
Zehirli Hayal
Rüya Takımı, yine soluksuz bir maceranın içine düşüyor. Bergama Antik Kenti’nde ölümsüzlük iksirinin peşine düşenleri durdurmayı başaramazlarsa, hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Gülşah Elikbank’ın kaleme aldığı ve çocukların çok severek okuduğu serinin ilk kitabı Medusa’nın Pusulası romanında, Yerebatan Sarnıcı’ndaki sınavı başarıyla geçen Cem, Ayşe, Gizem ve Mert’i serinin bu ikinci kitabında zor bir görev bekliyor. Mitoloji ve Efsaneler Okulu’nda büyük bir gizemle karşılaşan Cem, Ayşe, Gizem ve Mert’in çok sevdikleri Lokman Öğretmen, ölümsüzlüğün formülünü bulmak üzereyken şüpheli bir şekilde zehirlenir. Takip ettikleri ipuçları onları Bergama’ya kadar sürükler. Acaba dört maceraperest yeni görevlerini başarıyla tamamlayabilecek midir?

Usta Çırak Sohbetleri / Sağlıklı İlişkiler Geliştirme - Kendin Olabilme Cesareti
Zor olan dağdaki çiçeğe, kuşa ve ağaca sevgiyle bakabilmek değil ki... Doğanın dinginliğinde sakin kalabilmekten kolay ne var? Zor olan her yeni günde hiç tanımadığımız insanlarla temas ederken sakin kalabilmek. Trafikte sürekli kornaya basan adama sevgiyle bakabilmek. Söylediklerimizi dinleme zahmetinde bulunmayan patronumuza kendimizi anlatabilmek. İnandığımız insanların ihanetine uğradıktan sonra yeniden güvenebilmek. Halihazırda pes etmen için kurulan sistemde gücünü kendinden alarak kendi yolunu çizebilmek. "Ben de varım!" diyebilmek. "Ben"den "Biz"e dönüşebilmek. Tüm ilişkilerin maddeye ve kişilerin seçeneğe indirgendiği bir yüzyılda aşkı ve ilişkiyi başarabilmek...

Akıllandım Artık Şimdi Daha Deliyim
İnsanın kendiyle olan mücadelesinden hangi taraf galip çıkar ki? Her ikisi de aynı güçteler sonuçta... Belki de dalaşmak değil, kendinle uzlaşmaktır mesele. Amaç yenmek de değil, yenilgiyi kabullenmek de... Güzel olan insanın kendi yüzüne insanca bakabilmesi... Kaç kişinin cesareti var filtresiz aynalara bakıp kalbinin tavan arasını temizlemeye? Benim yok! Tozlu haliyle kabulümdür. Kitabı yazanın aynası filtresiz... Peki, o tavan arasından neler çıktı dersiniz? Bir dolu delilik... Üstelik zekâya hizmet eden, yaratıcı, hırçın ama sevimli bir delilik... Anladım ki delilik bile aklı olanın akıllıca kullanabileceği bir lütuf. Demek bu yüzden akıl bile bazen sakil kalabiliyor hayat karşısında. Nilgün Bodur bu kez alışılmadık bir

Şirin ve Kartopu
DÜNYA SEVGİYLE GÜZELLEŞİR. Bir atla küçük bir çocuğun sevgiye dayalı dostluğunu, köyde yaşayan çocukların okumak için verdikleri büyük mücadeleyi ve hayvan dostlarımızın sahip olduğu değerli hakları anlatan bu tatlı öykü, aynı zamanda geçmişle günümüz arasında bir köprü kuruyor. Ali’yle anneannesi Şirin, iki farklı neslin yaşam şartlarını ve mücadelesini de gözler önüne seriyor.

Ben Suat Derviş Fosforlu Cevriye Nin Yazarı
Çok satan CELİLE, ELA GÖZLÜ PARS, YEŞİL MÜREKKEP ve İPEK SABAHLIK romanlarının yazarı Osman Balcıgil, Türk edebiyatının dünyaca ünlü kadın yazarı ve gazetecisi Suat Derviş’in hayatını gençler için romanlaştırdı. BEN SUAT DERVİŞ, FOSFORLU CEVRİYE’NİN YAZARI adlı bu kitap, Nâzım Hikmet’in adına şiirler yazdığı büyük yazar Suat Derviş’in soluk kesen dramını, naif bir anlatımla ve sürükleyici bir kurguyla anlatıyor. Saraylı bir annenin kızı olarak varlıklı bir hayata doğan Suat Derviş, ne yazık ki son nefesini verirken yoksulluk içindeydi. Üstelik üzerinde saraylı annesinin hediyesi olan sabahlığı örtülüydü. Aydın fikirleri ve sivri kalemiyle çok genç yaşta siyaset dünyasının da dikkatini çeken Suat Derviş, döneminin aydınlarının gördüğü eziyetten de nasibini aldı. Zorlu ama gıpta edilecek bir...

Ben Sabahattin Ali
Kürk Mantolu Madonna, İçimizdeki Şeytan ve Kuyucaklı Yusuf romanlarının yazarı Sabahattin Ali’nin casusluk hikâyelerini aratmayan yaşamöyküsünü Ben Sabahattin Ali adlı kitabında eşsiz bir roman kurgusu içinde kaleme alan Osman Balcıgil, Sabahattin Ali’yi bu kez gençler için yazdı. Ela Gözlü Pars Celile, Yeşil Mürekkep ve İpek Sabahlık gibi çok satan biyografi romanlarının usta yazarı Osman Balcıgil’in gençler için uyarladığı Ben Sabahattin Ali, Sabahattin Ali’nin öğrencilik yılları, Almanya’ya gidişi, siyasi görüşü, özel yaşamı, askerlik dönemi, hapishane süreci ve istihbarat ajanları tarafından izlendiği günleri tüm açıklığıyla ve lezzetli bir üslupla anlatıyor...

Ben Celile Nazım Hikmet İn Annesi
Ela Gözlü Pars Celile adlı romanıyla yüz binden fazla okurun beğenisini ve ilgisini kazanan yazar Osman Balcıgil’den gençler için eşsiz bir tarihi roman... Dünyaca ünlü şairimiz Nâzım Hikmet ile cezaevi günleri ve sürgünleri boyunca büyük desteğini gördüğü ressam annesi Celile’nin yaşamöyküsünü anlatan Ben Celile Nâzım Hikmet’in Annesi yalın dili ve sürükleyici kurgusuyla gençler için kaleme alındı. Nâzım Hikmet, 1902 yılında dünyaya geldiğinde Celile Hanım henüz 22 yaşındaydı. İlerleyen zamanlarda cezaevinde açlık grevine giden oğlunu kurtarmak için Celile Hanım’ın sokaklarda başlattığı imza kampanyasıyla yarattığı yankı, uzun yıllar zihinlerden silinmedi. Her sayfası duygu, tarih, azim, ilham, yetenek, inanç ve bilinç dolu Ben Celile Nâzım Hikmet’in Annesi elinizden bırakmak istemeyeceği...

Ne Su Aynı Artık Ne De Sen
AYNI KALAMAZSIN. YA ÇÜRÜYECEKSİN YA DA BÜYÜYECEK... Kişi, kurguyla bellek sondajı yaptıkça kendisine çarpar. Hep bir şey eksikmiş gibi... Kendisine yabancı olduğunu anladığında da dönüşümü başlar. Hakan Akdoğan Edebiyatı bu kadar vazgeçilmez kılan, insandaki dönüşüm yeteneğine olan inancıdır. Bir kitap bir insanı ve bir insan dünyayı değiştirebilir. Bu kitaptaki öyküler sizi içten gelen değişimin büyülü fırtınasında sürüklemeye davet ediyor. Ona katılmanızı öneririm. Gülşah Elikbank Bir metnin sonuna geldiğinizde başlangıçtakinden farklı bir yerdesinizdir artık. Bu hikâyelerin yazarları da aynı yoldan geçti. Başkalarını tanırken kendilerini de tanıyarak. Hayat böyle daha anlamlı değil mi? Mario Levi Hikâyeler dünyayı değiştirme gücüne sahiptir, çünkü bütün hikâyeler esasında bir dönüşümü a...

Bizim Kurdun Hikayesi
"Yalnız yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da sorumluyuz." – Molière Öğretmen Karga’nın hem kendi sınıfına hem de size anlatacağı bir hikâye var.Size kurtların hikâyesini anlatacak ama beraberinde onların büyük sırlarını da öğrenmiş olacaksınız. Bir arada özgürce, kardeşçe yaşayabildikleri güzel ülkelerini nasıl kurduklarına tanıklık edecek, bu başarıya ulaşmanın hiç de kolay olmadığını göreceksiniz. Peki bizim kurt neresinde bu hikâyenin? Güçlü olmak sadece bilek gücüyle mi ilgilidir? Akıl, kültür ve zekâyla da kazanmak mümkün müdür? Üstelik kimseye zarar vermeden. Bu nasıl başarılır? Sorumluluk sahibi olmak sadece verilen görevleri yerine getirmek midir? Yoksa yapabileceğimiz ama yapmadıklarımızdan da sorumlu muyuz? Kitabı okuduğunuzda bu soruların cevabını kendiniz vermiş olacak...

Mavi Dağ
Aşk ve Kader, Ölüm ve Yaşam, İyilik ve Kötülük... Nil ve arkadaşları tarafını seçmek zorunda... Günebakan Üçlemesi’nin ikinci kitabı Mavi Dağ’da Nil ve arkadaşlarını yeni maceralar bekliyor… Supay’ın karanlık güçleri çoğalırken Günebakan Nil ve arkadaşları Ruhlar Konseyi’nin karşısında. Üstelik Nil ve Kayra’nın efsaneleşen aşkı hiç beklemediği bir tehdidin pençesinde. Kader ayağımızdaki pranga mıdır? Aşk, savaşmanın en yalın haliyse eğer; kim karşısında durabilir bu savaşın? Her sayfasını merakla çevireceğiniz Mavi Dağ’da heyecan hiç bitmeyecek! Fantastik edebiyatın efsunlu kalemi Gülşah Elikbank, Mavi Dağ ile, okurlarına gizemli ve karanlık olduğu kadar sevgi dolu ve umutlu bir hikâye anlatıyor.

İçindeki Dişiyi Uyandır
Kendimi kaderin akışına bıraktığımda, yani doğru zaman ilkesine güvendiğimde, zihnimde uyanan ışığı fark ettim. İçime akan bilgileri ve enerjiyi büyütüp derinleştirerek paylaşmaya karar verdim. Bu kitap kalbimden, zihnimden, ruhumun derinliklerinden ve kadim enerjilerden yazılarak sana aktı. Yazdıklarımı uygularsan, yani içindeki dişi enerjiyi kullanırsan, üreticiliğin, bereketin, yeteneklerin, iletişimin, ifaden ve ilişkilerin olumlu yönde artacak. Bu kitapta enerjilerin dengelenmesine ve unuttuğumuz ama içimizde hep var olan dişi enerjiyi yeniden ortaya çıkarmaya ve hayatımızda kullanmaya yönelik bilgiler, yollar ve egzersizler bulacaksın: - Fiziksel boyutta egzersizler - Ruhsal boyutta blokajları açma, çakraları dengeleme, nefes ile enerjiyi düzeltme - Yoga hareketlerinden beslenmeye ka...

Aşk ve Kuyruklu Yıldız
Yaşamın çıkmaz sokaklarında yürürken, bir kuyrukluyıldıza çarpmaktır aşk. Söylendikçe bizim olan bir şarkıdır. Tene dağılan mıknatıstır, isteğin masalıdır. Uzun bacaklı bir yaban hayvanıdır aşk. En derin kuyumuza düşen kemandır. Dikey bir şiirdir bütün kuşları aynı anda havalandıran. Aşk, yasemin kokan bahçeleri ve ateşböceklerini bir arada anımsamaktır. Çocuk Kalmışlar Derneği’ne üyedir aşk. Kente kanadı kırık melekler yağdırır. Aşk, ilkyardım çantası olmak, dalgakıran olmaktır. Kırık camlara sevdiğinin adını yazmaktır iki kişinin bildiği bir dilde. Aşk sevenlerin yüzlerinde tahtlar devirir, saraylar yıkar. Bilgisayarları eritir, oyuncak mağazaları için soygun planları yapar. Aşk, Öpüşen Çiftleri Alkışlama Ekipleri kurdurur sevilenlere. O, uzun saçlı bir yıldızdır, yüreğin içinde taranır....

Kainat Evrensel ve Sanatsal Yaratıcılık
Ünlü bilim insanı Hubert Reeves’in yazdığı, Fransa’nın önemli çizgi romancılarından Daniel Casanave’nin çizdiği bilimsel bir çizgi roman. Hubert Reeves, insanın yaratıcılığı ile evrenin yaratılışına dair bildiklerimiz arasındaki paralellikleri açıklıyor. Basit kelimeleriyle, sanki sade mısralar kaleme alırmışçasına, okuyucuyu doğaüstü bir girdabın içine atıyor ve karmaşık sonsuzluğu anlamayı sağlıyor. Hubert Reeves, dünya çapında tanınan bir astrofizikçi. NASA’ya danışmanlık yapan ve Fransa Şeref Nişanı sahibi bir isim olarak, bilimin popülerleşmesinde çağımızın en büyük figürlerinden biri. Daniel Casanave ise çok sayıda kitaba imza atmış, önemli bir çizgi romancı. Şiirsel çizgileri, Hubert Reeves’in gösterişten uzak ve derin sözleriyle büyük bir uyum gösteriyor.

Söylenmemiş Son Söz
YALNIZLIK, AYNI ZAMANDA ÖZGÜRLÜĞÜN DE OLDUĞU YERDİR. BAŞKA BİR DEYİŞLE, ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİDİR. Dişilik ve onun yakıcı enerjisi; güzelliği, gücü, ışığı... Ve bu güçle kendi cenaze törenlerinde söz alarak, tutkuyla ve tarihin onları marjinalleştirmesine duydukları öfkeyle, suçlama niteliği taşıyan bir veda konuşması yapan kadınlar... Concita De Gregorio’nun Dora Maar gibi çocukken ya da Amelia Rosselli gibi ergenken yüz yüze geldiği veya büyüdüğünde tanımadan tanıştığı ve daha sonra eserlerinde aradığı kadınlar: Carol Rama, Nise da Silveira, Vivian Maier, Silvina Ocampo, Maria Lai, Lisetta Carmi ve daha birçokları. Hepsi böyle tanınmış değiller, hatta çoğu zaman çıkmaz sokaklarda kaldılar, yasaklandılar, dışlandılar, geride bırakıldılar. Zamana, geleneklere, topluma göre önde oldukları için, ...

Türkiye’nin İsrail Politikası
TÜRKİYE’NİN EN BAŞINDAN BERİ ÜZERİNDE DURDUĞU HUSUS İSRAİL’İN VARLIĞI DEĞİL, VAR OLMA BİÇİMİDİR. İmparatorluk düzeninden cumhuriyete evrilirken özelde, toplumsal yaşam alanında Yahudi ulusuna karşı hiçbir önyargı taşımadığı ve o nedenle hiç çatışma yaşamadığı bilgisi hafızasında yer alan Türkler için İsrail Devleti’nin kurulmasına karşı bir protesto hali hiç belirmemiştir. Türkiye’nin en başından beri üzerinde durduğu husus İsrail’in varlığı değil, var olma biçimidir. Soğuk Savaş sonrası yeniden biçimlendirilmeye çalışılan Ortadoğu’da ABD-Rusya çekişmesi, İsrail’in merkezde olduğu eskisinden farklı bir denklem ortaya çıkarmıştır. O nedenle, Batılı güçlerin desteğini arkasına alarak kurulan İsrail için Türkiye ile geliştireceği diyaloğun ABD ve Rusya nüfuzunun etkilerine ve derinliğine bakı...

Mutatio
DEVASA BİR DÖNÜŞÜM UFUKTAN YAKLAŞIYOR... Dünya gezegeni –tıpkı sonsuz evreni paylaştığımız diğer gezegenler gibi– bir tekâmül okuludur ve evrendeki tüm varlık sistemleri, kendilerinden altta olanları elinden tutarak yukarıya çekmekle yükümlüdürler. Dünya dışı varlık sistemleri, adına Ruhsal İdare Mekanizması (RİM) dediğimiz o kudretin birer uzantısı gibi hareket ederek, on binlerce insanla, kapalı, sınırlı, bireysel temas içindeler. Bu temaslar devasa bir bilinç dönüşümüne işaret ediyor. Evrensel yasaları ve varlıksal ilkeleri bilmeksizin, yaşananları kavrayabilmemiz olası değildir. Ülkemiz bu anlamda büyük bilgi akışlarına sahne olmuş, 1959 yılında nakledilen ve Bedri Ruhselman tarafından derlenen İlahi Nizam ve Kâinat bilgileriyle başlayan süreç içinde, ruhsal/evrensel ilkeler ile varolu...

50 Maddede Cumhuriyetin 100.yılı
"MİLLETİN SALTANAT VE HAKİMİYET MAKAMI YALNIZ VE ANCAK TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’DİR." - MUSTAFA KEMAL ATATÜRK "Cumhuriyet bir devrimdi, yıkılmış, parçalanmış, geri kalmış, yok olmak üzere olan bir toplumdan, çağdaş bir devlet yaratıldı. Atatürk’ün, Türkiye’yi kurma mücadelesi verdiği günlerde İngiliz başbakanı kendi meclisinde ‘Artık Türkiye yoktur!’ diyordu. Atatürk ve Milli Mücadele’ye omuz verenler, İngilizlerin bu sözünü boşa çıkardılar. Sadece bu sözü boşa çıkarmakla kalmayıp, dünya milletler ailesine, çağdaş, yeni bir üye kazandırdılar. Bu yeni üye, kurucusu Atatürk’ün ‘Yurtta barış, dünyada barış’ ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalan ve bu nedenle de saygı gören bir ülke oldu." Doğan Satmış tarafından kaleme alınan 50 Maddede Cumhuriyet’in 100. Yılı kitabının sayfalarında; mümkün ol...

Kazara Tanrılar
SEKÜLER BİR ÇAĞDA GÜÇ İLE DİN ARASINDAKİ BAĞLANTININ VE TANRISALLIĞIN ROLÜNÜ AYDINLATAN, TANRI OLARAK TAPINILAN İNSANLARIN KIŞKIRTICI TARİHİ Kristof Kolomb’un Yenidünya’ya ayak bastığı ve göksel bir varlık olarak selamlandığı 1492’den bugüne kadar ortaya çıkan "Kazara Tanrılar" modern çağın peşini bırakmadı. Hemen her coğrafyada beliren ve her kıtada tanrılaştırılan, üstelik daima erkek olan insanlardı bunlar. İlginç olansa bu tanrıların her zaman içsavaşlar, imparatorluk fetihleri, devrimler gibi çalkantılı dönemlerde ortaya çıkmasıydı. Din tarihçisi Anna Della Subin, beş yüzyılı kapsayan bu aydınlatıcı ve sıra dışı tarih kitabında, modern "din" kavramımızın nasıl icat edildiğine, sözde seküler çağımızda din ve siyasetin neden sürekli birbirine karıştığına, birisini ilahi olarak adlandırm...

Günlük Mucizelerin Küçük Kursu
"Kökünü değiştirmeden meyveyi değiştiremezsin." Stephen R. Covey Günlük mutluluğumuz, çoğu zaman farkına varmadığımız küçük ritüellerle desteklenir. Bir fincan kahve içmek, birini selamlamak, arkadaşlarla buluşmak... Tüm bu eylemleri hayatın bize sunduğu her anı kutlayarak gerçekleştiriyorsak dönüştürücü ve belirleyici olabilirler. Bilgelerin dediği gibi, hayatımıza geri dönüp baktığımızda aklımızda kalan anlar, gerçekten en önemli olanlardır. Günlük mucizelerin bu küçük kursu, işte bu anlarda mutlu olmaya bir davettir.Bu kitabın amacı, şüphesiz ki mutlu olduğumuzun farkına varmak için son günlerimizi beklemek zorunda olmamaktır. Bunun yerine her günün her bir dakikası paha biçilemez ve eşsizmiş gibi bu yaşama sevincini bu andan itibaren taşımaktır.

Mesaj-novus II
Anadolu halkına yükseklerden bir mesaj var. İlk Novus kitabında olduğu gibi, temas vakalarının hatırlanmayan, hafıza mahzenlerinde örtülü kalan kısımlarını su yüzüne çıkarmak için yola çıkmıştık. Ama akış bizi öyle bir noktaya götürdü ki her şey adeta kontrolümüz dışında ilerliyordu. Sanki bir sihirli el seanslarda direksiyonu alıyor ve bilinçaltı çalışmasına katılan süjelerin odağı ısrarla Anadolu’ya, Mustafa Kemal Atatürk’e ve yakın gelecekte ortaya çıkarak o birleştirici, toparlayıcı, ayağa kaldırıcı, kudretli bilincin bayrağını devralacak yeni lidere geliyordu. Görünen oydu ki temasçıların ağızlarından dökülen ortak ifadeler bize bir şey anlatmaya çalışıyordu:"Bu mesajı kitlelere iletin!"Ortaya çıkan veriler ve aktarılan mesajların ortaklığı son derece dikkat çekici. Geleceğe yönelik i...

Türk Hitler
ANCAK TARİHİN KARANLIĞIYLA YÜZLEŞEBİLENLER HAK ETTİKLERİNE ULAŞABİLİR Ercan, Almanya’da uzun yıllardır oyunculuk yapıyordu. Başarılı da bir oyuncuydu ancak yetenekleri ırkçı birtakım önyargılarla baskılanıyordu. Arap bir aile babası, Ortadoğulu bir terörist, İranlı bir göçmen ya da imam dışında başka roller oynaması mümkün değilmiş gibi görünüyordu. Ne hak ettiği şöhrete ulaşabiliyordu ne de hak ettiği parayı kazanabiliyordu, üstelik yeteneğini de tam olarak ortaya çıkarma fırsatı bulamıyordu. Önyargılar kafesine hapsedilmiş, zor zapt edilen bir kaplan gibiydi adeta... Sonunda kafesinden çıkmaya karar verdi. Almanya’da Türk olmanın bedelini ödemekten yorulmuştu artık. İşin kuralı neyse ona göre oynamaya hazırdı. Artık sadece role girmeyecek, hayatın içindeki rolünü de değiştirecekti.

İnsanın Gölgesinde
İNSAN DAVRANIŞININ TEMELLERİNİ ANLAMAK İÇİN EŞSİZ BİR KLASİK. Dünyaca ünlü primatolog ve hayvan koruma uzmanı Dr. Jane Goodall’ın serüveni vahşi doğadaki şempanzeleri izlemek için Tanzanya’nın ücra köşesi Gombe’ye gitmesiyle başladı. Aylar boyu süren umutsuz bekleyişten sonra o ilk temas kuruldu ve Goodall alet kullanımından alet yapımına kadar daha önce keşfedilmemiş primat davranışlarını kaydetmeyi başardı. Batı dünyasının en büyük bilimsel başarılarından biri sayılan çalışmalarının sonunda şaşırtıcı bir şekilde her biri tıpkı bir birey gibi davranan şempanzelerin sosyal hiyerarşisini çözdü. İnsanlarla şempanzeler arasındaki derin bağa dair anlayışımızı sonsuza dek değiştirecek birçok olağanüstü keşfe imza attı. Jane Goodall’ın Gombe’nin derinliklerinde vahşi şempanzeler arasındaki yaşam...