekli hayatın yoğun temposunda nasıl bir çırpıda önceliklerimin değiştiği de. Başta...

Bilimselden Medyatik’e Tarih
Çok yönlü bir araştırmacı, eski bir gazeteci ve üretken bir tarihçi olan Orhan Koloğlu, hem kişisel tarihini anlatıyor, hem tarihte az bilinen yanlışlıklara dikkat çekiyor, hem de bilimsel tarihle medyatik tarih, gerçek tarihçiyle medyatik tarihçi arasındaki büyük farkı ortaya koyuyor. Kanuni Sultan Süleyman’dan Sultan Abdülhamid’e, Masonlar’dan İttihatçılara, türban tartışmalarından 2. Cumhuriyetçilere, Enver Paşa’dan Atatürk’e Avrupa’daki Türk imajından Asya ve Afrika’daki Türk algısına dek çok geniş bir yelpazede görüşlerini anlatan Koloğlu, Türkiye’yi ve dünyayı öğrenmek isteyenlere yeni ufuklar açıyor. Tarihsel gerçekleri merak edenlere, dünü öğrenerek bugünü anlamak ve yarını tasarlamak isteyenlere önemli ipuçları veriyor. Koloğlu, dünya arşivlerinde bulduklarını cömertçe paylaşırken...

Filozoflardan Seksi Şeyler
Elinde keser sapı ile sap gibi ortada kalmak istemiyorsan, sevişmenin altın kurallarını bileceksin! -Zeus-"Erkeklerin sevişebilme süresi, ortalama bir buçuk dakikadır." -Afrodit- "Yıllanmış şarap nasıl damakta lezzet, ruhta şehvet uyandırırsa; yıllanmış sevgili de yatakta şerbet, dudakta lezzet, ruhta ebediyettir." -Ömer Hayyam- "Erkekler, biz kadınlara bahşedilmiş hediyelerdir." -Cleopatra-"Bir kadına gidiyorsan, yanına kamçını almayı unutma." -Nietzsche- "Cinsel eğilimlerin temeli hazdır." -Freud- "Sevişmeyi uzun tutmak ve uzun tutabilmesi için erkeği eğitmek görevi olan benim gibi biri, en az dört saat sevişebilir." -Sayuri- "Allah’ım kamçımı benden önce öldürme!" Neyzen Yasaklar ilgi çekicidir. Onları ihlal etmekse karanlık bir zevk verir. Ürperti dolu, adrenalin seviyesi yüksek bir ze...

İşte Hayat!
Korona virüs salgını bir travma yarattı mı? Zaten onlarca sorunla mücadele etmekte olan ev kadınları, ev işçileri, çalışan kadınlar, anneler, evden çalışan babalar, çalışan ve/veya okuyan gençler, yaşlılar, öğrenciler, LGBTİ+ bireyler; pandeminin yarattığı yıkımla nasıl başa çıkıyor? Kırılgan dengeler ve büyük özverilerle zordan yürütülmeye çalışılan hayatlar, bu süreçte en çok neresinden yaralanıyor? Özgün Biçer ve Ece Öztan, nokta vuruşu röportajlarla pandeminin derinden sarstığı hayatlarla buluşuyor, sarsılan dengelere mercek tutuyor ve soruyor: HAYAT EVE SIĞDI MI?

Tabağımızdaki Şeytan
Tabağınızdakilere Artık Eskisi Gibi Bakamayacaksınız!Yaşayan organizmaların kuralsız serbest ticareti, giderek artan mobilite ve şehirlerin kalabalıklaşması alt alta toplandığında dünyayı, üzerinde yaşayan 6.5 milyar insan için patlamaya hazır bir bomba haline getiriyor. Bu kitap, Belçika’da ortaya çıkan Taylandlı bir kuş kaçakçısının, kıtanın akşam yemeğini neredeyse yarım gün içinde mahvedebileceğini, Wyoming’deki kovboyların neden Batı Nil Ateşi ile karşı karşıya kaldıklarını ve koleranın nasıl olup da sadece yedi salgınla dünyanın tüm sularını egemenliği altına aldığını açıklıyor. Tabağımızdaki Şeytan, zengin anlatımıyla, istikrarsızlığa, kararsızlığa ve kapımızın eşiğindeki biyolojik teröristlere karşı aydınlatıcı bir rehber. "Yöneticiler, dünyadaki uyuşturucu trafiği hakkında endişel...

Çocuklar Kaybolmasın
Türkiye kaybolan çocuk haberleriyle sarsılıyor. Çocuklarımızın güvenliği için neler yapmalıyız? Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre her gün 32 çocuk kayboluyor. Kayıp çocuk vakaları 8 yılda 100 bini aştı… Çocuğunuzu kime emanet edebilirsiniz? "Güvenilir yabancı" kavramı nedir? Çocuk istismarına karşı çocukları nasıl bilinçlendirmeli? Ebeveyne düşen görevler neler? Hangi ülke, nasıl önlem alıyor? Hem aile içinde hem de ilk sosyal ilişkilerinde tehdit altında olan çocuklar için, geleceğimiz için yapmanız gerekenler bu kitapta.

Psikolojik Virüs
Psikolojik Virüs sizlere farkında olmadan enjekte edilen bir zehri anlatıyor. Kapitalizmin vitrini olan reklamcılık ile kalbi pazarlamanın en önemli argümanlarından birini örnekleriyle deşifre ediyor. Görülmeyenin ardında yatan ticari hesapları, duyulmayanın ardında yatan reyting kaygılarını, hissedilmeyen sinsi teknikleri gün yüzüne çıkarıyor. Bireyden topluma, gerçekliğin farklı şekillerde bilinçaltında nasıl inşa edildiğini, ikna mühendisliğinin çirkin yüzünü sizlere gösteriyor. Virüsü tanımak, bize nasıl etki ettiğini bilmek onunla mücadele etmenin birincil şartıdır. Bilir ve tanırsak başta çocuklarımızı, kendimizi ve içinde yaşadığımız toplumu nasıl koruyacağımızın cevabını daha net verebilir ve mücadele edebiliriz.

Merkür’ün Kadar Konuş Jüpiter’in Kadar İste
Sen ne istersen iste Merkür’ünün enerjisi gibi düşünür, Mars’ın gibi hareket etmeye meyilli olursun. Bir vakitten sonra tekrar tırtıl olamazsın. Kanatların çoktan çıktı. O kozayı ördün, içine girdin. Artık onu yırtıp uçmak zorundasın... İnsan kaderini tayin edebilir mi? Geçmişin karanlık sır perdelerini arayabilir ya da geleceği bilebilir mi? Daha da önemlisi ne yaşadığını yorumlayıp kendini daha iyiye doğru evriltebilir mi? Eğer olmakta olan her şeyde gökyüzü ve yıldızlarla bir eşzamanlılık varsa ve insan, burçlarla ruhlar arasındaki kadim anlaşmayı çözebilirse, neden olmasın! Merkür’ün Kadar Konuş Jüpiter’in Kadar İste, astrolojinin gizemli kapısını aralayan ve onun hayatımıza nasıl dokunduğunu anlatan bir roman. Bu kitapla birbirine sarmaşık misali dolanmış insanlar, yaralar, umutlar, k...

Tanıdığım İnsanlar Yaşadığım Olaylar
Dr. Müfid Ekdal deyince akla yıllardır Kadıköy gelir. Dr. Müfid Ekdal denince akla ana, baba ve çocukları şimdide torunları tedavi eden Kadıköy sevdalısı bir hekim gelir. Dr. Müfid Ekdal denince akla, araştırmacılığı sohbetiyle harmanlayan, çalışkanlığı bilgiyle bezeyen bir İstanbul beyefendisi gelir. Kendisini bir "Kadıköy aşığı" olarak tanımlar Ekdal. Sadece Kadıköy değil, tarihi de siyaseti de, edebiyatı da, müziği de çok iyi bilir. Celal Bayar’dan Cemal Kutay’a, Hanedan mensuplarından eski İttihatçılara dek çok geniş bir dost çevresi olmuştur. Kadıköy’le ilgili kitaplarıyla tanınan Ekdal’ın sohbeti bol köpüklü bir Türk kahvesi tadındadır. Edebiyatla başlayıp, tarihle sürdürüp, müzikle bir parantez açıp, felsefeyle noktalarsınız bu muhabbetleri. Coğrafi keşifler de bilim tarihi de mimar...

Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları
Dünyanın tüm kutsal kitaplarını da okusanız, tüm ideolojileri literatürünü de tarasanız her şeyi anlatan tek bir kelimeye ulaşıyorsunuz; "Eşitlik" Eşitlik yaşamayı onurlu kılan tek kelime. Adalet ise uğruna ölümü göze alacağınız bir kavram. İşte Hrant Dink cinayeti dosyasının bana öğrettiği şey bu iki kelime Eşitlik ve Adalet, herkes için hepimiz için. Dink cinayeti araştırması bu iki kavrama olan inancımızı yıkan yüz karamız. Yaşarken hakları korunmayan ve öldürüldükten sonra da cinayetinin üzeri yalanlarla örtülen Hrant Dink cinayeti aydınlanma yoluna girildikçe birileri çok huzursuz oluyorlar. İsimleri tek tek belirlendikçe tetikçi gazetecileri cinayeti aydınlatmaya çalışanların üzerine salıyorlar. Ama onların da yapacağı bir şey yok. Ve şimdi üçüncü baskısını yapan bu kitap cinayetin a...

Diktatörlerin Kadınları
Fransa’da bestseller listelerinde ilginç bir kitap var: "Diktatörlerin Kadınları" Kitap şu sorunun cevabını arıyor: "Yirminci yüzyılda, okumuş ve bağımsız bir kadın nasıl olur da diktatörün cazibesine kapılır?" -Ertuğrul Özkök- 20 Şubat 2011, Hürriyet Adları İnessa, Clara, Nadia, Magda, Felismina, Çiang Çing, Elena ve Catherine’ydi... Adları Lenin, Mussolini, Stalin, Hitler, Salazar, Mao, Çavuşesku, Bokassa’ydı. Onlar diktatörlerin kadınlarıydı! Kimi fahişeydi, kimi eğitimli bir burjuva... Kimi geçici heveslerin, kimi büyük sevdaların kadınlarıydı. Adları büyük adamlar, adları küçük o kadınlara bazen tecavüz etti, bazen baş tacı etti. Ama o diktatörler dönüp dolaşıp o kadınlara sığındılar. O kadınlar bazen eş, bazen dost, bazen akıl hocası, çoğu zaman sevgiliydiler; hem galip, hem mağlup, ...

Beden Biliyor
Gerçekler Tehlikelidir!..Bu kitap, toplumu değiştirmek, dönüştürmek ve kendi varoluşlarını gerçekleştirebilen bireylerden oluşan bir toplum yaratmak adına bir başkaldırıdır.Savaşlar, öfke, şiddet ve nefret, mutsuzluklar, iletişimsizlik, sevgisizlik, tatminsizlik, kısacası dünyanın bugün geldiği durum iki ayağının üzerinde gezen ve ’varmış gibi’ yaşayanların eseridir.Erkek egemen zihniyetin baskısı altında boyun eğmiş, korkuları tarafından yönetilen kadınlar ve erkekler...Kendilerine dayatılan kalıpları ve sınırları sorgulamayı akıllarına bile getirmeyen kadınlar ve erkekler...Bu kitap, önyargılarından ve korkularından sıyrılmış olarak, bedenleri ve beyinleriyle bütünleşmiş bilinçleri aracılığıyla var olup, birbirlerinin farklılığının farkındalığında iletişime girmek isteyen kadınların ve e...

Redhack
Redhack Manifestosu.."Bak beyim, sana iki çift lafım var. Koskoca adamsın. Paran var, pulun var, her şeyin var. Binlerce kişi çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak? Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak? Ama nasıl yakışmaz. Sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören. Anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor. Ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. Hıh. Sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi Saim Bey. Sen mi büyüksün? Hayır, ben büyüğüm, ben, Yaşar Usta. Sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç. Gözümde pul kadar bile değerin yok. Ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiçbir şey yapamayacaksın. Yıkamayacaksın, dağıta...

Kadınlar ve Türkler Hakkında Bildiğin Her Şey Yanlış
Türklerin, anadolu’ya ilk geldikleri dokuzuncu yüzyıldan beri başlarına gelen her olay komplodur.Türkler sadelikten hoşlanmazlar, hayatı zorlaştırmaya çalışırlar… ilk defa gidilen bir lokantada sipariş edilen yemek büyük olasılıkla adında “karışık” kelimesi geçen yemektir.Türkler pratiktir. iki dakikada savaşa ve aşka hazırdırlar. ölüm türklerin hayatında her yerdedir.Kadının erkekte aradığı cesaret, kuvvet ve kararlılıktır. kadını etkilemek isteyen erkeğin entelektüel görünmesi saçmadır. kadınlar üstün zeka ve dahilikten hiç etkilenmezler. sokak köpeğine benzeyen bir erkek, kadın için daha çekicidir. kadın içgüdüseldir ve seçiminde tamamen içgüdüsel davranır.Rüşdü paşa, hakikat diye bildiklerimizin aslında şaka olduğunu ispatlıyor…Alışılageldik düşünceyi altüst ediyor…Türkçede yazılmış en...

Sosyal İslam
Şunu unutmayın ki; yakınlık bağları (aile, yakın çevre, komşular, arkadaş çevresi, mahalle) çözüldükçe pusuda bekleyen bankaların eline düşeceksiniz. Her Cuma imam minberden şu ayeti okuyup öyle iniyor: "Allah adaleti, ihsanı ve yakın çevrenizi (zi’l-gurba) gözetmeyi/vermeyi emrediyor." (Nahl; 90) Fakat dinleyen kim, anlayan nerede? İnsanların artık kendi anne, baba, akraba, kardeş ve arkadaşına bile parasını veremeyip güven içinde bankalara götürüp yatırmasının, hangi çözülme, yalnızlaşma ve arkasından gelen korku (havf) ve kaygı (huzn)’dan beslendiği sanırım anlaşılıyor. Bu, toplumdaki yakınlık bağlarının (zi’l-gurba) yani "sosyal"in çöküşüdür. Burada ortaya konan İslam’ın "sosyal" içeriğinin ne anlama geldiğini tekrar düşünün. Düşünmekle kalmayın güncelleştirin. İşte bu kitap, yalnızlaş...

Salı’nın Sırrı
İstanbul’da sessiz bir 3 Mart gününde günlerce konuşulacak bir olay yaşanıyordu. 17 yaşındaki lise öğrencisi Münevver Karabulut, erkek arkadaşı Cem G. tarafından bıçaklanarak öldürülmüş, kafası testereyle kesilerek gitar kutusuna, vucudu ise bavula konulup çöp konteynırına atılmıştı. Son dönemin en çok konuşulan olaylardan biri olan "Münevver Karabulut" cinayetindeki bir çok iddia bu kitapta gün ışığına çıkıyor. Saklandığı yeri tespit edilemeyen Cem G. 197 gün sonra avukatı tarafından polise teslim edildiği noktada bulunan şüpheli 2 kişi kimdi ve ne anlama geliyordu? Cem G. ile Münevver arasındaki cinayetin sır perdesi neydi? Münevver, günler önce öldürüleceği "Salı" gününü nasıl hissetmişti. Vahşetin şifrelerine kadar uzanan ikili arasındaki diyaloglarda müthiş ayrıntılar gizli. Cinayetin...

Uykunun Sihirli Gücü ve Tehlikeli Ninni Elektrosmog
Uyku hijyeni ve uykusuzlar için doğal terapi yöntemleriElektromanyetik alanlardan korunma yollarıProf. Dr. Hüseyin Nazlıkul “uyku” ve “elektrosmog” hakkında bize çok önemli uyarılarda bulunuyor. “Uyku sorunu yaşayan mutsuz çoğunluk koyunları saymanın, ılık süt içmenin veya yatakta doğru pozisyonu bulmanın işe yaramadığını bilir” diyen Nazlıkul, bir yandan uykusuzların hangi tehlikelere açık olduğunu anlatıyor, bir yandan da uyku bozukluğunu alt etmenin doğal reçetelerini veriyor.“Uykusuzluk”, stres ve depresyonun kol kola dolaştığı bu teknoloji çağında ne yazık ki tek tehlike değil. Prof. Dr. Nazlıkul, cep telefonları, yüksek gerilim hatları ve baz istasyonları tarafından yayılan gözle görünmeyen elektromanyetik “sis” yani elektrosmog tarafından nasıl kuşatıldığımıza da dikkat çekiyor.Aslı...