
Gritopya
Evrenin nazar boncuğuydu Dünya… Ta ki herkes kendini tanrı ilan edene dek… Gözü aç yaratıklarız biz. Doğa ne kadar verdiyse, bir fazlasını götürdük beraberinde. Doymadı insan… Kaç medeniyeti yuttu menfaatlerinin uğruna… Yetmedi, sonunda patladı Dünya. Ütopya’dan Distopya’ya…

Karanlık ve Mavi
Baba katilinden nasıl büyük bir yazar doğdu? Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) ve mensubu olduğu Şakir Paşa ailesinin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzayan şaşırtıcı hikâyesi... Konaklardan yoksulluğa, iktidardan esarete uzanan bir yaşam çizgisi... Tutkulu bir aşk ve bir cinayetin yarattığı edebiyat adamı... Troçki ve Bodrum’un yeşilini oluşturan ağaçların büyük sırrı... Mitoloji, tarih, felsefe günleri... Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu, Sabahattin Ali, Kemal Tahir, Attilâ İlhan’lı yıllar... Yeni aşklar, yeni kavgalar ve her şeye karşın şiir tadındaki coşkulu bir dönem... Ve o karanlığa inat çıkılan mavi yolculuklar... Elinizdeki kitapta Halikarnas Balıkçısı’nın bir macera romanı tadındaki yaşamöyküsü üzerinden bir çağ değişiminin yol açtığı sarsıntı gözler önüne serilirken, devrimc...

Yaralı
Artık hatırlanmaya değecek kadar bile kalmadın. Seni unutmak hakkım! Unutkan biri değilimdir ama sen bende hatırlanacak hiçbir şey bırakmadın. Benim unutulmuşum olmak bile güzeldir, bil. Aşk mı? Aramızda kaldı; içimizde değil… Yanlış aşkta doğru aranmaz. Ama yine de oku istiyorum. Cümlelerimde gizlenmiş duygudan ne anladığını benim nasıl yazdığım değil, senin nasıl okuduğun belirler. "Kör müydü gözlerin, nasıl göremedin" diye sordular senden sonra. Kör değildim. Ve hayatımda en çok iki kere parlamıştı gözlerim. Birincisi seni ilk gördüğüm, ikincisi giderken ardından baktığım gün. İlkinde aşkın ışığından, ikincisinde gözyaşlarımdan… O iki anın arasındaysa hep kapalıydı gözlerim. Aşkına inandığımdan. Kör değildim, sadece güvenmiştim! Not: Bugün seni düşünmeden yaşayabilmeyi başardığım ilk gü...

Susacak Var
En kolay olandır gitmek! Gitmek hiçbir şeyi bitirmez. Aksine durur da yaşar gibi her şey. Gidene değil, kalana yoldaş anlar vardır, ayrıntıları vardır aşkın en gerisinde. Gittiğimi çok sonra anlayacaksın. Şimdi uğurluyorsan, sende kalan yanlarıma güvendiğin içindir!... Düş’tüm, dedim elinin tersinde. ‘Hayır’ dedi, kesince. ‘Düş olsan, fark etmezdim seni’ ‘Sevgim sana güç veriyor mu?’ diye sordum. Başını çevirdi, yüzünde kalmamış takatle. ‘Hayır’ dedi, inatla! ‘Öyle olsa, yıkılmazdım her seni seviyorum deyişinde’ ‘Özledin mi beni?’ dedim. Sustu! Nefesini en derinden aldı ve ‘Özlenmez mi?’ dedi! ‘Git!’ dedim. !Git! ‘Sen kaldıkça genişliyor bu dünya ve kayboluyorum uçsuz bucaksızlığında!’ ‘Ha

Fi
Bu Hikayenin Sadece İnanılmaz Tarafları Gerçektir.Fi, deneyimin içinde kaybolmak yerine korkmadan deneyime sahip olmanın yolculuğudur. İçinde bolca bulunan manipülasyon, seks, aldatma ve aldanma hikayeleri belki herkesin dikkatini çekebilir ama gerçeklerden yola çıkılarak ulaşılmak istenen yerde sadece farkındalık vardır.Fi güzelliğin lanetlendiği, zekanın yağmalandığı, iyinin kurban edildiği ve kasaba kurnazlığıyla yönetilen bu gezegende, içine doğduğumuz bu kutsal hayatı kutlamak için yazılmıştır. Kendi potansiyelini keşfetme cesareti gösterebilmiş gerçek kişilere, çatlama cesareti gösterebilmiş tohumlara adanmıştır.Bir kişiye duyulan aşktan daha acımasız bir şey var mıdır?

Gitme Zamanı
"Gök ile yer arasında köprü kuran asa misali, Batın ile Zahir arasında gidip geliyor insan…"“Hazır mısın?”“Hiçbir zaman hiçbir şeye hazır olmadım.”“Korkuyor musun?”“Korkmadığım anım da olmadı.”“Neden buradasın?”“Nerede olduğumu hiç bilmedim. Belki de olabileceğim başka bir yer yoktu.”“Başlayalım mı?”“Her başlangıç bir son… Yeni bir sona başlayalım.”Bir yanda Zahir, bir yanda Batın… Bir yanda görünen dünya, bir yanda insanın ötesi, evrenin varoluşu… Bir yanda bireyin günlük yaşam akışı içinde kendini, çevresindeki karakterleri ve bulunduğu yaşamı sorgulayan bir hikaye; diğer yanda felsefik ve ruhani sırları irdeleyen, kadim bilgileri ve bilgeleri bugüne taşıyan gizemli, mistik bir yolculuk… Bir yanda ağacın altında uyuyan Yedi, denizden çıkan çift başlı düalite, zaman ustası saatçi, bilge s...

Leon
Oscar’a adaya olan Les Triplettes de Belleville (Belleville’de Randevu) animasyonunun yaratıcısı Sylvain Chomet ve usta çizgi romancı Nicolas de Crécy’den...Leon olarak bilinen Leonce Houx-Wardiougue, büyük bir kozmetik fabrikasının kurucusudur. Oğlu Aymard, Leon’dan şirketi devralıp modern bir girişim kurmaya çalışmaktadır. Leon’un büyük torunu Geraldo-Georges ise büyük büyükbabasının yüzüncü doğum günü için düzenlenecek pazarlama kampanyasından sorumludur. Aymard, bakir ve ürkek oğlunu hor görse de, Leon torunu Geraldo’yu gerçek hayata sokmaya kararlıdır.René Goscinny - En İyi Senaryo ve Angoulême - En İyi Albüm ödülünü alan Leon, Sylvain Chomet ve Nicolas de Crécy’nin yarattığı, çağdaş Fransız çizgi romanı klasiklerinden. Özgün bir anlatım biçimi, sıra dışı bir burjuvazi eleştirisi, sür...

Aşkla Kal
İnsan olmaktan yorulur bazen insan. Hayat yorar, aşk yorar, yalnızlık yorar, kalabalık yorar, gelen yorar, giden yorar... Sana sunulan hiçbir şeye alışma bu yüzden. Terk edenler yorar... Daha az güvenmeye, daha az sevmeye ve daha az inanmaya tecrübe diyorlar. Ama bu tecrübe değil, tecrübeyi doğru kullanamamaktır. Daha az güvenmek, güven sorunu yaratır. Gerektiği kadar güvenmelisin. Daha az sevmek yalnızlığı getirir. Hak ettiği kadar sevmelisin. Daha az inanmak inancını zedeler. Neye ne kadar inanman gerek, onu bilmelisin. İnsanlar terk edilerek terk etmeyi, aldanarak aldatmayı öğreniyorlar. Oysa terk edilen sadakati, aldatılan dürüstlüğü öğrenmelidir. Hayatın getirdiği sevinç ve mutlulukları nasıl kabul ediyorsak, onun sunacağı kederleri de aynı olgunlukla kabul etmeliyiz. Bu dünya bir imt...

Her Nefeste Galatasaray
Bir Galatasaray efsanesinin, bir ulu çınarın, 102 yaşına merhaba diyen Dr. Ali Tanrıyar’ın gerçek hayat hikayesi…Bir asırlık yaşanmışlık içerisinde çocukluk, göç ve 90 yıl boyunca adeta Galatasaray ile birlikte yoğrulmak…Tıp adamı olarak nitelikli yenilikler, ilklere attığı imzalar ve ülkesine yaptığı değerli hizmetler…Türk siyasetinde en üst makamlara çıkışı ve ülke yönetimine bakışını belirleyen öyküler…“Ali Ağabey, Galatasaray’ın kötü günlerini gördüğü vakit camiayı toplayan, birleştiren bir kişidir. Bir noktadan sonra sembolümüz olan, Galatasaray’ın unutmaması gereken büyük bir ağabeyidir.”- İnan Kıraç“Ali Tanrıyar, dediğini yaptırırdı; öyle vazgeçip unuttuğu, yarım bıraktığı hiçbir iş olmazdı ve her zaman neticeyi takip ederdi.”- Rahmi Koç“Önce arkadaş sonra dost sonra gardaş olduk. H...

Kahraman Tazeoğlu Bütün Şiirleri
Kahraman Tazeoğlu’nun şiirlerinin yer aldığı Seni İçimden Terk Ediyorum, Beni Susarken Bölme ve Ölü Bir Kentin Morg Alfabesi adlı üç kitabı Kahraman Tazeoğlu Bütün Şiirleri adlı tek kitapta toplanmıştır. Ayrıca yazarın roman, hikâye ve deneme türünde üretmiş olduğu eserlerin içinde yer alan irili ufaklı tüm şiirler, "Ordan Burdan" başlığı altında, titiz bir çalışmayla bu kitaba aktarılmıştır. Yukarıda sözü geçen üç şiir kitabı 2015 yılı itibariyle artık yayımlanmayacaktır. Kahraman Tazeoğlu Bütün Şiirleri, siz değerli okurlara arşiv niteliğinde, kalın kapaklı ve ciltli olarak sunulmuştur. Destek Yayınları

Babam Beni Şahdamarımdan Öptü
Tekneleri ve yıldızları memleketi olarak görenler, ıssız yerlerde kendisi için evren olanlar, beklentisiz ve vaatsiz sevenler, yargılamadan-yadırgamadan dinleyenler, “Seni seviyorum”a karşılık “Ben de seni” demek istemeyip alternatif “Ben de seni”ler üretenler... Islak iskele kokusunu sevmeler, bir şeyler, bir şeyler...

Bize Güzel Bir Son Lazım
Narsist bir adam ile ilişki bağımlısı bir kadının çarpışması… Kaya ve Narin’i yaraları bir araya getirir. Birbirlerine asla merhem olamayacakları bu ilişki, yaralarına dokundukça, acıtacakları yerleri öğrendikçe şiddetle birbirlerine bağlanmalarına, iniş çıkışları olan çok tutkulu bir aşk yaşamalarına sebep olacaktır. Çünkü aşk; bir şeyin eksikliğini başka bir şey ile doldurma ihtiyacıdır. Aşkın hallerini sarsıcı bir kurgu ile okurla buluşturan Gökçe Dölek, içimizdeki Kayalara ve Narinlere çok derin bir yerden dokunuyor.

Ses ve Sus
2018 Dil Derneği Onur Ödülü ve 2010 Yunus Nadi Roman Ödülü’nün sahibi Adnan Gerger’den yeni roman. Toprak, devrik geçmişlerinin peşine düşen, köklerinden sökülmüş dört ağacın hikâyesini anlatıyor; aynı sofrada buluşan gencecik Leyla’nın, Serpil’in, Özgür’ün ve Sur Civan’ın, eski, yaşlı ve hasta hikâyesini. Besleyen ve kucaklayan toprağın yüzünü kanlı tırnaklarla yırtan zalimlerin, gözyaşını akıtan annelerin, onu feth edenlerin ya da terk edip gidenlerin, ona el koyanların ya da kadrini bilenlerin hikâyeleri, acı geçmişten yapılan umuda, Ses’in ve Sus’un kardeşliğine karışıyor. Adnan Gerger, herkesin bildiği ama herkese uzak bir ülke çiziyor.

Jüpiter Kaç Lira?
– Ayrıntı ve tespit mizahının yaratıcısı Metin Fidan’dan… – Sıradan hayatların sıradışı insanları, anları, ayrıntıları, her kişisel öykünün incelemeye değer birer eser olduğunu düşündürüyor. Bu insanlar birbirinden kahraman, bu anlar ve ayrıntılar birbirinden kurgu gibi geliyor; bir akrabanın gariban hayatı, bir arkadaşın saplantıları, komşuların yaygarası, hevesler, deneyler, yanlış anlaşılmalar, tam yerine rast gelmeler… Metin Fidan, günümüzün ince mizah dilini şekillendiren mütevazı isimlerden. Gırgır sonrası LeMan kuşağı, onu ve efsane köşesi Ayrıntılar’ı çok iyi hatırlıyor. Şimdi ise bambaşka bir şekilde ve yine gülümseterek kendini hatırlatıyor. Jüpiter Kaç Lira?, Metin Fidan’ın aynı keyifli dilini kullandığı ve çok daha özgürce düşünerek yazdığı ilk mizah öykülerinden oluşuyor.