
Elifin Yolculuğu
elif, alif, alaph, aleph Tüm harflerin başlangıcı Allah’ın Zatı Birlik Teklik İnsan-ı Kâmil Âdem Ateş Tüm harfler elif 'in şekil almış halidir... O, tüm söylemlere anlamını verir. Tüm yaratılış, elif 'in şekil almış halidir... O, tüm evrene anlamını verir. İnsan elbisesine üflenen ruhun elif 'in yolculuğudur kâinata vesile olan...

Bir Şans Daha Verseler
“Hayat bir değil pek çok şans daha verse, yanından yürüyüp geçer farkındalığı olmayan” Elbette istisnalar kaideyi bozmaz ama cömert hayat, çoğu zaman en az bir şans daha verir insana. Evet yapar bunu, görmeyi bilmek gerek. Peki tecrübelerle yoğrulmuş ve dersini almış kişi, o yana yakıla istediği ikinci şansı nasıl kullanır? Defalarca aynı hatayı yapan insanın davranışı nasıl açıklanır? Sahi size bir şans daha verseler?... “Farkındalık ve Kıymet Bilmek” temalı öykülerde buluşuyoruz bu defa.

Bana Gelsene
BU HİKÂYELER ŞAKA MI? "Bu kitabı akvaryumda yaşayanlar için yazmadım. Onlar kim? Üç dört arkadaşıyla ve dünyaya dair okuduğu birkaç kitaptan arakladığı ve asla değiştirmediği birkaç entel görüşüyle fanatik biçimde yaşamını sürdürenler. Farklı görüşlere ve değişimlere kapalı, aynı hayat biçimini, gittiği mekânları, içkisini, sigarasını ya da bağımlı olduğu diğer şeyleri, tuttuğu takıma olan sevdasıyla birlikte sımsıkı korumaya çalışan fanatikler. Onlar yaşadıkları dünyanın tamamen değişmiş olduğunu anlayacak durumda değiller..." Uyarı: Bu kitapta bolca seks, kahkaha, şok edici hikâyeler ve Z kuşağı var! Fanteziler değil, yaşananlar konuşuluyor. Cesaretin varsa, buyur içeri. Z kuşağının kafa yapısını çözdüğünü sananlara kötü bir haberimiz var: Henüz hiçbir şey görmediniz. Bana Gelsene, bugün...

Kara Karga Soruyor Sunay Akın Cevaplıyor
KOLEKTİF HAFIZAMIZIN BÜYÜK USTASI SUNAY AKIN ve YAZAR BAŞAK ÇALIŞKAN’DAN OYUN DOLU BİR KİTAP Bir gün tuhaf bir şey oldu. Kara Karga ceviz ağacında bir dala tünemiş, dalların arasından süzülüp gelen ışığın keyfini çıkarırken birden bir karaltı fark etti. Merakla karaltıya doğru uçtu. Hemen gagasıyla uçurtmayı takıldığı daldan ayırdı. Uçurtma havalandı, uçtu gitti. Bir düşünce sardı Kara Karga’yı. Bu uçurtma nereye gidecek? Belki de tüm dünyayı gezecek? Yolculuğu boyunca kim bilir ne maceralar yaşayacak... MACERA!... "Nerede duruyorum burada, güzel uçurtma, beni de al yanına..." İşte böyle başladı Kara Karga’nın hikâyesi. Çok gezdi, çok gördü, sonunda yolu Oyuncak Müzesi’ne düştü. Sunay Akın ile dost oldu. Onunla oyuncakların arasında türlü maceralar yaşadı. Sen de katılmak istersen onlara b...

Kalbin Sırları
"Aşk güzel bir kuş Yakalanmak için yalvaran Ama yaralanmaktan korkan." - Halil Cibran-

Beni İçinden Sev
Kimsenin bilmediği bir şarkısın. Bana kendini öğret. Başka hisleri başka insanlarda değil de hepsini sende tüketmek isterim çünkü ikimiz başkayız, kimsenin bilmediği bir başka dünyayız. Bakma sen bu kalabalığa, bu dünya bizim için yaratıldı. Başkaları sadece başkaları olarak kalsın, sen bir hayal kur kendine ve içinde sadece bize yer olsun.

Bırakmak Kendini Bulmaktır
Canınızı acıtan ipleri bırakmanın zamanı gelmiş olamaz mı? Bizim de hayatımızda farkında olmasak da tuttuğumuz ipler var. Kendimizden taviz verdiğimiz, kendimizi arka plana aldığımız, aman buna bir şey olmasın, aman bu incinmesin dediğimiz insanlar var iplerin ucunda. Bu şekilde hiçbir yere varamadığımızı bilmemize rağmen düzenimiz altüst olmasın diye durumumuzdan memnunmuşuz gibi davranıyoruz. Size çok basit bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Siz yokken, siz ipleri yeni yeni elinize alırken, ipin ucundakiler sizden önce nasıl yaşıyorlardıysa siz olmadan da yaşayabilirler değil mi? Onları sizsiz yapamayacağınıza inandıran yine sizdiniz. Bu yüzden ipleri bırakmaktan korkmayın. İpin diğer ucundakiler siz olmadan da hayatlarına devam edebilirler tıpkı daha önce devam ettikleri gibi. İpleri bır...

Günaydın Deme Sanatı
Günaydın’ı yalnızca bir sözcük sanmayın! Sabahın ışığıyla yıkanmış bir dil pırıltısıdır o. Sekiz harfli bir anahtardır, yalnızlığın çıkış kapısını aralar. Günaydın diyen, yalnız bırakmayı ve bırakılmayı reddetmiş demektir. Gönül çelendir günaydın, buzkıran gemisidir. Ağzımızın içindeki deniz feneridir. Öylesine güzeldir, "Bu sabah ışığın elinden birlikte tutalım mı?" cümlesinin kısaltılmışıdır. Günaydın, kardeşidir merhaba’nın. Kolay gelsin’in, teşekkür ederim’in yakınıdır. İyi geceler’i soracak olursanız, o da günaydın’ın pijama giymiş halidir! Akgün Akova bu paha biçilmez sözcüğü söylemeyi bir sanata dönüştürüyor. Çektiği fotoğrafların eşliğinde hem gözünüze hem de gönlünüze günaydın diyerek. Günaydın Deme Sanatı bir çift kanat sesiyle size söylenen benzersiz bir gün doğumu kitabı.

El Ele - Manus İn Mano
Hakikat Görünmeyen, Bilinemeyendir. "Olacağın gibi oldun mu?" Şayet olmadıysan, şimdiye kadar bir başkasının hayatını yaşadın demektir. Hayat oyununda her şey anlamsız da olabilir, yüklediğin kadar da anlamlı. İş oyuncuda biter... Bir keşiş... Bir şifacı... Bir yargıç... Bir uşak... Bir adamla iki kadın... Kader ile karar arasında gidip gelen adam gerçek aşkı bulduğunda tadını çıkaracak mı? Hayatına giren o özel kadın onu ya adam edecek ya da darmaduman... Tutunacak bir insan kalmadığında, Bir’inin zaten seni tutmakta olduğunu hissettiğinde her tür zorluğu yenmek elbette mümkündür. El ele birlikte aşılamayacak engel yoktur.

Nazım Hikmet Şiirinde Gizli Tarih
Nâzım Hikmet’in ünlü destanı "Memleketimden İnsan Manzaraları"ndaki mahkumlar Halil, Süleyman, Fuat ve Melahat gerçek hayatta kimlere tekabül ediyordu? Ya manzum/roman "Benerci Kendini Niçin Öldürdü?"deki Benerci, Somadeva, Roy Dranat’ta kimler soyutlanmıştı? Peki anı/roman "Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim"deki Hasan, Kerim ve İsmail gerçek hayatta kimlere dönüşüyordu? 1938 sonbaharında Sultanahmet Cezaevi’nde yatarken başlayıp bitiremediği "Orası" romanındaki sekiz Komünist; "Saatçi Çırağı Kerim", "Ressam Halim", "Tornacı Aziz", "Mimar Ali", "Nuri" ve "Selami" gerçekte kimlerdi? Nâzım Hikmet’in şiiri bir insan okyanusu gibidir. Emin Karaca bir çeşit arkeolojik kazı yaparak, bu okyanusta yer alan insanların kimliklerini soruşturuyor. Türkiye’nin devlet terörü altında bastırılan ve unutturulm...

İstanbul Terapisi
“İstanbul Terapisi” ile İstanbul’un vicdanlı ve terapik bir kent olduğunu keşfedeceksiniz…• Bir yanda iç daraltan gürültülü ve telaşlı İstanbul, diğer tarafta yüreğimize seslenen, yatıştırıcı İstanbul.• İstanbul’u tanımak, Bizans’tan Osmanlı’ya farklı İstanbullularla tanışmak, kentin 7 tepesini tanımak için 7 günlük bir gezinti.• İstanbul kaderleri ve vicdanlarıyla boğuşan insanların acılarını dindirebilecek mi?• İstanbul Terapisi yorulan vicdanı sarabilir mi?Hem tarihi, hem kendimizi tanımak için…..

Anne Babam Hiç Dudağından Öptü Mü Seni
Arada bir çık kendinden, belki, bilmediğin bir ben daha bulursun...Dünya garip bir yer... çabuk alışıyor insan, gitmek istemiyor... nereden geldiğini ve nereye gideceğini bilmediğinden, sıkı sıkı sarılıyor, “benim” dediklerine... oysa, getirenin kardeşi alıp götürüyordu, kardeşinin getirdiğini... bu getir götür işini ona bırakmak istemeyenler bile, onun kucağında gelip gidiyordu kulağına fısıldanan yere... böyleydi işte; geliveriyordu, “ben” dediğini, “benim” dediğini alıveriyor, yerine boşluğu koyuveriyordu...Böyleydi işte ölüm... “can” dediğini, “canım” dediğini alıveriyor, yerine hiçliği koyuveriyordu... katlanmanın, katlanılmayan hali kalmıyordu kalanlarda... bir harf alıp gidiyordu her giden kalanların dilinden... bu nedenle hiçbir zaman ilacı bulunamayacaktı kekemeliğin... gitsem, ge...

Kız Gurusu
"Dişiliğin,Güzelliğin ve Erkeğini Aşık Etmenin Kuralları Yeniden Yazılıyor"Sadece kadınlar mı sorumludur sözüm ona “Güzel” görünmekten?Erkekler hain bir plan kurguladılar sen uyurken! Onların “GüzellikK” dayatmasına razı olup uykuları haram ettin kendine. Kadın sadece erkek için “Güzel” olmak zorunda kaldı yüzlerce yıl boyunca… Oysa bütün erkeklerin tek amacı sana “Güzel” olduğunu unutturmaktı zaten… Sahip olduğunu kaybettirip buldurmamaktı oyunun kuralı… Böylece hükmen galip çıktılar sahaya. Hem hile yaptılar, hem haksızlık…* * *"Sadece güzelliğine güvenerek, aşık olduğun adamı elinde tutamazsın. Güzellik bir bütündür. Dişi olmak erkeğin güzellik algısını değiştirir. Unutma! Erkekler mükemmel görünen kadınları sadece beğenirler... Üzerine düştüğün her adamı zalimleştirirsin. Erkeğine bağı...

Söz
Altını çize çize okuduğunuz kitaplar vardır. Çok sayfalı kalın kitaplardır bazen bunlar. Günler, haftalar, hatta aylar sürer okuyup bitirmek. Bitirdiğinizde belki size hiçbir şey vermez o kitaplar ve harcadığınız zamana üzülürsünüz... Ama bir bakarsınız ki aklınıza bir çivi gibi mıhlanan altını çizdiğiniz o cümleler hayatınızı değiştirmiş, koca bir romandan kalan altı çizili üç-beş satır size hayatın anlamını öğretmiştir. Kahraman Tazeoğlu, bu kitabında, yukarıda bahsettiğim altı çizili satırları hayatınızı değiştirecek o cümlelelere dönüştürerek, sayfalar dolusu kitaba gerek bırakmadan okumanın rahatlığını sunuyor. Tazeoğlu, bu kitabında yalnızca yayınlanmış eserlerinden değil, yeni yazmış olduğu aforizmalarından da faydalanıyor. Her biri birer ‘Özlü söz’ olan bu cümleler, kiminizin not d...

Aşk Coğrafyasında Konuşmalar
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin gibi hikâyelerimiz var. Bugün bile yüzlerce türkümüz, bu hikâyelerden alınmadır. Bu aşıklar, çok acı çekerler ama buluşamazlar. Hikâyenin sonu ise çok enteresandır. Aslı, gerdeğe girmek için düğmelerini çözerken elbisesi alev alır, yanar. Kerem de yanar. Aşkla yanarlar ve yine buluşamazlar. Fakat hikâye burada da bitmez. Kerem ile Aslı’nın külleri kalır ve küller birbirine karışır...İşte Anadolu toprakları: Kayseri, Erzurum, Bursa, İskenderun... Kerem ile Aslı’nın külü. Bu topraklarda anneannelerimiz, dedelerimiz, birbirinin küllerine karıştı. Biz burada insanlığın külüne karıştık. En çok ziyaret edilen, tarihin en çok mezar adları taşıyan, sandukaların, kral mezarlarının, evliya türbelerinin en çok olduğu topraklardayız. Bu topraklar, Kerem ile Aslı’nın ...

Yirmi5
Babam gitti. Ben hiç büyüyemedim. Babası giden her kız gibi yarım kaldım. Babasız kalan her çocuk gibi hep bir yanım çok daha fazla kırılgan, çok daha eksik, çok daha çocuk kaldı. Hep onu başkalarında aradım. Bulamadıkça sabırsız biri oldum. Büyüdükçe ona benzedim. Ona benzeyen yanlarımı hiç sevmedim.Kocaman kız oldum sanıyor. Hala içinde baba geçen şarkılarda gözleri dolu dolu olan bir kız çocuğuyum.Ben bu kitabı yazarken, orta dereceli depresyon şüphesiyle tedavi olmaya başladım. Doğal seleksiyonun gerektirdiği muhtaçlık duygusu beslenemediğinde, böyle sonuçlar doğuruyormuş işte.Her zaman her durumda güçlü olmaya çalıştım ve elbette bunu da atlatmak istiyorum. Birilerine “yalnız değilsin” hissiyatını yaşattıysam ne âlâ. Bana bunu yaşatan tek bir kişi bile olmadı çünkü hayatım boyunca.Bu ...

İçindeki Bana Dokun
Aslolan yola çıkmaktır. Arkanda gölgen kan ter içinde kalıyorsa sana yetişmek için, sen yolunu çoktan bulmuşsun demektir. Ertelemek, erken ölümdür biraz da. Ya akıntının yönünü değiştireceksin ya da akıntıya kapılacaksın. Bir şey yapmalısın, bir şey, tam da şimdi, şu anda, adı ne olursa...

Cam Kenarı
Gidecek hiç kimsesi olmayan insanlar, sessizce içlerinden giderler...Cam kenarında unutulur bazı hayatlar. Ne zaman yağmur yağsa, cama çarpar durur, en acı hatıralar...İki şehir arasındaki mesafe ne kadar uzaktır? Ya da iki kalp arası iki dudak ile kaç dakikada birbirine ulaşır?Ne yüreğime ne de dudaklarıma laf dinletebiliyorum işte! Biri içerisinde seni yaşatırken bir diğeri ismini sayıklıyor...Seni düşlüyorumSeni özlüyorumKahrolası bir zaman işte! Ne yaparsam yapayım, gelmiyorsun...“Olur da bir gün geri gelmeye karar verirsen, avuçlarıma umudu, omuzlarıma ise sensizliği bıraktığın yerdeyim...”- Mesud Topal"Hayatı anlamak aşkı anlamaktır. Mesud Topal bu kitap da aşkı öyle güzel anlatıyor ki, her cümlesi bir nefes gibi hayata sıkıca sarılmanızı sağlıyor..."- Ertürk Akşun

Meğer Annem Haklıymış
–– Seni doğuracağıma taş doğursaydım! – Senin çocukların da aynısını sana yapsın inşallah! – Hep babanın tarafını tut sen. – Benim günahım neydi de… – Bana anne deme! – Kanser ettiniz beni. – Kızdım mı adım kızdı oluyor! – Öleyim de kurtulun benden! – Gün yüzü göstermediniz bana. – Kime çektin sen bilmem ki? – Seni alan üç gün sonra geri getirir. – Yaptığın banaysa, öğrendiğin sana. – Sen dururken ben mi gideyim ekmek almaya?! – Seni dokuz ay karnımda taşıdım ben! – Sana da iyilik yaramıyor. – Doğru, ben kimim ki zaten?! Bu ve benzeri serzenişlere maruz kalmış… Kola almak için para istediğinde ne kolası karpuz var dolapta cevabını duymuş… Hava kararmadan evde olması gereken… Bereketi kaçıyor diye; misafire hazırlanan sıcak köftelerin, böreğin yanından kovulmuş… Aynısından evde var veyahut ...

Hep Sonradan
Ortak bir acıya sahip iki kişi varsa, acı eşit bölünmez; biri diğerinden daha güçlü olmak ve acının büyük payını üstlenmek zorundadır.Dilediği gibi ağlayamaz, korkamaz, öfkelenemez... Hayatındaki herkes onu güçlü sanır da kimse bilmez, savrulmasının ufacık bir rüzgâra baktığını.Ben güçlü olan taraftım.Annem, saçlarını kaybedene kadar...

Aşkta İhanetin Tarihi
İhanet ne makam dinler, ne rütbe... Paşadan şair-i azama, özetle zenginden yoksula kadar uzanan aldatma, kim bilir bir yerde kişileri de eşitliyor. Ölümü ve sürgünü hiçe sayıp, "başında kavak yelleri estiğinde" fermanı dinlemeyen nice yürekli vardır. Ama yüreklerini dinleyip, ferman dinlemediklerinden ölmüşlerdir. Şehzade Burhanettin’den Ahmet Mithat Efendi’ye, Şair Nigar Hanım’dan Abdülhak Hamid Bey’e, Beyoğlu Gülü Kamelya’dan Nurettin Paşa’ya uzanan ve galiba çoğunlukla hicran dolu ihanet sayfaları vardır. Şimdi sararmış sayfaları çevirebiliriz... Sayfalarını açtığımız bu konu sadece bize mahsus değildir. Dünyanın dört bir yanında kim olursa olsun, aşkın bu kasırga tarafına yakalanıyor. Sari bir hastalık ya da müthiş bir virüs ama kimse "bana mısın" demiyor. Henore de Balzac’tan Frida’ya...