Tarihsel Marksizm
Bugün anladığımız anlamıyla iktisat ve felsefe, burjuvaziyle birlikte doğdu. Bu yeni sınıf, doğa ile insan arasındaki ilişkide yepyeni bir pozisyon almıştı. Burjuva, insan-doğa ilişkisini aracısız kuruyordu, çünkü ortaçağın tersine tanrıya ihtiyacı yoktu ve kuşkusuz bu devrimci bir durumdu. İktisat ve felsefe işte yeni sınıfın bu yeni pozisyonun ifadesidir. Çıkış noktası "insandır" ve "insan", kökeni itibariyle de burjuvanın ta kendisidir. Onun için Marksizm, canlı, yaşayan, somut insandan yola çıkmayı önerdi. Somut insan, genel, belirsiz insan kimliği altında toplanamaz bir şeydi çünkü. Onun doğa karşısındaki konumu birbirinden farklıydı. Genel olarak burjuvalar ve proleterler olarak tanımlanmışlardı ve bir proleter, gerçekte, hiçbir şekilde felsefenin ve iktisadının insanı ile örtüşmüyor...
Şu İngilizler Canımı Çok Sıkıyor
"... Tarih kahramanların sadece başarılarını yazmaz, başarısızlıklarını da yazar..." Yaşamını ihtilâl peşinde koşturup, özgür vatan hayaliyle sonlandıran büyük bir askerin aklanmasına ya da yerilmesine zemin değildir bu kitap. Bu topraklar hakkında söz söyleyenlerin ve söyleyebileceklerin buluştuğu küçük bir su başıdır, insanoğlu yaşadıkça çağlayan. İşte bu toprakların yetiştirdiği birbirinden değerli, gazetecileri, yazarları, bilim insanları, yine bu toprakların özgürlüğü için yanıp tutuşan bir başka değerli evladını; devlet adamını, korkusuz bir askerini, insan Enver’i konuştu. Hiçbirinin bir diğerinden daha fazla söz hakkı yoktu. Hepsi bildiği, anlayıp kavradığı Enver’i anlattı. İyi de etti...
Şike Şike Futbol
Şike, hep konuşulan ama hiç ispatlanmayan bir vakıa. Rüşvetin olduğu gibi şikenin de belgesi olmuyor genellikle. Belgesi olmadığından varlığı hissediliyor ama ispatlanamıyor. Hâlbuki şike "endüstriyel futbolun" doğal bir uzantısı. Spora kâr hırsı karıştı mı, sportmenliğin yerini şikenin alması da kaçınılmaz.Parayla, rüşvetle, tehditle veya hatırla spor müsabakalarının sonucunu belirleme demek şike. Böylece sahadaki yarışın yerini ceplerdeki yarış almış oluyor. Buna karşın yaratılan illüzyon müthiş; seyirci yarışın sahada, kas kuvvetine dayanarak yapıldığını sanıyor. Buna karşın "sahada kazanmanın yetmeyeceği", "masada da kazanmak gerektiği" de genel bir kanı. Bu çelişki, "kazanmak için her yol mübah" zihniyetinin de yaygınlığının bir kanıtı...Son yıllarda söylentiler o kadar yaygınlaştı ki...
Şeytan Evliyaları
Bu kitabı okurken, din adına bildiğiniz her şeyi unutun. Kuran’daki Gerçek İslam ışığında; dinin bütün gerçekleri, tüm çıplaklığı ile sunuldu. Bugüne kadar sizden gizlenen, anlatılmayan, saklanan gerçekleri bu kitapta okuyacaksınız. Ve büyük oyunun farkına bir kez daha varacaksınız... Mücahitlikten Müteahitliğe transfer olan Şeytan Evliyalarına güçlü bir meydan okuma... İşte Kitaptan Bazı Notlar; - Adem ilk insan değildir! - Kuran’a göre Şeytan/Halk Düşmanı kimdir ? - Dinsel Uydurmalar ve Hurafeler - Hz.Yusuf Rüya görmemiş ve tabir etmemiştir. - Halife Osman’ın Cenaze namazı kılınmamıştır ? - Peygamber kimseyi cennetle müjdelememiştir. - Peygamber’in Veda Haccı "uydurmadır." - Kuran’daki Gerçek Namaz. - Adem ilk insan değildir! - Cennet bir yeryüzü idealidir. - Bedir Savaşında ki "müşrikle...
Şan, Şöhret ve Paranın Bedeli
"Kaygıları yaşamlarının en önemli parçasıdır. Her şeyi kontrol etme arzuları müthiştir; Sekreterleri, şoförleri, korumaları, aşçıları, menajerleri bazen eşlerinden daha önemlidir. Anlamları olmayan ayrıntılarla uğraşmaktan zevk alırlar. Dünyaları karmaşık değil, sadece farklıdır. Psikiyatrik görüşmeniz aniden Rusya’daki doğal gaz rezervlerine ya da gidilmesi gereken yeme-içme mekânlarına kayabilir. Herkes onlardan bir şeyler ister; Okul, çiftlik, zam, albüm, konser, para, iş ya da imkânsız istekler! Basın sürekli peşlerindedir ve haklarında olur olmaz yazılar yazılır. -Özkan Pektaş- Onlar "sıradan" insanlar değiller. VIP olarak adlandırılan bu insanlar için yaşam çoğu zaman sıradan insanlardan çok daha zorluklarla dolu olabiliyor. Haliyle onların sorunlarına çözüm bulabilmek de o denli zor...
Darağacında Bir Kadın Şalcı Bacı
İsminden değil ördüğü şalların güzelliğinden geliyordu şöhreti. Hayatındaki tek derdi öksüz üç çocuğunu büyütebilmekti. Bir gün bir şapka hadisesinin içinde buluverdi kendini. Olaylar zinciri öyle bir gelişti ki kader bile şaştı kaldı!Olağanca saflığıyla savundu kendini: "Kadın şapka giye ki asıla?" Şalcı Bacı’yı idama götüren neydi? Kadın olduğu belli olmasın diye un çuvalına konularak asılan bir annenin gözyaşları içinde okuyacağınız gerçek hikâyesi... "Dedem Hasan Paşa çok sert bir askerdi. İsmet Paşa topçu okulunda öğrenci iken, Hasan Paşa okul müdürüydü. Sonrası ünlü komutanlar olan o dönemin öğrencileri, anlatıp dururlar Hasan Paşa’nın sertliğini. Bir şapka isyanını bastırmakla görevlendirildiği bir kentte, hızını alamayıp bir de kadın asmıştı. Sanırsam siyasal suçtan ilk asılan kadı...
Aşkın Hünkarı Hacı Bektaş Veli Şahdiz
Aşktı aranılan. Aşktı içimizi dumansız yakan.Aşktı suları terleten, ateşi üşüten.Dört Kapı’yı, Kırk Makam’ı arıtandı aşk.Aşktı Kırklar Cemi’ne giderken gönülleri Kerbela kılan.Horasan’dan Anadolu’ya sevgi iklimini estirendi aşk.Aşktı yüreğimizi dostun ayak değdirdiği yere post diye serdiğimiz.Turnaların çorak topraklara “Ya Hakk“ diye süzülüşüydü aşk.Aşktı “Hünkâr’ım senin bir tatlı tebessümün için bin can veririm“ dedirten. Sinemizi dağlayandı aşk. Aşk iman dayanağımızdır. Aşk ağlatandır. Aşk ağlar mıydı pekâlâ? Söz Hacı Bektaş Veli’de pişerse aşk da ağlardı. Aşkın Hünkârı kitabını okuduğunuzda aşkın ağlayışına gönül gözyaşlarınızla eşlik ederken akan her damlanın sessiz harflerle şöyle seslendiğini işiteceksiniz:Ey Aşk, sana da Aşk Ola!
Süleymanı Nasıl Bilirdiniz
“Kendimizden sakladıklarımız, en çok benzediklerimizdir kendimize.“Bir gün bir kaza olmuştur... Her şeyi değiştiren bir kaza. 4 farklı kişiyi sonsuza dek birbirine bağlayan; Süleyman’a kendini unutturan birkaza. Şimdi Süleyman, İsa, Melda ve Perran tekrar bir araya geliyor ve gerçek olan’ı keşfe çıkıyorlar.Bilinçaltlarından yansıyanlarla unutulmuş olanları hatırlamak ve geçmişle yüzleşmek üzere!
Suç Sarayı
Benimse, neden hiç ağlamadığım bir sırdır.Bu ne fevkalade felsefe?Hayatıma üzülmediğim için kim suçlu?-Sevim Burak-, Yanık Saraylar"Doğduğum yere sonraları yolum hiç düşmedi...Ama Anadolu bir ölünün yüzü gibi hiç çıkmıyor aklımdan. İçimde ezbere bildiğim o köşe, anlatılmayı bekliyor. Anadolu’nun ağzını bıçak açmıyor. Memleketin ortasındaki muazzam çukur: Anadolu."Mesut ve avukat Laçin Anadolulu. Bunun ne demek olduğunu, hangi acılara, göçlere, geleceksizlik ve sahipsizlik duygularına karşılık geldiğini en az bizim kadar iyi biliyor onlar. Memleketi sarsan bir hukuk davasının peşine düşmüş avukat Laçin’in serüvenini izlerken, Gönül Kıvılcım’ın cümleleriyle bozkırın, çocukluğumuzun, yaralarına henüz ilaç bulunmamış sancılı bir coğrafyanın içinden onlarla birlikte boydan boya geçiyoruz.
Söz
Altını çize çize okuduğunuz kitaplar vardır. Çok sayfalı kalın kitaplardır bazen bunlar. Günler, haftalar, hatta aylar sürer okuyup bitirmek. Bitirdiğinizde belki size hiçbir şey vermez o kitaplar ve harcadığınız zamana üzülürsünüz... Ama bir bakarsınız ki aklınıza bir çivi gibi mıhlanan altını çizdiğiniz o cümleler hayatınızı değiştirmiş, koca bir romandan kalan altı çizili üç-beş satır size hayatın anlamını öğretmiştir. Kahraman Tazeoğlu, bu kitabında, yukarıda bahsettiğim altı çizili satırları hayatınızı değiştirecek o cümlelelere dönüştürerek, sayfalar dolusu kitaba gerek bırakmadan okumanın rahatlığını sunuyor. Tazeoğlu, bu kitabında yalnızca yayınlanmış eserlerinden değil, yeni yazmış olduğu aforizmalarından da faydalanıyor. Her biri birer ‘Özlü söz’ olan bu cümleler, kiminizin not d...
Sosyal İslam
Şunu unutmayın ki; yakınlık bağları (aile, yakın çevre, komşular, arkadaş çevresi, mahalle) çözüldükçe pusuda bekleyen bankaların eline düşeceksiniz. Her Cuma imam minberden şu ayeti okuyup öyle iniyor: "Allah adaleti, ihsanı ve yakın çevrenizi (zi’l-gurba) gözetmeyi/vermeyi emrediyor." (Nahl; 90) Fakat dinleyen kim, anlayan nerede? İnsanların artık kendi anne, baba, akraba, kardeş ve arkadaşına bile parasını veremeyip güven içinde bankalara götürüp yatırmasının, hangi çözülme, yalnızlaşma ve arkasından gelen korku (havf) ve kaygı (huzn)’dan beslendiği sanırım anlaşılıyor. Bu, toplumdaki yakınlık bağlarının (zi’l-gurba) yani "sosyal"in çöküşüdür. Burada ortaya konan İslam’ın "sosyal" içeriğinin ne anlama geldiğini tekrar düşünün. Düşünmekle kalmayın güncelleştirin. İşte bu kitap, yalnızlaş...
Son İstanbullu
Elektrik süpürgesi çıkmamıştı henüz, analar saçlarını süpürge yapıyorlardı evlatlarına. Kazak ve çorap örüyorlardı onlar için. Kilitli hatıra defterlerinde saklıyorlardı en mahrem anılarını. Sırdaş hesapların değil, "Emekli Maaşına Mahsuben" yapılan alışverişlerin çetelesinin tutulduğu bakkal defterlerinin devriydi. "Gitti de Gelmeyiverdi" şarkısı çaldığında Hamiyet’in sesinden, işlemeli bir mendile düşüverirdi gözyaşları. Ağlamak da gülmek kadar doğaldı. Elleri kınalıydı kadınların ama tırnakları ojesiz... Sanki biraz pembeydi bakışları. Yoksullardı evet ama yine de sokaklarımızı sevgi ışıltıları ile aydınlatır, kandillerin titreşen pırıltısında bir umut ışığı gibi süzülürlerdi.Ve taş plaklar bir kenara atılmıştı ansızın, ‘kırık ve ezik’tiler yenildikleri için kaset ve CD’lere.İstanbul’da...
Sevgiliye
Yüreğim Yüreğinin Üzerinde...Bir saniye iste benden sensiz geçirdiğim; veremem.Sensiz geçecekse geçmesin zaman; istemem!Seninle yeniden doğdum, yeniden doğuşun kanıtıyım ben.Senden önce geçen zamanı, sana ulaşmak için yürüyerek geçirmişim;kimmişim bilememişim!Sen ol, hep ol, benimle ol, bende ol...Sendeyim ben, yüreğimi koydum yüreğinin üzerine.Aşk bu, başka isim arama. Hem de en koyu, en deli, en tutkulu...
Senin Adın Aşk Mıydı?
Benim masalımda aşk dolu başladı... Damla ve Fırat’ın aşkı, herşeye ve herkese rağmendi... Önceleri beni güldürüyor, bensiz nefes alamadığını söylüyor, "Sen olmazsan ben yaşayamam" diyordu! "Senden bir şans istiyorum, herşey çok güzel olacak, beni bir kere sevdiğini söyle, inan bana tüm gün yeter" diye fısıldıyordu kulağıma... Sonrası malum! Dengesizliğin yarattığı kaygılarla kaçan uykularım, düzensiz nefes alışlarım, depresif bakışlarım... Gözlerimin buğulanmasına bile dayanamayan Fırat’ım, nasıl oldu da birden değişti, anlayamadım! Boğazımda kocaman bir düğüm bırakarak gitti hayatımdan. Acımasızca, umarsızca... Sorularım, sorgularım kendi içimde hep yalnız ve yanıtsız kaldı. Ne çok şey değişti bende, bana dair! Peki artık kim inandıracak beni aşka, zaman mı? "Damla, aslında gerçek Fırat ...
Seni İçimden Terk Ediyorum
siz hiç başkasını öldürerek intihar ettiniz mi? hemen yarın birini sevin; çok sevin. onu canınızın öbür tarafı yapın. mesela, sevdiğiniz geceye ağladığında karanlık üstünüze yapışacak olsun ıslak ıslak. iki kişilik doyun acıktığınızda... ve bir zaman sonra içinizdeki "o", size acı vermeye başlasın ve ne zaman onu içinizden söküp atmak için bir hamle yapsanız, kendinizi parçalıyormuş gibi olun. daha sonra yenilin ve canınızın öbür yarısı olan bu varlığı, içinizde öldürmeye karar verin. şunu da sakın unutmayın, onu öldürmek kendinizi de öldürmeniz demektir. insanın kendisini öldürmesine intihar diyorlar. ama siz bunu, o’nu öldürmek adına yapın ve "seni intihar ettim" diye haykırın... o zaman hem katil, hem ceset, hem de şair olur, "seni içimden terk ediyorum" adlı bir kitap yazarsınız.
Sen ve Ben
"Eğer kalabalıktaysan ama yalnızsan, herkese çok yakınsan ama bir o kadar da uzak, gülümsüyorsan içinde derin buruk bir boşluk varken. Yapacak çok şeyin varsa fakat hepsini yapacak kadar vaktin olmadığını düşündüğünden herşeyi yarım bırakıyorsan... Ben de senin gibiyim, belki de seninle duruyorum, yanında ya da yanında hissedeceğin bir yerde. Şimdi sana beni anlatacağım ya da bendeki seni. Şimdi ben buradayım. İki elinin arasında tuttuğun kitapta degil, kafandayım, orada yarattığında... O her nasılsa ve ne yapıyorsa ben oradayım. Bu bir tesadüf değil, anlayacaksın. Benden alabileceklerini, sonrasında aldıklarını sadece sen bileceksin. Bu bir başlangıç... Yüreğinin sesini duyuyorum, arayışını biliyorum. Bedenimi, ruhumu sonuna kadar açtım. Ruhum benim liderim. Yaşamın hesap defterini kapatı...
Semboller
Nesiller boyu süregelen bilinmeyenlerin sır dolu geçitlerinde ortaya çıkan gerçekler, açıklanamayan, açıklanmak istenmeyen efsanenin perdelerini bir kez daha araladı. Atlantis ve Mu... Diğerleri gibi onlar sadece görünendi... Tarih sayfalarına sığdırılması gereken hakikat, kimi medeniyetlerce masallara sığındırılmakla yetindi. Oysa gerçek bambaşkaydı. Görünenlerin ötesine geçmek, bilinmeyenlerin de cevabını birlikte getirdi. Sahipsiz bırakılan her ırk, sahipsiz bırakılan her can birgün muhakkak gerçeğe kavuşur. İşte o zaman olacaklardan Tanrı sizi korusun.Dünyanın gözleri önünde gerçekleşen bir diriliş, bilinmeyenlerin cevabını da birlikte getirdi. Cevaplar yükseldikçe, Tanrı’nın yüce adaletiyle birleşti. Adalet hangi medeniyetlerde yanlış ellere teslim edildi?
Selman-ı Pak
Selman, benim ailemdendir... (Hz. Muhammed) O’nun hayatı hiç yazılmadı. Çünkü gücün, iktidarın ve statükonun asırlardır korktuğu bir isimdi... Selman, mistik bir derviş gibi tanıtıldı. Din dışı gelenekleri meşrulaştırmak için kullanıldı. Kimine göre bir molla, kimine göre sufi bir derviş, kimine göre büyük bir devrimci... İşte Selman’ın yasaklanan hikâyesi! Yoksulluğun ilahi kader görüldüğü o beldede, mal-mülk düşmanı bir kâfir olarak tanımladıkları Hz. Muhammed’in yol arkadaşı Selman, bir devrim manifestosudur... Aşk’ı kâinatın sırrınca, hakikat bahçelerinde salınmış bir zahit ve bir bağımsızlık savaşçısı... Statükonun, uşaklığın, idare-i maslahatçılığın ve sömürünün cahiliye karanlığında Selman, tüm oyunların bozucusudur... Selman-ı Farisi, bütün tarikatların, tasavvuf gruplarının ortak ...
Savaşın Sessizliği
Bu kitap Kore Harbinde gencecik şehit düşen, kaybolanve maalesef unutulan 864 kahraman asker ve subaylarımızın anısına adanmıştır.Kendi kahramanlarının değerini bilmeyen toplumlar en büyük öldürücü darbeyi, kendi geçmiş tarihine sahip, öz değerlerini korumasını ve de geliştirmesini bilen milletlerden yerler. -Kore Savaş Adına (E) Gazi Kurmay Yarbay Turan Yavçan-Ayten Aygen Yine Her Zamanki Akıcı Üslûbuyla, Anılardan Yola Çıkarak Romanlaştırdığı Bir Döneme Işık Tutuyor.
Salı’nın Sırrı
İstanbul’da sessiz bir 3 Mart gününde günlerce konuşulacak bir olay yaşanıyordu. 17 yaşındaki lise öğrencisi Münevver Karabulut, erkek arkadaşı Cem G. tarafından bıçaklanarak öldürülmüş, kafası testereyle kesilerek gitar kutusuna, vucudu ise bavula konulup çöp konteynırına atılmıştı. Son dönemin en çok konuşulan olaylardan biri olan "Münevver Karabulut" cinayetindeki bir çok iddia bu kitapta gün ışığına çıkıyor. Saklandığı yeri tespit edilemeyen Cem G. 197 gün sonra avukatı tarafından polise teslim edildiği noktada bulunan şüpheli 2 kişi kimdi ve ne anlama geliyordu? Cem G. ile Münevver arasındaki cinayetin sır perdesi neydi? Münevver, günler önce öldürüleceği "Salı" gününü nasıl hissetmişti. Vahşetin şifrelerine kadar uzanan ikili arasındaki diyaloglarda müthiş ayrıntılar gizli. Cinayetin...
Saldırı
Tel Aviv’in insan kaynayan restoranlarından birinde, bir kadın, hamile elbisesinin altına gizlediği bombayı patlatır. Arap asıllı İsrailli Doktor Emin, gün boyunca bu korkunç saldırının sayısız kurbanını ameliyat eder. Gecenin bir yerinde, onu acilen hastaneye çağırarak, saldırıda paramparça olan bir cesedin karısına ait olup olmadığını teşhis etmesini isterler. Emin, acı gerçekle yüz yüze gelir. Karşısındaki beden, karısına aittir. Daha da acısı, onlarca insanın ölümüne neden olan ve intihar saldırısını gerçekleştiren, 15 senelik karısıdır. "Posta kutumda mektuplar vardı. Faturalar arasında küçük bir zarf dikkatimi çekti. Okumaya başladım: ‘Mutluluk paylaşamadıkça neye yarar Emin, aşkım? Senin sevinçlerinin olmadığı yerde benim sevinçlerim sönüyordu. Sen çocuklarımız olsun istiyordun, ben...
Pelin Çift İle Gündem Ötesi Kitaplığı (3 Kitap Takım)
1- Ayasofya'nın Gizli TarihiAyasofya’nın sırlarla dolu gizli tarihi ilk kez gözler önüne seriliyor...Ayasofya’nın içindeki gizemli sembollerin anlamı ne?Hangi gizli örgütler Ayasofya’ya izlerini bıraktı? Bu işaretler hangi amaçla mabede kazındı?Ayasofya’nın dehlizleri nerelere uzanıyor?Tapınak Şövalyeleri Ayasofya’yı nasıl hedefine aldı? Ayasofya’da hangi Kutsal Emanetler’i aradı?Mabedi kirletmek adına içinde türlü sapkınlıklar yapanlar kimlerdi?Ayasofya düşmanı Venedikli Dandolo’nun mezarı neden Ayasofya’nın içinde?Fatih Sultan Mehmet, fetih sonrasında kılıç hakkı Ayasofya’da hangi değişiklikleri yaptırdı?Fatih Sultan Mehmet’in Bellini’ye yaptırdığı ünlü tablosu Ayasofya’yla ilgili hangi sırrı saklıyor?İstanbul işgal altındayken “Ayasofya’da haç görmektense onu yıkarım!” diyerek düşmandan...
Aynadan Geçen Kız
Fransa’nın büyük yayımcılarından Gallimard Jeunesse’nin öncülüğünde RTL televizyonu ve Télérama dergisi, genç okurlar için yazmayı hayal eden herkesin katılabileceği büyük bir yarışma organize ettiler. Yayıncı, yazar, gazeteci ve halktan oluşan geniş bir jüri, gönderilen 1362 eser arasından sadece bir tanesini ödüle layık buldu.İşte şu an o kitabı tutuyorsunuz elinizde!“Aynadan Geçen Kız” serisinin ilk kitabı olan Kış Nişanlıları, fantastik edebiyatın gözde yapıtlarından biri...Sembolizme ve mitlere güçlü göndermeleri olan kitap, şifrelerle dolu eşsiz bir okuma serüveni vaat ediyor.Anima’da ailesiyle yaşayan, özellikle büyük amcasıyla sıkça vakit geçiren Ophélie, yetenekli, içekapanık ve tuhaf bir kızdır. Dokunduğu eşyaların geçmişini okuyabiliyor ve aynalardan geçerek seyahat edebiliyordu...
Aeden
Gerçeğin Masalıdır AedenGeri dönmüyorlardı! Artık niye Dünya’da olduklarını biliyorlardı.Yaşam enerjisinin bu şekilde yağmalanmasına izin vermeyeceklerdi, ne pahasına olursa olsun ona sahip çıkacaklardı.Evrende hata yoktu, tesadüf yoktu!Nihayet anlamışlardı.İnsan doğulmaz, insan olunurdu.Masalla gerçeği ayırt edebilecek okurlara...