
Karanlık Oda
Kürtlük-Türklük, Alevilik-Sünnilik, Zenginlik-Fakirlik, Doğuculuk-Batıcılık, Dindarlık-Laiklik… Büyükada’daki bir evin karanlık odasında, soluk kırmızı ışığın altında, 61 yaşındaki gazeteci Osman Balcıgil ve ondan yedi yıl önce doğan 25 yaşındaki delikanlı Deniz Gezmiş, memleketin siyah beyaz klişelerine bakıyorlar. İşçiler, köylüler, öğrenciler, ekmek, toprak ve özgürlük… Osman Balcıgil, "bir ceza olarak idamdan" bahsettiği kitaplardan bağımsız bir ağabey, sembollüğünden haberdar olsa da bihaber kardeşi Deniz. Darağacına doğru yürüyen gencecik, pırıl pırıl insanlar ve onlar gittikten sonra olanlar küvetlere dolduruluyor; ama bu sohbet, dokunulmaz, mahrem, samimi bir iç döküş olarak satırlara düşüyor.

Yıkık Bir Çocuk Bahçesi Gibiydi Yüzü
– Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Ödülü – Boşnak askeri Saffet, yirmi yaşında ölen kız kardeşinin mezarına bir demet Saraybosna kırmızısı gül bırakıyor. Belleği onu gerilere, çocukluğuna götürüyor. Evlerindeki çocuk odasında uyku zamanı geldiğinde, kardeşinin ona anlattığı masalları anımsıyor. Kırmızı güllerden çevreye müthiş bir masal kokusu yayılıyor. Dayanamayıp gülleri koklamak için eğiliyor Saffet. Birden, sabahki yağmur yüzünden kayganlaşan toprakta dengesini yitirip, yere yuvarlanıyor. Çamurun içinde sırtüstü yatarken, savaşın yırttığı gökyüzüne bakarak söyleniyor: "Bir asker gül koklamak için bile eğilmemeli." Ötelerde, mezarlığı gören yüksek bir yapının tepesindeki Sırp tetikçi, hedefinin bir anda ortadan yok olmasına sinirlenip ağzındaki sigarayı yere tükürüyor. Ve tüfeğin dürbününe ...

Sevdiğim Kadın Adları Gibi
İrem dağılan bir ilkokulun zili gibi bak bana * seni kimse anlamıyor Duygu * Yasemin aşktı aralık kapılara anlattığın * çantanda bir sürü anahtar var Lale * gemilerin yıldızları seyrediyor Arzu * bir göktaşının tüyleri olsaydı Esin * bir ırmak seni çağırıyor Ayşegül * bir çocuğun denize fırlattığı bembeyaz martı Pelin * her şeye yeniden başla Leyla * araya rüzgârlar girse de Burçak * rüzgârda açılan saçın güzelliğisin Ebru * bütün o yollardan tek başına geçtim Naz * denize düşen yıldırım da sensin Alev

Baba Bana Bağırma
hiç kimse yanımda kal demiyorsa sana oltaya takılır gibi vardığın deniz kentleri bulutlarla evlenmiş dağ yolları ağızlara sıcak ekmek dağıtan şu güzelim sabah hiçbiri kal demiyorsa sana kırların kokusu, yol tutkusu, sonsuzluk duygusu aşka düştüğünde gözlerinde biriken deliler kal demiyorsa birdenbire bir kırlangıç çakan şimşeğin içinden geçerken kal demiyorsa senden hızlı küçülen gölgen kıvrılan merdivenlere benzeyen kediler ve yaban otları, ruhunun üzerinde biten gel benimle kal demiyorsa bir zamanlar sana deli divane olan kadınlar karasevda gibi demlenmiş çay kumdan kalelere konan martılar bunca zaman neredeydin neden geç geldin demektir bu sessizce anla

Kalbin Sırları
"Aşk güzel bir kuş Yakalanmak için yalvaran Ama yaralanmaktan korkan." - Halil Cibran-

Ben Suat Derviş Fosforlu Cevriye Nin Yazarı
Çok satan CELİLE, ELA GÖZLÜ PARS, YEŞİL MÜREKKEP ve İPEK SABAHLIK romanlarının yazarı Osman Balcıgil, Türk edebiyatının dünyaca ünlü kadın yazarı ve gazetecisi Suat Derviş’in hayatını gençler için romanlaştırdı. BEN SUAT DERVİŞ, FOSFORLU CEVRİYE’NİN YAZARI adlı bu kitap, Nâzım Hikmet’in adına şiirler yazdığı büyük yazar Suat Derviş’in soluk kesen dramını, naif bir anlatımla ve sürükleyici bir kurguyla anlatıyor. Saraylı bir annenin kızı olarak varlıklı bir hayata doğan Suat Derviş, ne yazık ki son nefesini verirken yoksulluk içindeydi. Üstelik üzerinde saraylı annesinin hediyesi olan sabahlığı örtülüydü. Aydın fikirleri ve sivri kalemiyle çok genç yaşta siyaset dünyasının da dikkatini çeken Suat Derviş, döneminin aydınlarının gördüğü eziyetten de nasibini aldı. Zorlu ama gıpta edilecek bir...

Hint Masalları
Hikaye anlatıcılığı, dünyanın hemen her yerinde insanın toprakla ilişkisinden doğdu. Hint Masallari, bizi alışık olduğumuz bu insan-toprak ilişkisinin biraz dışına çıkarıyor. Bu masallarda krallar, racalar, fakirler ve hırsızlar, önümüze kast sisteminin dayandırıldığı inanışları getiriyor. Büyüler, dualar, mucizeler, hileler, insanların ve hatta hayvanların bile, toprakla birleşteği değil, unvanlarla ayrıştıran bir kültüre gidiyoruz. Kültürün bu özelliği, Hindistan doğumlu masalları da diğerleriyle benzeştirilemez, özel bir kümeye alıyor.

Ermiş
Uzun yıllardır yaşadığı kentten artık ayrılmaya karar veren bir ermişin yolunu kesen yöre halkı ondan kendilerine hayat hakkında son bir nasihat vermesini, faziletin yolunu göstermesini isterler. Halkın bu isteğini geri çevirmeyen bilge, onlara ahlak, erdem, dostluk, hakikat, aşk, sevgi, doğruluk kısaca insanı insan yapan değerler hakkında uzunca bir söylev verir. Dinleyenlerin içselleştirdikleri anda hayatlarını değiştirecek denli derinlikli bu konuşma şimdiye dek yazılı tarihin en etkileyici yapıtlarından biri olan, Halil Cibran’ın belki de en büyük şaheseri ERMİŞ olarak karşımıza çıkacaktır...

Bi Hikaye
bihikâye, parçalanan bir adamın çok parçalı hikâyesini anlatıyor. Silvano Landi, yakın zamanda karısı tarafından terk edilmiş 50’li yaşlarında bir yazar. Kendi savaşının ve Birinci Dünya Savaşı’nı yaşayan büyükbabasının hikâyesi; gerçeklik ile sanrılar, karanlık ile aydınlık; farklı çizim teknikleriyle iç içe geçerek tek bir öyküye dönüşüyor. bihikâye, boşluğa düşüşün hikâyesi. Ve her seferinde geri dönüşün, tekrar yola çıkışın imkanı üzerine etkili bir anlatı. Usta çizer Gipi, dağılmış bir belleğin parçalarını bir araya topluyor. *** Gipi (Gian-Alfonso Pacinotti), 1963’de İtalya’nın Pisa kentinde doğdu. Kariyerine yayıncılık ve reklam sektöründe illüstrasyonlar yaparak başlayan Gipi, 30’lu yaşlarında illüstratif öyküler ve çizgi romanlar yapmaya başladı. Grafik ve hikaye anlatımındaki yet...

Ben Sabahattin Ali
Kürk Mantolu Madonna, İçimizdeki Şeytan ve Kuyucaklı Yusuf romanlarının yazarı Sabahattin Ali’nin casusluk hikâyelerini aratmayan yaşamöyküsünü Ben Sabahattin Ali adlı kitabında eşsiz bir roman kurgusu içinde kaleme alan Osman Balcıgil, Sabahattin Ali’yi bu kez gençler için yazdı. Ela Gözlü Pars Celile, Yeşil Mürekkep ve İpek Sabahlık gibi çok satan biyografi romanlarının usta yazarı Osman Balcıgil’in gençler için uyarladığı Ben Sabahattin Ali, Sabahattin Ali’nin öğrencilik yılları, Almanya’ya gidişi, siyasi görüşü, özel yaşamı, askerlik dönemi, hapishane süreci ve istihbarat ajanları tarafından izlendiği günleri tüm açıklığıyla ve lezzetli bir üslupla anlatıyor...

Öbürküler
Öbürküler, gecenin olur olmaz saatlerinde uykuları kaçıran, basamakları gıcırdata gıcırdata tırmanan, tel dolapları karıştıran misafirlerin romanı. Mahir Ünsal Eriş, 57 Numero’da gerçekleşen ürkütücü olayları anlatırken, bizi Menderes’in makadam yollarda sarsıla sarsıla giden otobüsünden indirip, asfaltta yaylanan damalı Impala’ya bindiriyor. Hasan Dağı’nı solumuza aldırıp, Haydarpaşa’da denizin laciverdiyle tanıştırıyor. Öbürküler, bize 60’lı yılları, komşuluğu, darbeleri, göçleri, hevesleri, yolları; daha da çok, bir daha asla dönemeyen Ötekileri geri getiren, hem hüzünlü hem de gülümseten bir roman.

En Yakın Arkadaşım Bir Deli
Gözümü açıp tavana dikeli kaç dakika olmuştu bilmiyorum. Bir şey yapmam gerekiyordu. Tavana bakmayı kesmeliydim en azından. Yapacak bir şey bulamayıp paniklemeyeyim diye, tavana bakıyor olmaya sığınamazdım. Tavana bakmak bir iş olamazdı. Mesaisi belirsizdi. Maaşı yoktu. Kendimi daha fazla kandıramazdım. Gerçek bir iş yapmalıydım. Kalkıp evdeki çöpleri toplayıp poşetledim. Daha da ileri gidip çöpleri konteynıra atma kararı aldım. Sonra en olmayacak şey oldu. Dışarı çıktım. Yatarken giydiğim tişörtlerin yakası kesiktir. Şortlarım da delik. Seviyorum o hallerini. Öyle çıktım. Çöpü atarken elim pislendi. "Yürü" dedim. "Sakin ol. Nefes al." Bir anlamı olmalıydı. Hepsini alt alta koyduğumda bütün huzursuzluğun bir anlamı olmalıydı. Ya da huzur için anlamı bulmak zorundaydım. Ya da henüz hiçbiri ...

Kainat Evrensel ve Sanatsal Yaratıcılık
Ünlü bilim insanı Hubert Reeves’in yazdığı, Fransa’nın önemli çizgi romancılarından Daniel Casanave’nin çizdiği bilimsel bir çizgi roman. Hubert Reeves, insanın yaratıcılığı ile evrenin yaratılışına dair bildiklerimiz arasındaki paralellikleri açıklıyor. Basit kelimeleriyle, sanki sade mısralar kaleme alırmışçasına, okuyucuyu doğaüstü bir girdabın içine atıyor ve karmaşık sonsuzluğu anlamayı sağlıyor. Hubert Reeves, dünya çapında tanınan bir astrofizikçi. NASA’ya danışmanlık yapan ve Fransa Şeref Nişanı sahibi bir isim olarak, bilimin popülerleşmesinde çağımızın en büyük figürlerinden biri. Daniel Casanave ise çok sayıda kitaba imza atmış, önemli bir çizgi romancı. Şiirsel çizgileri, Hubert Reeves’in gösterişten uzak ve derin sözleriyle büyük bir uyum gösteriyor.

Eightball
Bu kitapta Ghost World’ün yaratıcısı Amerikan kültürünün içini dışına çıkartıyor. Ghost World’ün hem çizgi roman hem de film versiyonu Daniel Clowes’u bir dünya starı ve dünyanın en aranan çizeri yapmadan önce, Eightball zaten 90’ların hakkında en çok konuşulan çizgi romanıydı. Entertainment Weekly 1989’daki ilk yayınından itibaren kitabı "yılın düzenli olarak yayımlanan en iyi çizgi romanı" olarak nitelendirdi. Village Voice "mükemmel" yorumunda bulunurken Maus’un ünlü çizeri Art Spiegelman kitaba övgüler yağdırdı. Simpsons’ların yaratıcısı Matt Groening’in en sevdiği çizgi roman olduğunu söylersek ne demek istediğimiz anlaşılır herhalde. 20th Century Eightball, 1988 – 1996 yılları arasında yayımlanmış Eighball’un en iyi, en komik öykülerini içeren bir kitap. İçinde "Senden Gerçekten Nefr...

Geçecek Mi?
Bu dünyaya "beklenti olmaya" gelmedim. Bu dünyaya başkası olmaya, ezberlere uymaya, hep aynı şarkıyı duymaya gelmedim... Sertçe göğsüme oturan bu ağrıya dokunabilirsem geçecek. Kaçmadan, acısını yok saymadan, kendime kızıp canımı daha çok yakmadan, yargılayıp daha derine bastırmasam geçecek. Geleni bir kabul edip, onunla canım yanarken konuşursam geçecek. Her sözünü yol göstersin diye aklıma bırakırsam, kalan izini iyileşsin diye zamana bırakırsam geçecek. Hemen geçsin diye kovmadan, tekrar gelir diye korkmadan, hep üst üste gelir diye kapanmadan, hep benim başıma gelir diye kaçmadan yüzleşirsem geçecek. Dokuna dokuna, konuşa konuşa, evet ağlaya ağlaya geçecek. Ağlarken kendime şefkat gösterirsem geçecek. İyileşmeden iyi olmuşum gibi yapmadan, daha önce kendimi nasıl ayağa kaldırdığımı unu...

18 Saat
Gözümüzle gördüğümüz her güzel şeyin arkasında mutlaka bir giz ya da acı saklıdır. Hesaplaşmak için yeterince uzun, değişmek içinse hayli kısa bir zaman... Birbirlerini hiç tanımayan, farklı hayatlardan gelmiş, farklı kültürlerde yetişmiş bir grup insanın ortak bir kaderde buluşmak zorunda kaldığında aslında birbirine ne kadar da benzeyen korkulara, sorunlara ve kaygılara sahip olduğuyla ilgili sert ama gerçekçi bir yüzleşmeye ayna tutuyor ON SEKİZ SAAT... Teşkilat-ı Mahsusa’nın kuruluşundan Gezi Parkı direnişine, Çorum olaylarından iki binli yılların Nişantaşı sokaklarına kadar geniş bir perspektiften yakın tarihe bakan; aşk, tutku, gerilim, erotizm ve direnç dolu bu hikâye, bol kahramanlı kurgusu sayesinde keyifli ve katmanlı bir okuma serüveni vaat ediyor. İnsan olmanın sancısı ile aydı...

İçimden Geçen Yolda
Bu kitabın yazılması bitmek üzereydi. İçinde yer alan yazılar, kitaba kendi adlarının verilmesi için sıkı bir kavgaya tutuştular. Babası Çalınan Bisikletçi diyordu ki, "Bu bir yol kitabı; benim adım yakışır!" Çağlayandan Düşen Sincap da diyordu ki, "Bu bir coğrafya kitabı; adı benim adım olmalı!" Kağa Delik söyleniyordu, "Bu kitap çok şiirsel, ben de bir şairi anlatıyorum. Adını benden alsın!" Gökkuşağının Ayakkabısı, hepsine tersleniyordu: "Bu rengârenk bir kitap, benim adımdan başkası yakışmaz!" Şemsiyemin Üstünde Uçan Martı ortaya atılarak dedi ki, "Biliyorsunuz, bu adam bu kitabı uçarak yazdı. Kitabın adını hak eden benim! Benim adım verilmeli!" Tam o sırada bir gürültü duyuldu ve Vecihi Hürkuş uçağıyla Apollo 11’in yanından hızla geçerek yazıların arasına daldı. Diğer ad adaylarının h...

Makam Odası - Linç
Yer paspasım verildi ama kovam yok Bu gece de bir döşeğim var ya artık bana gam yok Pijama yerine sırtımda linçte yırtılan fanila Göğsümde koca Atatürk var hâlâ başkasına karnım tok Barbaros Şansal’ın Kıbrıs’ta derdest edilip Atatürk Havalimanı apronunda aportta bekleyen güruh tarafından linç girişimine uğraması ve sonrasında Silivri Cezaevi’ne kapatılıp aylar sonraki beraatına dek geçen süreci kaleme aldığı "Makam Odası-LİNÇ" hiciv sanatında yepyeni bir çığır açacak anekdotları, aklınızın sınırlarını zorlayacak metaforları ve alegorik üslubuyla elinizden bırakamayacağınız bir Türkiye panoraması sunuyor...