
Herkes İhanet Eder Sevdiğine
İHANET YÜZÜNDEN AYRILANLARI, BAZEN İNTİKAM BİRLEŞTİRİR... Onlarınki bir peri masalıydı adeta... Tertemiz ve masum... Birbirlerine delicesine tutkundular. Onları ölüm bile ayıramazmış gibi görünse de hayatın gerçekleri bir tokat gibi inecektir yüzlerine. Tarık’ın güç tutkusu ve çevresindekilerin üzerinde kurduğu baskılar, Ülkü’yle yaşadığı o büyük aşkı bile sarsmaya başlayacaktır. Kırgınlıklar, küsmeler, araya girenlerin barıştırmaları, ayrılıp birleşmeler derken, işin rengi de değişecektir. Canı en çok yanan, elindeki son iki kozu da kullanmak zorunda hissedecektir: intikam ve ihanet... Bu iki duygu kontrol edilemez düzeyde ele geçirecektir bir âşığı... Cinayet işlemek bile soğutmaya yetmeyecektir, alev alev yanmakta olan bir yüreği...

Benim Olan Tek Şey Günahlarımdır - Malcolm X
"Irkçılık ideolojik bir düşünce değil, aksine psikolojik bir hastalıktır." – Malcolm X Hitap becerisi yüksek, cesur, etkileyici, mücadeleci ve inatçı bir adam değildi o sadece... Malcolm X, bir azınlık mensubu olarak haklarının peşinden koşma cesareti gösteren ve bu yolda geri adım atmadan, insani değerlere sahip çıkmak uğruna hayatını gözden çıkarabilen ilham dolu bir siyahiydi. İnsanca yaşamak için yaşamını tehlikeye atabilecek kadar davasına bağlı biri... Benim Olan Tek Şey Günahlarımdır, Malcolm X’in mücadeleyle dolu kısacık hayatının hikâyesi değildir sadece. İnsani hakların ve değerlerin kıymeti, bu yolda verilecek mücadelenin önemi ve gerekliliği üzerine "ötekileştirilme" tehdidine karşı takınılabilecek en büyük ve en tesirli tavrın ne olabileceğinin çok katmanlı bir sorgulanmasıdır...

Göründüğün Kadar Varsın - Moda ve Sosyete
“Görünürlük, bedelini ödemeye hazırsan her zaman kazandırır!” “Görülmek istemekte yanlış bir şey yok. Asıl mesele, görülmediğimizde nasıl tepki verdiğimiz veya görülmek uğruna neleri göze aldığımızdır.” Evet, belki ben de görüldükçe, duyuldukça var oldum ama sırf görülmek için de her şeyi göze almadım; değerlerimden, karakterimden ödün vermedim. Ama verenleri gördüm... Elinizde tuttuğunuz bu kitap hem çok konuşulan “Moda ve Sosyete”nin 14 yıllık yolculuğunu hem de neredeyse hayatımızın her alanına hükmeden sosyal medyanın gelişimini ve gerçek bir para kazanma modeline dönüşme macerasını anlatıyor. “Çakma” marka kullanan sosyetiklerden, başkasının tasarımına “benim” diyen modacılara uzanan bu eğlenceli hikâyede, “görünür olmak için her şeyi göze alanları” çekiştirelim ve konu buralara nasıl...

Yemek Düşmanın Değildir
Zor olan kilo vermek değil, kendin hakkındaki düşüncelerini değiştirmektir. Gün boyunca ne yemen hatta ne yememen gerektiği hakkında sıkça düşünüyor musun? Stresli, üzgün veya yalnız olduğunda kendini sürekli buzdolabının önünde mi buluyorsun? Duyduğun her türlü diyeti deneyip daha fazla kilo almaya devam ettiysen artık değişim zamanı gelmiş demektir. Bu kitap sayesinde düşünce yapın, "Bunu bir daha asla yemeyeceğim!" katılığından, "Beni harika hissettiren her şeyi yemekte özgürüm!" anlayışına dönüşecek. Vücudunla, daha da önemlisi ruhunla bağlantı kurarak sevdiğin besinler üzerinde kaybettiğin gücü geri kazanacaksın. Kilo verme sürecinde neyi yememen gerektiğine odaklanmaktan vazgeç. Çünkü Yaşam Koçu Doris Hofer, sadece keyif almak ve ihtiyacın olan enerjiyi sağlamak için beslenmen gerekt...

Aşağı Bakarsanız Asla Gökkuşağı Bulamazsınız - Charlie Chaplin
"Benim geçmişteki ve halen sürmekte olan en müthiş günahım; geçerli görüşlere uymayan bir kişi olmaktır." – Charlie Chaplin Siyah beyaz ve sessiz filmlerin unutulmaz kahramanı, komedyen, oyuncu, yazar, bestekâr, senarist ve film yönetmenidir Charlie Chaplin... Sinema dünyasında kendine özgü bir üslup yaratarak, komediyle hüznü, neşeyle dramı ustaca harmanlarken, yaşadığı dönemin sosyal ve ekonomik durumunu, haksızlıkları ve savaşı eleştirmekten de çekinmedi. Yarattığı "Şarlo" karakteri, toplumun kanıksanmış düzenine başkaldıran, güçsüzün ve yoksulun yanında yer alan aykırı bir figür olarak tarihteki yerini aldı. Sınıf ayrımcılığına, dönemin ekonomik zorluklarına, adaletsizliklerine, siyasi düzenine ve diktatörlere karşı koyacak kadar büyük bir haykırışı tek kelime dahi etmeden sessizce ifa...

Gizemlerle Dolu Salgınlar Tarihi
Salgınlar, insanlık tarihinde çok büyük rol oynamış, hatta çoğu ülkenin kaderini bile değiştirmiş, tarihin akışını bir taraftan alıp başka bir tarafa yöneltmiştir. Kuşkusuz her salgının insan eliyle çıkartıldığını söylemek mümkün değil ama salgın sürecini kimlerin nasıl yönettiğine, bu süreçten kimlerin nasıl güçlenerek çıktığına bakmak çok ama çok önemli... Bu yüzden Corona virüsün de kimler tarafından ya da hangi yoldan çıktığından ziyade bu salgını kimlerin nasıl kullandığı üzerinde durmak daha akılcı bir seçim olur. Örneğin Batı dünyasını Ortaçağ boyunca kasıp kavuran veba salgını, Moğollar tarafından İtalya’ya bilinçli olarak bulaştırılmıştı. Veba hastalığı taşıyan cesetlerin mancınıklarla İtalya’ya fırlatılması, bir tür biyolojik silah kullanımıdır aslında. Dünya hemen hemen her döne...

Bırak Olsun
Hayatın karmaşası ve yoğunluğu içinde sürüklenirken, çoğu zaman bazı şeyleri oluruna bırakmak zorunda kalmışsınızdır mutlaka. Ama içdünyanızda olup bitenleri en son ne zaman oluruna bıraktınız? İnsanın içdünyası her zaman kontrol etmek ve güvende olmak ister. Onu oluruna bırakmak çok da kolay değildir. Dışarıdaki kaos ne yazık ki endişeleri, korkuları, stresi, öfkeyi ve acıyı besliyor. Böylece insan zihni bu olumsuz duyguların tetiklemesiyle, negatif yönde çalışarak negatif sonuçlar üretmeye başlıyor. Oysa Doğu felsefesinin de işaret ettiği gibi: "İnsan iki zihinle bir hedefe ulaşamaz..." İşte tam da bu yüzden içdünyanızda olup bitenleri oluruna bırakmanın zamanı. Koşullanmış zihnin etkisinden çıkarak, kalbinize zaman ve mekân ötesinden gelen güç ve bilgelikle yeni bir yaşam başlatmaya haz...

Bir Psikopatın Peşinde
Hiçbir şey göründüğünden ibaret değildir. Gördüklerinizin ya da işittiklerinizin çok katmanlı başka anlamları da vardır. Vahşice katledilen genç kızın davası, memleket gündemini hayli karıştırınca, cinayet masası dedektifleri zaman kaybetmeden katilin peşine düşerler. Ancak dava öylesine şifrelerle doludur ki kimsenin işi kolay değildir. Parapsikoloji meselesinin enine boyuna masaya yatırıldığı bu gerilimli hikâyede, duyular dışı algı, sezgi, hissi kablelvuku gibi metafizik konular romanı bilimsel bir zemine de çekiyor ister istemez. Nörolog Dr. Sultan Tarlacı’nın kaleme aldığı Bir Psikopatın Peşinde 197 Gün her bölümde kendi içinde bir şifre barındıran farklı bir asal sayının gölgesine yerleştirilmiş olaylar örgüsüyle tam anlamıyla "kafa yakan" bir kurgu... Algıyla hakikat arasındaki bağı...

Doğu'nun Kozmik Efsaneleri
"Dinle bak, kadim efsane, evrenin sonsuzluğu, sınırsızlığı ve ritmi hakkında ne diyor?" Kozmos’un gizli kalmış işaretleri, arayan kişinin gözlerine pırıl pırıl görünür. Kendini kozmik notaya akort edenler, Sessizliğin Sesi’ni duyabilirler. Ne var ki tekdüze gündelik yaşantı içerisinde bu kozmik gerçekliği çok az kişi hisseder. Doğu’nun Kozmik Efsaneleri, kulakları bilgeliğe açık olanlar için söylenmiş bir şarkıdır. Stepan Stulginsky’nin ağırlıklı olarak Madam Blavatsky’nin çalışmalarından derlediği derin kavramları, sade bir anlatım üslubuyla işleyen bu kitap, manevi kültürün enginliklerine erişmek isteyenler için bir rehberdir. Atlantis ve Mısır’ın kadim anlatılarından bugünün çağdaş efsanelerine uzanan bir köprü niteliğinde olan bu başucu kitabı mitolojinin derinliklerine süzülüp varoluş...

Günaydın Deme Sanatı
Günaydın’ı yalnızca bir sözcük sanmayın! Sabahın ışığıyla yıkanmış bir dil pırıltısıdır o. Sekiz harfli bir anahtardır, yalnızlığın çıkış kapısını aralar. Günaydın diyen, yalnız bırakmayı ve bırakılmayı reddetmiş demektir. Gönül çelendir günaydın, buzkıran gemisidir. Ağzımızın içindeki deniz feneridir. Öylesine güzeldir, "Bu sabah ışığın elinden birlikte tutalım mı?" cümlesinin kısaltılmışıdır. Günaydın, kardeşidir merhaba’nın. Kolay gelsin’in, teşekkür ederim’in yakınıdır. İyi geceler’i soracak olursanız, o da günaydın’ın pijama giymiş halidir! Akgün Akova bu paha biçilmez sözcüğü söylemeyi bir sanata dönüştürüyor. Çektiği fotoğrafların eşliğinde hem gözünüze hem de gönlünüze günaydın diyerek. Günaydın Deme Sanatı bir çift kanat sesiyle size söylenen benzersiz bir gün doğumu kitabı.

Kendine Yabancılaşan İnsan
Herkes kendi yarattığı hapishanenin anahtarı elinde yaşar. Kalabalıkların içinde yalnız, kendi hayatına yabancı, olan biten her şeyden huzursuz bir insan için zamanla her şeyi unutmaya başlamak, belki de bir lütuftu aslında... Gittikçe hafızasını kaybeden yaşlı bir adamla, aralarındaki derin yalnızlığı aşk sanan genç bir kızın içine düştüğü bir yolculuk, toplumun dayattığı düşünce ve inanç biçimleri yüzünden kocaman bir yalnızlığa ve yabancılaşmaya dönüşür giderek. Bir Narsisin Gölgesinde On İki Ay adlı çok satan kitabın yazarı Dr. Fikret Yıldırım, bu kez yaşadığı aileye, topluma ve kültüre yabancılaşan yeni asrın insanını alıyor romanının merkezine. "İnsanın bir özü var mıdır?" sorusunun yerini, "İnsanın bir özü var mıydı?" sorusu alıyor artık...

Oyun Teorisi
Öyle bir oyun düşünün ki bütün oyuncular aynı ekipten. Yani siz, kendi ekibinizden birine karşı oynuyorsunuz. Muhteşem bir kriptolojik kurgu! Rakibiniz aslında sizinle aynı amaçlara hizmet eden biri oluyor. Siz ve rakibiniz (!) sizin için hangi strateji en büyük getiriyi sağlıyorsa onu tercih ediyorsunuz. Siz açıktan yapıyorsunuz, o ise gizliden gizliye yapıyor. Size karşı oynuyormuş gibi gözükerek size hizmet ediyor. Burada guguk kuşu, rakibinizin bizzat kendisi olmuş oluyor. Bir kripto. Çok çeşitli sahalarda bunun uygulamalarını görmek mümkündür. Örneğin kendi elemanınızı, rakip bir kuruluşun önemli bir yöneticisi yapmayı başarmanız gibi bir şey! Bugün bize karşı kurgulanan bütün oyunları tek tek çözümlemeye başladığımızda, aslında hepsinin anasının bir dünya hâkimiyeti oyunu veya kurgus...

Mecburi İstikamet
Türkiye’nin tek kişilik ilk mizah dergisi Türk Mucizesi’ne imza atan M.K. Perker’den eğlenceli-karanlık, mizahi-edebi, gerçekçi-fantastik, nostaljik-modern, renkli ve siyah-beyaz öyküler... Mecburi İstikamet, Perker’in Leman, Penguen ve OT gibi mizah dergilerden aşina olduğunuz ve daha önce hiç görmediğiniz çizgileriyle bir mizah ansiklopedisi! Tek bir çizerden bu kadar farklı anlatım biçimi görmek, yalnız Türkiye için değil tüm dünya için de nadir bir doğa olayı.

Sınırdakiler
"İntikamı" ancak "vazgeçme" sınırına kadar sürdürebilirsin. Hepimizin içinde birer sadakat, vazgeçmek ve intikam öyküsü olsa da bunu satırlara taşıyabilmek, işte ancak bu kadar sınıra getirebilirdi bizleri: Sınırdakileri... – Uğur Batı Sadakat; zalime, öfkeye, geçmişe ya da acıya duyuluyorsa, yönü "çekene" doğrulmuş bir intikam okuna dönüşebilir. Vazgeçmek, pes etmek değil, "çektiğini" senden uzağa bırakmaktır böyle zamanlarda... Aramızdan 15 okçunun kitabıdır bu. Dilerim ki okunsun. – Sibel Algan Yazmak, kendini yaralama meselesidir. Kendini yaralarken, yaralanan kendin değilmişsin gibi davranma meselesidir. Bu satırlara can veren yazarlar bunu başardılar. Kendi yaralarını karakterlerinde örerek okurun karakterlerle özdeşleşmesini sağladılar. Yazarak kendilerini yaral

Karnı Tok Ruhu Aç Çocuklar
Çocuklarımızı yetiştirmek yerine onların köleleri olduk! • Çocuğunuza nasıl bir rol modelsiniz? Marka düşkünü, gösteriş budalası, sosyal medya bağımlısı olabilir misiniz? • İnternet çağında doğan çocukları yetiştirmenin zorlukları nelerdir? • Çocuğunuzun nasıl sınırlara ihtiyacı var? • Kendine âşık/narsis nesiller mi yetişiyor? • Çocuğunuzun duygusal açlığını maddelerle mi gideriyorsunuz? Bu kitapla birlikte anne babalığınıza, çocuğunuzun ruhsal gelişimine dair soru ve sorunlarınıza hayattan ve klinik vakalardan örneklerle cevaplar bulacaksınız. Gerçek terapi öykülerinin de yer aldığı bu kitapla hem ebeveyn olarak kendinizi hem de çocuğun

Merdivende Üç Şair
Tarih 2 Temmuz 1993. Saat 15.00 sıralarında Sivas’ta Madımak Oteli’nde gazeteci yazar Battal Pehlivan, fotoğraf makinesinin deklanşörüne dokundu. Uğur Kaynar’ın eli çenesinde; Metin Altıok’un elinde saplı bir süpürge, Behçet Aysan’ın elinde ince bir çubuk, önünde yangın tüpü... Üç insan. Üç şair. Üç aydın kişi... Sivas’taki saldırıyla yaşamını yitiren 33 aydının hatırası hiçbir zaman unutulmadı. Merdivende üç şairin o son fotoğrafıysa o günün acı bir simgesine dönüştü. Bu kitapta Orhan Tüleylioğlu, üç şairin dostlarının, kızları Zeynep Altıok, Eren Aysan, Elif Kaynar Yavuz ve Ezgican Kaynar’ın tanıklıklarını, hatıralarını, onlar için yazdıkları satırları bir araya getiriyor. Ölümlerinin ardından geçen on yıllara rağmen üç şairin hatıralarının canlılığı ve bıraktıkları izleri gözleriniz dol...

Rothschild Para İmparatorluğu
Kara para üzerine kurulu ‘Rothschild İmparatorluğu’ zaman içinde İngiliz ve Fransız Merkez bankaları ile Amerika’daki Federal Rezerv bankalarının sahibi olmuştur. Serveti dünya servetinin yarısı olarak tahmin edilen bu ailenin 1940 yılındaki serveti ABD GSMH’nın iki katı olmuştur. Dünyada tek bir Yahudi imparatorluğu kurulması amacına çalışan aile, Waterloo Deniz Savaşı, Amerikan İç Savaşı, I. ve II. Dünya Savaşlarından büyük paralara kazanmış ve Rusya’da Bolşevik Devrimi’ni finanse etmiştir. Bu kitap tarihçesi, serveti ve sahip olduğu kurumlar net bilinmeyen ailenin başlangıcından henüz Amerika’nın I. Dünya Savaşı’na katılmadığı 1940 yılına kadar olan olayları anlatmaktadır. Bu kitapta küreselleşme, AB, Birleşmiş Milletler, serbest pazar ekonomisi, çok partili demokrasi ve savaşların kiml...

50 Maddede Doğu Felsefesi
Güneş ve felsefe doğudan yükselir! Ünal Ersözlü bu kitapta felsefenin bir düşünce sistemi olarak Doğu’dan yükselişine ışık tutuyor, Doğu felsefesinin satır başlarını önemli alıntılarla ve derin bir araştırma merceğinden geçirerek okuyucuya sunuyor. Hint felsefesinden Buda’ya, Konfüçyüs’ten Tao felsefesine, antik Mısır felsefesinden Zerdüşt felsefeye; tasavvuf ve Doğu felsefesi arasındaki benzerliklere, sufi ile keşişin kesişen yollarına, ezeli hikmetten kadim felsefeye kadar Doğu felsefesine dair her şey 50 maddede bu kitapta.

Hitlerin Çocukları
– Genç Bir Nazi’nin Günlükleri – Henüz 17 yaşındayken Hitler’in gençlik hareketine katılan Franz Albrecht Schall’in günlükleri, gençlerin nasyonal sosyalizm girdabına nasıl kapıldığını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Bir yandan kitlesel marşlar ve propaganda kampanyaları, diğer yandan Hitler’le ilgili edindiği kişisel izlenimlerini okurken hayretler içerisinde kalıyoruz… Hitler’in Çocukları, gençlerin ideolojik olarak nasıl ayartıldığını anlatan çarpıcı bir eser. Alman şair Hermann Hesse’nin yakın dostu olan babası gözaltına alınırken, oğul Schall’in dikta rejimi içerisindeki konumu hızla yükselecektir. Kendisi, nasyonal sosyalist rejime olan inancını neredeyse savaşın sonlarına kadar muhafaza etmiştir.

Süslü Hatıralar Sahnesi - Ruberu
– Zaman ötesi rüyalarda gezenlerin kitabı – Bir ruha sıkışmış iki cisim, bir paranın iki yüzü gibidir; yazıyla tura, hayalle gerçek. Biri olmadan, diğeri de olamaz. Biri kaybolursa, diğerini de kaybedersin. Erre, aynı rüyayı gören iki kardeşin adıdır ve Nevırmor, hayat denilen, zamandan uzun bir rüyanın hem kahramanı hem de tanığıdır. İsmail Güzelsoy, kardeşliğin dokunulmaz ve mahrem güzelliğindeki yaraları açıyor. Kırgınlıklar, feragatler ve ihanetler arasında asla soğumayan ama hiddetten şefkate sürekli yer değiştiren sevginin gücüyle neşelendirip hüzünlendiriyor.

Merveler ve İnsanlar
Hayasızca partileyen Merveler, orada olmayan bestekâr Tuluğ Bey, ıssız bir koyda unutulmuş düşler, yakamozdaki kız, bir türlü akla gelmeyen o rast şarkı, maymunun rüyası, yel değirmenleri, Simurg, sanal yalnızlıklar, inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Bu kitap olmasa asla bir araya gelmeyecek, sınıflandırılmaktan hoşlanmayan, incelikle işlenmiş, sayfada 6 kare hızla akan çizgili hikayeler.

İnsan Ne İle Yaşar
"Önceleri Tanrı’nın insanlara sadece yaşamaları için can verdiğini sanıyordum, artık bundan daha fazlasını biliyorum. Anladım ki o, insanların birbirlerinden ayrı yaşamasını istemiyor, bu yüzden de onlara her birinin tek tek neye ihtiyacı olduğunu aşikâr etmiyor. Bir arada yaşamalarını istediğinden hepsine kendilerinin ve diğerlerinin neye ihtiyacı olduğunu gösteriyor." Zengin ve soylu bir aileden gelen Lev Nikolayeviç Tolstoy’un hayatı hakikati aramakla geçti. Yaşadığı zenginlik dolu hayatı reddederek yoksul sınıfın arasına karışan Tolstoy, iyilik-kötülük, ölüm-yaşam, açgözlülük-tokgözlülük gibi kavramlara erdemli yanıtlar aradı, insanı sorguladı. James Joyce kitaba ismini veren "İnsan Ne ile Yaşar?" adlı öyküsü için "Edebiyat tarihinin en önemli öyküsü" der. Onu bu denli büyük yapan şey ...

Yarım Kalan Bir Türküdür Sevgi
Fırtına gibi girdi yaşama... Öyle de sürdürdü kısa öyküsünü... Nefes nefese bir serüvendi onunki... Hep asi, hep aykırı, hep âşıktı... Yaşamla yarıştı, çok şey sığdırdı kısa ömrüne... Hapis yattı, acı çekti... Mutlu da oldu... Türk edebiyatının cesur ve güzel kadını Sevgi Soysal’ın sıra dışı kısa yaşamını, belgesel/biyografik roman biçiminde yazan Sevim Kahraman; bize sadece yetkin ve büyük bir yazarı değil, kendisini ülkesine ve topluma karşılıksız adayan bir aydın kuşağının acılarını ve umutlarını da anlatıyor. 12 Mart 1971 faşist darbesine karşı yürütülen o soylu mücadeleye katılmakta bir an bile tereddüt göstermeyen savaşçı bir kadının öyküsü... Ele avuca sığmaz, hınzır, alaycı bir aydının, Sevgi Soysal’ın romanı... Orta sınıf bakışının anlayamayacağı bir tutkuyla yaşama ve aşklarına b...