
Mafyacılığın Aşkı
Masal masum ve ailesini kaybetmiş bir kız. Aldatılmış, yanılmış. Kimseye güveni olmayan. Poyraz sert, yakışıklı, ailesi olmayan, sadece kız kardeşi olan bir adam. Her şeyi kardeşine bağlamış. Onun için yaşayan biri. Hayata bağlanmak için yeni bir amaç buldu. Peki o amaç ne? Siz de bu iki âşığın hikâyesine ortak olmak ister misiniz? -İnstagram: Seydaadrmz -Mafyacığın Aşkı instagram hesabı: Mafyaciginaski -Wattpad: Seydadrmz

Sırça Köşk
"Alakasız ve bıkkın bakışlarını denizin kırışıksız çalkalanan yeşil yüzünde gezdirirken, tam karşısında, birkaç yüz metre ilerde, beyaz bir gemi gördü. Arkaya doğru yatık bacasından hafif dumanlar çıkan ve maden kısımları güneşte sapsarı parlayan bu ince uzun gemi, keman baş pruvasının zarif bastonunu Sarayburnu’na doğru uzatmış, kımıldamadan duruyor, bayrağını Kızkulesi’nin önünde dalgalandırıyor, bu haliyle, gagasını ileri doğru uzatıp kuyruğunu çırparak suların üstünde dinlenen beyaz bir martıya benziyordu." İlk olarak 1947 yılında yayımlanan ve 1980 darbesi sonrasında toplatılarak yıllar yılı okuyucuyla buluşmak için tozlu depolarda sararmaya yüz tutan Sırça Köşk, Sabahattin Ali’nin öykü-masal karışımı hicivlerinden oluşan bir başyapıttır. Kitabın neden toplatılmış olduğunu açıklayan e...

Erkek Severse
“Bilemiyordum senin günler geceler boyu yokluğumla savaştığını, aşktan ölüp ölüp küllerinden dirildiğini.”"Dağınık bir yatağın şehvet sigarasıdır dokunamadığım tenin şimdi… Bedeninin değdiği yerlere el sürmeye kıyamazken, sen aramıza giren ölümden daha beter bir yalnızlık içine terk ettin beni. Geride bıraktığın mektuplarla dağlıyorum yaralarımı. “Şimdi vur başını!” der gibi, ikinci mevki localarda seyre daldığım gençliğim sırıtıyor duvarlardan. Kokun sinmiş olmalı ve soluduğun nefes, perdelere. Belki de hâlâ başucumdaki lambanın düğmesinde parmak izin var. Bakışlarının değdiği aynada kendime bakıyorum. Tanınmaz halimi tanıyabilecek kadar geçmemişim kendimden...""Önceden yarımları severdim. Yarını bekleyen hikâyeler umut verirdi. Beklemek ve hayaller kurmak geleceğe dairdi. Tıpkı yarına er...

Bu Ayrılık Benden Olsun
"Sustuğum şeyler var, hiç konuşmadıklarım… İçinde kaybolduğum şehirler ve içimde kaybolup giden insanlar var... Eskisi kadar kafama takmasam da bazı şeyleri, yine de içimin almadığı haksızlıklar var! Hak ettiklerimle vazgeçtiklerimi ayırdığım günden bu yana, solumu sevdiklerime, yolumu ise Allah'a bıraktım… O ki; varacağım yeri de, duracağım yeri de benden daha iyi bilir…"

Ben Latife
Latife, kadın erkek eşitliğini savunmaya başladığında henüz on dört yaşındaydı. Okumaya, yazmaya, şiire, edebiyata, sanata, tarihe ve felsefeye meraklı bir genç kızdı. Alman, İtalyan, Fransız şair ve yazarlarından seçtiği kitaplarla doluydu kütüphanesi. Klasik müziğe ilgisi vardı. Ünlü Avusturyalı şair Rainer Maria Rilke’nin İstanbul’da yaşayan yeğeni piyanist Anna Grosser-Rilke’den özel piyano dersleri aldı. Bir konser piyanisti olacak kadar güzel piyano çalıyordu. Arapça, Farsça, Latince, İngilizce, Fransızca, İtalyanca ve Yunanca konuşabiliyordu.Henüz on dört yaşındayken, memleketindeki kadın hareketleriyle ilgili gelişmelerle yakından ilgilenmeye başladı. On yedi yaşındayken, dünyada ve Türkiye’deki kadın algısı hakkında kendi fikirlerini geliştirerek “La Femme” adında, Fransızca bir e...

Aşk Barselona'da Bekler
Yalnızca, gerçek aşka inananlar bu masalın sonunu görebilecek...Aşkın insanın karşısına ne zaman, nerede çıkacağı hiç belli olmaz. Bir anda, beklenmedik bir zamanda aşk kapıyı çalabilir. “Olmaz” denilen olabilir, kavuşamaz sanılanlar birleşebilir.İki İstanbullu, Derin ve İbrahim’in kapısını aşk, çok uzaklarda, Avrupa’nın en romantik şehirlerinden birinde çalıyor.Barselona’nın romantik ortamında filizlenen bu aşk, acaba gerçeğe dönüşebilecek mi? Önlerindeki onca engele rağmen, bu peri masalı gerçek olacak mı?Barselona’nın eşsiz güzellikleri arasında, iki âşık kavuşabilecek mi?

Ölüm-dirim
Ruh ve beden, kendi döngüsel karşılıklarında yüz yüze geldi. Ve bu yüz yüzelikte birbirlerinin anlayışlarına dirilip, yenidenleşti. O anlayışlar ki; "ölüm ve dirim" bağıllığında varlığa belirip, ruh ve beden arasında sonsuz yokluklarına salındı. Şimdi insan, kafa kemikleriyle ördüğü bu düşünsel kodeste, ustaca gizliyordu o yalnızlıklar değerini! Aklın mahkûmiyetine tutunmuş olan dirayeti, "ölüm ve dirim" arasındaki kasılışlarına ancak ruhun direnciyle kenetlenebildi. Vücutsal değerlilik halini alan zihinsel teslimiyet, ölümü bu diyalektikte yaşamsal akıbet olarak belirledi. Fakat, biriktiren iç olarak boşalan dış, ölümü yaşamlar suretinde gizledi. Sizler için yaşam sorunsalı, ölümler zeminine örülmüş bir duvardı artık. Bir uyarı olarak: "Acıya sahip olanlar, güçlü nefesleriyle yıkıp geçti!...

Arkadaşlar #ev Halim
Sosyal medyada en çok paylaştığımız sözler, “aşk-sevgi-şefkat” üzerine olanlarken, en çok paylaşamadığımız erkekler neden “evi-arabası” olanlar?Doğallık üzerine seminer bile düzenleyebilecek erkekler “çakma sarışın-şişme dudak” görünce neden gözlerini alamazlar?Her gün gözümüzün içine kadar sokulan fit vücutlar, belden geriye doğru özellikle şişirilmiş popolar, fenomen olmaya hak kazanmış, türlü türlü filtrelerden geçmiş yüzler varken, kadının özgüveni ne kadar yüksek, erkeğin sadakati ne kadar güvenilir olabilir ki?Bu sanal ortamda en doğru yakarış “Kalk kız soğanları doğra!” diyen anneye aittir belki de kim bilir?...Elinizde tuttuğunuz bu roman, en sosyal çağda asosyal kalan, dünya küçüldükçe içindeki yalnızlığı çığ gibi büyüten insana dair yazılmıştır.Dillere pelesenk olmuş “farkındalık...

Yatılı Okuldaki Hazine
Yatılı okul hayatının dostluk ve dayanışmayla yoğrulmuş samimi ortamında bir araya gelen üç arkadaş, inanılmaz bir maceraya yelken açıyor...Kütüphanede buldukları dev kitabın içinden, çözüm bekleyen tuhaf bir şifre çıkar. Ardından gizli haritayı bulmak için amansız bir çaba başlar. Öfkesiyle kök söktüren nöbetçi öğretmene yakalanmamak için yapılan zekice plan sayesinde takibe devam ederler ama işler her zaman planladıkları gibi gitmez.Hepsi ve daha fazlası bu kitapta...İnanmazsanız okuyun.Şaşıracaksınız. Hem de çok...

Bir Kadın Masal İster
Kader aşkı sona erdirmeye karar verdiğinde...Bir Kadın Masal İster.Türk edebiyatının kural tanımaz, serseri yazarı Cem Şancı son romanı Bir Kadın Masal İster’de yönetmen Biray Dalkıran’ın yaşanmış bir olaya dayanan öyküsünden yola çıkıyor ve müzikle yoğrulmuş bu öyküyü masalsı bir sürükleyicilikle kelimelere döküyor.Not: Kitap için yazılan ve Rahşan İzmirli’nin seslendirdiği Yağmur Yağmur ‘un Biray Dalkıran tarafından çekilen video klibi tüm müzik kanallarında gösterime girecektir.

Duvar
Mezar taşları gibi yükselen binaların arasında hapsedilmiş ve geçmişinin gölgesinde kaybolmuş yabancı, bir gün eroin bağımlısı bir kızla tanışır ve birbirlerinin özgürlüklerini sorgularken soluğu direnişte alırlar. Yabancı, evini –sıcak ve rahat hapishanesini– direnişçilere açar, ancak ilerleyen günlerde bir polisi yaralayarak şiddetin çıkmaz döngüsünde esir düşer. Geriye hesaplaşması gereken sevdikleri kalır. Ve tırnaklarıyla teker teker kazmaya başlar mezarlarını. Hâlâ hayatta, ancak can çekişmekte olan ağabeyini de gördükten sonra…Aytuğ Akdoğan’ın ağırlıklı olarak bilinç akışıyla kaleme aldığı ve noktalama işaretlerini gönlünce değiştirip kendi şiirsel diliyle birleştirdiği bu psikolojik romanında, her bir parça, olaylar geliştikçe bütündeki yerini bularak anlamlarını kuvvetlendiriyor. ...

Büyük Prens
Dünya Edebiyatı’nın şimdiye kadar yazılmış en nadide karakterlerinden Küçük Prens, yaşlandıktan sonra yeniden dünyaya dönüyor. Aynı yolculuk tekrar başlıyor. Hem de daha zorlu ve sıra dışı bir şekilde. Büyük Prens, absürt, esprili, karamsar ve felsefi yaklaşımıyla günümüzdeki toplumsal ve insani değişime ayna tutuyor. Hayaller hüsranlara, keşifler kayıtsızlığa, aydınlık karanlığa dönüşüyor. Büyüyen gezegeninde sorularına devam ediyor: Ne kadar değişebiliriz? Çocukluğumuzdaki naifliği nasıl koruyabiliriz? Değişmeyen tek şey nedir? şapkanın içinden ne çıkacak? Küçük Prens’in büyüdükçe değişen bakış açısını ele alan bu kitap, kendimize soracağımız sorularla dolu…

Soyun Geliyorum Aşkım
“Sevgiyi ders olarak okutmalı, yanına da bu kitabı koymalı. Saf, yalın, çıplak sevgi.”- Çiçek Dilligil“Severken bazen gülümser, bazen ağlar, bazen eğlenirsiniz. Bu kitap da tüm bu duyguları anlatıyor aslında. Şaşırtıcı, duygulandırıcı ve gülümsetici. ‘Soyun geliyorum aşkım!’ demeden sevmemek lazım.”- Ertürk Akşun“Ne çok şey taşıyoruz bu hayatta üstümüzde. Ne kendimize, ne sevdiklerimize, ne de hayata karşı yalın olabiliyoruz. Oysa çıplak doğup çıplak gidiyoruz bu hayattan. Bu kitap umarım okuyanlarının taşıdıkları yüklerden arınıp yalın kalabilmelerine yardımcı olur.”- Pervin Buldak