
Ademelması
DÜŞTÜĞÜNE YANARSAN, KALKACAK DERMANIN OLMAZ... "İçeride kapalı kalma..." diyor annem. "Çık gez, dışarının tadını çıkar ama dikkatli ol gözünü seveyim." İçeri... İçeri neresi? Ya da dışarı. Dışarı neresi? Ya da nerede olduğum zamanlar içeride oluyorum, nerede olduğum zamanlar dışarıda oluyorum? Bu ayrıksı, bu yabanıl, bu kendi "iç"iyle ve kendi "dış"ıyla kavga eden biri, nereyi kendine içerisi veya dışarısı olarak seçer? Kim bilir belki dışarının da dışındayımdır da onun için böyle ayrıksıyımdır. Belki dışarının da dışında olmaktan dolayı bu kadar yalnızımdır... *** Hatice Dökmen’den yine sıra dışı bir roman. Pandemi günlerinde dışarısı ve içerisi dilemmasının yarattığı yepyeni bir berzahta kendi kendisiyle çakışan benliklerin kimi zaman isyan ederek, kimi zaman da boyun eğerek karşıladığı ...

Rüzgarlı Ev
SIRLARIN HASTA ETTİĞİ RUHLARI ANCAK GERÇEKLER İYİLEŞTİREBİLİR. "Derya elindeki anahtara bakıyordu. Anahtar varsa açılmak için bekleyen bir de kilit var demekti. Madem bir şekilde karşılaştılar, bunun bir anlamı olmalıydı. Elinde tuttuğu anahtar, belki de birine veya bir yere aidiyetini sorgulaması ya da açılacak kapıyı bulma yolunda kazanacağı deneyimler için bir araçtı. Ya da tüm bu merak, bir şeyleri bir şeylere oldurma ve uydurma çabası sadece bir saçmalıktı ve anahtarlar hiçbir kapıyı açmıyordu…" Büyüdüğümüz ailelere karşı içimizde taşıdığımız, halledemediğimiz olumsuz duygular; elimizde alevi tüten bir koru tutmak gibidir. En çok bizi yakar… O koru ancak geçmişle hesaplaşarak elimizden bırakabiliriz. Rüzgârlı Ev sizi kendinize, ailenize ve yaşamınıza dair bir yolculuğa çıkaracak, için...

Zamandan Kaçan Ayrılık
Hayatın tüm yolculukları ileriye doğrudur ve gidenlerin ardında kalan birileri hep vardır. Her gidiş, bir ayrılık olduğu kadar bir kavuşma ya da kopuştur aynı zamanda. Ceylin Erbak Aytekin on iki öyküden oluşan bu ilk kitabında kopuşları, kavuşmaları, terk edenleri, terk edilenleri mercek altına alıyor. Bazen bir martının ağzından anlatıyor ayrılığın hüznünü, bazen yatılı okulun karanlık ve soğuk koridorlarından sesleniyor okura. Akıp giden günlerimize, göz açıp kapayıncaya kadar geçen zamanın içinde yitirdiklerimize, keşfettiklerimize ve hayata anlam yükleme arzumuza, ayrıntılara düşkün bir yakın gözlüğüyle bakıyor. Gidenlerin yüklerine olduğu kadar kalanların da kahırlarından kurtulma çabalarına odaklanan yazarla birlikte; siz de ayrılıklarınızı, ardınızda bıraktıklarınızı, kavuşmayı düş...

Maria Puder Olmak
"Hiçbir kadın, ihtirashalindeki bir erkek kadar âciz ve gülünç olamaz." Sabahattin Ali’nin kült eseri Kürk Mantolu Madonna romanının baş kahramanıdır Maria Puder. Hayat kadar canlı, gerçek ve güçlü... Almanya’ya çalışmak için giden Raif’in karşısına çıktıktan sonra bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi yaşanmasını mümkün kılmayan Maria Puder... Yanlış zamanda doğmuş kuvvetli bir kişilik. Acınmak ya da kendisine merhamet edilmesi ona göre çok büyük bir zayıflık... Acılı geçmişini kendine bahane ederek hayatının kalitesinden katiyen çalmayan Maria Puder, tek sözüyle dünyaları önüne serebilecek erkeklerle çevrili bir yaşam sürmesine rağmen her zaman kendi ayaklarının üzerinde durmayı tercih ediyor. Başkasına minnet duymak, ağır bir borç, ağır bir yük onun açısından. Üstelik hiçbir şeyin daha azın...

Kehanetteki Çocuk
Yaşlı kayın ağacının köklerinden baloncuklar yükselmeye başladığında hepsinin hikâyesi değişti. Suzan, doğmadan önce Cehennem’de buldu kendini. Annesinin masallarıyla büyüdü ama hiç ummadığı bir anda masal zannettiği her şey, gerçeğe dönüşmeye başladı. Bilinmez bir hastalık iki dünyaya da bulaştığında Suzan ait olduğu yere, Ortoköy’e döndü. Burada onu bekleyen tehlikelerle ve bulmayı umduğu kayıplarıyla yüzleşmeye ne kadar hazır olduğundan emin değildi. Yıllardır beklenen On Bir Kehaneti sonunda gerçekleşecek miydi? Suzan’ın heyecan verici, büyülü macerası başlıyor!

Geleceksen
GEÇMİŞ DENEYİMLERİMİZDE, GELECEK FARKINDALIĞIMIZDA GİZLİDİR. Her bireyin sonunda Maslow teorisinin en üst basamağı olan "Kendini Gerçekleştirme" seviyesine ulaşmasına yol açacak gelecek teknolojileri ve insan arasındaki sinerjiye muhteşem bir bakış. – Jerome Glenn Fütürist, Gelecek Senaryoları-Milenyum Projesi kurucu ortağı Global Geleceğin Durumu Raporu başyazarı UNESCO ve Dünya Bankası bağımsız danışmanı Gelecekle ilgili hem tahmin etmeye hem de keşfetmeye devam ederken, bize rehberlik edecek çalışmalara, bize rehberlik edecek insanlara ihtiyacımız var. Bu çalışmanın bize geleceği tahmin denemelerimizde yardımcı olacağına inanıyorum. – Prof. Dr. Emre Alkin Ekonomist

Karşı Penceredeki Kadın
Terk edildiler! "Arzulanan" değil "katlanılan" olduklarını kabullenmeleri zaman aldı. Her şey yolunda olmasa da "sevgi" var sanıyorlardı. Ve sevgi her şeyin üstesinden gelir... Böyle biliyorlardı. Ezberleri bozuldu. Acılarıyla baş edemediler. Bocaladılar. Değersizlik hissi yaşamdan tat alamaz hale getirdi onları, kendilerine olan güvenleri tükendi. Yanlışlar yaptılar. Yardım istediler. Ve bir gün: Karşı Penceredeki Kadın felsefesi ile tanıştılar. *** "Bu kitap bir kadının, bir erkek uğruna başladığı yolculukta içindeki gerçek ve sağlam kadını bulmasının öyküsü... Bir erkek için değil, kendisi için bir ilişkide kalmayı öğrendiği... Kendisiyle ilişki kurunca dünyanın nasıl da farklılaştığını anlatan, sadece bir romandan öte sağlam bir kız arkadaş elinizde tuttuğunuz... B

Uyusak Geçer Mi?
Her birinin hayatı kırgınlıklarla, yaralarla ve karmaşayla dolu üç çarpıcı karakter... Kader, Can ve Hayat... Farklı hayal kırıklıklarıyla çok zaman düşe kalka devam ettikleri yaşam yolculuğu, ortak bir paydada buluşturacaktır onları. Umut, hepsi için yeşerebilirdi bir gün... Ama nasıl? Seda Eroğlu’nun kaleme aldığı içsel dinamikleri hayli güçlü bu roman, çocukluğa özlemin, umudun, aşkın ve gerçek uyanışın bir destanı... "Tam her şey unutulmaya, tozlu raflara kaldırılmaya yüz tutmuşken, ansızın esen bir rüzgâr çocukluğundan bir parçanı kurumuş yapraklar gibi uçurup pencere kenarına kondurduğunda anlıyorsun ki, içinde bir yerlerde saklanan o küçük çocuk hiç büyümemiş, geç

Baskın
Ben sizlere, nasıl attığımızı, nasıl hoplayıp zıpladığımızı, ne kadar kahraman olduğumuzu da anlatabilirdim bu kitabımda. Ama yanıltmış olurdum sizi. Dağdaki mücadele ya da dağdaki kahramanlıklar, adına çatışma denilen kısa bir zaman aralığına sıkışmış şeyler değildir çünkü. Askerin kahramanlıkları, mücadelenin fedakârlıklarına gizlenmiştir. Ve bu fedakârlıklar sadece çatışma aralıklarında değil, dağın bütün anlarındadır. Ne kadar güçlü, ne kadar dayanıklı, ne kadar atletik olduğumuzla da süsleyebilirdim sayfaları bir güzel. Ama bu değildir dağlarda yaşam. Güneydoğu’nun bir adımlık anlarında bile, yüz binlerce fedakârlık üretilir. Ve tüm anlattıklarım, anlatmadıklarımın yanında bir yudum bile değildir. Mücadele etmeyen, mücadele edenin halini bilmek zorundadır ama. En azından, bilmek istey...

Toprak Mehmet'e Susamışsa
"Yaş çoraplarımı çıkarttım. Çantamdaki bütün çoraplarımı teker teker giydim. En son da anamın çeyizinden çıkartıp verdiği, tiftik çorapları. Onların üstüne de, botlarımızın üstüne giymediğim buz gibi kar botlarını geçirdim. Şehit Üsteğmen Erdal Kurtoğlu’nun yadigârı incecik matı ve üzerine dikili paraşüt bezini açtım. İçine girdim. Battaniyeye sarındım. Başıma çektim. Kıvrılıp, başımı, ellerimi, dizlerimi, kollarımı karnıma topladım. Anamın karnındaki gibi. Ve ölüm olmayan, ama ölüme yakın olan bir âleme doğru, kendi yolculuğuma çıktım." Çatışmada kendisini vurmak için atılan mermiler karşısında benliğin verdiği tepki, aşılmaya muhtaç aşılamayacak bir dağ gibidir. Bu dürtü, kendini sakınmaya iter insanı. Oysa kendini korumak kadar, bir şeyler yapmak gerektiğini de emreder dağ. Bu anlara de...

Yeraltı Kütüphanesi
Rock müzik 90’ların altkültürünü, müzik yayıncılığını, dergilerini, fanzinlerini ve edebiyatını nasıl şekillendirdi? Türkiye’nin ilk fanzini bir üniversitenin çay partisinden mi çıktı? "Esrar İçiyor O Herif" diye Bob Marley yazısını yayımlamayan dergi ve o dergiye kızdığı için yayın tarihini öne çeken diğer dergi hangisi? Orhan Gencebay’la Sex Pistols’ı aynı dergide buluşturmak isterken darbeyle indirilen editör kim? Ahmet Kaya, Bulutsuzluk Özlemi’ni neden övdü? Barış Manço ve Cem Karaca kitaplarındaki Fethullah Gülen detayının anlamı ne? Solcular rockçıları, 68 Kuşağı Beat Kuşağı’nı neden sevmedi? 90’lar gençliği Beat Edebiyatı’nda ne buldu? Bukowski, Fante, Ginsberg, Brautigan’ın Türkçedeki yayım serüveni nasıl seyretti? 90’ların intihar eden yazarları ve "yeraltı edebiyatı" konusu. Doğa...

Bensiz Ayna
Sıra dışı bir büyülü gerçeklik romanı "Artemis ürkek hareketlerle geriye döndü. Kahroldu. Korktuğu başına gelmişti. Dev ayna evdeki eşyaları, balkon kapısını, pervazda duran beyaz orkideyi, siyah kadife perdeleri, özel tasarım yer lambasını gösterdiği gibi Aynacı’yı da göstermişti. Tek eksik yine kendisiydi." Bir gün evinin baş köşesinde duran aynada kendini göremezsen ne yaparsın?

Sultanla Son Dans
VATANSIZ OLMAK İNSANI YARALAR! HER ZAMAN BİR YERİN EKSİK KALIR, KENDİNİ HİÇBİR YERE AİT HİSSEDEMEZSİN. İkinci Dünya Savaşı tüm şiddetiyle devam ederken, New York’taki kardeşinin yanına giden üniversite öğrencisi Sofia Moretti, orada ilk görüşte aşkının tutsağı haline geleceği bir delikanlıyla tanışır. Hayatından bir daha çıkaramayacağı bu delikanlı sürgüne yollanmış Osmanlı şehzadesi Cem’den başkası değildir. Savaşçı ruhlu ve yakışıklı Osmanlı şehzadesi Cem ile İtalyan mafya liderinin dünyalar güzeli kızı Sofia imkânsız bir aşkın içinde bulurlar kendilerini. New York’tan Kuzey Afrika’ya, Paris’ten İstanbul’a uzanan bu aşk hikâyesinde çözmeleri gereken iki büyük sorunları vardır: Mafyanın acımasız kuralları ve Cem’in kayıp bir şehzade olarak verdiği kimlik savaşı...

Seni Sana Geri Verecegim
"Kendine, sana zarar verenlerden uzaklaşacak kadar saygı duy." Ne korkularımızı ne de çözümleyemediklerimizi dile getirebiliriz... Taklit mi ediyoruz yoksa yaşıyor muyuz onu da bilemeyiz... Kimdir aynada bize bakan, inancımız nedir, her şey miyiz hiçbir şey mi bir türlü çözemeyiz... Boşanmak mı, terk etmek mi, ayrılmak mı zor gelir bize cevabını veremeyiz... Hayat yanılarak, yanlış yaparak öğrendiğin bir yoldu. Belki tenin teni konuşmadan anlayabileceği ilişkilereydi hasretin. Gittin. Seksi bulmak kolaylaştıkça, aşkı bulmak zorlaşıyordu. Pes ettin. Belki saygı ve sevgiyeydi özlemin. Vazgeçtin. Affedemedin. Hayat işte. Üstesinden gelemedin. Her ölüm birer ayrılıktı. Sen önce ölümü anlamayı es geçtin. Halbuki ölmeyi öğrenirsen, yaşamayı öğrenirdin. Fark edemedin. Fark edemezsen özgür değilsi...

Burma Günlükleri
PYONGYANG VE SHENZHEN’İN ÇİZERİ, DIŞA KAPALI BİR ÜLKENİN DAHA PORTESİNİ ÇIKARIYOR. Guy Delisle, bu kitabında Burma’da (Myanmar olarak da bilinir) karısı ve çocuğuyla geçirdiği bir yıla yakın bir zaman dilimini anlatıyor. Burma’nın "sosyal kontrol" adı altında gizleme ve izole etme konusunda kötü bir şöhreti var: Ellerinde makas olan görevliler, gazeteleri sansürlüyor; muhalefet lideri, on yıldan fazla süredir ev hapsinde; isyancıların kontrolündeki bölgelerin dış dünyayla irtibatı yok ve en büyük haber kaynağı, kulaktan kulağa yayılan söylentiler… Etkili bir çizgi-gazetecilik örneği olan Burma Günlükleri, minimal anlatımıyla hayran bırakıyor, mizahi üslubuyla kahkahalar attırıyor. "Yıllardır zalim bir diktatörlük altında olan Burma’daki yaşamı anlatan en aydınlatıcı kitap." –The Guardian "...

İnsomnia Cafe
Dünyanın sayılı antika kitap eksperlerinden olan Peter Kolinsky, prestijli bir müzayede evinde çalışacak kadar yükselmiştir. Karaborsacıların da ilgisini çekmeye başlayan Kolinsky, hapishanenin kapısından dönmüştür. Şimdi ise küçük bir apartmanda yalnız bir hayat sürüp, nefret ettiği bir işte çalışmaya başlamıştır. Bir gece kahve içmek üzere gittiği Insomnia Café’de, Angela ile tanıştıktan sonra her şey değişir. Angela, ona kayıp bir kütüphanenin kapılarını açar. Orada ünlü yazarların henüz yazmadıkları kitaplar, raflarda durmaktadır… Perker’in muazzam bir şekilde dengelediği siyah ve beyazın harmonisi, kitabı anlayamadığınız şekilde bir arada tutuyor. Karakterlerini o kadar iyi ve tutarlı bir şekilde kurguluyor ki şehrin tuhaf, döküntü ve kirli havasıyla müthiş bir uyum sağlıyor…-Publishe...

Headbang 5
"Gorgoroth süreci keyifliydi ama son dört sene fazlasıyla verimsiz geçti. Hem müzikal hem de diğer açılardan grup çok sığlaşmaya başladı. İçine kapanmış gibiydi. Ben de bu yüzden farklı bir şeyler yapmak istedim." -Gaahl (Gaahls Wyrd) "Birçok albüm çıkıyor ve bu albümleri birkaç tur dinledikten sonra rahatlıkla özümsemiş oluyorsun. ‘Gold & Grey’ pek öyle bir albüm değil. Biraz sabredip zaman tanıdıklarında, albüm kendine özgü yanlarını ortaya çıkarıyor. Bu hiçbir zaman benim kontrol edebildiğim bir şey olmadı aslında. Eğer bilinçli olarak sürekli böyle albümler yapabilmem mümkün olsaydı, kesinlikle yapardım!" -John Baizley (Baroness) "Biz zamanında Black Sabbath’tan ve Trouble’dan çok etkilendik. İlk Trouble albümü bize çok ilham verdi. Başka şeyler de ilham verdi; oldschool metal. Ama bug...

Eski Sevgili
Karikatürist Erhan Tatlıdilli’nin yazdığı, ünlü çizgi romancı M.K. Perker’in çizdiği Penguen dergisinde yayınlanmış; ilişkiler, aşk ve ayrılık üzerine ilginç ve eğlenceli detaylarla dolu duygusal bir öykü. … Kader yaşadığımız çoğu anı görünmez kılar, çünkü kader sadece ‘karar anlarında’ biçimlenir. Ortak zamanlama, ortak karardır kader. Ya ‘Gel! dersiniz ya da ‘Git!’… ‘Gel’ güzel kelime ama; söylemek zorsa ve artık geleceğiniz yoksa, iki ayrı gelecek vardır… Korkunun olduğu yerde gerçek yoktur, inanç yoktur, özgürlük yoktur. Yaşayacağınız hasreti ve acıyı göze alabildiğiniz kadar tutsaklıktan kurtulabilirsiniz. Ancak bu özgürlük bizi mutlu etme ‘tehlikesi’ taşır. Büyük mutlulukların sonu da basit bir neticeden fazlasıdır. Bir ruhun başka bir ruhu kucaklamak için bahanesi kalmadığındaysa ay...

Büyüklere Masallar
"Kısa öyküleri hep sevmişimdir. Kısa, fantastik öyküleri daha çok severim. Hele bu kısa öyküler resimli roman olarak yayınlanmışsa bayılırım. Evet, sevgili M. K. Perker, bu kitapta son derece zor bir işi keyifli bir hale getirmiş. On iki karede bize olağanüstü hikayeler anlatıyor. Hayatın içinden derlenmiş, hayatın sırlarıyla efsunlanmış sıra dışı hikayeler. Kısa öykünün sırrı, çarpıcılığındadır. Hikaye sona erdiğinde, şahane bir masal dinlemiş gibi öylece kalırsınız. O öylece kaldığınız anda, bütün hikayeyi bir kez daha düşünürsünüz, "Öyle miydi? Yok yahu aslında yazar-çizer bize şunu demek istemişti" diye. Perker işte okuruna bunları hissettiriyor, bunları düşündürtüyor. Evet, Perker, sadece ülkemizde değil dünyadaki en önemli çizgi romancılardan biri. Onun çizgilerinde sadece mizah, sad...

Canvermezler Tekkesi
"Evvela benim deli olmadığıma emin olmalısınız. Akıl sağlığım tamamen yerindedir. Hiçbir hastalığım yok ama ihtiyarım. Ah gücünü tüketmenin en üstünde olan bir ihtiyar, bütün ihtiyarların ihtiyarlığından daha fazla ihtiyar... Kaç yaşındayım? Seksen? Yüz? Yüz yirmi yaşında mıyım? Bunun aslını bilmiyorum. Bu husustaki hissimi aydınlatmaya yarayabilecek hiçbir şey yok. Ne yazılı bir vesika, ne hatıra, ne şahit! Çünkü ancak birkaç günden beri ihtiyarım." Selim Nüzhet Gerçek’in Claude Farrère’in La Maison Des Hommes Vivants eserinden uyarladığı bu eser, edebiyatımızın nereyse hiç anılmayan kayıp bir eseri. İleri gazetesinde tefrika edildikten sonra 1922 senesinde basılan Canvermezler Tekkesi, edebiyatımızda korku türünde yeni bir keşif. Bu eserin basımına değin bu olağandışılıkta ve bu kadar ne...

Yut Beni
Yut Beni, sis, ölümcül hastalık, halüsinasyon, apofeni, böcek orduları, sırlar, sarsılmaz inanç ve hayatın anlamını çözmek üzerine bir aşk hikâyesi. Nate Powell, bu en önemli eserinde ergenliğin en karanlık köşelerini keşfetmeye çalışıyor; bunu da klişe, melodramatik ergen isyanlarıyla değil, ufak delirmelerle, ilaçların sağladığı şüpheli rahatlamalar ve aile bağlarının karmaşasıyla anlatıyor. Hikâye çözüldükçe, iki üvey kardeş, ruhsal sorunlara, dağılan ailelerine, hayvan telepatisine, yanlış aşklara ve bir gün her şeyin anlam kazanacağına dair zayıf umutlarına birlikte göğüs geriyorlar. Özellikle hızlı anlatılmış, özenle çizilmiş ve gölgelerle bezenmiş Yut Beni, Nate Powell için bir kilometre taşı ve aynı zamanda okuyucuları son sayfalarda ele geçirecek kentli bir hayalet hikâyesi. Rahat...