
Abdestli Kapitalizm
Abdestli Kapitalizm bir şirk dinidir. Çünkü şirk, kelime anlamı itibari ile ‘bir mala iki kişinin sahip olması demektir.’ Dolayısı ile Allah’ın, yani halkın malını gasp edenler, Kuran’ın diline göre şirk ehlidir. Abdestli Kapitalizm, Allah ve Peygamber’e yalan isnad etmek sureti ile oluşturulan emperyalist bir ideolojidir. Bağlı olduğu odakların genel çıkarlarını koruma adına, dinin içeriğini tersyüz etme mücadelesi veren, sosyo-ekonomik bir hegemonyadır. Abdestli Kapitalistler, mutlak dindarlık iddiası ile faaliyet yürütürler. Ancak bilinmelidir ki, Abdestli Kapitalizmin mimarı bizzat ‘Haçlı Emperyalizmidir.’ Kuran verilerine bakıldığında, içerik ve pratiği açısından ‘Şirk dini’ saflarında yer alan ‘Abdestli Kapitalizm’, dinin toplumcu yüzünü katlederek, dini bir pusu kurma aracı haline g...

48 Saniye
"Sanki gemisini başıboş bırakmış bir kaptan gibiydim. Öylesine sürükleniyor, kontrolü elimde tutmak bir yana hep durumu kurtarmaya çalışıyordum. Ve hayat bir dümenin başında, gemiyi kullanmayı öğrenemeden geçip gidiyordu. Ama bir gün bildiğim her şeyin başkalarının doğrusu olduğunu ve çektiğim her acının bildiklerimle ilişkisini anladım. O an, beni memnun etmeyen hallerden yavaş yavaş sıyrılmaya başladım. Ve fark ettikçe değiştirdim: Hayır dersem insanlar beni sevmez zannederdim, değiştirdim. Sınırlar koymadan yaşardım, değiştirdim. Temel önceliğim karşımdakinin memnuniyetiydi, değiştirdim. Kendimi tanımaz, kendimle zaman geçiremezdim, değiştirdim. Alışkanlıklarım bağımlılığa dönüşürdü, değiştirdim. Kafamın içinde sürekli konuşan başka bir ben vardı, değiştirdim. Anda olmanın keyfini her z...

36 Baharı
Batmakta olan sonbahar güneşinin aydınlattığı ağaçlar, dar sokaklar ve renk renk evler, hepsi bana çok güzel göründü... Eğer yaşadığımız günlere değer kazandıran, anlam katan bir ülkümüz varsa, ona ulaşmak için yürüdüğümüz yollar, hatta zahmetli yürüyüşler bile bize bir mutluluk sunarlar. Bu kitap 1936 yılında yaşanmış büyük bir aşkın ve o coşkunun romanıdır. Tüm yurtta umut yüklü, ılık bahar rüzgârları esiyordu. Çalışkan, yurtsever aydınlar, umutlar gerçek olsun diye uğraşıyorlardı.

Tabağımızdaki Şeytan
Tabağınızdakilere Artık Eskisi Gibi Bakamayacaksınız!Yaşayan organizmaların kuralsız serbest ticareti, giderek artan mobilite ve şehirlerin kalabalıklaşması alt alta toplandığında dünyayı, üzerinde yaşayan 6.5 milyar insan için patlamaya hazır bir bomba haline getiriyor. Bu kitap, Belçika’da ortaya çıkan Taylandlı bir kuş kaçakçısının, kıtanın akşam yemeğini neredeyse yarım gün içinde mahvedebileceğini, Wyoming’deki kovboyların neden Batı Nil Ateşi ile karşı karşıya kaldıklarını ve koleranın nasıl olup da sadece yedi salgınla dünyanın tüm sularını egemenliği altına aldığını açıklıyor. Tabağımızdaki Şeytan, zengin anlatımıyla, istikrarsızlığa, kararsızlığa ve kapımızın eşiğindeki biyolojik teröristlere karşı aydınlatıcı bir rehber. "Yöneticiler, dünyadaki uyuşturucu trafiği hakkında endişel...

2013 Astroloji ve Burçlar
2013... Altın Çağ Başlıyor 2013 yılı Altın Çağ’ın başlangıcı olan bir yıl! 2012 ile birlikte başlayan ruhsal uyanış dönemi bu sene farkındalıkla birleşip "Birlik Bilinci"ni oluşturacak. Dünyada her olayın ve herkesin birbiriyle bağlantıda olduğu bu bilinç ile kişisel egolar yerini toplumsal duyarlılığa bırakacak. Artık isteklerimiz benlikten çok bütünün hayrına olacak. Aynı şekilde 2013 ile birlikte özümüze dönecek, gönül gözümüz açılacak ve sevgi enerjisi mantığa galip gelecek. Altın Çağ’a, Aydınlanma Çağı da diyebiliriz. Uzun süredir anlam veremediğimiz birçok olayı hatırlamayı tercih edeceğimizden farkındalığımız artacak. 2013 ile birlikte insanlar arasında eleme başlayacak. Kalp gözü açık, yolu sevgi olanlar, inançları ile hareket eden insanlar için dünya, yaşanması çok daha güzel bir ...

1243 Kayseri
Moğollardan kaçarak Tanrı Dağları’nın eteklerinden yola çıkan Kam Böybörü, gün batısına gitmek isterken Selçuklunun eski başkenti Kayseri’de yolun sonuna gelir. Ahi Evren’in evlatlığı, güzeller güzeli Tomris, onun için son durak, kaçışın son noktasıdır. Kendisi Göktanrı inancındadır, Tomris Müslüman. Kendisi saygı gören bir Kam, Tomris Ahilerle Bacıların gözdesi. Üstelik kadın ile erkek eşit, yan yanadır. Mafyanın elinden kaçarak İstanbul’dan yola çıkan yatırım danışmanı Diyar, kaybolmak isterken kendini Kayseri’de bulur. Dershane hocası sevgilisi Güler de peşinde. Kayseri’de iki öykü, iki aşk, iki ayrı Yüzyıl... 13. Yüzyıldan 21. Yüzyıla gelindiğinde Argiyos Erciyes’e dönüşmüş, surlar içindeki Kayseri büyük metropol haline gelmiştir. Aşk da ilişkiler de değişmiş ama bir soru baki kalmıştı...

Cumhuriyetin Sonbaharı
Denilebilir ki, yakın tarihte belki de hiçbir kitap, elinizdeki yapıt kadar yaşam tarafından doğrulanmamıştır.Çünkü bu kitapta, Cumhuriyet tarihinin en önemli siyasal ve toplumsal kırılma noktalarından biri tarihsel, siyasal, ideolojik ve felsefi arka planıyla birlikte inceleniyor. Yazar, Ergenekon operasyonunun, Türkiye’de Cumhuriyet’in yıkılması ve dinci-faşizan bir rejimin kurulmasını amaçlayan örtülü bir darbe süreci olduğunu ortaya koyuyor. Belgelere, yetkin analizlere ve şaşırtıcı gözlemlere dayalı olan kitap, aynı zamanda bilgilendirici bir tarih çalışması niteliğine de sahip.Kitap, Cumhuriyet’in nasıl tasfiye edildiğini gözler önüne seriyor. Sol’un Ergenekon operasyonlarına ilişkin tutumunun da sorgulandığı yapıtta, Merdan Yanardağ, Abdullah Öcalan’ın bu dava karşısındaki şaşırtıcı...

Elveda İzmir
"1900'lerin başında,Batı emperyalizmin öncülerinin gözünü diktiği doğunun en önemli liman kenti İzmir'de, Bornova'nın (Burnova-Bournabat) ilk belediye reislerinden Rüştü Bey'in yakışıklı tiyatrocu oğlu Nail ve İngiliz kökenli varlıklı bir Levanten aileye mensup Meri arasında yaşanan büyük gizli aşk..."Göğsünü açtığı her sevdalısıhaline ağlarken,sessizce gülen.efeler gibi dövüşürkençılgıncasına seven.hatıraları koynunda saklıkadim şehir.kıymetini bileni,sinesine.bilmeyeni,yakamozlu körfezine gömenüzümü gibi kadını güzel şehir.güller sokağındakokudan sarhoş, volta atanınaklına gelir mi gülün dikeni?cefası gibi sefası güzel şehir.

Sedefi Yendim
“Şu an düşünüyorum da sedefin vücuduma getirdiği, aslında yaşantımdan götürdüklerinden çok daha az...”“Bugün Allah’ıma bir kez daha şükrediyorum, verdiği her türlü sıkıntı için. Çünkü, yıllardan bu yana sedef hastalığıyla savaşımda tanıştığım birçok hasta arkadaşım; yollarda, tatillerde tanıştıklarım ve hastane koridorlarındaki insanlardan çıktı bu hikâye. Amacım bir sedef hastasına yol olması, umut olmasıdır.Tecrübelerle yazılmış her şey gerçektir. Bu kitap belki de benden, sizden, onlardan bir sedef hastasının hikâyesidir, kimbilir...Ama bu benim değil, Gaye’nin hikayesi...”

Lambousa Krallığı
Işıldayan Krallık, Lambousa Krallığı’nın kentsel öyküsü aynı zamanda halkın yükseliş ve çöküşündekiİç ve dış etkenleri de görmemize yardımcı olmaktadır.Bir dönemi, ünüyle aydınlatan Lambousa Krallığı, bölgenin devam eden tarihine rağmen, hâlâ bir simgesi durumundadır.Antropolojik olarak baktığımızda halkın, yaşanmakta olan döneme rağmen, kültürlü ve üretken olmak yanında, liderliklerin hırsları dışında bir sorunlarının olmadığı da görülmektedir.Ne tesadüftür ki,Liderlik hırsları Kıbrıs Adası’nın tüm tarihlerdeki kaderidir.

Kumpastan Dirilişe Başımıza Gelenler
Ergenekon Davası'nın ilk tutuklanan sanığı olan ve 7 yıla yakın bir süre tutuklu kalan Oktay Yıldırım, bu kitapta TSK'ya düzenlenen "kumpas"ı anlatıyor."Ordular silahlarla yapılacak saldırılara karşı eğitilirler, ancak hukukun bir orduya karşı ve kendi hükümeti tarafından silah olarak kullanıldığına daha önce hiç rastlanmadı. Yargı siyasallaştıkça, doğrudan TSK'ye saldırdı.Bazı yargı mensupları, sultanın cellâdı rolüne büründü. Ellerindeki baltalar ise, gizli tanık ifadeleri, isimsiz ihbar mektupları ya da kim tarafından hazırlandığı bilinmeyen CD'lerdi. Devletin en gizli askeri sırlarının saklandığı kozmik odalar yolgeçen hanına döndürüldü. Açıklanması sakıncalı belgeler, saçma sapan iddianamelerle yabancı gizli servislerin, hatta sıradan vatandaşın bile önüne serildi. İş öyle bir noktaya...

Bil İstedim
“Hayatın her insana bahşettiği yetenekler vardır. Şanslı olanlar bunu keşfedip, hayatlarına buna göre yön verirler. Ali Türkmen’in kalemi size edebiyat dünyamızın bir hediyesi. Bu meşakkatli yolda sana başarılar dilerim sevgili kardeşim...”- Babacan Pesenkurdu“Sağlam bir kalemin yaşı olmaz ancak yüreği olur. Yüreği kadar sağlam kalemi olan sevgili kardeşim Ali Türkmen, çıktığın bu yolda başarı sana eşlik etsin. Yolun açık olsun.”- Cezmi Ersöz“Pek çoğumuz yazabilmeyi bir yetenek zannederiz. Yazamayan için öyledir de, oysa bir de yazana sorun. Yazmadan durabilseydi yazmaya üşenmez miydi? Utanmaz mıydı herkesin içinde yarasını açık etmeye? Ali ne zamandır hem yazıyor hem de yazdıklarını seslendiriyor. Ayrıca da bunu öyle Kafdağı’nın ardından yapmıyor.İçimizden biri Ali, aşkın ve yazının pes e...

Aşina
“Biz ezelden aşinayız birbirimize...Nasıl olur da tanış olmayızGönül penceresinden bakan sevdiğimize!”Siz hiç aşkın gözüne baktınız mı?Kalabalık bir yolda bir arkadaşımla yürüyordum. Birden karşıdan gelen herkes ona selam vermeye başladı.“Bu nasıl bir iş? Bu kadar insan onu tanıyamaz ki!” diye düşündüm.İşte bu kitap bu merakla başladı.Sonunda ben de aşkın gözüne baktım ve Aşina oldum.

İçindeki Bana Dokun
Aslolan yola çıkmaktır. Arkanda gölgen kan ter içinde kalıyorsa sana yetişmek için, sen yolunu çoktan bulmuşsun demektir. Ertelemek, erken ölümdür biraz da. Ya akıntının yönünü değiştireceksin ya da akıntıya kapılacaksın. Bir şey yapmalısın, bir şey, tam da şimdi, şu anda, adı ne olursa...

Duvar
Mezar taşları gibi yükselen binaların arasında hapsedilmiş ve geçmişinin gölgesinde kaybolmuş yabancı, bir gün eroin bağımlısı bir kızla tanışır ve birbirlerinin özgürlüklerini sorgularken soluğu direnişte alırlar. Yabancı, evini –sıcak ve rahat hapishanesini– direnişçilere açar, ancak ilerleyen günlerde bir polisi yaralayarak şiddetin çıkmaz döngüsünde esir düşer. Geriye hesaplaşması gereken sevdikleri kalır. Ve tırnaklarıyla teker teker kazmaya başlar mezarlarını. Hâlâ hayatta, ancak can çekişmekte olan ağabeyini de gördükten sonra…Aytuğ Akdoğan’ın ağırlıklı olarak bilinç akışıyla kaleme aldığı ve noktalama işaretlerini gönlünce değiştirip kendi şiirsel diliyle birleştirdiği bu psikolojik romanında, her bir parça, olaylar geliştikçe bütündeki yerini bularak anlamlarını kuvvetlendiriyor. ...

Spiritüel Mucizeler Kitabı
Hayata yeniden gelemezsiniz; ancak her şeye yeniden başlayabilirsiniz…Hepimiz, hayatımızın bir döneminde bunu arzularız; bazılarımızın hayatı bir mucize bekleyerek geçer. Oysa o mucize elimizin altında durur ama bunu bilmeyiz. Bir yol gösterici, bir kurtarıcı ararız. İşte, “Sihirli Lamba” efsanesinin kaynağı budur.Elinizdeki kitap sizin “Sihirli Lamba”nız. Spiritüel Mucizeler Kitabı, mucizevi kapıların çilingiri…Çevrenizde gördüğünüz ağaçlar, bitkiler, semboller, renkler, taş ve kristaller mucizelerin kilidini açan bir anahtardır. O anahtar dinin, bilimin, şifahanenin, gücün, kuvvetin, mutluluğun, ruhun, bilginin, bereketin, farkındalığın ve aşkın kapılarını açmaktadır.Spiritüel Mucizeler Kitabı’nda bunların anahtarlarını bulacaksınız.Doğada her derdin devası vardır. Ancak, bunların sırrı ...

Herşeyin Bittiği Yerden
Yapımcı ve Organizatör Sami Dündar, 16 Ağustos 1999’da “Gölcük Donanma Komutanlığı Devir Teslim Töreni” organizasyonunu tamamladıktan sonra, konakladığı Orduevi, gece 03.02 sırasında fay hattının içine gömülünce “27 saat göçük altında kalarak can çekişti”!Göçükten çıkarıldığında ise “öldü sanılıp ceset torbasına konuldu”. Kaldırıldığı hastanede gömülme sırası beklerken tesadüfen yaşadığı anlaşılınca, ailesi ve dostlarının yardımıyla İstanbul’a getirildi.Uzun süren yoğun bakım döneminde bile direnmekten vazgeçmedi ve “iki kez daha ölümü yendi”.Sami Dündar “yaşama hakkı”nı kullanmakta kararlıydı. Amansız acılar içindeydi. Böbrekleri iflas etmiş, belden aşağısı neredeyse kullanılamaz durumdaydı. Ölüm kaçınılmaz görünüyordu. Hayatta kalması çok az bir ihtimal de olsa artık yürüyemeyecekti... H...