Destek İndirim -
Destek Dükkan
0
Sepetim
Yazarlar
Kategoriler
Değerlendirme
Fiyat
Yayınevleri
Diller
Filtreleme

Kategoriler

Yayınevleri

Yazarlar

Fiyat

Diller

Değerlendirme

Önceki sayfa
Sıralama
En Hüzünlü Eylül Destek Yayınları

En Hüzünlü Eylül

Hüzünlüdür İstanbul, Eylül 1955’ten beri... Kadim kentin destansı tarihinde, 6/7 Eylül 1955’te yaşanan büyük yıkım kuşkusuz çok özel bir yer tutar. Acısı hep sürecek bu büyük altüst oluş, toplumsal olduğu kadar bireysel anlamda da derin kırılmalara yol açmıştır. Tıpkı Suzan ve Yorgo’nun aşkında olduğu gibi. Suzan ve "sevgili papazı"nın büyük dramını okurken, kendinizi İstanbul dekorunda, tarihin içinde, "soluksuz ve dipsiz" bir yolculuğa çıkmış bulacaksınız. Bir yas, beş yıl süreyle her gün ve yirmi dört saat tutulur mu? Suzan ve Yorgo’nun aşkı kadar büyükse, evet! Balcıgil romanına "Söyledim ve ruhumu kurtardım!" diye başlıyor. Çünkü, hepinizin merak ettiği önemli nedenleri var. En Hüzünlü Eylül büyük bir aşkın olduğu kadar, büyük bir hesaplaşmanın da romanı.

Kemik Çayı Destek Yayınları

Kemik Çayı

"Gelmedin Ali Haydar. Kaç gün oldu görüşmeyeli, sarılmayalı, bakışmayalı, koklaşmayalı, titreşmeyeli. Aramadın, sormadın. Bak, bana neler ettik el ele verdik de. Önce söz kestik, ciğerime... Sonra kına yaktık, kalbime... İşte şimdi de nikâhımı kıydık, hayallerime... Annem renksiz. Teyzem muradına nail olmuşluğun sarhoşluğunda kasım kasım kasılıyor, sonunda oğlunu everdi. Osman mı? Bilmem. Hoş o da neler olduğunun farkında değil zavallı. Baş göz edildik nihayet. Hep birlikte, maaile, konu komşu, dost akraba, el ele verip Elif ’i katlettik!" Kum Gibi adlı romanıyla tanınan yazar Hatice Dökmen’in cesur ve yalın üslubuyla kaleme aldığı Kemik Çayı insan hikâyeleriyle dolu gerçekçi ve sarsıcı bir kitap... Daha çok kadının örselenmişliğine, sinmişliğine, sıkışmışlığına, tökezleyişine, örülen duva...

Putlar Yıkılırken (güncellenmiş) Destek Yayınları

Putlar Yıkılırken (güncellenmiş)

"İnsanlığın bütün hallerine dair" büyük bir roman: Putlar Yıkılırken Tarihin en büyük "put yıkıcı"larından Nâzım Hikmet, kendisiyle yüzleşirken aslında epey mahcup! İkinci Dünya Savaşı’nın acımasızlığı; düşüncesi, sözü ve eylemi olanları alabildiğine ezecektir. Özellikle Nâzım ve peşi sıra savrulan iki güzel çocuğu. Bezdiren polis takipleri, tabutluklar, işkence odaları, 1500 vatlık lambalar, falakalar ve insanlık onurunu yok etmek üzere icat edilmiş başka ne varsa... Karşılığında sevgi, aşk ve insanlığa adanmış hayatlar... Dünya yıkılıp yeniden kurulurken, büyük şair ve "iki güzel çocuk"tan yükselen canhıraş çığlık sinirlerinizi bozacak! Sevinerek, üzülerek, korkarak, haykırarak, hayran kalarak, karalar bağlayarak okuyacaksınız. Celile, Yeşil Mürekkep, İpek Sabahlık ve Afife Jale’nin yaza...

Celile Ela Gözlü Pars Celile Destek Yayınları

Celile Ela Gözlü Pars Celile

Osmanlı’nın en güzel kadınlarındandı. Saray ressamı Fausto Zonaro’nun rahleyi tedrisinden geçti. Paris ve Roma’da eğitim gördü. Adını resim sanatına altın harflerle yazdırdı. Padişah hafiyeleriyle, Balkan çetecileriyle, İttihat ve Terakkicilerle boğuştu... Korku nedir hiç bilmedi! Gönlünü kendinden dört yaş küçük olan Yahya Kemal’e kaptırdığında evliydi, iki çocuğu vardı. "Ela gözlü pars" diye şiirler yazdı ünlü şair onun için. Güzel kadın, hayatında ilk kez bulutların üzerinde uçtuğunu düşündü. Aşkı uğruna eşini, evini terk etti! Maalesef, onu taşıyabilecek büyüklükte bir yüreğe sahip değildi şair. Onu yarı yolda bıraktı, sıvışıp kaçtı. Çok üzüldü, kahroldu ama yıkılmadı ela gözlü pars. Aynı çocuk iki kere doğurulabilir mi? Doğurdu Celile! Oğlu Nâzım Hikmet yirmi sekiz yıllık hapis cezası...

Canlı Yaşa Destek Yayınları

Canlı Yaşa

İnsan alışkanlıkları ile kendini limitlendirir, öğrenmiş oldukları ile sınırlar koyar, yaşadıkları ile dünyasını oluşturur, beraberliklerini sevgi, gözleri ile gördüklerini gerçek sanır, göremediği ve korktuğu her şeyi de inanç haline getirir. İşte bu yüzden insan hiçbir zaman gerçek anlamda bir dönüşüm yaşayamaz, çünkü dönüşümü de umut denilen hayal dünyasına bırakmıştır. Şimdi bunları fark ettiysen karar vermelisin... "Bu kitap bildiklerini hatırlatmak için kendine yazdığın son mektuptur."

Yeşil Mürekkep Destek Yayınları

Yeşil Mürekkep

Sabahattin Ali, Bulgaristan'a kaçmasını sağlayacak kişinin istihbarat ajanı olduğunun farkına varamadı. Kendisini, adı ölüm olan o dipsiz kuyuya bıraktı. "Kuyucaklı Yusuf", "İçimizdeki Şeytan", "Kürk Mantolu Madonna", bir dolu öykü ve çoğu şarkı olacak şiirler yazamayacaktı artık. Devlet eliyle öldürülecek, "Ankara" isimli yeni romanı da yarım kalacaktı. Başkentte devletin acımasız çarklarının nasıl döndüğünü, siyasilerin ve bürokratların kirli ellerinin nerelere uzanabildiğini yazacaktı mümkün olsa. Yazamadı. Başına indirilen bir odun parçasıyla, kanlar içinde yığıldı yere. Yeşil mürekkepli dolmakalemi düştü cebinden. Çantasından, yeni romanının sayfaları savruldu etrafa. Yazıları yetim kalmıştı. Biricik kızı Filiz de öyle. Gözleri bir daha açılmamak üzere kapanırken, cüzdanında güzel Ali...

Eyvallah - 1 - Seyyah Destek Yayınları

Eyvallah - 1 - Seyyah

Merhaba, ben Seyyah. Herkesin bir derdi vardır. Bazıları geçer, bazıları geçmez. Bazıları anlatılır, bazıları anlatılmaz. Bazen anlatmak istersin ama dinleyecek birini bulamazsın. Bilirsin, muhabbettir ihtiyacın ama iki lafın belini kıracak bir dost bile yoktur yanında. İşte bu kitap bulamadığın dosta ulaşmak ve onunla dertleşmek için yazıldı. Meselenin sevmek değil, güzel sevebilmek olduğunu bilenler için yazıldı. Biraz yağmurun, biraz da hüznün düştüğü gecelerde bu kitabı okurken şunu hissedeceksiniz: "Hâlâ dertleşebilecek birileri varmış bir yerlerde."

Eyvallah - 2 - Birlik Dükkanı Destek Yayınları

Eyvallah - 2 - Birlik Dükkanı

Merhaba, ben Seyyah. Bazen bulacağını düşündüğü için değil başka bir seçeneği olmadığı için arar insan. Herkesin bir gün çıkmak istediği ama cesaret edemediği bir yolculuğun başından yazıyorum bunları. Hepinizin içine atıp anlatmaktan sakındığı şeyleri yazdığım bir yolculuğa davet ediyorum sizi. Ve gidiyorum iyi insanların yaşadığına inandığım yerlere. Gitmekle geçecek mi bilmiyorum ama sanki geçecekmiş gibi gidiyorum işte. Satırlarımın arasında bıraktığım boşluklarda göreceksiniz kendinizi. Ve okudukça kendiniz sanacaksınız beni. Sanki ben değil de, siz gidiyormuşsunuz gibi hissedeceksiniz. Kim bilir, belki de gelmesini beklediğiniz aşk, bu satırlarda bekliyordur sizi.

Beyaz Karanlık Destek Yayınları

Beyaz Karanlık

Senin veya evladının başına gelmez zannetme! Ağızlarından salyalar akan sırtlanlar gibi dolanıyorlar etrafımızda! Gözlerini bu gerçeğe asla kapatma! Aramızda kol geziyorlar bu işin ticaretini yapanlar. Tüm gayretleri, o ilk dozu vererek bizleri başlangıçtaki "o his" ile tanıştırmak... Gerisi zaten geliyor. Bağımlının parayı bulmak için her şeyi yapacağını da biliyorlar. Onların kazançları para, bizim kaybettiğimiz ise hayatlar. Sevgiyle büyütülen bir kızdı Deniz. Güzeldi, eğitimliydi ve ailesinin gözbebeğiydi. Çok iyi bir ailesi vardı. Sadece kapıldı. Önce duygusal zaaflarına sonra da maddeye yenildi. O güzel aile, birbirini seven insanlar bir hiç uğruna dağılıp yok oldular. Tıpkı o hiç uğruna dağılıp yok olan yüz binlercesi gibi... Peki, bu gidişata son verecek olan kim? Hep sırtlanlar mı...

Diğerleri Kara Karga Yayınları

Diğerleri

Gece tıkırtıları, uykuları kaçanlar, endişeden ya da heyecandan uyuyamayanlar, çatı katlarında bir işler çeviren ihtiyarlar, iyi kalpli kasabalı gençler, eski mahalleliler, hevesli mektepli kızlar ve devrimci hayaller… Diğerleri, 70’ler Türkiye’sinde, İstanbul’da kendi halinde bir mahallede, eski bir konakta hayatın bir araya getirdiği Sacide ve Cahide’nin, Hayganuş ve Artin Bey’in, Kamuran’ın ve bu hikâyeye tam orta yerinden dahil olan "diğerleri"nin hem ağlatan hem kahkahalar attıran bir romanı.

Merhum Nasıl Bilirdi? Kara Karga Yayınları

Merhum Nasıl Bilirdi?

Doğan Ekinci öldü. Herkes gibi sakince gömülüp bu dünyadan ayrılmayı beklerdi ama hiç de öyle olmadı. Şimdi bir cenaze töreninde gördüğü yüzlerin kendisini son yolculuğuna uğurlamak için orada olduğunu biliyor ve geçmişin anıları bir bir zihnine doluyor. Yıllarca garsonluk yaptığı kafenin müdavimleri, bazıları "dostu" da olan mahalle sakinleri onun son anlarına yaraları, neşeleri, hayal kırıklıkları ve umutlarıyla konuk olurken anlattıkları okuru da hayata ve ölüme dair derin bir muhasebeye davet ediyor.

Baskın Destek Yayınları

Baskın

Ben sizlere, nasıl attığımızı, nasıl hoplayıp zıpladığımızı, ne kadar kahraman olduğumuzu da anlatabilirdim bu kitabımda. Ama yanıltmış olurdum sizi. Dağdaki mücadele ya da dağdaki kahramanlıklar, adına çatışma denilen kısa bir zaman aralığına sıkışmış şeyler değildir çünkü. Askerin kahramanlıkları, mücadelenin fedakârlıklarına gizlenmiştir. Ve bu fedakârlıklar sadece çatışma aralıklarında değil, dağın bütün anlarındadır. Ne kadar güçlü, ne kadar dayanıklı, ne kadar atletik olduğumuzla da süsleyebilirdim sayfaları bir güzel. Ama bu değildir dağlarda yaşam. Güneydoğu’nun bir adımlık anlarında bile, yüz binlerce fedakârlık üretilir. Ve tüm anlattıklarım, anlatmadıklarımın yanında bir yudum bile değildir. Mücadele etmeyen, mücadele edenin halini bilmek zorundadır ama. En azından, bilmek istey...

Pisagor Tepkisi Destek Yayınları

Pisagor Tepkisi

İKİ PAPAZ VE BİR KIZIN İNSANLIK ONURU İÇİN GİRİŞTİKLERİ BÜYÜK MÜCADELE LENA, 24 yaşında. Gezi Direnişi’nin ilk sabahında, başına isabet eden gaz bombası kapsülüyle yaralandı . Belirsiz bir süre için uyutulmasına karar verildi. Büyük bir ihtimalle yaşamayacak. ANASTAS, 28 yaşında. Lena’nın ağabeyi. İlahiyat eğitimi gördü. Akademisyen ve papaz. Kardeşinin ölmeye yatması üzerine, dünyanın "insanlık halleri"ne, en iyi bildiği açıdan büyük bir taarruz başlattı. ELİF, 25 yaşında. Lena ile Gezi Direnişi’nde tanıştı. Başından vurulan genç kızı hastaneye götürdü. Anastas’la Taksim Hastanesi’nde karşılaştı ve onunla birlikte hayatını ortaya koyacağı bir mücadeleye girişti. VİKTOR, 28 yaşında. "Bogomilci"nin önde gideni. Anastas’ın okul arkadaşı, papaz ve bir Ortodoks kilise müziği uzmanı. Gezi Diren...

Elif Gibi Sevmek - 1 - Nefes Destek Yayınları

Elif Gibi Sevmek - 1 - Nefes

"Bir insan nasıl anlar âşık olduğunu?" diye sordum bir gün dedeme. "Nefesini tut..." dedi gülümseyerek. "Anlamadım..." dedim. "Nefesimi mi tutayım?" "Evet..." dedi. "Öylece tut ve bekle." Dediğini yaptım. Dayanabildiğim kadar soluksuz bıraktım kendimi. Saate bakmayı akıl edememiştim ama sanırım otuz saniye sonra iyice zorlanmaya başladım. Tam pes ediyordum ki, eliyle kapadı ağzımı ve burnumu. Neye uğradığımı şaşırdım. Ölecek gibiydim artık... Yüzüm kızarıyor, gözlerim doluyordu. Dayanılmaz bir hal almıştı nefessizlik... Sonunda çekti elini yüzümden. Derin derin solumaya başladım can havliyle. Bana bunu neden yaptığını anlayamıyordum bir türlü. Gözlerinin içine baktım soran bakışlarla. "Bunu bana neden yaptın dede?" dedim. "En çok neye ihtiyacın vardı az önce?" diye sordu sakin bir tavırla....

Elif Gibi Sevmek - 2 - Dem Destek Yayınları

Elif Gibi Sevmek - 2 - Dem

Çayı deminden anlarsın, yâri ise ayrılık vakti boğazında bıraktığı düğümden... Beklemek değil bizimkisi, demlenmek... Demlenmek yavaşlamaktır biraz. Durmak, bakmak, koklamak, anlamak, öğrenmektir. İçine kazımak, silinmez bir kalemle aklına yazmaktır. Hatırlamak için değil, unutmamak içindir. Peki ya sevmek? Kısmete açılan bir kapı mı, yoksa büyük bir imtihanın başlangıcı mı? Bu kitapta birbirine kavuşanların değil, ancak muhabbetle demlenenlerin aşka ulaşabileceğine şahit olacaksınız. Ve bazı şiirlerin hatırlamak için değil unutmamak için yazıldığını göreceksiniz...

Sergüzeşt-i Kalyopi
 
Kara Karga Yayınları

Sergüzeşt-i Kalyopi

İlk Türkçe macera romanı, ilk kez Latin harfli Türkçede! Bu kitapçık daha önce duyulmamış olaylar ve aklı hayrete düşüren manzaralar ile dolu olup sıralı on bir fasikülden oluşmakta ve ertelenmeksizin her hafta birer fasikülü basılıp yayımlanmaktadır. -T. Abdi, 1873 1873 Sergüzeşt-i Kalyopi (Kalyopi’nin Macerası) ilk yerli roman olarak kabul edilen Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’tan iki yıl önce, ilk macera romanı olarak kabul edilen Hasan Mellah’tan ise bir yıl önce basılmış bir macera romanı olma özelliği taşıyor. Bir Rum kızı olan Kalyopi’nin 1400’ler İstanbul’unda başlayan ve ülkelere, denizlere, adalara yayılan macerası sadeleştirilmiş ve orijinal metnin tenkitli basımıyla bir arada bu kitapta.

5.tim Destek Yayınları

5.tim

"Dipçiği koltuk altıma sıkıştırdım. Tetiği azıcık ezdim. Böylece üç, belki de dört adım attım. İşte o an gördüm teröristi! En uçta yürüyordu. Kamburunu çıkarmıştı. Beş, bilemedin altı metre ötemdeydi. Ben ona bakarken, o da bana bakıyordu. Dünya sanki yok olmuş gibiydi. Sadece o, ben ve birbirimize okuduğumuz meydan vardı. İşte o koskoca ‘an’da birbirimize baktık. Gecenin o son deminde, o alacakaranlığın içinde, gözlerindeki ‘ak’ı görüyorum. Orada, o an, o çiğ beyazlıkta; nefretini, kinini, vahşiliğini ve bana duyduğu iğrentiyi hissediyorum. O sıra başka bir görüntü daha var. Kıpkızıl bir şerare, alacakaranlığı apansız yırtıyor. Elindeki ‘Kaleş’in namlusundan fışkıran namlu alevi, sıçramalar yapıyor. Her sıçramaya, bir patlamanın neden olduğunu çok iyi biliyorum. Kızıllığın çıktığı namlu b...

Aşk Var Düşersen - Yolculuk, Aşk ve Yeniden Başlamak Temalı Öyküler Destek Yayınları

Aşk Var Düşersen - Yolculuk, Aşk ve Yeniden Başlamak Temalı Öyküler

Yazmak, onların hayalleriydi. Bir kitapta buluşmak ise hayal bile değildi. MasterCamp Yazarlık Akademisi katılımcılarının usta kalemlerden aldıkları dersler, güzel bir sona değil, harika bir başlangıca dönüştü. Ortak teması "Yolculuk", "Aşk" ve "Yeniden Başlamak" olan 17 yazarlı bu kitapta, hikâyeli yolculuklar bulacaksınız. "Sabır ve tutku... Bu kitaba imzalarını atanları, en çok bu inanç bir arada tutabilirdi... Yolculuğa böyle bir umutla çıktık. Hâlâ yolda olduğumuzu söylemeye gerek var mı?" Mario Levi "Hayat aslında bir seyahattir, hedef değil. Mutluluk, gidilen yolun üzerindedir, sonunda değil. Sonlar aslında her zaman yeni başlangıçlardır. Aşk da hiçbir zaman yolun sonunda değildir, yolculuktadır. Öyle olmasa, aşk da yolun sonu olurdu ve vakit de geçmiş olurdu. Mutlu olmanın zamanı h...

Fesleğen Destek Yayınları

Fesleğen

Gitmek mi zordur, kalmak mı? Kalmayı bilmem ama, gitmelerin hiç de kolay olmadığını anladım. Hesaplaşması varmış bu işin, dönmek isteyip de dönememesi, yüreğinde uzayıp giden gurbetleri varmış. Üstelik gittiğinde iki kişilik bir bedel ödüyormuş insan... Benim adım Fesleğen. Ben bu hikâyenin gideniyim... Anlatacak çok şeyim var ve itiraf edeceğim bir dolu kaygılarım... Kalemimi kâğıdımı hazırladım. Bir fesleğenin toprağına duyduğu hasreti yazacağım, bir fesleğenin yağmura özlemini anlatacağım, güneşine hasretini. Bir kızın yüreğini açık edeceğim size. Eğer bir gün siz de doğduğu topraklardan uzaklara ekilmiş, güneşe uzanmaya çalışan minik bir çiçek görürseniz üzerine basıp geçmeyin olur mu? Bu dünyada yalnız başına yürüyen birinin Allah’tan başka kimi vardır ki? Bir de siz sebebi olmayın ke...

Yok Etme Planı Destek Yayınları

Yok Etme Planı

Yaşam mı kazanacak yoksa ölüm mü? Ekseni kayan bir dünya! Aşk yok, sevgi yok, çalışma düzeni yok, yolculuklar yok, yiyecek ekmek yok, hatta yaşam bile yok. Doktorlar hastaneleri dolduran binlerce kişiyi yaşatmaktan vazgeçmişler! Çünkü yıllar boyu öğrendikleri bilgiler artık hayat kurtarmaya yetmiyor! Yaptıkları tek şey ölümlerin daha az acılı olması, tek çabaları bu. İnsanlık bitmiş durumda. Kimse yarına çıkıp çıkamayacağını bilmiyor. Bu salgının çaresi yok! Çünkü doğa kaynaklı değil, teknolojiyi kullanan insanlar tarafından yapılmış sanal bir salgın. Bencil bir şekilde sırf kendileri için yeni bir dünya kurmak isteyenler, sadece kendi âlemlerinde yaşamak isteyenler seri katillerden farksız. Ama bi

53. Risale Destek Yayınları

53. Risale

**

Yürek İşçisi Destek Yayınları

Yürek İşçisi

Türk şiirinin ağır işçisi Ahmed Arif’in hasretinden eskittiği prangalarla, aylar süren işkencelerle, cezaevleriyle, karşılıksız aşklarla, hasretle, mücadeleyle ama en çok da şiirle ve sanatla dopdolu geçen hayatının en nahif, en gerçek ve en duygulu haliyle kaleme alındığı bu kitap, hem bir dönemin hem de büyük bir şairin aklıyla yüreğinin romanıdır. "Bir şair Ahmed Arif Toplar dağların rüzgârlarını Dağıtır çocuklara erken Uzun ve tek bir ağıt gibidir onun şiiri Daha deniz görmemiş çocuklara adanmıştır Kurdun kuşun arasında yaban çiçekleri arasında söylenmiştir Bir hançer kabzasına işlenmiştir..." – Cemal Süreya

Yeni Kristal Dünya Kara Karga Yayınları

Yeni Kristal Dünya

Bilimkurgu türünün ilk örneklerinden biri kabul edilen Yeni Kristal Dünya ilk kez Türkçede Margaret Cavendish’in, genç bir kadının başka bir dünyaya yolculuğunu ve burada karşılaştığı ütopik toplulukla yaşadığı deneyimleri anlatan kitabı ilk kez okurla buluştuğunda tarihler 1666 yılını gösteriyordu. Feminist bir bakış açısıyla yazılmış ilk ütopya örneklerinden sayılan bu öncü metin, edebi bir eserde "paralel dünyalar" kavramıyla da ilk kez karşılaşmamızı sağlıyor. Sıra dışı bir zihnin ürünü bu kitap, okurunu bugüne kadar bildiğimiz kurmaca dünyaların çok daha ötesine götürmeyi vadediyor.

Kum Gibi Destek Yayınları

Kum Gibi

.

Toplam: 437