
İnsanı, Dünyayı ve Terörizmi Anlamak
Belki sizlerle aynı taraftaydı kurbanlarınız...İçten içe sizi seviyor, haklı buluyor, belki de destekliyorlardı...Artık kim bilebilir ki...Bunu onlara hiç soramayacak, öğrenemeyecek ve paylaşamayacak olmanız ne kadar yazık ve ne kadar acı...Her yok edişinizde kendinizden bir parçayı da yok etmek ve bunun farkında bile olmamak...Güçsüzlüğünüzü gizleyebilme adına güç kullanmak...Aklın gücünü şiddetin gücüne kurban etmenin ilkelliğini üstünlük ve erdem sanmanın tarifsiz budalalığı içinde, yok edişe ve yok oluşa doğru Amok koşusuna kalkmak...Ve o yok oluşun yeniden doğuşa uzanacağı yanılgısını, kan kırmızı ama çürümüş yapraklarla örülmüş bir zafer tacı gibi başınızda taşımak... Özgür iradenizle seçtiğinizi sandığınız yolun aslında sizi bu seçime zorlayanların kurgusu olduğunu, yazdığınızı sand...

Yolun Başındayken
Tutkular... Hayaller... Seçimler... Yolun başındayken ihtiyacın olan ne? İyi bir plan mı? Parlak bir hedef mi? Güçlü bir tutku mu? Yoksa sadece hayal kurmak mı? Peki ya tutkun ve mantığın ayrı şeyler söylüyorsa... İkisini de susturup başkalarına mı kulak vermelisin? Yoksa kim ne derse desin yolunu kendin mi seçmelisin? Alanında öne çıkan isimler gençlik yıllarını anlattı. Sertab Erener, Yavuz Turgul, Yiğit Özgür, Emrah Yücel, Muazzez İlmiye Çığ, Burhan Doğançay, İbrahim Betil, Engin Günaydın, Ayfer Tunç, Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Binnur Kaya, Prof. Dr. Münci Kalayoğlu, Serdar Erener, Emre Arolat ve Neşet Arolat, Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı Kimi bavuluna tutkusunu koyup çıkmış yola. Kimi seçtiği yol için birçok şeyden vazgeçmiş. Kimi iyi bir planlamacı, kimi hayalperest... Kimi hayaline...

Türkiye’de Yahudi Hıristiyan Savaşları
1821’de Mora ayaklanması patlak verince, Fener Patriği Grigoryos Patrikhanenin orta kapısına asılarak idam edildi. Arkası geldi. Patrikten sonra Mora ayaklanması ile ilgileri oldukları gerekçesiyle varsıl on beş Rum daha idam edildi. İstanbul’un her köşesinde önde gelen din adamları için sehpalar kuruldu. Arkasından halktan kişiler de gözlerini kestirdiklerini idam etmeye başladı. İstanbul bir mezbahaya dönmüştü... Beş yıl sonra Osmanlı yönetimi Yeniçeri Ocağını dağıtmaya karar verdi. 1826’da, Osmanlı’yı yüzyıllarca zaferden zafere taşıyan Yeniçeri sistemi çok sert bir biçimde kaldırıldı. Bu "Hayırlı Olay"dı ve Yeniçeri kıyımıyla gerçekleşmişti. Arkasından birçok Yahudi’nin de kellesi alındı. 1826 Hayırlı Olayı Osmanlı Yahudileri için gerileme döneminin başlangıcı sayıldı. Saray’daki Yahud...

Tarladan Şanghay’a
Herkes gibi fakirdi. Hafta sonu inşaatlarda harçlığını çıkaran öğrenciler arasındaydı. Türkiye’nin en iyi üniversitesine gitti. Boğaziçi’ne... O orada öğrenciyken ben de gazetede çalışmaya başlamıştım. Arkadaşlığımız İstanbul’da dostluğa dönüştü. Ve bugünlere geldik.-Mustafa Ünal-Kenardan merkeze seyahat yorar, yıpratır, hayatın tadını kaçırır. En azından ekşitir. Ali Rıza dostumda böyle olmamış. Evet, elinizdeki kitap bir isyan öyküsüdür ama topluma değil kadere... O yüzden çatışmacı değil ve fakat imanlı... Ağlatan değil, "Ben de yapabilirim!" umudunu aşılayan bir isyandır. Ezcümle bu kitap Ali Rıza Koç’a benzer... Ama içinde hepimizden bir parça vardır.-Enis Berberoğlu-Ali Rıza, içindeki girişkenlik ruhunu Boğaziçi Üniversitesi’nin atmosferinde çok başarılı bir girişimcilik ruhuna çevir...

Şeytan Evliyaları
Bu kitabı okurken, din adına bildiğiniz her şeyi unutun. Kuran’daki Gerçek İslam ışığında; dinin bütün gerçekleri, tüm çıplaklığı ile sunuldu. Bugüne kadar sizden gizlenen, anlatılmayan, saklanan gerçekleri bu kitapta okuyacaksınız. Ve büyük oyunun farkına bir kez daha varacaksınız... Mücahitlikten Müteahitliğe transfer olan Şeytan Evliyalarına güçlü bir meydan okuma... İşte Kitaptan Bazı Notlar; - Adem ilk insan değildir! - Kuran’a göre Şeytan/Halk Düşmanı kimdir ? - Dinsel Uydurmalar ve Hurafeler - Hz.Yusuf Rüya görmemiş ve tabir etmemiştir. - Halife Osman’ın Cenaze namazı kılınmamıştır ? - Peygamber kimseyi cennetle müjdelememiştir. - Peygamber’in Veda Haccı "uydurmadır." - Kuran’daki Gerçek Namaz. - Adem ilk insan değildir! - Cennet bir yeryüzü idealidir. - Bedir Savaşında ki "müşrikle...

Sosyal İslam
Şunu unutmayın ki; yakınlık bağları (aile, yakın çevre, komşular, arkadaş çevresi, mahalle) çözüldükçe pusuda bekleyen bankaların eline düşeceksiniz. Her Cuma imam minberden şu ayeti okuyup öyle iniyor: "Allah adaleti, ihsanı ve yakın çevrenizi (zi’l-gurba) gözetmeyi/vermeyi emrediyor." (Nahl; 90) Fakat dinleyen kim, anlayan nerede? İnsanların artık kendi anne, baba, akraba, kardeş ve arkadaşına bile parasını veremeyip güven içinde bankalara götürüp yatırmasının, hangi çözülme, yalnızlaşma ve arkasından gelen korku (havf) ve kaygı (huzn)’dan beslendiği sanırım anlaşılıyor. Bu, toplumdaki yakınlık bağlarının (zi’l-gurba) yani "sosyal"in çöküşüdür. Burada ortaya konan İslam’ın "sosyal" içeriğinin ne anlama geldiğini tekrar düşünün. Düşünmekle kalmayın güncelleştirin. İşte bu kitap, yalnızlaş...

Ve Zarafet
Giyimimiz, hayata, olaylara karşı duruşumuz, ses tonumuz, hitabet şeklimiz, beden dilimiz, seçtiğimiz kelimeler, masa adabı, yemek yeme şeklimiz, hatta hangi yemeği sipariş ettiğimiz, kurumsal duruşumuz, kartvizitimizi nasıl sunduğumuz, zamanı nasıl yönettiğimiz, ast-üst ilişkisi, makam odası yönetimi, hediye seçimi ve takdimi, kısacası toplumsal ilişkilerde kullandığımız iletişim kaynaklarındaki incelikler, profesyonel başarı söz konusu olduğunda eğitimin ve deneyimin de önüne geçen önemli bir etkendir. Aynı şekilde ikili ilişkilerimizde de bu kuralların gücüne sahip olmak bizi daha başarılı bir iletişimci yapar ve birlikte yaşamanın, ilişki sürdürmenin, iletişimi anlamanın ve yorumlamanın erdemini bilen herkese istediği kapıyı açabileceği sihirli bir anahtar görevi görür.Çağımızda bilgiy...

Yargı Cemaat ve Bir Darbe Kurgusunun İç Yüzü
Balyoz davasının sahte dijital belgeler üzerine kurgulanmış olduğu artık yaygınca biliniyor. Davadaki envai çeşit hukuksuzluk, Birleşmiş Milletler’in Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu tarafından da tasdik edilmiş durumda. AKP yetkilileri dahi davadan bir "kumpas" olarak bahsetmeye başladılar. Ama bu davanın sanıkları dört sene boyunca medyada suçlu ilan edildiler, yargılandılar, hüküm giydiler, cezaları Yargıtay’da onandı. Ülkenin seçkin aydınları davayı, askeri vesayetten kurtulma ve demokrasi hamlesi olarak alkışladılar. Bu ve Ergenekon gibi benzer davalar vasıtasıyla Türkiye’de yeni bir siyasi rejim inşa edildi. Türkiye, algılar ile gerçeklerin bu kadar ayrıştığı bir dönemi yakın tarihinde belki başka hiçbir zaman yaşamadı. Bu histeri-fantazm karışımı süreci iyi anlamak, ancak davanın de...

Ölüm Deltası
Kızılırmak Deltası'nda da iki hafta içinde üç kişi esrarengiz bir şekilde ölür. Cinayet masası baş komiseri Çetin Akın, bu kaza sonucu ölümlere şüpheyle yaklaşır. Ve ölümlerin nedenlerini araştırmaya başlar. Ölümlerden, gazeteci arkadaşı Ahmet Kerim'i de haberdar ederek, ondan yardım ister. O sırada dünyanın başına gelecekler ve küresel ısınma konularında gazetesine seri yazılar hazırlamakla meşgul olan Ahmet Kerim, baş komisere yardımcı olmak için Samsun'a gider... Bu ölümler bir kaza mı, yoksa bir cinayet midir? Soruşturma derinleştikçe deltada başka kuşkulu ölümler de meydana gelir. Gazeteci ve baş komiser, çeşitli engellemelere rağmen, tüm zorlukları göğüsleyerek, yılmadan, kuşların ve kuş bilimcilerin dünyasına girerler; esrarengiz ölümlerin ve deltanın gizemini çözmeye çalışırlar... ...

Hayatın Ne Kadarı Rastlantı? Peki Ya ’aşk’ın...
"Yaşam planınız sizin elinizde değilse, varlığınızı rastlantıya bırakmışsınız demektir."-Nietzsche-"...büyü ne kadar gerçekse, gerçek de o kadar büyü... herşey insanın kendi elinde, hayallerinde, tasarladığı kendi yaşam biçiminde ve bunun evrenle olan uyumunda..."Karşılaşmaları bir şans mıydı acaba? Yoksa rastlantı mı?Ya iç dünyalarındaki eksiklikleri birbirlerinde tamamlayabilirler miydi?Yaşam onları nasıl bir akışın içine çekivermişti? Ömer’in aklından geçen onca soyut fikir, sonunda bir karara dönüşmüş müydü?Birbirlerini bütünleyebilirler miydi?Belki."Yeterki ikimiz, biz olmaktan vazgeçmeyelim.." demiş miydi?Hayatın ne kadarı rastlantıydı? Peki ya aşkın?

Astroloji ve Burçlar 2012
İçi ve ruhu doğru olanlar 2012'den asla korkmayın!Yaşam enerjiniz yükselecek ve dilekleriniz anında gerçekleşecek!2012 değişim yılıdır. Ruhsal aydınlanmayla birlikte farkındalığımızın da artacak bir dönemin müjdecisidir.Bakın 2012'de bizleri neler bekliyor? Plüton ile Uranüs'ün yani iki devrimci gezegenin bu yıl alacakları dik açı, kitleler üzerinde büyük değişimler yaratacak ve halk hareketlerine neden olacak. Savaşlar, krizler artacak ancak kalıcı çözümleri de beraberinde getirecek.Jüpiter'in Boğa dönencesine girişi ile dünyada çok parlak yeni fikirler türeyecek, tıp dünyasında inanılmaz gelişmeler olacak ve tüm hastalıkların çaresi birer birer bulunacak.Uzun süredir hissettiğimiz ancak bir türlü anlam veremediğimiz ve aslında beden hafızamızın bildiği her şeyi, üst benliğimiz de hatırla...

Dinlen
Hayata ara verin ve Dinlen’i okuyun: Daha akıllıca kararlar verecek, daha iyi ilişkilere sahip olacak ve hem daha mutlu hem de daha yaratıcı olacaksınız... İşkoliklik çağımızın en büyük sorunlarından biri haline geldi. Dinlenmek aslında çalışmaktan çok daha önemliyken, asla hak ettiği değeri ona vermiyoruz. Hatta çalışan birinin yanında dinlenmek sanki işten kaytarıyormuş, boşa zaman geçiriyormuş hissini veriyor hepimize. Silikon Vadisi fütüristleri Alex Soojung-Kim Pang, çalışma, dinlenme, uyku ve tatil arasındaki çok önemli ilişkiyi hatırlatıyor bu çalışmalarıyla. Titiz, bilimsel, analitik araştırmalarıyla Darwin’den Stephen King’e yazarların, ressamların, düşünürlerin ve devlet adamlarının dinlenerek yaratıcılıklarını ve performanslarını nasıl artırdıklarını yalın bir dille anlatan Dinl...

Barış Akarsu'lu Yıllar
“Sırlarım acıdan ağlar örer, kendi kayboluşlarım sende dursun isterim/ Ağladım senin için ilk defa, elimde parçalanmış bir hayat var aslında şarkısını söyledi. Lösemili çocukların gözlerinin içi gülüyor, doktor ve hemşireler ağlıyordu.”“Müthiş huzur dolu bir ortam hissettik. Yukarı Meryem Ana’ya vardığımızda, sanki melekler ordusu gibi ahenkli güler yüzlerle karşıladılar, herkes sıcacıktı.”“Bob Geldof gibi, U2’nun Bono’su gibi, Sting gibi duyarlı, dünya için ve içindekiler için kaygı ve sorumluluk duyan bir adamdı. Türkiye’de böyle içteni çıkmadı, bu yönünü herkes bilmeli.”“Az yatmamıştı balık kokulu ağların üstünde sabaha kadar.”“Abi mantarların ucunu eğer karıncalar kemirmişse o mantardan zarar gelmez, zehirsizdir. Ama eğer yenmemişse oturup düşünecen, kırmızımsılardan uzak duracan...”“B...

Aşkın Kanununu Yazsam Yeniden
Sevginin değil, ilginin fazlasının öldürücü olduğunu,Kendine güven duygusunun sizi ne denli cazip kıldığını,Sadeliğin her zaman daha dikkat çekici ve cazip olduğunu,Ten uyumu olmayan çiftlerin %80’inin mutsuz olduğunu ve ayrılmak istediğini,Telefon numarasını alıp veren ve ilk aramayı kimin yapması gerektiğini,Hesap ödemenin inceliklerini,Kayınvalideyle yaşamanın her yiğidin harcı olmadığını,Evlilikte yaş farkının korkunç fedakârlık istediğini,Birçok erkeğin tutumlu kadınları ideal eş olarak gördüğünü,Sevgililer arasındaki en hararetli tartışmaların "eski sevgili" gerçeğinin ortaya çıkmasıyla başladığını,Aldatılmak şüphesinin insana hayatı nasıl zehir ettiğini,Aşkımızın cep telefonunu gizlice karıştırmanın o aşkın köküne nasıl da kibrit suyu döktüğünü,Erkeklerin %67’sinin dizi müdavimi kad...

Akıbet
Çocukluğumdan beri şunu yapsam, bunu da yapsam; şöyle olsam, böyle de olsam derken, güç de olsa ideallerimin bir kısmına eriştikten sonra meşguliyet uykusuna dalmış gidiyordum. Bir gün, bir trafik kazası beni ölümle karşı karşıya getirerek bu uykudan uyanmama sebep oldu. Bu uyanışla birlikte aklıma şu sorular geldi: Ölüp, yok olmaksa sonumuz, neden yaratıldık? Niçin yaşıyoruz? Yaşamanın ne anlamı var? Akıbetimiz ne olacak? Bu soruların cevabını ararken, Yüce Yaratıcı’mızın bizi bilinmek için yarattığını, O’nun buyruğuna uyduğumuz takdirde "Akıbet"imizin güzel olacağını öğrendim. Esma, Kuran ve Hadislerden olmak üzere üç kaynaktan hazırlanmış bu kitabım, siz değerli okuyucularıma, gerçeği yaşamanın nasıl mümkün olabileceğini anlatmaktadır.

Abdullah Dayı
O, Türkiye’nin gerçek "Tatar Ramazan"ıydı... ‘Baba’ değil ‘Dayı’ydı... Kendini katil olarak değil, Allah’ın kılıcı olarak görür, cinayetlerini öyle işlerdi... O, Antep Canavarı Abdullah Dayı’ydı... İlk cinayetini 12 yaşındayken işledi. Dayısını öldüren iki kiralık katili baltayla parçaladı. İkisi baltayla, sekizi bıçak ve falçatayla, geri kalanları ise ateşli silahlarla olmak üzere 43 cinayet işledi. 250’nin üzerinde insanı yaraladı. Cezaevlerinde üç kez büyük koğuş baskını düzenledi. En büyük koğuş baskınında 59 yaralı, 1 ölü çıktı, kendisi sıyrık bile almadı. 4 kez idam yedi, 740 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Türkiye’nin 38 ayrı cezaevinde, 48 yıl net hapis yattı. Cezaevlerinde hem çok hasımı oldu, hem de büyük saygı gördü. Ona "Antep Canavarı" da diyen oldu, "Abdullah Dayı" diyen de.....

1243 Kayseri
Moğollardan kaçarak Tanrı Dağları’nın eteklerinden yola çıkan Kam Böybörü, gün batısına gitmek isterken Selçuklunun eski başkenti Kayseri’de yolun sonuna gelir. Ahi Evren’in evlatlığı, güzeller güzeli Tomris, onun için son durak, kaçışın son noktasıdır. Kendisi Göktanrı inancındadır, Tomris Müslüman. Kendisi saygı gören bir Kam, Tomris Ahilerle Bacıların gözdesi. Üstelik kadın ile erkek eşit, yan yanadır. Mafyanın elinden kaçarak İstanbul’dan yola çıkan yatırım danışmanı Diyar, kaybolmak isterken kendini Kayseri’de bulur. Dershane hocası sevgilisi Güler de peşinde. Kayseri’de iki öykü, iki aşk, iki ayrı Yüzyıl... 13. Yüzyıldan 21. Yüzyıla gelindiğinde Argiyos Erciyes’e dönüşmüş, surlar içindeki Kayseri büyük metropol haline gelmiştir. Aşk da ilişkiler de değişmiş ama bir soru baki kalmıştı...

Otobüsten İndim Bmw’ye Bindim
Öğretmen bir annenin ve emekli asker bir babanın çocuğu olarak şunları rüyamda görsem inanmazdım:Cebimde beş para yokken kurduğum şirket, Türkiye’nin en önemli 100 franchising markasından biri olacak, girişimciliğin beşiği olan Amerika Birleşik Devletleri’nin Başkanı beni girişimciliği konuşmak üzere Beyaz Saray’a davet edecek, dünyanın 16. Büyük ekonomisinin en başındaki insan olan Başbakanımız, Obama’ya yazdığı özel mektubu benimle gönderecek, CNN International, Washington’da Obama’nın zirvesini canlı yayında benimle değerlendirecek, dünyanın en önemli girişimcilik şov programında 22 ülkenin 110 Dragon’undan biri de ben olacağım...Torpilim yoktu, param yoktu, çevrem yoktu. Ama bunların hepsi oldu.Şuna gönülden inanıyorum: Güzel ülkemiz herkesin rüyalarını gerçeğe dönüştürebileceği bir ül...