
Adı Bende Saklı
Karanlıkla savaşabilir misin?Korkularını saklına astığın gibi, vicdanının sesini susturabilir misin? Sınırların ne kadar? Ne kadar ileri gidebilirsin? Peki bir Deli’yi sevebilir misin? Aşk için nelerden vazgeçersin? Yüreğin gibi, geleceğini feda edebilir misin?O ederdi, çünkü o... Delinin delisiydi!Geçmişini bir çöp torbasına koyup kaderin derin sırlarına atarken, nereden bilecekti ki tekrar gün yüzüne çıkacağını?...Çocukken âşık olduğu adamın şimdilerde kaçtığı tehlikeli kişi olması ne ironiydi...Birbirine taban tabana zıt; iki deli! Birisinin dediğim dedik, umursamaz, sakar, pasaklı, çocuksu, masum, saf ve ukala bir cadıyken, diğerinin amaçları, hedefleri olan, onurlu, kuralcı, kurnaz bir işadamı olduğuna aldanmayın!... Aslında o gündüzleri işadamı Cem Aydınoğlu kimliğinden, geceleri Del...

Ters Kanatlı Şahin
Türkiye-Ortadoğu-Avrupa coğrafyasında, gerçek olaylar üzerine kurulu bir casusluk romanı... İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudiler, Ermeniler, milliyetçiler, komünistler, şeriatçılar ne yaptı? Yanlış bildiğimiz, doğrusuna inanamayacağımız entrikalar, cinayetler... Kimilerini çok yakından tanıdığımız insanlara dair gizli dosyalar... Her köşesinde karışık adamların cirit attığı, adım başı suikast girişiminde bulunulan, savaşın korkutucu soluğunu ensesinde hisseden Türkiye... Diplomat, sığınmacı, aydın, bilimadamı, casus, işadamı ve politikacılarla ustaca dans eden casusluk örgütü: TERS KANATLI ŞAHİN

Kısmet
Yoğun, güçlü ve iddialı bir roman:Kısmet.Rıza, Tobias ve Anuşka.Birbirinin kaderini çizen, kendilerini ve dünyayı değiştirip dönüştüren üç karakterin hikâyesi, 20. yüzyıl başında Paris’te başlıyor. İstanbul, Boston ve St. Petersburg. Her şehir acıyı ve mutluluğu kalbinde taşıyor. Kısmettarihle kurguyu, gerçekle hayali ustalıkla biçimlendiren bir yazarın ilk romanı. Kitap boyunca, birçok tarihsel kişilikle karşılaşacak, tarihi olayları baştan yaşayacaksınız.Kısmet, 1905 Rus Devrimi'nden 1908 Jön Türk Devrimi’ne kadar insanların, şehirlerin, tarihin yolculuğunu iç içe geçmiş şekilde okuyucuya sunuyor. Sevmek bazen de sahip olmamak demektir.- Nazlı Berivan Ak

Bukre (sert Kapak)
Güzellik, bakmayı bilen gözdedir sevgilim. Artık kendime layık olanı seçebiliyorum sayende. Bir insanın gözlerine bakıp, kalbini görebiliyorum her seferinde. Eskisi gibi değilim. Neden mi senden çok daha öndeyim? Herkesin dünyası kendi gördüğü kadardır sevgilim. Sen önüne bakarken, ben uzakları ezberledim. Sen olup bitenlerle ilgilenirken, ben olmayanın izindeydim. Çivi çiviyi sökermiş, yalnızlığı kanatan hüzünlü şarkılar, yalnızlığa iyi gelirmiş. İşte ben bu şekilde hayata karşı direndim. Keşke bana akıl vereceğine, aklımı alacak kadar beni sevseydin. Ben, bir çocukluk edip büyüdüm işte! Sen büyümüşsün ama doğmamışsın bile. Ben, senin doğrundum sevgili. Ötekiler gelip geçerdi. Sen doğru olanı değil, geçerli olanı seçtin. Terk etmek kazanan olmaya yeter zannettin. Bana, bir veba busesi bır...

Simru
Nereden çıktın yine karşıma? Tamamlayamadığın hangi vicdansızlığın için döndün? Geçmişim olamamıştın, şimdi geleceğimde olmak için mi geldin? Artık benim için sen bir "fark etmez"sin. Fırtınada kaybolmuş bir yelkenli için rüzgârın nereden estiği önemli değildir. Geçti artık o günler… Mezarıma çiçekle gelmen, beni öldürmüş olman gerçeğini değiştirmiyor. Sessiz çığlıkları vardır kırılan kalbimizin ve onları yalnızca Allah duyar. Senin duymadığın ve hiçbir zaman duyamayacaklarından bahsediyorum. Umarım beni anlıyorsundur. Keşke biraz düşünebilseydin. Düşünmediğin için şimdi kalbin acıyor biliyor musun? Beynin düşünemediği her şeyin cezasını kalp çeker. Düşünmek beyni acıtmaz ama düşünmemek kalbi yorar. Şu hayatın bize en büyük darbesi beklediklerimizin hiçbir zaman gelmemesi, gelenlerin ise b...

Yahudi Casus Jozef Nasi
"On altıncı asrın ikinci yarısı ve Muhteşem Süleyman’ın oğlu II. Selim tahtta; imparatorluğumuza sığınan ünlü banker ve tüccar aile Dona Gracia ve yeğeni Jozef Nasi Osmanlı sarayının gözdesi. Avrupa ile bütün bağları ve istihbaratı çok uzun yıllardan beri onlar sağlıyorlardı. Jozef Nasi’yi II. Selim Naksos Adası’nın dükü tayin ediyor. Batı’daki Hıristiyan bir imparatorun yapamayacağı bir tayini Osmanlı padişahı yapıyor. Tayin edilen de bir Yahudi. Bu manzara bile o zamanki dünyayı dehşete düşürmeye yeter ama arkasında da bir akıl var. İmparatorluğun en önemli sadrazamlarının, kaptanıderyalarının yaşadığı bir çağda ünlü bir Yahudi bankerin hayatı ve padişah sarayıyla iç içeliği bu ciltte akıcı bir şekilde tasvir ediliyor." İlber Ortaylı

Siyah Gözyaşı
Başını kuma gömüp yaklaşan fırtınayı görmezden gelerek yok olmak ya da ayağa kalkıp gerçeğin peşinde ilerleyerek var olmak arasında seçim yapacak olan sensin. Bugünün dünyasında, yaşadıklarının gölgesinde nereye gidiyorsun?İnsanı, dünyayı yok sayarak insanlığı kaosa sürükleyen sistemin yöneticisi Mayer...İnsanlığa bir çıkış yolu yaratmak için kendinden vazgeçen Hermes...Sistemin yaşattıklarıyla bir tetikçiye dönüşen İris...Ailesinin eleştirilerine kulak asmayıp bilgisayar başında kurulu düzeni sarsan liseli Mert...Kadını yok sayan bir toplumda tüm yüreğini ailesine açan Demet...Olanaksız bir aşkın enkazıyla geleceğinden vazgeçen Ayşe...Geçirdiği ölümcül sınavların ardından karanlığa ışık olan Selim...Dünyayı kadınların değiştireceğinin sembolüne dönüşen Zümrüt...Yaradan’ın yarattığını kabu...

Bize Güzel Bir Son Lazım
Narsist bir adam ile ilişki bağımlısı bir kadının çarpışması… Kaya ve Narin’i yaraları bir araya getirir. Birbirlerine asla merhem olamayacakları bu ilişki, yaralarına dokundukça, acıtacakları yerleri öğrendikçe şiddetle birbirlerine bağlanmalarına, iniş çıkışları olan çok tutkulu bir aşk yaşamalarına sebep olacaktır. Çünkü aşk; bir şeyin eksikliğini başka bir şey ile doldurma ihtiyacıdır. Aşkın hallerini sarsıcı bir kurgu ile okurla buluşturan Gökçe Dölek, içimizdeki Kayalara ve Narinlere çok derin bir yerden dokunuyor.

Ses ve Sus
2018 Dil Derneği Onur Ödülü ve 2010 Yunus Nadi Roman Ödülü’nün sahibi Adnan Gerger’den yeni roman. Toprak, devrik geçmişlerinin peşine düşen, köklerinden sökülmüş dört ağacın hikâyesini anlatıyor; aynı sofrada buluşan gencecik Leyla’nın, Serpil’in, Özgür’ün ve Sur Civan’ın, eski, yaşlı ve hasta hikâyesini. Besleyen ve kucaklayan toprağın yüzünü kanlı tırnaklarla yırtan zalimlerin, gözyaşını akıtan annelerin, onu feth edenlerin ya da terk edip gidenlerin, ona el koyanların ya da kadrini bilenlerin hikâyeleri, acı geçmişten yapılan umuda, Ses’in ve Sus’un kardeşliğine karışıyor. Adnan Gerger, herkesin bildiği ama herkese uzak bir ülke çiziyor.

İki Söz
Aşkta özgürce uçabilmesi için sedeften kanatlar taktım ona. Ama o, benim verdiğim kanatlarla benden gitti. Düşünüyorum da… Kanat takmak yerine gitmesin diye bir ağaç gibi kökleriyle bağlasa mıydım kendime? Ama ne fayda… Gitmeyecek olan kanadı olsa da kalır. Gidecek olana zincir vursan da kanatlanır. O şimdi ne mi yapıyor? Benden sakladığı ellerini başkalarına uzatıyor. Benimse ellerim buz tutarken kalbim cayır cayır yanıyor. Peki sonunda ne mi oldu?… Ben onun için zaman kaybı, o benim için aşk ayıbı. Hayat bana neleri öğretti biliyor musun? Sen onu insan yerine koyarken o seni aptal yerine koyuyorsa yapacağın tek şey onu hayatından def etmektir. Eğer bunu yapamamışsan o haklı demektir. Sizi sevmeyenleri ve size değer vermeyenleri geçmişte bırakın. Asla geriye dönüp bakmayın. İnanın gelecek...

Bu Şehirde Kimse Yok Mu?
Eskiden başarılı bir sporcuydu Willy... Şimdilerdeyse köşesine çekilmiş bir temizlik görevlisi... Ölümcül bir hastalıkla mücadele etmekte olan Lübnanlı bir göçmenle tanışır çalıştığı yerde... Günden güne ölüme bir adım daha yaklaşan Wisman’ın her şeye rağmen yaşama sımsıkı ve sevgiyle tutunmayı başarabiliyor olması, etrafındaki herkesi, hayatı ve ölümü yeniden sorgulamaya iter. Willy ve Wisman arasındaki arkadaşlık, insanın anlam arayışına yepyeni bir pencere açacaktır. Azerbaycan’da iki yıl boyunca çok satanlar listesinde yer bulan Bu Şehirde Kimse Yok mu? umuda, hayata ve anlama dair nahif ama güçlü bir hikâye...

Babam Beni Şahdamarımdan Öptü
Tekneleri ve yıldızları memleketi olarak görenler, ıssız yerlerde kendisi için evren olanlar, beklentisiz ve vaatsiz sevenler, yargılamadan-yadırgamadan dinleyenler, “Seni seviyorum”a karşılık “Ben de seni” demek istemeyip alternatif “Ben de seni”ler üretenler... Islak iskele kokusunu sevmeler, bir şeyler, bir şeyler...

Fi
Bu Hikayenin Sadece İnanılmaz Tarafları Gerçektir.Fi, deneyimin içinde kaybolmak yerine korkmadan deneyime sahip olmanın yolculuğudur. İçinde bolca bulunan manipülasyon, seks, aldatma ve aldanma hikayeleri belki herkesin dikkatini çekebilir ama gerçeklerden yola çıkılarak ulaşılmak istenen yerde sadece farkındalık vardır.Fi güzelliğin lanetlendiği, zekanın yağmalandığı, iyinin kurban edildiği ve kasaba kurnazlığıyla yönetilen bu gezegende, içine doğduğumuz bu kutsal hayatı kutlamak için yazılmıştır. Kendi potansiyelini keşfetme cesareti gösterebilmiş gerçek kişilere, çatlama cesareti gösterebilmiş tohumlara adanmıştır.Bir kişiye duyulan aşktan daha acımasız bir şey var mıdır?

Gitme Zamanı
"Gök ile yer arasında köprü kuran asa misali, Batın ile Zahir arasında gidip geliyor insan…"“Hazır mısın?”“Hiçbir zaman hiçbir şeye hazır olmadım.”“Korkuyor musun?”“Korkmadığım anım da olmadı.”“Neden buradasın?”“Nerede olduğumu hiç bilmedim. Belki de olabileceğim başka bir yer yoktu.”“Başlayalım mı?”“Her başlangıç bir son… Yeni bir sona başlayalım.”Bir yanda Zahir, bir yanda Batın… Bir yanda görünen dünya, bir yanda insanın ötesi, evrenin varoluşu… Bir yanda bireyin günlük yaşam akışı içinde kendini, çevresindeki karakterleri ve bulunduğu yaşamı sorgulayan bir hikaye; diğer yanda felsefik ve ruhani sırları irdeleyen, kadim bilgileri ve bilgeleri bugüne taşıyan gizemli, mistik bir yolculuk… Bir yanda ağacın altında uyuyan Yedi, denizden çıkan çift başlı düalite, zaman ustası saatçi, bilge s...

Gritopya
Evrenin nazar boncuğuydu Dünya… Ta ki herkes kendini tanrı ilan edene dek… Gözü aç yaratıklarız biz. Doğa ne kadar verdiyse, bir fazlasını götürdük beraberinde. Doymadı insan… Kaç medeniyeti yuttu menfaatlerinin uğruna… Yetmedi, sonunda patladı Dünya. Ütopya’dan Distopya’ya…