
Çevrimiçi Yalnızlık
Son görülme "dün" İyiyim merak etme, sadece özlüyorum ara sıra. Olur da gelmek istersin ama çekinirsin falan. Aklında bulunsun çekinmeye hiç gerek yok. Ben aynı benim. Araman yeterli. Sonuçta teknoloji gelişti. Böyle bir devirde nasıl birbirimizden habersiz kalabiliriz ki? Az önce Whatsapp profil resmine baktım. Çok güzeldin. Bir de son görülmende "dün" yazıyordu. Telaşlandım, başına bir şey mi geldi acaba? Tam yazacakken çevrimiçi oldun bir an bütün paniğim geçti. Sonra "Seni özledim" yazmak geldi içimden ama yazamadım. Aklında bulunsun. Özlersen bir ipucu vermen yeter. Gerisini ben hallederim. Belki bir gün beni özler ve eksilirsin. Sakın çekinme, slm, mrb, nbr yaz gerisi bende!

Evsiz
Herkesin alıp başını gitmek istediği bugünlerde soruyoruz:Sürekli yolda olmak nasıl bir his? Kimler bu göçebeler? Neden rahat hayatlarını bırakıp yollara düştüler? Gezmek için parayı nereden buluyorlar? Ve en önemlisi onlar için hayatın anlamı ne?Bu kitapta yıllardır yeri yurdu ya da bir işi olmadan gezen göçebeler bütün bu sorulara cevap veriyorlar. Onlar modern çağ kâşifleri, hiçbir bağları olmayan avareler.Onlar için özgürlük ve kendi hayatlarını yaşayabilmek her şeyden daha önemli. Onlar Büyük İskender’in, Jean-Jacques Rousseau’nun ve George Orwell’in ayak izlerini takip ediyor, hayata tıpkı onlar gibi bakıyorlar.Basit ve güzel bir hayat mümkün. İşte EVSİZ’in kahramanları çağlar öncesinden kalan bu sadeliğe yeniden nasıl kavuştuklarını anlatıyorlar. Bu kitabı okurken siz de ev, ulus, ö...

Kadının Altın Çağı
Kırk yıldır tıbbi seksoloji ile uğraşan Dr. Akif Poroy bu çalışmayla kırklı yaşlardaki kadınlara daha mutlu olabilmeleri için bazı öneriler sunarken, bu yaş grubunda yaşanan kimi sorunların üstesinden gelinebilmesi için bazı hatalarla yüzleşilmesini sağlıyor.Orta yaş kadınının cinselliğe bakışı, eşi ile olan iletişim tarzı, sorun çözme yetisi ve hepsinden önce “farkındalık” bilincinin çok akıcı bir dille anlatıldığı Kadının Altın Çağı’nda kırklı yaşlarda geçmiş-gelecek algısı ve alışkanlıkları ile bu dönemde çağdaş yaşama uyum, aşka bakış, cinsel yaşamdaki mutluluğa giden yolda karşılaşılan sorunlar tespit edilerek çözümleri açık bir şekilde sunuluyor.Kadını bu altın çağında daha iyi anlayabilmek için erkekler de kesinlikle bu kitabı okumalılar. Dr. Akif Poroy’un bu çalışması tüm kadınlar,...

Üç Sevda
Harf harf düşüyor adın gönlümden…Bir “unutmak” yetecek biliyorum sol yanımda sızlayıp duran sensizliğe!Uyuşmuyor bedenim gözlerimin kapanma saatlerinde.Uykum kadar ağır uyutmayan kederim.Üşüyorum… Ve artık şiirler yakıp ısınıyorum. Taş zeminlere atılmış hatıralar, üstüne basıp geçenlere güceniyor. Bütün yollarım, bütün yönlerim sana doğruyken artık özlemiyorum seni. Konuşan yalnızlığımı sessizliğim dinliyor. İçimde kıvrılan binlerce kelimeyi kanlarla boyayıp ekliyorum şiirlerime… En çok da Özlemeyi… Mavilere savaş açan ruhum yokluğundan, dahası seni özlemeyi unutmaktan mustarip. Bu kez seni değil, seni özlemeyi özledim.

Kendi Seven Ağlamaz
Kim bilir belki kavuşmaktır aşkın felaketi, belki de mesafeler belirler tutkunun niceliğini. Sevmek esasında alıp başını gitmek ve yanında hiçbir şey götürememektir belki de. Belki de tükettiklerimizden artakalanlardır kim bilir... Bir zamanların çocuk yıldızı Sitare, ömrünü gerçek aşkı arayarak ve bulamayarak geçirmiştir. Zira kendini bildi bileli bir gönül hataları uzmanıdır o. Yanlış şeride girmek, akıntıya karşı kürek çekmek ya da uçarken rotayı şaşırmak dendi mi kolay kolay rakip tanımaz. Umutlarının tükendiği bir anda, uzak bir şehirde çekilecek bir diziden rol teklifi alır. Orada aşkı hiç beklemediği bir şekilde bulacaktır ancak gerçek aşk onun tahmin ettiğinin çok ötesindedir. Çağdaş edebiyatımızın sevilen isimlerinden Tuna Kiremitçi, yeni romanında aşkın doğasına ilginç bir açıdan...

İki Limon Satsam Daha İyi
"Nurdan; savaşçı kadınlardan... Çalışkan, üretken, meraklı, yaratıcı, yapıcı, değer bilen, teşekkür etmeyi bilen ve de bu kitapta bu yaşa kadar iş hayatında öğrendiklerini gençler ve bizlerle paylaşacak kadar samimi, cesur, gerçekçi ve yol gösterici... Böyle sahici kadın rol modellerine ne kadar çok ihtiyacımız var. Helal olsun arkadaşım, yolun açık olsun, savaşa devam." -Leyla Alaton- Nurdan'ı 1990'lı yıllarda Alay Köşkü'nün restorasyonu için Egebank ile bir sözleşme yaparken tanıdım. Bu sürece kendisi önayak oldu. Banka yönetimini ikna etti. Azimli, çalışkan bir profesyoneldi. Oğlak burcundan olmamız bizi daha da yakınlaştırdı. Nurdan her zaman projeleri ve çalışmaları ile takdirimi topladı. Kendisine başarılarının devamını diliyorum. Onu daha iyi tanımak için bu kitap iyi bir fırsat. -Ç...

Muska Tüfek Matara
Çakırcalı Efe, Yörük Ali, İpsiz Recep, Demirci Memed… Milli mücadelenin gerillaları, eşkıyaları, efeleri… İstanbul Hükümeti’nin işaret parmağının ucunda onlar "dağların yol kesen, kanun koyan, çakmak çakan çapulcu eşkıyaları" bilinirlerdi. Köylerin yağma, talan ve katliamla boşaldıkça boşaldığı zamanlarda, ordunun nişansız rütbelileri oluverdiler. Ergun Hiçyılmaz, güçlerini Kuvâ-yi Seyyâre için birleştiren eşkıyaları araştırdı. Hikâyeleri hâlâ anlatılan milliyetçi cephe gerillalarının hem kişisel hem de siyasi kimliklerini yazışmalar, hatıratlar ve belgelerle destekleyerek, bütün ayrıntılarıyla anlattı.

Madanayuyu
0 YORUM YAZ Bir sabah uyandığında sesler, harfler ve sözler bambaşkaydı... Bir gün sizden başka herkesin hiç anlamadığınız bir dilde konuştuğunu, kimseyle iletişim kuramadığınızı düşünün. Çocukluğunuzdan itibaren öğrendiğiniz harflerin, rakamların yerini daha önce hiç görmediğiniz semboller almış. Duyduğunuz her ses kulağınıza yabancı. Dünyada yapayalnızsınız. Hayatınız boyunca kurduğunuz her şey bir bir çöküyor. İletişim kırılmasının derin kaosunun sembolik bir hikâyeyle anlatıldığı bu kitapla, bir aynanın karşısına geçip, kendinize tekrar bakmaya var mısınız?

Ölümün Ayakları Altında Aşk
Okyanusun İnsana hasret yerleri gibi... Onun Kusursuz mavi Gözlerine, bakarken al beni Ölüm... Tensel açlıkları içine çekip Kocaman kocaman olmuş... Diri diri göğüslere Yaslamışken Başımı. Yüzüme düşen Buğday sarısı saçlardan Çekerken içime kadın kokusunu... Al beni ölüm. Kalbimi saran Derin gülücüklerle Sindir beni içine.

Kadın Tamircisi
Siyasetimiz erotik, tarihimiz pornografiktir, ablalar abiler.Âşık olmak ayıp, üremek şereftir!Bu, Vatanperver Zürriyet Efendi'nin soyunun özelliğiydi Oğullar taşakları üç torbalı ve iki yumurtalı doğuyor, içlerinden yalnızca birinde üçüncü yumurta bitiyor, biter bitmez beyne zürriyet sinyalleri yolluyor, ilk sinyalde adamı esir edip, ele geçiriyordu. Asabi Efendi her hafta karısının üstüne yeni kuma getirmeye başladı İrade yerine üçüncü yumurta kodluydu genlerin seçtiği kişide ve tek bir davranış sinyali gönderiyordu merkeze: Hücum!Kadın Tamircisi, seks ve iktidar penceresinden bakarak, erkek egemen toplum hayatı ve siyasetiyle alay ediyor. Burnumuzun dibindeki gerçekliği kıvrak bir mizahla apaçık ortaya sererek ezber bozuyor!

Engellinin El Kitabı
Hep özür borçlu olduğumuzdandır belki, pek matah birşeymiş gibi "özürlü" ucubesini icat etmemizin nedeni. Halbuki özürlü olan; hep görmezden gelenler, hep engelleyenler. Onlar özür engellisi üstelik; "özürlü" dedikleri için özür dilememelerinden belli! "Engelli" diyoruz ya, garip ama bu sözcüğün de öznesi yine onlar değil. Engel hep başkasının çünkü, toplumun, bizim... Engellilerden değil, engellenmişlerden söz ediyoruz. Kaldırsak engelleri, o söz de havada kalacak anında... Engel sizsiniz yani, biziz, şu ötekiler... Halbuki, "tamamlar"dan istenen bir sadaka da yok, dilenen bir dilenci de. Engelli dediğiniz en az sizin kadar insan; sorumlulukları da var elbette hakları da... Sorumluluklarını kuşkusuz onlar biliyor; haklarını da biz derleyip toparladık ki, belki engelleri kaldırmada faydası...

Aktör
Pazar günü tekrar kerhaneye gittim. Bu sefer kararlıydım. Doğru çalıştığı evine. Kapıyı çaldım, açtılar. O, yine aynı sedirde. İki kadının arasında oturan kapkara gözlerin önünde durarak, "kaç numara" dedim. Yüreğim sürgün gibi yerinden gitti gidecek, "dört numara" dedi. Kalktı önüme düştü, odasına çıktık... Kenarda bir sandalyeye eğreti oturdum, heyecanlıyım, onunla ne konuşacağım, düşünemiyorum, kalbim çarpıyor. "Bir kahve içer misin" diye sordu. Düşünmeden "evet" dedim. Sessizce odadan çıktı, birazdan bir fincan kahve ile döndü. Ben de bu arada o yokken odayı taradım, kenarda bir somya, iki sandalye, bir masa, orta halli bir ev odası gibi düzenli. Kahveyi verdi, karşıma oturdu. İkimiz de konuşmuyorduk. Birazdan sessizliği o bozdu, adımı sordu, sonra o da söyledi. "Sevda". İçimden, ‘ne g...

Validebağ Köşkü
Gece hayatının en havalı, en para saçan kızı, maddi olarak son demlerinde. Paha biçilmez tablolar gitti, mücevherler bitti bitiyor. Zengin koca şart. Atçılık yatçılık kulüplerine üyeliğini devam ettirmez, en lüks restoranlarda fink atmazsa nerede yakalayacak avını? İflas gizlenecek, yangından mal niyetine adam kaçırılacak, karar kesin. Geçen sene, park yeri için tartıştığı zengin züppe Nizamettin ilk hedef... İleri!Benzersiz üslubuyla dikkatleri üzerine çeken, öyküleriyle ses getirip, kalem gücünü konuşturan yazar Ali Boz, otuz sekiz dev sanatçının seslendirdiği “Büyük Resim” adlı öykü albümünden sonra ilk mizah romanıyla da samimiyette tavan yapıyor. Anlatım sıcak, esprili, akıcı ve çok komik.

Dikkat! Dikkat! - Acil Kilo Veriyorum
Dikkat Dikkat!10 Seansta 10 Kilo Verilir!Ece yeni evlenmişti. Mutluydu ama eşiyle birlikte güle oynaya, hızla kilo alıyordu. Bir süre sonra tehlike çanları çalmaya başladı: Gömleklerinin düğmelerini kapatamıyor, pantolonlarının fermuarlarını çekemiyor, her yemekten sonra kendini yorgun ve suçlu hissediyordu. Hayatında hiç diyetisyene gitmemişti ama bir gün kendine, "Sızlanmayı bırak da yürü artık bir diyetisyene" dedi ve bana geldi.Bu kitap onun 10 seansta nasıl kilo verdiğinin ama daha da önemlisi hayatını nasıl değiştirdiğinin ve mutluluğu nasıl bulduğunun hikayesi. İstedim ki siz de bul yolculuğu bizimle paylaşın ve kilo vermenin ne kadar keyifli olduğunu görün. Bu kitap ruhunuzun mutluluğu için ilham, bedeninizin mutluluğu için rehber olacak.Dikkat Dikkat!Verilen kiloların geri iadesi ...

Deprem Habercisi Bulut
Tek haneli yaşlarda bulutlara âşık oldu. Bu tutkusu yüzünden okulundan atıldı, çünkü derslerle ilgilenmeyip bulutlarda oynaşıyordu. Okuldan uzaklaştırıldığı o yıllarda keşfetti ilk deprem bulutlarını...Ailesini, hocalarını, arkadaşlarını ve bilim dünyasını karşısına alan Ronald Karel, çocukluğunun ve gençliğinin aşklarının yerine deprem-atmosfer ilişkisini koydu. Ömrünü bulutları araştırmaya vakfetti. Deprem çalışmalarına materyal toplamak için genç yaşlarda ve çok zor şartlar altında dünyayı dolaşan yazar, deprem araştırmalarının yanı sıra evrende yaşam konusunu da araştırıyor.Herkesin rahatlıkla anlayabileceği bir dilde yazılan DepremHabercisi Bulut, ayrıca depremlerin nasıl tahmin edilebileceğisorusuna da şaşırtıcı cevaplar veriyor.Karel’in bulut teorisi ilgili birçok kuruluşun gündemin...

Ayna Ayna Söyle Bana
İşinizi insanlarla yapmak zorundaysanız "işiniz" var demektir. Anne- baba, satış temsilcisi, öğretmen, yönetici, güvenlik görevlisi, müşteri temsilcisi, gazeteci... Adı ne olursa, işinizi insanlarla yürütüyorsanız hiçbir şey sizi şaşırtmasın, çünkü her insan, içinde koca bir evren barındırır. Karşınızdaki kişinin boyunu, kilosunu ölçebildiğiniz gibi kişiliği hakkında da bir ölçüm yapabilir misiniz? Hadi daha ilerisini söyleyelim, karşınızdakinin duygu kabuklarını okuyup, kişiliğin çekirdeğine ulaşabilir misiniz? Ortaya koyduğunuz performansı eleştiren bir yöneticinizin gülümsemesi ne kadar gerçek? Tartıştığınız eşinizin yüzündeki öfke ve aşağılamanın aşkınızdaki yeri nedir? Kızdığınız öğrencilerin yüzündeki korku ve tiksinti sizi ne kadar öğretmen yapar? Ergen kızınızın arkadaşlarıyla bulu...