
Brutal 1 İtiraflar
(+18) CANİLER İÇİN BİR POLİSİN İNTİKAM PLANLARI... Dedektif Hiroki yakışıklı, başarılı ve yetenekli bir adamDIR. Çözdüğü her davayı, başarı listesine eklemesi gereken bir zafer olarak görür. Hiroki her ne kadar işini çok sevse de, KORKUNÇ İNSANLARI DURDURMA KONUSUNDA POLİS VE KANUNLARIN YETERSİZ KALMASIYLA HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRAR VE BU SORUNU ÇÖZMEYE KARAR VERİR. Hiroki "Göze göz, dişe diş!" der ve kendi adaletini sağlamak için sokağa çıkar. Onun şehrinde artık kimse dokunulmaz değildir. Herkes yaptığı kötülüğün cezasını çekecektir.

Lenin'den Atatürk'e Mühürlü Vagon
İki büyük liderin kaderi mühürlenmiş bir vagona sığamadı. Lenin ve Atatürk bugün dünyanın bildiği ve tanıdığı iki büyük lider olarak tarihe geçti. Lenin ve Atatürk’ün Birinci Dünya Savaşı’nda ortak kaderlerinin taşındığı vagon: Mühürlü Vagon. "Mermi böyle patladı. Hem bir ülkenin hem de bir âlemin altı üstüne geldi!" cümlesiyle başlıyor kitap. Lenin, Mustafa Kemal, Mustafa Suphi, Mir Sultangaliyev ve Enver Paşa... Kitabın adı Ekim Devrimi’nin önderi Lenin’i İsviçre’den Rusya’ya taşıyan trenden geliyor. Kitabın gizemi "Mühürlü Vagon" ile başlıyor. Asıl gizem ise yukarıda adı geçen liderlerin bir tabloda toplanmasında ve ortak akıbetlerinde başlıyor. Bu liderlerin ortak gizemlerinin Türk kimliğine sahip olmasında ve küresel oligarşinin bir plan çerçevesinde suikastlarla Türkçü liderleri yok ...

Berserk 7
Dostluk, hayaller ve hırslar... Her bir gencin birbirinden farklı ideallerinin kesiştiği noktada Midland Ordusu ve Şahin Ekibi, düşman ülke Chuder’a diz çöktürmek için sefere çıkar. Savaş meydanında dostlarından ayrılan ve ormanda birçok düşman asker tarafından çevrelenen Guts ve Casca, birbirleriyle yüzleşir. İkisinin ilerlediği yoldaki engellerden biri, ele geçirilemeyeceği söylenen Doldrey Kalesi’dir... Altın Çağ’da heyecan giderek artıyor!...

Berserk 8
Doldrey Savaşı sonlanır! Şahin Ekibi’nden Griffith, zaferin kazanılmasında büyük bir rol oynar. Şimdi onları, Midland Hanedanı ile soyluları arasındaki güç mücadeleleri ve entrikalar beklemektedir. Griffith’in tutkusu, Casca’nın hisleri ve Guts’ın amacı nedir? Bunları kendileri bile bilmemekte... Gençlerin her biri kendi yollarında ilerlerken Guts bir karara varır. Gençliğin ışığı ve gölgesi altında ilmek ilmek örülen Altın Çağ!...

Yağmur Çiseliyor
EN ÇOK SATAN DÖNEM ROMANLARININ YAZARI OSMAN BALCIGİL’İN KALEMİNDEN... TARİHSEL GERÇEKLERE TAM BİR BAĞLILIKLA. Sokaklarda oluk oluk kan akıyor. Memleket orta yerinden ikiye ayrılmış gibi. Üniversiteler, fabrikalar fokur fokur kaynıyor. Parlamento çökmüş durumda. İnsanların göğsüne adeta fil oturmuş, herkeste ağır bir sıkıntı... Belli ki kötü şeyler olacak. Generallerin üniformaları ütülenmiş, askerlerin postalları parlatılmış. Türkiye uçurumun kenarında... Bütün bunlar olurken yaşanan nefes nefese bir casusluk ve aşk hikâyesi. Bazı planlar bozulacak, kartlar yeniden dağılacak. CIA’in en iyi yetişmiş ajanı Peck’in Türkiye kırsalında işi ne? Metin ve Ceren, Türk kontrgerillasının tezgâhladığı içsavaşın ortasında ne arıyor? Dışişleri Güvenlik ve İstihbarat Dairesi ajanı Nezihe Hanım devrimcil...

Eyvallah - 1 - Seyyah
Merhaba, ben Seyyah. Herkesin bir derdi vardır. Bazıları geçer, bazıları geçmez. Bazıları anlatılır, bazıları anlatılmaz. Bazen anlatmak istersin ama dinleyecek birini bulamazsın. Bilirsin, muhabbettir ihtiyacın ama iki lafın belini kıracak bir dost bile yoktur yanında. İşte bu kitap bulamadığın dosta ulaşmak ve onunla dertleşmek için yazıldı. Meselenin sevmek değil, güzel sevebilmek olduğunu bilenler için yazıldı. Biraz yağmurun, biraz da hüznün düştüğü gecelerde bu kitabı okurken şunu hissedeceksiniz: "Hâlâ dertleşebilecek birileri varmış bir yerlerde."

Brutal 2 İtiraflar
İŞLENEN SUÇA HAK ETTİĞİ CEZA! Eski bir polis komiserinin oğlu olan ve kariyer basamaklarını hızla tırmanan cinayet masası dedektifi Hiroki ile tanıştınız değil mi! Karakterimiz, yasaların dokunamadığı yüzden fazla insanın öldürülmesinden sorumlu, dedektif kimliğine gizlenmiş bir seri katil. Serinin bu ikinci cildinde Dedektif Hiroki, kendini dokunulmaz sanan suçlulara yine göz açtırmıyor.

Elif Gibi Sevmek - 2 - Dem
Çayı deminden anlarsın, yâri ise ayrılık vakti boğazında bıraktığı düğümden... Beklemek değil bizimkisi, demlenmek... Demlenmek yavaşlamaktır biraz. Durmak, bakmak, koklamak, anlamak, öğrenmektir. İçine kazımak, silinmez bir kalemle aklına yazmaktır. Hatırlamak için değil, unutmamak içindir. Peki ya sevmek? Kısmete açılan bir kapı mı, yoksa büyük bir imtihanın başlangıcı mı? Bu kitapta birbirine kavuşanların değil, ancak muhabbetle demlenenlerin aşka ulaşabileceğine şahit olacaksınız. Ve bazı şiirlerin hatırlamak için değil unutmamak için yazıldığını göreceksiniz...

İçindeki Dağı Aş
Bu kitap, zirveden manzarayı izleyen bir adamın öyküsü değil, zirveyi aklına ve kalbine inançla yerleştirmiş bir kişinin yolculuk hikâyesidir. Hayat, önümüze engeller çıkaran, pek çok defa kayboluşlar yaşatarak yoran, arayışların ve acının hiç bitmediği kötü kurgulanmış bir oyun değil, bilakis, engelleri aştıkça haz veren, terlettikçe güçlendiren, öğreten bir yol. Ona söverek, kaderci ve karamsar bir dünya kurarak, ondan vazgeçerek nefes almaya devam etmek, kendimize yapabileceğimiz en büyük kötülük. Yaşamın varmak değil, gitmek, ilerlemek, kendi yolunda yürümek, düşünce kalkmak cesareti olduğunu biliyoruz artık. O halde sıra toparlanıp ayağa kalkmakta... Yüzünüzü neye döndüğünüz önemli, neyi seçtiğiniz, kendinize neyi ilke edindiğiniz... Şüphesiz ki "amaç" sadece kazanmak değil, kazandığı...

En Hüzünlü Eylül
Hüzünlüdür İstanbul, Eylül 1955’ten beri... Kadim kentin destansı tarihinde, 6/7 Eylül 1955’te yaşanan büyük yıkım kuşkusuz çok özel bir yer tutar. Acısı hep sürecek bu büyük altüst oluş, toplumsal olduğu kadar bireysel anlamda da derin kırılmalara yol açmıştır. Tıpkı Suzan ve Yorgo’nun aşkında olduğu gibi. Suzan ve "sevgili papazı"nın büyük dramını okurken, kendinizi İstanbul dekorunda, tarihin içinde, "soluksuz ve dipsiz" bir yolculuğa çıkmış bulacaksınız. Bir yas, beş yıl süreyle her gün ve yirmi dört saat tutulur mu? Suzan ve Yorgo’nun aşkı kadar büyükse, evet! Balcıgil romanına "Söyledim ve ruhumu kurtardım!" diye başlıyor. Çünkü, hepinizin merak ettiği önemli nedenleri var. En Hüzünlü Eylül büyük bir aşkın olduğu kadar, büyük bir hesaplaşmanın da romanı.

Celile Ela Gözlü Pars Celile
Osmanlı’nın en güzel kadınlarındandı. Saray ressamı Fausto Zonaro’nun rahleyi tedrisinden geçti. Paris ve Roma’da eğitim gördü. Adını resim sanatına altın harflerle yazdırdı. Padişah hafiyeleriyle, Balkan çetecileriyle, İttihat ve Terakkicilerle boğuştu... Korku nedir hiç bilmedi! Gönlünü kendinden dört yaş küçük olan Yahya Kemal’e kaptırdığında evliydi, iki çocuğu vardı. "Ela gözlü pars" diye şiirler yazdı ünlü şair onun için. Güzel kadın, hayatında ilk kez bulutların üzerinde uçtuğunu düşündü. Aşkı uğruna eşini, evini terk etti! Maalesef, onu taşıyabilecek büyüklükte bir yüreğe sahip değildi şair. Onu yarı yolda bıraktı, sıvışıp kaçtı. Çok üzüldü, kahroldu ama yıkılmadı ela gözlü pars. Aynı çocuk iki kere doğurulabilir mi? Doğurdu Celile! Oğlu Nâzım Hikmet yirmi sekiz yıllık hapis cezası...

Akıllandım Artık Şimdi Daha Deliyim
İnsanın kendiyle olan mücadelesinden hangi taraf galip çıkar ki? Her ikisi de aynı güçteler sonuçta... Belki de dalaşmak değil, kendinle uzlaşmaktır mesele. Amaç yenmek de değil, yenilgiyi kabullenmek de... Güzel olan insanın kendi yüzüne insanca bakabilmesi... Kaç kişinin cesareti var filtresiz aynalara bakıp kalbinin tavan arasını temizlemeye? Benim yok! Tozlu haliyle kabulümdür. Kitabı yazanın aynası filtresiz... Peki, o tavan arasından neler çıktı dersiniz? Bir dolu delilik... Üstelik zekâya hizmet eden, yaratıcı, hırçın ama sevimli bir delilik... Anladım ki delilik bile aklı olanın akıllıca kullanabileceği bir lütuf. Demek bu yüzden akıl bile bazen sakil kalabiliyor hayat karşısında. Nilgün Bodur bu kez alışılmadık bir

Bana İkimizi Anlat
"Yaşanması mümkünken yaşanmayan her aşk gün gelir bizden bunun hesabını sorar." Adamlık, bir kadını bir ömür sevmekten geçer. Kadınlık da kendini bir ömür sevecek adamın değerini bilmektir. Kimin için yaratıldığını bilmiyorsun elbette ama bu hikâyenin başrolü sensin. Aşkı senin, acısı senin. Kimse içinde kopan fırtınaları anlamaz, anlamak zorunda da değil zaten. İnsanlar hep konuşur çünkü hayat senin, tasası onlarındır. Her şeye rağmen bilmediğim bir hikâyenin başrolünü oynuyorum. Sonu nereye gider belli değil, seveceğim kaç şarkı kaldı bilmiyorum. Herkes gibi, her şeyden habersiz yaşıyorum. Ne zaman karşıma çıkarsın, hangi şarkıda ilk dansımızı ederiz hiçbir fikrim yok. Ayrıntılara takılmaya gerek yok belki de... Hikâyeme katıldığın gün sarılır konuşuruz bunları.

Şifacı Günceleri 3
Jinshi'ye bahçe partisinde zehirli kâsenin servis edilmesinin sebebini açıklayan Maomao, birikmiş işlerle meşgul olan Jinshi'ye aldırmadan bahçe partisinde aldığı saç tokasını kullanarak on ay sonra ilk kez memleketine döner. Ancak orada da kendisini yeni bir olayın ortasında bulur! Maomao'nun çıkarımları üçüncü ciltte daha da güçleniyor!!!

Beni İçinden Sev
Kimsenin bilmediği bir şarkısın. Bana kendini öğret. Başka hisleri başka insanlarda değil de hepsini sende tüketmek isterim çünkü ikimiz başkayız, kimsenin bilmediği bir başka dünyayız. Bakma sen bu kalabalığa, bu dünya bizim için yaratıldı. Başkaları sadece başkaları olarak kalsın, sen bir hayal kur kendine ve içinde sadece bize yer olsun.

Avuçlarımda Hala Sıcaklığın Var
68 KUŞAĞI’NIN KANLA, İRFANLA YAZDIĞI, AŞKLA BEZEDİĞİ BÜYÜK DESTAN.. Osman Balcıgil’in kaleminden soluk kesen bir dönem romanı. Tarihsel gerçeklere yüzde yüz sadık kalarak! 1960’lı yılların sonlarında yaşanan büyük altüst oluşa kimler, hangi nedenlerle nasıl yön verdi? CIA ve MİT, son yirmi yılımıza damgasını vuran siyasal İslamcı düzenin temellerini o günlerde nasıl attı? O tarihte seccadelerini ABD gemilerine çevirip namaz kılan bugünün muktedirleri kimler? 1960 İhtilali’nden geriye dönüldüğünü düşünen 9 Martçı komutanlar, kurulan 12 Mart tuzağına göz göre göre nasıl düştüler? Kendinizi, hukuk öğrencisi güzeller güzeli Lale ile denizci Teğmen Fuat’ın fırtına misali aşkına ve hazin sonuna hazırlayın. Avuçlarımda Hâlâ Sıcaklığın Var, aşkın ve hüznün romanı.

Gökyüzüne Not
Ne balığın yeri akvaryum ne kuşun yeri kafes... Herkesin bir vatanı var benimki sensin... Küçük bir mucize istiyorum. Senin yanımda olduğun ve benim sadece sana ait olduğum bir mucize. İkimiz için yazılmış ama ikimizin de okumadığı bir kitap, bize birbirimizi anlatan ama dinlemeye korktuğumuz bir şarkı ve hiç bakmadığımız ama içinde sadece ikimizin olduğu bir fotoğraf olsun istiyorum. Senin hikâyende kendime bir yer arıyorum. Belki de ikimiz için yeni bir hikâye yazmak istiyorum. Mutlu olsam da olmasam da bu benim hikâyem demek istiyorum. Bu dünyada tek bir hayat yaşayacaksak eğer ve sonunda biten bizim hikâyemiz olacaksa yaşadığımız hikâye de bize ait olmalı... Bir sokak arasında tuttun ellerimi, ki ben buna bile hazır değildim. Gözlerin gözlerimdeydi. "Ömrümü vereceğim kadın sen misin?" ...

Şifacı Günceleri 2
Eski bir şifacı olan Maomao, hadım Jinshi tarafından keşfedilerek Gyokuyo Hanım'ın hizmetkârlığına getirilmişti. Şimdiyse İmparator'dan bizzat aldığı bir emri başarıyla yerine getirmek, sonra da ilk bahçe partisine katılmak zorunda... İkinci cilt merak ve bilgi açlığıyla hareket eden ve beklenmedik bir şekilde dikkatleri üzerine çeken Maomao'yu anlatıyor.

Şifacı Günceleri 4
Maomao, memleketi Hanamachi’den döndüğünden beri İç Saray’da herkesin güvendiği biri haline geldi. Bu kızdan Jinshi’nin yeni talebi, bahçe partisinde Riishu Hanım’ı zehirlemeye teşebbüs eden faili ve olayın arkasındaki gerçeği öğrenmesidir! Bu cilt, orijinal eserin ilk cildine kadar olan içeriğini tamamlar!!!

Özgürlüğün Rengi Mavidir
Zehirli egoların ülkesinde bu kitabı yazarken kafamda tek gaye vardı. İstedim ki okur yakın tarihin filtresiz gerçeklerini birinci ağızdan öğrenirken hepimizi silindir gibi ezip geçen sistemin aklı, zekâyı, yeteneği, beceriyi yok sayan vasatlığına kendi varlığıyla direnç geliştirmenin yollarını yine kendi içinde bulabilsin. Abartılı hassasiyetlerin topraklarında var olmaya çalışırken ortalama hayatlara mahkûm bugünkü gençliğin yılgın neferisin. Gençsin ama gençliğini hissedemiyorsun. Umutlarını çalıyorlar, çaresizce seyrediyorsun. Düzen hepimize had bildiriyor çünkü. "Sesini çıkarma, konuşma, hayal kurma, farklı düşünme, düşünüyorsan da kendine sakla!" diyor. Buna itirazım var benim. Birey olmak zorundasın. Kimse seni kurtarmayacak. Kimse sana mahkûmiyetlerinin yalan olduğunu göstermeyecek...

Korkma Kalbim
Kedileri seven kadınlar yalnızlıktan korkarmış, köpekleri ise aslında kendilerini güvende hissetmek istediklerinden severlermiş... Sen filleri severdin ve bir fil kalbi kırıldığında ölebilirmiş. Sen filleri boşuna sevmiyorsun güzel kadın. Sen kalbinin kırılmasından korkuyorsun da haberin yok. Korkmasın kalbin çünkü o artık benim de kalbim... - Benim korkak kalbim size âşık oldu... - Kutu kutu pense oynamıyoruz küçük bey, aşkı çocuk oyunu mu sandınız siz? - Aşkın bir oyun olmadığını öğrenecek kadar büyüdüm ama şayet aşk bir çocuk oyunu olsaydı ve o oyunun adı da kutu kutu pense olsaydı tüm dünya size arkasını dönse bile ben size arkamı dönmezdim küçükhanım... - Böyle konuşursan kilitlenirim ben ama... - Eğer kilitlendiğiniz yer kalbim olacaksa bundan memnuniyet duyarım. - Susuyorum. - Ben d...

Masalcı
Masallar, anlatıldıkça gerçek olurlar... Gerçeklik nerede başlıyor, masal nerede bitiyor belli değil. Kurguyla hakikatin iç içe geçtiği, şifrelerle dolu bir labirent MASALCI... Paganizm ve ezoterik öğretiler araştırmacısı ve yazarı Erhan Altunay’ın kaleme aldığı eşsiz bir tarihi roman. Dünya sahnesinde yüzlerce yıldır oynanan o büyük oyunun en önemli parçasıdır Türkiye... Özellikle İstanbul. Hatta Ayasofya... Yüzlerce yıl önce yaşamış olan bir Masalcı, bugünün İstanbul’unda Balat semtinde dolaşırken seçtiği bir adama anlattığı masalla yaklaşmakta olan büyük tehlikenin haberini veriyor. Kutsal Emanetler’in peşinde İstanbul sokaklarında şövalyelere karşı başlayan bu amansız mücadelenin sonu ne olacak? Kutsal Emanetler’i Fatih Sultan Mehmet mi sakladı? Şövalyeler Türk topraklarında hâlâ Kutsa...

Bilmek Değil Sadece Hayal Etmek İnsanı Mutlu Kılar - Stefan Zweig
"Her şeyin bittiğini sandığınız anda kader birini yollar." – Stefan Zweig Stefan Zweig, eserlerinde neden kazananı değil de, yenilenin yazgısını kaleme alıyordu? Sanatının kökleri nereye dayanıyor? Yazmaya yeni başlayanlara tavsiyesi nedir? Hayalinde nasıl bir Avrupa vardı? Erasmus’u neden ustası olarak kabul ediyordu? Yaptığı iki evlilik hayatını nasıl etkiledi? Onu kendi yaşamına son vermeye iten sebepler nelerdi? Hitler faşizminin gölgesinde yaşayan ve üreten bir yazar olarak Stefan Zweig’ın yaşamına bakmak, onun sadece sanatına bakmak demek değildir. Onun hikâyesi, aynı zamanda Avrupa’nın da hikâyesidir. Bu kitap, hayal kuran ve hayali uğruna mücadele veren, ancak ne yazık ki hayalinin gerçekleşmesinde sabırsızlık eden bir yazarın yolculuğudur. Hayali gerçekleştiğinde artık yaşamıyor o...