İki Limon Satsam Daha İyi
"Nurdan; savaşçı kadınlardan... Çalışkan, üretken, meraklı, yaratıcı, yapıcı, değer bilen, teşekkür etmeyi bilen ve de bu kitapta bu yaşa kadar iş hayatında öğrendiklerini gençler ve bizlerle paylaşacak kadar samimi, cesur, gerçekçi ve yol gösterici... Böyle sahici kadın rol modellerine ne kadar çok ihtiyacımız var. Helal olsun arkadaşım, yolun açık olsun, savaşa devam." -Leyla Alaton- Nurdan'ı 1990'lı yıllarda Alay Köşkü'nün restorasyonu için Egebank ile bir sözleşme yaparken tanıdım. Bu sürece kendisi önayak oldu. Banka yönetimini ikna etti. Azimli, çalışkan bir profesyoneldi. Oğlak burcundan olmamız bizi daha da yakınlaştırdı. Nurdan her zaman projeleri ve çalışmaları ile takdirimi topladı. Kendisine başarılarının devamını diliyorum. Onu daha iyi tanımak için bu kitap iyi bir fırsat. -Ç...
Agorada Bir Delikanlı
"Saçlarımı koklarken ne mırıldanıyorsun öyle?" dedi kadın. "Eskiler gülü koklarken, kelimeyi şahadet getirirlermiş" dedi adam. Başrollerde... Bir kadın, iki erkek... Ve aşk. Siz kaderinizi yaşadığınızı zannederken, hayatınızın yarısının birinin kontrolü altında olduğunu düşünün. İpler başkasının elinde... Ve kukla da, sizsiniz! Ekmek aldığınız bakkalın, aslında bakkal olmadığını... Hamile eşinizi teslim ettiğiniz doktorun, sandığınız doktor olmadığını... Çocuğunuzun öğretmeninin, gerçekte o olmadığını... Ve belki de en önemlisi, "kardeşim" dediğiniz dostunuzun, aslında kim olduğunu hiç bilmediğinizi düşünün... Ürktünüz mü? Ensenizde bilinmeyen soğuk bir nefes mi hissettiniz? Peki, size bir soru:
Yokuş Yukarı
Bu kitap, 1982-2013 arasında, 30 küsur yıllık gazetecilik yaşantımdan kesitler sunuyor. Sözünü ettiğim olayların bazısını belki duymuş, okumuş olabilirsiniz bir yerlerde. Benim burada yaptığım, bilindiği sanılan bu olayların perde arkasını, satır arasını yazmak, duyulmamış ayrıntıları nakletmek. Bazen şaşkınlığa düşecek, bazen kahkahalar atacaksınız. Ama 4 yıllık emeğimin ürünü olan bu kitabı okurken şöyle ya da böyle elinizden bırakmak istemeyeceksiniz. Kenan Evren, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Turgut Özal, Tansu Çiller, Erdal İnönü, Aziz Nesin, Türkan Saylan, Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Öcalan’la yaşadığım, pek kimsenin bilmediği detayları; Kosova, Bosna Hersek, Kuzey Irak gibi savaş bölgelerinde, Gazi Mahallesi olaylarında, Amerika, Afrika, Uzakdoğu seyahatlerinde geçirdiğim sı...
Muska Tüfek Matara
Çakırcalı Efe, Yörük Ali, İpsiz Recep, Demirci Memed… Milli mücadelenin gerillaları, eşkıyaları, efeleri… İstanbul Hükümeti’nin işaret parmağının ucunda onlar "dağların yol kesen, kanun koyan, çakmak çakan çapulcu eşkıyaları" bilinirlerdi. Köylerin yağma, talan ve katliamla boşaldıkça boşaldığı zamanlarda, ordunun nişansız rütbelileri oluverdiler. Ergun Hiçyılmaz, güçlerini Kuvâ-yi Seyyâre için birleştiren eşkıyaları araştırdı. Hikâyeleri hâlâ anlatılan milliyetçi cephe gerillalarının hem kişisel hem de siyasi kimliklerini yazışmalar, hatıratlar ve belgelerle destekleyerek, bütün ayrıntılarıyla anlattı.
Nasıl Evde Kaldım?
"Kadın kısmının en büyük sıkıntısı kendisine her türlü iletişim yöntemiylen sürekli pompalanan yakalanması ve yaşanması zor sanal bir gerçeklik değil mi zaten? O vakit bir türlü nihayete ermeyen aşk hayatım, içinde yaşadığım gerçeklik yüzünden sürekli tavana vurdurduğum beklentiler sebebiyle mi mağdurları oynuyo? Neden kimse bize bi dur motorun soğusun demiyo? O filmlerde hepimizin gözüne gözüne soktukları beyaz atlı prens nerde hani? Kendini karıya kıza mı verdi? Alkole kumara mı verdi? Kötü yola mı düştü? Yoksa bi bana mı garezi?"
İstanbul United
Yıllardır ayrı saflardaki taraftar gruplarının, bir gün omuz omuza direneceklerini kime söylerseniz söyleyin gülerdi. Ama bu kitapta anlatılan her şey yaşandı ve bir yerlerde yaşanmaya devam ediyor… Tüm Ultraslara, tüm direnenlere, formanın üstündeki tere, yemyeşil çim kokusuna, yağan yağmurda omuzda hissedilen ellere, atılan her golden sonra sarıldığımız renktaşa, çekilen üçlülere, kanayan ses tellerine, kuruyan dudaklara, son dakika kaçan gollere, dilde biten tüylere, arma aşkına, tüm güzel insanlara ve endüstriyel futbola karşı sıkılan tüm yumruklara…
Mutlu Sonlar Başka Kitapta Bebeğim
Moldovalı bir bakıcı kız, yaşlı ve hasta bir emekli spiker aracılığıyla gelecekten haberler alıyor. Yaşı geçmiş bir ev kızı, internette hayatının aşkını buluyor. Ancak, adam fazla mı mükemmel ne? Genç bir işadamının gardırobu bir hayalet tarafından ele geçiriliyor. Yıl 2087. Sevgililer Günü. Bir kadın terörist, hayatının en büyük sınavını veriyor. Ülkenin en medyatik yıldızları, bir psikopat tarafından esir tutularak hayatları pahasına sanal medyada yarıştırılıyor. İntihara meyilli genç bir yazar, bir şans hapı alıyor, hapı yutuyor! Pek çoğumuz, bize ait olmayan, çalıntı hayatlar yaşıyor gibiyiz... Sanki bize tamamen yabancı bir evrene doğmuş gibiyiz. Bu kitapta hiçbir öykü, göründüğü gibi değil... Bu kitapta hiçbir hayat, arzulandığı gibi değil. Bazen kendinizin bile sandığınız kişi olmay...
Ufaklık
Söylenenlerin yalan, yaşananların gerçek olduğu bir hikâye... Dostluk, intikam, aşk ve entrikalarla dolu bu gençlik hikâyesinde yetişkinlerin boyunu aşan, nefes kesici bir dünya bulacaksınız. Wattpad dünyasının fenomen yazarlarından Irmak Kaplan'ın cesurca kaleme aldığı Ufaklık, henüz kitap olarak basılmadan önce internette tam 2,5 milyon kez okunmayı başarmış bir roman... Okulun kavgacı, hırçın, güzel ve ulaşılmaz kızının aşk, intikam ve entrika çemberinin içinde verdiği heyecan dolu ve romantik macerasında hiçbir şey tahmin edildiği gibi gelişmiyor. Aşkı ve hayatı henüz tanımayan Gece, düşmanlarıyla daha erken tanışıyor... Çünkü onlar her ne kadar çocuksu da olsalar, masum değiller... Günahların en iyi saklandığı yer masumiyetin kalbidir…
Bulimik Sanat Manifestosu
"Turkuvaz rengi zemine basılmış siyah harfler içinde ilk dikkatimi çeken kocaman puntolarla yazılmış kustuklarımızı görmek ister misiniz? cümlesi olmuştu. Üzerinde gri güvercinler uçuşan broşürün her iki sayfasında da bu ifade vardı. Onu okur okumaz midemin bulandığını hissettim. Nasıl bir cümleydi bu Tanrı aşkına, ne idi kustukları Bulimik ressamların? Furat öfke demişti galiba, uğradıkları haksızlıklara karşı içlerinde biriken öfke! Merakım artmaya başlamıştı. Omzuma astığım çantamı çıkarıp yere bıraktım ve oturduğum koltuğa iyice yerleştim. Ardından odanın mistik sessizliği içinde, Bulimik Sanat Manifestosu'nu pür dikkat okumaya başladım." Nagihan Ös'ün okuru eşsiz ve zengin bir sanat yolculuğuna çıkardığı ilk romanı Bulimik Sanat Manifestosu sürükleyici öyküsüyle olduğu kadar rüyaların...
Hayatın Şarkı Söylediği Yıllar
Unutulmuş birer birer... Kim okuyabilmiştir Makber'i Hamiyet Yüceses gibi? Ya kim o incesaza ruh bahşedebilmiştir Tamburi Cemil Bey kadar? Peki ya o güzelim bazı parçaların güftesini sevdiğimiz hale kimler getirmiştir? Bu güfteleri besteleyenler, söyleyenler kimlerdir? Ya Selahattin Pınar üstat Bir Bahar Akşamı'nı bestelerken nereden ilham almıştır? Bu ve benzer soruların cevabını müziğin çok yetkin kişileri anlatmaya, yazmaya bir ömür verdiler ve müziğin çeşitli bölümlerde incelenmesi bu ömrü verenlerin özveriye dayalı meşakkatli yolculukları ile ortaya çıktı. Türkiye İdil Biret'i, Suna Kan'ı ve daha nicelerini gördü. Sanatında ve toplumsal bakışında en hızlı adımlarla koşan ve asla ödün vermeyen nice yıldızlar geldi geçti. Hafız Burhan'ı, Dede Efendi'yi ve dünyanın en büyük caz sanatçıla...