
Mevlana’dan İnciler
"Bana aşkı soruyorlar. Aşkı öğrenmek mi istiyorsun? Ben ol da bil. Âşıklar meclisine müptela ol. O seslere kulağını tıkama. Beden kulağını sağır et. Gönül kulağını sağır etme. ‘Ebet Hak’ kelamını beden kulağıyla dinleyenler çölde serap görüp aldanırlar. Gönül kulağıyla işitenler ah çekip ağlaştılar. Âşık ol, agâh ol, arif ol, hikmet iç. Âşık ile şair aynı değildir. Ozan halktan aldığını halka verir. Âşık ise Hakk’tan aldığını halka verir Ruhun acılarına iğne vur, kurtul, hevalarından hür ol."

Mevlana Güldestesi
“Ben Aşk ateşi isterim, kalbinde ateşi uyandırmaya çalış. Ruhunda Aşk ateşini parıldat, fikir ve sözlerini onunla yak.Aşığın kıblesi, Hak’tır. Felsefi aklın kıblesi, hayal. Dünya düşkünlerinin kıblesi, para; şekle tapanların, taş yontulardır. Gönül sahiplerinin kıblesi iyilik ve lütuf, görünüşe tapanlarınki dilberlerin yüzüdür.Halk içinde ayna gibiyim, herkes bakar, güzel çirkin ne görürse kendini görür.Kendi evine geldin ey Aşk! Gir içeriye, hoş geldin, sefalar getirdin; gönlün kapısından gir de canın tapısına dek yürü!“

Mesnevi’den Hikmetler
"Bildiğin, öğrendiğin ezberse ve hayatın da canlı değilse sen de canlı kalamazsın. Hayatını değiştirerek, hikmet dolu bilgileri öğren, gerisi beynini yoran tozdur. Aynada bir şekil görürsün hani, senin şeklindir o, aynanın değil. İyi düşünmek için güzel görmek gerek. Güzel görmenin yolu gönül aynasını bulandırmamaktır. Her şey değerince tartılır. Kuşu yemi ile tartmıyorsan insanı da kılığı kıyafeti ile tartma! İnsan gönüldür. Onu güzel davranışlar ve yaptığı iyiliklerle gör. Akıllı birinden gelen cefa, bilgisizlerin vefasından iyidir..." Öyleyse oku!

Meleklerin Gücü
Işığın, sevginin gücüyle hayatınızı değiştirin Meleklerle Geçmişinizi Şifalandırın... "Neden bunları tekrar tekrar yaşıyorum?" diyorsanız cevabı geçmişte. Meleklerin gücüyle artık hiçbir şey, kaderiniz değil! "Eskiden bir tane bile iş bulamazken, şimdi yayından yayına koşuyorum. Yayın hayatına bomba gibi girdim." "Neden hep, beni çekemeyen insanlar etrafımda? Yüzler değişiyor, ama bana verdikleri his aynı.’ derdim. Artık o insanlar yaşamımda yoklar." "Boşanıyorduk neredeyse! İlişkimize meleklerin şifası değdi, şimdi ikinci baharımızdayız!" "Panik atak yüzünden evden çıkamayan ben, ilk CD’mi çıkardım! Artık şarkılarım radyolarda, televizyonlarda, her yerde! Sayenizde meleklerim." Meleklerle Işığa Ulaşmak Bazen hislerimiz bize ait değil. Artık bu enerjinin, ışığa gitmesi gerek... Ölüm yoktur...

Melek Yapıcı
Geçmişi tarafından rehin alınan Doktor Victor Hoppe, yirmi yıl uzak kaldığı köyüne geri döner. Dar görüşlü köylüler, onun dönüşüne şüpheyle bakarlar. Köylüler, Doktor’un yanında getirdiği üçüzleri gördüklerinde, çocukları özürlü zannederler, Üçüzlerin, altı aylıkken üç dil konuşabilmeleri ise köylülerin, Doktor Hoppe’ya karşı şüphelerini daha da arttırır, Ancak her şey bununla bitmez. Kendisine ölümsüzlük kazandıracak bir karar alan Doktor Hoppe’da çözülemeyen bir gizem vardır.Bu kitap, din ve bilim, gerçek ve hayal, güç ve güçsüzlük, anlam ve anlamsızlık hakkında bir hikâye, Herkesin gerçeği arayacağı ama sonunda kendi gerçeğini bulup inanacağı bir roman...Unutmayın:“Bazen imkânsız görünen şey, sadece zordur,“

Mavi Ev
Kapılar vardır kapanan... içten dışa, dıştan içe... içimizden dışımızdakilere kapattıklarımız ve dışımızdakilerin içe doğru yani bize kapattıkları. Ve bazen bir kapı aralığında unutuluyor adına aşk denebilecek bütün bakışmalar.

Lokumcu Adnan Madonna ve The Times
‘Pratik hayatta başarının sırrı iletişim tekniklerinde saklı. Okullarını birincilikle bitirmiş pek çok insan tanıyorum, gerçek hayatta başarısız oluyorlar. Temel sorunları ise aldıkları pratikten uzak eğitim ve çevreleriyle doğru iletişim kuramamaları. Bir Dragon olarak benim bile çok işime yarayan Ercan Halıcı’nın bu kitabı hem pratik hayatta iletişim sektöründe top koşturanların, hem de üniversite öğrencilerinin vazgeçilmez kitabı olacak. Her eve bu kitaptan en az bir tane gerektiğini düşünüyorum.’’ -Baybars Altuntaş- "Bizim büyümemizdeki en önemli unsurlardan biri de medya ve tanıtıma verdiğimiz önem. Sesinizi, dolayısıyla kalitenizi duyurabildiğiniz ölçüde dünyada ulaşamayacağınız nokta yoktur. Biz ilk markamız İstikbal ile bunu yaşadık. Bu nedenle Ercan Halıcı kardeşimin girişimcilik ...

Limoni Ölüm
Bir cinayet...Bir cinayet daha...Acılı iki aile...Başarılı bir haberci...Özgür Kardeşler Cemaati hocası bir kadın...Sevimli ve karısına âşık bir adam...Medya sektöründe kariyer basamaklarını hırsla çıkarken dibe vuran genç bir kadın...Kim, neden işliyor bu cinayetleri?İlk romanı ‘Çok Şekerli Ölüm’le büyük beğeni toplayan Ayşe Erbulak, serinin ikinci kitabı ‘Limonî Ölüm’le bir kez daha polisiye seven okurlarıyla buluşuyor.‘Limonî Ölüm’ün sayfalarında yol alırken; bir yandan zekice işlenmiş cinayetleri çözmek için serinin ilginç ve renkli hafiyeleri Zeynep ve Meral’i merakla takip edecek, bir yandan çoğumuzun yabancısı olduğu dini cemaatler ve misyonerler dünyasının kapısını aralayacak, bir yandan da aşk ve ihanet üstüne aklınıza takılan sorulara cevap arayacaksınız.Su gibi akan anlatımı, he...

Külahıma Anlat
Karşınızdakileri anlattıklayla değil anlatmadıklarıyla nasıl dinlersiniz? Beden Dili adı altında onlarca kitap yazıldı. Bu kitabın farkı, sahanın içinden ve birinci elden bilgiler vermesi. Uzun yıllar ‘İlçe Jandarma Komutanı’ olarak görev yapan iletişim uzmanı Emrah Akçay, sözsüz iletişim konusunda edindiği tecrübeleri okurlarıyla paylaştı. ‘Külâhıma Anlat’ beden dili kavramıyla birlikte, tüm sözsüz iletişim alanlarını evrimsel temelleriyle ve bilimsel referanslarıyla birlikte gözler önüne seriyor. Belli kalıplaşmış hareketler ezberletmek yerine, herkese uyarlanabilecek davranış biçimlerini aktararak ikinci bir dil öğretiyor. Yaşanmış cinayet davalarından yararlanarak, sözsüz davranışlarda yalan tespiti konusuna ışık tutuyor. Bu kitap sayesinde insanları anlattıklarından çok anlatmadıkları...

Körler Düşerken
Bir gün bir şehirden kalkarsın, bir başka şehre doğru yola koyulursun. Terk ettiğin şehri tanımamışsındır daha, sokaklarında adamakıllı yürümemişsindir. Geride bıraktığın şehir, nüfus kağıdındaki bir kayıt bilgisinden ibaretse, o şehri terk etmiş bile sayılmazsın.Sonra neden geldiğini bilmediğin bir başka şehir kucaklar seni, sarar, sarmalar. Bütün sokaklarında yürürsün, bütün duraklarında beklersin, bütün martılarıyla selamlaşırsın... Fakat bu kez de o şehir terk eder seni, fark edersin ki nüfus kağıdında kaydı bile yoktur bu terk edişin."Yanıyorum ateşimi körükle, boğuluyorum beni derin denizlere at" diyor göçürtülmüş bir Ege türküsü. Kaybedilmiş şehirlerin hüznüdür bu; yanarken, harlı yanmak istersin; sığ sularda boğulurken derin denizlerde kaybolmak istersin. Bilirsin ki, derinlerde bi...

Konstantiniye’nin Gülü
Fatih Sultan Mehmet, Leonardo Da Vinci, Kristof Kolomb İstanbul’un henüz Konstantiniye olduğu dönemde, kıtaların keşişliği bu şehirde bazı olaylar yaşandı. Bağnazlık ve kendinden olmayana düşmanlığın hüküm sürdüğü Avrupa karanlığın pençesindeyken, Fatih Sultan Mehmet’in açtığı ufuk, dünyanın yeni süper gücünü hazırlıyordu. İşte tam bu dönemde, dünyanın geleceğine ışık verecek bir grup insanın yolu da Konstantiniye’de kesişti: Grand Turco Fatih Sultan Mehmet, Leonardo Da Vinci, Gentile Bellini, Kristof Kolomb bunlar arasındaydı. Bir de dile getirmeye bile ürktüğü bir sırrı taşıyan Vedat. Harem gerçeği, Saray içi rekabet, Museviler’in Osmanlı’ya gelişi, Cem Sultan vakası ve nihayetinde tarihe geçen ‘Büyük İstanbul Depremi’... Bir de aşk... Hepsi bu kitapta... Öyle sürükleyici ki, okumaya baş...

Kızlar Aşık Olmaz
Kızlar Aşık Olmaz, aşkın varlığından izler ararken kaybolmuş üç duygu gezgini gencin paranoyalarını anlatıyor. Şüphe dalgalarıyla boğuşan bu gençler, hayatta kalmak için çevrelerindeki mutlu ilişkileri bozmak üzere planlar yapıyorlar. Kadınlara karşı güvensizlikleri ise gün ve gün büyüyor, internet üzerinde bir fenomen haline gelen "kadınlarda orospuluk switchi doğuştan on geliyor" gibi yargılarla zaman zaman aşkı aramaktan vazgeçiyorlar. Peki bu gençler sevdikleri kadınlarla birlikte olma cesaretini gösterebilecekler mi? Edebiyatımızın serseri yazarı Cem Şancı’nın bir çok eleştirmen tarafından kullandığı argo dil nedeniyle oldukça eleştiri aldığı, internet sitelerinde de çokça tartışıldığı bu romanı okurken hiç durmayan heyecanlı temposuyla eğlenecek hatta belki de roman kahramanlarının h...

Kırmızı Günler
Bozkurt Nuhoğlu, 68’in ruhun en iyi yansıtan öğrenci liderlerinin başında geliyor...27 Mayıs darbesinin altyapısını hazırlayan 28-29 Nisan Olaylarının içinde yer alan genç bir eylemci...Deniz Gezmiş gibi “heyecanlı ve fevri“ bir kitle önderini bile kontrol etmeyi başarabilen bir ağabey...Deniz Gezmiş’i gerilla savaşından vazgeçirebilmek için Odtü ormanlarında 10 saat dil döken bir demokrat...1970’li yıllarda yüzlerce devrimci mahkumu savunan bir avukat...Ve halen devam eden bir mücadele ruhu...Kırmızı Günler’i, bu kez Bozkurt Nuhoğlu’ndan dinleyin...

Keşke
-Evli olmadığını söyle." Bu kadar hızlı! Beğendiğini bile anlayamamışken neredeyse teklifle gelmesi, oyunsuz, dürüst, net olması... İyice karışmıştım! İçimden bağıra bağıra ağlamak geldi; ‘‘Evliyim, mutsuzum, kocam beni aldatıyor, üzüyor, benimle sevişmiyor, birde sana aşık oldum, onu seninle aldatmak, ondan boşanmak, seninle evlenmek istiyorum’’ demek istedim, yapamazdım ki! "-Evliyim." dedim. Kısa ve açıklamasız, sıradan, içimden gelmeden, istemeyerek. Hangi kadın evlendiği, üstelik çocuk sahibi olduğu adamdan kolay boşanır ki? Üç aşağı beş yukarı, hepimiz aynı değerlerle büyümedik mi? Ya evliyken aşk? Aman! Sakın! Tövbe! Hayatta olmaz derken, ya sizi de buluverirse aşk? O zaman ne yapacaksınız? Beni buldu! Ve ben maalesef "Keşke" dedim. Siz sakın demeyin...

Kaybedilmiş Zamanlar Ülkesinden
Bugüne kadar devletin ve siyasetin hep zirvelerinde oldum. Geriye dönüp baktığımda, yapabildiklerimle yapmak istediklerim arasında inanılmaz bir fark olduğunu görüyorum. Örneğin; kendimi adadığım Sağlık Reformları’nı ilk defa 1995’de parlâmentoya göndermiştik.Yıl 2006... Tamamı halâ yasalaşmadı.Bu sadece sağlıkta değil, tüm hizmet alanlarında böyle oldu ne yazık ki.Bu ülkenin insanları, ödedikleri maddi manevi fedakârlıklarının karşılığını hiçbir zaman alamadılar. Hak aramak yerine, "çare" diye kadercilik ve fırsatçılık girdabına kapıldılar onlar da.Sonuç: Günde bir dolarla geçinmeye çalışan milyonlarca fakir insan.Ben yazılarımı size işte buradan, "Kaybedilmiş Zamanlar Ülkesinden" yazdım.Daha çok zaman kaybetmeyelim diye...

Kadro Hareketi
Elinizdeki kitap, siyasal düşünce tarihimizde özgün bir yeri olan Kadroculuk hakkında yapılan ilk ve en kapsamlı çalışma olması bakımından büyük önem taşımaktadır. Önceki baskıları (1988 ve 2008) hayli ilgi çeken ve tartışmalara yol açan bu kitap, çok sayıda çalışmanın da kaynakçasında yer alan bir referans eser niteliğindedir.Kadro dergilerinde geliştirilen görüşler, kalkınmacı bir "üçüncü yol" arayışının ideolojisidir. Marksizmin yoğunlaşmış bir milliyetçi yorumu diye de değerlendirilebilecek Kadroculuk, 1960`lı yılların dünyasında yaygınlık kazanan "üçüncü dünya sosyalizmi" gibi akımların da öncüsü olmuştur. Şevket Süreyya Aydemir ve arkadaşları, ulusal kurtuluşçuluğun ideolojisini yapmak ve Türk Devrimi`ne kuramsal bir temel (inkılâbın ideolojisi) hazırlamak istemişlerdir.Kadro Hareket...

İttihat Terakki’nin Yeminsiz Kadınları
Hiç kimse olaya kadınlar gözüyle bakmadı şimdiye kadar. Memleket mücadelesinde bir de kadınlar vardı... Her büyük kahramanlığın arkasında kadınlar yok mudur zaten?‘İttihat Terakki’ciler için sadece "Yeminliler" diyemeyiz. İttihat andı içip Kuran ve silaha el basan öncüler içinde yemine sadık kalmayanlar olduğu gibi, bu birliğin dışında, bu örgüte destek veren o kadar çok İttihat Terakki mensubu kadın var ki!Kimin İttihatçı, kimin karşıt olduğu konusu ayrı bir nitelik taşıyor. İttihat Terakki Fırkası’nın nasıl bir mücadele içinde olduğu ve bu alandaki kadınların rolü işlenen bir konu olmadı.Olmadı, çünkü gizliliği şiar edinmiş başlangıç şeması bütünüyle örgüt oluşumu veren üyelerin seçkin tavsiyelerle kabul edildiği İttihat Terakki gizliliği itibariyle "Erkeklere Mahsus" birleşimdi.Ölümüne ...

İtirafçı
Çığlık Taşlıdağ, altı yıl sonra bir eylem planıyla ülkesine döndüğünde kişisel geçmişiyle ve ait olduğu kültürle ilgili bir iç hesaplaşmaya girecektir. Bir yanda Örgüt’ün katı değerlerinin, diğer yanda Devlet’in ona vaat ettiği yeni bir geleceğin arasında sıkışan Çığlık Taşlıdağ, insanın belki de bütün değerlerini alt üst eden "aşk"la karşılaştığında varoluşunun anlamını bir kez daha sorgulayacaktır. Hollanda’nın Lahey kentinden başlayıp Taksim’de tutulan bir otel odasında şekillenen ve oradan İtalya’nın küçük bir kasabası olan Fabriano’da çözümlenen olaylar dizisi, okuru, sürprizlerle dolu bir sona sürüklüyor.Ustalıkla ve matematiksel bir kesinlikle kurgulanmış bu siyasi polisiyede, yalnızca Türkiye’nin içinde bulunduğu atmosferi değil, uluslar arası bir üçgende insan olmanın bütün zaafla...

İnsanı, Dünyayı ve Terörizmi Anlamak
Belki sizlerle aynı taraftaydı kurbanlarınız...İçten içe sizi seviyor, haklı buluyor, belki de destekliyorlardı...Artık kim bilebilir ki...Bunu onlara hiç soramayacak, öğrenemeyecek ve paylaşamayacak olmanız ne kadar yazık ve ne kadar acı...Her yok edişinizde kendinizden bir parçayı da yok etmek ve bunun farkında bile olmamak...Güçsüzlüğünüzü gizleyebilme adına güç kullanmak...Aklın gücünü şiddetin gücüne kurban etmenin ilkelliğini üstünlük ve erdem sanmanın tarifsiz budalalığı içinde, yok edişe ve yok oluşa doğru Amok koşusuna kalkmak...Ve o yok oluşun yeniden doğuşa uzanacağı yanılgısını, kan kırmızı ama çürümüş yapraklarla örülmüş bir zafer tacı gibi başınızda taşımak... Özgür iradenizle seçtiğinizi sandığınız yolun aslında sizi bu seçime zorlayanların kurgusu olduğunu, yazdığınızı sand...

İmparatorluğun Çöküşü
1874’de Selanik’de doğan Mithat Şükrü Bleda, Selanik eşrafından Şükrü Bey’in oğludur. İlk tahsilini doğduğu yerde tamamladı. İstanbul’a gelerek Mülkiye’yi bitirdi. Tekrar doğduğu şehre, ailesinin yanına döndü. Yirmi iki yaşındayken o da Abdülhamit’in baskı idaresine karşı gelen gençler gibi Avrupa’ya gitti. Arkadaşlarıyla İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurulmasında rol aldı. Bu cemiyetin Kâtibi Umumisi (Genel Sekreter) olarak, uzun yıllar bıkmadan, yakınmadan hizmet verdi. Birçok olayları yakından görmek olanağını buldu. Birinci Dünya Savaşı’ndan Osmanlı İmparatorluğu’nun yenik çıkması sonucu, diğer ittihatçılarla beraber Malta’ya sürüldü. Atatürk’e suikast tertipleme suçundan İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı ve suçsuzluğu kanıtlanarak beraat etti. Atatürk’ün sevgi ve takdirini kazanmış ...

İki Demli Çay
Yaşadıklarımız kendi elimizde mi, yoksa kader mi?Bazen içinde bulunduğumuz koyu karanlık yanıbaşımızda duran bir sevincin gölgesi olabilir mi?İnsanlığın çağlardır değişmeyen bu soruları, romanın kahramanı genç kız için de geçerli. 2001 yılındaki kriz günlerinde, İstanbul’dan Anadolu’ya hiç beklenmedik bir yolculuk yapmak zorunda kalan genç kız için bu aynı zamanda kendi iç dünyasına da bir yolculuk olacak...İyi yetişmiş bir gencin; insani değerlerini yitirmiş kentlilerle, eğitimsiz köylüler arasında yaşadığı sancılı yalnızlık, Anadolu’nun eşsiz atmosferinde karşılaştığı şaşırtıcı olaylar ve beklenmedik biçimde karşısına çıkan aşkın heyecanı bu yolculuk boyunca onunla birlikte okuyucuya da eşlik edecek, düşüncelere sürükleyecek...

İçimdeki Yabancı
57 Hafta Listelerde Kalan “Nüveyre“ ve Adalı“ Romanlarının Yazarından...“... Aslında bu kadar öfkelenmene gerek yok! Ben senin her zaman istediğin, özlediğin bir şeyim aslında. Ve farkında olmayarak kullandığın...“Bilindik bütün zamanların aklımıza düşürdüklerini biliriz.Anlamlandıramasak da çok zaman tanıdık belleriz.Ya bilemediklerimiz, onları kim anlatacak bizlere?“İçimdeki Yabancı“ bunu anlatıyor. İçimizdeki yabancıyı seslendiriyor, sessizce.“İçimdeki Yabancı“ insanın kendisiyle yüzleşmesinin romanı...

Hitler’in Altınları
Elinizdeki kitap, son derece ilginç ve ibretlik bir tarihsel olayın öyküsünü anlatıyor.İşgal edilen yerlerdeki bankaları soyup, buralardaki varlıklara el koyan, ancak bununla da yetinmeyip, savaş boyunca toplama kamplarında kitlesel ölümlere yolladığı Yahudi, Roman, solcu ya da “aryan olmayan“ kişilerin dirisini ve ölüsünü altın diş kaplamalarına dek soyan Nazi yetkilileri, bu insanlık utancının baş sorumlularıdır. Ancak bu rezil soygunun aktörleri yalnız onlar değildir...Savaş ertesinde kurulan Üçlü Komisyon, sorumlu tuttuğu devletlerden, oluşturdukları bir “altın havuzu“na gerekli katkıyı yapmalarını istemiştir. Nazi soygunundan pay aldığını öne sürdüğü devletler arasında Türkiye de yer almıştır. Türkiye, önce 1945-47 arasında, daha sonra da yeniden 1953’te kendisine yöneltilen bu suçlam...